Kumpasçılar Adnan Oktar ve arkadaşlarına karşı başlattıkları saldırılarda müşteki devşirmeleri gerektiğini çok iyi biliyorlardı. Daha önce de belirttiğimiz gibi bu amaçla hem o sırada camia ile temasta olan kişilere, hem de camia ile bağlantısını kesmiş kişilere ulaşmak için büyük bir çalışmaya girdiler.

  • Bu yolda yapılan ilk çalışma doğrultusunda eski dönemlerde Adnan Oktar ve arkadaşlarıyla görüşmüş fakat ardından görüşmeyi bırakmış kişilerin isimlerini ve iletişim bilgilerini bulmak için Fırat Develioğlu, sonrasında da Serpil Ekşioğlu ve Ebru Alkan kullanıldı. Bugün görülmekte olan davada 1980’lerin sonunda camia ile tanışmış, 1994 yılında yani tam çeyrek yüzyıl önce camiayla bağlantısını kesmiş olan Seda Işıldar gibi isimlerin müşteki olarak yer alması da bu şekilde sağlanmıştır.
  • Adnan Oktar ve arkadaşlarını yaklaşık 30 yıldır tanıyan Serpil Ekşioğlu’nun müştekilerin arasına nasıl katıldığını kendi ifadesinden okuyalım:


  • 30 yıldır camiamızda bulunan Serpil Ekşioğlu 2018 yılının ilk aylarında, @kedileaks’te ve Özkan Mamati’nin instagram hesabında gördüğü iftiralardan ve bizzat kendisi hakkında yazılan tehditlerden korkup tedirgin olarak, camiamız ile görüşmemeye karar vermiştir. Özkan Mamati’nin, Serpil Ekşioğlu’nu iş yeriyle tehdit ettiği paylaşımlardan biri aşağıda verilmektedir:


  • Bu süreçteCeylan Özgül ve Ümit Kuruca hemen Serpil Ekşioğlu ile temasa geçmiş ve Serpil Ekşioğlu’nun kendi ifadesiyle ona “ne yapması gerektiğini” izah etmişlerdir.
  • 30 yıl boyunca birlikte olduğu ve sevdiği arkadaşlarının karşı safına geçen Serpil Ekşioğlu’nun, özellikle yaşı küçük kızların gözleri korkutularak müşteki yapılmalarında yeri olduğu anlaşılmaktadır. Kumpasçılar tarafından kandırılan bu kızların, aileleriyle değil, Serpil Ekşioğlu’nun gözetiminde Mali Şube’ye getirilip götürülmesi bunun en açık kanıtlarından biridir.
  • Serpil Ekşioğlu ile beraber yine 30 yıla yakın süre bu camiada bulunmuş olan Ebru Alkan da Özkan Mamati’nin yanına çekilmiş ve onun kontrolüne girmiştir. Ebru Alkan, kendine ait bir bilgisayarı sözde “delil incelemesi” yapması için Emniyet Müdürlüğü’ne değil de Özkan Mamati’ye teslim ettiğini kendi ifadesinde ortaya koymuştur:




Burada sormak gerekir: Özkan Mamati kimden gelen hangi yetkiyle, gizli şekilde yürütülen soruşturma kapsamında emniyete verilmesi gereken sözde delilleri toplamaya başlamıştır? Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü memurları hangi gerekçeye dayanarak, Özkan Mamati’nin, delil olduğu ileri sürülen bir evrakı, “soruşturmada kullanması amacıyla”, belki de üzerinde çalışma yapacak, veri ekleyecek veya çıkaracak şekilde almasını normal karşılamaktadır?

Belirtmemiz gerekir ki, önce Özkan Mamati’nin eline verilen, daha sonra Emniyet’e teslim edilen laptop bilgisayarda “bulunan” bir dosya, iddianamede sözde “suç delili” olarak değerlendirilmiştir. Bu bilgisayardan çıkacak hiçbir materyalin delil olarak sunulması artık hukuken mümkün olamaz.

