Etkin Pişmanlık Hükümlerinden Faydalanan Arkadaşımız Beril Koncagül’ün Duruşmadaki Gerçek Dışı  İddialarına Cevaplarımız


İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Sayın Adnan Oktar ve birçok arkadaşımızın yargılandığı davada ifade veren kişilerden biri de Beril Koncagül’dür.

Beril Koncagül 6 ay gibi oldukça uzun bir süre Bursa Yenişehir Cezaevi’nde, son derece zorlu şartlar altında tutuklu kalmış ve bu süre içerisinde husumetli birtakım müştekiler ve onların avukatları tarafından kendisine ve ailesine psikolojik baskı ve taciz uygulanmıştır.

Beril Koncagül bu aşamada hem kendisinin hem de ailesinin maruz kaldığı bu baskıların sonlandırılması ve kendisine koruma sağlanması için 28.09.2018 tarihinde, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na dilekçe yazarak (sözde) itirafçı olması için yapılan bu baskı ve tacizleri anlatarak savcılıktan yardım talep etmişti. Beril Koncagül’ün yazdığı dilekçenin ilgili kısmı şöyledir:

 “Müştekilerden Ümit Kuruca’nın ailemle irtibata geçip aslı olmayan beyanlarda bulunması ve yine müştekilerden ÖZKAN MAMATİ’nin açtığı ve yazdığı yasal olmayan internet sitesini delil gösterip, hiçbir delili olmamasına rağmen beni MAĞDUR GİBİ gösterip, aileme duygusal baskı yapılarak ŞİKAYETÇİ OLMAYA ZORLANMIŞTIR. Aynı zamanda yine bu BASKI SONUCU hiçbir bilgimin olmadığı ve işlemediğim suçları kabul edip, bu zamanda onlara müştekilerden gelen üstü kapalı tehditleri bertaraf etmem için İTİRAFÇI OLMAYA ZORLANMAKTAYIM. Bu süreçte, bu baskı ve üstü kapalı tehditlerin sonucu aynı zamanda hukuki olarak MÜŞTEKİLERDEN VE AVUKATLARINDAN GELEN YALAN YANLIŞ İFADELERLE AİLEM KANDIRILMAKTADIR. Cezaevinde irtibatımızın tam sağlanamaması bu süreci daha da zor duruma getirmektedir. Ailemle aram açılmaktadır. İleriki süreçte, yine böyle devam ederse, ailemle sorun yaşadığım aleyhinde bir propaganda malzemesi yapılacağımı şimdiden bildiriyorum. Hukuken bir önlemi varsa, müştekilerin ailemle irtibatının engellenmesini talep ediyorum.”


Söz konusu müştekilerle birlikte hareket eden bazı avukatlar Beril Koncagül ile cezaevinde görüşerek, diğer arkadaşlarımıza da yaptıkları gibi, ona da gözdağı vermişler, devletin üzerimizi çizdiğini, en az 60 yılla yargılandığını, bir daha gün yüzü göremeyeceğini, tek çaresinin etkin pişmanlıktan faydalanmak olduğunu söylemişlerdir.

Bir yandan da, basın-yayın organlarının büyük bir kısmında Beril Koncagül ve camiamızdaki birçok hanım arkadaşımız için yürütülen çirkin iftira kampanyası da ayrı bir baskı unsuru haline gelmiştir. Bu hanımlar, "iffetsizlik iftirasıyla lekelenerek hapis yatmak" ile "tacize uğramış, zorla baskıyla alıkonmuş bir mağdur olmak" iftirasını atmak arasında seçim yapmak zorunda bırakılmışlardır.

Tüm bu baskı ve dayatmaların yanı sıra Beril aynı zamanda da cezaevinin, sağlığını ve yaşamını tehdit eden zorlu koşullarına karşı da mücadele etmek zorunda kalmıştır. İçerisinde bulunduğu ortamın neden olduğu bu psikolojik ve fiziksel sıkıntılar Beril’in giderek daha da zorlanmasına neden olmuştur.

Ardından da ‘etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmadığı ve yalan ifade vererek Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına iftira atmayı kabul etmediği’ takdirde, uzun yıllar cezaevinden çıkamayacağına inandırılan Beril Koncagül, 6 ayın sonunda etkin pişmanlıktan yararlanarak tahliye olmuştur. Tahliye olması karşılığında arkadaşlarına iftira atmak zorunda bırakılan Beril Koncagül devam eden yargılanma sürecinde mahkeme huzurunda yaptığı savunmasında da bir kez daha aynı yalanları ve iftiraları devam ettirmek zorunda kalmıştır. 

Beril Koncagül, aynı Çağla Çelenlioğlu gibi Sayın Adnan Oktar’ı ve arkadaşlarımızı çok seven, bizlerle birlikteyken el üstünde tutulan bir arkadaşımızdır. Bu arkadaşlarımız aramızda son derece varlıklı, refah içinde, çok güzel manzaralı bir evde, marka kıyafetler, parfümler, makyaj malzemeleri kullanıp, en iyi kuaförlere gidip, en şık mağazalardan alışverişler yapıp, her türlü teknolojik cihazın en son versiyonuna sahipken, bir anda, hiçbir suçları olmadığı halde, cezaevi gibi çok zorlu, ürkütücü bir ortama girmişlerdir. Genç yaşında bir hanımın, yaşamakta olduğu hayatın tam aksi bir ortama girmesi, bir yandan da bazı husumetli müştekiler ve bunların avukatları tarafından gözünün korkutulması, diğer yandan basında çıkan asılsız, karalayıcı, linç haberleri, elbette ki arkadaşımlarımızı dehşete düşürmüş, yıldırmış, cesaretlerini kırmış ve sonuçta canı gibi sevdikleri arkadaşlarına iftira atmak zorunda bırakılmışlardır.


1- Beril Koncagül’ün, 9 Yıl Boyunca Esaret Altında Kaldığı ve Evden Dışarı Çıkamadığı” İddiası Gerçek Dışıdır

Beril Koncagül ifadesinde, Sn Adnan Oktar ve arkadaşları ile görüştüğü dönemde, ‘sözde 9 yıl boyunca esaret altında olduğu’nu iddia etmiştir. Ayrıca ‘Adnan Oktar’ın izni olmadan hiçbir yere çıkamadığı, evde tutulduğu, ailesiyle dahi ancak Adnan Oktar izin verirse görüşebildiği’ şeklinde herkesin şahit olduğu açık gerçeklerle ve somut delillerle de hiçbir şekilde bağdaşmayan, çelişkilerle dolu iddialarda bulunmuştur.

  • Beril Koncagül camiamızda olduğu sürece hem Sn Adnan Oktar, hem de arkadaşlarımız tarafından hep çok sevilmiş, çok değer görmüş, her zaman el üstünde tutulmuştur.
  • Kendisinin de ifadesinde belirttiği gibi, Beril camiamızla tanışmadan önce bir cast ajansında model olarak çalışmaktaydı. Pek çok projede, çekimlerde yer aldı. Aynı zamanda da Yıldız Teknik Üniversitesi’nde fizik bölümünde eğitim görüyordu.
  • Beril kırsal bir bölgede, iletişim ve teknolojik imkanların kısıtlı olduğu bir köyde değildi. İstanbul’un merkezinde, en kalabalık semtler arasında gidip gelerek iş ve okul hayatını bir arada sürdüren, kendi ekonomik özgürlüğünü eline almış, zeki, dışa dönük, insanlarla iletişimi güçlü, nerede ne yapması gerektiğini çok iyi bilebilecek durumda bir insandı.
  • Arkadaşlarımızla tanıştığı ilk yıllarda, bir yandan A9 TV’de spikerlik yaparken, bir yandan da o sıralar eğitimini sürdürdüğü Yıldız Teknik Üniversitesi’ne her gün derslerine gitmeye devam etmiştir. Aynı zamanda da bağlı olduğu ajansın talepleri doğrultusunda işlerine de gitmiş, her istediğinde ailesiyle, abisiyle, teyzesiyle ve farklı çevrelerden arkadaşlarıyla da görüşmelerini sürdürmüştür.
  • Modellik çalışmalarını bıraktığı yıllardan sonra da defalarca çeşitli organizasyonlara, davetlere, sosyal aktivitelere katılmış, yine kendi insiyatifiyle her istediğinde ailesiyle görüşmüş, arkadaşlarıyla yemeğe çıkmış, kişisel bakımlarını hiçbir zaman ihmal etmemiş, sabah yürüyüşlerine, spora gitmiş, kuaför, market, alışveriş merkezi, doktor gibi canının istediği ve ihtiyaç duyduğu her yere gitmiştir.
  • Beril Koncagül gittiği tüm bu açılış, davet ve organizasyonlarda iş dünyasından, sanat camiasından, medya kuruluşlarından, siyasetçilerden pek çok kişiyle tanışmış, hepsiyle uzun uzun sohbetler etmiş, pek çoğuyla aynı masada yemek yemiş, sonrasında da telefon veya sosyal medya yoluyla birebir iletişime de geçmiştir. Beril eğer gerçekten esir tutuluyor olsaydı, açıktır ki bu kişilere esir tutulduğunu söyleyebilir ve yardım isteyebilirdi. Ancak böyle bir durum asla olmadığı için, Beril’in de hiçbir zaman böyle bir girişimi ve talebi de olmamıştır.
  • Tüm bu sosyal aktiviteler, aile görüşmeleri veya keyfi gezmeleri sonrasında Beril yine kendi özgür iradesiyle, o dönemler çok sevdiğini söylediği arkadaşlarının yanına isteyerek, severek sevinçle geri gitmiştir.
  • Esaret altında olan bir insanın yüzlerce kere eline imkân geçtiği halde, esir tutulduğunu iddia ettiği yerden uzaklaşmaması ve gerçekten de esir tutulma durumu varsa, defalarca başka yerlere gittiği haldebunu resmi makamlara, ailesine, iş veya okul çevresine, kısacası başka hiç kimseye bildirmemiş olması asla söz konusu olamazdı. Açıktır ki Beril’in esir tutulma durumu asla olmamıştır. 
  • Cep telefonu ve bilgisayarı her zaman Beril’in elinin altındaydı. Hem telefon hattı hem de internet üzerinden bağlandığı sosyal medya platformları ve whatsapp gibi mesaj programları yoluyla, istediği kişilerle rahatlıkla iletişim kurma imkanı vardı.
  • Nitekim Beril’in elinde telefonu ve yanında bilgisayarı varken çektirdiği ve sosyal medya hesaplarında paylaştığı çok sayıda fotoğrafı ve videosu da mevcuttur. Fotoğraflarında da görüleceği gibi telefonunu hiç elinden düşürmemesiyle bilinir. (aşağıda ilgili bölümde bu fotoğraflardan bazılarına yer verilmiştir)
  • Dahası, Beril Koncagül’ün şifresini sadece kendisinin bilip yönettiği sosyal medya hesapları ve bu hesaplarında yüzbinleri bulan takipçileri vardı. Gerçekten esir tutuluyor olsa tek bir paylaşım yaptığında, fan’ları dahi anında onun her istediğini yaparlardı. 
  • Beril’in bu asılsız iddiasını kökten çürüten bir başka detay da, Beril Koncagül’ün sosyal medya hesaplarından, telefonu üzerinden sık sık canlı yayın yapıyor olmasıdır. 
  • Böyle imkanlara sahip bir insanın, ‘isteği dışında 9 yıl boyunca zorla bir yerde tutulduğunu ve buradan kaçmak için yardım isteyemediğini’ iddia etmesi son derece akıl dışıdır.
  • Beril’in bulunduğu Kandilli’deki villa 7 dönümlük bir arazi içerisinde yer alması nedeniyle, güvenliği bahçedeki güvenlik kameraları ile sağlanmaktadır. Ancak herkes tarafından rahatlıkla görülebilecek bu kamera sistemi dışında, evin güvenliği ile ilgili alınmış herhangi başka bir tedbir yoktur.
  • Zira Kandilli’deki evin arazisinin Kandilli Rasathanesi sınırları içerisinde olması ve buranın aynı zamanda da bir ‘askeri bölge’ olması sebebiyle, Rasathanenin güvenlik tedbirleri ve yol boyunca nöbet tutan askerlerin varlığı da bu villanın korunmasını sağlamaktadır. 
  • Kamera kayıtlarından da görüleceği üzere bu evin bahçesinde dolaşan silahlı insanlar hiçbir zaman olmamıştır. Hele ki oradan sözde olası bir kişinin kaçmasının engellenmesi için, bahçeye silahlı kişilerin korkutucu unsur olarak yerleştirilmesi asla söz konusu değildir. Nitekim bunun en açık delili de, halihazırda emniyet birimlerinin ve savcılığın elinde olan bahçedeki güvenlik kamerasının aylara yayılan kayıt arşividir. Bu kayıtlarda bahçede silahlı nöbet tutan tek bir kişi olmadığı en somut delilleriyle görülmektedir. 
  • Beril’in kaldığı bu evde, ev sahibi arkadaşımızın yakın dostu olan ve yıllardır kendisi ile birlikte kalan başka kız arkadaşları da vardır. Bu kişiler de yine mahkeme huzurundaki ifadelerinde, Beril’in Kandilli’deki bu eve defalarca ellerini kollarını sallayarak rahatlıkla girip çıktığını, istediği gibi istediği her yere gittiğini ve hiçbir zaman Beril’in peşinden silahlı adamların gidip onu engellemeye çalışmadıklarını da anlatmışlardır.
  • Ayrıca eğer villanın şu an poliste ve savcılıkta bulunan güvenlik kamerası kayıtları incelenecek olunursa, kadın ya da erkek olmak üzere onlarca kişinin, her gün Kandilli’deki bu eve istedikleri gibi tek başlarına ya özel araçlarıyla ya da ticari taksilerle istedikleri gibi hem geldikleri hem de gittikleri rahatlıkla tespit edilebilecektir. Nitekim bu durum civardaki taksi duraklarının da çok defa şahit oldukları bir durumdur.
  • Durum böyle iken Beril Koncagül’e özel bir muamele yapılarak zorla alıkonulması o evden çıkartılmamaya çalışması, çıkartılacaksa da izne tabii olması son derece saçma bir iddiadır ve tamamen asılsızdır.
  • Camiamızda herkesin kendisine ait bir özel hayatı, iş hayatı ve aile hayatı vardır. Yaşları 30 ila 60 arasında değişen arkadaşlarımızdan Beril dahil hiç kimsenin ne dışarı çıkmak ne işe gitmek ne okula gitmek ne de ailesiyle görüşmek için Sn Adnan Oktar’dan ya da başka birisinden izin almak gibi bir durumu yoktur. 
  • Nitekim telefon ve HTS kayıtları incelendiğinde, Beril Koncagül’ün ailesiyle olan telefon bağlantıları ve görüşmeleri de bu iddianın geçersizliğini ispat etmeye yetecektir ki, bu kayıtlar da mahkemeye sunulmuş durumdadır.
  • Dahası arkadaş camiamız, dini inançları ve ahlak anlayışı gereği, asla böyle bir tavra tevessül etmezler. Dinimize göre her insan istediği hayatı yaşamakta özgürdür. 
  • Bunun yanı sıra, arkadaş camiamızın sayıca kalabalık olma arzusu da yoktur. Arkadaşlarımızla gönül birliği olan, bizleri seven, bizlerle görüşmek isteyen insanlar bizlerle görüşürler. Ancak görüşmek istemeyen kişilerin zorla aramızda olmaları arkadaşlarımızdan hiç kimsenin isteyeceği bir durum değildir. Bu nedenle de bu iddia çok akıl ve mantık dışıdır, anlamsızdır.
  • Arkadaş camiamız sevgiden keyif alan, sevgiyle yaşamaktan hoşlanan insanlardan oluşur. Yanımızda da yine sevgiyi yaşayan insanların olmasını isteriz. Yanımızda olmak istemeyen bir insan ile aynı ortamlarda olmak her şeyden önce kendi açımızdan rahatsız edici bir durum olacaktır ki, üstüne bir de bu yönde maddi manevi çaba sarf ettiğimiz iddiası da hayatın olağan akışına tamamen aykırı bir durumdur.
  • Diğer yandan da İstanbul’da yaşayan, geniş bir çevre sahibi, donanımlı, yetenekli ve zeki bir insan olan Beril Koncagül, değil baskı görmek, memnun olmadığı, çok hoş tutulmadığı bir ortamda dahi bulunmayacak kadar özgür ruhludur. İddia ettiği türde bir ortam olsa, 2010 yılından itibaren burada 8 yıl daha bizlere görüşmeye devam etmiş olması, arkadaşlarının evlerinde annesini, teyzesini defalarca ağırlaması, tüm ailesini Sn Adnan Oktar ile tanıştırmış olması, ailesinin Sn Adnan Oktar ile çok mutlu olduklarını gösteren fotoğraflar çektirmiş olmaları, ona olan sevgilerini anlatan videolar çekip yayınlamaları elbette ki mümkün değildir.
  • Ayrıca Beril Koncagül’ün sosyal medya hesaplarındaki paylaşımları, cezaevindeyken hem Adnan Oktar’a hem de arkadaşlarına yazdığı sevgi özlem dolu mektuplar iddialarının doğru olmadığının en net ispatlarından biridir. 


