Herkesçe bilindiği üzere müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarının uzun zamandır beklenen yargılamaları 17 Eylül 2019 tarihinde Silivri Cezaevinin karşısındaki duruşma salonunda başladı.  Duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıkların yanı sıra çok sayıda yakınları ve sevenleri de katıldı. Müştekilerin büyük bir çoğunluğu ve etkin pişman sanıkların tamamı ilk gün yapılan oturumun ardından tekrar duruşmaya gelmediler.

Basının ise davaya ilgisi büyüktü. Basın muhabirleri canlı yayın araçlarıyla beraber duruşmayı an be an takip ettiler. Ancak ne yazık ki yargılama sürecinin öncesinde yaşadığımız gibi bugün de basın mensuplarımız davada yer alan gelişmeleri yanlı bir üslupla kamuoyuna aktarmaya devam etmektedirler. Müvekkil ve arkadaşlarının yaptıkları savunmaların en önemli kısımları, dosyaya sundukları deliller ve mahkeme heyetinin yaptığı usul hataları kamuoyuna yansıtılmamaktadır. Oysaki müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşları duruşmanın ilk gününden bu yana haklarındaki tüm isnatları tek tek cevaplayıp belgeleriyle birlikte izah etmektedirler.

Müvekkil ve tüm arkadaşları her ne kadar 14 aydır haksız bir şekilde tutuklanmış olsalar da, hiçbir suç işlemedikleri için son derece rahat ve başları dik bir şekilde duruşma salonuna geldiler. 14 ay sonra ilk defa birbirlerini gören arkadaşların yaşadıkları sevinç ve mutluluk salondaki herkesin dikkatini çekti ve salonda çok neşeli anlar yaşandı.  

Müvekkil ve arkadaşları kendilerine yöneltilen tüm sorulara son derece özgüvenli ve sakin bir tonda cevaplar verdiler. Müvekkil ve arkadaşlarının kendi birlikteliklerini anlatırken örnek verdikleri Kuran ayetlerinin bazılarını mahkeme heyeti kendisi tamamladı.

Müvekkil ve ifade veren arkadaşları mahkeme heyeti ile bire bir iletişim halindeydi ve ifade işlemleri sırasında mahkeme heyeti ile aralarında esprili diyaloglar da yaşandı. Olması gerektiği gibi karşılıklı anlayış içinde geçti.

Mahkeme heyeti tarafından yargılamaların sesli ve görüntülü kayıtları henüz taraflara verilmediği için müvekkil ve arkadaşlarının yaptıkları savunmalarından aldığımız bazı notları objektif bir şekilde tarafınızla paylaşmak istiyoruz. Şöyle ki;

MÜVEKKİL ADNAN OKTAR’IN İFADESİNDEN BAZI BAŞLIKLAR

Mahkeme duruşmaya çok büyük usul hataları ile başlandı. Tarafların kimlik tespitleri dahi tam olarak yapılmadan ve müştekilerin müdahillik talepleri olup olmadığı dahi sorulmadan ve dolayısıyla bu konuda bir karar verilmeden doğrudan yargılamaya başlandı. Duruşmaya başlandığında ise iddia makamında soruşturmayı yürüten ve iddianameyi hazırlayan Sayın Savcımız Caner Babaloğlu bulunmaktaydı. Sanık müdafilerince bu durumun etik olmadığı, Sayın Savcının kendi hazırlamış olduğu iddianameyi içselleştirmiş olduğu ve bu nedenle sanıklara özel hayata ilişkin sorular sorulduğu belirtilmiş ve Sayın Savcının çekilmesi talep edilmiş ise de talep gerekçesiz bir şekilde reddedilmiştir.

Mahkeme heyeti duruşmaya müvekkil Adnan Oktar’ın sorgusunu yaparak başladı. Müvekkil Adnan Oktar hakkındaki iddiaların tamamının iftira olduğunu söyledi ve iddialar hakkında kısa ve özlü cevaplar verdi. Müvekkilin ifadesinde yer alan bazı satır başlıkları şu şekildeydi:

1-Müvekkil Adnan Oktar öncelikle haklarındaki suç örgütü iddiasını kesin ve net bir dille yalandı. Kendisi ve arkadaşlarının 40 yıldır kamuoyunun gözü önünde bir yaşam sürdüklerini ve tek amaçlarının Allah rızasını kazanmak adına ilmi faaliyetler yapmak olduğunu şu sözlerle izah etti:

“Yerli ve milli bir insanım, milliyetçi bir insanım. Devlete sizin bilmediğiniz çok hizmetler ettim ben. Arkadaşlarımızın MİT görevlileriyle de görüşmeleri oldu. Ben büyük Türkiye'yi, Turan'ı, Türk-İslam birliğini hedefliyorum.”

