Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız hayatlarını, dinsizliğe, bağnazlığa, komünizm ve faşizm gibi sapkın ideolojilere, teröre, sevgisizliğe, kalitesizliğe, adaletsizliğe, hoşgörüsüzlüğe karşı fikri mücadeleyle geçiren kimselerdir. TBAV camiası tüm bunların olumsuz etkilerinin yeryüzünden silinmesi için dünya çapında kültürel faaliyetler yapmaktadır. TBAV camiasının bir araya gelmesi ve uzun yıllardır birlikte kültürel faaliyetlerde bulunmasının ana sebebi, özellikle 20. yüzyıldan itibaren etkili olan materyalizmin yol açtığı ahlaki dejenerasyon nedeniyle dünya çapında meydana gelen büyük tahribata karşı fikri mücadeledir.

 Dünya çapında git gide şiddetlenen ahlaki dejenerasyon bilinçli bir politikanın eseridir. İnsanları güçsüzleştirmek ve kontrol altına almak için söz konusu politikayı üreten ve yöneten yapılanma İngiliz derin devleti’dir.. Bu hain yapılanma, Sayın Adnan Oktar’ın evrim teorisinin çöküşünü, ateist ve komünist ideolojilerin tehlikesini, terör örgütlerinin hangi güçler tarafından organize edildiğini dünyaya duyurmasından rahatsızlık duymaktadır. İslam’a zarar veren bağnaz anlayışı, bilimsel yaratılış delillerini, Müslümanların hayatlarında önemini yitiren Kuran-ı Kerim’e dönmeleri gerektiğini anlatması, yani ahlaki dejenerasyonu, adaletsizliği, fakirliği ve savaşları gidermeye yönelik çalışmalar yapması nedeniyle, İngiliz derin devleti uzun zamandan beridir Sayın Adnan Oktar’ı hedef almış durumdadır.

Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız hakkında yakın tarihte yargılaması başlayacak olan dosyanın yargılama makamlarını yanılmak suretiyle oluşturulmuş, ayarlanmış İngiliz derin devleti tarafından organize edilmiş çok ayaklı bir kumpasın parçası olduğunu düşünmekteyiz. Kumpas sonucu oluşan bu dosyada yaşanan hukuksuzluklar tüm Türkiye’yi yakından ilgilendirmelidir. Çünkü bunların sebepleri ve sonuçları sadece TBAV camiasını değil tüm Türkiye’yi etkileyecek niteliğe sahiptir. Şöyle ki;

 

SAYIN ADNAN OKTAR’IN SANIĞI OLDUĞU DOSYANIN SORUŞTURMA SÜRECİNDE YAŞANAN BAZI HUKUKSUZLUKLAR:

 

İngiliz derin devleti İslam alemini güçsüzleştirmek için Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinden bu yana çaba harcamaktadır. Dolayısıyla günümüzde İslam aleminin en önemli ülkesi olan Türkiye de İngiliz derin devletinin özel ilgi alanına girmektedir.

İngiliz derin devleti Türkiye’de 17 yıldır iktidarda olan AK Parti hükümetini devirmenin en kolay yolunun Müslüman toplulukların Sayın Cumhurbaşkanımıza verdikleri desteği zayıflatmaktan geçtiğini görmektedir. Bunun da ilk aşaması olarak kendi kontrolünde olan FETÖ’yü darbe girişiminde kullanmış, bu yolla da bütün Müslüman cemaatleri zan altında bırakmıştır. Ülkemizde bu hain darbe teşebbüsünden sonra cemaatler iyice tartışılır, hedef alınır hale gelmiştir. İngiliz derin devleti bu sürecin ardından Sayın Cumhurbaşkanımıza en yoğun desteği veren Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızı hedef almıştır. Sayın Adnan Oktar’ın açıklamalarından faydalanılarak 2016 yılında piyasaya çıkartılan 2 ciltlik “Üst Akıl İngiliz Derin Devletinin İçyüzü” kitabı İngiliz derin devletinin TBAV camiasını mutlak surette etkisiz kılma kararı almasında önemli faktörlerden biridir.

