10 Haziran 2010 tarihinde Akit TV’de yayınlanan Manşetlerin Dili adlı programda, Ali İhsan Karahasanoğlu kardeşimizin, bir Müslümanın bir diğer Müslüman kardeşi için asla kullanmaması gereken bir üslupla, Sayın Adnan Oktar ve değerli hanım arkadaşlarımıza yönelik birtakım saygıya muhalif ve hakaretamiz ifadeler sarf etmesi nedeniyle tarafımıza cevap hakkı doğmuştur.


Ali İhsan Karahasanoğlu, programdaki konuşmasında camiamıza mensup bazı hanım arkadaşlarımıza yönelik saygı ve edep sınırlarını ihlal eden, çirkin ve hakaretamiz ifadelerde bulunmuştur. Bu itibarla, öncelikle Ali İhsan Karahasanoğlu kardeşimize Allah’ın Kuran’da bildirdiği, “sözün en güzelini söylemek” hükmünü hatırlatıyor ve bu kullandığı üslubun Türk örf ve adetlerine, içinde yaşadığı toplumun edep, adap, saygı ve görgü kurallarına da uymadığını hatırlatmakta yarar görüyoruz. Kendisine, seviyeli, terbiyeli ve nezaketli bir üslubun daha çok yakışacağına inanıyoruz.


Müslüman camiayı temsil etme gayesiyle yola çıktığını iddia eden Akit TV’nin her şeyden önce Kuran’ın ve Peygamberimiz (sav)’in sevecen, anlayışlı, itidalli, özellikle dine muhalif olan insanlara karşı şefkatli, dindarlara karşı da koruyucu ve kollayıcı olması gerektiği açıktır. O zaman Akit TV, toplumumuzun geniş bir kesimi tarafından ilgiyle izlenecek, şimdi olduğu gibi insanlarımızın çok büyük bölümünün kanal listelerine bile kaydetmediği bir kanal olmayacaktır. Akit TV, toplumun bir kısmına zaten hakim olan, belli odaklar tarafından da teşvik edilen öfke ve nefret politikasının öncülerinden olmayı değil tam tersine toplumun aklı, itidali ve dengesi olmayı hedeflemelidir. Akit TV'nin bazı yayınlarında sıkça rastlanan insanlara karşı hakaretamiz ve ayrıştırıcı ifadelerin ülkemiz faydasına olmadığı açıktır. Akit TV’deki kardeşlerimiz buradaki anormalliği görmeli ve Akit TV’nin toplumu geren, dindarlara öfke yönelmesine sebep olan bir kanal olması için uğraşanların oyunlarına gelmemelidir. Bu da ancak Kuran ahlakına ve aklına titizlikle uymakla mümkün olur.

Çeşitli dünya görüşlerindeki toplum kesimlerine mensup kişilerin en doğal insani ve anayasal hakları olan yaşam tarzları, giyim stilleri ve dünya görüşleri üzerinden ayrımcı, ayrıştırıcı ve kışkırtıcı söylemler yapmak ülkemizin birlik, bütünlük ve bekasına yönelik en büyük tehditlerden biridir. Ülkemizde, özellikle 80'li, 90'lı yıllarda toplumu kamplara ve kutuplara ayırma girişimlerinin ne büyük felaketlere yol açtığı tecrübe edilmiştir.


Modern, Çağdaş, Aydın ve Atatürkçü Türk Kadını Saygı Görmelidir

Ali İhsan Karahasanoğlu kardeşimiz, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın halihazırda tutuklu olarak cezaevlerinde bulunmasını ve teknik olarak cevap haklarını kullanma imkanları olmamasını bir nevi fırsat bilip bu mazlum insanların adını kullanarak gerçekte ülkemizin çok büyük bir kesimini oluşturan modern, aydın, kaliteli, çağdaş, Atatürkçü Türk insanını ve Türk kadınını hedef almaktadır. Bu yanlış tutumuyla ülkemizde, batılı anlamda bir yaşam tarzını benimseyen, istediği zaman dekolte giyinen, makyaj yapan, mini etek giyen, plaja giden, denize giren, dans eden, eğlenen milyonlarca nur gibi Müslüman müberra, şerefli, namuslu, iffetli Türk kadınına da karşı bir tutum sergilemektedir.