“Benim arkadaşlarımın hepsi aklı başında insanlar. İddiaların hepsi uydurma. Biz çıldırdık mı, oturup terör örgütü kuracağız. Arkadaşlarımızın hepsi aklı başında. Oynanan oyunun etkili önleyicisi olarak beni gördükleri için beni hedef aldılar. “

Örgüt değil, Müslüman bir arkadaş grubuyuz. Çok güzel bir ekolüz. Arkadaşlarımın hepsi zeki. Tarkan için sağ kolum derler ama Tarkan içine kapalı sessiz biri. Biz Allah rızası için çalışan, yaşayan Müslüman arkadaş grubuyuz

2- Müvekkil, yerli ve milli bir insan olduğunu, her zaman ve her koşulda Hükümetimizin, Devletimizin ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın destekçisi olduğunu şu sözlerle vurguladı:

“İddiaların boş olduğunu tüm Türkiye biliyor. İngiliz derin devletinin yıllardan beri Türkiye'ye ve İslam alemine karşı oynadığı bir oyun var. Hükümeti yıkmaya çalışıyorlar, ben de hükümeti destekliyorum. Bir psikolojik savaş bu. AK Parti son seçimlerde kan kaybetti. Bu, İngiliz derin devletinin yüz kişilik bir kadrosu tarafından planlandı. Ben de hükümeti ve bu ülkeyi çok sevdiğim, bu oyunu gördüğüm için beni ekarte etmeye çalışıyorlar. Ben tutuklandıktan sonra hükümete baskı arttı. Ben dışarıdayken Tayyip Bey'in oy almasını sağlıyordum. Hükümet sahil ve iç kesimleri kaybetti. Bunlar aralarında psikolojik savaş uzmanlarının da olduğu 100 kişilik bir ekip tarafından hazırlandı. Milliyetçi bir insanım. Bu oyunu Türkiye’de yutacak kimse yok. DAEŞ, Taliban, FETÖ gibi örgütlere karşı çok aktif olduğum için beni yok etmeye çalıştılar.

İngiliz derin devleti mahkemenizi kullanmak istiyor. Tayyip Beyi devirmek istiyorlar. Tutuklandıktan sonra dolar 3.70'ten 5 liraya çıktı. Ben tutuklandıktan sonra Tayyip Bey oy kaybetti. Ben dışarıdayken milyonlarca oy kullanılmasını sağlıyordum. Nitekim tutuklanınca büyükşehirler kaybedildi. Milyonlarca sevenim var, Tayyip Bey'i yalnız bıraktılar, neşesi kalmadı.”

Müvekkil Adnan Oktar’ın“Tutuklandığım gece dolar 5 liraya çıkarıldı” ifadesi üzerine mahkeme başkanı, “Nasıl bir gücünüz var ki, bunu düşünüyorsunuz?” diye sordu. Müvekkil, “Benim 320 kitabım var, internet sitelerim var. Bununla 50-100 milyona ulaşıyorum. Gücüm buradan geliyor” dedi.

“Tayyip bey mehdidir, siayaset mehdisidir. Tayyip Bey bizim canımız, yatımızda gezdirdik, evimize gidip gelirdi, iç içe görüşürdük. Tayyip Bey beni yakından tanır, beni sever. Dünürü Sadık Albayrak da gelip giderdi. Tayyip Bey hakkında anti-propaganda vardı. En az yüz basın mensubunu çağırıp onun propagandasını yaptırdım. Meclis başkanıyken Mehmet Ali Şahin de gelirdi.” dedi.  

3- Müvekkil Adnan Oktar, son yıllarda İngiliz Derin Devleti’nin dünyayı savaşa sürükleyen batıl ideolojisini ve başta ülkemiz olmak üzere İslam dünyası hakkındaki karanlık planlarını her fırsatta dile getirdiğini, bu konularda kitap çıkarttığını ve bu nedenle söz konusu karanlık yapının hedefi haline geldiğini belirtti. Bu hain ve karanlık yapının kültürel faaliyetlerini durdurmak ve Sayın Cumhurbaşkanımıza verdiği desteği kesmek adına kendisine ve arkadaş camiasına komplo kurduğunu belirtti.

Müvekkil, İngiliz İstihbaratının çok bilinen ve tanınan bazı ajanlarının, arkadaş camialarından uzaklaştırılan bazı husumetli kişileri kullandıklarını ve haklarındaki soruşturma dosyasını iftiralarla doldurarak adli makamlarımızı yanılttıkları açıkladı.

Müvekkil bazı arkadaşlarının bu odaklarca korkutulduğunu ve zorla şikâyetçi yapıldığını belirtti ve hiçbir müştekilerin tamamını çok sevdiğini şu sözlerle anlattı: “Benim ayrılan arkadaşlarımın hepsi gül gibi Müslüman. Müştekilerin hepsini çok çok seviyorum. Cennette de birlikte olacağız inşaAllah. Benim 30-40 yıllık arkadaşımı kışkırtmaya kalktılar. Biz bu oyuna gelmeyeceğiz. Açılmış davalar hukuki bir şeydir. Devlet gidip intikam almayın diyor.”

