Kapsamlı olarak izah ettiğimiz gibi Türkiye tüm dünyanın gözünün üstüne olduğu ve uluslararası derin odakların hedefi olan  bir ülkedir. İngiliz derin devletinin Ortadoğu üzerindeki planlarının önünde set olan tek ciddi engeldir. Türkiye’nin bölünerek güçsüzleştirilmesi ve Ortadoğu’nun ele geçirilerek Müslümanların yok edilmesi derin dünya devletinin yıllardan beri büyük bir iştahla gerçekleştirmeye çalıştığı en büyük hayalidir. Bu hayali hayata geçirebilmek için yakın tarihimizde adım adım ilerletilen ince ve çok sinsi bir plan devreye sokulmuştur.

Türkiye özellikle son 10 yıldır büyük bir kaos ortamının içine sürüklenmeye çalışılmaktadır.Bu süreçte hükümet hedef alınmış, iç ve dış karışıklık senaryoları oluşturularak ülke bir çatışma ortamına sürüklenmek istenmiş, kalkışmalar, darbeler organize edilmiş, Sn.Cumhurbaşkanı ve yakın çevresi defalarca psikolojik saldırılara maruz kalmıştır.

İngiliz derin devleti bir ülke veya topluluğu hedef aldığında, onu parçalamak için ilk planda çevresini uzaklaştırma ve yalnızlaştırma yöntemini kullanmaktadır.Hedef herhangi bir Ortadoğu ülkesi olduğunda da her zaman bunu yapmıştır.Türkiye için de aynı yöntemi uygulamaları kaçınılmazdır.

Bu gezi olaylarında çok net örneğini gördüğümüz bir uygulamadır. Bu kalkışmayı arka planda organize edenler Avrupa ve ABD başta olmak üzere birçok ülkenin desteğini almaya çalışmışlar ve dünyanın en önde gelen basın kuruluşlarını ve uluslararası sosyal medyayı kullanarak Türkiye aleyhinde müthiş bir propaganda faaliyeti başlatmışlardır. Bu aşamada Adnan Bey ve bizler uluslararası alandaki tüm imkanlarımızı kullanarak tüm gücümüzle hükümet ve devlete olağanüstü bir destek verdik.

17 -25 Aralık olaylarının hemen ardından, dönemin başbakan danışmanı Sn. Yalçın Akdoğan’la bir sohbet ortamında neler yapabileceğimizi istişare ettik. Türkiye’ye yönelik bu saldırılarda özellikle  yalnızlaştırma yönteminin uygulandığını, bu yolla Türkiye’ye muhtemel destek verebilecek uluslararası platformların geri çekilmeye çalışıldığını söyledik. Uluslararası alanda yeni bir gezi kalkışması örneği yaşanmaması için sosyal medya ve basın yoluyla dünyanın bilgilendirilmesi gerektiğini bu yönde tedbirler alınması gerektiğini belirttik. Yalçın Akdoğan Bey  bizi bilahare bilgilendireceğini belirtti.

Hemen ardından kendisi bizi telefonla arayarak tekrar makamına davet etti. Ziyaretimizde bize Sn.Başbakan ile görüştüğünü, Sn.Tayyip Erdoğan’ın bize selam gönderdiğini ve kendi uluslararası imkanlarımızı kullanarak hükümete destek olmamızı, büyükelçilikleri gezerek yatıştırıcı faaliyet yapmamızı istediklerini belirtti.

Bizde bu doğrultuda yaklaşık 70-80 büyükelçiliği ziyaret etmeye başladık. Bu organizasyonda bize onlarca AK Parti milletvekili ve eski bakanlar eşlik etmiştir. Sn.Yalçın Akdoğan dönemin Ak Parti genel başkan yardımcısı Süleyman Soylu’yu bizzat görevlendirmiş ve çalışmalarımıza onunla koordineli olarak devam etmemizi istemiştir. O dönemde haftada birkaç kez Süleyman Soylu Bey ziyaret edilerek faaliyetlerimizle ilgili adım adım bilgilendirme yapılmış, Sn.Erdoğan’a düzenli olarak yazılı raporlar sunulmuştur.

Büyükelçilerle yapılan görüşmelerde Türkiye’nin Ortadoğu ve dünyadaki konumunun önemi, İslam coğrafyasındaki rolü ve bağnaz islam anlayışının yayılması durumunda dünyaya vereceği zararın önündeki tek engel konumunda olduğu, Türkiye’nin zarar görmesi veya parçalanması durumunda dünyanın da bundan göreceği zarar, böyle bir ortama izin verilmemesi gerektiği ve verildiği takdirde bu ortamın doğuracağı olumsuz sonuçlar vs anlatıldı.

