Sayın Adnan Oktar'ın Fahri Başkanı olduğu Teknik Bilim Araştırma Vakfı camiası da tüm İslami ve gayrimüslim inanç grupları ile aynı hak ve özgürlüklerden yararlanmaktadır. Anayasamızın 34. maddesindeki toplanma özgürlüğüne dayanarak bir araya gelmekte ve Anayasamızın 24. maddesindeki din ve vicdan özgürlüğüne dayanarak inanç ve ibadetlerini yerine getirmektedir. Bu anlamda TBAV camiasının yukarıda bazılarının isimlerine ve ayrıntılarına yer verdiğimiz diğer inanç gruplarından hiçbir farkı yoktur.

Sırf bir araya geldikleri, yardımlaşma ve dayanışma içerisinde oldukları ve klasik geleneksel bir cemaat görünümüne sahip olmadıkları için TBAV camiasının suç örgütü olarak nitelendirilmesi halinde, diğer tüm İslami ve gayrimüslim inanç gruplarını suç örgütü olarak itham etmenin kapısı açılacaktır. Diğer inanç gruplarını da toplu olarak gözaltına almaya ve tutuklamaya yeşil ışık yakılacaktır.

Gerek gönüldaşlarının sayıları bakımından, gerekse mali veriler bakımından yukarıda örneklerini saydığımız cemaatler TBAV’a göre çok daha büyük çaplı sivil toplum kuruluşlarıdır. Ortada hiçbir hukuki gerekçe yokken bu cemaatlere de bir anda “suç örgütü” yakıştırılması yapılması, bir anda operasyon düzenlenmesi nasıl açıklanabilir?

Peki bir grup insanın bir araya gelmesi onları hukuken suç örgütü olarak nitelendirmek için yeterli midir?

Elbette ki hayır.

Toplanmak ve bir araya gelmek yukarıda belirttiğimiz gibi Anayasal bir haktır. Hukuk kurallarına göre bir grubun suç örgütü olarak nitelendirilebilmesi için o grubun SUÇ İŞLEMEK AMACIYLA bir araya gelmiş olması gerekir. Yani birlikte olmaktaki hedef suç işlemek olmalıdır. Bunun dışındaki bir amaçla bir araya gelmiş olan insanların oluşturmuş olduğu grubu suç örgütü olarak nitelendirmek hukuken mümkün değildir.

Yukarıda açıkladığımız gibi TBAV camiası mensuplarının bir araya geliş nedeni, kültürel, ilmi ve manevi çalışmalarla sahip oldukları ortak manevi değerleri savunmak ve anlatmaktır. Buradaki esas, tüm sivil toplum kuruluşlarında olduğu gibi gönüllülük esasına dayalı bir dayanışmadır. Herkes yapmak istediği faaliyeti, kendi fıtratına uygun olan çalışmayı elinden geldiği kadarıyla yürütür. Bu nedenle TBAV camiasının suç örgütü olarak nitelendirilmesine hukuken olanak yoktur. Aksi bir davranış hukuka aykırı olacaktır.

Yukarıdaki sayfalarda yüzeysel olarak değindiğimiz cemaatlerin ve tarikatların hepsinde belli bir hiyerarşik yapı mevcuttur ama TBAV camiasında bu tarz bir hiyerarşi bulunmamaktadır. Biz birbirini seven, güvenen, dostlukları yıllar öncesine hatta okul yıllarına dayanan bir arkadaş grubuyuz. Özellikle toplumsal yozlaşmanın, gayri ahlaki davranışların, başta gerilim ve kavgalar olmak üzere insanların ruhlarını sıkıp daraltan sayısız olumsuz koşulun yaşandığı günümüz dünyasında birbiriyle çok iyi anlaşabilen, birbirinin dilinden anlayan, mutlu, huzurlu, vefalı, yardımsever bireylerden oluşan bir arkadaş çevremiz var. Bu yüzden bu özelliklere sahip kişilerin kendileriyle benzer özelliklere sahip insanlarla bir arada olmak istemesinden daha doğal ne olabilir?

Anayasamızın 38. maddesi “suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz” hükmünü amirdir. Suçsuzluk karinesi ismi ile de bilinen bu Anayasal ilkeye göre bir kişiden suçlu olarak bahsedebilmek için o suç nedeniyle hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararının bulunması gerekir.

Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları aleyhinde çete, örgüt vb. suçlardan verilmiş ve kesinleşmiş hiçbir mahkûmiyet kararı yoktur. Tam aksine günümüze kadar seneler içinde açılmış olan ve sayıları 10’u bulan soruşturma ve davaların tümü takipsizlik ve beraat kararları ile sonuçlanmıştır. Başka bir deyişle TBAV camiasının bir suç örgütü olmadığı kesinleşmiş yargı kararlarıyla sabittir. Son olarak Temmuz 2018’de İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Örgütlü Suçlar Bürosu “suç örgütü” iddiasını reddetmiş ve TBAV camiasının bir sivil toplum kuruluşu olduğunu karara bağlamıştır.

Bu nasıl bir suç örgütüdür ki 40 yıldan bu yana hiçbir suç işlemiyor, hiçbir soruşturma ve kovuşturma makamı onu suç örgütü olarak görmüyor, hiçbir mensubu en küçük adli olaya karışmıyor, iddia edildiği gibi ne cinsel saldırı ne de bir başka suçtan bir şikayet dahi söz konusu olmuyor?

Halihazırda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen “Suç Örgütü” soruşturmasının yegane dayanağı TBAV camiasına husumeti olduğu bilinen kişilerin soyut ve mesnetsiz iddialarıdır. Bu kişilerin ifadeleri sanki tek bir elden çıkmış gibi kelimesi kelimesine aynı, kes yapıştır ifadelerden oluşmaktadır. Bu kötü niyetli kişilerin ithamlarının hiçbir somut dayanağı olmadığı için kamuoyunda TBAV camiası aleyhine infial ve ajitasyon oluşturacak konularda (cinsel saldırı gibi) hiç bir somut delili bulunmayan suçlamalara yer vermişlerdir.

Yaklaşık 40 yıldan beri kamuoyunun önünde olan ve ortak değerleri nedeniyle bir araya geldiği herkesçe bilinen Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına onca yargı kararına rağmen haksız bir şekilde “suç örgütü” muamelesi yapılacak olursa bu takdirde hiçbir sivil toplum kuruluşunun, derneğin, vakfın, sendikanın, şirketin ve siyasi partinin hukuk güvenliği kalmamış gibi bir görüntü ortaya çıkabilir. 



Daha yeni Daha eski