4- Müvekkil Adnan Oktar, hakkındaki FETÖ ile bağlantılı olduğu ve bu hain yapıyı destekleyici, övücü konuşmalar yaptığı şeklindeki mesnetsiz iddiaları da kesin ve sert bir dille yalanladı. Müvekkil, bu hain terör örgütünün liderini ve üyelerini 2009, 2010’lu yıllardan beridir en ağır şekilde eleştirdiğini ve tüm bu eleştirel konuşmalarının canlı yayın kayıtlarıyla sabit olduğunu dile getirdi.

Ayrıca müvekkil Adnan Oktar, FETÖ tarafından hiçbir zaman desteklenmediğini, aksine FETÖ’nün yargı ve emniyette söz sahibi olduğu dönemlerde defalarca kendisine ve arkadaşlarına komplo kurduğunu izah etti. Ancak bu gerçeklerden hiçbirinin iddianamede yer bulmadığını ve Sayın Savcılığın sanıkların lehine olabilecek hiçbir delili dosyaya almadığını açıkladı. Müvekkil duruşmada bu sözleri sarf etti:

“Fethullah Gülen bize kafa olarak tamamen zıt. Yaptığı şey çılgınlık. Akli dengesinin yerinde olmadığı anlaşılıyor. Tehlikeli bir tipti, dengede tutmaya çalıştık. Kendini kâinat imamı ilan ediyor. Ben niye bunun peşinden gideyim. FETÖ’cü polisler sürekli yolda beni çeviriyordu. FETÖ’cüler sürekli bana dava açıyordu. Başımıza bin bir türlü bela açmaya çalışan tehlikeli bir yapılanma. Fetullah Gülenciler aslında benden nefret ediyorlardı. Bunu söylediğimde daha çok nefret eder oldular. Sataşmasınlar diye söyledim. Biraz da kızdırmak için onları öyle dedim. Kendi sistemleri içinde benden nefret eder bir kafadaydılar. Belalarından korunmak için övdüysem de, 10 misli yerdim. Allah belanızı verecek dedim. Pislik yapmasınlar, rezillik yapmasınlar diye. O dönem herkes yanlarındaydı, karşılarındaymışım gibi olmasın diye.

Cübbeli Ahmet Hoca'yla görüştüm, Menzilcilerle görüştüm; bunlarda fayda var ama FETÖ'yle görüşmedim. Onların gazetelerini almadık, bankalarına para yatırmadık, dershanelerine gitmedik. “

5- Müvekkil Adnan Oktar hakkındaki Mehdilik iddia ettiğine dair iddiaları da yalanladı. Müvekkil Adnan Oktar hayatı boyunca hiçbir zaman Mehdi olduğunu iddia ve ima etmediğini, Mehdi olmadığına dair canlı yayın ekranlarından defalarca yemin ettiğini, kendisinin dürüst davranarak bazı özelliklerinin Mehdiye benzediğini ama bazı özelliklerinin de benzemediğini anlattığını şu sözlerle anlattı:

"Ben yaklaşık 150-200 kere mehdi olmadığımı söyledim. Böyle bir şey yapmış olan insan küfre girer, dinden çıkar. Olmadı, olmaz da ve ömrüm boyunca böyle bir şey olmayacağını Allah'a yemin ettim"  

“Ben burada dürüst davranıyorum. Seyyidim, Peygamberin soyundan olduğum için bu normal. Bu benzerlik belki 100 insanda çıkabilir. Mehdi olsam sarık cübbeyle çıkardım. Eğlenen insanların da dekolteli hanımların da Müslüman olacağını göstermek istiyordum. Yoksa ben oynamaktan çok rahatsızım. Bazı gelenekçi Müslüman kardeşlerim bunu yanlış anladı.

6- Müvekkil bayanlarla neden programlar yaptığını ve neden dans ettiğini de izah etti. Müvekkil tüm bu yayınlarda modern, dekolteli ve kaliteli bayanların da dini yaşayabileceklerini, dans etmenin, sanatın, estetiğin ve eğlencenin dinimize aykırı olmadığını anlatmak istediğini söyledi. Tüm amacının mübarek dinimizin anlatılan batıl ve hurafe inanışların aksine son derece özgürlükçü ve kaliteli bir yaşama olanak sağladığını anlatmak olduğunu söyledi. Ancak tüm bu iyi niyetine rağmen gelenekçi İslam’ı savunan bazı insanların vermek istediği asıl mesajı algılayamayıp kendisini yanlış anladığını belirtti.

