İddia 1 – Sayın Adnan Oktar’ın “Kendi kendine hadisler uydurarak Mehdi olduğunu iddia etmesi” iddiası gerçek dışıdır 

Sayın Adnan Oktar Mehdiyeti Sahih Hadis Kitaplarından, Muteber İslam Alimlerinin Eserlerinden Anlatmaktadır ve Kendisinin Hiçbir Zaman Mehdilik İddiası Olmamıştır

Dava dosyasına sunulmuş olan çok sayıda dilekçede de son derece ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, Sayın Adnan Oktar hiçbir zaman kendisinin Mehdi olduğuna veya olacağına dair bir iddia veya açıklamada bulunmamıştır. TAM AKSİNE KENDİSİNİN MEHDİ OLMADIĞINA VE HAYATI BOYUNCA DA ASLA MEHDİLİK İDDİASINDA BULUNMAYACAĞINA DAİR DEFALARCA YEMİN ETMİŞTİR. Bu konuyla ilgili TV programlarında, basında ve sosyal medyada da sayısız açıklamaları yer almıştır. Örneğin;

 "BEN MEHDİ DEĞİLİM!" (https://www.haber3.com/magazin/adnan-oktar-ben-mehdi-degilim-haberi-458299)

 "MEHDİLİK İDDİAM YOK" (https://www.dailymotion.com/video/x1y1742)

 "BENİM MEHDİLİK İDDİAM YOK. HİÇBİR ZAMAN DA OLMAZ. DEFALARCA DA YEMİN ETTİM, YAŞAMIM BOYUNCA ASLA BÖYLE BİR İDDİADA BULUNMAYACAĞIM DİYE.(https://www.timeturk.com/tr/2013/03/09/adnan-oktar-dan-mehdilik-aciklamasi-mehdilik-alametleri-bana-uyuyor.html)

Sayın Adnan Oktar kendisini on binlerce kişinin takip ettiği sosyal medya hesaplarından da aynı hayati açıklamaları defalarca yapmıştır. Kendisinin bu konuda Twitter'dan yaptığı paylaşımlarından bazı örnekler şöyledir:




– 7 Aralık 2017 tarihli A9 TV canlı yayınından bir kesit:

ADNAN OKTAR: "BEN DEFALARCA YEMİN ETTİM, MEHDİLİK İDDİASINDA BULUNMAYACAĞIMI SÖYLEDİM, LANETLEŞTİM DE".

Yukarıda da belirttiğimiz gibi Sayın Adnan Oktar'ın, hayatının hiçbir safhasında Mehdilik iddiası olmamış ve bu yönde hiçbir söylemde bulunmamıştır. Tam aksine, Mehdilik konusunda araştırma ve kitap çalışmaları yapmaya başladığı yıllardan günümüze kadar sayısız kez "FİZİKEN HADİSLERDE ANLATILAN ÖZELLİKLERİ TAŞIMANIN MEHDİLİK İDDİA ETMEK ANLAMINA GELMEDİĞİNİ, MEHDİLİK İDDİA ETMENİN HARAM OLDUĞUNU, DİNDEN ÇIKMAK ANLAMINA GELDİĞİNİ" belirtip "MEHDİLİK GİBİ BİR İDDİASININ HİÇBİR ZAMAN OLMADIĞINA VE ÖLENE KADAR DA OLMAYACAĞINA DAİR DEFALARCA YEMİN EDİP LANETLEŞMİŞTİR" :

– "Sen Mehdilik iddia ediyorsun... ETMİYORUM canım kardeşim. MEHDİLİK İDDİA ETMİYORUM VE ETMEYECEĞİM DE. Diyorum bak: "ALLAH'IN, MELEKLERİN, BÜTÜN İNSANLARIN LANETİ ÜZERİME OLSUN. ÖLÜNCEYE KADAR BEN MEHDİLİK İDDİA ETMEYECEĞİM. Ne yapacaksın şimdi?..."


