Son dönemlerde özellikle Türkiye’de “kumpas” sözcüğünü sıklıkla duyar olduk. Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı ve pek çok kişiyi, aileyi suçsuz yere mağdur eden kumpas davaları, unutulmuş veya geride kalmış değil. Bu davalar, pek çok kişinin yıllarca suçsuz yere cezaevinde kalması, ailelerin perişan olması, bazı kişilerin cezaevlerinde yaşamlarını yitirmeleri ile sonuçlanmıştır. Dahası, bu kumpas davaları, devlete olan güvende zedelenmelere yol açmış, ülkemizi iki kutuplu hale getirmiştir.

Kumpasların aslında temel amacı devletleri güçsüzleştirmektir. Bunun planını yapanlar, genellikle ülke içinde konuşlanmış FETÖ gibi terör örgütlerini kullanan derin güçlerdir. Türkiye’deki kumpaslar ve darbe girişimi de asıl olarak arka plandaki derin deccali üst aklın, yani İngiliz derin devletinin kontrolünde gerçekleşmiş projelerdir. Bu proje aslında yüz yıllardır yürürlüktedir. Osmanlı’nın yıkımı İngiliz derin devletinin eliyle olmuştur. Bu aşamadan sonra kurulan yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni de her fırsatta ortadan kaldırmaya çalışmış, darbeler, iç çatışmalarla istikrarsız bir ülkenin çöküşünü sağlamaya çalışmıştır. Adnan Menderes’e kurulan kumpas, 6-7 Eylül olayları, 1 Mayıs olayları, 12 Eylül darbesi ve bunu izleyen diğer darbe ve muhtıralar, PKK saldırıları ve bunun gibi ülkemizi sarsan sayısız olay İngiliz derin devleti üretimidir. İngiliz derin devleti, tarih boyunca Türkiye devletini ortadan kaldırmaya ve bu değerli milleti abluka altına almaya çalışmıştır. Fakat Atatürk’ün kurduğu bu Cumhuriyet, bu imanlı millet, İngiliz derin devletinin tüm oyunlarına rağmen dipdiri ayakta kalmıştır.

Özellikle son dönemlerde, İngiliz derin devletinin asırlardır devam eden bu amacı, daha da kendini gösterir bir hale gelmiştir. 17-25 Aralık olayları, ardından gelen hain darbe girişimi hep İngiliz derin devletinin planıdır. İngiliz derin devleti, şu an her zamankinden daha acımasız bir politika içindedir, çünkü şu anda, Türkiye güçlü bir ülke olarak ön plana çıkmış durumdadır. Sn. Cumhurbaşkanımız’ın liderliği ve özellikle Müslüman ülkelere sahip çıkışı, kendisini İngiliz derin devletinin hedefi haline getirmiştir. Dolayısıyla, şu aşamada İngiliz derin devleti için amaç, Türkiye devletini ve özellikle iktidardaki hükümeti zayıflatmak, Cumhurbaşkanımızı halkın nezdinde güçsüz konuma getirebilmek ve genel başkanı olduğu partiyi iktidardan indirebilmektir. Sn. Cumhurbaşakanımız ve Hükümetimiz, şimdiye kadar İngiliz derin devletinin bütün kirli planlarına direnmiştir. Fakat tehlike geçmiş değildir. Türkiye, halen İngiliz derin devletinin hedefinde bir ülkedir ve İngiliz derin devleti, kirli oyunlarını halen aleni şekilde ülkemiz üzerinde oynamaktadır. Bunun için de yargı, emniyet gibi ülkemizin çeşitli birimlerini kullanmaya devam etmektedir.