7- Müvekkil Adnan Oktar hakkındaki sözde cinsel saldırı iddialarına ise şu şekilde açıklık getirdi ve bu iddialarının tamamının iftira olduğunu belirtti:

"Kadınların hepsini çok seviyorum. Allah aşkıyla seviyorum, şevkat duyuyorum, kadınlara karşı saygımı herkes bilir"

Çocuklara yönelik cinsel istismar iddialarını reddeden müvekkil, yıllar sonra yönlendirmeyle bu çocukların ifade verdiğini, korkutulduklarını, kendisine iftira attırıldığını, baskı altında ifade verdiklerini, hiçbirine kızgın veya öfkeli olmadığını söyledi. Mahkeme Başkanı’nın “Özgür iradeleriyle ifade vermediler mi diyorsunuz?” sorusuna karşılık müvekkil; “Hayır, korktular”  diye yanıt verdi ve devamında;

“Ben henüz 10 -12 yaşındaki kızı niye kucağıma alayım. Kadına ihtiyacım varsa kadın bulurum, neden böyle bir şey yapayım. Bu Serra MuhammedValipour beni çok seviyor, ben de onu çok severim. Çok tatlı bir çocuk. Annesi kızının benle yalnız görüşmek istediğini söyledi. Bana oyun oynayacaklarını anladığım için o kızla yalnız görüşmedim. Ondan dolayı annesine yanında durmasını söyledim. Tahmin ettiğim gibi. Yıllar sonra iftira atılıyor böyle. Bunlar hepsi İngiliz devletinin oyunu. “ dedi.

8-Müvekkil Adnan Oktar, dosyadaki mali suçlamalara ve güya sahte evlilikler yapıldığına dair iddialara karşı ise şu cevapları verdi:

"Mal biriktirmek İslam da haramdır. Peygamberimiz bütün mallarını harcadı. Müslümanlıkta zenginlik yok. Allah rızası için bütün mallarını dağıtır. Müslüman ahlakının gereği budur. Ben 65 yaşındayım tek bir malım, mülküm hiçbir şeyim yok.

Mahkeme heyetinin, "Yaşadığınız lüks hayat ve televizyonun uydu kirası nasıl ödeniyordu" sorusu üzerine, "Müslümanlar bir hayır işi olduğunda hep beraber ona yönelirler. Mesela kitap alıp dağıtacaksın. İnsan açtır gidip yemek alınır. Para biriktirme yoktur. Benim hiçbir malvarlığım yoktur" diye yanıtladı.

Müvekkil, "50-100 kişi kaldığınız ev kime ait" şeklindeki soruyu da, "Tülin hanım ve eşine ait. Ev bana tahsis edilmiş bir ev değil. Can güvenliğim nedeniyle adres söylemiyorum" dedi.

Müvekkil, "Dragos olarak adlandırılan yerde kalanların maaşını nasıl ödüyorsunuz. Bu hizmeti gönüllü mü yapıyorlar" sorusu üzerine, "Yok. Ben Allah rızası için yaşayan bir insanım. Allah rızası için yapıyorlar. Ben Allah rızası için yaşamayan bir insanla yaşayamam" şeklinde konuştu.

"Arkadaşlarımız evliliklerini Allah rızası için yapıyorlar. Allah rızası için evlenen insanlar. Kur-an'ı yaymak, İslam'ı yaymak için evleniyorlar. Bana evli olan da geliyor, bekar olan da geliyor. Evli olmak ona ayrı bir hukuk getirmez. Evli arkadaşlara çocuk yapmayın, diye bir talimatım yok. Zaten ortalık çok korkunç. Çocukları kaçırıyorlar, ırzına geçiyorlar. Dehşet bir ortam."

ULVİYE DİDEM ÜRER’İN İFADESİNDEN BAZI BAŞLIKLAR

Müvekkil Adnan Oktar’ın ifade alımı ve çapraz sorgu işlemlerinin tamamlanmasının ardından mahkeme sözde örgütün sözde iki numarası olduğu iddia edilen Ulviye Didem Ürer’in sorgusuna başladı.

1- Didem Ürer sözlerine müvekkil Adnan Oktar ile nasıl tanıştığını anlatarak başladı. Didem Ürer, mesleğinin zirvesinde olduğu dönemlerde dini samimi olarak yaşamaya karar verdiğini bu nedenle samimi bir dindar olarak gördüğü müvekkil ile tanışmak istediğini belirtti.

Müvekkil ile tanıştıktan sonra dünya hayatında yaşanması gerekenin Kuran ahlakı olduğunu anladığını ve müvekkilin Allah’ın rızasına uygun bir hayat yaşamasına vesile olduğunu belirtti.

Didem Ürer iddiaların tam aksine, müvekkilin yanındaki arkadaşlarının menfaatini kendisinin önünde tuttuğunu ve Allah’ın yarattıklarına O’nun bir tecellisi olmalarından ötürü derin bir saygı ve sevgi duyduğunu dile getirdi.

