Sayın Adnan Oktar ve TBAV camiası hakkında yürütülen ve geçtiğimiz günlerde iddianamesi düzenlenen dosya kapsamındaki tutuklamalar neticesinde bazı arkadaşlarımız Silivri 9 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi’ne gönderilmiştir.

Silivri 9 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi İnfaz Kurumu’nda kalan tutuklu ve hükümlülerin uzun yıllardır ciddi mağduriyetler yaşamakta olduklarına dair çok çeşitli yerlerden duyumlar almaktayız. Bununla birlikte vurgulanması gereken bir durum da şudur ki, cezaevi yönetiminin arkadaşlarımıza yönelik tutum ve davranışları diğer hükümlü ve tutukluların birçoğuna göre çok daha sert ve kısıtlayıcıdır. Fakat arkadaşlarımızın anlatımlarına göre bu uygulamanın cezaevi memurları ile ilgili olmadığı, kaynağı bilinmeyen bir yerden, baskı ve psikolojik eziyet amaçlı özel talimatlar geldiği açıkça anlaşılmaktadır.

Bu yazımızda cezaevinde görevli memurlarla ilgili bir konu veya art niyet olmadığını, onların emir talimat ilişkisi içinde çalıştıklarını, şahsi anlamda bir kötü niyetleri olmadığını belirtmek isteriz. Bu yazımızda cezaevi memurlarına değil, bu hukuka aykırı talimatı veren yapılanmaya dikkat çektiğimizi, cezaevi memurlarından arkadaşlarımızın bir şikayeti olmadığını ve memurların mecburi talimatla hareket ettiklerinin bilincinde olduklarını en baştan belirtmek isteriz.

Arkadaşlarımızın Silivri F Tipi Kapalı Cezaevi İnfaz Kurumu’nda diğer hükümlü ve tutuklulardan farklı olarak maruz kaldıkları olumsuzlukları kısaca şöyle özetleyebiliriz:

  • Cezaevi yönetimi PKK’lı mahkumların seçtiği bir temsilci ile yüz yüze görüşürken bizim arkadaşlarımızla görüşmemektedir.
  • Cezaevi yönetimi askerimizi, vatandaşımızı şehit eden, bombalı eylemlere karışan PKK’lı mahkumlara bile etkinliklere katılma hakkı tanırken, dindar, vatansever, güzel ve yüksek ahlaklı arkadaşlarımıza aylarca etkinliklere katılma hakkı vermemiştir.
  • Arkadaşlarımız Silivri Cezaevinde koğuşlarda tek tek hukuka aykırı bir şekilde tecrit edilmiş olarak tutulmaktadır.
  • DHKP-C, FETÖ, PKK’lılar en az 3 saat on kişilik gruplar halinde sohbete çıkabilirken, arkadaşlarımıza ikili üçlü gruplar halinde sadece 1 saat spora çıkma hakkı tutuklanmalarından 11 ay sonra verilmiştir.
  • Koğuşlarda bozuk eşyaların tamir edilmesi veya tehlike arz eden sorunların giderilmesi ve bazı koğuşlarda hiç olmayan eşyaların (askılık, sabunluk, radyo vb) ücretini ödemeyi bile kabul ederek karşılanması için yapılan başvuruların aylarca karşılıksız kalması,
  • Kolaylıkla tedbir alınabileceği halde tutuklu ve hükümlülerin aşırı sıcak veya soğuğa karşı aylarca savunmasız bırakılmaları, özellikle kış aylarını hanım arkadaşlarımızın kelimenin tam anlamıyla donarak geçirmesi.
  • Bazı kişisel bakım malzemelerinin aylarca temin edilememesi,
  • Hafta sonu hastalanan birisi olduğunda doktor ve hasta bakıcı olmaması sebebiyle arkadaşlarımız ciddi mağduriyetler yaşayabilmekte, ilaç temin edememektedirler.
  • Arkadaşlarımız mektuplarının gönderilip gönderilememesini teyit edememektedirler. Mektuplarının akıbetlerini sorduklarında “Siz çok uğraştırıyorsunuz” gibi tepkiler almaktadırlar.
  • Arkadaşlarımızın mektupları gönderilmediği takdirde 2-3 ay sonra cezaevinden gönderilmediğinin haberini alabilmektedirler.
  • Arkadaşlarımıza gelen mektuplar aylarca tutulmakta ve arkadaşlarımıza teslim edilmemektedir.
  • Arkadaşlarımızın devlet yetkililerine mektup yoluyla ulaşmasının önüne geçilmektedir. Taleplerine cevap alamayan, tecrit altında tutulan arkadaşlarımız ciddi mağduriyetler yaşamaktadır.
  • Özellikle ilk zamanlarda gereksiz bir sert müdahale ile karşılaşan arkadaşlarımız birbirlerini gördüklerinde birbirlerine el salladı diye azarlanmışlardır.
  • Mektup dağıtım günleri Çarşamba ve Cuma olmasına rağmen ve arkadaşlarımız her hafta çok sayıda mektup almasına rağmen kendilerine sadece Cuma günü mektup verilmektedir.
  • Yine aynı şekilde Salı ve Cuma olan mektup gönderme günlerinde arkadaşlarımız sadece Cuma günleri mektuplarını gönderebilmektedir.
  • Arkadaşlarımız avukatlarına, mahkeme ve savcılık makamına dilekçe teslim edememektedirler. Silivri Cezaevi kendisine gelen bir talimatı gerekçe göstererek arkadaşlarımızın makama yazılmış imzalı dilekçelerinin avukatlara teslimine müsaade etmemektedirler.
  • Kantinde hanımlara yönelik malzeme eksiği çok ciddi boyutlara varmaktadır. Bir çok kişisel malzeme için izni arkadaşlarımız ancak bir sene sonunda alabilmişlerdir.
  • Arkadaşlarımıza son derece makul, uyumlu ve hukuka, kurallara riayette titizlik gösteren kimseler olmalarına rağmen ödül hakkı verilmemektedir. Genelde terör suçlularının olduğu bir blok olması sebebiyle böyle bir hakları olmadığı söylenmektedir.
  • Hanım arkadaşlarımızın koğuşlarında duvarlarına astıkları ve masalarındaki Sayın Adnan Oktar’ın resimlerine tutuklanmalarından 6 ay sonra aniden koğuşa gelen 5-6 erkek memur tarafından ait el konmuştur. Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının resimlerini asan hanım arkadaşlarımıza resimlerin temizlenmesini aksi takdirde haklarında soruşturma açılacağını belirtmişlerdir. Burada dikkat çekilmesini istediğimiz husus ise henüz haklarında mahkumiyet hükmü bulunmayan, kanunlar önünde masum sayılan insanların suçlu ilan edilmesi, Sayın Adnan Oktar’ın suç örgütü lideri olarak görülmesi ve fotoğraflarının bulundurulmasına izin verilmemesindeki anormallik ve hukuk aykırılıktır.
  • Sayın Adnan Oktar’ın fotoğraflarına hukuka aykırı bir şekilde el koyan memurlar fotoğrafları arkadaşlarımıza teslim etmemişlerdir.
  • Kanunlar önünde hala masum sayılan Sayın Adnan Oktar’ın arkadaşlarımıza mektupla gönderdiği fotoğrafları keyfi olarak kendilerinde tutup boş mektup zarfını arkadaşlarımıza teslim eden cezaevi memurları, arkadaşlarımıza fotoğraflara el koyduklarına dair bir yazı verme ihtiyacı dahi hissetmemektedirler. Bu ve benzeri şekilde arkadaşlarımıza yönelik uygulamalar, kısıtlamalar keyfiyete göre yaptırımlar getirilmektedir.
