Değerli Halk TV Yetkilileri, 

Atatürkçü düşünce, adalet, hukuk, demokratik düşünce anlayışı, insan hak ve özgürlükleri gibi son derece hayati değerleri savunma konusunda gösterdiğiniz hassasiyeti, bu uğurda yürüttüğünüz haklı ve kararlı mücadeleyi, zulüm ve haksızlıklar karşısındaki cesur ve onurlu tavrınızı en başından beri takdirle karşıladığımızı ve desteklediğimizi ifade etmek istiyoruz.

Bir kısım medyada doğru ve dürüst haberlere adeta hasret kalındığı, tarafsızlık ve hakkaniyet ilkelerinin sık sık bir kenara itildiği böyle bir dönemde çok önemli bir misyonu üstlendiğinize inanıyoruz. Olayların farklı ve gizlenmek istenen yönlerini ortaya koymada kararlı, çoğunluğun dümen suyunda sürüklenmekten özenle kaçınan samimi bir gayret içinde olduğunuzu biliyoruz. Farklı görüşlerin, baskılanmak istenen fikir ve düşüncelerin gündeme getirilmesi, duyurulması yönündeki çabanızı içtenlikle takdir ediyoruz.

Haksızlık ve adaletsizliklerin üzerine giderek bu suistimallerin kabul edilebilir bir hale dönüşmemesi için elinizden geleni yapmanızı son derece erdemli bir davranış olarak değerlendiriyoruz. Özellikle, ülkemizde gerçekleşen bir takım hukuksuzluklarla ilgili oluşturmaya çalıştığınız farkındalık ve bunları her seferinde cesur ve açık yüreklillikle gündeme taşımanız demokratik bir hukuk devleti olan Türkiyemize sahip çıkmak adına çok değerli bir katkı.

Türkiye'nin böyle bir sese ihtiyacı olduğunu ve bu görevi "hakkıyla yerine getirenlerin" hem adaletin hem de demokrasinin güçlü sesi olacağını düşünüyoruz. Sizin de takdir edeceğiniz üzere, birçok insanın fikirleri, görüşleri, inançları diğerlerininkiyle uyuşmayabilir, hatta tamamen zıt da olabilir. Ancak, hakkı, adaleti ve doğruları savunmada, zulüm ve haksızlığa karşı durmada, zıt fikir ve görüşlerin dahi birlikte, ortak hareket etmesi gerektiği inancındayız.

Bu inançtan hareketle bazı önemli bilgileri, aynı hassasiyetleri gözeten insanlar olarak sizlerle de paylaşmanın önemli ve faydalı olacağı kanaatindeyiz. Şöyle ki;

İKİ YILDIR DEVAM EDEN VE SAYISIZ HAKSIZLIK, HUKUKSUZLUK, ADALET VE İNSAN HAKLARI İHLALLERİNİN CEREYAN ETTİĞİ ADNAN OKTAR DAVASI, HER BİR DETAYIYLA SİZİN DE BİZZAT ŞAHİT OLDUĞUNUZ BİR SÜREÇ İÇERİSİNDE GERÇEKLEŞMİŞTİR. BUGÜN HAKSIZLIĞA UĞRADIĞINI DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ VE HAKLARINI SAVUNDUĞUNUZ PEK ÇOK KİŞİNİN BAŞINA GELEN AYNI HUKUKSUZLUKLAR HATTA DAHA DA FAZLASI, BİZİM DAVAMIZDA YAŞANMIŞTIR VE NE YAZIK Kİ HALEN DE YAŞANMAYA DEVAM ETMEKTEDİR. 


Bunlara birkaç örnek vermek gerekirse;