2- Beril Koncagül’ün, “Orada bir Korku İmparatorluğu Vardı” İddiası Gerçek Dışıdır

Beril Koncagül tutuklanarak cezaevine gönderilmiş, ardından da ağır cezalar alabileceği telkinleriyle baskı altına alınmış, korkutulmuş ve bunun sonucunda da birçok yalan beyanda bulunmak durumunda kalmıştır. Bunlardan biri de kendisine, “Buradan ayrılırsan münafık olursun” dendiği ve arkadaş camiamız içerisinde sözde ‘bir korku imparatorluğu’ olduğu iftirasıdır.

  • Sn Adnan Oktar ve arkadaşlarının gönül birlikteliklerinin 30-40 yıllık bir geçmişi vardır. Bu süre zarfından aralarına kısa veya uzun süreli olarak gelip giden binlerce insan olmuştur. Bu kişilerin tamamı kendi istekleri ve iradeleriyle Sn Adnan Oktar ve arkadaşlarıyla görüşmüş, aynı şekilde kendi iradeleriyle ve istekleriyle görüşmeyi bırakmış, hiçbir şekilde baskı görmemişlerdir.
  • Sn Adnan Oktar ve arkadaşları son derece dindar ve Allah’tan korkan insanlardır. Hayatlarını Kur’an ahlakına uygun şekilde sürdürmeye niyetli, bu yönde ciddi çaba gösteren kişilerdir. Kuran’a göre hiçbir müminin bir başkasına “sen münafıksın” demesi mümkün değildir. Böyle bir tutum dinen uygun değildir. Böyle bir ithamda bulunan Allah korusun dinden çıkmış olur.
  • Kuran-ı Kerim’de Allah, Peygamber Efendimiz (sav)’e, “Eğer dileseydik, Biz onları sana gösterirdik…” (Muhammed Suresi, 30. ayet) demektedir. Allah bir başka ayette de “Size selâm verene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek "Sen mümin değilsin" (Nisa Suresi 94. ayet) demeyin…” buyurmaktadır.
  • Allah böyle emretmişken ne Sn Adnan Oktar’ın ne de arkadaşlarının bunun ahlaka aykırı olabilecek bir tavrı hiçbir zaman olamaz ve olmamıştır da.
  • Ayrıca Sn Adnan Oktar Oktar ve hem de arkadaşlarının yıllardır kendileriyle görüşen ve daha sonra irtibatlarını kesen çok sayıda başka arkadaşlarıyla da son derece seviyeli ve dostane ilişkileri devam etmiştir. Nitekim bu gerçeği Beril Koncagül de çok iyi bilmektedir.
  • Kaldı ki Beril Koncagül’ün ifadeleri kendi içinde çelişmektedir. Şöyle ki, Beril kendisine güya “Asla buradan ayrılamayacağının” söylendiği, “yoğun dini telkin aldığı”, “bir korku imparatorluğu içinde tutulduğu” gibi pek çok iddiada bulunmuştur. Halbuki bu iddiaların her biri birbiriyle dahi çelişmektedir. Sözde dini telkin verilerek ikna edildiği ve aynı zamanda da korku ve baskıyla burada tutulduğu iddiaları birbirinin tamamen zıt davranışlardır.
  • Ayrıca bir insanın zorla dini yaşamasını istemek, bu konuda ısrarcı olmak dine aykırıdır. “Allah dinde zorlama yoktur,” buyurmaktadır. Din samimi ve halis niyetle, samimiyetle yaşanır. Sn Adnan Oktar’ın ya da arkadaşlarının kendileriyle görüşmek istemeyen ve aynı dünya görüşüne sahip olmayan bir kişiyi kendileriyle birlikte olmaya zorladığını iddia etmek akla ve vicdana aykırıdır.
  • Korku veya baskıyla da bir insanın dini yaşayamayacağı ortadadır. Esas bu tür bir zorlamanın Kuran’da tarif edilen münafikane tavrı ortaya çıkartacağı malumdur.
  • Sn Adnan Oktar son derece kibar ve nezaketli, sevgi ve saygı dolu üslubuyla tanınan bir insandır. Aynı zamanda da çok demokrat bir görüşe sahiptir. Mahkemede ifade veren, aylarca cezaevlerinde çok zor şartlarda tutuklu tutulan bütün arkadaşlarımızın cezaevlerinden kendisine yazdıkları mektuplarında defaatle dile getirdikleri gibi, Sn Adnan Oktar, tüm arkadaşlarının yanından olmaktan müthiş zevk aldıkları, yanında en çok rahat ettikleri ve varlığından çok mutlu oldukları bir insandır. 
  • Sn Adnan Oktar çok esprili, çok sıcakkanlı, sevecen, mütevazi; samimiyetiyle, şefkatli, ince düşünceli tavrıyla, içten gelen dürüst üslubuyla dünyanın dört bir yanında milyonlarca seveni ve hayran kitlesi olan bir insandır. Beril’in iddia ettiği gibi bir korku imparatorluğu söz konusu olsaydı, kuşkusuz ki başta yakınındaki arkadaşları olmak üzere tüm dünyada böyle bir etkisi olmazdı.
  • Dünya çapında Sn Adnan Oktar’ın eserlerine duyulan teveccüh bile, onun kişiliğine, aklına, samimi imanına olan sevgiden kaynaklanmaktadır ki, bu da Beril Koncagül’ün tüm bu iddialarını kökten çürütmektedir.
  • Ayrıca Sn Adnan Oktar’ın karşısında arkadaşlarımızın hiçbirinin “el pençe divan” denilebilecek bir konumu olmadığının en büyük ispatlarından birisi de, Sn Adnan Oktar’ın yıllarca A9 TV ekranlarından canlı olarak yayınlanan programlarıdır. Bu programlarda Sn Adnan Oktar ve arkadaşları arasındaki samimi, candan sohbetler, esprili ve neşeli ortamlar herkesin hayranlığını ve takdirini kazanmakta ve arkadaş camiamızdaki dostluk ve kardeşliğin güzelliğini tüm açıklığıyla gözler önüne sermektedir.
  • Beril Koncagül arkadaşımızın zorlamalara dayanamayarak vermek durumunda bırakıldığı ifadesinde belirttiği, “kendisinden sonra gidecek, cesaret alacak çok insan olduğu” mantığı ise, husumetli birtakım müştekiler tarafından dikte ettirilmiş ve yanlış olduğu ispatlanmış bir mantıktır.
  • Gerçekten de bu husumetli müştekiler bu şekilde zorlama ve baskı, hatta tehditlerle müşteki ya da etkin pişmanlıktan faydalanan itirafçı-iftiracı devşirdikleri takdirde birçok kişinin onların ardından geleceğini, bu korkunun herkese yeteceğini düşünerek bir plan kurmuşlar, bir tür domino etkisi oluşacağını ummuşlardır.
  • Ancak durumun hiç de böyle olmadığı, iddiaların tam tersine Sn Adnan Oktar’ın aylarca cezaevinde kalan, halen de yüzlerce yılla yargılanarak cezaevinde kalmaya devam eden arkadaşlarının tamamının Sn Adnan Oktar’ın ahlakından ne denli memnun oldukları ve on yıllar süren dostlukları boyunca Sn Adnan Oktar’ın kendilerine gösterdiği güzel ahlak, nezaket ve fedakarane sevgiden dolayı kendisine nasıl minnet dolu bir sevgiyle bağlı oldukları ortadadır. 

 

3- Beril Koncagül’ün “Her Şeyiniz Kontrol Edilir, Her Şey İncelenir. Ayna Olmasının Nedeni Bilgisayarı Karşıdan Görmek İçindir.” İddiaları Baştan Sona Hayal Ürünüdür

  • Beril Koncagül’ün bu ifadesindeki iddiaları, akıl ve mantık sınırlarını aşmış, hayal ürünü kurgulamalardan ibarettir. 
  • Polis operasyonu ile arkadaş camiamıza ait olan tüm evlerde çok detaylı arama ve incelemeler yapılmış, bu evlerde anormal olan hiçbir unsura rastlanmamıştır. Evlerdeki her detayın son derece olağan ve normal olduğu tutanaklara da geçmiştir. 
  • Bu evlerde normal mobilyalar dışında olağandışı bir düzene rastlanmamıştır. Dahası dünyanın her yerindeneredeyse her evde en az bir boy aynası, duvarda bir ayna veya kıyafet dolaplarının kapaklarında aynalı bir bölüm mutlaka vardır. Eğer böyle hezeyanlarla dolu bir iddiada bulunulacak olunursa, o zaman dünyadaki tüm bu insanların da aynayı takip amacıyla evlerine yerleştirmiş olduklarından bahsedilebilir ki, bu da akıl ve mantık sınırlarının ötesinde, çok gülünç bir iddia olacaktır.
  • Ayrıca bu amaçla düzenlenmiş aynalı bir oda olmuş olsa, Beril’in 24 saat boyunca hiç ayrılmadan sürekli burada durması ve onun başında da aynaya bakıp duran sabit birinin olması da ayrıca imkansız bir durumdur.
  • Bunun yanı sıra bir insanın ayna gibi ilkel bir yöntemle, metrelerce uzak mesafedenson derece anlamsız bir şekilde bir bilgisayarda neler yapıldığını görmeye çalışması da zaten çok boş, anlamsız ve beyhude bir çabadır.
  • Bir de buna ek olarak bilgisayar ekranının ışığı dahi biraz kısık olsa, bir insanın bu bilgisayarın ekranını uzaktan ve de aynalar yardımıyla görebilmesi tamamen imkansızdır. Beril Koncagül’ün böyle akıl, mantık dışı ütopik bir iddiada bulunması, ifadesindeki gerçekdışı bilgilerin nasıl bir vehamet boyutunda olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
  • Ancak Beril Koncagül gününün bir kısmını A9 TV stüdyosunda canlı yayın programlarında, bir kısmını da Kandilli’de geçiriyordu. Kandilli’deki ev çok geniş bir mekan olması sebebiyle Beril de bu evdeki çok çeşitli alanlarda istediği şekilde vakit geçiriyordu. Günün bir bölümünü kendi yaşadığı özel misafir odasında dinlenerek, çalışarak, spor yaparak veya eğlenerek kendi sosyal aktiviteleri doğrultusunda tek başına da geçirirdi. Odasında yalnız olduğu bu uzun saatlerde de yine istediği her insanla bağlantı kurar, istediği kişiyle saatlerce konuşur, görüntülü sohbetler yapar, Instagram, Periscope veya Facebook gibi sosyal medya platformlarından canlı yayınlar açar, kısacası istediği gibi tüm dünyayla iletişim halinde olurdu. Dolayısıyla evin bir odasında aynalı bir mobilya olsa bile, diğer onlarca bölümde yine Beril istediğini yapabilirdi. Dolayısıyla Beril’in bu mantık dışı iddiası, bu açıdan da çok anlamsızdır.
  • Bunun yanı sıra, aynı ifadesinin bir başka yerinde Beril bilgisayarının takip altında olduğunu iddia etmiştir ki, buradaki söylemiyle o iddiası da yine kendi içinde de tamamen çelişmektedir. Zira takip altında olan bir bilgisayar olmuş olsaydı, bu bilgisayarda neler olduğunu görebilmek için aynadan görmeye çalışmak gibi ilkel yöntemlere başvurulmazdı.
  • İşte, Beril Koncagül’ün sıradan bir ev dekorasyonunu dahi böyle bir suçlama konusu yapmış olması, camiamıza isnat edilen suçlamaların ne kadar ütopik olduğunun vehametini ortaya koymaktadır. 
  • Diğer yandan da camiamızda eğer Beril Koncagül’ün bahsettiği tarzda baskı altına alınmış insanların olduğu bir ortam olmuş olsaydı, burada değil 200-300 kişilik bir arkadaş grubu, tek bir insan dahi, tek bir dakika bile durmazdı. Ancak tüm arkadaşlarımız 20-30-40 yıla yakın sürelerdir büyük bir sevgiyle, hoşnutlukla bu şefkat, kardeşlik ve dostluk ortamında bulunmaktan büyük sevinç ve gurur duymaktadırlar.
  • Arkadaş grubumuza akıl almaz iftiralar atıldığı, aleyhlerinde tarihte görülmemiş bir karalama kampanyası yürütüldüğü ve her birine ayrı ayrı “Yüzlerce yıl cezaevinden çıkamayacaksınız, hapislerde çürüyeceksiniz!” gibi inanılmaz tehdit ve baskı yöntemleri uygulandığı halde, bu kimseler yine de bu sevgilerinde kararlılık göstermektedirler. Açıktır ki arkadaş grubumuzda gerçekten de çok güzel bir sevgi ve dostluk ortamı vardır.
  • Cezaevinden kurtulabilmek için camiamıza iftira atmak zorunda bırakılan Beril Koncagül’ün tek bir sözüne karşılık, hayatları ve cezaevinde kalma pahasına dahi dürüstlükten vazgeçmeyen 200-300 kişinin samimi beyanları elbette ki kesin olarak inandırıcı ve doğru olandır.


4- Beril Koncagül’ün, “Evin İçinde Bile Kameralar Vardı” İddiası Gerçek Dışıdır

  • Beril Koncagül, ‘yaşadığı evin içinde sözde kameralar olduğunu’ iddia etmekte ve bu sözleriyle de ‘sözde sürekli gözetim altında olduğu, zorla alıkonulduğu ve kaçmasının da bu şekilde engellendiği’ algısını oluşturmaya çalışmaktadır. Oysa ki bu iddiaları tamamen gerçek dışıdır ve bu da somut delillerle ortadadır. Evin hiçbir yerinde böyle bir kamera düzeneği yoktur ve gerçek de ev arama tutanaklarıyla sabittir.
  • Beril Koncagül’e söylettirilen bu ifade yalnızca aleyhte bir kamuoyu oluşmak amacıyla özel olarak kurgulanmış bir iftiradan ibarettir.
  • Camiamız gönül birlikteliğine dayalı bir arkadaş grubudur. Arkadaş grubumuzda bir kişinin az veya çok olması bizim için bir kayıp veya kazanç değildir. Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları, yaklaşık 35-40 yıldır, hiçbir karşılık beklemeden, Allah, Kuran, Peygamber, devlet, vatan, millet sevgisiyle sayısız hizmet vermişler, gece gündüz, tatil yapmadan çalışmışlardır. Böyle bir gönül birlikteliğinde zor ve baskıya asla yer olamaz.
  • Yapılan hizmetlerin tamamı gönülden, kişilerin kendi vicdanları, istekleri, şevkleri doğrultusundadır. Baskı ve zor iki yüzlü insanlar meydana getirir.Hiçbir Müslüman yanında, baskı nedeniyle kendisine gülen veya Müslüman görünen birini istemez. Dinde samimiyet, isteklilik, şevk, dürüstlük esastır.
  • Dolayısıyla Sn Adnan Oktar ve arkadaşları, hiç kimseye zor ve baskı uygulayacak bir inanç ve anlayışta olmadıkları gibi, zorla baskıyla tehditle kendilerine arkadaş bulma ihtiyacında kişiler değildirler.
  • İşte bu nedenledir ki, birbirine iman, sevgi ve gönül bağıyla bağlanmış bizimki gibi bir toplulukla, gizli kameralarla izlenme, zorla tutulma iddiaları müthiş bir çelişki içindedir.


5- Beril Koncagül’ün, “Kafe Gibi Yerlere Gitmemiz Yasaktı” İddiası Gerçek Dışıdır

Beril Koncagül’ün bu iddiası da yine hayal ürünü bir kurgulamadan ibarettir. Bunun en güzel ve en somut delilleri de Beril’in sosyal aktiviteleri sırasında sokakta, kafelerde, restoran ve davetlerde çektirmiş olduğu fotoğrafları ve yayınladığı videolarıdır. 