– "Mehdiyet iddia değildir, ispattır. Allah Mehdisini çıkartır, telaş etmeye gerek yok. BEN MEDRESE EĞİTİMİ GÖRMEDİM, HOCALIK EĞİTİMİ ALMADIM. ORDAN BURADAN OKUDUĞUM KİTAPLARDAN SAMİMİ OLARAK NAKLEDİYORUM, HERHANGİ BİR TÜRK VATANDAŞIYIM, HOCALIK, ALİMLİK İDDİAM YOK BENİM. SÖYLÜYORUZ! ADAMLAR BİR TÜRLÜ SAKİNLEŞMİYORLAR! NASIL YAPALIM BUNLARA NE DİYELİM BİLMİYORUM Kİ. ŞİMDİ MEHDİ'DEN KİM BAHSEDERSE BUNLAR MEHDİLİK İDDİASI VAR ZANNEDİYOR. Mesela Mehmet Şevki Eygi hocamız hep Mehdi'den bahseder, tamam diyorlar Mehdi iddiası var. Mesela Mehdilik ile ilgili birisi bir kitap yazsın tamam Mehdilik iddiası var. Kardeşim ne alakası var. Resulullah (sav) bildirmiş, Hz Musa (as) bildirmiş. Allah'ın vahyetmesi ile 5000 yıllık geçmişte her yerde bunu görüyoruz bütün dinlerde bütün tahrif olunmuş dinlerde bozulmuş hak dinlerde Mehdi var, İnka yazıtlarında var, en eski efsanelerde var, Ahir zamanda birisinin geleceği bütün dünyanın tek inançta toplanacağı hatta Firavun devrinde Firavun'un kendisi de biliyor söylüyor onların yazıtlarında da var." (https://www.youtube.com/watch?v=k4I31Fd3g1E)


 "Benim hiçbir zaman Mehdilik iddiam olmadı, olmaz. BÖYLE BİR İDDİAM OLSA CÜBBEYLE, SARIKLA YAYINA ÇIKAR, KADINLARLA HİÇ GÖRÜŞMEZ, MASON OLMAZ TÜM DÜNYAYA HAKİM OLAN GELENEKÇİ İSLAM ANLAYIŞINI ELEŞTİRMEZDİM. MEHDİLİK İDDİASINDA OLAN BİR İNSAN OLMADIM, OLMAYACAĞIM. BENZEMEK MEHDİYET İÇİN İSPAT DEĞİLDİR. Mehdi'yi şöyle anlarız: İslam hakim olur, Müslümanların başında bir manevi lider olur, İslam Birliği tam sağlanır, Hz İsa (as) namazda o şahsı öne geçirir, o zaman "Allahualem bu kişi Mehdi" deriz." (Adnan Oktar, A9 TV, 7 Ocak 2018)


Yiğit Bulut: “Siz Mehdi olduğunuzu mu ima ediyorsunuz?

Adnan Oktar: "HAYIR ben haddimi bilirim, ben Allah'ın herhangi bir kuluyum, aciz bir kuluyum. ÖYLE BİR İDDİAM YOK, NİÇİN OLSUN, HEM HARAMDIR MÜSLÜMAN BÖYLE BİR İDDİADA BULUNAMAZ, BUNU DERSE DİNDEN ÇIKAR..." (Habertürk, Sansürsüz Programı)


 "Benim hiçbir zaman Mehdilik iddiam olmadı, olmaz. BÖYLE BİR İDDİAM OLSA CÜBBEYLE, SARIKLA YAYINA ÇIKAR, KADINLARLA HİÇ GÖRÜŞMEZ, MASON OLMAZ TÜM DÜNYAYA HAKİM OLAN GELENEKÇİ İSLAM ANLAYIŞINI ELEŞTİRMEZDİM. MEHDİLİK İDDİASINDA OLAN BİR İNSAN OLMADIM, OLMAYACAĞIM. BENZEMEK MEHDİYET İÇİN İSPAT DEĞİLDİR. Mehdi'yi şöyle anlarız: İslam hakim olur, Müslümanların başında bir manevi lider olur, İslam Birliği tam sağlanır, Hz İsa (as) namazda o şahsı öne geçirir, o zaman "Allahualem bu kişi Mehdi" deriz." (Adnan Oktar, A9 TV, 7 Ocak 2018)


