Sayın Yetkili,

Teknik Bilim Araştırma Vakfı Fahri Başkanı Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 11 Temmuz 2018 tarihli polis operasyonuyla gözaltına alınarak tutuklanmıştır. Akabinde, yürütülen soruşturma neticesinde düzenlenen iddianame kabul edilerek, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nce yargılaması devam eden dosya kapsamında Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız yargılanmaktadır.  

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 13.12.2019 tarihli celsesinde 91 kişi tahliye edilerek, tahliye edilen kişiler hakkında yurt dışına çıkmama ve konutunu terk etmeme suretiyle adli kontrol kararı verilmiştir.

Ancak bu yargılamanın, bir dönem aynı camia içinde bulunan ancak camiaya yakışmayan gayriahlaki ve yasadışı davranışlarda bulunması nedeniyle gruptan dışlanan ve dışlanmalarının getirdiği psikoloji içerisinde bulunan bir “güruh”un, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımıza attıkları mesnetsiz ve akıl almaz iftiraların bir ürünü olduğunu belirtmek isteriz.

Bir fikir, düşünce paylaşmak ve savunmak amacıyla bir araya gelmiş olan Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız, hiçbir suça iştirak dahi etmemesine rağmen, gözaltına alındıkları günden beri kamuoyunda suç algısı oluşturan spekülasyonlarla mücadele etmişlerdir. Bildiri mahiyetindeki işbu metni hazırlamamıza sebebiyet veren en büyük mücadele ise, yukarıda andığımız “güruh”un, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın tutuklu bulundukları dönem içerisinde gerek kendileri gerekse avukatları aracılığıyla yapmış oldukları baskılara karşı verilmiştir.

Bu “güruh”, kendileri gibi bir dönem Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız içerisinde bulunan bazı kimseler üzerinde psikolojik baskılar kurarak büyük tehditlerle korkutmuş; kimisini mezkur dosyanın müştekisi kimisini de dosyanın etkin pişmanı konumuna düşürmüştür.

Özellikle, dosya kapsamında tutuklu bulunan sanıkların bulunduğu cezaevlerine giden avukatlar, tutuklulara “… bu şekilde ifade verirseniz karakolun ön kapısından girer arka kapısından çıkarsınız”, “ifadenizi yazılı olarak verin eksik kalan kısımları biz dolduralım”, “…. bu şekilde ifade vermezseniz hayatınız boyunca buradan çıkamazsınız”, “tek yapmanız gereken şey söylediğimiz gibi ifade vermek”, “cezaevinde başınıza geleceklerden sorumlu değiliz”, “sadece imza atmanız yeterli”, “devlet sizin üzerinizi çizdi”, “hakkınızda hüküm verildi”, “sizin dosyanızda TCK işlemeyecek” vb. şekilde telkin ve vaatlerde bulunmuşlar, nitekim bu korku – baskı ortamından etkilenen birkaç tutuklu bakımından başarılı da olmuşlardır.

Mezkur dosyada müşteki olan ve korku – baskı ortamından etkilenerek etkin pişman olan tutukluların verdiği yalan beyanlar nedeniyle Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız, tutuklu bulundukları cezaevinde, insan onuruyla hiçbir şekilde bağdaşmayan şu korkunç ortamı yaşamaya mecbur bırakılmıştır:

1-  Eğitici kurslara çıkış haklarının kısıtlanması,

2- Koğuşlarda sinek ve böcek olmasının normal karşılanarak tedbir alma taleplerinin reddedilmesi,  

3- Mahkum veya tutuklularla değil akıl hastaları ile bir arada tutulmaları,

4- Kış aylarında eşya kotalarının dolu olduğundan bahisle kışlık kıyafetlerinin içeri alınmaması,

5- Yazın aylarındaki kavurucu sıcaklarda koğuşlarına fan konulmayarak kendi paralarıyla da bu imkana erişmelerine izin verilmemesi,

6-  F tipi cezaevlerinde sadece ceza alan mahkumların ancak birkaç gün tutulduğu tecrit hücrelerinde aylarca tutulmaları,

7- F tipi cezaevlerinde her yeri küflü ve paslı odalarda tutulmaları,

8- Tüm kış mevsimi boyunca bazı cezaevlerinde sıcak su verilmemesi hatta bazı cezaevlerinde tutuklu 1,5 senenin neredeyse yarısında sular tamamen kesik olması,

9- Elektrik kesintilerinin çok sık olduğu kış mevsiminde, kesintiler için jeneratörlerin koğuşlar için kullanılmaması ve çok ciddi ısınma sorunlarının yaşanması,

10- Cezaevlerine gelen kıyafetlerin buruşmuş ve karıştırılmış olarak verilmesi, kargo paketlerinin açılırken içindekilerin de kesilerek kıyafetlere hasar verilmesi. Gelen kıyafetlerin kontrol aşamasında kötü muamele nedeniyle tükenmez kalem lekesi gibi telafisi olmayan hasarlarla teslim edilmesi,

11- Haşerelerin yoğunluğu, haşerelere karşı ilaç yasağı olması ve önlem amaçlı istenen ilaçların gelmemesi / eksik gelmesi.

12- Kıyafet giriş-çıkış günlerinin birer hafta ara ile olması nedeniyle bir hafta kıyafetsiz kalınması,

13- Kaloriferlerin kış mevsiminde geç yakılması nedeniyle herkesin ciddi sağlık problemleri yaşaması,

14- Görüşe gelen avukatların yaklaşık 1,5-2 saat bekletilmesi,

15- Gelen yemeklerde 10-15 gr et bulunması nedeniyle protein miktarı yetersiz yemeklerin verilmesi,

16- Satılan meyvelerin, çürümüş, bozulmuş, küflü gelmesi. Yemeklerde yanık yağların, kötü baharat kokularının bulunması,

16- Kişisel bakım ürünlerinin içeriye sokulmasının yasak olması.