Beril Koncagül Sabah Sporu Sonrasında Arkadaşlarıyla Divan Cafe’den Çıkarken

Beril Koncagül, sahilde spor yaparken


6- Beril Koncagül’ün, “Bulunduğu Yerde Bir *Jammer Olduğu, O Nedenle Dışarısı ile Bağlantı Kuramadığı” İddiası Gerçek Dışıdır

  • Beril Koncagül’ün ‘sözde tutsak olarak kaldığını, bahçesinde silahlı adamların dolaştığını ve jammer’ların olduğunu’ iddia ettiği Kandilli’deki villa, arkadaşlarımızdan evli bir çifte ait olan bir aile evidir.
  • 11 Temmuz 2018 günü bu eve yapılan polis operasyonunda, evin içi, dışı, bahçesi hatta evin çevresindeki eve ait olmayan ormanlık arazi dahi karış karış çok detaylı aranmış, hatta yer yer kazılar da yapılmıştır. Evin içerisinde ise kıyafetlere kadar her şeye el konulmuş, evdeki kişilerin üzerindeki giysiler dışında yanlarına kimlikleri dışında tek bir şey dahi almalarına izin verilmemiştir. Ayrıca evin garajındaki tüm arabalara da el konulmuştur. 
  • Eğer orada bir jammer olsaydı, elbette ki bu cihaz, aniden yapılan bu polis operasyonunda ele geçirilir ve kayıtlara da yazılırdı. Ancak böyle bir jammer asla olmadığı için, böyle bir cihaz da bulunmamıştır. Bu da bu iddianın bir iftiradan olduğunun en kesin, en resmi ve yetkili makamdan alınmış delilidir. 
  • Ayrıca şunu da önemle belirtmek isteriz ki polis operasyonunda sadece bu evden değil, arkadaşlarımızın hiçbirinin evinden, bahçesinden jammer çıkmamıştır.
  • Bunun yanı sıra, arkadaş camiamızda hiç kimse hiçbir zaman yasal olmayan bir konunun bir parçası asla olmamıştır. Bu nedenle hiçbir zaman hiçbir yerde hiç kimse jammer ya da benzeri bir cihaz kullanmamıştır ve kullanmaz da.
  • Jammer sinyal bozucu, sinyal karıştırıcı bir alettir. Kullanım amacı ise öncelikli olarak cep telefonlarını sinyalinin bozulması ve dışarı ile irtibatın kesilmesidir. Eğer Kandilli’deki bu villada gerçekten böyle bir jammer cihazı olsaydı, açıktır ki evdeki hiç kimsenin cep telefonuyla konuşamaması gerekirdi.
  • Oysa ki 2016 yılından 2018 temmuz ayına kadar arkadaş camiamızdaki tüm telefonlar savcılık makamının izniyle teknik takip altına alınarak dinlenmiş ve bu şekilde de yüzlerce telefon görüşmesi kayıtlara geçirilmiştir. Bu resmi kayıtlar da orada bir jammer olmadığının yine çok açık ve tartışmaya yer bırakmayan kesin belgesidir.
  • Kandilli’de devamlı ikamet eden ya da aralıklarla ziyarete gelen tüm arkadaşlarımızın iddianamemize eklenen telefon dinleme kayıtlarında ya da *HTS raporlarında da görüleceği üzere (*HTS Raporu : Historical Traffic Search kişilerin sahip oldukları telefonlarıyla gerçekleştirdikleri görüşmelerin arayan, aranan; arama zamanı, arama süresi, arama yeri ve sinyal alınan baz istasyonları gibi bilgilerini kapsamaktadır) bu villada çok sayıda cep telefonu kullanılmakta ve herkes burada kendi telefonlardan rahatlıkla konuşmalarını gerçekleştirebilmektedir. Dolayısıyla güya Beril Koncagül kaçmasın diye telefonla konuşmasını engellemek amacıyla bahçeye yerleştirilmiş jammerlar da asla yoktur. 
  • Ayrıca Kandilli’deki evin bulunduğu alan ‘askeri bir bölge’ içerisindedir. Bu nedenle de yüksek güvenlik altındadır. Sahilden villaya doğru çıkan yola bakılacak olunursa, yol güzergahı boyunca yer yer silahlı askerlerimizin nöbet tuttuğu ve bu alanı mükemmel bir şekilde korudukları görülecektir. Dolayısıyla burada bir jammer olsa, bu sinyal kesici cihazın meydana getirdiği olumsuz etki, askeri birliklerin telsiz haberleşmelerini de etkiler ve bu cihaz hemen tespit edilirdi. Dolayısıyla Beril Koncagül’ün bu iddiası da tümüyle gerçek dışıdır. Baştan sona kurgulanmış ve baskı altında kendisine özel olarak söyletilmiş bir iftiradan ibarettir.
  • Beril Koncagül her zaman aramızda çok özgür, mutlu ve rahat bir hayat sürmüştür. Kendisi arkadaşlarımız tarafından hem çok sevilen hem de arkadaşlarımızı çok seven, yaşam enerjisiyle dolu bir insandı. Beril Koncagül ne Kandilli ne de başka bir evde, Sn Adnan Oktar veya arkadaş camiamızdaki herhangi bir başka kişi tarafından, hiçbir zaman zorla alıkonulmamıştır.


7- Beril Koncagül’ün, “Bilgisayarım ve Telefonum Yoktu, O Nedenle Dışarıyla Bağlantı Kuramıyordum” İddiası Gerçek Dışıdır

Beril Koncagül, mahkeme huzurundaki ifadesinde “Telefon ve bilgisayarınız olmadığı ve takip altında olduğu için hiç kimseyle görüştürülmüyorsunuz… Bunlar olurken birilerine haber verme gibi bir imkânım yoktu. Telefonla konuşamıyordunuz. Oradan kaçıp kurtulma imkânınız yok. Kimseyi arayamıyorsunuz” şeklinde hiç kimsenin inanmayacağı, gerçek dışı beyanlarda bulunmuştur.

  • 21. yy’da, İstanbul gibi gelişmiş ve teknolojinin merkezi haline gelmiş bir metropolde, çok konforlu hayat şartları içerisinde yaşayan Beril Koncagül’ün elbette ki her zaman için bir cep telefonu ve bilgisayarı vardı. Bunlar en gelişmiş teknolojik donanımlara sahip, dünyanın en önde gelen firmasının ürünü olan cihazlardı. Ve bu iletişim araçlarını da tamamen kendi inisiyatifinde kullanıyordu.
  • Günümüzde artık beş on yaşlarındaki çocukların çoğunda bile birer akıllı telefon vardır. Köylerde, kırsal kesimlerde dahi insanlar artık akıllı telefonları kullanabilmektedir. Durum böyleyken elbette ki Beril Koncagül’ün kendisine ait bir cep telefonu ve bilgisayarının olmadığını iddia etmesinin, inandırıcı hiçbir yönü yoktur.
  • Cep telefonu ve bilgisayarı her zaman Beril’in elinin altındaydı. Hem telefon hattı hem de internet üzerinden bağlandığı sosyal medya platformları ve whatsapp gibi mesaj programları yoluyla, istediği kişilerle rahatlıkla iletişim kurma imkanı vardı.
  • Ayrıca 2016’da açılan soruşturma ile birlikte arkadaş grubumuza ait telefonların birçoğu çok uzun bir süre boyunca dinlenmiştir. Gerek Beril’in kendi telefon hattından gerekse de diğer arkadaşlarımızın telefonlarından alınan kayıtlardan, Beril’in tüm telefon konuşmalarına rahatlıkla ulaşılabilir. Ve Beril’in telefonunu ne kadar yoğun olarak kullandığı da bu kayıtlarından tespit edilebilir. Bu kayıtlar hem Beril’in esaret altında olmadığının hem de 24 saat elinde olan bir telefonunun olduğunun en açık ve net delillerindendir.
  • Diğer yandan da, Beril’in elinde telefonu ve yanında bilgisayarı varken çektirdiği ve sosyal medya hesaplarında paylaştığı çok sayıda fotoğrafı ve videosu da mevcuttur. 
  • Hatta bu fotoğraflarda Beril’in sokaktaki sosyal aktivitelerinde telefonunu adeta hiç yanından dahi ayırmadığı, sürekli aktif bir şekilde kullandığı, elinden hiç düşürmediği de açıkça görülmektedir,
  • Dahası şifresini sadece kendisinin bilip yönettiği sosyal medya hesapları ve bu hesaplarında yüzbinleri bulan takipçileri vardı. Gerçekten esir tutuluyor olsa tek bir paylaşım yaptığında, fan’ları dahi anında onun her istediğini yaparlardı.
  • Beril’in bu asılsız iddiasını kökten çürüten bir başka detay da, Beril’in sosyal medya hesaplarından bu telefonu üzerinden sık sık canlı yayın yapıyor olmasıdır.
  • Bu iddiasının geçersizliğinin en kesin ve net delili de zaten, tutuklandığında Beril’in üzerinden çıkan materyaller arasında bilgisayarının da olması ve mahkemedeki ifadesinde de Bilgisayar ve 200TL dışında hiçbir şey benim değildir” diyerek bilgisayarının olduğunu doğrulamış olmasıdır.
  • Ayrıca emniyette verdiği etkin pişmanlık ifadesinde de kendisinin Sn Adnan Oktar’ın eserlerinden faydalanılarak hazırlanan internet sitelerinin yapım çalışmalarında yardımcı olduğunu ifade etmiştirBu da yine ‘Beril’in bir bilgisayarının olduğunun çok açık bir delilidir ve bu gerçeği ‘kendi ağzından resmi makamlar huzurunda da bir kez daha beyan ederek’ teyit etmiştir. 
  • Beril Koncagül’ün arkadaş grubumuzun içinde bulunduğu dönemlerde kendi ailesiyle görüştürülmediği iddiası tümüyle gerçek dışıdır. Sadece telefon ve HTS kayıtları bile bunu ispat etmeye yetecektir, ki bu kayıtlar şu an mahkemeye sunulmuş durumdadır.
  • Aşağıdaki fotoğraflar, Beril’in her türlü donanıma sahip akıllı cep telefonunun sokakta, katıldığı davetlerde, hatta spor faaliyetlerinde bile her zaman yanında olduğunun en açık delileridir:






8- Beril Koncagül’ün, “Telefonum ve Bilgisayarım Takip Altındaydı; Telefonum Dinleniyordu” İddiaları Gerçek Dışıdır

  • Öncelikle burada vurgulanması gereken önemli bir konu Beril Koncagül’ün aynı gün vermiş olduğu ifadesinde, hem kendisine ait bir telefonunun ve bilgisayarının olmadığını söyleyip hem de telefonunun ve bilgisayarının takip altında olduğunu ve telefonunun dinlendiğini iddia etmiş olmasıdır. Açıktır ki bu çok büyük bir çelişkidir. Çünkü birbirine zıt iki ayrı beyanda bulunmuştur. Bu da beyanlarının doğru olmadığının, konuşmalarının gerçekleri yansıtmadığının en açık delilidir.
  • Gerçekte ise Beril’in kendisine ait akıllı bir cep telefonu vardı ve arkadaşlarımız tarafından da bu telefon asla ve hiçbir zaman dinlenmemiştir. Bilgisayarı da vardı ve asla kimse tarafından takip edilmiyordu.
  • Zira dini inançları ve ahlak anlayışı gereği, arkadaşlarımızın hiçbiri asla bu veya benzeri yönde hiçbir illegal bir tavra tevessül etmezler.
  • Diğer yandan da camiamıza yapılan operasyondan önceki 2 sene boyunca telefonlarımız yalnızca savcılığın talimatı ile emniyet birimleri tarafından takip altına alınmış ve dinlenmiştir.
  • Bunun yanı sıra, gözaltına alınıp tutuklandıktan sonra da Beril Koncagül’ün telefonu ve bilgisayarı emniyet birimleri tarafından el konularak incelenmiştir. Eğer ortada gerçekten böyle bir takip ve dinleme eylemi olsaydı, açıktır ki bu durum da emniyet kayıtlarına yansırdı. Ancak Beril’in bu iddiası tamamen özel bir kurgulamadır ve asılsızdır. Bu nedenle de bu incelemelerde de böyle bir duruma asla rastlanmamıştır ve rastlanması da mümkün değildir. Bu da Beril’in iddiasının bir iftiradan ibaret olduğunun en açık delilidir.
  • Ayrıca yine birçok sanığın savunmalarında belirttiği gibi arkadaş camiamızla yıllar içerisinde görüşen ve sonrasında irtibatını kesen binlerce arkadaşımız olmuştur. Bunların hiçbiri asla böyle bir konuyla muhatap olduklarını iddia etmemişlerdir ve bizden yana hiçbir konuda hiçbir şikayetleri olmamıştır. Hepsi de hayatlarına istedikleri şekilde yön vermişlerdir.
  • Binlerce kişinin başına gelmemiş böylesi bir takip durumu, sadece etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediği için kendini kurtarabilme kaygısıyla bizlere iftiralar atmak zorunda kalan Beril ve onun gibi birkaç kişinin çelişki dolu iddialarında mevcuttur. Bu da bu konunun maksatlı olarak, aleyhte bir algı oluşturulmak için gündeme getirildiğinin açık bir delilidir. Ne var ki somut deliller tüm bu iddiaları kökten yalanlamaktave geçersiz kılmaktadır.


9- Beril Koncagül’ün “Bütün Konuşmalarınızda Hoparlörünüzü Açarsınız” İddiası Baştan Sona Hayal Ürünüdür

Dikkat edilirse Beril Koncagül’ün tüm ifadeleri birbiriyle çelişmekte ve dolayısıyla da her biri bir diğerini hemen çürütmektedir. Beril’in, sırf telefon konusuyla ilgili, aynı günkü ifadesi içerisinde vermiş olduğu birbiriyle tamamen zıt ve çelişkili çok fazla izahı olmuştur

  1. Telefonum ve bilgisayarım yoktu…
  2. Telefonum dinleniyordu, o yüzden konuşamıyordum…
  3. Telefonda konuşurken ne konuştuğunuzu dinleyebilmeleri için hoparlörü açmak zorundaydınız…
  • Beril, telefonun sesinin dışarıya verilmesindeki amacın, güya ‘telefon hattındaki diğer kişi ile ne konuştuğunun duyulabilmesi’ olduğunu iddia etmiştir.
  • Oysa ki ifadesinin bir başka yerinde de, sözde ‘telefonunun takip altında olduğunu ve dinlendiğini’ iddia etmiştir.
  • Zaten güya dinlenen bir telefon için, sesin ayrıca dışarı verilip dinlenmesine gerek kalmayacağı açıktır. 
  • Camiamızda sözde bir baskı ve zorla alıkonulma ortamı varmış izlenimi oluşturulması için Beril Koncagül’e bu gerçek dışı beyanlar zorla verdirtilmiştir. Beril de etkin pişmanlıktan yararlanabilmek için bu akıl ve mantık dışı izahları dile getirmek durumunda kalmıştır.
  • Ancak bunların tamamı somut delillerle tamamen çelişmektedir ve hiçbir inandırıcılığı da yoktur.


10- Beril Koncagül’ün, “İnternette Bir Hayatının Olmadığı ve Sosyal Bir İnsan Olmadığı” Yönündeki İddiaları Gerçek Dışıdır

  • Beril Koncagül’ün bu iddialarının hiçbir doğruluğu ve gerçekliği yoktur. Zira Beril, günümüzde ‘sosyal medya fenomeni’ olarak tabir edilen, sosyal medyada yüzbinlerle ifade edilebilecek çok fazla takipçisi bulunan, adına açılmış onlarca fan sayfası olan, hemen her hafta magazin sitelerinde fotoğraf albümleriyle haber olan ve internet sitelerindeki tüm bu haberleri tıklanma rekorları kıran, tanınmış bir kişiydi.
  • Beril hem sosyal medyada hem TV yayınlarında çok dikkat çeken, beğenilen, sosyal medya platformlarında on binlerce insanın aktif mesajlarıyla, beğeni ve yorumlarıyla destek verdikleri bir insandı.
  • Camiamızda bulunduğu süre içesinde pek çok defa gerek TV gerekse de yazılı basın yoluyla Türkiye’nin en ünlü gazete, dergi ve TV kanallarına röporlajlar verdi, bu yayınları da yine en çok okunan ve en çok izlenen haberler olarak öne çıktı.
  • Bunların yanı sıra Beril elinde sürekli telefonuyla gezen, sosyal medya platformlarını kesintisiz bir şekilde, çok etkin ve çok iyi kullanan biriydi. Günün hemen her saatinde sık sık, çok çeşitli fotoğraflarını, videolarını paylaşırdı. Zaten bu sebeple videoları ve fotoğrafları hızlıca pek çok kişi tarafından çok hızlı şekilde paylaşılır, yorumlanır ve beğenilirdi. Takipçisi sayısı hemen her gün hızla artardı.
  • Ayrıca Beril aramızda bulunduğu dönemde her zaman hep mutlu ve çok sosyal olan bir insandı. Eğlenmeyi, espri yapmayı, gülmeyi, herkese takılmayı çok severdi. Herkesle çok samimiydi, ayırt ettiği kimse yoktu.
  • Güzel giyinmeyi, dikkat çekmeyi severdi, hemen her hafta saçlarının rengini, modelini değiştirir, dikkat çekici yenilikler yapar ve özellikle en marjinal saç rengi ve modellerini kullanırdı.
  • Giyimine, bakımına son derece önem verirdi. Modayı çok yakından takip eder, en son moda kreasyonları herkesten önce tespit edip giyer ve bu yönüyle de yine çevresinde ve sosyal hayatında çok dikkat çekerdi.
  • Bu amaçla da sık sık alışveriş merkezlerinde dolaşır, hatta gittiği yerlerde de mutlaka kısa snap’ler, videolar çeker, sosyal medyada ‘durum’ adı verilen platformlarda bunları paylaşırdı.
  • Son derece sosyal bir insandı, herkesle candan dostlukları vardı, sosyal medyada da arkadaşlarının paylaşımlarını yakından takip eder, hepsine çok içten çok sempatik ve sevgi dolu yorumlar yazardı.
  • Ayrıca Beril’in internet ve sosyal medya üzerinden de bağlantıda olduğu, camiamızdan ayrı geniş bir arkadaş çevresi vardı. Hatta bunlar arasında dünyanın pek çok farklı ülkesinden,çok çeşitli mesleklerden, farklı kültürlerden insanlar da vardı. Hatta Beril emniyette vermiş olduğu ifadesinde de İtalya’da yaşayan ancak sosyal medya üzerinden dostluk kurmuş olduğu bu kişilerden bazılarından bahsetmiş ve bu aktif ve sosyal yönüne de dikkat çekmişti.
  • Dolayısıyla Beril’in sözde ‘internette bir hayatının olmadığı ve sosyal bir insan olmadığı’ şeklindeki ifadesinin hiçbir inandırıcılığı yoktur. Beril’in aramızda geçirdiği süredeki yaşam tarzı, bu iddiasını tamamen geçersiz hale getirmekte, somut delillerle gerçekleri ortaya koymaktadır.