Görüldüğü üzere Sayın Adnan Oktar; 
  1. Hayatının hiçbir döneminde Mehdi olduğunu iddia etmemiştir.
  2. Tam aksine, yıllardır kendisinin Mehdi olmadığını, sadece bu konuda çalışmalar yapan bir araştırmacı ve yazar olduğunu her fırsatta vurgulamıştır.
  3. Her Müslüman gibi kendisinin de Hz. Mehdi'yi beklediğini ve onun bir talebesi olmak için dua ettiğini söylemiştir.
  4. Kimin gerçek Mehdi olduğunun yalnızca Yüce Allah'ın bilgisi dahilinde olduğunu defalarca açıklamıştır.
  5. Dolayısıyla, Mehdilik ilan etmenin aynı zamanda –haşa– gaybı bildiğini iddia etmekle bir olduğunu, bunun da dinden çıkmak ve küfre düşmek anlamına geldiğini, bu nedenle böyle bir iddiadan her zaman Allah'a sığındığını defaatle ifade etmiştir.
  6. Ayrıca, kendisiyle hadislerde tasvir edilmiş olan Hz. Mehdi arasında gözlemlenen bazı fiziki benzerliklerin hiçbir anlam ifade etmediğini, kendisinin Hz. Mehdi'yle benzer olmayan da birçok özellik taşıdığını çoğu kereler belirtmiştir.
  7. Tüm bunlara ilaveten, kamuoyu önünde Hz. Mehdi olmadığı ve gelecekte bu şekilde bir iddiasının da asla olmayacağı yönünde birçok kez YEMİN ETMİŞ VE LANETLEŞMİŞTİR.

Tüm bunların yanı sıra Sayın Adnan Oktar’ın Mehdiyeti anlatırken hadisleri kendisine göre yorumladığı iddiası da son derece mantıksızdır. Zira, içinde bulunduğumuz 21. yüzyılda herkesin elinin altında internet varken, her insan duyduğu tek bir cümleyi bile araştırma imkanına sahipken, bir hadisin kaynağını ve orijinalini öğrenmek isteyen her kişinin bu bilgiye ulaşması son derece kolayken böyle bir iddia ortaya atmak bir nevi akıl tutulmasıdır

Sayın Adnan Oktar’ın çevresindeki insanlar her biri en az iki dil bilen, üniversite eğitimiz almış, duyduklarına körü körüne inanan değil, araştıran, sorgulayan, hür vicdanlarıyla değerlendirme yapan insanlardır. Cehalet içindeki insanlar gibi, “Peygamberimiz (sav) şöyle demiş” diye başlayan her cümleye şartsız koşulsuz inanacak insanlar değillerdir. Kuran’ın ayetleri ışığında Peygamberimiz (sav)’in neyi söyleyip neyi söylemeyeceğini aklen ve vicdanen değerlendiren aklı başında insanlardır. Sayın Adnan Oktar da tüm anlatımlarında olduğu gibi Mehdiyetle ilgili açıklamalarında da her zaman kaynak göstererek konuşan bir insandır. A9TV’de yer alan açıklamaları izlendiğinde Mehdiyet konusunda anlattığı hadislerin Sahih-i Buhari, Sahih-i Müslim, Sünen-i Ebu Davud gibi temel İslami eserlerden ve Celaleddin Suyuti, el Berzenci, İmam Rabbani, Abdülkadir Geylani gibi büyük alimlerin kitaplarından, 800-1000 yıllık el yazması kaynaklardan alındığını göreceklerdir.

Elbette Suphi Serdar Toygar arkadaşımız da bu gerçeğin tanıklarındandır. Ne var ki içinde bulunduğu koşullar, üzerindeki baskı, cezaevi korkusu, geleceğinin yok edilmesi endişesi gibi çeşitli sebeplerle gerçekleri değil “söylemesi gerekenleri” söylemiş ve böylece tutuklanmaktan kurtulmuştur. Eğer bizler gibi gerçeği yani Sayın Adnan Oktar’ın hiçbir zaman Mehdilik iddia etmediğini söyleyecek olsaydı diğer arkadaşlarımız gibi ya tutuklu ya da ev hapsinde olurdu.


İddia 2– “Kızlar evlilik vaadiyle kandırılır, dini tebliğler yapılır sonra da turnikeye sokulur” iddiası çok çirkin bir iftiradır

Camiamızla ilişkilendirilmeye çalışılan ve cinsel sömürü düzeni gibi tanıtılan "turnike" isimli gayri ahlaki tanım tümüyle bir algı operasyonudur. Eğer turnike diye bir sistemin nerede nasıl faaliyet gösterdiği araştırılıyorsa genelevlere bakılması yeterli olacaktır. Buralarda yaklaşık 200 bin kadın, günde en az 50-100 defa turnike denilen sistemden geçmekte, bunun karşılığında vergi alınmakta, bu vergilerle de maaşlar ödenmektedir. Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız ise helal-haram sınırları içinde yaşayan, her türlü gayri meşru ilişkiden şiddetle sakınan, Allah’tan korkan insanlardır. Sayın Adnan Oktar’ın operasyondan bir süre önce genelevlerin kapatılması için yaptığı çağrılar, buradaki bozuk sistemi eleştirmiş olması operasyondan sonra bu iftirayla muhatap olmasına sebep olmuştur. 