Kumpasları elverişli hale getiren altyapı şöyle özetlenebilir:

  • Tek bir isimsiz ihbar ile soruşturma başlatılabilmektedir.
  • Bu ihbarın kaynağının kim olduğu, gerçek kişi olup olmadığı, doğru söyleyip söylemediği sorgulanmamaktadır.
  • “FETÖ’yle iltisaklı” vurgusu, iftiranın dikkate alınması için yeterli olmaktadır.
  • Aynı yalanları söyleyen bol miktarda sahte şikayetçi toplanmakta, şikayetler için delil aranmamaktadır.
  • Sadece beyanlardan oluşan iddianameler hazırlayan ve içine algı yönetimi için gerekli olan kelime ve yorumlarını katan karşıt görüşlü savcılar özellikle devreye sokulmaktadır.
  • Gizli tanıklar, isimsiz müştekiler, adının açıklanmasını istemeyen şikayetçilerin beyanları yine davaların sözde en büyük “gerekçesini” oluşturmaktadır. Somut delil ise yoktur.
  • Beyanlar farazi, hayali ve geniş zamanlı anlatımlar içermektedir. Bu ifadelerde sözde suçun işlendiği belirli bir zaman, yer, detay olmadığından, bu iftiranın yalanlanma ihtimali de ortadan kalkmaktadır. Bu yöntem, kişinin kendi suçsuzluğunu ispat edememesi için özel olarak seçilmektedir.
  • Etkin pişmanlık müessesi, o an için hapisten kurtuluş için tek yoldur. Bu nedenle her türlü iftiranın sıralanması için yeterli bir sebeptir. Ortada bir örgüt ve suç olmadığı halde hapse atılan kişinin bu müesseseden yararlanabilmesinin tek yolu yalan söylemektir.
  • Gerekçesiz ve hayali suçlarla tutuklanan sanıkların kendilerini savunma imkanları yokken, basında haklarında sayısız karalama faaliyeti rahatlıkla yapılabilmektedir. Bunu engelleyen hiçbir hukuki yaptırım uygulanamamaktadır.
  • Yine sanıklar gerekçesiz olarak tutuklu tutulurlarken, karşı tarafın avukatları, taraftar toplamak adına, tehdit, korkutma, baskı yöntemini kullanarak etkin pişman devşirmesi yapabilmektedirler.
  • Soruşturmalar hakkında olabilecek en hızlı şekilde gizlilik kararı verilmektedir.
  • Gizlilik kararları, sanıkların tüm savunma haklarını ellerinden almakta, iddianame açıklanana kadar (ki bu süre genelde 1 yıldan aşağı olmamaktadır) elleri kolları bağlı olarak tutuldukları cezaevlerinde çaresiz beklemelerine neden olmaktadır. Ama karşı tarafa ve basına bir şekilde dosya servis edilebilmektedir.

Ortada delilin olmadığı, sadece yoğun propagandalarla oluşturulan soruşturmalar, bu saydığımız uygulamalar neticesinde gerçek gibi lanse edilebilmektedir. Dolayısıyla, yukarıdaki şartlar sağlandığında bir kumpas davasının oluşturulabilmesinin önünde hiçbir engel kalmamış olmaktadır.

İçinde FETÖ vurgusunun bulunduğu asılsız bir ihbar, özel olarak seçilmiş, menfaat sağlanmış veya korkutulmuş bir kısım kişilerin aynı dönemlerde benzer yalan ifadeler vermesiyle başlatılan bir operasyon, bu ifadeler esas alınarak yapılan hükümsüz bir polis sorgusu ve yine aynı ifadelere dayanarak verilen tutuklama emri… Bu süreçte, zaten kumpas belli bir plan dahilinde işlediğinden, şüphelilerden alınan hiçbir cevabı doğru kabul etmeme, onların savunmalarını almama ve onların fikrine danışmama büyük önem arz etmektedir. Nitekim böyle davaların iddianamelerinde iddia makamı, sürekli olarak şüphelinin sözde “örgütü” korumak adına yalan söylediği yorumuna varmaktadır. Şüphelinin suçlamaları kabul etmemesi, aksini ispatlayan hiçbir somut delil olmadığı halde hiçbir zaman geçerli veya doğru bir cevap olarak kabul edilmemektedir. Çünkü kumpaslar genellikle suç ve suçluyu aramak için değil, olmayan suçtan üretilmiş sözde suçluyu ifşa etmek için kurgulanırlar. Bu nedenle, zaten baştan şüphelilerin savunmalarının, açıklamalarının hiçbir hükmü olmamaktadır.

