Bilindiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti fasılalarla da olsa 70 yıldır demokrasi ile yönetilmektedir. Ne var ki fasılalar haricindeki dönemlerde bile demokrasinin üzerinde görünmez bir el, ülke siyasetinde, asayişte ve hukuk sisteminde varlığını hissettirmektedir.

Kimilerinin derin devlet olarak isimlendirildiği bu el ilk olarak kendini Başbakan Menderes’in yargılandığı davada mahkeme başkanı Salim Başol’un “Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor” sözleri ile kendini belli etmiştir.

Sonrasında da, eski başbakanlar Bülent Ecevit ve Süleyman Demirel "derin devlet" lafzını bizzat zikrederek bazı açıklamalarda bulunmuşlardır. Zatıaliniz de 26 Ocak 2007’de Kanal 7’de yayınlanan İskele Sancak isimli programda TÜRKİYE’DE DERİN DEVLETİN HER ZAMAN OLDUĞUNU BELİRTMİŞ VE ETKİSİNİN MİNİMİZE EDİLMESİNİN MÜMKÜNSE YOK EDİLMESİNİN ÖNEMİNDEN bahsetmiştiniz. Gerçekten de derin devletin faal olduğu dönemlerde Türkiye’de toplumsal gerilimin hat safhaya çıkması, hukukun işlemez hale gelmesi, siyasetin parçalanıp tıkanması, nihayetinde demokrasinin askıya alınması TV programında dediklerinizin ne kadar isabet olduğunu göstermektedir.

Yalnızca okuduğunuz bir şiir nedeniyle siyaset yapmanızın engellenmesi amacıyla hapsedilmenizin ardında olağanüstü bir etkinin varlığını zatıaliniz de bizzat müşahade etmişsinizdir. 28 Şubat döneminde muhterem Erbakan Hocamızın karşılaştığı zorluklar ve iktidarınızın ilk dönemlerinde yaşadıklarınız; Cumhuriyet Gazetesi’nin bombalanması, Danıştay saldırısı, AK Parti’nin kapatılma Davası gibi olaylar derin devletin ülkemiz için ne kadar büyük bir tehdit olduğunu ortaya konmaktadır.

Bu öyle bir tehdittir ki, işe masum vatandaşlarımızın mal ve can güvenliklerini tehdit etmekle başlayıp, siyaseti ve hukuku felç edip ülkede kendi arzu ettiği nizamı tesis edebilmek için sınır tanımayan provokasyon ve kara propagandalardan toplu katliamlara kadar her türlü gayrı meşru yöntemi denemekten geri durmamaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti tarihi derin devletin vahşet dolu yöntemlerine defalarca tanık olmuştur. Bunlardan bir kısmı kısaca şöyle sıralanabilir:

  • Bu derin güç 6-7 Eylül olaylarında, bilinçli olarak hazırlanmış bir yalan haber ile binlerce vatandaşın ellerinde kazma, balta ve sopalarla sokaklara dökülerek gayrimüslim vatandaşlarımızın ev ve iş yerlerini yakıp, yıkıp yağmalatmasını sağlamıştır. Resmi kaynaklara göre 4 bin 214 ev, 1.004 iş yeri, 73 kilise, 1 sinagog, 2 manastır, 26 okul ile aralarında fabrika, otel vb. 5 bin 317 yeri tahrip edilmiştir. İstanbul’da bulunan 73 Rum Ortodoks kilisesinin tamamı ateşe verilmiştir. Binlerce gayrı-Müslim vatandaşımız evlerini terk ederek Türkiye’den kaçmak zorunda kalmışlardır.
  • Rahmetli Adnan Menderes psikolojik işkence yöntemlerine maruz tutulmuş, önce izole edilmiş, sırf küçük düşürülmek için prostat muayenesine tabi tutulmuştur. Derin güçler, Yassıada’daki diğer tutukluların gözleri önünde henüz karar açıklanmadan tabutlarını çaktırmış, darağaçları inşa etmiştir.
  • 1977 yılının 1 Mayıs'ında bir provokasyon sonucu Taksim Meydanı’nda gösteri yapmaya çıkan vatandaşlarımızın 29’u boğularak ya da ezilerek ölmüş, 5 vatandaşımız kurşunlarla can verirken 34’ü de göğsünden vurularak yaralanmıştır.
  • Aralık 1978’de Kahraman Maraş’ta yapılan provakasyonlar sonucu baş gösteren ve bir hafta boyunca süren terör olaylarında 105 vatandaşımız can vermiştir. Alevi vatandaşlarımıza ait 200'ün üzerinde ev yakılmış, Alevi nüfusun yüzde 80'i kenti terk etmek zorunda kalmıştır.
  • Mayıs 1980’de Alevi ve Sünni vatandaşlarımızın birbirlerine karşı kışkırtılması sonucunda Çorum’da adeta bir iç savaş yaşanmış, 57 vatandaşımız yakılmak ve işkence edilmek suretiyle ölmüştür.
  • 28 Şubat döneminde derin devlet başbakanımızı tehdit etmiş, saygısızca isimler takmış, resmi bir ziyarette bir askere kendisine omuz attırılmıştır. Yine aynı dönemde sadece okuma haklarını kullanmak isteyen başörtülü genç kızlarımız saldırılara uğramışlar, başörtülerinden çekilerek yerlerde sürüklenerek tartaklanmışlar ve başörtülerini çıkarmaları için türlü türlü baskılara maruz bırakılmışlardır.