2-Didem Ürer haklarındaki sözde örgüt iddiasını sert bir dille yalandı. Ne kendisinin ne de arkadaşlarının bir örgüt kurmaya ihtiyaçları olmadığını, dünyevi tüm imkânlarını geride bırakarak Allah için yaşamaya niyet etmiş insanlar olduklarını belirtti. Arkadaşlarıyla birbirlerini menfaatsiz ve karşılık beklemeden sevdiklerini ve namusları ve iffetleri için yaşadıklarını belirten Ürer, aynı Hz. Meryem Anamız gibi kendilerine de iffetlerini hedef alan iftiralar atıldığını söyledi.

3-Didem Ürer, kendilerine iftira atıp şikayetçi olan 125 müştekiden 90’ı ile hiç karşılaşmadığını, çeşitli iddialarda bulunan 54 kişinin ise ismini dahi bilmediğini belirtti. Kendilerine iftira atan kişilerin aynı merkezden yönetildiklerini söyledi. 

Sayın Savcılığın iddianamede sanki bir örgütsel faaliyetmiş gibi anlattığı çoğu şeyin günlük hayatlarına dair, sıradan insanların doğal yaşantılarında sıkça görülen konular olduğunu ve ayrıca tüm hayatlarının Türkiye’nin gözü önünde geçtiğini, gizli saklı hiçbir şeylerinin olmadığını izah etti. İddianamede devletimizin lehindeki görüşmelerin dahi lobi faaliyetiymiş gibi gösterildiğini, 300-500 liralık para alış verişlerinin suç örgütü eylemi gibi lanse edildiklerini izah etti.

Hatta Didem Ürer’in iddianamedeki gülünç iddiaların bazılarını doğrudan okuyarak dile getirdi. Didem Ürer’in verdiği bu örnekler iddianamenin ne kadar özensiz ve tabiri caizse komik iddialardan yer aldığını tüm salona göstermiş oldu. Didem Ürer’in konuşmasından sadece bir örnek vermek gerekirse:

“Şimdi iddianamenin en ilginç yerlerinden bir tanesi, bana bir arkadaşımın (Alev Ulaşoğlu Babuna) bir kol düğmesi ile ilgili sorduğu sorudan moda zevkime güvenir ve bana genelde giyeceği elbiseler ile ilgili fikir danışır bütün arkadaşlar yapar bunu. Bir kol düğmesi ile ilgili sorduğu basit bir sorudan Sayın Savcılık makamı bir tümevarıma varmış ve diyor ki, eğer kol düğmesi gibi en ufak bir konu bile kendisine soruluyorsa bu kişinin iki numara olduğunu gösterir

Aslında Didem Ürer’in verdiği örnek, iddianamenin ne denli hukuktan uzak olduğunu göstermek adına çok önemliydi.

4- Müvekkil Adnan Oktar’ın hiçbir zaman Mehdilik iddia etmediğini kendisinin de buna şahit olmadığını belirten Ürer, Mehdiliği anlatmanın iddia etmek anlamına gelmediğini, müvekkilin Peygamber Efendimiz (sav)’in hadislerinden ve İslam âlimlerinin sözlerinden faydalanarak bu anlatımlarını yaptığını belirtti.

Yaklaşık 15 aydır birkaç müfterinin iftiraları nedeniyle cezaevinde olduklarını ve çok zorlu şartlar içerisinde yaşadıklarını belirten Ürer, her şeye rağmen Devletimize karşı sadık olduklarını ve her zaman devletimizin hizmetinde olmaya devam edeceklerini belirtti. Kendisinin ve arkadaşlarının Allah’tan korkan ve Allah’ın cennetine talip olan insanlar olduklarını, bu nedenle iddianamede isnat edilen çirkin suçları asla işlemeyeceklerini ifade etti.

TARKAN YAVAŞ’IN İFADESİNDEN BAZI BAŞLIKLAR

Duruşmaların ikinci günü sözde örgütün sözde üç numarası olduğu iddia edilen Tarkan Yavaş’ın ifade işlemlerine başlandı. Tarkan Yavaş ifadesinde özetle şu konulara vurgu yaptı:

1- Tarkan Yavaş kendilerinin bir örgüt olmadığını, Allah rızası için kültürel faaliyetler yapan iyi niyetli bir arkadaş topluluğu olduklarını belirtti. İddianamenin tamamının soyut ve mesnetsiz müşteki/etkin pişman sanık ifadelerine dayandırılmış olduğunu belirten Tarkan Yavaş, dosyada somut hiçbir suç isnadı olmadığını özellikle vurguladı. On yıllar öncesine dayalı hayali ve sadece söze dayalı suç isnatları ile yargılandıkları belirtti.

Hayatları boyunca ülkemizin lehine faaliyetler yaptıklarını, her şart ve koşulda Sayın Cumhurbaşkanımızı ve meşru hükümetlerimizi desteklediklerini belirten Yavaş, aynı zamanda yıllardan beridir dinsizliğin temeli materyalist felsefeye karşı da ilmi mücadele verdiklerini hatırlattı. Her gün kesintisiz süren canlı yayınlardaki söylemleri, yaptıkları konferanslar, sergiler, hazırladıkları eserler ve çok daha fazlası ile yıllardan beridir hep kamuoyunun gözü önünde olduklarını ve her zaman faydalı faaliyetlerde bulunduklarını belirtti.