Tüm bu sebeplerle İngiliz derin devletinin Türkiye’de aktif rol alan ajanlarından biri olan Ed Hussain Sayın Adnan Oktar’ın eski arkadaşlarından başta C.Ö ve Ü.K olmak üzere bazılarını etkisi altına almış, onları zaaflarından hareketle sinsi yöntemlerle kandırmış ve kışkırtmış, ardından da iftira içerikli şikayetler yapmalarını sağlamıştır. İşte bu olayların neticesinde sahte bir FETÖ ihbarı nedeniyle 2016 yılından beridir açık olan, hiçbir delili olmayan, ard arda 5-10 satırlık uydurma iftiralar içeren hukuken anlamsız ve boş bir BİMER şikayetiyle açılmış ve uyuyan dosya bu yönlendirme ile 2017 sonunda canlandırılmıştır.

Dosyanın canlandırılması içinse çok çirkin ve hukuka aykırı yöntemler kullanılmıştır. Söz konusu yönlendirilen husumetli kimseler camiadaki hanımları, beyleri sosyal medya, iletişim araçları gibi çeşitli yöntemlerle tehdit etmekle birlikte bu kimselerin camianın içinde olmayan arkadaşlarını da aynı yöntemlerle tehdit etmişlerdir. Anonim sosyal medya, twitter hesapları açılarak özellikle 19-25 yaş arası genç kızlar hedef alınmış, şikayetçi olmadıkları, camiamızdaki arkadaşları ile görüşmeyi sonlandırmadıkları sürece iffetlerine ve namuslarına yönelik çirkin iftiralarla ifşa edilmişlerdir. Özellikle operasyon sonrasında ise, şikayetçi olmadıkları takdirde ailelerine yapılacak iftira içerikli söylemlerle rezil edilecekleri ve dosyaya katılarak tutuklanacakları yönünde tehdit edilmişlerdir. Bu tip hukuka aykırı ve dehşet veren bir yöntemle özellikle genç kızlar korkutularak iftiracı olmaya mahkum edilmişlerdir. Bu çirkin yöntemlerle de bir anda İstanbul C. Başsavcılığı’na kayıtlı ve sürecin en başından beri gizlilik kararı bulunan soruşturma dosyası adeta uykudan uyanmış, bir anda canlanmış ve yön değiştirmiştir.

            Tüm bu aşamalarda bir kısım kripto FETÖcü emniyet mensupları da hayret verici bir motivasyonla bu genç kızların korkutulması, iftiracı devşirme aşamalarında yer almış, çok ciddi, kayıtlı ve belgeli hukuksuzluklara imza atmışlardır. TBAV camiası olarak askere, polise, devlete her zaman saygılı, hürmetli ve sevgi dolu olanoperasyon ve gözaltı sürecindede devletimize ve memurlarımıza karşı hürmet ve nezaketini sürdüren, memurların neredeyse tamamından da aynı hürmet ve nezaketi gören arkadaşlarımız bu küçük bir grup art niyetli, sevgisiz, kinli, tuzakçı ve hasetli kripto polis memurlarının dahil olduğu kumpasa maruz kalmışlardır.

İstanbul C. Başsavcılığı’na kayıtlı soruşturma süreci yön değiştirdikten hemen sonra birçok hukuksuzluğa da sahne olmaya başlamıştır. İngiliz derin devletinin dokunuşuyla Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın her türlü kişilik hakları kolaylıkla çiğnenir hale gelmiştir. Türkiye’nin gözleri önünde, milletimizi dehşete düşürecek türden büyük bir hukuk faciası yaşanmaya başlanmıştır.

Soruşturma sürecinde yaşanan hukuksuzlukların küçük bir bölümünü özetlersek şunları söyleyebiliriz:

  • Sayın Adnan Oktar’ın bazı arkadaşları tutuklu bulundukları hapishanelerin yöneticileri tarafından zorlu hapishane şartlarından kurtulmak istiyorlarsa etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanarak işlemedikleri suçları kabule ve Sayın Adnan Oktar’a iftira atmaya zorlanmışlardır.
  • Dosyada bazı müştekiler, zorlu hapishane koşullarından bunalan ve ağır sağlık sorunları olan bazı arkadaşlarımızı çeşitli avukatlar aracılığıyla etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanarak kendi hazırladıkları ifadeleri vermeleri için baskı altına almaktadır. Yapmadıkları takdirde ise uzun yıllar hapishaneden çıkamayacaklarıyla korkutulmuşlardır. Bu avukatlar tutukluları Devletimizin, polisimizin ve Savcılarımızın isimlerini kullanarak, onlarla bağlantıda olduğunu dile getirerek, onlara açıkça iftira atarak tehdit etmektedirler. Yine söz konusu avukatlar arkadaşlarımıza siz ancak darbe olursa kurtulursunuz, şuan hukuk yok zaten, tarafınızı gösterin çıkın, biz ifadenizi ayarlarız, bizim hayal gücümüz geniş, etkin pişmanlıktan faydalanmazsanız ölene kadar çıkamazsınız, devlet bazen kişi suç işlemese de kişinin üzerini çizer devlet sizin üzerinizi çizdi, sizin dosyanızda TCK işlemiyor gibi dehşet verici ifadelerle hapishanelerde arkadaşlarımızı tehdit etmektedirler.
  • Polis operasyonunu gerçekleştiren İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından düzenlenen ve basına servis edilen 2018 yılına ait faaliyet raporunda Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız dava daha başlamadan suçlu ilan edilmiş, masumiyet karineleri çiğnenmiş, yargılama makamlarını yönlendirmeye matuf son derece sevgisiz, gerçekdışı, ön yargılı ve taraflı yorumlarla rapora sunulmuş ve dosyadaki gizlilik kararı ihlal edilmiştir.
  • Anayasamızda özerk ve tarafsız kamu yayını yaptığı hükme bağlanan kamu hizmet yayıncısı TRT de dahil olmak üzere birçok televizyon kanalında Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız polis operasyonunun ilk gününden itibaren peşinen suçlu ilan edilmiş, ağır hakaretlere uğramış ve böylelikle anayasal hakları olan masumiyet karineleri açıkça çiğnenmiştir.
  • Bazı husumetli müştekiler soruşturma dosyasında gerçekleşecek operasyonları ve işlemleri daha bunlar gerçekleşmeden sosyal medya hesapları üzerinden takipçilerine duyurmuşlardır. Bu durum onların bir takım karanlık bağlantılara sahip olduğunun önemli bir göstergesi olmuştur.
  • Dosyada gizlilik kararı bulunmasına rağmen yazılı ve görsel basında dosyadaki gelişmeler hakkında birçok haber yapılmış, alenen gizlilik kararı ihlal edilmiştir.
  • Sayın Adnan Oktar’ın cezaevinde müdafileri ile yaptığı görüşmeler geçerli bir gerekçe olmadan, iddianame kabul edilene kadar sadece Pazartesi ve Çarşamba günleri saat 10.00-12.00 arası olmak üzere sınırlandırılmış, tüm görüşmelerin görüntülü ve sesli kayıt altına alınmasına karar verilmiştir. Kısıtlılığın uzatılması kararları çok görüşme olacak çok yoğunluk olacak gibi hayret veren, hukuka aykırı gerekçelerle uzatılmış, Sayın Adnan Oktar’ın savunma hakkı aylarca keyfi olarak kısıtlanmıştır.
  • Cezaevlerimizdeki eksikler nedeniyle birçok kişi aylardır yerlerde yatmakta, ağır hastalığı olanlar hijyenin olmadığı koğuşlarda tutulmakta, tedavi ve ilaç alımlarında aksaklıklar yaşanmaktadır.
  • Cezaevindeki kişilerin birbirlerine gönderdikleri mektuplarda büyük bir sınırlandırma yapılmakta ve çoğu mektup alıcısına teslim edilmemektedir. Sayın Adnan Oktar’ın fotoğrafları bir çok cezaevinde arkadaşlarımıza sözde suç örgüt lideri olduğu gerekçesiyle verilmemekte, masumiyet karinesi pervasızca ihlal edilmektedir.
  • Bazı arkadaşlarımızın havalandırma, etkinlik ve spor gibi haklardan faydalanmaları hiçbir makul gerekçe olmadan engellenmektedir.
  • 7 günlük kanuni sürenin aşıldığı gözaltı sürecinde Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın temizlik ve tedavi ve bazı insani ihtiyaçlarını gidermeleri büyük ölçüde kısıtlanmıştır.
  • Sayın Adnan Oktar gözaltında bulunduğu süreçte sağlık kontrolü için hastaneye götürüldüğü sırada pek çok kez, hiçbir şekilde direnç göstermemesine rağmen yanında bulunan polis memurları tarafından gereksiz şekilde maddi ve bedeni baskıya maruz bırakılmıştır.
  • Görevliler dışında kimsenin giremediği adliye nezarethanesinde Sayın Adnan Oktar’ın görüntüleri fotoğraflanıp basına sızdırılmıştır. İlgili memurlar açıkça görevlerini ihmal etmişlerdir.
  • Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın gözaltı sürecinden sonra gerçekleşen mahkeme sorguları daha tamamlanmadan tutukluluk kararı verildiğine dair basın haberleri yapılmış, önceden verilen tutukluluk kararı hakimler arkadaşlarımızın daha yüzüne okumadan basında yer almıştır. Kararın önceden verildiği sadece usulen bir mahkemenin yapıldığı belgelenmiştir.
  • 3 aylık tutukluluk incelemelerinin, kanunen duruşmalı olarak yapılması gerekirken, bazı şüpheliler açısından duruşmasız ve müdafi olmadan gerçekleştirilmiştir. 1 yıl 2 aydır tutuklu olan arkadaşlarımızdan bir çoğu hala tutukluluk incelemelerinde hakim karşısına çıkmamıştır. Kendileri için CMK dan re’sen atanan ve hiç tanımadıkları avukatlar duruşmalarına çağrılmıştır.
  • Aylık rutin tutukluluk incelemeleri dosyadaki gelişmeler ve deliller göz önünde bulundurulmadan sürekli bir biçimde matbu gerekçelere dayanarak, hiçbir açıklama yapılmadan şüpheliler aleyhinde karara bağlanmıştır.

