Yukarıdaki bölümlerde de belirttiğimiz gibi, İngiliz derin devleti ve uzantıları Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımıza karşı çok kapsamlı bir komplo düzenlemişlerdir. Camiamızın mensupları iftiralarla dolu bir soruşturma dosyası nedeniyle gözaltına alınıp tutuklanmışlardır. Hiçbir delili bulunmadığı halde silahlı suç örgütü mensubu olmakla suçlanmışlar, olmadık itham ve iftiralarla FETÖ ile ilişkilendirilmişler, hayali cinsel saldırı/istismar suçlamalarına maruz kalmışlardır. Tüm bunlar arkadaş grubumuzun dağıtılması için yapılmıştır.

PEKİ ARKADAŞ GRUBUMUZUN HANGİ YÖNLERİ BEĞENİLMEMEKTEDİR? AYRICA DİYELİM Kİ HEDEFLENEN OLDU VE ARKADAŞ GRUBUMUZ ZORLA DAĞITILDI, CAMİAMIZDAN AYRILAN KİŞİLERİN NASIL BİR HAYAT SÜRMESİ İSTENMEKTEDİR? BU İKİ SORUNUN CEVABI OLDUKÇA ÖNEMLİDİR. Ancak bu soruların cevabı bugüne kadar hiç kimse tarafından verilmediği için mecburen ilk olarak bazı mantıklardan hareketle birinci sorunun, sonrasında ise ikinci sorunun cevabını bulmaya çalışacağız.

İngiliz derin devleti ve uzantılarının algı operasyonu neticesinde Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın İslam adına dünyada yaptığı birçok hizmet olmasına rağmen kamuoyunun bir bölümünde camiamız hakkında oldukça önyargılı yanlış bir bakış açısı oluşmuştur. Hakkımızdaki iftiralar ve yalanlar nedeniyle vatandaşlarımızın bir bölümü camiamıza karşı öfke duymaya başlamış, bu yüzden de camiamızla ilgili konularda tarafsız yorum yapamamaya başlamıştır.

İngiliz derin devletinin uzantılarının, onların yalanlarından etkilenen bir kısım vatandaşlarımızın ve hakkımızdaki linç kampanyasına kasten çekilen Sayın Ali Erbaş’ın açıklamalarına baktığımızda camiamıza mensup olan dekolte giyimli, makyajlı hanım arkadaşlarımızın dini sohbetlerde yer almaları, Sayın Adnan Oktar’a olan sevgilerini kamuoyunun önünde dile getirmeleri tepkiye yol açmış gözükmektedir.

Öncelikle belirtmeliyiz ki bu tepkinin bir an için haklı olduğunu varsaysak bile, Kuran’daki İslam anlayışında ve hukuk devletinde KADINLARIN DEKOLTE KIYAFETLER GİYMELERİ VE MAKYAJ YAPMALARI, BU HALDE DİNİ SOHBETLERE KATILMALARI VE KARŞISINDAKİ İNSANLARA KARŞI SEVGİ SÖZCÜKLERİ KULLANMALARI ASLA TUTUKLANMA SEBEBİ OLAMAZ. Eğer bu sebepler tutuklanmaya yol açıyorsa ortada büyük bir zulüm var demektir. Bu zulmün de hiçbir şekilde İslam ve hukuk devletiyle bağdaştırılması mümkün değildir.

Bununla birlikte Türkiye’ye baktığımızda camiamıza mensup bireylerin A9 TV’deki yayınlar dolayısıyla tutuklanmış olmaları mümkün de gözükmemektedir. Çünkü Türkiye’de kadınların dekolte kıyafet giymeleri, makyajlı olmaları, dans etmeleri, dini sohbetlere katılmaları gibi bir sorun yoktur. Neredeyse tüm televizyon kanallarında dekolteli, makyajlı kadınlara rastlamak mümkündür. Aynı şekilde müzik ve dansın her türlüsüne de ekranlarda rastlamak mümkündür. Üstelik dekolte giyimli ve makyajlı kadın sunucular neşeli bir formatta dini içerikli programlar da yapmaktadır. Ayrıca programa konuşmacı olarak katılan İlahiyatçılarla gayet samimi resimler de çektirebilmektedirler:

 




 

Görüldüğü gibi Türkiye’de neşeli bir formatta dini konuların konuşulduğu, makyajlı ve dekolteli kadınların bulunduğu tek program A9 TV’de yapılmamaktadır. Geçmişte de günümüzde de bu tür programlar ekranlarımızda yer bulmaktadır. Demek istediğimiz şudur ki, TÜRKİYE’DE GEREK DİNİ PROGRAMLARDAKİ GEREKSE DİZİLERDE, FİLMLERDE, HABER VEYA MAGAZİN PROGRAMLARINDAKİ KADINLARIN GİYİMİ, MAKYAJI VEYA TAVIRLARI HİÇBİR ZAMAN GÜNDEM TEŞKİL ETMEMİŞTİR. Böyle bir gündem sadece art niyetli bir şekilde ve kamuoyunu kışkırtmak amacıyla A9 TV’deki canlı yayın programları üzerinden oluşturulmuştur.

