Yukarıdaki sayfalarda, Sabah Gazetesi’nden bir köşe yazarının, güya Sayın Cumhurbaşkanımıza camia mensupları tarafından dürbünlü tüfekle suikast düzenleneceğini anlattığı hayali senaryoyu açıklamıştık. Bu hayali senaryoya CIA ve MOSSAD kelimelerini serpiştirince daha etkileyici olabileceğini düşünen bu köşe yazarı gibi, ne ilginçtir yine Sabah Gazetesi’nden bir başka köşe yazarı da, camiayı hiç bulunmamış sözde delillerle alenen suçlamaya çalışmıştır.

AŞAĞIDAKİ HABER KARA PROPAGANDA AMAÇLIDIR VE GERÇEK DIŞIDIR!!!



Adnan Oktar ve arkadaşlarına karşı kurulan komplodaki en kapsamlı hayali suçlamalar cinsellik konusu üzerinden kurgulanmıştır. Bunun ardından gencecik kız çocukları, kamuoyunun Adnan Oktar ve arkadaşlarını sapkın bir topluluk gibi görmesi için, özel olarak kurgulanan hayali tecavüz ve cinsel istismar senaryolarıyla şikayetçi olmaları yönünde tehditlere ve baskılara maruz bırakılmışlardır. Gerçekte Adnan Oktar ve arkadaşlarından hiçbir kötülük görmeyen bu insanlar dosyada şüpheli konumuna düşmemek, tutuklanmamak, itibarsızlaştırılmamak için kendilerinden isteneni yapmışlar ve yalan ifadeler vermek zorunda kalmışlardır.





Dosyada Adnan Oktar ve arkadaşlarının ünlülere, siyasilere ya da herhangi birisine şantajda bulunduklarını ortaya koyan tek bir delil bile bulunmamaktadır. İddianamede, aylarca basın tarafından bahsedilen sözde şantaj arşivinin varlığına dair tek bir cümle dahi kullanılmamıştır.

1999 yılında Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik FETÖ kaynaklı polis operasyonu ve sonrasında açılan dava kapsamında da gündemde olan en meşhur konunun “şantaj kasetleri” olduğunu burada hatırlamak gerekir. O dönemde ön plana çıkarılan, hakkında sayısız haber yapılan bu sözde şantaj kasetleri hiçbir zaman bulunamamıştır. Çünkü hiçbir zaman var olmamışlardır. Dosya kapsamında kendisine şantaj yapıldığı iddia edilen ünlüler bile, Adnan Oktar ve arkadaşlarından asla bir kötülük görmedikleri ve herhangi bir şantajın söz konusu olmadığını belirten dilekçeler vermişlerdir. O dönemin yalanlarının aynı şekilde ısıtılarak bugün gündem yapılması, “ya tutarsa” mantığıyla ayakta tutulmaya çalışılması gerçekten şaşırtıcıdır.

11 Temmuz 2018 tarihli polis operasyonun yapılmasıyla birlikte, basının büyük bölümü Adnan Oktar ve arkadaşlarının güya işledikleri suçlar aracılığıyla yüz milyonlarca lira kazanç sağladıkları yönünde haberler yapmışlardır. Adnan Oktar ve arkadaşları hakkında istikrarlı bir biçimde iftira ve hakaret içerikli haberler yapan “A Haber” isimli televizyon kanalı şöyle bir habere imza atmıştır:



Her medya kuruluşunun Adnan Oktar’ın mal varlığı hakkında rastgele tutarlar belirlediği haber furyasına TRT Haber de 1 milyar TL iddiasıyla katılmıştır:



İddianamenin düzenlenmesiyle bu tür haberlerin Adnan Oktar ve arkadaşlarını karalama ve kamuoyu nezdinde kara para aklayan, çok güçlü ve karanlık bir suç örgütüymüş gibi gösterme amacıyla yapıldıkları açıkça görülmüştür.

Düzenlenen iddianamede, haberlerde uçuşan “kayıp 200 milyon TL” veya “1 milyar TL mal varlığı” iddiaları ile ilgili tek bir ifade dahi kullanılmamıştır. ORTADA BÖYLE BİR PARA YOKTUR.

Ortada böyle bir para yokken, buna dair bir delil, hatta bir iddia dahi yokken, böyle bir konunun devletin kanalı olan TRT’de yayınlanması ayrıca üzüntü vericidir.

Yapılan incelemelerde Adnan Oktar’ın arkadaşlarına ait 86 şirketin toplam 10 milyon liralık bir aktif büyüklüğü olduğu ortaya çıkmış, bu tespit TMSF Başkanı Muhiddin Gülal tarafından kamuoyuna aktarılmıştır.



Özellikle operasyonun ilk günlerinde sık sık gündeme getirilen “Adnan Oktar’ın evinden birçok tarihi eser çıktığına” dair mesnetsiz iddia, ilerleyen günlerde çeşitli uzman bilirkişilerin raporları ile çürütülmüştür. Keza ne Adnan Oktar’ın ne de arkadaşlarının evinde hiçbir şekilde tek bir tarihi eser dahi çıkamamıştır. Ancak bu tarz haberler hep devam etmiştir. Tarihi eser alım satımı, kara para aklamada en çok kullanılan yöntemlerden birisidir. Burada da amaç, Adnan Oktar’ı ve camiayı bu tarz bir suçun içindeymiş gibi gösterebilmektir.