Etkin Pişmanlık hükümlerinden faydalanarak ifade veren Suphi Serdar Togay da ifadesinde “bu beraberliklerde herhangi bir zorlama ve şartlandırma olmadığını ve tamamen karşılıklı rıza ile olduğunu” beyan etmiştir, ancak bizim hiçbir arkadaşımız gayri meşru ve gayri ahlaki bir olaya tevessül edecek fıtrat ve ahlakta değildir. Kuran’a göre zina haramdır, arkadaşlarımız da haramdan sakınan insanlardır. 

Arkadaş topluluğumuza karşı kurulan komploda en çok yer verilen ve planlı olarak medyada sık sık gündeme getirilen asılsız ve hayali suçlamaların başında cinsel saldırı/istismar iddiası gelmektedir. Dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi son yıllarda ülkemizde de artışa geçen ve büyük infiale yol açan cinsel saldırı ve istismar suçları, kamuoyunun camiamıza karşı tahrik edilmesi ve öfkelendirilmesi amacıyla uygulanan bir kara propaganda stratejisidir.

Sayın Adnan Oktar'ı ve arkadaşlarımızı güya cinsel suçlar işleyen insanlarmış gibi gösterebilmek için camiamızla geçmişte ilişkisi olmuş ya da operasyon sabahına kadar camiamızın mensubu olarak yaşamış insanlar hedef seçilmiştir. Bu kişiler, gerek operasyon öncesinde gerekse sonrasında bazı husumetli müştekiler tarafından tehditlere maruz kalırken, bunlara bağlı bazı müştekiler aracılığıyla da korkutulmuşlardır.

İşte bahsini ettiğimiz asılsız cinsel suçlamalar, arkadaşlarımızın yargılandığı dosyada "turnike" ismi verilen hayali bir cinsel istismar sistemiyle adlandırılmıştır. Hayali turnike sisteminde birçok genç kızın sözde örgütün erkek mensupları tarafından güya cinsel saldırı ve istismarlara maruz kaldığı ileri sürülmüştür. Komplocuların asıl hedefi Sayın Adnan Oktar olduğu için de, her iftira konusunda olduğu gibi, bu hayali sistemi kuran, talimatlarını veren ve yönlendirenin de güya Sayın Adnan Oktar olduğu yalanı ortaya atılmıştır.

Gerçekte ise iki senelik soruşturma süreci içinde bütün teknik ve fiziki takip sonucu tek bir suçüstü haline rastlanılmamıştır.

