CİNSEL SALDIRI İFTİRASI ATTIRILAN MAĞDUR HANIMLAR KARDEŞİMİZDİR, ONLARA ASLA ÖFKELİ DEĞİLİZ

 

Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız hakkındaki dava dosyasında yer alan asılsız suçlamalardan en ön plana çıkarılanlar cinsel saldırı ve istismar suçlamalarıdır.

Bilindiği gibi Türkiye’de son yıllarda cinsel suçlarla çok daha sık karşılaşmamız dolayısıyla kamuoyunda bu suçların işlendiği olaylara karşı infial her geçen artmaktadır. Öyle ki küçük çocuklara tecavüz eden kişilere karşı idam cezası verilmesi gerektiğini ileri sürenler dahi bulunmaktadır.

İşte camiamıza karşı yargılama makamlarını yanıltmak suretiyle komplo kuran odaklar da Türkiye’deki bu ortamdan faydalanmayı stratejik olarak gerekli bulmuş, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız hakkındaki soruşturma dosyasını asılsız cinsel suçlamalarla doldurmuşlardır. Dosyada cinsel saldırı ve istismar suçlamaları olduğu takdirde kamuoyunun camiamızı sapkın bir yapılanma gibi göreceğini, mahkemeden çıkacağını umdukları hapis cezasının daha ağırlaşacağını ve en nihayetinde kültürel faaliyetlerimizin tamamen duracağını düşünmüşlerdir.

İngiliz derin devletinin başını çektiği komplocuların camiamıza zarar vermek için ne kadar acımasız olabileceklerinin ve ne kadar kolay insan harcadıklarının bir göstergesi de bu olayda ortaya çıkmıştır. Nitekim komplocular dosyaya cinsel suçlamaların girmesi için camiamıza mensup kimselerle arkadaşlığı olmuş bazı genç hanımları hedefe almışlardır. Onların dosyada asılsız ifadeler vermesi için çirkin bir planı yürürlüğe koymuşlardır. Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımıza husumet besleyen bazı müştekileri aldatıp kullanarak söz konusu genç hanımları istedikleri gibi yönlendirebilecekleri hale getirmişlerdir.

Bahsini ettiğimiz çirkin plan doğrultusunda bazı husumetli müştekiler camiamızla bağlantısı olmuş birçok hanımla bağlantıya geçmişler ve dosyada istedikleri yönde ifade vermedikleri takdirde onlar hakkında da şikayetçi olacaklarını söylemişlerdir. Açıkça onları tehdit etmişler, korkutmuşlar ve böylelikle arkadaşlarımız tarafından güya cinsel saldırıya uğradıkları yönünde ifade vermelerini sağlamışlardır. Onlar da tutuklanmamak için haysiyetlerini ayaklar altına alacak gerçekdışı senaryoların altına imza atmışlardır.

Tüm bu olaylarla ilgili olarak cevabı açıklığa kavuşturulması gereken bir soru bulunmaktadır. Bu soru da, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımıza komplocular tarafından tehdit edilmeleri dolayısıyla iftira atmak zorunda kalan genç hanımlar hakkındaki düşüncelerimizin ne olduğuyla ilgilidir.

Öncelikle belirtmek isteriz ki, ülkemizdeki uzantılarını da kullanarak aylardır hiçbir kanunu tanımadan her türlü hukuksuz yöntemle bizlere saldıran uluslararası kötülük örgütlenmesinin karşısında söz konusu genç hanımları yaptıklarından dolayı suçlamamız mümkün değildir. Tek başlarına dünya çapında etkin olan örgütle mücadele etmeleri mümkün olmayan bu genç hanımlar hapse düşmemek için karşılarına getirilen tek seçeneği kabul etmek zorunda kalmışlar ve kendilerinden isteneni yapmışlardır. Aldatılmışlar ve Sayın Adnan Oktar’a karşı kullanılmışlardır.

Deccaliyeti temsil eden İngiliz derin devleti görüldüğü gibi özellikle korkutma yöntemiyle Müslümanları birbirine düşürüp birbirinden kopartmaya çalışmaktadır. Bediüzzaman Said Nursi de eserlerinde Süfyan ve Deccal’in bu tarzına ve yöntemlerine dikkat çekmiştir:

"Âhirzamanın Süfyan ve Deccal gibi nifak (ikiyüzlü/münafık) ve zındıka (dinsiz) başına geçecek eşhâs-ı müdhişe-i muzırraları (müthiş zararlı kişiler), İslam’ın ve beşerin hırs ve şikakından (ayrılığından) istifade ederek, az bir kuvvetle nev-i beşeri (insanlık) hercümerç (darmadağın) eder ve koca âlem-i İslâmı esaret altına alır." (Mektubat, 22. Mektup, s. 260)

İhtar:
Ehl-i dalalet 
(inançsızlar topluluğu), Kur’ân-ı Hakîmden alıp neşrettiğimiz (yaydığımız) hakaik-i imaniye (iman hakikatleri) ve Kur’âniyeye (Kuran esasları) karşı müdafaa ve mukabele (karşılık) elinden gelmediği için, münafıkane ve desisekârâne (hile yaparak) iğfal (aldatma) ve hile dâmını (tuzağını) istimal ediyor (kullanıyor). Dostlarımı hubb-u cah (makam sevgisi), tamah (mal tutkusu) ve havf (korku) ile aldatmak ve beni bazı isnâdatla (dayanakla) çürütmek istiyorlar. (Mektubat, 29. Mektup, s. 407)

Baskılar ve tehditler dolayısıyla Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımıza iftira atarak dosyada şikayetçi olan genç hanımlara karşı asla öfkeli değiliz. Her ne kadar bu kişiler iftira suçunu işlemiş olsalar da onları bağışladığımızı şimdiden belirtmek isteriz. Yenik düştükleri hırsları, korkuları ve Müslüman kardeşlerimiz arasında neden oldukları parçalanma bizim yaşamak istemediğimiz şeyler olsa da, onlara karşı şefkat besliyor ve onları eskisi gibi sevmeye devam ediyoruz. Maruz kaldıkları tehdit ve baskılardan kurtulmalarını istiyoruz.

Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımıza karşı iftira atan kişilere karşı böyle bir tavır sergilememizin esas sebebi Rabbimizin Kuran’da müminlere bağışlayıcı olmalarını tavsiye etmesidir. Nitekim Allah Kuran’ın birçok ayetinde Kendisinin bağışlayıcı olduğuna işaret etmesinin yanı sıra müminlerin bağışlayıcılığına da dikkat çekmiştir. Allah Kuran’da Peygamberimiz (sav)’a şu tavsiyelerde bulunmuştur:

Sen bağışlama yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir. (Araf Suresi, 199)

İyilikle kötülük bir olmaz. Sen, en iyi olanla karşılık ver! Bir de bakarsın ki seninle arasında düşmanlık bulunan kişi sanki candan bir dostmuş gibi olur. (Fussilet Suresi, 34)

Rabbimizin bu emirleri dolayısıyla Peygamber Efendimiz (sav) affediciliğin en güzel örneklerini ortaya koymuştur. Olaylar karşısında öfkeyle değil aklıyla ve vicdanıyla hareket etmiştir. Peygamberimiz (sav)’in affediciliğini tam anlamıyla anladığımız örneklerden biri Hz. Vahşi’nin Hz. Hamza’yı şehit etmesinden sonra yaşanmıştır.

Hz. Vahşi Hz. Hamza’yı şehit ettikten sonra özgürlüğünü kazanmış, ancak Mekke’nin fethedildiği gün Mekke’den kaçmıştır. Bir süre saklanmış, daha sonradan ise pişman olarak Medine’ye gelmiştir. Peygamber Efendimiz (sav)’a ulaşmış ve pişmanlığını dile getirip af dilemiştir. Hz. Muhammed (sav) de onu bağışlamıştır. Bir mümini şehit eden Hz. Vahşi’yi sahabelere karşı “kardeşiniz” diye tanıtmış ve müminlerin arasında yaşamasına izin vermiştir.

Müminlerin bağışlayıcılığına başka bir örnek ise Hz. Yusuf (as)’dır. Hz. Yusuf (as) küçük yaştayken, babaları Hz. Yakup (as)’ın kendisini çok sevmesini kıskanan, bu nedenle de kuyuya atıp terk eden, ancak gerçeği gizleyip babalarına da ölmüş gibi gösteren kardeşlerini hiç düşünmeden bağışlamıştır. Kuran’da bu olayla ilgili ayetler şöyledir:

“(Yusuf) dedi ki: "Siz cahil iken Yusuf'a ve kardeşine ne yaptığınızı biliyor musunuz?"

'Sen gerçekten Yusuf musun, sensin öyle mi?' dediler. 'Ben Yusuf'um' dedi. 'Ve bu da kardeşimdir. Doğrusu Allah bize lütufta bulundu. Gerçek şu ki, kim sakınır ve sabrederse, şüphesiz Allah, iyilikte bulunanların karşılığını boşa çıkarmaz.'

Dediler ki: 'Allah adına, hayret, Allah seni gerçekten bize karşı tercih edip-seçmiştir ve biz de gerçekten hataya düşenler idik.'

Dedi ki: 'Bugün size karşı sorgulama, kınama yoktur. Sizi Allah bağışlasın. O, merhametlilerin (en) merhametlisidir.' (Yusuf Suresi, 89-93)

Görüldüğü gibi müminler her koşulda Allah’ın emirlerine göre davranırlar. Bunun da en güzel örneği Allah’ın sevgili elçileridir. Normalde sıradan insanları aşırı öfkelendirecek, hatta intikam almaya sevk ettirecek olaylar müminler tarafından farklı değerlendirilirler. İslam’ın gereği olan güzel ahlakı hem yaşayan hem de çevrelerine en güzel şekilde tanıtan müminler olaylara duygusal değil Kuran’a göre, akılcı ve vicdanlı yaklaşırlar. Her şeyin Allah’ın kontrolünde gerçekleştiğini bildiklerinden olaylara karşı Allah’ın hoşnut olmayacağı aşırı ve acımasız tepkiler vermezler.

Tüm bu nedenlerle tekrar vurgulamakta fayda görüyoruz ki, karanlık bir çetenin baskısıyla Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımıza iftira atan genç hanımları bağışlıyoruz, halen seviyoruz ve kardeşlerimiz olarak görüyoruz. Onlardan intikam alma gibi bir düşüncede de asla değiliz. Bu konudaki tek temennimiz Türkiye’nin gözleri önünde bizlere ve bizleri tanıyan masum insanlara büyük mağduriyetler yaşatan çetenin karanlık faaliyetlerinin durdurulması ve hukuka uygun olarak cezalandırılmasıdır.

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.

                                                                        TEKNİK VE BİLİM ARAŞTIRMA VAKFI

Daha yeni Daha eski