  • Gözünden rahatsızlığı olan bir arkadaşımız defalarca talep etmesine rağmen 9 ay sonra doktora götürülmüştür. Tecrit altında 9 aydır tutulan ve gözünü açmakta zorlanan, gününün ¾’ünü gözü kapalı geçiren arkadaşımızın tedavi edilmesi üzerine cezaevi memurları 9 ayın sonunda gözünün rengini ilk defa fark ettiklerini dile getirmişlerdir.
  • Tutuklandıkları ilk gün 2-3 gün üç kişi beraber kalan arkadaşlarımıza eşyalarının üzerine zimmetlenmesi bilgisi verilmemesi sebebiyle koğuşlar talimatla dağıtılıp arkadaşlarımız tecrit edildikten sonra eşyaları kendilerine teslim edilmemiş, alternatif olarak söz konusu temel ihtiyaç teşkil eden eşyalarının benzerini kantinden almak için aylarca uğraşmak durumunda kalmışlardır.
  • Arkadaşlarımıza 2 gün uykusuz olarak geldikleri cezaevinde ilk gün bir kısım evraklar imzalatmışlardır. Ancak söz konusu arkadaşlarımız ilerleyen süreçte evraklarda olmayan bir takım yaptırımlarla karşılaşmışlardır. Arkadaşlarımız haklarını öğrenmek için imzaladıkları evrakların bir suretini istediklerinde mahpus haklarını gösteren söz konusu evraklar kendilerine verilmemiştir
  • Arkadaşlarımız tutuklandıkları ilk 2 hafta temizlik malzemesi, sabun, deterjan, peçete dahil hiçbir şey alamamışlardır.
  • Aksaklıkları dilekçe ile nezaketiyle, hukuka uygun yollarla çözmeye çalışan arkadaşlarımızın dilekçelerine aylarca cevap verilmemektedir. Fakat slogan atan, protesto yapan, grev yapan PKK’lılar bu yöntemlerle istediklerini, taleplerini cezaevi yönetimine kolaylıkla yaptırabilmektedirler.
  • Sayın Adnan Oktar’dan gelen mektupları aylarca teslim almayan arkadaşlarımız mektupların neden verilmediğini, mektuplarının akıbetlerini sorduklarında ise “yasak” cevabını almışlardır. Bununla birlikte mektupların teslim edilmediğine, sakıncalı olduğuna dair yazılı bir belge de verilmemiştir.
  • Mektupların aylarca teslim edilmemesi üzerine infaz savcılığına avukatları aracılığı ile arkadaşlarımızın başvurması üzerine cezaevi, apar topar aylarca kalmış beklemiş mektuplar için “sakıncalı mektup” kararları alıp arkadaşlarımıza tebliğ etmişlerdir.
  • Arkadaşlarımız mektupların kendilerine teslimi için hukuki yollara başvurduklarında ise Ağır Ceza Mahkemesi tarafından mektuplarda hiçbir sakınca olmadığı bilakis “bu içerikler engellendiği takdirde haberleşme özgürlüğünün ihlal edileceği” yönünde kararlar verilmiştir. Aylar sonra tecrit altındaki arkadaşlarımız mektuplarına böyle uğraşlarla ulaşabilmişlerdir.
  • Bilindiği üzere cezaevlerinde iç kantinde olmayan malzemeler dış kantinden temin edilebilmektedir. Fakat bu konuda da arkadaşlarımız yakın tarihlerde mağdur edilmiştir. Normalde her istedikleri anda dilekçe ile dış kantinden talepte bulunabilirken, yakın tarihte kendilerine 3 ayda bir dış kantinden sipariş verebilecekleri yönünde ilginç bir kural getirilmiştir.
  • Arkadaşlarımızdan birinin tutuklandığı ilk günlerde yanında getirdiği kıyafetin cinsi ve sayısını yanlış yazan cezaevi, zaten koğuş içine çok kısıtlı sayıda alınabilen kıyafetlerini aylarca teslim etmemiştir. Arkadaşımız cezaevinde ilgili memurlara ısrarla mağduriyetini dile getirdiğinde ise, bir sayım yapılmış, kantinden ücretini ödeyerek aldığı 2 parça eşya odasından keyfi bir tutumla alınmış, bunlara izin yok demiştir. Kantinden satın alınan, memurlar tarafından teslim edilen bu el konulan eşyaların ücreti de geri iade edilmemiştir.
  • Sabun gibi çok temel ihtiyaçların haftalarca gelmediği günler olmakta, arkadaşlarımız tarafından sorulduğunda ise sadece “gelecek bekleyin” diye cevap verilmektedir.
  • İlk tutuklandıkları günlerde kapıdaki mazgaldan geçen arkadaşına bakması sebebiyle bir arkadaşımız yine memurlar tarafından ağır bir şekilde azarlanmıştır.
  • Aylık tutukluluk incelemesinde SEGBİS’le bağlanan bir hakim arkadaşlarımızı kararı yüzlerine okumak için çağırmıştır. Bu çağrı üzerine cezaevi memurları hakime arkadaşlarımızı toplu olarak getiremeyeceklerini, birbirleriyle görüşmelerinin yasak olduğunu iletmişler ve toplu olarak kararın okunmasına müsaade etmemişlerdir. 4 tane Müslüman, nezaketli hanımın kısa bir süre toplu olarak yüzüne karar okunmasını dahi tehlike olarak gören talimat sahiplerinin mutlaka araştırılması gerekmektedir.
  • Arkadaşlarımızın odasındaki bozuk kırık eşyaların tamiri için çağrılan görevliler aylarca gelmemektedir.
  • Yine arkadaşlarımızdan birinin odasındaki her şeyi kırmış olan eski bir mahkumun tahribatını düzeltebilmek ve kişisel ihtiyaç malzemelerini bırakabileceği, asabileceği malzemeleri ve tadilatını talep eden arkadaşımızın bu taleplerine hiçbir şekilde cevap verilmemiştir.