Özkan Mamati’nin kandırdığı ve korkuttuğu kişilerden birisi de Hanife Akalın isimli müştekidir. Hanife Akalın, kendi ifadesine göre 2012 – 2018 yılları arasında 6 yıl boyunca camia ile görüşmüş ve birçok sivil toplum etkinliğinde yardımcı olmuştur. Yine kendi gerçek dışı ifadesinde göre bu 6 yıl boyunca güya özellikle Adnan Oktar’dan ve camiadaki kişilerden inanılmaz bir zulüm görmüş, yüzlerce kere tecavüze uğramış, darp edilmiş, parası elinden alınmış, emeği sömürülmüş, silahla tehdit edilmiş, içeceğine ilaç karıştırılmıştır…

Senaryo bu şekilde uzayıp gitmektedir. Ancak ne ilginçtir ki, tüm bunlar güya başına gelirken Hanife Akalın, anne-babasıyla aynı evde yaşamakta; tüm bunlar güya başına geldikten sonra hergün anne-babasının evine geri dönmektedir. Aynı zamanda okuluna devam etmekte, sosyal hayatını yaşamakta, okulda sosyal aktivitelere katılmakta, okuluna devam ederken bir yandan işte de çalışmaktadır. Daha da ilginci, kendisine tüm bunları güya yapanları 6 yıl boyunca anlayamamışken, 6 yılın sonunda Asiye Sandıkçı isimli bir arkadaşı “bunlar kötü bir örgüt” dediğinde sözde neyin ne olduğunu anlamıştır. Bunun ardından ise “Özkan Mamati ile konuşup” ayrılmaya karar verdiğini söylemektedir.

Bu önemli noktaya tekrar dikkat çekmek gerekir:  Hanife Akalın, 6 yıl boyunca korkunç bir muamele gördüğünü iddia ettiği grubun aslında güya “kötü insanlar” olduklarını, bu 6 yıl boyunca anlamamış, ama Asiye Sandıkçı ve Özkan Mamati ile konuşunca anlamıştır. Buradaki mantık hezimeti, bu kişilerin nasıl bir baskı ve tehditle böyle inanılması imkansız yalanları söylemeye mecbur bırakıldıklarını göstermektedir.

Hanife Akalan’ın iddialarının hiçbiri doğru değildir; 6 yıl boyunca birlikte olduğu arkadaşlarından her zaman iyilik ve güzellik görmüştür. 6 yıl boyunca ailesine, herhangi bir arkadaşına veya adli makamlara bu yönde bir şey anlatmamış olması, birlikte kaldığı ailesinin hiçbir zaman onun şiddet ve zulüm gördüğünden şüphelenmemesi, tek başına anlattıklarının doğru olmadığının bir delilidir.

Gerçekte olan şudur; Hanife Akalın, Özkan Mamati ve çevresindekiler tarafından itibarsızlaştırılmakla, hapse girmekle, ailesine ve çevresine küçük düşürülmekle ve daha cezaevine girmekle tehdit edilerek, hem kendi haysiyetine, şerefine, iffetine hem de arkadaşlarına iftira atmak zorunda bırakılmıştır. İtibarsızlaştırılıp cezaevine girmektense, tacize uğramış mağdur rolünü oynayarak, bu zor ve baskıdan kurtulma yolunu seçmiştir.  

Polis ifadesinde Hanife Akalın bunları şöyle anlatmaktadır:



Emniyet’e sunulan fişleme dosyasında Hanife Akalın hakkında “şikayetçi olacaktı, biz durdurduk” denmektedir. Hanife Akalın üzerinde bu kadar yönlendirici etki gücü bulunan Özkan Mamati’nin, Hanife Akalın’a ne yalanlar aktardığı, onu nasıl korkttuğu ve şikayet ifadesini nasıl şekillendirdiği ilgili makamlarca dikkatle incelenmeli, sorgulanmalıdır.  



Fişleme dosyalarında, müşteki olan Yusuf Selahattin Ergun için ise “bizimle bağlantıda” denilmiştir. Bir soruşturma kapsamında, müşteki olacak kişilerin organize edilmeleri, bu kişilerle irtibata geçilerek, birbirleriyle konuşarak nasıl ifade verecekleri ve hangi konuları hangi şekilde anlatacakları konusunda yönlendirilmeleri, söz konusu ifadelerin güvenilirliklerini ciddi şekilde şüpheye düşürmektedir.



