Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının yargılandığı dosyada iddia makamı, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına husumet besleyen birtakım müştekilerin asılsız iddialarını hiçbir somut delile dayanmadıkları halde olduğu gibi kabul etmiş ve bu iddialar üzerinden bazı hatalı ve taraflı değerlendirmelerde bulunmuştur. İddia makamının tarafsızlığını yitirdiğini ve gerçeklere aykırı iddialarda bulunduğunu ortaya koyan bu durumun örneklerinden biri iddianamenin 21. sayfasında yer almaktadır. Aşağıda iddianameden yaptığımız alıntıda da görüleceği üzere; Savcılık, Sayın Adnan Oktar’ın sözde örgütün toplantılarında Atatürk’ü güya “Deccal” olarak nitelendirdiğini, daha sonradan ise güya kendisine ve arkadaşlarına yönelik tutuklamaların önüne geçebilmek için Bilim Araştırma Vakfı’nı kullandığını, vakfın faaliyetleri aracılığıyla güya öyle olmadığı halde Atatürkçü bir imaj çizmeye başladığını ileri sürmüştür:



ÖNCELİKLE BELİRTMELİYİZ Kİ, SAVCILIĞIN SAYIN ADNAN OKTAR’IN 12.07.1991 TARİHİNDE ATATÜRK’Ü KORUMA KANUNU’NA MUHALEFET SUÇUNDAN YAKALANDIĞI İDDİASI DOĞRU DEĞİLDİR. O tarihlerde yaşanan olayın aslı şöyledir:

Sayın Adnan Oktar hakkında 1991 yılında aynı günümüzde olduğu gibi bazı sözde itirafçılar ortaya çıkmış ve söz konusu kişiler Tempo Dergisi’ne verdikleri röportajda gerçekdışı cinsel suçlamalarda bulunmuşlardır. İşte söz konusu suçlamalara istinaden Sayın Adnan Oktar hakkında soruşturma başlatılmış, gözaltı uygulanmış ve Sayın Adnan Oktar’ın evinde arama yapılmıştır. Geçmişte kamuoyunu oldukça meşgul eden kokain komplosu bu olaylar sırasında yürürlüğe sokulmuş ve maalesef ki bazı emniyet mensupları Sayın Adnan Oktar’ın evinde yaptıkları arama esnasında bir kitabın içine kokain yerleştirmişler, ayrıca emniyette yediği yemeğe de kokain karıştırmışlardır. Aşağıdaki evrakta o sırada yürütülen tahkikatın Atatürk ile hiçbir bağlantısı olmadığı görülmektedir:

Görüldüğü gibi Savcılık iddianamesinde yer verdiği bu olayda da gerçekleri araştırmamış, husumetli müştekilerin asılsız iddialarını olduğu gibi kabul etmiş ve hukuka aykırı olarak Sayın Adnan Oktar’ın arkadaş camiası aleyhine kullanmıştır. Bu asılsız iddialara aldandığı ve bunları teyit etmek için araştırma yapmadığı için Bilim Araştırma Vakfı’nın kuruluş gayesini de çarpık yorumlamış, gayenin o dönemde yaşanan tutuklama ve göz altıları engellemek olduğunu ileri sürerek akla ve mantığa aykırı davranmıştır.

Hiçbir vakfın varlığı işlenen suçları örtmekte veya bu suçlara yönelik yürütülecek adli süreçleri engellemekte fayda sağlamaz. Suçun varlığından şüphe ediliyorsa ortada bir vakfın bulunması adli birimlerin yapacakları işlemlere engel olamaz. Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları Bilim Araştırma Vakfı, Milli Değerleri Koruma Vakfı, Milli Değerler Vakfı ve Teknik ve Bilim Araştırma Vakfı gibi kuruluşlarla bağlantılı olmalarına rağmen geçen yıllar içinde birçok kez emniyetin operasyonuna maruz kalmışlardır. Vakıfların varlığı bu operasyonları engellememiştir. Operasyonlar belli aralıklarla devam etmiş, bu esnada Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının suçsuzluğu hep ortaya çıkmış, bunlara paralel olarak vakıflar aracılığıyla yürütülen kültürel faaliyetlerde hiçbir gerileme olmamış, hatta ciddi oranda artış gözlemlenmiştir. Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları Atatürkçü oldukları için Atatürkçülüğü yayan ve anlatan kültürel faaliyetler yapmışlardır. Bu tür faaliyetlerin sebebi olası emniyet operasyonlarını engellemek değil, vatana, millete ve insanlığa faydalı hizmetler sunmaktır.

Gerek iddianamede gerek basında yer alan Sayın Adnan Oktar’ın Atatürk’e karşı olduğu, Atatürk’e hakaret ettiği yönündeki asılsız, delilsiz, mantıkdışı iddiaların hiçbir gerçekliği olmadığını Sayın şahsınızın/makamınızın bilgisine saygılarımızla sunarız. 

Daha yeni Daha eski