Gri Propaganda Yöntemi ile Tarih Boyunca Suni Suçlular Meydana Getirilmiştir

Gri propaganda, uygulanabilecek en sinsi propaganda türüdür. Üretim yeri düşman kaynaklardır. Onlar tarafından kurgulanır; onların emrindeki veya etkisindeki ajanlar ve yancılar tarafından yaygınlaştırılır. Sistemli şekilde kişilerin veya toplulukların yıpratılması, yalanlanması ve karalanması üzerine kurulu yalan haber yayma sistemidir. Bu haberler yayılırken toplumda karşılık bulacak ve merak uyandıracak türden olmalarına önem verilir. Ortaya iddialar atılır; ancak bu iddialar öyle bir kapsamdadır ki, bunların doğruluğunu kanıtlamak mümkün olmadığı gibi doğru olmadıklarını ortaya çıkarmak, yani yalanlamak da mümkün değildir. Kurgulanma şekli, sıradan bir olaya onlarca yalan dahil edip muhatabı küçük, gülünç veya suçlu konumuna sokma şeklindedir. Önemli olan senaryonun toplum tarafından kabul görüp görmeyeceği ve topluma yeterince yaygınlaştırılıp yaygınlaştırılamayacağıdır. Bu ikisi sağlandığında hedeflenen kişi veya kişiler, toplumun en suçlusu görünümüne çok kısa bir sürede sokulabilir.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, gri propagandayı şu sözlerle tanımlamıştır:

“Burada en çok işe yarayan psikolojik savaşta da kullanılan ‘gri propaganda’ yöntemidir, yani SÖYLENTİLERLE HÜKME VARMAKkaynağı belirsiz veya yanlış kaynaktan ortaya çıkan, KANITLANMAYAN, kulaktan dolma bilgilerden oluşan söylentilerle bir hükme varmak. … Dezenformasyon ortaya çıkıyor, çeşitli varsayımlar ve hayali fikirlere, KİŞİ SANKİ KANITLANMIŞ BİR DOĞRU GİBİ İNANMAYA BAŞLIYOR. Burada olgu ve algı farklı bir şekilde ortaya çıkıyor. Algılar etkileniyor, burada kişi İNANMAK İSTEDİĞİ, HOŞUNA GİDEN BİR ŞEYİ GERÇEK GİBİ KABUL EDİYOR.”

Tarhan sözlerine şöyle devam etmektedir:

Kanıtlanamayan herhangi bir yargı kararı veya resmi açıklama OLMADAN sadece İDDİALAR VE SÖYLENTİLERLE hükme varmak PSİKOLOJİK SAVAŞTA SONUÇ ALMA YÖNTEMLERİNDEN BİRİDİR. … İçerisindeki NEGATİFLİĞİ DIŞARIYA YANSITIP ‘bunlar bunu yapmıştır’ der. Bunu söyleyen kimseye ‘Bunun bir tahmin mi? Yoksa bir bilgi ve veriye mi dayanıyor?’ diye sormak gerekir. İSPAT YOKSA İFTİRA OLUYOR artık.”

Bu yöntemin soruşturmalara nasıl uygulanabildiğini ise, FBI’ın kurucusu ve soruşturma imparatoru olarak tanınan Edgar Hoover’ın ifadelerinden anlamak mümkündür. Hoover’ın şu sözü, gri propagandanın temelini teşkil etmektedir:

“İthamı o kadar ağır, itibar kırıcı ve çok yönlü yapınız ki doğru olmasa bile yargıçlar ceza vermemezlik edemesinler…”

İşte gri propagandanın özeti budur. İftiracılar, sahte mağdurlar, kamuoyunda karalama kampanyaları ve basının yaptığı provokasyonlar öyle bir raddeye gelir ki, yargı mercii “burada suç yok” diyememektedir. Çünkü dediği takdirde, hem başarısız addedilecek hem de aynı kara propagandaya bu defa kendileri maruz kalacaklardır.