11- Beril Koncagül’ün ‘İtalya’da Bir Proje Varmış Gibi Bir Kurguyla Kandırıldığı’ İddiası Gerçek Dışıdır 

Beril Koncagül ifadesinde bir reklam ajansında gerçekleştirilen bir moda çekimi ile ilgili gerçek dışı beyanda bulunmuş, bu konuda da arkadaş camiamıza çeşitli iftiralar yöneltmiştir.

  • Öncelikle Beril Koncagül’ün iddia ettiği gibi camiamız şirketlerinin hiçbir zaman ‘İtalya’da bir moda dergisi çekimi projesi’ olmamıştır. Beril, cezaevi korkusuyla aleyhimizde iftira içerikli beyanlarda bulunmaya mecbur bırakılmıştır. Bu sebeple de arkadaş çevremizi İtalya’ya gidişi ile ilişkilendirmeye ve özel olarak kendisinin peşine düşülmüş havası vermeye çalışmaktadır. Ancak bu iddiası somut gerçeklerle tamamen çelişmektedir.
  • Bilindiği gibi reklam ajansları, eğer bir projede cast ihtiyacı varsa, profile uygun adayların bulunduğu ajanslarla bağlantıya geçer ve projesini aktarır. Sonra cast ajansı yetkilileri, şirkete projeye uygun adayları yönlendirirler. Beril için de aynı durum söz konusu olmuş, Beril’in o dönem çalıştığı ajansı, ilgili şirkete o dönemki projeleriyle ilgili 10 farklı kişi yönlendirmiştir. Beril Koncagül de yönlendirilen bu 10 adaydan sadece birisidir. Kendisinden başka hiçbir adayla görüşülmediği iddiası ise, kasıtlı olarak, yine projeye kurgu süsü vermek amacıyla söylediği gerçek dışı bir ifadedir.
  • Beril daha önce vermiş olduğu bir başka ifadesinde de, bahse konu reklam ajansının sözde bu şekilde bayanları ‘ağlarına düşürdüğünü’ iddia etmiştir. Bu, yalnızca karalama ve itibarsızlaştırma amaçlı, hayali ve çirkin bir senaryodur.
  • Bilinmelidir ki bu tarz görüşmeler, benzer reklam ajanslarının günlük iş planlarında olan, profesyonel düzeyde gerçekleştirilen toplantılardır. O yıllarda Beril Koncagül’le de yapılan görüşme, 20 yıllık reklam ajansında yapılan onlarca görüşmeden sadece biridir. Açıktır ki eğer böyle bir amaç olsaydı, bugüne kadar yüzlerce mağdur olması gerekirdi. Aksine reklam ajansı sektörde oldukça iyi bilenen, çok sayıda çok uluslu firma ile uzun yıllara dayanan iş ilişkilerine sahip, saygın bir firmadır. 
  • Beril Koncagül ayrıca ifadesinde, ‘ajans görüşmesinde sözde kameraya çekildiği’ şeklinde gerçek dışı bir iddiada da bulunmuştur. Oysa kendisi de bilmektedir ki; görüşme yapılan odada sadece bir toplantı masası mevcuttur. Ortamda başka bir mobilya dahi bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu iddiası da tamamen gerçek dışıdır. Orada bir kamera olup da kendisinin görmemesigibi bir durum söz konusu bile değildir. 
  • Ayrıca sözlü mülakat yapılan bir ajans görüşmesinde çekim yapılmasını gerektirecek hiçbir yön yoktur. Daha da önemlisi eğer görüşme esnasında ortamda şüpheli bir durum olmuş olsaydı, kendisi de o esnada bu durumdan rahatsız olur ve bundan dolayı da bir sikayet girişiminde bulunurdu. Oysa ki ifadesinin devamında, görüşme sonrasında araç bulunamadığı için, şirket sahibinin kendisini evine bıraktığını belirtmiştir. Eğer şüphelendiği bir durum olmuş olsaydı, açıktır ki şirketin sahibinin kendisini evine bırakmasına asla müsaade etmezdi.


12- Beril Koncagül’ün, “Çalışmama İzin Verilmedi, Okulum Yarıda Bıraktırıldı” İddiaları Gerçek Dışıdır

Beril Koncagül Sn Adnan Oktar’ın sözde “Okumanız dinen uygun değildir. Evlilik, çocuk bunlar zaman kaybıdır” dediğini ve bu yüzden de okulunun yarıda bıraktırıldığını iddia ederek gerçek dışı beyanlarda bulunmuştur.

  • Öncelikle Beril Koncagül camiamızla Yıldız Teknik Üniversitesi’nde fizik bölümünde okurken tanışmıştır.Ancak aynı süreçte İstanbul’da bilinen bir cast ajansında kayıtlı tanıtım mankeni olarak de çalışıyordu. Arkadaş camiamızla tanışıp, Sn Adnan Oktar’ın TV’de canlı yayınlanan sohbet programlarında ücreti mukabilinde spikerlik yaptığı dönemlerde dahi, eş zamanlı olarak ajansının yönlendirmesiyle birçok başka işte de çalışıyordu. Tüm bu çalışma yoğunluğu, bağlı olduğu Cast ajanslarının da malumudur ve kayıtlarında da mevcuttur. 
  • Beril Koncagül bu sektörde çok genç yaşından itibaren çalışmaya başladığından tecrübeli bir tanıtım mankenidir. Daha sonrasında Beril’in, çok yorucu bulduğu ve kendisine hitap etmediğini, karşılaştığı tavırlardan memnun olmadığını belirttiği tanıtım mankenliği işini bırakmış olması, tamamen kendi şahsi tercihidir. Bu tercihten dolayı Sn Adnan Oktar ve arkadaşlarının sorumlu tutulamayacağı ortadadır.
  • Beril’in sözde ‘okumak dinen uygun değildir ve zaman kaybıdır’ telkinleriyle üniversiteyi bıraktığı iddiası, baştan sona özel olarak uydurulup, aleyhte bir propaganda malzemesi olması için kendisine söyletilmiş bir iftiradır. Bu, Sn Adnan Oktar’a sözde öğretim hakkının engellendiği suçlamasının yapılabilmesine zemin hazırlamak için tasarlarmış gerçek dışı bir kurgudur. Ancak somut deliller bu iftirayı tamamen yalanlamakta ve geçersiz kılmaktadır.
  • Beril Koncagül’ün okulunu bitirememesinin sebebi muhtemelen fizik bölümünün zorluğu ve çok çalışma gerektirmesidir. Beril’in eş zamanlı olarak cast ajanslarıyla sözleşmeli olarak çalışıyor ve pek çok projede görev alıyor olması, okula vakit ayırmasını engelliyordu. Ancak bu tamamen Beril’in kendi tercihidir ve bundan dolayı da elbette ki arkadaş camiamızdan hiç kimse sorumlu tutulamaz. 
  • Bununla birlikte, Beril Koncagül’ün eğitimine ara verdiği yıllarda camiamızda üniversiteye devam eden ve mezun olan, hatta ardından yüksek lisansa devam eden çok sayıda arkadaşımız vardır. Beril gibi üniversite eğitimini yarıda kesen ise çok az sayıdadır.
  • Sn Adnan Oktar’ın arkadaşlarının en büyük özelliklerinden biri de çok iyi eğitim almış olmaları, çok büyük kısmının Türkiye ortalamasının üzerinde yüksek lisans ve doktora eğitimlerinin olmasıdır.
  • Bunun yanı sıra arkadaşlarımız arasında birçok evli ve çocuk sahibi çiftler de bulunmaktadır. Beril Koncagül de hem eğitimi hem de evlilik konusunda kendi tercihlerini yapmıştır. Bunlardan dolayı camiamızın sorumlu tutulamayacağı ortadadır. 
  • Dolayısıyla Beril’in bu iddialarının hiçbir gerçekliği, somut delili, itibar edilebilir ve inandırıcı yönü de yoktur.


13- Beril Koncagül’ün, “Her gün Psikolojik ve Fiziksel Şiddet Gördüm” İddiası Hayal Ürünü Bir İftiradır

  • Aleyhte algı oluşturabilmek için özel olarak Beril Koncagül’e söyletilen bir diğer konu da -Sn Adnan Oktar’ı tenzih ederiz- Beril’in ‘sözde Sayın Oktar’dan psikolojik ve fiziksel şiddet gördüğü’ yönündeki, gerçekle hiçbir ilgisi olmayan, dahası gerçeklerin tamamen tersyüz edilmesi ile ortaya atılmış, akıl ve mantıktan uzak, mesnetsiz, dayanaksız iddiadır.
  • Sn Adnan Oktar on yıllardır yazdığı eserlerle ve TV yayınlarında yaptığı anlatımlarla tüm dünyaya sevgiyi, barışı, kardeşliği anlatan bir sevgi insanıdır, sayfa sayısı 65 binin üzerinde olan eserlerinin temel konusu sevgidir. Hayatı boyunca insanların en başta Allah’ı sevmelerini, Allah için birbirlerini sevmelerini, dünyaya sevginin hakim olmasını, sevgi olduktan sonra yeryüzünde hiçbir sorunun kalmayacağını savunmuştur. Günümüzde sevgi sözcüğünü gerek yazılı gerek sözlü olarak en çok zikreden insandır.
  • Sn Adnan Oktar 30 milyonun üzerinde satışı gerçekleşmiş olan eserlerinde tüm dünyaya sevgiyi anlatırken, kimi zaman günde 10 saati bulan ve bir gün ara vermeden yaptığı canlı yayınlarda sevgiden bahsederken, kendi arkadaşlarını darp ettiğine dair bir iddia ileri sürmek, akıl ve mantık ile çelişmektedir. Sayın Adnan Oktar arkadaşlarını canından çok seven, arkadaşlarının da kendisini canlarından çok sevdikleri bir insandır.
  • Camiamızdaki arkadaşlarımızın Sn Adnan Oktar’a olan sevgileri çok şiddetli, sarsılmaz bir sevgidir. Bunun önemli bir delili Sn Oktar’la çektirdikleri fotoğraflar ve canlı yayınlarda kendisine yaptıkları içten iltifatlardır. Fotoğraflarda da görüldüğü üzere, bayan arkadaşları Sn Adnan Oktar’ın arkadaşı olmaktan, onunla yan yana olmaktan büyük bir sevinç duymaktadırlar. Beril’in iddia ettiği gibi bir ortamın gerçek olması durumunda, Sn Adnan Oktar’a karşı böyle yoğun, içten bir sevginin oluşamayacağı açıktır. Bayan arkadaşlarının Sn Adnan Oktar’a duydukları candan sevgi, canlı yayınlarda kendisine yönelttikleri sevgi dolu üsluptan da kolaylıkla anlaşılmaktadır.
  • Camiamızda bulunan bayanların bir bölümü iş hayatının içinde olan, çalışan kişilerdir. Bir diğer kısmı da Beril Koncagül gibi, A9 TV’deki canlı yayınlara veya kültürel, bilimsel, güncel ve dini içerikli sohbet programlarına uzun yıllar katılmışlardır. Bir kısmı sivil toplum kuruluşlarına mensup kişiler olup, yoğun olarak sivil toplum faaliyetleri gösteren, ülkemizi ve dünyayı ilgilendiren konularda Türkiye’nin önde gelen aydın kesimiyle görüşerek karşılıklı fikir alışverişinde bulunan insanlardır. Tüm bayan arkadaşlarımız düzenli olarak davetlere, seminerlere katılan, toplumda göz önünde olan kişilerdir. Sosyal hayatın tamamen içinde olan bu bayanların darba maruz kalıyor olduklarını düşünmek, hiç kuşkusuz, akıl noksanlığından başka bir şey değildir.
  • Öte yandan bayan arkadaşlarımızın her biri Türkiye’nin en iyi okullarında okumuş, her biri saygın ailelerden gelen kişilerdir. Dahası her biri teknolojiyi ve sosyal medyayı aktif kullanan insanlardır. Arık kardeşlerin ve kumpas çetesi tarafından yönlendirilen diğer bazı etkin pişman ve müştekilerin ileri sürdükleri bu iddianın doğru olması durumunda, hiçbir arkadaşımızın sessiz kalmayacağı ve devlet birimlerini derhal bu olaydan haberdar edecekleri açıktır. Ancak bu iddialar tamamen gerçek dışı olduğu için böyle bir girişimde bulunan da olmamıştır. 
  • Nitekim 11 Temmuz 2018 tarihinde tüm arkadaşlarımızın evlerine aniden bir polis operasyonu yapılmış ve tüm arkadaşlarımız devletin çeşitli sağlık merkezlerine sağlık kontrollerine götürülmüşlerdir. Burada her türlü sağlık tetkiki yapılmıştır. Ve 100’den fazla sayıdaki bayan arkadaşımızın hiçbirinde en ufak bir şiddet ya da darp izine rastlanmamıştır. Ve zaten rastlanması da asla mümkün değildir. Çünkü iddialar gerçek dışıdır. 
  • Beril Koncagül her gün psikolojik ve fiziksel şiddet gördüğünü iddia etmektedir. Ancak yine hemen hemensHER GÜN A9 TV’deki CANLI YAYINLANAN sohbet programlarına da katılmış, bu programlarda kahkahalarıyla, neşesiyle, espirileriyle, danslarıyla, eğlenceli ortamlardaki rahat, mutlu ruh hali ve götünsüyle dikkat çekmiştir. Nitekim tüm bu yayınların kayıtları da şu an savcılık makamının ve emniyet birimlerinin arşivlerindedir. Gün gün tüm bu görüntüler kolaylıkla incelenebilir. Açıktır ki darp edilen bir insanın fiziksel görünümü de psikolojisi de Beril’inkinin tam zıttı olmalıdır. Dolasıyla bu yayınların tamamı, Beril’in asla psikolojik ve fiziksel bir şiddet görmediğini kesin delilleriyle ortada koymaktadır.
  • Etkin pişmanlıktan yararlanan bu kişilere baskı altında verdirtilen bu beyanlar yalnızca karalama ve aleyhte algı oluşturma amaçlıdır. Ancak bu çirkin yakıştırmalara itibaren eden hiç kimse de yoktur.


14- Beril Koncagül’ün, Sözde “Herkese Pornagrafik Dövme Yapılırdı” İddiası Mesnetsiz ve Gerçek Dışıdır

Beril Koncagül mahkeme huzurundaki ifadesinde, sözde camiamızdaki tüm bayanlara pornografik dövmeler yaptırıldığı şeklinde GERÇEK DIŞI BİR BEYANDA bulunmuştur.