2- Yaptıkları faaliyetlerden rahatsız olan karanlık odakların bazı husumetli çevreleri kullanarak kendilerine komplo kurduğunu belirten Yavaş, sözdeişledikleri suçları  güyaitiraf eden kişilerin dışarıda olduklarını ancak hiçbir somut suç şüphesi ve delili bulunmadığı halde kendisinin ve arkadaşlarının aylardır cezaevinde olduğunu belirtti.

Tarkan Yavaş, kurulan bu komplodan ve cezaevindeki olumsuz şartlardan etkilenip korkan bazı kişilerin zorla sözde itirafçı olmak zorunda kaldıklarını belirtti.  Korkutulan ve iftira atmak zorunda kalan bu kişilere hakkını helal ettiğini söyledi.

3- Tarkan Yavaş, dosyadaki sözde cinsel istismar ve turnike iddialarına da cevap verdi. Yavaş, asıl turnike sisteminin genelevlerde yaşandığını ve kendilerinin de yıllardır bu yanlışlığa dikkat çektiklerini hatırlatan Yavaş, bu yanlışa dikkat çekmelerinin kendilerine dosyadakine benzer çirkin iftiralar atılmasına yol açtığını söyledi.

Tarkan Yavaş, sözde cinsel istismara uğradığını iddia eden kızların hiçbirinin doğru söylemediğini ve bu durumunda dosyada mevcut Adli Tıp Kurumu raporlarıyla sabit olduğunu izah etti. Yavaş, bu kızlardan bazılarının güya 50-60 kişi tarafından cinsel saldırılara maruz kaldıklarını iddia etmelerine rağmen somut hiçbir delil sunmadıklarını ve Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan bedensel ve ruhsal muayenelerinde bu sözde iddialarının emarelerine rastlanılmadığını izah etti. Yavaş, ayrıca bu kızların ifadelerindeki birçok çelişkili noktaya da dikkat çekti.

4- Tarkan Yavaş, 2007-2008 yıllarında Ergenekon davasında adı geçen bazı sanıkların eylemleri nedeniyle yaşadıkları bazı somut mağduriyetleri bildirmek amacıyla Ergenekon dosyasına bakan savcılara dilekçe verdiğini söyledi. Yavaş, dilekçelerin verildiği tarihlerde FETÖ’nün hainliklerinin bilinmediğini, adı geçen savcılar hakkında bir dava veya karar olmadığını özellikle hatırlattı. Bu kişilerin devletin en yetkili organlarınca desteklenen savcılar olduklarını hatırlattı ve kendilerinin de yasal haklarını kullanarak son derece olağan bir şekilde dilekçe verdiklerini belirtti.

Ayrıca iddia edildiği gibi bu dilekçeden sonra haklarındaki örgüt davasının seyrinin değiştiği ve kapatıldığı iddiasını da kesin ve sert bir dille yalanladı. Çünkü iddia edilenin aksine adı geçen savcıların bu dilekçeden sonra kendilerine bir destekleri olmadığı gibi aksine müvekkil ve arkadaşlarına sayısız kumpas kurduklarını dile getirdi. Nitekim iddialarda adı geçen Fetö firarisi savcı Fikret Seçen müvekkil ve arkadaşları hakkındaki kumpas soruşturmasını bizzat kendisi açtı ve bu soruşturma iddia edilenin aksine o yıllarda kapatılmadı. Yargı süreci 2012 yılına kadar devam edip daha sonrasında iddianame düzenlendi. Yani bu savcıların müvekkilleri desteklediği iddiası tamamıyla iftiradan ibarettir.

BORA YILDIZ’IN İFADESİNDEN BAZI BAŞLIKLAR

Duruşmanın üçüncü günü sözde örgütün sözde kız getirme sorumlusu olduğu iddia edilen Bora Yıldız’ın sorgu işlemlerine başlandı. Bora Yıldız’ın ifadesi ve çapraz sorgusu tam iki gün boyunca devam etti. Bora Yıldız hakkındaki suçlamaları kesin ve net bir dille yalanlayarak kendisine yöneltilen tüm soruları da açık ve samimi bir dille cevaplayıp tüm anlattıklarına dair somut delillerini de dosyaya sundu.

1-Bora Yıldız, seküler bir ailede yetiştiğini, Bağdat Caddesi'nde bir koleje gittiğini, ailesinde yeterince dini eğitim görmediğini, bir süre sonra müvekkilin çevresindekilerle daha sonra ise müvekkille tanıştığını ve o zamanlar 23-24 yaşlarında olduğunu söyledi.