Özkan Mamati camiadaki her bir kişi için yalan yanlış bilgilerle doldurulmuş fişleme dosyaları hazırlarken, bazı kişilere ait herhangi bir bilgiye ulaşamadığında, o kişinin “çok gizli tutulduğu” yalanını ortaya atmaktadır. Nitekim arkadaşlarımızdan Demet Görünür için de bu şekilde yapılmıştır. Demet Görünür hakkında bilgi toplayabilmek için önce camianın en eskilerinden olan Serpil Ekşioğlu’na müracaat edilmiş, aynı zamanda yine fişleme dosyasında yazdığı şekliyle camiayı eskiden beri tanıyan kişilere ulaşılıp bilgi sorulmuştur. Hukuk nezdinde “dedikodu”dan başka bir değeri olmayan bu düzmece bilgiler ne yazık ki 3900 sayfalık “dev” iddianamede bol bol sayfa doldurmak amaçlı kullanılmıştır.



Yukarıdaki “dedikodu” içerikli düzmece bilgiler, içerdiği mantıksızlıklarla da kendi kendini imha etmektedir. Buradaki bilgi notunda Mine Kalça’nın kendisine kalan “mirası” Demet Görünür’e devrettiği bilgisi verilmektedir. Oysa Mine Kalça’nın annesi de babası da sağdır. Dolayısıyla, kendisine miras kalması gibi bir durum söz konusu değildir. Belli ki, iddianamedeki miras içerikli yalanları destekleyebilmek için bu kurgu yapılmış fakat o da beceriksizce, kabaca yöntemlerle dosyaya servis edilmiştir. Kumpası kurgulayanların bu yalanları pervasızca söylemiş oldukları açıktır, fakat asıl ilginç olan bu yalanların, incelenmeksizin, soruşturulmaksızın iddianameye geçmiş olmasıdır.

Özkan Mamati’nin ve onun yönlendirmesiyle hareket eden Uğur Şahin’in müştekilerin yanına adam çekme amaçlı olarak sosyal medya hesapları üzerinden, cep telefonlarına SMS veya Whatsapp mesajları göndererek çok fazla sayıda kişiye ulaştığı bilinmektedir. Bu kişilerin büyük çoğunluğu “dediklerimizi dinlemezsen sen de hapsi boylarsın, ailene arkadaşlarına rezil olursun, insan içine çıkamaz hale gelirsin” korkutmaları ile kumpasa dahil olmuşlardır. İngiliz derin devleti ajanlarının kontrolündeki Özkan Mamati bu kişilerle yaptıkları konuşmaları yalanlarla doldurarak onları camiadaki arkadaşlarına karşı doldurmuştur. Bunun en net örneği, müşteki Mervenur Gözcü’ye söylettirilen sözlerdir.

Şunu belirtmek gerekir ki, müşteki Mervenur Gözcü, 18 yaşından küçük olmasına rağmen 03.08.2018 tarihinde Mali Şube’ye ifade vermeye ailesiyle değil, Serpil Ekşioğlu ile gelmiş, ifade sonunda da yine Serpil Ekşioğlu’na teslim edilmiştir. Mervenur Gözcü’nün ifadesinde bu durum açıkça görülmektedir:



Bu şekilde bir baskı altına alma taktiği ile Mervenur Gözcü’ye nasıl telkinlerde bulunulduğu, kendi senaryoları doğrultusunda nasıl yönlendirme yapıldığı konusunda video kaydında çok açık bir örnek vardır. Mervenur Gözcü A9 stüdyosunu ziyaretinde kendisine ikram edilen yemekten şüphelendiğini ve yemediğini anlattıktan sonra şunları söylemektedir:

Mervenur Gözcü: Şöyle bir şey var. Ben sonradan öğrendim, hani o yemekten şüpheleniyordum ya ben, o yemeğin içinde meğersem lityum hapı varmış.