17- Hanımlara kozmetik ürünlerinin ve genel olarak el aynası, diş ipi gibi makul bakım malzemelerinin yasak olması,

18- Memur ve baş memurların ekseriyetinin gereksiz talimatlar veren sert bir üslup içinde olmaları.

19- Dilekçelere çok geç cevap verilmesi/hiç verilmemesi veya taleplerin makul olmayan sebeplerle reddedilmesi,

20- Çim saha hakkının verilmemesi,

21- Binaların küflü olması nedeniyle bakterilerin yoğun olması,

22- Özellikle kışın paslanmış kapıların açılmış yerlerinden soğuğun binaya dolarak aşırı soğuğa sebebiyet vermesi

23- Özel izinle ziyarete gelenlerin güvenlik soruşturmalarının çok uzun sürmesi, aylarca görüşme gerçekleştirilememesi,

24- Mektupların aylarca mektup okuma bölümünde sebepsiz yere tutulup, ilgili kişiye hiçbir bilgi verilmemesi. Mektupların kaybolması, bazılarının aylar sonra (15 ay) verilmesi, bazılarının da hiç verilmemesi,

25- Kota uygulaması adı altında akrabalardan gelen fotoğrafların ilgililerine verilmeden tutulması,

26- Kedi fotoğrafları, karakalem manzara, ev resimlerinin içeriye sokulmasının yasaklanması,

27- Mektup ve fakslarda herhangi resim çizilmesinin, sevgi ifadesi kullanılmasının hatta Kur’an’dan ayet ve sure yazılmasının yasaklanması,

28- Banyo aynaları kırık olması ve yenilenmemesi,

29- Avukat görüşmelerinde 5-6 memurun büyük dikkatle avukat görüş odasını görüş camının hemen yanından izlemesi,

30- Yaz ayında tamamen kapalı, hava akışı olmayan görüş odalarında havalandırmaların açılmaması,

31- Yazılan mektuplarda yazım hatası yapıldığında yazım hatalarını düzeltmek için kullanılan silici ve türevi kırtasiye malzemelerinin yasak olması,

32- Hemen hemen her gün lağımların taşması ve kesin olarak onarılmaması,

33- Memurların sarih bir biçimde küfür ve hakaret etmesi; bazı gardiyanların koldan çekiştirip, sürüklemek gibi kötü muamelede bulunması,

34- Bayram tatilleri gibi resmi tatillerde cezaevinde memur sayısının oldukça az olması nedeniyle kantin alışverişi dahi yapılamaması,

35- Cezaevine yeni girenlere su ısıtıcısı, saç kurutma makinesi, çamaşır yıkamak için leğen gibi önemli temel ihtiyaçların temin edilmemesi,

36- Astım ve migren hastası olan müvekkillerin sigara içilmeyen koğuşlara sevk edilmesine yönelik taleplerin reddedilmesi,

37- Ayrı ayrı koğuşlarda tutulan müvekkillerin darp edilmesinin beraberinde can güvenliklerinin olmaması,

38- Cezaevi revirinden istenen ilaçların tümünün temin edilememesi,

39- 16 kişi kapasitesi olan koğuşlara 22 kişinin yerleştirilmesi neticesinde yerlerde ve kapı ağızlarında yatılması; tutuklu bulunulan bir buçuk yıl içerisinde 22 kişinin tek bir tuvaleti kullanması,

40- Bazı cezaevlerinde ise tek kişilik küçük odalara 3 kişinin yerleştirilmesi,

41- FETÖ’cü ve PKK’lı tutuklu/hükümlüleri bile tek başlarına ayrı koğuşlara koymamalarına ve özellikle adli suçlularla bir araya getirmemelerine rağmen, müvekkillerin en azılı katillerin, travestilerin, hunharca cinayet işleyenlerin, uyuşturucu satıcılarının, fuhuşçuların ve tehlikeli akıl hastalarının bulunduğu koğuşlara yerleştirilmesi,

42- Bazı cezaevlerinde müvekkillerin bulunduğu koğuşlarda defaatle adam yaralamalı kavga olmasına rağmen gardiyanların olaya müdahale etmemesi ve haliyle müvekkillerin can güvenliklerinin tehlikede olması,

43- Tehlikeli akıl hastalarının Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne sevk edilmeden önce müvekkillerimizin bulunduğu koğuşlara verilmesi; müvekkillerin akıl hastalarının “gece gelip kafa koparacağım, sırttan bıçaklayacağım, ne de olsa burada herkes katil’ şeklindeki tehditlerine maruz kalmaları.  

Görüldüğü üzere, müşteki ve etkin pişmanların doğruluğu araştırılmayan yalan, çelişkili, hayatın olağan akışına tamamen aykırı beyanlarına itibar edilerek, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın sözde silahlı suç örgütü üyesi olup olmadığı somut delillerle, geçmiş yıllarda göstermiş oldukları davranışlara göre değil; genelleme ve ön kabule göre değerlendirilmiştir. Bu bağlamda, soruşturma geçiren hemen herkese etkin pişmanlıktan faydalanması hususu adeta dayatılmıştır. Dolayısıyla suçun ikrarına zorlamak anlamına gelecek bu uygulamalardan kaçınılmadığından Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın, yukarıda saydığımız cezaevi koşullarıyla mücadele ederek psikolojik bir savaş verdiğini ısrarla vurgulamak isteriz.

 

Saygılarımızla…

TEKNİK VE BİLİM ARAŞTIRMA VAKFI

Daha yeni Daha eski