Yıldız sözlerine şu şekilde devam etti: Arkadaşlarımla tanıştığımda kızgın çölde su bulmuş gibi oldum. Adnan Oktar’ın kitaplarını okudum, kitaplarını da okumayan çok az kişi vardır. Kuran ahlakını burada gördüm. Adnan Oktar bize sadece ‘Kuran'ı okuyun’ dedi. Ben tek başıma olsaydım dinimin bir kısmını yaşayabilirdim sadece. Buradaki arkadaşlarımın faaliyetleri vesilesiyle farklı şehirlerde Allah’ın varlığının anlatılması için binlerce konferans verdim.Bu yaşamı tercih ettiğimden dolayı ailemden baskı görmedim. Tam tersi oldu. Annem binlerce kez Allah razı olsun demiştir. Annem ve babam bu camiayla, Adnan Bey ile görüşmem için teşvik eder”

2-Bora Yıldız, hakkındaki sözde örgütün sözde kız tavlama imamı olduğu yönündeki iddiaları kabul etmediğini belirtti ve “Soruşturmanın 2016 yılında başladığını, tutuklandığı 2018 Temmuz ayına kadar cinsel saldırı suçundan kimsenin kendisinden şikayetçi olmadığını“ söyledi.

Yıldız sözlerinin devamında;“23 yıldır buradayım ben. Biz tutuklandıktan sonra madem baskı kalktığı için müştekiler şikayetçi oldu, 2008 yılında da operasyon geçirdik, zor zamanlardaydık, o zaman neden şikayetçi olmadılar. Ben tutuklandıktan sonra 14 günde 10 tane bayan Mali Suçlar Şube Müdürlüğü'ne giderek, şikayetçi olmuşlar. Böyle bir şey olabilir mi? Bunlar arka arkaya emniyete giderek şablon ifade veriyorlar. Korkutularak, organize edilerek, tehdit edilerek ifade verdirilmişler. İfadelerde beni 3 dakika tanıyan kız da aynı cümleyi kurmuş, 3 sene tanıyan kız da aynı cümleyi kurmuş. Yönlendirme ifadeler vermişler. Bu aleyhe ifade veren kızların içlerinde birkaç tane flörtüm oldu ama çoğu doğal arkadaşım. Aramızda da dini inancım gereği cinsellik de olmamıştır.”diye belirtti.

Telefonunun dinlenildiği dönemde irtibat kurduğu kadınların kendisinden şikayetçi olduğunu dile getiren Yıldız, "Şikayetçilere, Allah şahit, zerre kadar kin duymuyorum. Sırf benimle tapeleri var diye, tutuklanacaklar diye korkuyordum. Ben çok rahatım. 'Oh' dedim rahatladım, iftiraları görünce, 'Onlar kurtulmuş' dedim. “ diye söyledi.

3- Bora Yıldız, “Benim için en rahatsız edici konu cinsellik konusudur. Benim kız tavlama imamı olduğumu iddia ediyorlar. Bununla ilgili bir mekanizma yazmışlar" ifadelerini kullandı.

“İddianameye göre ben işadamı değilim de imaj çiziliyor. Şirketlerim de sözde şirketlermiş. Bunları paravan olarak kullanarak kızları etkiliyormuşum. Benim sahip olduğum 3 tane şirket var. Kızları kandırmak için kullandığım iddia edilen, 'Nuri Alço gibi seni meşhur edeceğim' diye kurduğum söylenen şirket, binin üzerinde reklam filmi çekmiş. 15 yıldır her ay 20 tane ayrı reklam filmi faturası kesilmiş. Reklamı çekilenler içinde kendi ürünlerim de var. Tanıtım filmlerini çekmişiz. Dünyanın en büyük reklam şirketlerinden biri benim şirketimi satın almak istedi, satmadım. Ben yüksek inşaat mühendisiyim. İnşaat şirketimden yaptığım inşaatları teslim ettim. Vergilerimi ödedim, 500 milyon ciro yaptım. Bunları kendimi övmek için anlatmıyorum. 'Sözde iş adamı imajı çiziyor.' deniyor. Ben bütün bunları 2 kızı tavlayabilmek için mi yaptım? Kız tavlamak isteyen insanın Irak’ta şantiyede işi ne? Derdim kız tavlamak olsa 6 sene inşaat için gittiğim yerde konteynerde yatar mıyım.”diye belirtti.

Yıldız, aleyhine ifade veren kadınlarla ilgili olarak şunları söyledi: "Bizim paramız, onlara şefkatli davranmamız, genel sosyal durumumuz olmasa bizle görüşmezler. Bu kadınların benim yanımda olmalarının amacı dini arayış değil. Birçok cemaat var. Onlara giderler. Dini arayışta olanlar benim yanıma dekolte kıyafetle gelmez. Benimle ilgili konuşma taleplerinde hepsinde bir heyecan var.”