Görevli: Bunu nasıl öğrendin?

Mervenur: Özkan abiden öğrendim, beni getiren adam.

Buradaki ifadeden açıkça anlaşılabildiği gibi, konuşmanın detayları Mervenur Gözcü’ye Özkan Mamati tarafından öğretilmiştir.

Aynı mantıkla yanaşılan kişilerden birisi de müşteki Aslı Bektaş olmuştur. Bu irtibat, Aslı Bektaş’ın yakın arkadaşlarından Makbule isimli bayanın camiadan Alpar Sayın ile yaptığı bir telefon görüşmesinin dinlenmesi sonucunda elde edilen tape’de görülmektedir. Bu tape’de Makbule, Alpar Sayın’a Aslı Bektaş ile aralarında gerçekleşen bir yazışmayı aktarmıştır. Buna göre, Uğur Şahin Aslı Bektaş’a Instagram üzerinden ulaşıp onunla yazışmaya başlamış, camia hakkında gerçekdışı bilgiler verdikten sonra yakında bir polis operasyonu olacağını anlatmıştır. Bu yazışmalar sonrasında Aslı Bektaş da müşteki olmak zorunda bırakılmıştır.

3.10.2018 tarihinde Tanık sıfatıyla ifade vermiş olan Gizem Fidan, 16.01.2018 tarihinde camiada yer alan bir arkadaşına Özkan Mamati’nin kontrolündeki Uğur Şahin tarafından sıkıştırıldığını ve yaşadıklarından büyük sıkıntı duyduğunu anlattığı bir SMS mesajı göndermiştir. Fidan bu SMS’te “… bir de üzerine sen, bir de Uğur’un tehditleri, benim ne suçum var peki?” diyerek Uğur Şahin’in kendisiyle irtibatta olduğunu ve tehdit ettiğini açıklamıştır.

Uğur Şahin, camia ile tanışıklığı olan başka başka kişileri de tehdit etmiştir. Örneğin H. A. isimli bayana 04.08.2018 tarihinde yolladığı şu mesajlar bu tehditleri ortaya koymaktadır:



Uğur Şahin’in bu mesaj içeriği dikkatlice incelendiğinde, İngiliz derin devletinin yönettiği kumpastaki temel stratejinin hep aynı olduğu görülmektedir. Nitekim Uğur Şahin “deşifre olmanı istemiyorum” derken, mesajı yolladığı bayanın adının, fotoğrafının, onun için uydurulmuş olan yalan bilgilerin sosyal medyada, televizyonda, gazetelerde, haberlerde çıkabileceğini, dolayısıyla ailesine, arkadaşlarına ve tüm tanıdıklarına rezil olabileceğini ima etmektedir. Zaten mesajın devamında birkaç satır sonra da “sana sıçrayacak olay, ailen, çevren herkese rezil olabilirsin” diyerek vurguyu yapmaktadır.

Bu tehdidi güçlendirmek amacıyla “konu çok ciddi, evin her şey biliniyor, bak alırlar seni” diyerek polis baskınıyla, gözaltına alınmakla, tutuklanıp cezaevine konmakla tehdit etmektedir. 20’li yaşlarda olan bir genç kız için bu tehditler çok korkunçtur. Dolayısıyla, dosyadaki birçok genç kız bu tehditlere boyun eğmek mecburiyetinde kalmıştır.

Tehditlerle gözü korkutulan kişi son aşamada “kıvama getirildikten” sonra asıl amaç olan teklif yapılmaktadır: “Benimle iletişime geç lütfen, konuşmamız lazım. Güzel güzel konuşalım.”

Kumpasın bu aşaması, karşıdaki kişinin tarafındaymış izlenimi verip onunla bir araya gelme aşamasıdır. Tehditlerden yılan ve korkan bir kız, elbette ki karşılaştığı bu durum karşısında buluşmayı kabul etmektedir. İşte böyle bir buluşma gerçekleştiğinde, ilgili genç kıza bu olaylardan “zarar görmeden” çıkabilmenin yolu anlatılır: Adnan Oktar ve arkadaşları hakkında belli kalıpları içeren suçlayıcı bir ifade vereceksin ve konu kapanacak!