Yine Nevzat Tarhan’a göre, gri propagandanın başarı oranı, kaynağının belli olmaması nedeniyle kamuoyu üzerinde daha yüksektir. Nedeni ise insanlar üzerinde propaganda hissi yaratmamasıdır; içten içe kişi hakkındaki yalanlar bir polis, yargı ve kamuoyu kanaati gibi insanlara servis edilir. Propagandayı yapanlar da belli olmadığından, en heyecanlı, en absürd konular bile işlenebilir.[1] Propagandanın da doğası gereği etik hiçbir şekilde önemsenmediğinden, yalan ve karalama her şekliyle kullanıldığından ve prim yaptığından, bu konuda da bir sınır yoktur.

Söz konusu propaganda türünde mantık bir kenara itilip sadece söylentiler ortalarda gezindiğinden her türlü konu kaynak olarak kullanılabilir. Örneğin, hedeflenen kişinin söylediklerini çarpıtmak, olduğundan daha farklı şekilde gündeme getirmek ya da hiç olmadığı şekilde yazmak oldukça yaygın bir taktiktir. Bu şekilde yapıldığında ve kamuoyunda bu şekilde yaygınlaştırıldığında, artık bunun toparlanabilmesi, kişinin doğruları açıklamaya çalışması genelikle başarısızlıkla sonuçlanır.

Tarihin her döneminde çok fazla sebeple kullanılmış olan gri propaganda, ülkelerde baş gösteren darbe hareketlerinde, bir kısım karanlık güçler tarafından tasvip edilmeyen liderlerin devrilmesi sırasında, iç savaşlarda, hatta ülkeler arası çatışmalarda dahi önemli bir koz olarak kullanılmıştır. Bunun için söylentiyi yaygınlaştırmak yeterli olmaktadır. Uygun mecra dahilinde yaygınlaştırıldığında, kulaktan kulağa aktarıldığında, bunun için hazır olan bir kısım basın ve sosyal medya trolleri kullanıldığında zaten hedef yerini kısa süre içinde bulmaktadır.

Normalde vatanı için her türlü fedakarlığı yapan bir lider, bir anda bir diktatör olarak dünyaya lanse edilmekte, onu destekleyen halk bile bu kirli propaganda nedeniyle liderlerinden şüphe etmeye başlamakta ve bu tip eylemlerin sonunda bu oyunun planlayıcıları karlı çıkmaktadırlar. Yayılan söylentilerin doğruluğunu ispat etmek mümkün değildir. Dahası, bu söylentiler göreceli, farazi, spesifik olmayan ama karalayıcı iftiralar üzerinden yürütülen bir propaganda şekli olduğu için bunun YALAN OLDUĞUNU İSPAT ETMEK DE MÜMKÜN DEĞİLDİRAtılan çamur, kişiye her türlü suçun yüklenmesini adeta yeterli hale getirir.

Ülkemizde bunun örnekleri yaşanmıştır. Adnan Menderes‘e yönelik yapılan karalama kampanyaları ve sonunda akıl almaz mantıksızlık ve basitlikteki iddiaların yargıya taşınarak kendisini idama kadar götürmesi bu yöntemle mümkün olmuştur.

Görülebildiği gibi gri propagandanın kirli etkileri insanları idama, yıllarca hapis yatmaya, bütün hayatlarını yok etmeye kadar götürebilmektedir. Buna maruz kalan kişiler ise hiçbir şekilde doğruları ispat edemedikleri bir kısır döngünün içinde, bu kirli planı kurgulayanların inisiyatifi ve düzeni çerçevesinde bütün hayatlarından, sevdiklerinden, varlıklarından ve özgürlüklerinden olmaktadır. Bu sinsi politikanın ağır bir vebali olabilir.

Adnan Oktar ve Arkadaşlarına Yönelik Olarak Uygulanan Kumpas Bu Stratejilerle Hazırlanmıştır

Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik kumpasta da, detaylarını anlattığımız kumpas stratejileri uygulanmıştır. İngiliz derin devletinin organizasyonu ile gerçekleştirilen bu kumpasta asıl hedef, Sn. Cumhurbaşkanımızı yalnız bırakmak, devletimizi maddi manevi güçsüz bir açmaz içine sokmak vardır. Adnan Oktar ve arkadaşlarının ideolojisi, faaliyetleri, fikri mücadeleleri, İngiliz derin devletinin amacını zayıflatmakta, düzenlerini bozmaktadır. Dolayısıyla bu grubun kendilerince abluka altına alınması;