 

SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ RECEP TAYYİP ERDOĞAN DA TÜRKİYE’YE HAKİM OLAN HUKUKSUZLUK FACİASININ FARKINA VARMIŞ ETKİN PİŞMANLIK MÜESSESESİNİN SUİSTİMAL EDİLDİĞİNİ SÖYLEMİŞTİR

 

Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız hakkında asılsız ifadelere dayalı şikayetler yapılmasının ana sebebi TBAV camiasını dağıtmaktır. Bu da esas itibariyle Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın yıllardır sürdürdükleri imani içerikli faaliyetleri durdurmak amacıyla yapılmaktadır.

TBAV CAMİASINI DAĞITMAK İSTEYENLERİN KULLANDIKLARI ANA YÖNTEM, ZORLU HAPİSHANE KOŞULLARINDA TUTULAN KİŞİLERİN ÜZERİNDE BASKI KURMAK, ONLARI KORKUTMAK, CEZAEVİNDEN KURTULMAK İSTİYORLARSA (BAŞTA SAYIN ADNAN OKTAR OLMAK ÜZERE ARKADAŞLARIMIZA İFTİRA ATARAK) ETKİN PİŞMANLIK HÜKÜMLERİNDEN YARARLANMAYA ZORLAMAKTIR. YANİ ÖZETLE, HİÇBİR SUÇ İŞLEMEDİKLERİ HALDE ONLARCA YIL HAPİSTE KALMAK İSTEMEYENLERE SUNULAN SEÇENEK, MASUM OLDUKLARINI İYİ BİLDİĞİ ARKADAŞLARINI KENDİSİNE VERİLEN TALİMATLAR DOĞRULTUSUNDA HAKSIZ YERE SUÇLAMAKTIR. SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARIMIZIN TUTUKLU BULUNDUĞU DOSYA KAPSAMINDA BİR KISIM HUSUMETLİ MÜŞTEKİLER, ONLARIN BİR KISIM AVUKATLARI VE BİR KISIM KRİPTO KİNLİ EMNİYET MENSUPLARINCA AÇIKÇA MAFYAVARİ YÖNTEMLERLE YARGILAMA MAKAMLARINI YANILTMAK SURETİYLE SONUÇ ELDE EDİLMEYE ÇALIŞILMAKTADIR.

Sayın Recep Tayyip Erdoğan etkin pişmanlık hükümlerinin davalarda suiistimal edildiğini fark etmiş ve kamuoyunu bu konuda uyarmıştır. https://www.star.com.tr/video/cumhurbaskani-erdogan-itirafcilar-dogruyu-soylemiyor-video-726689/ adresli linkten de görülebilen 18.01.2017 tarihli konuşmasına göre, Sayın Cumhurbaşkanımız itirafçı olarak cezaevinden çıkan kişilerin birçok vakada doğruları dile getirmediklerini şöyle söylemiştir:

“Yargıda Birlik Derneği iyi ki kuruldu. Meydanı boş bırakırsanız birileri o meydanı doldurur. Şu anda içeride olanlardan çok iyi tanıdıklarım var. İtirafçı namıyla ortaya çıkıyorlar. Fakat bunlar doğru konuşmuyor. Bakın bunu açık söylüyorum. İtirafçı diyerek ortaya çıkarken bunlar, gayet iyi aldatmacayı oynuyorlar. En tehlikeli olan da bu. Çünkü bunların bir kısmıyla benim zamanında başa baş görüşmelerim olmuştur, Başbakanlığım zamanında. Şimdi itirafçı olarak söyledikleriyle Başbakan olduğum zaman bana söylediklerine baktığım zaman tamamen aykırı ifadeler. Bu oyuna asla gelmemek gerekiyor.”

