Husumetli müştekilerin yönlendirmesiyle sistematik şekilde hayata geçirilen sözde itirafçı devşirme girişimlerinden biri de Altuğ Müştak Berker’e karşı yapılmıştır. Şöyle ki;

Andaç Maraşlıoğlu isimli avukat 11.07.2018 tarihli operasyon sonrasında Altuğ Müştak Berker’e ulaşmış ve kendisiyle görüşmek istemiştir. Altuğ M. Berker de bu talebi kabul etmiştir ve görüşme gerçekleşmiştir. Altuğ M. Berker, Andaç Maraşlıoğlu’nun kendisine ne teklif edeceğinden bihaber olarak bu görüşmeye gitmiştir.

Andaç Maraşlıoğlu, görüşme sırasında öncelikle, tıpkı diğer bahsi geçen  avukatlar gibi tehditvari ve gerçek dışı söylemlerle Altuğ M. Berker’in gözünü korkutmaya çalışmıştır. Av. Maraşlıoğlu, o tarihlerde polis operasyonunun henüz yeni yapılmış olması ve kamuoyunda kasıtlı oluşturulan aleyhe algının halen daha devam ediyor olmasının kendisine verdiği cesaretle Altuğ M. Berker’e, hapse girdiği takdirde ömür boyu dışarı çıkamayacağı gibi uydurma söylemlerde bulunmuştur. Ayrıca, eğer gerçekten kurtulmak istiyorsa tek yolun onun söylediklerini yapması ve kendisine ilk etapta 100 bin TL vermesi gerektiğini söyleyerek açıkça haksız bir menfaat talebinde bulunmuştur. Hatta eğer dediklerini yapar ve parayı hemen kendisine öderse, ELİNİ KOLUNU SALLAYARAK EMNİYETİN ÖN KAPISINDAN GİRİP ARKA KAPISINDAN ÇIKACAĞINI söyleyerek ikna etmeye çalışmıştır.

Yukarıda izah etmeye çalıştığımız hususları kısaca özetlemek gerekirse; Adnan Oktar ve arkadaşları gözaltına alındıkları ilk andan itibaren tarihte eşine nadir rastlanan bir karalama ve yıldırma operasyonuna maruz kalmışlardır. Gerek dosyanın husumetli müştekileri gerekse emniyet ve basın camiası içerisinde gayri hukuki işbirliği yaptıkları çevreler bu operasyonu an be an büyük bir titizlikle sürdürmüşlerdir ve halen de sürdürmektedirler. Bu kişilerin motivasyonu ise hiç şüphesiz ki, haksız menfaat temin edebilmektir. Çünkü görüştükleri her kişiden sözde itirafçı olarak tahliye edilmeleri halinde astronomik rakamlarda paralar istemişlerdir. Adnan Oktar’ın birçok arkadaşı bu teklifle hiç ilgilenmemiş ve gelen avukatları reddetmiştir. Ancak yukarıda da söylediğimiz gibi cezaevlerinin olumsuz şartları ve yaşadıkları ciddi rahatsızlıklar nedeniyle zor günler geçiren birkaç kişi şikayet edilen avukatların bu haksız tehdit ve telkinlerine boyun eğmek zorunda kalmışlardır.

Kişilerin gerçek ve özgür iradelerini dış etkenleri kullanarak kırmak ve bu kişilerin gerçek olmayan ifadeler vermesini sağlamak hukuk kurallarımızla bağdaşmadığı gibi, bu hukuksuzlara aracı olan avukatların bağlı oldukları mesleki ve ahlaki kurallara da aykırıdır.

Avukatlık mesleğinin ana amacı 1136 sayılı Avukatlık Kanunun 2. maddesinde tanımlanmıştır. Bu kanun maddesi uyarınca; Avukatlığın amacı; hukuki münasabetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamaktır.

Halbuki adı geçen avukatlar, değil yargı organları ile resmi kurumlar arasında hukuk kurallarının uygulanmasını sağlamak, tam aksine vekalet ilişkisi ve dosya kapsamında menfaat çakışması bulunan savunmasız durumdaki tutuklu kişileri hukuksuzluk yapmaya zorlamaktadırlar. Üstelik tüm bu hukuksuzları, Sayın Savcılarımızın ve Devletimizin adını kullanarak ve yeri geldiğinde onlara karşı gerçeğe aykırı iddialarda bulunarak yapmaktadırlar.

Adı geçen avukatların bu eylemleri ceza kanunlarımız kapsamında suç olmakla birlikte aynı zamanda Avukatlık Kanunun m.134 ve 135’de tanımlanan disiplin cezalarının en ağır hallerini gerektirdiği aşikardır. 



Daha yeni Daha eski