Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız özellikle 20. yy ile birlikte insanlarda artış gösteren ve yaygınlaşan manevi çöküntünün Deccaliyet olarak tanımladıkları İngiliz derin devleti tarafından özel planlanan ve yönetilen bir projenin sonucu olduğunu yakinen görüp bilmektedirler. İnsanları çeşitli şeytani yöntemlerle manevi yönden çökertmek, böylelikle de onların dine, akla ve vicdana uygun kararlar alarak vatanını, devletini, milletini, dini ve ahlaki değerlerini engellemek isteyen yapının Deccaliyet olduğunu her vesileyle gündeme getirmektedirler. Dolayısıyla Sayın Adnan Oktar eserlerinde esas olarak, Deccaliyetin dünya çapındaki faaliyetleri neticesinde insanlarda git gide şiddetlenen manevi çöküntüye, ahlaki dejenerasyona ve bunun yol açtığı fitne ve karmaşaya karşı çözümler sunmaya çalışan samimi bir Müslüman fikir adamıdır.

Günümüz dünyasında insanların çok büyük bir bölümü hafif ya da şiddetli bir biçimde psikolojik sorunlar yaşamaktadır. İnsanların geneli artık sıkça hissetmeye başladıkları karamsarlık, ümitsizlik, yalnızlık, şevksizlik gibi duyguları tamamen kabullenmişken, depresyon, tükenmişlik sendromu, anksiyete, panik atak ve sosyal fobiler gibi psikolojik hastalıkları da çağımızda yaşanan olayların doğal bir sonucu olarak görmeye başlamışlardır. Psikolog veya psikiyatr desteği almak artık insanların çoğu için son derece sıradan bir olay haline gelmiştir.

İnsanların çoğunda gözlemlenen manevi çöküntü intihar girişimi, şiddet veya cinnet gibi sonuçları da beraberinde getirmektedir. Nitekim son yüzyılda intihar, şiddet ve cinnet eylemlerinde büyük bir artış yaşanmıştır. Manevi olarak çöküntüye uğrayan insanlar karşılaştıkları problemlere dayanmakta güçlük çekmekte, geldikleri hayatı anlamsız bulmaya başlamakta, aradıkları sevgiyi ve dostluğu bir türlü bulamamakta, bunların sonucunda da kimi zaman ya kendilerine ya da çevrelerine zarar verir hale gelmektedirler. Buna ilaveten yaşadıkları büyük acıları kısa bir süre de olsa unutmak için alkol veya uyuşturucu belasına yönelmektedirler. İnsanların psikolojik ve ekonomik sorunlar yaşaması evliliklere de yansımakta, boşanmaların sayısında her geçen sene daha büyük artışlar görülmektedir. TÜİK’İN 2018 YILI ARAŞTIRMASINA GÖRE TÜRKİYE’DEKİ EVLİLİKLERİN %38’İ İLK 5 SENE İÇİNDE BOŞANMAYLA SONLANMAKTADIR. Bu durumun önemli sebeplerinden biri, evlilik içi şiddet vakalarındaki büyük artıştır. Sevgisizlik ve hoşgörüsüzlük toplumun temelini teşkil eden aile kurumuna kadar sızmıştır.  İnsanların neredeyse tamamı gerçekten sevecek ve güvenecek tek bir insan bile bulamaz hale gelmiştir.

İnsanlardaki manevi çöküntüyle paralel olarak ilerleyen, hatta etkileşimli olan ahlaki dejenerasyon da dünya genelinde tarih boyunca olmadığı kadar artmıştır. Suç oranlarındaki ve sapkınlıklardaki artış bunun en büyük göstergesidir. Öyle ki suçlular için mevcut hapishaneler yetmemekte, her geçen yıl yenileri açılmaktadır.

Tüm bu yaşananlar ülkemiz açısından da geçerlidir. Nitekim basında karşılaştığımız haberler manevi çöküntünün, ahlaki dejenerasyonun ve bunlardan kaynaklanan dehşetli olayların artık Türkiye’de de büyük bir sorun haline geldiğini açıkça ortaya koymaktadır:

 



















 


 

Bu haberler her gün basında karşılaştığımız benzer haberlerin sadece çok küçük bir kısmıdır. Manevi çöküntünün ve ahlaki dejenerasyonun diğer ülkeler gibi ülkemizi de nasıl sardığının somut göstergeleridir. Dolayısıyla hiç kimse kendini kandırmamalıdır. Ülkemizdeki hiçbir vatandaşımız dünyanın yaygın bir sorunu olarak kendini tam anlamıyla güvende ve huzurlu hissetmemektedir. Herkes kendi evinin bulunduğu sokağa kadar yansıyan manevi çöküntünün ve ahlaki dejenerasyonun varlığından büyük rahatsızlık duymaktadır. İnsanların çoğunluğu maalesef kendilerini yalnız hissetmekte, ümitsiz ve mutsuz bir ruh haliyle yaşamaktadır. Alınan bazı tedbirler iyi niyetli de olsa sorunları çözmekten uzaktır. Güvenlik de büyük bir sorun haline geldiğinden, herkes dünya görüşü ve beklentileri doğrultusunda daha rahat, kolay ve huzurlu bir hayat sürdürebilmek adına kişisel bazı tedbirler almaktadır. NİTEKİM BÖYLE YAPMAKTA DA SON DERECE HAKLIDIRLAR. HERŞEYİ DEVLETTEN BEKLEMEK AKILCI VE YETERLİ BİR ÇÖZÜM DEĞİLDİR.

Peki camia mensuplarımızın, ahir zamanın bir yansıması olarak her köşeyi kuşatan tehlike ve tehditlere karşı aldıkları tedbirler nelerdir? Bu hususun anlaşılması da mektubumuzda ifade etmek istediğimiz gerçeklerin daha iyi kavranmasına katkı sağlayacağından aşağıda anlatılmıştır.

Daha yeni Daha eski