Sayın Recep Tayyip Erdoğan 18.04.2019 tarihinde yaptığı ve  https://www.cnnturk.com/video/turkiye/son-dakika-cumhurbaskani-erdogandan-onemli-aciklamalar-78 adresli linkten de izlenebilen konuşmasının bir bölümünde örgütlü yalanlara dikkat edilmesi gerektiğini, hiçbir araştırma yapılmadan propagandalara prim verilmesinin yanlış olduğunu, masumiyet karinesinin önemini şöyle dile getirmiştir:

“Üzerinde asıl durulması gereken örgütlü yalanın hakikatı perdelemesine göz yummasıdır. Bizi birkaç marjinalin iftirası değil, hiçbir araştırma yapılmadan, iddialar teyit edilmeden, muhataplarına sorulmadan Türkiye karşıtı her türlü habere, propagandaya prim verilmesi rahatsız ediyor. Bizi rencide eden, masumiyet karinesinin ülkemiz söz konusu olduğunda hemen rafa kaldırılmasıdır. Oysa biz kimseden ayrıcalık, iltimas beklemiyoruz. Muhataplarımızdan sadece ilkeli, tutarlı ve hakkaniyetli davranmalarını istiyoruz. Biz ülkemizle ilgili meselelerin önyargıya kurban edilmemesini, vicdan, akıl ve adalet terazisinde tartılarak karara varılmasını istiyoruz.”

Görüldüğü gibi Sayın Recep Tayyip Erdoğan itirafçı olarak cezaevlerinden salıverilen insanların doğru söylemediklerini dile getirmektedir. Bu durumu Yargıdaki en büyük tehlike olarak tanımlamaktadır.

Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımıza komplo kuran güçler de itirafçılık müessesesini suiistimal ederek Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız aleyhinde kullanmaktadırlar. Bazı tutukluların işlemedikleri suçları üstlenmelerini sağlamakta, 20-30 sene dostluk yaşadıkları insanlara ihanet etmesine yol açmakta, masum insanlara birbirlerine iftira attırmakta, sonra da bu sözde itirafları dosyaya delilmiş gibi sokmaktadırlar. Bu durum ülkemizde adalete olan inancı büyük ölçüde sarsmakta, Yargımızı güvenilirliğini zedelemekte, insanların haksız yere salıverilmelerine veya tutuklu kalmalarına yol açmaktadır. Nitekim TBAV camiasıyla ilgili yargı sürecinde de yaşanan bundan ibarettir.

 

SAYIN ADNAN OKTAR ARKADAŞ CAMİASINA KURULAN KOMPLOYU AYLAR ÖNCESİNDEN KAMUOYUNA AÇIKLAMIŞTIR

 

Sayın Adnan Oktar 27.02.2018 tarihinde tanınmış gazeteci-sunucu Nevşin Mengü ile A9 TV stüdyosunda yaptığı canlı röportajda İngiliz derin devletinin kendisine ve arkadaşlarına karşı komplo girişimi başlattığını şu şekilde ifade etmiştir:

 

ADNAN OKTAR    : Buraya gelen heyetin de asıl konusu bendim. İlk geldiklerinde zaten direkt benden konuya girdiler. Ve birçok devlet kurumuna giderek beni şikayet ettiler.

NEVŞİN MENGÜ     : Hangi heyet hocam, ben onu kaçırdım

ADNAN OKTAR      : GEÇEN GÜN BİR İNGİLİZ HEYET GELDİ, ONU SÖYLESEM YETER ZATEN BİLİRLER. BUNLAR ÇEŞİTLİ MAKAMLARA GİDEREK BENİM DURDURULMAMI, TELEVİZYON KANALININ KAPATILMASINI, HATTA MÜMKÜNSE TUTUKLANMAMI TAVSİYE EDER MAHİYETİNDE KONUŞMALAR YAPTILAR, BUNLARI BİLİYORUM, zaten inkar da edemezler. Bunların baskı gücü çok yüksek tabi. Homoseksüel lobisi de homoseksüelliğe karşı mücadele verdiğimiz için çok yangınlar ve çok rahatsızlar. İngiliz derin devletinin içinde de zaten bu homoseksüel lobisi bir üst kimlik olarak dünyadaki en büyük yapılanmadır şu an.” (https://www.youtube.com/watch?v=Xk4hDWOSUlQ adresli linkin 09:25-10:12 dakikaları arası)