Türkiye’de sokaklar ve sahiller de dekolte giyimli, makyajlı ve neşeli kadınlarla doludur. Aşırı bağnaz kitle dışında kimse bu insanlardan rahatsızlık duymamaktadır. Nitekim zatıaliniz de dekolte hanımlarla aynı ortamda bulunmakta, sohbet etmekte, şarkı söylemekte, toplumun her kesiminden insanla tokalaşmakta, fikir alışveriş yapmakta, onların haklarının da savunucusu olduğunu söylemektedir.

 







 

Bazı kesimler kasıtlı olarak Türkiye’deki insanları bağnaz gibi göstermeye çalışsa da, zatıalinizi modern görüşlü kesime karşı soğuk yaklaşmakla itham etse de, özellikle camiamıza kurulan komplo üzerinden Türkiye’de dekolteli kadınların dinin dışına atıldığı izlenimi verilmek istense de, zatıalinizin liderliğindeki Türkiye modern bir ülkedir.

Camiamızı dekolte giyim üzerinden sürekli olarak eleştiren medya kuruluşları dahi dekolte giyimli kadınlara dayalı birçok haber yapmaktadırlar. “Dünyaca ünlü pop yıldızı Miami sahillerinde yakalandı” benzeri başlıklarla kadınların bikinili fotoğraflarını yayınlamaktadırlar. Hatta bunlara benzer bir durum eleştiri konusu bile olmuştur:


 

 

AK Parti’nin sapkın cinsel tercihleri olduğu bilinen kişileri dahi etkinliklerine davet etmesi bazı kesimlerce eleştiri konusu yapılırken, davete katılan söz konusu kişiler ise zatıalinize karşı sevgilerini ve övgülerini dile getirmişlerdir:


 

 

TÜM BUNLARDAN ANLAŞILDIĞI ÜZERE TÜRKİYE’DE KANUNLARA AYKIRILIK TEŞKİL ETMEYEN HER GÖRÜŞE VE YAŞAM BİÇİMİNE SAYGI DUYULMAKTADIR. BU GERÇEĞE PARALEL OLARAK TÜRKİYE’NİN EN AZ %95’İ DEKOLTELİ VEYA MAKYAJLI KADINLARA KARŞI HOŞGÖRÜLÜDÜR. NEREDEYSE HER VATANDAŞIMIZ TELEVİZYONLARDAKİ DEKOLTELİ KADINLARI, DİZİLERDEKİ SEVİŞME SAHNELERİNİ İZLEMEKTE, BUNDAN DA HİÇBİR RAHATSIZLIK DUYMAMAKTADIR.

NE VAR Kİ, KONU CAMİAMIZ OLDUĞUNDA İNGİLİZ DERİN DEVLETİNİN SİNSİ ALGI OPERASYONUNUN DA ETKİSİYLE İNSANLARIN OLAYLARI YORUMLAMA ŞEKLİ BİR ANDA DEĞİŞMEKTEDİR. DOLAYISIYLA DÜRÜSTÇE ŞUNU İFADE ETMEMİZ GEREKİR: EĞER DEKOLTE, MAKYAJ GİBİ KONULARDA ORTADA BİR HATA VARSA HERKES BU HATAYI İŞLEMEKTEDİR, EĞER YOKSA Kİ, BİZCE YOKTUR, CAMİAMIZA KARŞI AÇIKÇA HAKSIZLIK YAPILMAKTADIR. DOLAYISIYLA BİRÇOK AĞIR MAĞDURİYETE YOL AÇAN ÇİFTE STANDARTLI YAKLAŞIMA HERŞEYDEN ÖNCE VİCDANİ OLARAK BİR SON VERİLMELİDİR.