Adnan Oktar’ı itibarsızlaştırabilmek amacıyla akıl almaz çirkinlikte yalanlar ortaya atılırken, iffetli kadınların da tüm Anayasal hakları ayaklar altına alınmıştır. Basında hergün birbirinden çirkin ve dayanağı olmayan haberler yapılmasının tek sebebi, kamuoyunda infial meydana getirmek, şüphelilerin tutukluluk sürelerini uzatmak ve en önemlisi, yargılamayı yapacak mahkeme üzerinde kamuoyu baskısı oluşturmaktır. Birbirini takip eden günler boyunca bu kadar çok haberin yayınlandığını gören sıradan bir vatandaş, doğal olarak camianın bu suçlara karıştığına kanaat getirecek, ister istemez içinde bu kişilere karşı negatif bir yaklaşım büyüyecektir. Kamuoyunda bu algı yaratıldıktan sonra, haklarında gerçekte hiçbir somut suç delili olmayan kişiler hakkında tahliye kararı verilse, halkta infial olacak, herkes isyan edecektir. Sırf bu beklenti dahi, insanların tutukluluklarını uzatma konusunda etkin bir sebep olmaktadır. Zaten basındaki kara propagandanın da temel amacı budur.



Operasyon sonrası, kamuoyunda infial uyandırmak için basına uydurma haberler servis edilmiştir. Gazete Vatan’da yayınlanan P.T. isimli hayali müşteki, Ender Daban ve Kartal Göktan’a pek çok cinsel suç isnat etmiştir. Soruşturmanın ilerleyen safhalarında, bu hayali müşteki üzerinden ileri sürülen uydurma isnatlar, bu sefer Özkan Mamati’nin yönetimindeki @KediLeaks isimli twitter hesabında tekrar karşımıza çıkmıştır:


Ancak ne iddianamede ne de tensip zaptında P. T. başharflerini taşıyan bir müşteki yer almamıştır. Soruşturma dosyasında, haberde söylendiği gibi P. T. isimli bir bayana ait ifade metni bulunmamaktadır.

Haberdeki bir ince detay, bizlere bu yalan haberin hangi kaynakta üretilmiş olabileceği konusunda önemli bir ipucu sunmaktadır: Hayali bir müştekiden bahsedilirken, bu kızın 14 yaşında olduğu vurgulanmıştır. Özkan Mamati, Uğur Şahin, Ümit Kuruca tarafından 3 Ocak 2018’de Emniyet Müdürlüğü’ne teslim edilen sahte fişleme dosyalarında da bu vurgunun aynısı yapılmaktadır. Bu dosyalarda, Adnan Oktar camiasında yer alan bazı bayanların Adnan Oktar ile tanıştıkları yaşları özel bir amaç doğrultusunda çarpıtılarak “14” gibi gösterilmiştir. İşte örnekleri:

K. Y.: Cemaate geldiği süre içinde 14 yaşındayken abisi tarafından… birlikte olmaya zorlanmıştır.

B. Ş.: Ablası tarafından 14 yaşında cemaate getirilmiş ve küçük yaşta cinsel ilişkiye girmiştir. 14 yaşında çok zayıf vücudu…

D. R.: 14 yaşında cemaate gelmiş ve 14 yaşında Adnan Oktar’ın…

M. B.: Kendisi ve kızkardeşi 14 yaşında cemaate gelmiş ve küçük yaşta…

Bu çirkin yalanların ve güya cinsel istismar iddialarının altında yatan sebeple, yalan gazete haberindeki sebep tamamen aynıdır. Türk Ceza Kanunu’nda 14 yaş çok kritik ve eşik yaştır. 18 yaşının üzerindeki kişilerin kendi rızaları ile yaptıkları cinsel davranışlar suç sayılmamaktadır. 15-18 yaş arasındakiler için suç sayılmakla birlikte, kişinin rızası olduğu durumlarda suç olmaktan çıkabilmektedir. Oysa 14 yaşındaki bir kişinin yaptığı cinsel davranış, tamamen kendi rızası dahilinde bile olsa suçtur ve şikayete de tabi değildir; böyle durumlarda devlet re’sen dava açma mecburiyetindedir. Öte yandan, 14 yaşındaki bir kişiye karşı işlenen cinsel istismar/saldırı suçlarının cezası da çok ağırdır ve doğal olarak toplum nezdinde oluşturduğu infial de çok büyüktür.

Dosyadaki yalanlar arasında “14 yaş” vurgusunun yapılma sebebi işte bu yüzdendir. Aynı mantığın, tamamen düzmece bir haberde, HİÇ VAR OLMAYAN bir müşteki adına kullanılması da bu yalan haberi ortaya atanların kim olabileceği konusunda bir fikir vermektedir. 


⬅️

BASIN TARAFINDAN YÜRÜTÜLEN KARA PROPAGANDA

➡️

MİNE G. KIRIKKANAT, ERGUN POYRAZ, FUAT KOZLUKLU DEVREDE

Daha yeni Daha eski