Sayın Adnan Oktar’ın yukarıdaki röportajda bahsettiği İngiliz heyeti, müşteki C. Ö.’nün İstanbul’da karşıladığı ve eşlik ettiği İngiliz istihbaratçı Baroness Neville Jones, Lord Robert Hayward, Lord Stuart Pollak, Lord David Trimble, Lord James Arbuthnot, Birleşik Krallık Parlamentosu üyesi John Woodcock ve İngiliz ajanı Ed Husain’den oluşan topluluktur. Bu topluluk 01-02 Şubat 2018 tarihlerinde Türkiye’de bazı siyasilerle temaslarda bulunup, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın faaliyetlerinin durdurulması, tutuklanması, camianın dağıtılması için birçok talepte bulunmuştur. Nitekim bu temasların ardından güya kızlarının Sayın Adnan Oktar tarafından alıkoyulduğunu iddia edilen bir babanın AKİT TV ana haber bültenine çıkartılmasıyla olaylar hızlanmış ve TBAV camiası aleyhindeki çok yoğun bir algı operasyonun hakim olduğu bir süreç başlamıştır. En nihayetinde de 11.07.2018 tarihli polis operasyonu gerçekleşmiştir.

 

 

 

 

SONUÇ

 

Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımıza kurulan kumpasa 3 ana sebep yüzünden seyirci kalınmamalıdır.

 

  • Dosyada bugüne kadar en temel kişilik hakları bile herkesin gözleri önünde çiğnenmiştir. Kendi haline bırakıldığı takdirde bundan sonraki süreçte de bunun değişebileceği yönünde en küçük olumlu bir işaret gözükmemektedir.
  • Dosyada TCK ve CMK devre dışı bırakılmış gözükmektedir. Özellikle FETÖ’cü hukuk sisteminden tanıdığımız bu tür uygulamalarla hedeflenen Türkiye’yi hukuk devleti olmaktan uzaklaştırmaktır. Bu yolla devletin halk nezdinde hukuksuz bir yapılanma gibi algılanması hedeflenmektedir. Halk ve devlet arasındaki bağlar koparılmak istenmekte, halkın kendini güvende hissetmemesine çalışılmaktadır.
  • TBAV camiasına kumpas kuran karanlık güç yaklaşık 300 yıldır Müslüman Türklere karşı birçok saldırıda bulunmuş olan İngiliz derin devletidir. İngiliz derin devletinin hedefi sadece TBAV camiası değil, başta Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm Türk halkıdır.

 

Bugün Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın birçoğu tutuklu durumdadır. Komplocuların hedefleri büyük ölçüde tutmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımıza Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız tarafından dünya çapında verilen büyük destek önemli ölçüde kesintiye uğratılmıştır. Nitekim bu kesinti son seçimlerde süratle etkisini ciddi boyutta göstermiştir. Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın İslam’ı, Kuran ahlakını, Kuran mucizelerini bilimsel yaratılış delillerini, teröre karşı ilmi mücadele yöntemlerini, Atatürkçülüğü, kaliteyi, sevgiyi anlatan devletin tamamen ali menfaatlerine yönelik 1000’e yakın hukuka uygun içerikleri olan internet sitesi hukuka aykırı bir kararla kapatılmıştır.

Dolayısıyla hukuken ve vicdanen yapılması gerekenler açıktır. Söz konusu mağduriyetler mutlaka giderilmelidir. Türkiye’de görüşü ve inancı her ne olursa olsun herkesin Yargı karşısında eşit olduğu ve haklarının korunduğu açıkça gösterilmelidir. Bu oyun görmezden gelindiği, kabul edildiği takdirde bu belanın tüm Türkiye’yi yutacağını önceden hatırlatmamız gerekir.

Sayın Makamınızdan talebimiz yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi ve yenilerinin tekrarlanmaması için, kurmaca bir dava olduğu algısının kırılması için, Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu tüm dost ve düşmanlara göstermek adına duruşmaları 17.09.2019 tarihinde Silivri’de başlayacak olan İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’ne kayıtlı 2019/313 E. sayılı dava dosyasının takipçisi olmanızdır.

Saygılarımızla bilginize sunarız.

                                                                       Teknik ve Bilim Araştırma Vakfı

Daha yeni Daha eski