  • Beril Koncagül son derece sosyal, arkadaş ortamında sevilen sayılan ve günlük hayatını dolu dolu yaşamayı seven genç bir bayandır. Esir tutulduğu, dışarıya hiç çıkamadığı, telefon kullanamadığı, zorla kendisine dövme yapıldığı gibi iddialar, aslında izaha bile gerek olmayan, son derece komik iddialardır.
  • Beril Koncagül’ün dövmeye olan düşkünlüğü, bu konudaki hassasiyeti ve tüm dövmelerini özenle kendisinin seçip yaptırdığı tüm arkadaşlarımızca bilinmektedir. Kaldı ki bu konudaki hassasiyeti nedeniyle hep aynı dövmeciye dövmelerini yaptırdığı dahi bilinmektedir.
  • Ancak açıktır ki ‘pornografik dövme’ ifadesi Beril Koncagül’e özel olarak söylettirilmişbu şekilde camiamızda sanki ‘toplumun manevi hassasiyetlerine ters düşen bir anlayış varmış gibi’ bir izlenim ve aleyhte bir algı oluşturulmaya çalışılmıştır.
  • Ancak elbette ki Beril’in bu iddiası doğru değildir. Arkadaş camiamızda Beril’in bu bahsettiiği şekilde dövmesi olan hiçbir arkadaşımız yoktur.
  • Ama diğer yandan da şunu da belirtmek gerekir ki ülkemizde isteyen her insan, istediği şekilde giyinme, istediği şekilde süslenme, istediği saç modelini kestirme, istediği makyajı veya dövmeyi yaptırabilme özgürlüğüne de sahiptir. Bu herkesin kendi özel hayatıdır. Ve kimse de kimseye bundan dolayı bir suçlama yapamaz.
  • Sn Adnan Oktar ve camiamızdaki hiç kimse, bir başkasının yaşam ve inanç özgürlüklerine asla karışmaz, herkese karşı saygıyla yaklaşır. Eğer arkadaşlarımız arasında dövme yaptıran herhangi biri varsa, bu onun kendi şahsi tercihidir ve kendi estetik anlayışının bir gereğidir. Bunun Sn Adnan Oktar ile ilişkilendirilebilecek hiçbir yönü yoktur.
  • Müşteki ve ektin pişman beyanlarında bu gibi mesnetsiz iddialara özellikle yer verilmiş ve tüm bunların özellikle Sn Adnan Oktar’ın ismiyle birlikte kullanılması da özel maksatlı bir kumpas çalışmasının ürünüdür. Sn Adnan Oktar’ı kendilerince karalama ve aleyhte propaganda yapma çabasındaki bu insanlar, Beril Koncagül gibi etkin pişmanlıktan yararlanan ve tutuklanma korkusu içerisinde olan kimselere de bu mesnetsiz iddiaları tekrarlatarak bir algı oluşturabileceklerini ummuşlardır. Ancak bu boş bir çabadır, hiçbir hükmü ve somut delili yoktur.
  • Sn Adnan Oktar kimin nasıl bir dövme yaptıracağını ne bilir ne de karışır. Sn Adnan Oktar ilmi çalışmaları, TV sohbetleri, kitaplarının yazılması gibi konularla ilgilenen ve bunlar dışında bir vakti olmayan bir insandır. Çevresindeki her insanın hayatının her detayını bilebilecek bir zamana ve imkana sahip olmadığı gibi, bir fikir insanı olarak, böyle detaylarla zaman harcayacak bir insan da değildir.
  • Genellikle de dövme yaptıracak insanlar bu dövmelerin modellerini ya dövmeyi yapacak olan kişinin ona sunduğu arşivlerden seçerler ya da insanlara sınırsız imkanlar sunan internetten tespit ettikleri bir modeli, dövmeyi yapacak uzman kişiye kendileri verirler. 
  • Nitekim dövme yaptırmış olan arkadaşlarımızın bilgisayar ve telefonları incelendiğinde, sayısız dövme motifi biriktirdikleri, bunlar arasından kendi isteklerine göre seçim yaptıkları da kolaylıkla görülebilecektir.
  • Ayrıca Beril Koncagül gibi, etkin pişmanlıktan yararlanan bir diğer sanık olan Çağla Celenlioğlu’na da benzer bir şablon ifade söylettirilmiş, her ikisi de bu ifadeleriyle, sözde yaptırılan bu dövmeler ile söz konusu kişilerin sözde ‘baskı altında tutulduklarını, bu yöntem ile sözde aramızdan ayrılmalarının engellendiğini; ama ayrılma ihtimalleri olursa da, bu dövmeler ile topluma karışmalarının, evlenebilmelerinin mümkün olamayacağının düşünüldüğünü’ iddia etmişlerdir.
  • Oysa ki dövme günümüzde dünyanın her yerindeki tüm insanların çok rağbet ettikleri, çok popüler olan ve gençler arasında çok beğenilen bir süs sanatıdır. Bu insanlar arasında her türlü figürden oluşan her çeşit dövme yaptıran binlerce, hatta milyonlarca insan vardır.
  • Dolayısıyla dövmelerin özel olarak yaptırtıldığı iddiası baştan çürümüş ve çökmüş bir iddiadır. Çünkü zaten toplumda aynı modellerde dövmeleri olan ve bu popüler kültürü benimseyen insanlar çok daha fazla sayıdadır.
  • Bu dövme yüzünden iş bulamayacağı veya evlenilemeyeceği iddiası’ ise son derece akıl ve mantık dışıdır. Türkiye’de oldukça fazla insanın görünür yerlerinde dövmeler vardır. Bu insanların büyük bölümü iş sahibidirler ve evlidirler. Türkiye’de birçok sanatçı veya iş insanının, cemiyet hayatının önde gelen ailelerine mensup birçok bayanın dövmeleri bulunmaktadır; hatta bu tercih edilmektedir.
  • ‘Dövmenin sözde sosyal yaşamı imkânsız hale getirecek bir tür damgalanma olduğunu’ iddia etmek ise akıl dışı bir iddiadır. İnsanlar özellikle görüntülerine dövmelerle detaylar eklemekte, kendilerine daha dikkat çekici, özgün bir hava vermek istemektedirler. Hal böyleyken, “bir daha iş bulamasın veya evlenemesin diye kendisine ‘zorla’ dövme yaptırıldığı” iddiasının abesle iştigal olacağı açıktır.
  • Arkadaş camiamızdaki kişilere sözde bizlerden ayrılamasınlar, ayrılırlarsa da topluma karışamasınlar, iş bulamasınlar, rahat etmesinler diye istekleri dışında dövme yaptırıldığı iddiasını ortaya atan kimseler, günümüzde bir dövmenin lazer yöntemiyle çok kısa bir sürede sildirilebildiğini de unutmuş durumdadırlar. Böyle bir teknoloji varken, böyle bir mantıkla insanlara dövme yaptırılmasının hiçbir mantığı olmayacağı çok aşikardır.
  • Diğer yandan da bu iddiaya göre, arkadaş camiamızdaki bütün bayanlarda dövme olması ve bu dövmelerin de hep uygunsuz kadın figürlerinden oluşmuş olması gerekir. Aksi takdirde bu iddianın hiçbir inandırıcılığı olmayacağı açıktır.
  • Günümüzde modern şehirlerde yaşayan bütün genç kızlar gibi, arkadaşlarımız da görünüşlerine çok önem verir, güzel olmaktan, takdir görmekten zevk alır, moda trendlerini yakından izler ve uygularlar. 
  • Aynı şekilde kaşlara istenilen biçimi bir süre kalıcı olarak verebilmek için dövme yaptırma yöntemi de son 7-8 yılın en yaygın uygulanan modalardan biridir. Neredeyse tüm genç ve orta yaşlı hanımlar bu yöntemi kullanmaktadırlar. Dolayısıyla kaşlarını kazıtarak istediği biçimde bir dövme yaptırmak herkesin kendi tercihidir ve bir moda akımının gereğidir.
  • Ayrıca bir insanın zorla kaşlarını kazıtarak, ona saatler süren bir dövme yöntemiyle şekil vermek fiziksel olarak mümkün değildir. Her şeyin ötesinde bu bir işkence veya baskı yöntemi değil, bir güzelleşme yöntemidir; meşakkatlidir, masraflıdır. Bunun zorla yaptırılmasının hiçbir mantığı yoktur.
  • Sn Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik isnat edilen suçlara ilişkin herhangi bir somut delil bulunmamasının çaresizliği içerisinde, TCK tarafından suç olarak tanımlanmamış, her bireyin kendi kişisel tercihlerinin uygulanmasından ibaret olan, kaş şekli, saç sekli, saç rengi vb gibi günlük tasarruflarbu şekilde beyanlarla bir karamala malzemesi olarak aleyhte kullanılmaya çalışılmaktadır.
  • Bu tasarruflara ilişkin mantık dışı iddialar, sözde bir suç örgütünün bir “saik” ile sözde üyelerine uygulattığı talimatlar olarak adlandırılmakta ve etkin pişmanlıktan yararlanan arkadaşlarımıza baskı ile söylettirilmektedir. Buradaki hedef, toplumda bir infial oluşturacak şekilde, baskıcı despot bir ortamda genç kızların sözde baskı gördüğü izlenimini yaratmaya çalışmaktır.


15- Beril Koncagül’ün, “Giyeceğimiz Kıyafetleri Bile Biz Seçmiyorduk” İddiası Hayal Ürünü Bir İftiradan İbarettir

  • Beril Koncagül’ün bu yazı içerisinde sadece birkaç örneğine yer verdiğimiz fotoğraflarından ve sosyal medya paylaşımlarından bile, polis operasyonu öncesinde nasıl kaliteli ve güzel bir hayat yaşadığı, herhangi bir baskı ve tehdit altında olmadığı, bir giydiğini neredeyse bir daha giymeyecek kadar geniş giyim ve bakım imkanlarına sahip olduğu ve giyim tarzlarından da oldukça memnun olduğu kolaylıkla anlaşılmaktadır.
  • Beril Koncagül, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmadan önce tutuklu bulunduğu Yenişehir - Bursa Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndan camiadaki arkadaşlarından Serap Akıncıoğlu’na 11. 20. 2018 tarihinde yazdığı bir mektubunda bu iddiaları kendi el yazısıyla ve kendi ağzından şöyle çürütmüştür:


BERİLİN MEKTUBUNDA EL YAZISIYLA YAZDIĞI BÖLÜM AŞAĞIDAKİ GİBİDİR:

Saçlarımı siyaha boyadım kanka. 

Kısa olduğu için yanmasın diye. 

Baya da güzel oldu 🖤

Bir pembe boya yok ki, neyse 😀 

Hayatımda tarz yapamadığım 3. ayıma girdim. Ben şok! 😀

Tarz saç kesimlerim nerde, 

harika güzel fuşya, mavi, kızıl renklerim nerede 😀


  • Beril bu mektubunda camiamıza polis operasyonu yapıldığı tarihe kadar, aramızda yaşadığı süre boyunca BİZLERLE OLMAKTAN NE KADAR MUTLU OLDUĞUNU ve aynı zamanda da bu süreçte kendi zevkine göre çeşit çeşit saç modelleri, saç renkleri denediğini, yine kendi zevkine göre sürekli farklı kıyafet tarzları denediğini ve BU GÜNLERİNİ DE ÇOK ÖZLEDİĞİNİ dile getirmiştir.
  • Açıktır ki mektubunda yer alan bu ifadeler Beril’in şu an etkin pişmanlıktan yararlanabilmek için mecbur kalarak ortaya atmış olduğu iftiralarını kökten çürütmekte ve gerçekleri çok net bir şekilde açığa çıkarmaktadır.
  • Beril Koncagül kendisinin de ifade ettiği gibi aramızda çok mutlu ve çok güzel bir hayat yaşamıştır. Ve bu günlerini de özlemle anarak mektubunda dile getirmektedir. Bu konuda Beril’in iddialarını çürütebilecek daha çok fazla delil sunulabilir, ancak bu anlatımı o kadar açıktır ki, daha fazla açıklamaya ihtiyaç dahi yoktur. 


16- Beril Koncagül’ün, –Sn Adnan Oktar’ı Tenzih Ederiz– “Uyumuyor, Uyutmuyor, Yemek Vermiyor” İddiaları Hayal Ürünü İftiralardan İbarettir

  • Beril Koncağül aramızda olduğu süre boyunca çok nezih, çok konforlu, rahat ve geniş imkanlara sahip ortamlarda çok güzel bir hayat yaşamıştır.
  • Beril, başta Sn Adnan Oktar olmak üzere tüm arkadaşlarımızın çok sevdikleri bir kişiydi. Dolayısıyla aramızda geçirdiği yıllarda adeta prensesler gibi el üstünde tutularak, müthiş bir sevgi, saygı ve şefkat ortamında, müthiş bir ihtimam, ilgi ve özen görerek yaşamıştır. Kendisi de vicdanen bu gerçeği en iyi bilen kişidir.
  • Beril Koncagül’ün annesi, teyzesi ve tüm aile fertleri de yıllardır kızlarının camiamızla arkadaşlık kurmasını desteklemekte, tüm arkadaşlarımızı sevmekte ve Beril’in bu güzel hayatına da yakından şahitlik etmekteydiler.
  • Dolasıyla Beril Koncagül’ün sözde 9 yıl boyunca sözde esaret altında olduğu, uyutulmadığı, yemek verilmediği gibi akılla, mantıkla, hatta bilimsel gerçeklerle dahi çelişen, adeta dramatik film senaryolarından alıntılanmış bu iddiaları asla doğru değildir.
  • Genç bir kadın zorla alıkonulmuş ve bu alıkonulma esnasında sürekli olarak uykusuz ve aç bırakılmış olsa, aynı zamanda da düzenli olarak psikolojik ve fiziksel şiddete ve tacize maruz kalmış olsa, şüphesiz ki bu genç bir kadında çok ciddi travmalar ortaya çıkacaktır. Beril Koncagül ise yazının aşağısında yer alan resimlerde ve videolarda da görüldüğü gibi, arkadaş camiamızla birlikte olduğu süre boyunca her zaman için çok sağlıklı, zinde, son derece rahat ve mutlu bir insan olmuştur. 
  • Beril Koncagül’ün iddialarının tam tersine, Beril asıl etkin pişmanlıktan yararlanıp tahliye olduktan sonraki fotoğrafları ve video görüntüleri, kendisinin çok ağır bir psikolojik ve belki de fiziki eziyet yaşadığını açıkça ortaya koymaktadır. Beril’in bu iki farklı hayatına dair fotoğrafları arasındaki fark, küçük bir çocuğun dahi görür görmez anlayacağı kadar açık ve nettir.
  • Beril’in asıl bu dönemden sonra bedensel ve ruhsal sağlığının bozulduğu, ışıltısının kaybolduğu, psikolojik bir çöküntü yaşadığı beden diline, gözlerine, yüz ifadesine, ses tonuna açıkça yansımaktadır. 
  • Beril Koncagül büyük bir baskı altındadır ve vicdanına aykırı davranmaya zorlanmaktadır. Hem kendisi hem de ailesi, bir kumpas ekibinin ölümcül tehditleri altındadır.
  • Bu ifadeleri vermesinin sebebi de, yalnızca camiamızdaki diğer kişiler gibi iftiraya uğrayıp tutuklanmaktan korkması ve husumetli bazı kişilerin bu baskı ve yönlendirmeleridir.


17- Beril Koncagül’ün, “Dragos’ta Nöbet Tutulurdu” İddiası Gerçek Dışıdır

  • Öncelikle müştekilerin ve etkin pişmanlıktan yararlanan kişilerin -ağız birliği yaparak- “Nöbet tutardık” şeklinde bir ifade vermelerinin sebebi, onları yönlendiren kumpas ekibinin, arkadaş grubumuzu haksız ve hukuksuz bir şekilde ‘sözde bir örgüt’ ve daha da önemlisi ‘silahlı bir suç örgütü’ olarak gösterebilme çabalarıdır.
  • Bu amaçla da verilen ifadelerde ‘nöbet tutma’kelimeleri özel olarak ekletilmekte ve hiçbir somut delili olmayan bu konuda ifade veren kişilerin ‘sayıca çok olması sağlanırsa’, bir ihtimal bir etki uyandırabilir umudu ile hareket edilmektedir. Ancak bunların tamamı beyhude çabalardır. 
  • Gerçekte ise ortada ne nöbet diye bir sistem ne nöbet listesi ne de böyle bir listeyi yapan herhangi biri yoktur. 
  • Buradaki ‘nöbet tutulurdu’ sözleriyle, ayrıca camiamızda sanki özel bir disiplin ve özel bir uygulama varmış imajını oluşturabilmek ve bunu da sözde örgüt hiyerarşisinin bir parçasıymış gibi yansıtmaya çalışmaktırlar. Oysa ki nöbet kelimesinin çağrıştırdığı ‘askeri nöbet uygulaması’ askeri birliklerde silahlı ve özel eğitimli kişilerin yaptığı bir uygulamadır. Camiamızda böyle bir askeri nizam ve nöbet sistemi ise asla olmamıştır ve hiç kimsenin de böyle bir donanımı ve böyle bir eğitimi de yoktur. Ve zaten buna hiçbir ihtiyaç da yoktur.
  • Beril Koncagül ifadesinde bayan arkadaşlarımızın sözde nöbet tuttuklarından bahsederken, nöbet kavramının karşılığı olarak onların ‘yalnızca eve misafirliğe geldiklerinden’ bahsetmektedir ve bu şekilde hiçbir dayanağı, mantığı, anlamı olmayan bir suçlamada bulunmaktadır. Açıktır ki bunun da hiçbir inandırıcılığı yoktur.


18- Beril Koncagül’ün, “Oy Kullananlar Resim Çekmek İçin Götürülürdü. Orada Her Şey Propaganda Amaçlıdır” İddiaları Gerçek Dışıdır

Beril Koncagül, ‘arkadaş camiamızda sözde oy kullanılmadığı ama buna rağmen propaganda amaçlı oy kullanma fotoğrafları çektirildiği’ şeklinde GERÇEK DIŞI BİR İDDİADA BULUNMAKTADIR. 