  • Yine arkadaşlarımızdan biri sıcak su ihtiyacı için kettle satın almayı talep ettiğinde kendisine altı delik eski kettle verilmiştir.
  • Bir arkadaşımız cezaevine ilk geldiğinde 2-3 ay boyunca arkadaşlarına, bazı bürokrat ve siyasilere her gün 2-3 mektup göndermiştir. Gönderdiği mektupların teyidini istediğinde haftalarca cevap alamamış, mektupların gittiğini zannederken aylar sonra kendisine 100 sayfalık tebligat getirilmiş ve mektuplarının tamamının gönderilmediği, disiplin kuruluna sevk edildiği bildirilmiştir. Mektupların içeriğine ve üslubundaki kaliteye, nezakete, hukuka uygunluğa son derece güvenen arkadaşımız yasaklanan mektuplarından rastgele 10 tane seçip İnfaz Hakimliği’ne başvurmuş ve ilerleyen aşamalarda Ağır Ceza Mahkemesi mektuplarda hiçbir sakınca olmadığı yönünde karar vermiştir. Bu mektuplar karar sonucunda cezaevine girdikten 7 ay sonra ilgililerine gönderilmiş, bunun dışında kalan 40-50 mektubu gönderilmemiş, arkadaşımız yargılama makamlarını meşgul etmemek adına o mektupları için başvuru yapmamıştır.
  • Koğuşlarda toplam iki eşofman edinme hakkı bulunan cezaevinde, arkadaşımızın odasında yapılan aramada kapüşonu olduğu gerekçesiyle eşofmanlarına el konmuş, uzun ısrarlar sonucu bir tanesini tutabilmesine izin verilmiştir.
  • Yine bir arkadaşımız eşyalarını havlularını asmak için kantinden sipariş ettiği yapışkan askının kalitesiz olması, havlu ve eşyalarının sürekli yere düşmesi sebebiyle 6 ay idare edebilmiş ve sonrasında teknik bir elemandan askısını silikonla yapıştırmasını talep etmiş, odaya gelen görevli cezaevinde 2 saat önce silikonla duvara bir şey yapıştırmanın yasaklandığını söyleyip arkadaşımızın talebini yerine getirmemiştir. Bir süre sonra arkadaşımız ikinci teknik elemanı çağırmış, o kişi de “böyle bir yasak yok” diyerek arkadaşımızın talebini uzun uğraşlar sonucunda yerine getirmiştir.
  • Yine arkadaşlarımızın İnfaz Birimi, Savcılık ve kurumlara yazdığı dilekçeler, tekzipler, ihtarlar ve suç duyurusu dilekçelerinin bir çoğu cezaevi tarafından yollanmamaktadır. Zaman zaman bir kısmını göndermeyi tercih eden cezaevi kalan dilekçeleri aylarca geciktirmektedir. Dilekçelerin gönderildiğine dair takip numarası arkadaşlarımıza vermemekte ise ısrarlı tutumunu sürdürmektedir.
  • Arkadaşlarımız avukatlarına makamlara, mahkemeye yönelik imzalı dilekçe teslim etmek istediklerinde ise müsaade edilmemektedir, adınız soyadınız imzanızın olmayacağı şekilde başta makam da yazmayacak şekilde avukatınıza düz yazı teslim edebilirsiniz diye şart koşmaktadırlar.
  • Yine bir arkadaşımız diğer cezaevinde olan aile üyeleri ile 5 ay telefonda görüştürülmemiş, görüştürülmeye müsaade edildikten sonra ise sık sık teknik arıza var diyerek görüştürülmemiştir. Görüşebildiğinde ise telefon 5 dakika boyunca her 5 saniyede bir hattan düşmüştür.
  • Bir hanım memur sayım için gelen memurların yanında arkadaşımıza sebepsiz yere hakaret etmiştir. Aynı memur arkadaşımızın yemek kabını meyve sularının bulunduğu karton kabın içine koyup sonrasında bu kutu ne kadar pismiş diyerek kabı içinden alıp, pis yere bıraktığı yemek kabıyla arkadaşımıza yemek vermiştir.
  • Yine sık sık arkadaşlarımıza sebepsiz şekilde sesini yükselten bir başka hanım memur şiddetli rüzgarın olduğu bir gün getirdiği yağlı yemeği mazgala düşecek şekilde bırakmış, doğal olarak yağlı yemek dökülmüş ve arkadaşımızın çarşafı battaniyesi duvarları yağ içinde kalmıştır. Bunun üzerine hanım memur dikkatli olması hususunda bir başka erkek memur tarafından uyarılmıştır. İlgili kadın memur 1 saat sonra tekrar arkadaşımızın odasına gelip alayla gülerek koğuşunu temizleyen arkadaşımıza dikkat et bir dahaki sefere bu kadar uğraşmak zorunda kalma diyerek ilginç bir tavır sergilemiştir.
  • Bir arkadaşımızın avlusuna çatısından çok küçük, temizlenmesi, süpürülmesi yapısı itibari ile mümkün olmayan küçük taşlar dökülmüştür. Ayakkabı ile üzerine basıldığında çok rahatsız edici bir ses çıkaran bu taşlarla uzun süre arkadaşımız muhatap olmak zorunda kalmıştır.
  • Bir başka hanım arkadaşımızın avlusuna çatıdan defalarca kere ölmüş veya ölmek üzere olan can çekişen kuşlar atılmış, arkadaşımız müdahale etmeye çalışmış fakat mevcut şartlar dolayısıyla başarılı olamamıştır. Sonrasında talep ettiği halde kenara bıraktığı hayvan cesetleri günlerce avlusundan çıkarılmamıştır.

