Nihayet Dergisi’nin 2020 yılı Haziran ayı baskısında “Modern Kültler ya da Yeni Dini Hareketler” isimli bir makale yayınlanmıştır. Söz konusu makalede, Amerika merkezli olan, “Uluslararası Aile”, “Aile” ve (haşa) “Tanrı’nın Çocukları” gibi isimlerle anılan, dini bazı söylemleri de olan sapkın bir kült yapılanmadan bahsedilmiş, bu yapılanmanın kullanılan bir yöntemin güya camiamızda da "izlerinin sürülebileceği" şeklinde çirkin ve düzeysiz bir imaya yer verilmiştir.

Geçmişte rahiplik yapmış, ancak bağlı olduğu kiliseden kovulmuş olan David Berg isimli bir kişi tarafından 1968 yılında kurulan, özellikle Hippi akımı esnasında yayılan ve ilk üyeleri daha çok hippilerden oluşan “Uluslararası Aile”, ilerleyen yıllarda birçok ülkeden binlerce kişinin katılımıyla dünya çapındaki etkisini arttırmıştır. Bu kült yapılanmanın üyeleri homoseksüellik, ensest ilişki gibi birçok sapkın cinsel ilişki şeklini yaşamakla suçlanmıştır. “Uluslararası Aile” ile ilişkilendirilmiş sapkın faaliyet yöntemleri de vardır. Bunlardan biri de, (haşa) güya İncil’den referans alınarak hayata geçirildiği ileri sürülen “flörtle balık avlama” adını verdikleri sapkın bir yöntemdir.

Nihayet Dergisi de yayınladığı makalesinde söz konusu sapkın tarikat ve yöntemlerini konu edinerek bundan hareketle, kendince camiamıza bazı düzeysiz göndermeler yapmaya çalışmıştır. A9 TV kanalındaki yayınlara katılan bazı hanımların, ülkemizdeki modern yaşam anlayışına sahip milyonlarca vatandaşımızın büyük bölümünün tarzlarından farklı olmayan dekolte giyim tarzları, eğlenip dans etmeleri gibi son derece doğal, meşru davranışlarını söz konusu sapkın tarikatın yöntemleriyle akla ziyan bir benzeştirme gayretine girmiştir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, böyle bir benzetme akıl, mantık ve zekayla hiçbir yönden bağdaşmayan ancak tamamen art niyetli, önyargılı ve taraflı bir bakış açısının ürünü olabilir. Zira, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın ne Müslüman kimlikleri ve inançları ne ahlaki yapıları, ne manevi değerleri ne sosyal ve kültürel faaliyetleri ne de yaşam biçimleri bahsi geçen makalede konu edilen “Uluslararası Aile” isimli kült yapılanma ile hiçbir yönden benzerlik göstermemektedir. “Uluslararası Aile” mensupları arasında yaşanıldığı iddia edilen “homoseksüel ilişki”, “ensest ilişki”, "zina" gibi sapkın cinsel ilişki türleri, dinimize göre haram olan, büyük bir azgınlık, iğrenç bir fiil olarak nitelendirilen eylemlerdir. Sayın Adnan Oktar ve arkadaş çevresinin bu tür sapkınlıklara şiddetle karşı olduğu ve kınadığı, insanları her vesileyle bu günahlardan sakındırdığı herkesçe bilinen bir gerçektir. 

Sayın Adnan Oktar'ın, onlarca yıldır gerek eserlerinde gerek yerli ve yabancı sayısız televizyon kanalına verdiği röportajlarında gerekse yıllardır hemen her gün canlı yayın programlarına katıldığı A9 TV'deki sohbetlerinde Kur'an'a, İslam ahlakına aykırı her türlü çarpıklığı, sapkınlığı, ahlaksızlığı, dejenere zihniyeti eleştirdiğine, insanlara Kur'an'ın emrettiği en üstün ahlakı, en güzel, en nezih ve en kaliteli tavır, davranış ve yaşam biçimini tavsiye ettiğine tüm milletimiz sayısız kereler şahit olmuştur.

Dolayısıyla, arkadaşlarımız gibi Allah'tan korkup sakınan, Allah'ın sınırlarına, harama ve helale son derece titizlik gösteren, tüm yaşamlarını Allah'ın rızasını ve sevgisini aramaya adamış iffetine, namusuna son derece düşkün tertemiz, salih Müslümanlarile Allah’ın kesin olarak yasakladığı bu tür çarpık ilişkileri yaşadıkları söylenen insanlar arasında benzetme yapılmaya çalışılması açık ve çirkin bir iftira niteliği taşıyacaktır ki bu Kur'an'da şiddetle kınanmış ve yasaklanmış bir eylemdir:

O durumda SİZ ONU (İFTİRAYI) DİLLERİNİZLE AKTARDINIZ VE HAKKINDA BİLGİNİZ OLMAYAN ŞEYİ AĞIZLARINIZLA SÖYLEDİNİZ VE BUNU KOLAY SANDINIZoysa o Allah Katında çok büyük (bir suç)tür. 