Buna rağmen, yine de bazı hatalarımızın da olabileceğinin insani bir vasıf olduğu gerçeğinden hareketle aşağıdaki hususları da zatıalinize muhakkak belirtmek istiyoruz:

Sayın Cumhurbaşkanımız;

Sayın Adnan Oktar’ın öncülüğünde özellikle 1990’lı yıllarının ortalarından sonra dünya genelinde yankı uyandıran çok etkili bilimsel çalışmalar yaptık. Öyle ki bizden önce, Türkiye’de İslami altyapıya sahip hiçbir cemaat veya topluluk dünya çapında bizim kültürel faaliyetlerimize benzer bir faaliyette hiç bulunmamıştı. Ülkemizdeki Müslüman toplulukların genel hizmet anlayışlarının ve yaşayışlarının aksine, Sayın Adnan Oktar evrim teorisinin geçersizliğini, bağnazlık tehlikesini, Kuran mucizelerini, yaratılış delillerini, İslam Birliği’nin önemini, Mehdi (as) gerçeğini, sevgiyi, dostluğu ve kaliteyi var gücüyle tüm dünyada anlattı.

Biraz düşünüldüğünde, bu çalışmaların gerçekten de büyük fedakarlık, emek ve kararlılık gerektirdikleri hemen anlaşılmaktadır. Bu çalışmalardan rahatsız olanların veya bu çalışmaların tamamen durmasını isteyenlerin varlığına ve aleyhinde kurulan tüm tuzaklara rağmen Sayın Adnan Oktar faaliyetlerini bir an bile durdurmamıştır. Günümüzde, Sayın Adnan Oktar’ın kamuoyunda adları zikredilen arkadaşları da her türlü zorluğa rağmen ona destek vermeyi asla kesmemişlerdir. Demek istediğimiz şu ki, yıllardır kararlılıkla ve emekle sürdürdüğümüz kültürel faaliyetlerin tek sebebi sadece Allah rızasını kazanmayı ve O’na layık kul olmayı amaçlıyor oluşumuzdur. Bizler, Kuran-ı Kerim’de bildirilen emirleri samimiyetle uygulamaya çalışan insanlarız. Her türlü muhalefete rağmen, dünya genelinde iman hakikatleri, bağnazlık, evrim teorisi ve benzeri konular hakkında devam eden çalışmalarımızın ana sebebi Allah’a olan bağlılığımızdır. İslam’a hizmet etmeyi hayatımızın merkezine aldığımızı ortaya koyan bu tür çalışmalarımızdan hiçbir ücret almayışımız da samimiyetimizin delilidir.

Tüm bunlara rağmen, Allah için yaşadığımız hayatlarımızda elbette ki bazı hatalarımızın da olması son derece doğal bir durumdur. Nitekim hiç kimse hatasız bir kul olduğu iddiasında bulunamaz. Allah dünya hayatında hatalarından arınması için kullarına süre vermektedir. Bu nedenle de hataların görülmesi ve onların düzeltmesi bir mümin için çok önemli bir ibadettir. Bu bakımdan da Müslüman birisinin hataları doğrultusunda kardeşini uyarması çok değerlidir. Nitekim Peygamberimiz (sav) de “Mümin müminin aynasıdır; onda bir ayıp gördüğünde onu düzeltir.” (Buhari, Müslim) buyurmuştur.

Allah bir Kuran-ı Kerim ayetinde “Sen öğüt verip hatırlat; çünkü gerçekten öğütle hatırlama, müminlere yarar sağlar.” (Zariyat Suresi, 55) diye buyurmaktadır. Başka ayetlerde de öğüt vermenin, hayra çağırmanın mümin özellikleri olduğundan bahsedilmektedir. Kuran-ı Kerim ayetlerinde ve Peygamber Efendimizin (sav) hadislerinde üzerinde durulan bir konunun mümin tarafından önemsenmemesi olacak şey değildir. Mümin olmak demek öğüt ve uyarılara açık olmak demektir. Bir mümin kendisine mümin kardeşleri tarafından yapılan uyarıları dikkate alır ve kendindeki hataları düzeltmek için ciddi bir gayret gösterir. Çünkü müminler mütedeyyin, itidalli, alçakgönüllü, anlayışlı ve makul insanlardır. Dolayısıyla Allah’a layık bir kul olmayı isteyen bir insanın kibirli bir karakter taşıması asla kabul edilemez. Çünkü kibirli bir insan kendisini hatasız gördüğünden kendisine yapılan eleştirileri de önemsemez. Hatta kendi iç dünyasında eleştiriyi yapan kimsenin hatalı olduğunu düşünür. Mümin içinse öğüt almak Allah’ın bir nimetidir. Mümin duyduğu öğüdün Allah’tan geldiğine inanır. BU NEDENLE SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARI OLARAK HATALARIMIZLA İLGİLİ BİZLERE YAPILACAK TÜM UYARI VE ÖĞÜTLERE TAMAMEN AÇIK OLDUĞUMUZUN VE SON DERECE ÖNEM VERDİĞİMİZİN BİLİNMESİ GEREKMEKTEDİR.