  • Dava dosyamızda, husumetli müştekilerin soyut ve yalan beyanları, baskı ve tehditle korkutularak sözde etkin pişman olmak mecburiyetinde bırakılmış bazı arkadaşlarımıza, sözde "itiraf" adı altında zorla verdirilmiş yalan ve iftira içerikli ifadeler dışında hakkımızda tek bir somut ve gerçek suç delili dahi bulunmamaktadır.
  • Dosyada bu soyut ve uydurma beyanlar dışında hiçbir şey olmadığı halde 200'e yakın arkadaşımız 1,5 yıl boyunca cezaevinde tutulmuştur. Adli kontrollü olarak hukuksuz bir biçimde halen ev hapsinde tutulan 90 arkadaşımız dışında, 78 arkadaşımız halen 2 yılı aşkın bir süredir cezaevinde haksız ve hukuksuz bir biçimde tutulmaktadır.
  • Üzerinde gizlilik kararı bulunan dosyadaki hiçbir şey gizli tutulmamış, dosyaya aleyhimizde iftira ve karalama unsuru olması amacıyla kasıtlı olarak eklenen her şey basına günü gününe servis edilmiş, yalan haberlere malzeme yapılmıştır. Dava dosyası, adeta medyadaki algı operasyonu için hazırlanmış özel bir malzeme dosyası görünümüne dönüşmüştür.
  • Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın yıllardır vekilliğini yürüten avukatlar dahi sözde 'örgüt avukatı' oldukları gerekçesiyle tutuklanmışlar, başka avukatlar da kabul ettikleri takdirde tutuklanacakları korkusuyla arkadaşlarımızın müdafiliğini üstlenmekten kaçınmışlardır.
  • Arkadaşlarımızın, ailelerinden kalan miraslar dahil, hiçbir hukuki ayrım ve ölçü gözetilmeksizin tüm mal varlıklarına el konularak dosyada sanık olarak adı geçen 200'den fazla arkadaşımızın savunmalarının zamanında ve eksiksiz hazırlanabilmesi için yeterli sayıda avukatla çalışılmasının önüne geçilmek istenmiştir.
  • Sayın Adnan Oktar'ın ve bazı arkadaşlarımızın avukatlarıyla olan görüşmelerine aylarca kısıtlama getirilerek savunma çalışmalarını etkin şekilde yürütmeleri engellenmek istenmiştir.
  • Kısıtlama kararı kapsamında Sayın Adnan Oktar'ın avukatlarıyla olan tüm görüşmeleri kayıt altına alınmış, böylelikle geliştirilen savunma stratejilerinin gizliliği ortadan kalkmış, husumetli müştekilerin, zaten içeriği sürekli dışarı sızdırılan dava dosyasından bunları bir şekilde ele geçirerek karşı hamle yapmalarının önü açılmıştır.
  • Kısıtlama kararı nedeniyle görüşmelerin kayıt altına alınmaya başlanması, bu görüşmelerde tanık ismi verme, karşı delileri değerlendirme vb. önemli konuların konuşulmasını imkansız hale getirmiştir. Bu yüzden, bu tür çok önemli hususların konuşulması aylarca ertelenmiş, bu da savunmaların hazırlanmasını büyük ölçüde geciktirmiştir.
  • Hayatlarında karakol yüzü dahi görmemiş, hiçbir suça karışmamış arkadaşlarımız en azılı kriminallerin, katillerin, cinsel sapıkların bulunduğu koğuşlara konulmuştur. Sözde itirafçı olabilmeleri ve arkadaşlarına akla hayale gelmedik en korkunç ve iğrenç iftiraları atmaları amacıyla bir kısım cezaevi yönetimleri tarafından da dahil olmak üzere ağır baskı ve eziyetlere uğratılmışlardır.
  • Cezaevindeki çocuklarının masum olduğunu haykıran anneler, içerde aç susuz kalmış dostlarının, arkadaşlarının, yakınlarının cezaevi hesaplarına para yatırmak isteyen insanlar, sözde 'örgüte destek' iddiasıyla tutuklanarak cezaevine atılmıştır. 
  • Hakkımızda olumlu tek bir söz söylemeye, uğradığımız görülmemiş haksızlıkları dile getirmeye yeltenen herkes baskı ve yıldırma politikalarıyla, hapse atılma tehditleriyle susturulmuştur.
  • Somut delil ve dayanaklardan yoksun kumpas davalarında sıklıkla başvurulan, kişileri soyut beyanlarla suçlu çıkarmak, gizli dosyayı basına sızdırmak ve en çirkin, gerçek dışı ve abartılı iftiralarla organize karalama kampanyaları yürütmek gibi en temel ve klasik FETÖ yöntemleri kullanılmıştır.
  • Bir kısım medya tarafından aleyhimizde 2 yıl boyunca kesintisiz, tek taraflı ve çok çirkin bir karalama kampanyası yürütülmüştür.
  • Camiamıza yöneltilen hiçbir somut bilgi, belge ve delili olmayan asılsız suçlamalar, abartılı yalan haberler şeklinde manşetlere taşınmıştır.
  • Bununla da yetinilmemiş, daha birkaç gün önce, tamamen bilinmeyen kişilerin paylaştıkları, hiçbir hakaret ve tehdit içermeyen ve KENDİSİYLE HİÇBİR İLGİSİ OLMAYAN, haberinin dahi olmadığı paylaşımlar yüzünden suçsuz bir arkadaşımız, bu konuda tek bir delil ve belge olmaksızın ve gerekçe gösterilmeksizin TUTUKLANMIŞTIR. kaldı ki bu arkadaşımız, bu dava kapsamında zaten 1 yıl cezaevinde tutuklu tutulmuş ve tahliye edilmiş bir kişidir.