Karahasanoğlu'nun, kadınların dekolte giyinmelerine, eğlenmelerine, gülmelerine, dans etmelerine karşı olduğu için hanımlara, kendi çirkin ve düzeysiz üslubuyla "karılar soyunuyor" şeklinde bozuk konuşmalar yapmayı meşru görmesi aslında son derece tehlikeli ve Müslümanların da zararına gelişmelere sebep olabilecek durumdur. Zira, bu tür sınırı aşan ve bir Müslümanın asla kullanmaması gereken üsluplara kapı açıldığı zaman, Karahasanoğlu'nun yaşam biçimini, dünya görüşünü beğenmeyen kimseler de bundan cesaret bulup çirkin ve düzeysiz üslübu meşru görerek misliyle kullanacaktır. Sayın Karahasanoğlu'nun yaşam biçimine ve dünya görüşüne karşı olanlar da bu sefer "dilin kemiği yok" mantığında, kendisinin eşinin, kızının, bayan akrabalarının kıyafetlerini ve yaşamlarını eleştirmek için tertemiz mümin kadınlar hakkında hiç istenmeyen çirkin sözler kullanacakladır. Bu tür çirkinliklerin yaygınlaşmasının toplumumuzu çok tehlikeli bir sosyal dejenerasyonun eşiğine getireceği ortadadır.

Dolayısıyla, Karahasanoğlu kardeşimizin nezihliği, inceliği, kibarlığı esas alarak terbiyesiyle, saygısıyla, zarafetiyle örnek bir model sergileyip toplumda bu tür anormalliklerin, dejenere hareketlerin gelişmesine önayak olmamaya çok özen göstermesi gerekmektedir.

Ali İhsan Karahasanoğlu, dekolte ve modern yaşam tarzını benimsemiş insanların yaşam tarzlarını yanlış buluyor ve onlara kendi doğrusunu tebliğ etmek istiyorsa bunun yolu o insanları tahkir etmek değildir. Örneğin, 25 Mart 2020 tarihli Yeni Akit Gazetesi'nde, Covid-19 salgını sürecindeki evde kalan öğrencilere EBA TV’den ders anlatan kıymetli bir öğretmen hanımefendinin dekoltesi ve makyajı için söyledikleri hiç yakışık almamıştır:


Ali İhsan Karahasanoğlu: “EBA’yı açıp, birincide olmasa da ikinci derste, elinde pembe ojeleri ile göğüs dekolteli öğretmeni görünce.. “Acaba su-i zanda mı bulundum.. Yoksa.. Enayilikten, gerçekleri görebilme ferasetine mi geçiş yaptım” diye düşündüm. Emin olun, göğüs dekoltesi, ojeli tırnaklarla anlatılan dersi bile, tolere eder hale gelmişiz..

… “göğüs dekolteli bayan niye ders anlatıyor ki” demekten bile, kendimizi alıkoyuyoruz ama.. Ojeli tırnaklar bile, eleştiriyi dört dörtlük hakkediyor ama..” (https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/ali-karahasanoglu/yaziklar-olsun-bizlere-31715.html Erişim Tarihi 14.06.2020)

Ali Karahasanoğlu kardeşimiz, öncelikle şu gerçeği unutmamalıdır ki Türkiye Atatürk'ün kurduğu laik, demokratik bir hukuk devletidir. Değerli ve şerefli Türk kadınlarının kıyafetlerini sorgulamak, eleştirmek ve akıl vermeye kalkmak modası geçmiş, çirkin bir yaklaşım biçimidir. Bu itibarla ülkemizde yaşayan açık olsun, tesettürlü olsun, dindar olsun veya olmasın hiçbir kadının bir başkasının yaşam anlayışına göre giyinme, davranma, hareket etme gibi bir mecburiyeti yoktur. Kadınların kendi aklı ve vicdanı kendileri için yeterlidir, başkalarının kendilerini hiza etmeye çalışmasına ihtiyaçları yoktur.


Ne Hükümetimizin Ne De Sayın Cumhurbaşkanımızın Kimsenin Giyim Tarzına, Yaşam Biçimine Karışan, Bu Yönde İnsanlara Baskı ya da Yaptırım Yapmayı Savunan Bir Anlayışı Yoktur

Aynı programda, Sayın Karahasanoğlu camiamıza düzenlenen polis operasyonunun nedenini A9 TV'deki dekolteli, dans eden, müzik dinleyen hanımlarmış gibi göstermeye çalışmıştır. Bunun gerçeklerle hiçbir ilgisi olmayan son derece yanlış bir değerlendirme olduğu açıktır. Ülkemizde sanki dekolte giyinmek, dans etmek ve müzik dinlemek suç teşkil ediyormuş gibi bir algı oluşturmayaçalışmak doğru değildir.