Onu işittiğiniz zaman: "Bu konuda söz söylemek bize yakışmaz. (Allah'ım) Sen Yücesin; bu, BÜYÜK BİR İFTİRADIR" demeniz gerekmez miydi? (Nur Suresi, 12-16)

Görüldüğü gibi, Kuran ayetleri son derece açıktır. İnsanlara, delilsiz zina isnadında bulunmak haramdır. Yine, ayetin hükmü gereğince, Müslümanlara zina iftirası atıp da somut bir delil getiremeyenler “Allah Katında yalancıların ta kendileri”dir. Yani bu tür kimselerin artık, "KENDİLERİNE GÜVEN DUYULMAYACAK" insanlar oldukları, dolayısıyla herhangi bir konudaki şahitliklerinin de bundan sonra geçersiz olduğu bildirilmektedir.

Buraya kadar özetlemek gerekirse, insanlara sırf dekolte giyindikleri, makyaj yaptıkları, dans ettikleri, eğlendikleri için iftiralar atmak, onlara olmadık çirkin benzetmeler yapmak aslında aynı meşru ve modern, batılı yaşam tarzını benimseyen milyonlarca yurttaşımıza da aynı iftirayı atmak anlamına gelir ki bunun da asla kabul edilemeyecek çok yanlış ve ayrıştırıcı bir tutum olacağı açıktır.

Dahası, çok defalar çeşitli vesilelerle açıkladığımız gibi, bu vesileyle bir kez daha tekrar etmek istiyoruz ki camiamızın mensuplarının dekolte, dans, eğlence gibi bir merakları veya öncelikleri yoktur. Bu konuları belli, sınırılı bir dönemde gündeme getirmeleri ise yalnızca bazı önemli hikmetlere yönelik uygulanmış bir yöntemdir. Bu hikmetler yerine gelmiş, istenen mesaj verilmiş ve aynı yöntemi kullanmaya bundan böyle gerek kalmamıştır.

A9 TV’deki canlı yayınlarda ve bazı mensuplarımızın sosyal medya hesaplarında dekolte, makyaj ve dansın geçici olarak bir dönem özel olarak ön plana çıkartılmasındaki en önemli amaçlardan biri, Türkiye’yi bağnaz, tutucu ve baskıcı bir zihniyetle yönetilen bir ülkeymiş gibi göstermek isteyen dış güçlerin oyununu bozmaktır. Nitekim batı ülkelerinde, Türkiye’nin özgürlüklerin kısıtlandığı bir ülke gibi görülmesi, Sayın Cumhurbaşkanımızın ülkemizde modern yaşantı sürdüren kesimleri dışlayan bir lidermiş gibi tanınması için uzun yıllardır çok yoğun bir algı operasyonu yürütülmektedir. Bu algı operasyonu da ne yazık ki bazı bilgisiz kesimler üzerinde oldukça etkili olmakta, bu da Türkiye’nin yurt dışındaki imajına, dolayısıyla da ulusal menfaatlerine zarar vermektedir.

İşte, camiamızın dış dünyaya yansıttığı modern yaşam biçimi bu şer oyunu bozmaya yönelik bir uygulamadır. Bilinmelidir ki A9 TV canlı yayınlarında ve bazı arkadaşlarımızın sosyal medya hesaplarında kimi zaman gündeme gelen dekolteli, makyajlı, modern dış görünümün amacı, bu tarzı herkese empoze etmek değildir. Burada amaçlanan, Türkiye’de hangi görüşten, hangi kesimden, hangi anlayıştan olursa olsun her insanın dilediği gibi serbestçe yaşayabildiğini, üzerlerinde bir hükümet baskısı ve dayatması olmadığını, Sayın Cumhurbaşkanımızın her kesimden insana karşı eşit ve demokrat yaklaştığını göstermektir.

Yine, bu uygulamadaki önemli amaçlardan biri de modern yaşam tarzını benimseyen insanların da son derece dindar olabileceğini, İslam'ı yaşayabileceğini, Allah'ı anabileceğini göstermek, dine uzak kesimlerin oluşturmaya çalıştıkları "Müslüman kadınlar zevksizdir, bakımlı olmayı, makyaj yapmayı, giyinmeyi bilmezler" şeklindeki çarpık algıları yıkmak olmuştur. Bu şekilde, Müslümanlarla alay etmeye, onları haşa küçümsemeye, hor görmeye, ilkel, kaba ve görgüsüz gibi göstermeye çalışan çirkin zihniyetin de tutunabileceği bir dayanağı kalmamıştır.