  • Dosyadaki sözde mağdurların Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu tarafından yapılan bedensel ve ruhsal muayelerinde hiçbir cinsel saldırıya maruz kalmadıkları kesin bir biçimde ortaya konmuştur.
  • Bu raporlarda kişilerin aklen ve ruhen karşılaşacakları olayların fiili sonuçlarını idrak etmeye de gayet muktedir oldukları anlaşılmıştır
  • YALNIZCA BU ADLİ TIP RAPORLARI BİLE, DOSYADAKİ SÖZDE CİNSEL SALDIRI İDDİALARININ TAMAMEN İFTİRA OLDUĞUNU KANITLAMAYA YETERLİDİR.
  • Ayrıca hiçbir sözde cinsel saldırı veya "turnike" mağduru, iddia ettiği hayali olaylar sonrasında EMNİYET, SAVCILIK GİBİ RESMİ MAKAMLARA BAŞVURUP ŞİKAYETÇİ OLMAMIŞTIR. Çünkü, şikayetçi olunacak hiçbir olay yaşanmamıştır.
  • Hiçbir sözde "turnike" mağduru, ifadesinde anlattığı hayali saldırıların ardından hastaneye başvurmamış ve iddiasını somut ve net bir biçimde doğrulayacak herhangi bir SAĞLIK RAPORU ALMAMIŞTIR. Çünkü hiçbir cinsel saldırıya uğramamıştır.
  • Hiçbir sözde "turnike" mağduru, iddiasını doğrulayacak DNA kalıntısı içeren herhangi bir giyim eşyası gibi hiçbir somut kanıta veya belgeye sahip değildir
  • Dosyadaki iddialarda, yakın tarihlerde işlendiği söylenen tek bir sözde cinsel saldırı iddiası yoktur. Tüm sözde cinsel saldırı olaylarının güya yıllar önce yaşandığı iddia edilmektedir. Bu durumla ilgili yerleşik Yargıtay içtihatlarında ve emsal mahkeme kararlarında ise, 
  • "MAĞDURUN YILLAR SONRA ŞİKAYETTE BULUNMASI, İDDİALARINDA SAMİMİ OLMADIĞINI GÖSTERMEKTEDİR.tespiti yer almaktadır.
  • Dosyadaki sözde mağdurların tamamı ifadelerinde, kendilerine güya cinsel saldırıda bulunduklarını iddia ettikleri kişileri çok sevdiklerini, onlarla aylarca, yıllarca görüştüklerini, hatta bu görüşmeler için kendilerinin ısrarcı olduklarını, ONLARLA EVLENMEYİ İSTEDİKLERİNİ, bir kısmı da aileleriyle tanıştırdıklarını dile getirmektedir. Tüm bu ifadeleri sözde cinsel saldırı iddialarıyla çok büyük çelişki halindedir.
  • İşte, tüm bunlar ve benzeri, bariz çelişki ve mantıksızlıklar, dava dosyasındaki sözde "TURNİKE", cinsel saldırı gibi iddiaların hiçbir hukuki ve kanuni değeri ve dayanağı olmadığı gibi, akla, mantığa, vicdana ve hayatın doğal akışına da tümüyle aykırı olduğunun çok önemli kanıt ve göstergeleridir.
  • Etkin pişmanlıktan faydalanan arkadaşlarımızın ifadelerinin hemen hepsine dayatılan senaryo, hayali suç üretebilmek maksadıyla tekrarlanan beyanlardan oluşmaktadır. Bu senaryolarda TCK kapsamında suç olmadığı, sadece kamuoyunda karalama maksatlı yapıldığı da açıktır.

Dolayısıyla, planlı, organize ve toplu bir hareketin ürünü oldukları açıkça belli olan, yalnızca husumetli müştekilerin ya da dayatılmış itirafçıların beyanlarına dayalı soyut, asılsız ve mesnetsiz bu iddiaların iddianamede adeta somut birer suç delili gibi sunulması kamuoyunu ve mahkemeyi manipüle etmek maksadıyladır.


İddia 3– “Hadis buldum bundan sonra böyle olacak diyerek dekolte giyinilmesi talimatı verilmesi” iddiası gerçek dışıdır

Sayın Adnan Oktar 70 dile çevrilmiş 300 den fazla eseri olan, çok bilinen birçok uluslararası basın organlarında makaleleri yayınlanan bir fikir ve düşünce insanıdır. Hem yayınlarında hem canlı sohbetlerinde kendisinin bir din alimi ve bilgini olmadığını defaatle vurguladığı halde “ben bir hadis buldum” diyerek çok önemli bir konuda fetva verdiği iddiası akla ve vicdana aykırıdır. Hatta kendisine canlı yayında bu ve benzeri konularda görüşünü soranlara hiçbir zaman fetva vermemiş, bu konuda yetkili olan Diyanet İşleri Başkanlığı ve ehil olan Müslüman alimlere yönlendirmiştir.

Bizler dindar insanlarız ama bir cemaat değiliz. Aynı ülkü ve ideallere sahip bir arkadaş grubuyuz. Adnan Oktar bey de bir alim veya din hocası değildir. Bizlerin ya da bir başkasının nasıl yaşayacağı, nasıl giyineceği, nasıl eğleneceği, ne yiyip ne içeceği konusunda da dini veya başka türlü herhangi bir talimat vermez. Bizim de zaten aklı başında, yetişkin, erişkin, hür iradeli insanlar olarak kimseden herhangi bir konuda talimat almaya ihtiyacımız bulunmamaktadır. Dinen bir konuyu merak ettiğimizde ise bunu Adnan Oktar beye değil her Türk vatandaşı gibi Diyanet’e sorarız. Adnan Oktar Bey de kendisine dini konuda bir soru yöneltildiğinde “Kuran’a, sünnete bakın diyen, ilmihallere yönlendiren” bir insandır. Bizler insanlara Allah’ın varlığını ve birliğini anlatırız, Kuran okumalarını tavsiye ederiz, ama nasıl yaşamaları gerektiğini asla dikte etmeyiz. Her insan kendi vicdanı ve iradesi oranında Kuran’ı yaşar. Kuran’dan dini nasıl anlıyorsa hayatını öyle şekillendirir.