Kızlar hep aynı yöntemle kandırılmıştır. Hatta bu ifadeyi alacak polislerin tanıdık olduğu, ifade vermeye kendilerinin refakatinde gidebileceği söylenmiş, ailesinin de bu ifadeden haberinin olmayacağı, ifadelerinin gizli tutulacağı ve ifadesini verdikten sonra bir daha rahatsız edilmeyeceği teminatı verilmiştir. Özetle bir tarafta kamuoyuna karşı iffetsizlik üzerine kurulu hayali bir senaryoyla rezil edilmek, üstelik bunun yanında hapse atılmak vardır. Diğer tarafta ise, tek seferde bir iftira metninin altına imza atıp tutuklanmaktan kurtulacağı bir seçenek sunulmaktadır.

Müşteki yapılan kişilerin ikinci yolu seçmelerini makul görmek ve onlara kızmamak gerekiyor. Sonuçta Özkan Mamati ve husumet grubu, bu kişilerin “iradelerini fesada uğratmış” ve tehditle, şantajla, korkutarak, cebren onları istediklerini yapmaya mecbur bırakmışlardır. Bu genç kızlar, ölümüne bir korku, dehşet, buhran yaşamışlar, genç yaşlarında adeta ölümden kurtulur gibi iftira yolunu seçmek zorunda bırakılmışlardır.  

Bir örnek daha verelim:

Avukat Aysu Y., camiaya dahil olmayıp, camiadan bazı kişilerin dosyalarında görev yapan genç bir avukattır. Özkan Mamati’nin başını çektiği bir grup, Adnan Oktar ve arkadaşlarına karşı düzenlenen polis operasyonu öncesinde söz konusu avukatı müteaddid defalar tehdit etmiş, kendi saflarına çekmeye çalışmıştır. Nisan 2018’de tetikçi @kediLeaks hesabından söz konusu avukatı karalayan iğrenç iftiralar paylaşılmıştır. Camia tarafından hiçbir suç işlenmediğini çok iyi bilen Aysu Hanım bu kanunsuz ve hukuksuz daveti hep karşılıksız bırakmıştır.

Bunun üzerine, Özkan Mamati ve çevresi, bu tehditlere boyun eğmeyen Aysu Y. hakkında yalanlarla dolu ifadeler vermiş, bu sebeple operasyon günü Aysu Y.’nin evine de polis baskın yapmıştır. Henüz yeni evlediği eşinin yanından alınmış, kelepçelenerek gözaltına alınmıştır. Aysu Y.’nin arabasına, tüm malvarlıklarına el konmuş, banka hesapları bloke edilmiştir. Aynı gün Uğur Şahin’in söz konusu genç avukat bayanın telefonuna gönderdiği mesaj her şeyi anlatmaktadır:

“ÇOK UYARMIŞTIM AYSU SENİ, KEŞKE ANLAYABİLSEYDİN.”

Mesajda bahsedilen uyarılar, aynı H. A.’ya ve diğer birçok müştekiye olduğu gibi, camia ile ilişkisini kesme, sözde müştekilerin saflarında yer alma ve camiayı karalayıcı içerikte ifade verme konuları üzerinedir. Bir suç işlendiğine şahit olmadığı için kendisine yönelik bu “uyarıları” anlamayan ve dikkate almayan avukat Aysu Y., İngiliz derin devletinin ve Özkan Mamati’nin bir başka mağduru olarak gözaltına alınmıştır.

Özkan Mamati, dosyanın şüphelilerinden Mert Sucu’nun ailesine de ulaşmış ve onları korkutarak isteklerini yaptırmaya çalışmıştır. Mamati’nin bu girişiminden rahatsızlık duyan aile bireyleri ayrı ayrı dilekçelerle Özkan Mamati’yi Savcılığa şikayet etmişlerdir.


 


⬅️

@KEDİLEAKS HESABI ÜZERİNDEN
İFTİRA, ŞANTAJ, TEHDİT

➡️

ECZACI NESLİHAN OLAYI

Daha yeni Daha eski