Bu hatalı ve art niyetli bakış açısı ve önyargıların yıkılması, Türkiye’de, modern görüşlü vatandaşlarımızın güya İslam’dan uzak oldukları imajını yaymak, böylelikle muhafazakar kesimle batı kültürüne yakın modern kesim arasına aşılmaz engeller koyarak milletimizi ayrıştırmak, kutuplaştırmak isteyen bölücü odaklara karşı bir set oluşturmuştur. Dindar vatandaşlarımız ile modern anlayışa sahip olanların bir araya gelebileceklerini göstermiştir. Sağcı muhafazakâr kesimle, bu kesiminbugüne kadar iletişim kurmada yetersiz kaldığı modern, aydın, batılı çevreler, sahil kesimleriarasında bir iletişim köprüsü kurulmuştur.


Son olarak , Nihayet dergisinin Sayın yetkililerinden şu soruların cevaplarını düşünmelerini rica ediyoruz:

– Eğer, camiamıza mensup bazı hanımlar Sayın Adnan Oktar'ın arkadaşları olmayıp da yine o dekolte kıyafetleri giyselerdi, dans edip eğlenselerdi, şarkı söyleselerdi, mayoyla havuza veya denize girselerdi, bu günlük hayatlarını da sosyal medya hesaplarından paylaşsalardı, hatta tüm bunların onlarca kat fazlasını misliyle yapsalardı hiç kimse onlara karışır, ya da bu durumdan rahatsız olur muydu?

– Televizyonlarda, gazetelerde, dergilerde, filmlerde, dizilerde her gün, gece gündüz yayınlanan neredeyse çıplaklık sınırına varan görüntüleri, din ve ahlakla bağdaşmayan cinsel içerikli sahneleri hiç yadırgamadan, büyük bir ilgi ve hayranlıkla izleyen, umumi plajlarda binlerce erkeğin arasında bikini giyip dans edilmesini normal karşılayan insanların A9 TV yayınında genç bir hanımın dekolte giyinip dans etmesini, şarkı söylemesini anormal karşılamasının tek sebebi onun bizim arkadaş camiamız içinde olması olabilir mi?

– A9 TV yayınlarına katılan bazı arkadaşlarımızın giyimini, dansını, eğlencesini eleştirenler, yarın aynı arkadaşlarımız aynı dansı hatta daha fazlasını bizim camiamız dışındaki bir ortamda mesela Bodrum’da, Çeşme'de, Alaçatı'da bir gece klübünde yapsa bunu eleştirmek ya da kınamak aklının ucundan geçer miydi, yoksa "kendi seçimi" deyip ilgilenmez miydi?

– Bugün dekolte sebebiyle yüzlerce yılla yargılanan arkadaşlarımız bizim camiamızdan ayrıldıklarını söyleseler ve aynı modern tarzdaki yaşamlarına devam etseler hiç kimse onların giyimine, kuşamına, yaşam biçimine karışır mıydı?

Aslında, bu soruların cevapları vicdanlı, aklı selim sahibi her insan için aynıdır. Ne var ki, küçük belli bir kesimde camiamıza karşı aşırı derecede kıskançlık, haset ve bu hasetten kaynaklanan çılgınca bir öfke vardır, ve bu öfke her fırsatta tırmandırılmaya ve topluma yayılmaya çalışmaktadır.

Ancak, iyi bilinmelidir ki sevgisizliği, öfkeyi, nefreti, düşmanlığı tahrik etmenin, ne bunun kışkırtıcılığını yapanlara ne toplumumuza ne milletimize ne devletimize ne de ülkemizin imajına sağlayacağı hiçbir fayda ve kazanç yoktur. Aksine kin, öfke ve düşmanlık, bu olumsuz hasletleri besleyenleri içten içe kavuran ve kemiren, zamanla da içlerine çeken amansız bir beladır.

İnsanlara yapılan haksızlıklara, adaletsizliklere karşı onurlu bir duruş sergilemeyip, tepki göstermeyip, göz yumup hatta bunlara destek çıkanlar, çanak tutanlar bir gün benzer haksızlıklar başlarına gelip de yaptıkları hatanın farkına varıp da pişman olmadan önce iyilik, güzellik, sevgi, hak, adalet, dürüstlük ve samimiyet yolunu benimsemeleri en doğru hareket olacaktır.

 Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.

Daha yeni Daha eski