  • Sn. Cumhurbaşkanımıza akılcı, tutarlı, samimi olarak destek veren ve bu destekle pek çok şer odağına bir kalkan vazifesi gören Adnan Oktar ve arkadaşlarını devre dışı bırakmak, bu yolla
  • Modern, aydınlıkçı, demokrat, özgür fakat aynı zamanda dindar bir gençlik modelini oluşturan bu topluluğun tüm faaliyetini engellemek ve Türkiye’de aydınlık bir dindar gençlik gelişmesini önlemek,
  • İngiliz derin devletinin oluşturmaya çalıştığı bağnaz veya dinsiz toplum modellerine, mantıklı ve ikna edici açıklamalarıyla izin vermeyen, bunun yerine İslam’ın gerçek ve aydınlık yüzünü savunan bir kitleyi ekarte edebilmek,
  • İngiliz derin devletini açıkça ifşa eden ve dünya çapında bu deccali yapılanmaya karşı gerek kitaplar gerek yazılar ve gerekse canlı yayın açıklamaları ile karşı koymaya cesaret eden bu grubu susturabilmek,
  • Dindar cemaat ve tarikatlara gözdağı vermek ve onların ülkemizdeki önemli etkisini durdurabilmek

mümkün olacaktır. Dolayısıyla, Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik gerçekleştirilen kumpasın arka planında büyük amaçlar vardır. Bu arkadaş grubu rastgele seçilmemiştir; Türkiye’de iktidarı güçsüz gösterebilmek, dindarları pasifize etmek, Türkiye’nin diğer Müslüman ülkeler nezdindeki güçlü yapısına ket vurabilmek için özel olarak tercih edilmiş bir kitledir. Kuşkusuz ki, İngiliz derin devleti, kendi planlarına tehdit oluşturacak ideolojiyi ve kitleyi çok iyi bilmektedir.

Hedefi anlamak için sonuca bakmak gerekir. Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik operasyondan bu yana geçen 2 yıllık süreçte iktidara yönelik olarak insanlarda ciddi şekilde güvensizlik oluşmuş ve iktidar partisi son yerel seçimde ciddi şekilde oy kaybetmiş, dindarlığıyla bilinen ve ülkemizin belkemiğini oluşturan cemaat ve tarikatlar doğrudan hedef alınmış, dindarlık oranında ciddi azalmalar olmuş, özellikle gençler arasında daha öncesinde artma eğilimi gösteren dindarlık oranı birdenbire büyük bir düşüş kaydetmiş[2], Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından alınan tüm yeni tedbirlere rağmen bu düşüşün önüne geçilememiştir. İngiliz derin devletinin özellikle yaygınlaştırmaya çalıştığı deizm, ateizm gibi inançlar, homoseksüellik, pedofili gibi sapkınlıklar yaygınlık göstermeye başlamış, buna karşı yapılan son derece yerinde, Kur’an’dan açıklamalar dahi susturulmuştur.

Dolayısıyla, karşılaştığımız bu kumpasın temel sebebi, Adnan Oktar ve arkadaşlarının İslam’ın aydınlık yüzünü savunmaları, modern, dindar, milliyetçi yapılarıyla Sn. Cumhurbaşkanımızdan taraf olmaları ve İngiliz derin devletine tüm güçleriyle karşı koymalarından kaynaklanmaktadır.

Bundan sonraki satırlarda, Adnan Oktar ve arkadaşlarına neden ve nasıl kumpas kurulduğunun detaylı açıklamalarını bulabilirsiniz.


[1] Ahmet Ayhan, Propaganda Nedir?, Literatürk Yayınları, Aralık 2007, s. 66

[2] Optimar araştırma Merkezi’nin 2017 yılında yaptığı anket sonucunda Türk halkının %99’u kendisini Müslüman olarak tanımlarken, sadece 2 yıl sonra, 2019 yılında yaptığı aynı anket bu oranın %89.5’e düştüğünü ortaya koymuştur.



⬅️

ÖNSÖZ

➡️

İNGİLİZ DERİN DEVLETİ ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARINA KARŞI NEDEN KUMPAS KURGULADI?

Daha yeni Daha eski