  • Davamızda yargılanan sanıklar arasında oy kullanma davranışına dair bir tablo yapıldığında iddia edildiği gibi hiçbir özel düzen olmadığı, sistematik bir oy verme ya da vermeme durumunun bulunmadığı, herkesin kendi iradesiyle, farklı şekilde hareket ettiği kesin ve net bir şekilde görülmektedir.
  • Oy kullanmak vatandaşlık hakkıdır ve tercih kişilerin kendisine aittir. Adnan Oktar davasındaki tüm sanıklar da kendi iradeleriyle istedikleri gibi oy kullanmışlardır. Çeşitli sebeplerle kullanmayan olmuşsa da bunlar da istisnai durumlardır. Arkadaşlarımızın çok büyük bir çoğunluğu her seçimde oyunu kullanmıştır.
  • Beril’in bu iddiasına davaya ilişkin iddianamede de yer verilmiştir. Ancak burada da hatalı ve eksik bir tespit yapılmış; tüm seçimlerde oy verenler adeta yok sayılmış, ilgili bölüm boş bırakılmıştır. Farklı ilde bulunmasına rağmen ikamet adresine dönerek oy verenler yok sayılmış, hasta olan ya da mazereti bulunanlar dikkate alınmamıştır. Bu konu da basın tarafından gündem yapılarak, sözde ‘bir talimat gereği oy kullanılmadığı’ şeklinde aleyhte bir algı oluşturulmak istenmiştir. Ancak bu nafile bir çabadır. Çünkü resmi kayıtlarla böyle bir durumun söz konusu olmadığı kesin olarak sabittir.
  • Beril’in bu ifadesi ile, ‘oy kullanırken fotoğraf çektirmek’ de sanki bir suçmuş gibi gösterilmeye çalışılmıştır. Ancak bu, bütün Türkiye’nin yaptığı, son derece doğal bir davranıştır. 
  • Sanatçılar, siyasiler, gençler ve halkımızın her kesiminden çok geniş bir kitle oy verme sırasında fotoğraf çektirmekte ve bunu yayınlamaktadırlar. Hatta medya kuruluşları da oy verme merkezlerine sabahın en erken saatlerinde giderek tüm bu oy verme işlemlerini kamera ile çekmekte ve oyların sayıldığı saatler, hatta akabindeki haftalar boyunca bu görüntüleri TV kanallarında yayınlamaktadırlar.
  • Ayrıca internet ve sosyal medya kullanımının son derece yaygın olarak kullanıldığı bir çağda, insanların her gün her öğün yemekte yedikleri yemeklerin fotoğraflarını bile sosyal medyadan tüm dünyayla paylaştıkları bir ortamda, kuşkusuz ki oy vermek gibi önemli bir güne dair bir hatıra resmi paylaşmaktan daha doğal ve normal bir şey yoktur.
  • Ayrıca tüm siyasiler, sanatçılar, basın mensupları, gençler paylaştıkları oy verirken ki fotoğraflarıyla hangi partiye destek verdiklerini göstermeyi de amaçlarlar. Bu da son derece olağan ve halkımızın büyük bölümünün uyguladığı bir davranış şeklidir. Dolayısıyla bizim arkadaş camiamızın da oy kullanmalarına dair tüm paylaşımlarında Sn Cumhurbaşkanımıza olan desteklerini belirtmelerinde hiçbir farklı amaç ve hiçbir sakınca da yoktur.
  • Beril Koncagül’ün bu iddiaları kendisine özel olarak söyletilmiştir, ancak camiamızdaki davranışların propaganda amaçlı olduğu iddiası asla doğru değildir. Bizler propaganda için veya değil, Allah’ın rızasını, sevgisini ve takdirini kazanmak için yaşayan insanlarız. Zaten Beril de bu gerçeğe en yakından şahit olmuş insanlardan biridir.


19- Beril Koncagül’ün, “İnşaAllah MaşaAllah Sözlerindeki ‘A’ Harfinin Sözde Talimatla Büyük Harf ile Yazdırıldığı” İddiası Doğru Değildir

  • Öncelikle aynı hafta içerisinde ifade veren ve her ikisi de etkin pişmanlıktan yararlanmış olan Ece Koç ve Beril Koncagül’ün her ikisi de, bu konuda birebir ağız birliği yaparak aynı şablon ifadeyi tekrarlamak zorunda bırakılmışlardır.
  • İnşaAllah ve MaşaAllah kelimeleri Kuran ayetlerinde geçen ifadelerdir. İnşaAllah kelimesi “Eğer Allah dilerse” anlamını taşırken, MaşaAllah kelimesi de “Allah’ın dilediğidir, Allah’ın dilediği şeydir” anlamına gelmektedir. Kuran’da bu ifadeler şu ayetlerde geçmektedir:

Ancak: “Allah dilerse” (inşaAllah yapacağım de). Unuttuğun zaman Rabbini zikret ve de ki: “Umulur ki, Rabbim beni bundan daha yakın bir başarıya yöneltip-iletir.” (Kehf Suresi, 24)

“Bağına girdiğin zaman, ‘MaşaAllah, Allah’tan başka kuvvet yoktur’ demen gerekmez miydi? Eğer beni mal ve çocuk bakımından senden daha az (güçte) görüyorsan.” (Kehf Suresi, 39)

  • Ayetlerden de anlaşılacağı gibi, ‘inşaAllah’ ve ‘maşaAllah’ kelimeleri zaten Kuran ayetleri gereği, Allah’ı yüceltmek amacıyla her Müslümanın söylemesi gereken sözlerdir. Allah Kuran ayetleri ile tüm Müslümanlara bu ahlakı emretmiştir. 
  • Dolayısıyla Allah’ı yücelten bu kelimeler talimatla söylenmez, vicdanla söylenir. 
  • Nasıl ki namaz kılan bir insana, “Neden namaz kılıyorsun?” denmezse, “İnşaAllah”, “MaşaAllah” kelimelerini söyleyen bir kişiye de “Neden söylüyorsun?” denmez. Bu bir ibadettir ve kişinin kendi vicdanı ile Allah arasındadır.
  • İnşaAllah ve MaşaAllah kelimelerinde geçen ‘Allah’ın adının ilk harif olan A harfinin talimatla büyük harf ile yazıldığı’ iddiası ise, Allah’a, Kuran’a, dine inancı olan, sevgisi, saygısı olan her insanın doğal olarak içinden gelerek düşünüp yapabileceği çok normal bir davranıştır.
  • Bizler sevdiğimiz insanlara hürmet eder, sevgi duyar ve bu sevgi ve saygımızı her fırsatta en mükemmel şekilde ifade etmeye çalışırız. Dolasıyla elbette ki bizleri Yaratan, bizleri Sonsuz Seven, Sonsuz Güzel Ahlaklı Rabbimiz’in Yüce İsmini zikrederken de, bu ahlakımızla kıyas olmayacak şekilde ‘yüksek bir saygı anlayışı’ içerisinde oluruz. Dolayısıyla da Allah’ın isminin başındaki A harfinin dünyanın her yerindeki her Müslümanın yaptığı gibi büyük harfle yazılması da, bir Müslümanın ahlakının en doğal yansımalarındandır. Bunun için kimseye talimat verilmesi söz konusu dahi olamaz ve olmamıştır da.
  • Hiç kimse hiç kimsenin inanç özgürlüğüne karışamaz ve din de talimat ile yaşanmaz. Bu nedenle bizim arkadaş camiamızda da böyle bir yaklaşım asla söz konusu değildir ve olamaz da.
  • Ayrıca Müslümanlığı hiç bilmeyen insanlar için dahi bu, daha ilk okul yıllarında öğrenilen temel bir dilbilgisi kuralı ve bir dil uygulamasıdır. İlkokul çocukları dahi okuldaki din derslerinde Allah’ın isminin başındaki A harfinin büyük yazılması gerektiğini öğrenir, bilir ve bunu uygularlar.
  • Camiamızın ‘bir sevgi ortamı olduğunu’ anlayamayan insanlar, sevgi dışında başka bir amaçla bir araya geldiğimiz yalanını empoze etmeye çalışanlar, aramızdaki her konuyu “Tüm bunlar talimat ile yapılıyor”şeklinde soğuk ve sevgisiz bir mantığa bağlamaya çalışmaktadırlar. Tutuklanma, cezaevine gönderilme ve iftiraya uğrama korkusunda olan Beril Koncagül de mahkemede bu tür ifadeleri söylemek zorunda kalmıştır.
  • Oysa Beril Koncagül de çok iyi bilmektedir ki, sevgiyle ve vicdanla yapılan amelleri talimata bağlamak asla mümkün olamaz.


20- Beril Koncagül’ün, “Nezarethanede Sözde Kendisine Baskı Yapıldığı” İddiası Gerçek Dışıdır

Beril Koncagül polis operasyonu sonrasında gözaltında nezarethanede tutulduğu sırada, ‘polise nasıl ifade vereceği konusunda, yanında bulunan arkadaşları tarafından sözde kendisine baskı yapıldığını’ iddia etmiştir.

  • Bu, sözde ‘bir örgüt varmış algısı oluşturmak için’, husumetli bazı müştekiler tarafından kurgulanmış ve diğer müşteki ve etkin pişmanlara yine zorla söylettirilmiş bir ifadedir. Somut gerçeklerle baştan sona çelişmektedir.
  • Zira Beril Koncagül gözaltına alınmış ve 6 ay cezaevinde kalmış biri olarak bu iddianın gerçek olmadığını en iyi bilen kişilerden biridir.
  • Öncelikle, polis sorgusunda herkese çok farklı sorular sorulmuştur. Dolayısıyla önceden tembihlenmek gibi bir ihtimal zaten söz konusu olabilecek bir durum değildir.
  • Dahası, bir kişi sorguda ne cevap vereceği konusunda tembihlense bile, sorgu sırasında polis memuruyla başbaşadır, devletin güvencesi altındadır. Hür iradesiyle her türlü bilgi verme hürriyetine sahiptir. Bu nedenle, bu son derece boş ve mesnetsiz bir iddiadır. Delili olmadığı gibi, bir mantığı da yoktur.
  • Beril Koncagül emniyette ilk verdiği ifadesinde arkadaş camiamıza iftira atmayı kabul etmemiş, bundan dolayı da tutuklanmış ve 6 ay boyunca da cezaevinde kalmıştır. Ancak kendisine yapılan baskılar ve cezaevinde yaşadığı dayanılması çok zor güçlüklerden sonra, 6 ayın ardından etkin pişmanlıktan yararlanma kararı alarak, kendisinden söylemesi istenen tüm iftiraları tekrarlayarak tahliye olmuştur. Dolayısıyla ilk emniyet ifadesi ile etkin pişmanlık ifadesi birbirinin tamamen zıttı olduğu için, Beril “Tüm bunlar emniyette bana sanıklar tarafından yapılan baskı ile söylettirildi” şeklinde yalan beyanda bulunmak durumunda kalmıştır.
  • Zire aksi takdirde polis ifadesinde sevgi ve saygıyla bahsettiği Sn Adnan Oktar ve arkadaşları hakkında, daha sonraki etkin pişman ifadesinde söyledikleri arasındaki çelişkilere ve zıtlığa başka türlü açıklama getirebilmesi mümkün olmayacaktı. Bu nedenle böyle bir iftira ile bu beyanı vermiştir.
  • Beril Koncagül’ün grup üyelerinin sözde polise nasıl ifade edecekleri, cezaevinde nasıl hareket edecekleri konusunda uyarıldıkları iddiası da gerçek dışıdır.
  • Camiamız hiçbir suça karışmamıştır, camiamızdaki herkes tertemiz Müslümanlardır. Örtbas edilecek, gizlenecek bir yönümüz bulunmadığı için, kimseyi tembihlemeye, herhangi bir suçu örtmeye ihtiyacımız bulunmamaktadır.
  • Ayrıca Beril Koncagül emniyette gözaltında olduğu süre boyunca, yan yana sadece iki koğuşun bulunduğuküçük bir nezarethanede kalmıştır. Nezarethanenin hemen dışında 24 saat polis memurları nöbet tutmaktaydı ve nezarethane sürekli kamera ile gözetim altındaydı. Dolayısıyla, Beril Koncagül’e herhangi birinin baskı yapması, ifadesi hakkında onu yönlendirmesi gibi bir durum söz konusu bile değildir. 
  • Ayrıca kamera kayıtlarında da sabit olduğu üzere Beril Koncagül emniyette kaldığı süre boyunca arkadaşları ile birlikte son derece neşeli ve rahat bir tavır sergilenmiştir. 
  • Nezarethanede bulunduğu 8 gün boyunca defalarca arkadaşlarına sarılmış, sevgi göstermiş, iltifatlar etmiş, espriler yapmış, ikramlarda bulunmuştur.
  • Ayrıca nezarethanede olduğu sürenin hemen ilk günlerinde annesi kendisine etkin pişmanlıktan yararlanması için bir avukat göndermiş ve onunla kendisine haber yollamıştır. Beril Koncagül de yine kendi özgür iradesiyle bu avukat ile görüşmüş, ancak etkin pişmanlıktan yararlanması için yapılan teklifi reddetmiştir. Ayrıca bu avukat ile de annesine geri bir haber yollamış, ‘kimseye iftira atmayacağını ve bir daha böyle bir teklifte bulunursa, ömür boyu kendisiyle görüşmeyeceğini’ iletmiştir.
  • Ardından da bu durumu nezarethanedeki diğer arkadaşlarına bizzat kendisi gelip anlatmıştır. Hatta arkadaşları da annesine o şekilde yaklaşmasının doğru olmayacağını, onun bir anne olduğunu, sevgiyle yaklaşmanın daha doğru olacağını’ anlatarak cevap vermişlerdir. Tüm bu konuşmalar ve avukat görüşmesi de emniyetin güvenlik kameraları kayıtlarından kolaylıkla tespit edilebilir.
  • Bunun yanı sıra nezarethanenin müdürü de birkaç kez Beril ile ayrı olarak özel görüşme yapmış, ancak şu an 9 yıldır sözde esaret altında olduğunu iddia eden Beril Koncagül, bu görüşmede de iftira atmayı ve etkin pişman olmayı kabul etmemiştir.
  • Hatta tam tersine, tüm suçlamaların asılsız olduğunu söyleyerek hem Sn Adnan Oktar, hem de arkadaşlarımızdan asla rahatsız edici hiçbir tavır görmediğini, asla örgüt diye bir yapılanma olmadığını dile getirmiştir.
  • Emniyette kaldığı süre boyunca günlük olarak yapılan sağlık kontrolü taramalarında da hastaneye gidip gelirken, sağlık kontrollerinde de böyle bir baskı ve esaretten bahsetmemiştir.
  • Yolda basın mensupları defalarca kendisine mikrofon tutmuşlardır ve Beril yine böyle bir iftirada bulunmamıştır. Nitekim TV ve yazılı basına yansıyan görüntülerinde de kendisinin bu süreçte dahi ne kadar rahat ve neşeli olduğu kolaylıkla görülebilir.


21- Beril Koncagül’ün, “Çağlayan Adliyesi’nde Kendisine Sözde Baskı Yapıldığı” İddiası Gerçek Dışıdır

  • Beril Koncagül, Çağlayan Adliyesi’nde bir arkadaşımıza, ‘mahkemeye çıktıktan sonra tutuklanmayacak olursa teyzesinin yanına gideceğini’ söylediğini ve bunun üzerine de onun kendisini ‘sözde tehdit ettiğini’ iddia etmiştir. Oysa Beril’in bu iddiası baştan sona gerçek dışıdır, bu veya buna benzer hiçbir konuşma asla olmamıştır.
  • Hatta tam tersine Beril de camiamızda hiçbir suç işlenmediğini çok iyi bildiği ve bir kumpas yapıldığından da habersiz olduğu için, tutuklanma ihtimalini aklına hiç getirmemişti. Dolayısıyla daadliye çıkışında yine arkadaşları ile birlikte olma planları yapıyordu.
  • Ayrıca zaten Beril Koncagül, annesi ve teyzeleri ile sıklıkla görüşen, sık sık onlarda kalan, onları da bizim arkadaşlarımızın evine kendisini sık sık davet eden, ailesiyle çok sıcak bağlantı halinde bulunan biridir. Dolayısıyla, teyzesine gidecek olmasından daha normal ne olabilir. Ve bu konuda da arkadaşlarımız zaten asla kendisine bir yönlendirme yapmazlar. Beril kendi kararlarını kendi insiyatifiyle veren bir insandır.
  • Kaldı ki 11 Temmuz 2018 günü sabahı, Beril zaten arkadaşları ile birlikte teyzesinin evinde kahvaltıda iken, polisler bu eve gelmiş ve onu oradan gözaltına almışlardır. 
  • Dolayısıyla arkadaşlarımızın, Beril’in iddia ettiği gibi kendisinin ‘ailesiyle görüşmesini engellemek istedikleri’ iddiası, tümüyle gerçek dışı bir beyandır.
  • Sn Adnan Oktar’ın adını vererek kendisini böyle bir konuya karıştırması da yine aynı şekilde çok mantıksızdır. Çünkü Sn Adnan Oktar Beril’in ailesiyle bizzat tanışmakta ve kendilerini hem çok sevip hem de çok saygı duymaktadır.
  • Ayrıca şunu da unutmamak gerekir ki, Sn Adnan Oktar ve arkadaşlarımız sevgiyi savunan ve sevgi ortamında yaşamayı hedefleyen insanlardır. Asla baskı ile hareket eden insanlar değildirler. Bu tarz zorlamama ve baskılarla özlemini duyduğumuz sevgi, saygı, huzur güzellik ortamının oluşmayacağı açıktır. Böyle bir uygulamaya sevgi dolu insanlar değil, gergin, huzursuz mutsuz insanlar oluşur. Bizler böyle negatif bir ortamdan kaçarak birbirimizin yanında huzur bulmaya sevgi bulmaya geliyoruz. Kendi elimizle, içerisinde bulunduğumuz güzellik ortamını yıpratacak bir çalışma içerisinde olmayacağımız da çok açıktır.
  • Dolayısıyla Beril’in bu iddiaları da baştan sona asılsızdır.


22- Beril Koncagül’ün, “Cezaevinde 8 Kişiden Baskı Gördüğü” İddiası Gerçek Dışıdır

Beril Koncagül Yenişehir – Bursa Cezaevi’nde, ‘arkadaş camiamızdan olan diğer 8 sanıktan güya baskı gördüğü’ şeklinde gerçek dışı bir beyanda daha bulunmuştur. Ancak bu iddiasının geçersizliği her yönden ispatlanmış durumdadır.