Tüm bu sorunlar Silivri F Tipi Kapalı Cezaevi İnfaz Kurumu’nda tutuklu bulunan arkadaşlarımızın büyük mağduriyetler yaşamasına neden olmaktadır. Yargılama makamlarını yanıltmak suretiyle bir kesim tarafından kurulan komplo nedeniyle haksız yere tutuklanarak büyük mağduriyet yaşamış olan arkadaşlarımız, bu durum da yetmezmiş gibi bir de 1 yılı aşkın süredir devam eden cezaevi sorunlarıyla mücadele etmektedirler.

Burada önemli bir noktayı tekrar belirtmemiz gerekmektedir. Arkadaşlarımızın Silivri F Tipi Kapalı Cezaevi İnfaz Kurumu’ndayken bazı konularda PKK’lı mahkumların bile karşılaşmadığı bir muamele ile karşılaşmaları cezaevi yönetiminin kendi kararıyla gerçekleşen bir durum değildir. Cezaevi yönetiminin arkadaşlarımıza kişisel bir husumet beslediğine inanmıyoruz. Hiçbir kendi halinde cezaevi memurunun mesleğini riske atacak bir muameleye başvuracağına da inanmıyoruz. Buradaki uygulamalarda Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımıza komplo kuran karanlık odaklarının büyük bir etkisi olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla bu tür uygulamalardan dolayı direkt cezaevi yönetimin suçlanması doğru olmayacaktır. Burada asıl araştırılması gereken söz konusu psikolojik eziyetin hayret veren bir ferahlıkla yapılmasına sebep olan talimatının kaynağıdır. 