Hadise dayanarak dekolte giyilmesi talimatı verildiğinin iddia edilmesi ise her şeyden önce bu iddiada bulunanların dini bilgilerinin son derece zayıf olduğunu göstermektedir. Zira mümin bir kadının nasıl giyineceğinin ölçüsü zaten Kuran’da açıkça belirtilmiştir. Kuran ayetlerinin hükmüne zıt bir hadisle hüküm kurulamaz, hiçbir Müslüman bunu kabul etmez.

 

İddia 4– “Adnan Oktar’ın talimatına uymamak dine karşı gelmek anlamına gelir” iddiası gerçek dışıdır

Etkin pişmanlık beyanlarındaki iddialar hukuken suç olmayan fiilleri suç örgütü yapılanması eylemi gibi gösterebilmek için maksatlı olarak söylettirilen özel kurgulanmış beyanlardır. Sayın Adnan Oktar’ın talimat değil iyiliğe, güzelliğe, sevgiye, muhabbete, birlik ve beraberliğe yönelik tavsiye verdiği herkes tarafından malumdur. Nasıl ki “Alkol ve sigara kullanma” demek, “sağlığına dikkat et” demek talimat değil sevgiden kaynaklanan tavsiyeler ise Sayın Adnan Oktar’ın da yakın arkadaşlarına hayata dair konularda müspet tavsiyeler vermesi talimat vermek değildir. Nitekim Asr Suresi'nde de bu konu “İnsan ziyandadır ancak hayrı ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır” şeklinde buyurulmaktadır. Eğer Sayın Adnan Oktar dinin bir emri konusunda tavsiye vermiş ise bu Sayın Adnan Oktar’ın talimatı değil Cenab-ı Allah’ın emrinin hatırlatılması demektir. Dinin emir ve yasakları da herkes tarafından malumdur. Aklı başında hiç kimse “Adnan Oktar’ın talimatına uymamak dine karşı gelmek anlamına gelir” ithamına itibar etmez. İlkokuldan itibaren bu ülkede yetişen her vatandaş temel dini eğitim almaktadır ve bu eğitim sayesinde neyin dine uygun neyin karşı olduğunu, ne yaptığında dine karşı geldiğini ne yaptığında karşı gelmediğini gayet iyi bilir. Allah’tan korkan, Kuran’a uyan, bilinçli ve eğitimli bir arkadaş grubunda ise hiç kimsenin bir kişinin sözlerini dinin hükmü yerine koymayacağı açıktır.

Arkadaş grubu olarak bizler tek talimatı Kuran’dan ve vicdanlarımızdan alırız. Allah’ın emrettiği güzel ahlakı yaşamak, iyilik yapmak, dürüst olmak, bir insana yardımda bulunmak için talimata ihtiyaç yoktur, vicdanlı olmak yeterlidir. Güzel ahlakın talimatı olmaz, sorgusu da olmaz.

Özetle, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın yargılandıkları dosyada yer alan suçlamaların tümü somut delil, belge ve dayanaktan yoksundur. Delilsiz, mesnetsiz olan iddialara itibar edilmesi, bunların kesinleşmiş gerçekler gibi kamuoyuna sunulması ve salt karalama maksatlı bir takım yalan ve iftiraların ısrarla gündemde tutularak insanların kişilik haklarının ihlal edilmesi, masumiyet karinelerinin çiğnenmesi ne kanuna, hukuka, basın ilkelerine, vicdana ne de insanlığa uygun değildir.

Bu tür asılsız iddialar, iftiralar ve karalamalar yüzünden masum insanlar ve onların aileleri ve yakınları uzun zamandır büyük mağduriyetler yaşamaktadır. Bu mağduriyetleri görmezden gelmek, aslı astarı olmayan gerçek dışı iddialar yüzünden yaşanan haksızlıkları, hukuksuzlukları, tutuklanmaları, mahkumiyetleri, eziyetleri müjdeli gelişmelermiş gibi kamuoyuna sunmak hem dinimize hem evrensel insan haklarına aykırı hareketlerdir.

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.

Daha yeni Daha eski