Bizler de hayatımızda salih müminlerden olmaya gayret ettiğimizden dolayı makul ve anlayışlı insanlarız. Hatalarımız doğrultusunda uyarılmayı isteriz. Çünkü bu uyarılar vesilesiyle kendimizi düzelteceğimize, böylece Allah’a layık bir kul olabileceğimize inanıyoruz. Yaklaşık 40 yıldır devam ettiğimiz kültürel faaliyetlerimiz esnasında bir hatamız veya eksiğimiz görüldüyse, devletimizin o doğrultuda bizleri açıkça eleştirmesini ve bize doğru bildiğini öğütlemesini talep ediyoruz. Bu talebimiz doğrultusunda da, hangi hatamız veya eksiğimiz hakkında olursa olsun, yapılan uyarıları ve öğütleri mutlaka hayata geçireceğimizin de bilinmesini istiyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanımız;                                

Buraya kadar anlattıklarımızdan çıkan sonuç şudur: İnsanların geri kalanı yaptığında hiçbir sorun teşkil etmeyen davranışlar konu biz olduğumuzda garip bir biçimde suç sayılmaktadır. Bu da bizlerde bazı kesimlerin öfkesine yol açan esas konuların dekolte ve makyaj olmadığı izlenimini uyandırmaktadır.

O HALDE SORUN NEDİR? NEDEN BİZE KARŞI BÜYÜK BİR ÖFKE BESLENMEKTEDİR? GECE GÜNDÜZ HAKKIMIZDA BİRÇOK KANUN MADDESİNİ ÇİĞNEYEREK YAPILAN İFTİRA İÇERİKLİ HABERLERİN GERÇEK SEBEBİ NEDİR?

Bu soruların cevabı üzerine düşündüğümüzde yine bu mektubumuzun başında açıkladığımız gerçeklerden başkasına ulaşamıyoruz. Bu gerçek de Allah’ı, Kuran Mucizelerini, İslam Birliği’ni, bilimsel yaratılış delillerini, İslam’daki kaliteyi ve sevgi anlayışını anlatmamızdan dolayı İngiliz derin devleti ve uzantılarının komplosuna uğramamızdır. Dekolte, makyaj, sevgi sözcükleri bahane edilerek kamuoyu din elden gidiyor denilerek kışkırtılmış, bundan da faydalanılarak İslam’a yaptığımız hizmetler ve zatıalinize verdiğimiz güçlü destek büyük ölçüde durdurulmuştur.

İşte bu noktada önceki sayfalardan birinde sorduğumuz ikinci sorunun cevabını da aramamız gerekiyor. Diyelim ki İngiliz derin devleti hedefine ulaştı ve camiamız zorla ve hukukdışı yöntemlerle dağıtıldı? Böyle bir durumda arkadaşlarımızın nasıl bir hayat yaşamaları istenmektedir?

Sayın Cumhurbaşkanımız;

Mektubumuzu geçmiş bölümlerinde detaylıca anlattığımız gibi, bizler ahir zamanın belirgin bir özelliği olan güvensiz, tehlikeli ve zararlı yönlerinden olabildiğince korunmak ve İslam’ı layıkıyla yaşayabilmek için bir araya gelmiş insanlarız. Birbirimizi her koşulda koruyan ve seven insanlarız. Birbirimize güvendiğimiz için hayatın her alanında yardımlaşarak daha hayatın zorluklarının üstesinden daha kolay geliyoruz. Birbirimize destek olduğumuz için yaptığımız kültürel çalışmaların da etkisi katlanarak artıyor.

O halde burada durup bir düşürürsek: Baskılar nedeniyle birbirimizden koptuğumuzu varsaysak yeni hayatımız nasıl olacak?

Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki, İngiliz derin devletinin ve uzantılarının insanlık için öngördüğü hayat biçimi gerçekten korkunçtur. İngiliz derin devletinin öngördüğü toplum düzeni tamamen materyalist dünya görüşüne dayandığı için, öyle bir toplumda herkes sadece kendi menfaatini düşünür. Sevgisizlik, bencillik, kin, acımasızlık, kıskançlık, alaycılık, şiddet, kibir her yeri kuşatır. Nitekim yaşadığımız bu dönemde saydığımız olumsuzlukların az veya çok şekilde hakim olmadığı hiçbir toplum bulunmamaktadır. Tüm bunlara paralel olarak, İngiliz derin devletinin hedeflediği toplum düzeninde akılcı bir eğitim sistemi olmadığı için de, din tamamen şekilcilikten ibaret hale gelir. Allah’ın özel olarak koruduğu iman sahipleri dışında kalan kişiler materyalist ve radikal görüşlerin etkisiyle ya bağnazlığa ya da dinsizliğe kayarlar. Bu görüşlere katılmayan, anlattığımız hususların komplo teorisinden ibaret olduğunu düşünen, mevcut sistemin samimi dindarlar yetişmesinde yeterli olduğunu savunan, bunun da en büyük delilinin kendilerindeki güçlü iman olduğunu ileri süren insanlara baktığımızda, aslında bu kişilerden birçoğunun Allah hakkında bazı kuşkulara sahip olarak yaşadığı görülür.

Dolayısıyla arkadaşlarımızın birbirlerinden kopartılarak geri çağrıldıkları düzenin olumsuz özelliklerini sıralamak istersek şunları söyleyebiliriz:

  • Sevgisizlik hakimdir
  • Acımasızlık hakimdir
  • Stres hakimdir
  • Menfaatçilik hakimdir
  • Şiddet hakimdir
  • Kıskançlık hakimdir
  • Nefret hakimdir
  • Kan hakimdir
  • Alaycılık hakimdir
  • Yalnızlık hakimdir
  • Üzüntü hakimdir
  • Ahlaki yozlaşma hakimdir
  • Ümitsizlik hakimdir
  • Yalan hakimdir
  • Korku hakimdir
  • Güvensizlik hakimdir
  • Dehşet hakimdir

Bizi çağırdıkları bu korkunç hayatı yaşamak istemiyoruz. Arkadaşlarımızla birlikte yaşamaktan son derece memnunuz. Böyle yaşamayı İslam’a daha uygun buluyoruz. Allah’ın rızasının en çoğunu arkadaşlarımızla birlikteyken kazandığımıza inanıyoruz. Bizi ayırmayı isteyenler, bir daha gülmemizi, sevmemizi, eğlenmemizi, İslam’ı güçlü şekilde anlatmamızı, huzurlu bir hayat sürmemizi, sapkınlıklardan uzak yaşamamızı istemiyorlar. Bizim böyle bir duruma sessiz kalmamız elbette ki mümkün değildir. Zatıalinize yönelik mektubumuzun önemli bir sebebi de bunu açığa vurmaktır.

Burada bir nokta daha önem arz etmektedir. Hepimizi ayırsalar da, dünyanın farklı bölgelerine yerleştirseler de biz yine bildiğimizi yapmaya devam edeceğiz. İslam’ı ölene dek anlatacağız ve inandığımız gibi yaşayacağız. Yine bir araya gelmenin yollarını arayacağız ve sonunda buluşacağız. Peki o halde ne olacak? Bize yine mi “suç örgütü oldunuz “ denilecek? Bir kez daha mı polis operasyonu yapılacak? Yine mi tertemiz mümin arkadaşlarımıza 4 şahit getirilmeden zina suçlaması yapılacak? 4 şahit getirmeyenlerin Kuran’a göre fasık kabul edilmeleri gerekirken, iftiralarının kabul edildiğine bir kez daha mı şahit olacağız?

Tüm bu anlattıklarımızdan anlaşıldığı üzere camiamıza karşı büyük bir haksızlık yapılmaktadır. Sayın Adnan Oktar ve dürüst, güvenilir ve masum birçok arkadaşımız 1,5 yıl haksız yere cezaevinde tutulmuşlardır.  91 arkadaşımız geçtiğimiz günlerde adli kontrol şartıyla tahliye edilmiş olsalar da halen yaşanan büyük mağduriyetlerin artık acilen giderilmesi gerekmektedir. İngiliz derin devletinin ve uzantılarının sadece bizlere değil tüm İslam alemine, hatta tüm dünyaya kurduğu tuzaklar mutlaka bozulmalıdır. İslam alemine öncülük edecek tek ülke olan Türkiye’ye, akla ve vicdana uygun olan budur.

Çok değerli bir mümin muttaki büyüğümüz olan zatıalinizin bilgilerine saygılarımızla sunarız.

Daha yeni Daha eski