Tüm bu örneklerden de anlaşıldığı üzere Silivri F Tipi Kapalı Cezaevi İnfaz Kurumu’nda yıllardır süregelen ve tutuklu ile hükümlülerin mağdur olmasına yol açan sorunların en kısa zamanda çözülmesi gerekmektedir. Bu vicdanen, hukuken ve dinen her insanın yerine getirmesi gereken bir zorunluluktur. Nitekim Allah’ın Kendi ruhunu üflediği insanın hayatı çok değerlidir. Her ne suç işlemiş olursa olsun tüm insanların kanuni hakları olduğu gibi yaratılıştan gelen hakları da vardır. Bununla birlikte cezaevlerinde her zaman suçlu insanların olmadığı, Allah’tan korkan, samimi, masum, kumpas mağduru tertemiz Müslümanların da zaman zaman bu şiddetli imtihana maruz kaldığı herkesçe bilinmektedir, tarihten örnekleriyle de bilinmektedir.

Hal böyleyken öncelikle Silivri cezaevlerinde cezaevi memurlarından veya yönetiminden değil, daha farklı bir kanaldan gelen ve tertemiz vatansever Müslümanlara hukuka aykırı bir şekilde zulmü, baskıyı hedefleyen bu talimatın kaynağı veya kaynaklarının araştırılması ve gerekli hukuki önlemlerin alınması gerekmektedir. SayınAdnan Oktar ve arkadaşlarımıza son 1 yıldır yargılama makamlarını yanıltmak suretiyle yapılan hukuksuzluğun ve aleyhe, abartılı, mantık, gerçeklik sınırlarını oldukça zorlayan kirli propagandanın komplo olduğunu bilmeyen, anlamayan kimse kalmamıştır. Halkımız Türkiye’de yaşanan bu hukuksuzluğu, derin devletin yargılama makamlarını yanıltmak suretiyle yaptığı ve en başta camiamızla birlikte mevcut hükümete zarar vermeyi hedefleyen bu komployu endişe ve hayretle ile seyretmektedir. Arkadaşlarımızın “sizin hakkınızda hüküm verildi sizin davanızda TCK işlemeyecek” diyen bir kısım müşteki avukatları tarafından cezaevlerinde tehdit edildiği bir dava süreci işlemektedir.

 Eziyet ve zulüm talimatı verilen insanların 30 yıldır İslam alemi ve devletimiz için canla başla hayatlarını vakfederek büyük fedakarlıklarla gönüllü olarak çalıştığı unutulmamalıdır. Vatanperver dindar insanlara oynanan bu oyunla başta hükümetimiz ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın hedef alındığı çok aşikardır. 

Devlet yöneticilerinin cezaevlerinde bulunan insanların hakları hususunda göstermesi gereken özen Kuran-ı Kerim’deki ayetlerde ve Peygamber Efendimiz (sav)’in esirlere karşı yaklaşımında saklıdır. İnsan Suresi’nin 8. ayetinde “Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler.” buyrulmaktadır. Bu ayette esirlere karşı şefkatli bir bakış açısının emredildiği görülmektedir. Bu bakımdan Peygamber Efendimiz (sav)’in esirlere karşı yaklaşımı son derece şefkatli olmuştur. Peygamberimiz (sav) savaşta ele geçirilen esirleri ziyaret etmiş, durumlarını dikkatle takip etmiştir. (Buhârî, es-Sahih, Husumât, 7; Müslim, es-Sahih, Cihâd, 19) Yine benzer şekilde Peygamberimiz (sav) Kureyza esirleri için dahi “onların esirlerine iyi davranın, istirahat ettirin, kanıncaya kadar su ihtiyaçlarını giderin, güneş ve silahların sıcağını üzerlerinde toplamayın” demiştir. (Muhammed b. Ömer el-Vâkidî, Kitâbu’l-meğâzî, tahk.: Marsden Jones, Âlemu’l-kutub, Beyrut) Görüldüğü gibi Peygamber Efendimiz (sav) Müslümanlara açıkça saldıran insanlardan esir düşenlerin dahi sıcaktan etkilenmemeleri ve susuz kalmamaları için tedbir almıştır.

O HALDE DEVLET NASIL SOKAKTA ÖZGÜRCE DOLAŞAN İNSANLARIN SAĞLIĞINI VE HAKLARINI KORUMADA TİTİZ DAVRANIYORSA, BU YÖNDE TEDBİRLER ALIYORSA, HAPİSTE OLAN İNSANLARIN SAĞLIĞINI VE HAKLARINI DA O DENLİ TİTİZ KORUMALIDIR, KORUMAK KONUSUNDA CİDDİ VE ACİL TEDBİRLER ALMALIDIR. Hiçbir vatandaşı küstürecek bir politikaya, talimata, kanunsuzluğa, vicdansızlığa, zulme müsaade etmemelidir. Türk-İslam kültürüne ve devletimizin geleneklerine uygun düşen budur.

Tüm kamuoyuna saygılarımızla duyurulur.

Daha yeni Daha eski