4- Bora Yıldız,Mahkeme başkanının, “Zengin görüntüsü vererek tanıştığınız, tanıştıktan sonra ilişkiye girdiğiniz, sonra da tavsiyeler vererek örgüte kazandırdığınız iddiası konusunda ne diyorsunuz” şeklindeki sorusuna cevap olarak:

“Ben zaten varlıklı bir aileden geliyorum. Görüştüğüm kızlar da benim normal arkadaşım. Bir kaçıyla flörtüm oldu, diğerleri normal arkadaşım. 11-12 tane cinsel saldırı suçlaması var. Bu kızlar dağın başında, su akmaz kervan geçmez yerde değiller. Bunlar inanılmaz sorgulayan kızlar. Bu kızlar böyle yalanı, çelişkili şeyleri hemen yakalarlar. Canını yaktığımız fikir grupları var, buradan dolayı bu tür iftiralara alışkınım. Kadınlar iftiralarda bulunuyor. Bir kadına Brad Pitt olsanız dahi ‘seninle evleneceğim ama gel arkadaşımla birlikte ol’ derseniz, ‘haydi git oradan’ der. Benle evlen diyorsunuz, sonra da gel 10 arkadaşımla ol diyebilir misiniz? Turnike yapabilir misiniz? Dünyayı başınıza yıkar. Evlenebilmek amacıyla şerefine leke sürdürmezler” dedi.

5- Bora Yıldız, FETÖ iddialarını somut delilleriyle birlikte kapsamlı bir şekilde izah ederek cevapladı. Yıldız, “15 Temmuz darbe girişimi başarılı olsaydı, siz buradaki arkadaşları kabirlerinde ziyaret ederdiniz. Hocamız FETÖ'yü eleştirdiği için çok ciddi kumpaslara uğramış. 15 Temmuz akşamı saat 23.50'den itibaren Adnan Oktar'ın darbeye karşı açıklamaları var. Adnan Oktar'ın bu açıklamayı yaptığı yer Kuleli Askeri Lisesi'nin orası. Silahların patladığı yerden birisi." ifadelerini kullandı.

Bora Yıldız sözlerinin devamında, iddia edilenin aksine müvekkilin hain FETÖ lideri ve üyeleri hakkında daha ortada 17-25 Aralık kumpası dahi yokken eleştiriler yaptığını söyleyip bu eleştirileri tek tek okudu.

Bora Yıldız müvekkilin daha 2009,2010’lu yıllarda FETÖ elebaşı için “…onun bir tek ALLAH BİR dediğine inanırım, devlet içinde devlet oldular, dini terk ettiler ticarete daldılar, hepsini enaniyet kapladı …vs” gibi sözlerini tek tek okuyarak açıkladı.

6-Bora Yıldız, bilgisayarında çıktığı iddia edilen dijital materyaller arasında Herkül.org adlı sitenin aplikasyonunun bulunmasına ilişkin şunları söyledi: "Ben, canım gibi sevdiğim Ender Daban ve Kartal Göktan ile birlikte yakalanıp gözaltına alındım. Ender, yazılım işinde çalışır. 2011 yılında Yasin Yalçınkaya isimli bilgisayar mühendisi bir yazılımcı, Ender’in çalıştığı şirkete mobil aplikasyonlar geliştirdiği için başvuruyor. Bir grafikçi işe gelirken yanında daha önce yaptığı işleri getirir. Bu işler arasında herkül.org sitesinin aplikasyonu da var diye Ender’e gönderiyor. Uygulamayı yapan Yasin Yalçınkaya. İş başvurusunda bulunan bir kişi göndermiş, dosyaların içinde duruyor. Zaten o bilgisayar benim değil, Ender’in. Yasin Yalçınkaya’nın kim olduğu dosyada yazıyor. İsim benzerliği var. MİT tırları olayındaki tutuklanmış FETÖ’cü subay diye geçse de bu kişi o kişi değildir.”

7- Bora Yıldız ifadesinde ve kendisine yöneltilen sorulara verdiği cevaplarda müvekkili ve arkadaşları ne kadar çok sevdiğini, her birinin çok değerli ve kıymetli insanlar olduklarını, dini inançları gereği iddia edilen suçların hiçbirini işlemelerinin mümkün olmadığını anlattı. Aralarındaki beraberliğin ve dostluğun Kuran ahlakına dayalı olduğunu belirten Yıldız esprili cevaplarıyla da dikkat çekti.

SONUÇ

Gelinen aşamada müvekkil Adnan Oktar ve üç arkadaşının ifade alma ve çapraz sorgu işlemleri tamamlanmış oldu. 23 Eylül pazartesi günü sözde örgütün sözde yöneticilerinden biri olduğu iddia edilen Aylin Atmaca’nın ifade işlemleri ile duruşmalar devam edecek.

11 Temmuz 2018 tarihli polis operasyonundan bu yana yaşadığımız haksız ve hukuksuz uygulamalarının benzerlerinin yeniden yaşanmaması ve müvekkillerin mağduriyetlerinin katlanarak devam etmemesi bakımından dava sürecinin tarafınızca takip edilmesini son derece önemsemekteyiz. Saygılarımızla bildiririz.

Daha yeni Daha eski