Bu görüşmelerin neticesinde Sn.Erdoğan Sn.Akdoğan vesilesiyle bize selam ve sevgilerini ileterek yaptığımız çalışmaların çok faydalı olduğunu ve teşekkür ettiğini belirtti.

(Altuğ Berker’in Başsavcılığa gönderdiği dilekçesinden)

Bu konuda, 2014 yılında düzenlenen MÜSİAD fuarında, Sn. Başbakan Erdoğan bir konuşma yapmıştı. Ben de dinleyiciler arasında orada bulunuyordum. Sayın Başbakan toplantıdan çıkarken kendisiyle karşılaştık, uzun yıllar öncesinden tanıştığımız, görüştüğümüz için selamlaştık, el sıkıştık ve birbirimize hal hatır sorduk ayaküstü. O esnada Sn. Süleyman Soylu da oradaydı. Kendisi Sn. Başbakan’ı arabasının kapısını kapatarak uğurladıktan sonra, kendi arabasına binmeden önce, yanıma gelerek, ki eski siyasi hayatından da kendisiyle tanışırız, bana, bizim gerçekleştirmiş olduğumuz bahsettiğim elçilik ziyaretleriyle ilgili teferruatlı bilgileri Sn. Başbakana sunduğunu kısaca bana bildirdi.

Ayşegül Hüma Babuna’nın Gezi Olayları ve 17-25 Aralık’tan sonra Sayın Süleyman Soylu’yu ziyaret ettiğini, Sayın Soylu’ya camiamızın Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a ve AK Parti’ye nasıl katkıda bulunabileceğini sorduğunu, Süleyman Soylu’nun da bu soru üzerine camia mensuplarımızın büyükelçilikleri ziyaret etmelerinin ve Sayın Erdoğan’a ve Türkiye’ye oynanan oyunları büyükelçilere aktarmalarının faydalı olacağını kendisine belirttiğini anlattığı 05.07.2019 tarihli dilekçesi

Ayşegül Hüma Babuna tutuklu bulunduğu Silivri Kapalı Ceza infaz Kurumu’ndan çeşitli resmi kurumlara hitaben yazdığı 05.07.2019 tarihli dilekçesinde Gezi Olayları’nın ve 17-25 Aralık sürecinin ardından Sayın Süleyman Soylu’yu ziyaret ettiğini, Sayın Soylu’ya camiamızın Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a ve AK Parti’ye nasıl katkıda bulunabileceğini sorduğunu, Sayın Soylu’nun da kendisine camia mensuplarımızın büyükelçilikleri ziyaret etmelerini ve Sayın Erdoğan’a ve Türkiye’ye oynanan oyunları büyükelçilere aktarmalarını önerdiğini, bunun üzerine erkek kardeşi Sayın Ahmet Oktar Babuna ve camia mensubu arkadaşımız Sayın Altuğ Müştak Berker ile birlikte 73 büyükelçiyi ziyaret ettiklerini, bu faaliyetler neticesinde elde ettikleri başarı ve sağladıkları katkıdan dolayı Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da kendilerine Sayın Soylu aracılığıyla teşekkürlerini ilettiğini anlatıyor.

Ayşegül Hüma Babuna ayrıca camiamızın her zaman Sayın Erdoğan’ı ve AK Parti’yi desteklediğini, bu nedenle FETÖ’nün hedefi haline geldiğimizi, fakat bu gerçek çok iyi bilindiği halde şu anda FETÖ ile ilişkilendirilmeye çalışıldığımızı, bunun ise hukuktan tamamıyla uzak, akıl dışı, mesnetsiz bir yaklaşım olmakla birlikte vicdana son derece aykırı bir davranış olduğunu dile getiriyor.

Gerçek suç örgütlerinde örgüt mensuplarının güvenlik ve istihbarat birimlerini tek tek dolaşıp kendileriyle ilgili bilgileri onlara aktarmayacaklarına da değinen Ayşegül Hüma Babuna, camiamızın bir suç örgütü değil, vatanına milletine bağlı bir sivil toplum kuruluşu olduğundan bahsediyor.







Fetöcü Fuat Avni Twitter Hesabından Tarafımıza Yapılan Karapropaganda


















Daha yeni Daha eski