Kendisinin ve mensubu bulunduğu Akit camiasının zihniyetini kendince devlet kurumlarına, emniyete ve yargıya hakim zihniyetmiş gibi göstermeye çalışarak "bakın bizim kafamıza uymazsanız, aykırı hareket ederseniz sizi de şikayet ederiz, ihbar ederiz, sonra size de operasyon yapılır" mesajı vermeye çalışmıştır. Elbette, bu tür mesajlara aklıselim, sağduyulu hiçbir insanımızın itibar etmeyeceği açıktır.

Her şeyden önce ülkemizde, Karahasahoğlu'nun vermeye çalıştığı algıdaki gibi bir durum olsaydı, TV kanallarında dekolte giyim, eğlence, müzik dinleme, vb. suç sayılsaydı bugün hemen bütün TV kanallarına, gazetelere, dergilere operasyon yapılır medya mensuplarının, program yapımcılarının, sanatçıların, film ve dizi artistlerinin, kanal sahiplerinin büyük bölümü tutuklanıp hapse atılırdı. Bu nedenle, Sayın Karahasanoğlu ülkemizde güya insanların kılık kıyafetine, eğlencesine, yaşam biçimine karışan, bu özgürlükleri kısıtlamaya, baskı altına almaya çalışan Akit zihniyetinde bir iktidar ve yönetim anlayışı varmış gibi bir imaj vermekten vazgeçmelidir. Aksi takdirde bu hem hükümetimizin hem de Sayın Cumhurbaşkanımızın özellikle uluslararası platformlardaki imajını zedelemeye yönelik çok sakıncalı bir tavır olacaktır.

Bu tür sorumsuz davranışlar dikkatli değerlendirildiğinde, ülkemizin, devletimizin, hükümetimizin imajına ve çıkarlarına son derece zarar verici oldukları görülecektir. Zira, Türk devletinin, hükümetinin, devletin kurumlarının dekolte giyindiler, dans ettiler diye insanların peşine düşmesi, onlara zulmetmeye çalışması asla olacak bir şey değildir. Böyle bir izlenim oluşturmaya çalışmanın da vereceği tahribat ortadadır.

Öte yandan, Sayın Karahasanoğlu'nun vermeye çalıştığı imajın aksine, camiamıza düzenelenen operasyonun gerçek nedeni, bu operasyona zemin hazırlayan perde arkasındaki sinsi bir derin devlet yapılanmasının hazırladığı karanlık bir kumpastır.

Sözünü ettiğimiz derin ve illegal yapılanma, Sayın Cumhurbaşkanımız'ın da her zaman dikkat çektiği üst aklın temsilcisi, dış güçlerin merkezi ve yöneticisi, küresel şer ve sömürü düzeninin başı olan İngiliz derin devletinin ülkemizdeki uzantısından başka bir şey değildir. Tek amacı da Türkiye ve önderliğini yaptığı İslam toplumuna bağnaz, karanlık, içine kapalı, modernizme, kaliteye, estetiğe, sanata, kadın özgürlüklerine karşı olan, ilkel, gariban, kompleksli, ezik modeli benimsetebilmektir. Bunu da dinen makbul bir modelmiş gibi gösterebilmektir. Bunun neticesinde de İslam’ı -kendilerince- çökertebilmektir. Çünkü bir kere Türk ve İslam toplumunu Kur'an'a hiç uygun olmayan bağnaz modele sürükledi mi sonrasında hem rahatlıkla ezip yok etmesi hem de bu çirkin, öfke ve nefret uyandıran model sayesinde bu soykırımı Batı dünyasına ve uluslararası topluma meşru gösterebilmesi son derece kolay olacaktır.

Bir kez daha hatırlatmak isteriz ki, Sayın Adnan Oktar'ın üst akılın İngiliz derin devleti olduğunu ve bu küresel derin yapının içyüzünü, Türkiye ve İslam dünyası üzerindeki plan ve oyunlarını deşifre etmesi, bunu tüm detaylarıyla anlatan 2 ciltlik dev bir eser kaleme alması bardağı taşıran son damla olmuştur. Bunun üzerine de operasyona giden sürecin düğmesine basılmıştır.

Sayın Ali İhsan Karahasanoğlu'ndan en büyük ricamız da Müslüman kardeşleri olarak yukarıda niyetini ve ülkemiz üzerindeki kahpe emellerini kısaca özetlediğimiz İngiliz derin devletinin oyunlarına gelmekten çok imtina etmesidir.

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.

Daha yeni Daha eski