  • Yine her gün sabahları cezaevi yönetimine verilen dilekçelerde de, iddia ettiği bu hayali baskı konusunu dile getirebilirdi. Üstelik diğer koğuşlardaki sanıkların bu dilekçeden haberleri bile olmazdı. Beril bu şekilde hemen etkin pişmanlık sürecini başlatabilirdi. 
  • Ancak aradan 6 ay geçmiş, Beril bu yöndeki tüm imkanlarını geri tepmiş ve hiçbir girişimde bulunmamıştır. Çünkü bizlerle görüştüğü süre boyunca camiamızdan yana en ufak bir kötülük görmemiştir. Ve bu süreçte de hala, önceki yıllarda da olduğu gibi, hem Sn Adnan Oktar’a hem de tüm arkadaşlarımıza büyük bir sevgi duymaktadır. 
  • Ayrıca Yenişehir cezaevinde diğer sanıkların bir başka koğuştaki kişilere baskı yapmaları asla mümkün değildi. Çünkü aralarında 50 metrelik demir duvarlar vardı.
  • Aynı zamanda da avlunun her köşesini eksiksiz olarak gören bir kamera sistemi mevcuttu. Burada agresif bir bağırma çağırma bile olsa kameralar ve güvenlik memurları tarafından fark edilirdi. 
  • Ayrıca Yenişehir Cezaevi sadece 200-250 kişiyi barındıran, küçük bir cezaevidir. Ve buradaki arkadaşlarımızın tutuklu bulundukları hücrelerin önünde de, o koridorda nöbet tutan memurlar bulunuyordu. Burada Beril Koncagül’e karşı bir baskı veya tehditkâr bir ses tonu ya da bağırma olsaydı, bu da yine ceza infaz memurları tarafından mutlaka duyulurdu ve gerekli müdahale de yapılırdı. Ancak böyle bir olaya da asla kimse şahit olmamıştır.
  • Beril Koncagül’ün ‘Yenişehir Cezaevi koridorlarında telefonda görüşürken sözde diğer sanıklardan baskı gördüğü iddiası’ da asla doğru değildir ve teknik olarak da böyle bir şey yine mümkün değildir.
  • Öncelikle bilindiği gibi bu koridorlarda da baştan sona çok sayıda ceza infaz memuru ve bunun yanı sıra yine her yeri gören ve kaydeden kameralar mevcuttur. 
  • Cezaevi memurları, özellikle de telefon konusundaki ilgili memurlar sanıkların birbirleri ile görüştürülmemesi hususunda son derece titiz, hatta baskıcı davranmışlardır. 
  • Bu yönde gerekli tedbirleri şu şekilde uygulamışlar; tutuklu sanıkların arasında en az 4- 5 metre mesafe kalacak şekilde boşluk bıraktırmış, birbirleri ile konuşmalarını engellemiş, telefon görüşmeleri süresince devamlı olarak yakınlarında ve başlarında bulunmuşlardır.
  • Tüm bunlar Yenişehir Cezaevi telefon kayıtları ve görüntüleri incelendiğinde açıkça görülebilecektir ve bu da, Beril’in tüm bu iddialarını kökten çürüten en somut delildir.
  • Açıktır ki Beril Koncagül ‘neden 6 ay hapiste kalıp sonra itirafçı olduğu’ konusuna bir açıklama getirebilmek için bu asılsız iddiaları öne sürmüştür.
  • Ayrıca bu dönemde Beril Koncagül’ün yanında koskoca bir cezaevi yönetimi de vardı. Cezaevi yönetimi, ilk günden itibaren orada tutuklu bulunan arkadaşlarımızı etkin pişmanlığa teşvik etmiş, “Biz, siz ne isterseniz yaparız, konuşun, kurtulun” tarzında bir yaklaşım sergilemiştir. Hatta istendiği takdirde kişileri tek olarak ayrı koğuşa alabileceklerini, diğer sanıklarla tüm bağlantıyı kesebileceklerini, hiç görüştürülmeyeceklerini de sık sık belirtmişlerdir. Buna rağmen Beril Koncagül cezaevine arkadaşlarımızdan tamamen ayrı bir koridorda tutulma talebinde bulunmamış ve cezaevinde tam 6 ay kalmıştır. 
  • Zira cezaevi yönetimi tutuklu bayan sanıkları ilk 2-3 hafta içerisinde müdür, İdare Memuru ve bir de kıdemsiz infaz koruma memurunun olduğu yani sadece erkek memurların bulunduğu bir odada, aynı emniyette olduğu gibi tek başlarına ayakta sorguya çekmişler ve itirafçı olmaları için teşvik ederek baskı yapmışlardır. Bu aşamada Beril’in kendisiyle aynı koğuşta olmayan ve TUTUKLU BULUNAN 8 kişiden koktuğunu, baskı gördüğünü iddia etmesi akıl ve mantık dışıdır.
  • Ayrıca Beril Koncagül ve onunla aynı koğuşta bulunan ve birlikte etkin pişman olmaya karar verdiği Çağla Çelenlioğlu, etkin pişmanlık süreci başladıktan sonra savcılığa giderek 1 hafta ifade vermiş, sonra tekrar Yenişehir Cezaevine dönerek aynı koğuşta bir süre kalmışlardır. Bu anlarda artık etkin pişman oldukları belli olmasına ve diğer tutuklu sanıklarla yan yana koğuşlarda kalmalarına rağmen onlardan hiçbir şekilde baskı görmemiş tehdit almamışlardır. Buna da cezaevi çalışanları ve memurları şahittir. 
  • Dolayısıyla 6 ay boyunca Beril’in eline etkin pişman olması için defalarca fırsat geçmiştir. Her aşamada istese şikayetçi olabilir, şu an ortaya attığı tüm iftiraları o zaman da dile getirebilirdi. Ancak bu beyanlarının hiçbiri doğru olmadığından, herhangi bir girişimde bulunma ihtiyacı da duymamıştır.
  • Ancak, ne zaman ki etkin pişman olması için kendisine baskı unsuru olarak gönderilen avukatlar, Beril’in en az 40 yıl tutuklu kalacağı ve cezaevinden çıkabilmesi için tek çözümün etkin pişman olması olduğu konusunda onu ikna etmişlerdir, o zaman Beril bu gerçek dışı ve şablon olarak kendisine verilen beyanları tek tek ifadesinde sıralamak durumunda kalmıştır.
  • Yoksa Beril Koncagül, o tarihe kader arkadaş camiamızı çok seven ve bizlerden yana hiçbir rahatsızlığı da olmayan bir insandır.


23- Beril Koncagül’ün, “Cezaevinde Adnan Oktar’ın Avukatlarından Sözde Baskı Gördüğü ve Tehdit Edildiği” İddiası Gerçek Dışıdır

Beril Koncagül, 6 ay boyunca cezaevinde kalmış ne gözaltındaki ifadesi sırasında ne de daha sonra cezaevindeyken etkin pişmanlıktan yararlanmamış, polise ve savcılığa Sayın Adnan Oktar ve camiamız aleyhinde tek bir söz bile söylememiştir. Bilakis, müştekiler aleyhinde beyanları olmuş, hatta Savcılığa şikayette bulunmuştur.

Tahliyesinin ardından bu çelişkiyi gidermek amacıyla, “kendisine güya cezaevindeyken bazı sanık avukatları tarafından baskı yapıldığını, bu avukatların güya kendisine Sayın Adnan Oktar’dan talimatlar taşıdıklarını, kendisini tehdit ettiklerini bu nedenle uzun süre itirafçı olamadığını” iddia etmiştir.

  • Oysa ki Beril Koncagül hiçbir zaman Sn Adnan Oktar’ın avukatlarından bir baskı görmemiş veya bu avukatlar aracılığıyla Sayın Adnan Oktar’dan bir talimat almamıştır. Ancak, bazı husumetli müştekilerin ve onların kullandıkları avukatların baskılarıyla "dayatılmış itirafçı" olana kadar “neden 6 ay bekledin?” sorusuna bir yanıt olması için bu senaryoyu öne sürmektedir. Ancak tüm delilleriyle de açıklandığı gibi bu iddiasının gerçek dışı olduğu aşikardır.
  • Söz konusu iddianın tutarlı hiçbir yanı olmadığı gibi, tüm bunlar gerek Sn Adnan Oktar gerekse dosyada müdafilik görevi yapan avukatlarımıza yönelik yapılmış bir iftira mahiyetindedir. Sayın Adnan Oktar hiçbir avukatına Beril Koncagül’ün “itirafçı” olmaması yönünde talimat vermemiştir. Zira Sn Adnan Oktar kimseye talimat veren bir insan değildir ve ayrıca Beril’in ne yapacağı konusunda da bir yönlendirme yapması hiçbir şekilde asla söz konusu bile değildir.
  • Beril tutuklandıktan sonra, ilk 1 ay neredeyse hiçbir avukat görüşünün olmadığı, tehdit olarak ismini verdiği avukatların ise, ancak aylar sonra kendisini ziyaret ettiği cezaevi kayıtlarında mevcuttur. Dolayısıyla sadece bu kesin gerçek dahi Beril’in bu iddiasını kökten çürütmektedir.
  • Daha da önemlisi Beril’in tüm bu gerçek dışı iddialarda bulunduğu dönemde, Sn Adnan Oktar’ın müdafileri ile yaptığı tüm cezaevi görüşmeleri, iddianame açıklanana kadar İstanbul 3. S. C. Hakimliği’nin 2018/4825D. iş sayılı kararı ile kayıt altına alınmaktaydı. Sn Adnan Oktar avukatlarıyla özel bir görüşme yapamıyor, cezaevinin ve savcılık makamının denetimindeki özel kamera kayıtları altında ve çok kısıtlı sürelerde, memurların gözlemi altında avukatlarıyla bağlantı kurabiliyordu.
  • Ki bu görüşmelerin tamamının kayıtları da halihazırda mahkeme huzurundadır. Bunlar arasında da Beril Koncagül hakkında böyle bir konuşma asla yer almamaktadır.
  • Sn Oktar’ın müdafileri ile yaptığı bu görüşmeler haftada sadece iki gün ve ikişer saat süreyle kısıtlanmış olup görüşme gibi, görüşme esnasında karşılıklı verilen evraklar da kayıt altına alınmakta ve tüm görüşme cezaevi infaz memurlarının gözetiminde yapılmaktadır. Tutulan tüm bu sesli, yazılı ve görüntülü kayıtlar düzenli olarak cezaevi komisyonu tarafından incelemekte ve savcılık bilgilendirilmektedir. Böylesi bir ortamda Sayın Oktar’ın herhangi bir suç unsuru oluşturacak bir söylemde bulunması hatta bu yönde bir ima yapması dahi olanaksızdır.
  • Bu kayıtlar incelendiğinde, Sayın Adnan Oktar’ın avukatları aracılığıyla Beril Koncagül veya başka birine herhangi içerikte bir mesaj göndermediği görülecektir. Bu önemli gerçek de Beril’in bu gerçek dışı iddialarını yine kesin olarak geçersiz hale getirmektedir.
  • Ayrıca, Sn. Adnan Oktar’ın cezaevi görüşme kayıtları incelendiği takdirde, eminiz ki; Beril Koncagül’e yönelik bir tehdit veya öfke duyduğuna dair bile tek bir söylemde bulunmadığı, tam tersine onu ne kadar çok sevdiğini belirttiği, onun moralini yüksek tutması ve sağlığına çok dikkat etmesi gerektiği yönünde açıklamalarda bulunduğu görülecektir.
  • Bu konuyla ilgili önemli bir husus ise, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın savunma haklarının ellerinden alınmasının sağlanmaya çalışılmasıdır. Sn. Adnan Oktar’ın ve arkadaşlarımızın avukatları sık sık “örgüt avukatı” olarak gösterilmeye çalışılmakta, bu tür iftiralarla onların da tutuklanmaları hedeflenmektedir. Bu nedenle bu tür zel hazırlanmış ifadeler etkin pişmanlara söylettirilmektedir.
  • Beril Koncagül annesi 2018 yılının Eylül ayının hemen başında, ona kendi yaşadığı şehir olan Adana’dan bir avukat tutup göndermiştir. Beril Koncagül ailesinin yolladığı bu avukatı ile daha ilk günlerden itibaren istediği gibi görüşmüş, konuşmuş, dava süreci ile ilgili defalarca özel olarak konuşma fırsatı bulmuştur. Bu süreç içerisinde defalarca etkin pişman olacağını dile getirme seçeneği varken bunu tercih etmemiştir. Bu noktada cezaevinin etkin pişman olan kişiye her türlü yardımı yapacağı, kolaylık sağlayacağı bilgisi de kendisine verilmiş olmasına rağmen bu seçeneğe yönelmemiştir.
  • Ancak Beril mahkemede verdiği ifadesinde bu avukatın bizimle bağlantısı olduğunu iddia etmiştir ki, bu da tamamen uydurma ve gerçek dışı bir beyandır.
  • Ayrıca cezaevinde bulunan her tutuklu sanık gibi, Beril Koncagül’ün kendisine gelen avukatla görüşme ya da görüşmeme seçeneği her zaman mevcuttu. Ve buna diğer tutukluların karışması asla söz konusu olamazdı. Nitekim Beril Koncagül etkin pişmanlık sürecine girmeden önceki 6 ay boyunca istediği zaman gelen avukatla dilediği görüşmüş ya da görüşmemiştir. Bu da yine avukat görüş kayıtlarında mevcuttur.
  • Eğer bir baskı olsaydı Beril Koncagül’ün avukatlarla görüşmeyi istediği zaman reddetmesi ve görüşe gitmemesi gibi bir durum olamazdı. Sürekli çıkması mecbur bir konumu olurdu, ki bu hiçbir zaman olmadı.
  • Cezaevindeki sisteme uygun olarak, memurlar gelip hücrenin küçük kapağını açarak “avukat görüşü olduğunu” söyler ve tutuklu kişiye “Çıkacak mısın?” diye sorar. Bu noktada kişi “çıkmayacağını” ifade ederse, kimse “Niye çıkmadın?” ya da “Niye çıktın?” diye soramaz. Çünkü diğer tutuklular ayrı hücre tipi koğuştadırlar, dolayısıyla onların bu duruma müdahale etmeleri ya da engel olmaları gibi bir durumları asla söz konusu olamazdı. 
  • Ayrıca Yenişehir Cezaevi’nde avukat görüş odaları 2 adettir ve iki taraftan da görülebilecek gibi camdan oluşmaktadır. Genellikle her avukat geldiğinde 1. ya da 2. müdürler avukat görüş yerinin yanından geçerek görüşte bulunan kişilerin durumunu kontrol etmekte ve o çevrelerde gezerek onları izlemekteydiler. Aynı şekilde o dönemde baş memur olan görevli kişi de yine avukat görüşlerinde bizzat pencereden bakarak içerideki tutuklu kişilerin durumunu sık sık denetlemektedir.
  • Beril Koncagül de, Yenişehir Cezaevi’nde hem ailesinin ona göndermiş olduğu kendi avukatıyla hem de diğer tüm avukatlar ile yaptığı görüşmelerini tamamen camdan oluşan bu odalarda yapmıştır.
  • Yine avukat görüş odaları konum itibariyle tüm memurların dolaplarının karşısında yer almaktadır ve hemen yanı başlarında mutlaka en az 3-4 memur oturarakavukat odasını rahatlıkla gözlemlemektedir. Bu noktada bir tehdit ya da istenilmeyen bir durum olsa,hemen kişi kapıyı açarak memurlara ulaşabilir. Kapı kilitli değildir ve odaya iki yönden giriş vardır. Her iki kapıdan da memurlara ulaşabilir. 
  • Diğer tarafta da sabit bilgisayar başında duran bir başka memur mevcuttur. Küçük bir yer olması itibariyle, avukat görüşüne çıkmış olan tutuklu kişi sadece sesini azıcık bile yükseltse, memurlar bunu hemen fark edip müdahale edecek durumdadırlar. 
  • Ayrıca, Beril’in Yenişehir cezaevinde tutuklu olduğu dönemde her ay Beril’in de koğuşuna Avrupa Birliği Bağımsız İzleme Kurulu’ndan yetkili kişiler geldi ve ceza infaz memurları yanlarında olmadan kendisiyle görüştüler. Bu kişiler her ay her koğuşa gitmedikleri halde bu davanın sanıkları ile yakından ilgilendiler. Cezaevi sürecinde de ilk andan itibaren zor, tehdit ve baskı gördüğünü iddia eden Beril Koncagül çok rahatlıkla bu kişiler aracılığıyla da bir girişimde bulunabilirdi ama gerek duymadı.
  • Tüm bunlara ek olarak bu süreç boyunca Beril ailesiyle, ağabeyi ile sürekli bağlantıdaydı. Altı ay boyunca bir sorun yaşıyor olsaydı, bunu ailesine de ilettiği takdirde onlar da hemen bir girişimde bulunur ve ona yardımcı olurlardı.