Tüm bunlar derin devletin ülkemizde masum, çocuk ya da kadın ayrımı yapmadan rahatlıkla insanları ezebileceğini ve katledebileceğini gösteren olaylardan sadece bir kaçıdır. Derin devlet Cumhuriyet tarihi boyunca hukuk devletini paramparça etme pahasına insanları tutuklayıp, onlara işkence etmiştir. Bu konuda o kadar pervasızdır ki ülkenin başbakanına bile işkence edip onu idam etmiştir.

Sayın Cumhurbaşkanımız,

Özellikle, bir buçuk yıldır bizzat Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın yaşadığı son derece vahim, endişe verici olaylar nedeniyle bu konuları dile getirme ihtiyacı hissettik. 18 aydır camiamızın yaşadığı gelişmeler bizlere rahmetli Menderes’in asılsız suçlamalar ile yargılanması, basında çıkan gerçek dışı haberler ile haysiyetinin adeta infaz edilmesi ve nihayetinde mahkeme kararının henüz yargılama yapılmadan önce belli olması ve kasıtlı olarak da açığa vurulması olaylarını hatırlattı.

Camiamıza karşı hiçbir somut delile dayanmayan suçlamalar yapılmakta, basında kimi zaman iddianame de bile yer almayan iftiralar atılmaktadır. Hiçbir suçu olmayan, birçoğu ömründe karakola bir kere bile gitmemiş arkadaşlarımız haksız bir biçimde hapsedilmiş, buralarda azılı suçlular ile en zor koşullarda kalmaları için özel ayarlamalar yapılmıştır. Hepsinden önemlisi önceden tanımadığımız bazı avukatlar cezaevindeki arkadaşlarımızı ziyaret edip devlet üzerinizi çizdi, artık istenmiyorsunuz, savunmanız dikkate alınmıyor, itirafçı olmazsanız hepiniz mahkûm olacaksınız, bir daha gün yüzü göremeyeceksiniz şeklinde tehditlerde bulunmuştur.

Sayın Cumhurbaşkanımız, eğer belirttiğimiz gibi davamız tamamıyla derin devlet yapılanmasının kontrolünde ilerliyorsa gerçekten de kendimizi mahkemede savunmak anlamsız bir hale getirilmektedir. Çünkü halihazırdaki manzara davada mahkûmiyet kararı çoktan verilmiş görünümünü vermektedir. Bu nedenle gereksiz yere, sırf mizansen olsun diye dava süreci işletip Türkiye’nin zaten çok da iyi olmayan imajını daha da kötüleştirmeye gerek yoktur.

Tüm bunlar nedeniyle zatıalinizin derin devleti iyi tanıyan, derin devlet yapılanmasının yol açtığı sıkıntıları bizzat yaşamış, bugün bizim başımıza gelen zulüm ve haksızlıkların benzerleri geçmişte başına gelmiş birisi olarak demokrasiye ve adalete olan sonsuz inancınızı biliyor, aşağıda okuduklarınızdan anlaşılacağı üzere ülkemize, devletimize, hükümetimize ve zatıalinize olduğu gibi camiamıza karşı da komplo kuran karanlık güçlere geçit vermeyeceğinize inanıyoruz.

Daha yeni Daha eski