24- Beril Koncagül’ün, “Cezaevini Değiştirmek İstediği, Ancak Buna İzin Verilmediği” İddiası Gerçek Dışıdır

  • Beril Koncagül ifadesinde güya kendince bir kurtuluş olarak gördüğü için Yenişehir cezaevinden Adana’da bir cezaevine sevkini istediğini; ancak cezaevi müdürünün “Adana’da kadın cezaevi yok” dediğini ve bu nedenle oradan ayrılıp uzaklaşamadığı iddia etmektedir. Oysa Beril’in bu beyanı da doğru değildir.
  • Adana Karataş’ta kapalı bir kadın cezaevi vardır. Ve bu da Yenişehir Cezaevi Müdürü’nün de çok iyi bileceği ayrıca Beril Koncagül’ün de herhangi bir şekilde veya ailesi kanalıyla da kolayca teyit edebileceği bir bilgidir.
  • Şu anda sözde baskı altında kaldığı için altı ay boyunca Yenişehir cezaevinde kaldığı ve 6 boyunca da bu yüzden etkin pişman olmadığı iddialarını destekleyebilmek için bu şekilde gerçek dışı bir beyanda bulunmaktadır. Ancak Beril’in diğer beyanları gibi, bu iddiasının geçersizliği de somut delillerle ortadadır.


25- Beril Koncagül’ün “Cezaevinden Sn Adnan Oktar’a ve Arkadaşlarımıza Yazmış Olduğu Sevgi ve Özlem Dolu Mektupların Kendisine Sözde Zorla Yazdırtıldığı” İddiası Gerçek Dışıdır 

Beril Koncagül “Cezaevinden yazdığım mektupları zorla yazdım” demiş ve bu mektupları yazması için, sanık avukatları tarafından kendisine baskı yapıldığı gerçek dışı iddialarda bulunmuştur. 

  • Beril Koncagül hem Sn Adnan Oktar’a hem de farklı cezaevlerinde bulunan birçok arkadaşına çok sayıda sevgi ve özlem dolu mektuplar yazmıştır.
  • Aynı şekilde arkadaşlarından da kendisine yazılmış birçok mektup gelmiştir.
  • Bununla birlikte ne Koncagül’ün yazıp gönderdiği ne de Koncagül’e gelen mektupların hiçbirisinde en ufak şiddet, tehdit, şifre veya herhangi bir suç unsuru bulunmamaktadır.

BERİL KONCAGÜL’ÜN 16.09.2018 TARİHİNDE AYŞE KOÇ’A YAZDIĞI SEVGİ DOLU MEKTUBU


BERİL KONCAGÜL, DENİZ TANIK VE TÜLİN MARANGOZOĞLU’NA YAZDIĞI MEKTUBUNDA SAMİMİ SEVGİSİNİ ÇOK GÜZEL İFADE ETMİŞ.


BERİL KONCAGÜL’ÜN NURŞAH AKSOY’A YAZDIĞI SEVGİ VE ÖZLEM DOLU MEKTUBU


26- Beril Koncagül’ün “Sn Adnan Oktar’ın Kendisine Yazdığı Mektuplar ile Sözde Etkin Pişman Olmasını Engellemeye Çalıştığı” İddiası Hiçbir İnandırıcılığı Olmayan Bir İftiradır

Beril Koncagül beyanlarında, Yenişehir Cezaevi’nde tutuklu kaldığı süre içerisinde ‘Sn Adnan Oktar’ın kendisine mektuplar gönderdiğini ve bu şekilde Beril’in itirafçı olmasının önüne geçmeye çalıştığını’ iddia etmektedir.

 “Ben ilk önce mektup yazmıyordum, sonra mektup yazmaya başladım. Bana o dönem 25 mektup gelmişti. “Mektup yazmak çok büyük ibadet” derdi. Bana haftada üç kez mektup gelirdi. Çağla’ya ve Gülşah’a gelen mektuplarda “Beril neden mektup yazmıyor?” diye yazardı. Etkin pişmanlığın önüne geçmek için yapılırdı bu. İbadet kastıyla değil. ‘Seni bitireceğim’ mesajlarıdır bunlar. Avukatlar bana söyledi, ‘Silivri’de size ev yapılıyor, çıkınca oraya gideceksiniz’ dediler. Ben cezaevinin kurtuluş olduğunu gördüm, ama mektuplarda tekrar eve kapatılacağımı gördüm.”


  • Öncelikle Sn Adnan Oktar’ın Beril’e gönderdiği mektuplar tamamen sevgi, şefkat içerikli, dostça yazılmış mektuplardır. Bu mektuplarda başka bir amaç aramak son derece art niyetli ve mesnetsiz bir bakış açısıdır.
  • Ayrıca tutukluluğun başladığı ilk aylarda Sn Adnan Oktar’dan da Beril’e hiçbir mektup dahi gelmediği halde, Beril Koncagül etkin pişmanlık sürecini başlatmamıştır. 
  • Beril Koncagül, etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak için öne sürdüğü ve hiçbiri gerçeklerle ve hayatın doğal akışıyla bağdaşmayan bu asılsız iddialarını baskı, dayatma ve cezaevinin sağlığını ve yaşamını tehdit eden zorlu koşulları nedeniyle beyan etmek durumunda kalmıştır.
  • Beril Koncagül Sn Adnan Oktar’ın kendisine gönderdiği mektup içerisindeki bir ev çizimi ile güya kendisini tehdit ettiğini iddia etmektedir. Bu iddianın hiçbir gerçekliği yoktur.
  • Ayrıca Beril Koncagül’ün, kendisine ulaşan bu mektupların içeriği hakkında yaptığı yorumlarda ise çok ciddi çelişkiler vardır.
  • Beril Koncagül, basına verdiği röportajlarında Sn Adnan Oktar’ın kendisine yazdığı mektup için “… Oraya bir tane ev çizimi yapıyor, bu ev çizimi ne demek biliyor musunuz?  BURADAN ÇIKIŞINIZ YOK DİYOR…” şeklinde hayal ürünü ve gerçekleri hiçbir şekilde yansıtmayan bir yorum yapmıştır. Aynı günlerde Hürriyet Gazetesinden İpek Özbey ile yaptığı bir röportajda ise şöyle söylemiştir: “…ev çiziyordu, YENİDEN HEPİMİZİN AYNI EVDE YAŞAYACAĞINI SÖYLÜYORDU. Orada itirafçı olmayalım diye korku salmaktı amacı…” 11 Mart 2020 tarihindeki mahkemede verdiği ifadesinde ise, bu gerçek dışı yorumlarına bir yenisini daha eklemiş ve SENİ BİTİRECEĞİM MESAJLARIDIR BUNLAR. Mektuplarda tekrar eve kapatılacağımı gördüm.” şeklinde iftira içerikli eklemeler yapmıştır.
  • Görüldüğü üzere Beril Koncagül’ün bizzat kendisi bile mektupların içeriği hakkında farklı anlatımlar yapmakta, farklı yorumlamaktadır. Sadece bu husus bile söz konusu iddianın alelacele ve çok çürük mantıklarla ortaya atıldığını ve hiçbir suretle gerçeği yansıtmadığınıgöstermektedir.
  • Camiamıza yönelik bu kumpas faaliyetini yöneten husumetli müştekiler Beril Koncagül’ü de kendi amaçları doğrultusunda kullanmaktadırlar. Baskı ve zor kullanarak ona bu önceden kurgulanmış şablon ifadeleri tekrarlatmakta ve bu akıl ve mantık dışı çıkarımlarla adeta halkımızın da aklıyla alay etmektedirler.
  • Sn. Adnan Oktar, Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisi’ne resim dalındaki sınavlarını dereceyle kazanarak girmiş, bu konuda çok yetenekli bir insandır. Çok eski yıllardan beri de, zaman zaman çeşitli resimler çizdiğinden, Beril’e de yazdığı mektupta dabir güzellik olması için bir ev resmi çizmiştir. Söz konusu KUMPAS ÇETESİ de, bu çizimi basında aleyhte bir propaganda malzemesi yapabilmek için Beril Koncagül’ü kullanmış, tamamen uydurma yorumlarla, ona önceden öğrettikleri bu gerçek dışı açıklamaları söyletmişlerdir.
  • Sırf Beril’in mektup konusundaki bu söylemlerinden bile, camiamıza yapılan karalamanın ve yapılan kumpas faaliyetinin nasıl sahte ve çürük dayanaklar üzerine bina edildiği çok açık bir şekilde anlaşılmaktadır.
  • Normal şartlarda Beril Koncagül bu iddialarının, teknik gerçeklerle anında çürütüleceğini ve yalan beyanlarının hemen açığa çıkacağını çok iyi bilebilecek bir zekaya sahiptir. Ancak kendisini yönlendiren ve baskı yapan kumpas çetesinden duyduğu korkudan ve yapılan baskılardan bunları dahi akıl edemeyecek hale gelmiştir. Bunun sonucunda da gerçeklerle baştan sona çelişen, asılsız beyanlarda bulunmuştur.
  • Medyada tek yanlı olarak yapılan bu haberlere dair, bu konuda karşı bir açıklama yapma imkanı da olmadığı için, kimi insanlar da bu akıl ve mantık dışı, çürük izahlara itibar etmekte ve inanmaktadırlar. Oysa ki bu iddiaların inanılabilir hiçbir yönü yoktur. Somut deliller Beril Koncagül’ün bu mesnetsiz iddialarını tamamen çürütmekte ve geçersiz kılmaktadır.
  • Ayrıca bu iddianın tam aksine, Beril Koncagül hiçbir şekilde baskı altında olmadığı ve zorlanmadığı halde, Yenişehir Cezaevi’nden SN ADNAN OKTAR’A ÖVGÜ, SEVGİ VE ÖZLEM DOLU, SON DERECE İÇTEN MEKTUPLAR YAZMIŞ VE FOTOĞRAFLARINI GÖNDERMİŞTİR. (Söz konusu mektuplar soruşturma dosyasında mübrezdir)
  • Beril Koncagül’ün Sn Adnan Oktar’a ve arkadaşlarımıza yazdığı bu mektupların zorla, taktik olarak veya baskıyla yazılmış olmaları kesinlikle mümkün değildir.
  • Bu mektuplar, Beril’in ifadelerinde yer alan tüm iddialarını kökten çürütmekte ve geçersiz hale getirmektedir
  • 28.08.2018 ve 11.10.2018 tarihli mektuplarında Beril Koncagül Sayın Oktar’a hitaben çok samimi, candan, sevgi dolu ifadelerle övgülerde bulunmuş, kendisine ne kadar çok değer verdiğini detaylı olarak anlatmış ve ona duyduğu derin özlemi şöyle dile getirmiştir:

“BİZİM İÇİN ÇOK DEĞERLİSİNİZ, ÇOK KIYMETLİSİNİZ. ALLAH’IN DÜNYADAKİ NURLARINDAN BİRİSİNİZ.” 

“MEKTUBUN HER GELDİĞİNDE ÇOK ÇOK ÇOK MUTLU OLUYORUM. 

BİR DE MEKTUBUNDAKİ ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK YAZINA BAYILIYORUM.” 

“ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK DEĞERLİSİN BENİM İÇİN. 

BUNU AKLINDAN SAKIN SAKIN SAKIN ÇIKARMA. 

ÖZLEM VE SEVGİYLE.”

 

  • Açıktır ki bu asla zorla yazdırılabilecek bir mektubun üslubu değildir. Beril Koncagül tamamen özgür iradesiyle Sn. Adnan Oktar’a olan içten ve samimi sevgisini mektuba yansıtmıştır.
  • Kendisine gerçekten de zoraki mektup yazdırılan bir insan olsa, asla bu kadar detaylı sevgi sözcükleri kullanmaz, sıradan, yüzeysel ve klasik bir hal hatır sorma üslubuyla geçiştiren bir mektup yazıp usulen onu yollardı.
  • Ancak Beril’in üslubundan durumun asla böyle olmadığı, sevgisindeki ısrarlı vurgulardan, tekrarlardan, kendisini hatırlatmalarından, ilgi yoğunluğundan çok açık bir şekilde anlaşılmaktadır.
  • Ayrıca Beril Koncagül’ün cezaevinden KENDİ HÜR İRADESİ İLE YAZDIĞI ÖVGÜ, MUHABBET VE SEVGİ DOLU MEKTUPLAR 2 ayrı Cezaevi Okuma Komisyonunda kayıtlıdır. Bu mektupları bizzat kendisi, hiçbir baskı altında kalmaksızın hür iradesiyle yazmış ve Sayın Oktar’a olan sevgisini ve muhabbetini açıkça ortaya koymuştur.
  • Kaldı ki, Beril Koncagül ifadesinde yer alan “BENİM İLK ÖZGÜRLÜĞÜM CEZAEVİNDE BAŞLADI” şeklindeki kendi beyanıyla da aslında cezaevinde baskı altında olmadığını ve kendi hür iradesiyle bu mektupları yazdığını ikrar etmiştir.
  • Hatta öyle ki, Koncagül sadece Sn Adnan Oktar’a değil, farklı cezaevlerinde bulunan birçok arkadaşına da benzer şekilde sevgi ve özlem dolu mektuplar yazmıştır. 
  • Aynı şekilde arkadaşlarından da kendisine yazılmış birçok mektup gelmiştir. Bununla birlikte ne Koncagül’ün yazıp gönderdiği ne de Koncagül’e gelen mektupların hiçbirisinde en ufak şiddet, tehdit, şifre veya herhangi bir suç unsuru bulunmamaktadır.
  • Tam aksine mektupların hepsinde övgü, sevgi ve güzel temenniler içeren ifadeler ve karşılıklı yapılan bol bol dualar bulunmaktadır. 
  • Beril’in tamamen kendi içinden gelerek çok sevdiği Sn Adnan Oktar’a ve arkadaşlarına yazmış olduğu mektupları daha sonrasında tevil etmeye çalışması elbette ki söylediği 9 yıl boyunca baskı altında esir tutuldum, tehdit edildiğim için aralarından ayrılamadım” şeklindeki gerçek dışı beyanlarını destekleyebilmek içindir. 
  • Zira Beril gözaltına alınmış, tutuklanmış, altı ay boyunca çok zor şartlar altında cezaevinde tutulmuş, müştekiler tarafından ve cezaevi yönetimi kanalıyla baskılara maruz kalmış ancak yine de bu sürecin hiçbir aşamasında etkin pişmanlıktan yararlanıp iftira atmayı kabul etmemiştir. İşte şu anda da bu altı ay boyunca Sn Adnan Oktar ve arkadaş camimıza karşı olan sevgi dolu tavrını bu yüzden tevil etmeye çalışmakta, bunun için de iftira içerikli yorumlar yapma gereği duymaktadır.
  • Aşağıda Beril Koncagül’ün 11.10.2018 tarihinde Sayın Adnan Oktar’a gönderdiği mektup örnek olarak verilmektedir. Beril’in Sayın Adnan Oktar’a ve arkadaşlarımıza gönderdiği böyle sevgi dolu onlarca mektup bulunmaktadır.



BERİL KONCAGÜL 28 AĞUSTOS 2018’DE CEZAEVİNDEN ADNAN OKTAR’A YAZDIĞI MEKTUBUNDA SEVGİSİNİ ANLATIYOR:




BERİL KONCAGÜL 11 EKİM 2018 TARİHLİ MEKTUBUNDA CANI GİBİ SEVDİĞİ ADNAN OKTAR’A DUYDUĞU SEVGİ VE ÖZLEMİ ANLATIYOR:


SONUÇ 

Yıllarca birlikte oldukları, gönülden sevdikleri ve hiçbir suç işlemediklerini çok iyi bildikleri 10 yıllık en yakın dostlarına iftira atmak zorunda bırakılan Beril Koncagül ve etkin pişmanlıktan yararlanan diğer arkadaşlarımız, halen daha tutuklanma tehdidi altındadırlar. Cezaevi korkusuyla her yönden baskı altına alınmışlardır. Bu şekilde korkutularak 25-30 yıllık en yakın arkadaşları aleyhine kendilerine sunulan her türlü yalanı hiç tereddüt etmeden tekrarlayıp her türlü iftirayı atabilecek bir tavır sergileyebilmektedirler.

Eğer bu yalanları reddedecek ve gerçekleri anlatacak olurlarsa, halihazırda tutuklu tutuklu olan tüm arkadaşlarımız gibi, onlar da en acımasız ve en ağır iftiralara maruz kalacaklar ve onlar hakkında da tutuklama kararları çıkartılacaktır.

Dolayısıyla tutuklanıp cezaevine atılmak istemeyen bu insanların önlerinde kendilerine sunulan yalan beyanları üstlenmek dışında bir seçenek bırakılmamış durumdadır.

Bu insanların ‘doğruları söyleyebilmeleri’ için tek çözüm, onları baskı altına alan, korkutup tehdit eden ve bu yolla istedikleri gibi yönlendiren ‘husumetli kumpas ekibinin’ hukuk önünde mutlaka deşifre edilmesidir.


Beril Koncagül, arkadaşları ile sabah sporunda

Spor sonrası kahvaltı çıkışı

Shangri-La Bosphorus, Istanbul Atatürk Konferansı

Beril Koncagül arkadaşları ile yemekte



Beril Koncagül, annesi, teyzesi ve arkadaşımızla, 2018 anneler günü

2018 Ramazan ilk iftar davetimiz

2018 Çırağan Sarayı iftar daveti




Feriye Palas, Ortaköy

Feriye Palas, Ortaköy

Beril Koncagül Kandilli’de ki evin bahçesinden bir davette

Daha yeni Daha eski