Fikir vermek adına kısa başlıklarla aktardığımız bu birkaç örnek dışında, davamız hakkında sayılabilecek daha başka yüzlerce haksız ve hukuksuz uygulama, sayısız zulüm ve eziyetler vardır. Hepsi biraraya getirildiğinde ise ortaya adeta  'FETÖ'nün Kumpas El Kitabı' çıkmaktadır. Kim karalanacak, kim toplumdan izole edilecek, kim susturulacak, kim dağıtılacak, kimin etkisi ortadan kaldırılacaksa, bu kumpas el kitabındaki tüm uygulamalar aynı sıralama dahilinde yerine getirilmektedir. 

Hak ve adalet adına mücadele ederken, kuşkusuz tüm bu kirli yöntemler sizin de karşınıza çıktı. İşte bu nedenledir ki, sadece bu birkaç detay üzerinden bile, BİZLERE DE AYNI OYUNUN OYNANDIĞININ, BİLİNDİK BİR FETÖ KUMPASININ DEVREYE GİRDİĞİNİN, AYNI HUKUKSUZLUKLARLA MÜCADELE ETTİĞİMİZİN, SİZİN DE FARKINDA OLDUĞUNUZU DÜŞÜNÜYORUZ. 

Buradaki beklentimiz ise, ADALET ADINA BAŞKALARI İÇİN TAKDİRE ŞAYAN BİR MÜCADELE VERİRKEN, BİZLER SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA SESSİZ KALMAMANIZDIR. 

Zira, farklı fikir, görüş veya inançtaki kişiler haksızlığa uğradığında konuya tarafsız bakamamak, hatta kimi zaman onlara yapılan haksızlık ve hukuksuzlukarı reva görmek, zulme rıza göstermek gerçek hak ve adalet anlayışı ile bağdaşmayacaktır. "Yalnızca kendi fikrimin adalet savunucusu olurum, adalet yalnız bana olsun, diğerleri ne olursa olsun" şeklinde bir yaklaşım zaten en başta adalet kavramına ters olduğu gibi ülkemiz ve toplumumuz için de büyük bir FELAKET anlamına gelecektir. Böyle bir yaklaşım, herkese bir gün bir şekilde dokunabilecek olan adaletsizlikle topyekun bir mücadelenin de kapısını kapatmış olacaktır.

Sizin de şahit olduğunuz üzere pek çok insan ve çevre, söz konusu camiamız olduğunda sırf bizden taraf görünecek endişesiyle, bize karşı oynanan oyunlara, uğradığımız galiz haksızlık ve hukuksuzluklara karşı sessiz kalmakta hatta kimi zaman aynı endişe ve korkuyla bu haksızlıkları alkışlama vicdansızlığını bile göstermektedir. Bizler, kuşkusuz kimsenin bizden taraf olması beklentisi içinde değiliz. Ancak insanların hak ve adaletten yana olmalarının beklentisi içindeyiz. 

Dolayısıyla, bu konularda hassasiyet sahibi olduğunu kanıtlamış, haksızlıkların üzerine canla başla ve korkusuzca gitmeyi ilke edinmiş, adaleti ararken baskı, tehdit ve zorluklara prim vermeyen bir camia olan sizlerden daha ziyade bir beklenti içinde olduğumuzu belirtmek isteriz.

Uzun yıllar boyunca hep şu kaçınılmaz gerçeği savunduk: Bugün karşı taraf için reva görülmeyen hukuk ve adalet, yarın herkese lazım olacaktır. Ne acıdır ki, şu an bu hukuksuzluk silsilesi pek çok kesime ulaşmış durumda. Demek ki adalet "eksik" ve tek taraflı savunulduğunda, gerçek adalet hiçbir zaman toplumumuza ulaşmıyor. Bunun kazananı da daima, adalet mekanizmalarıyla istedikleri gibi oynayabileceğini düşünen, kumpasların ardındaki kirli eller oluyor. 

Buna engel olmanın tek yolunun ise, kendimize ve kendi dostlarımıza yapılan zulme tepkimizi gösterirken, başkasına yapılana seyirci kalmamak olduğu inancındayız. Bu aşamada birbirimizin fikirlerine, düşüncelerine, ideallerine katılıp katılmamamız önemsiz kalacağını düşünüyoruz. ORTAK PAYDAMIZ DEMOKRASİ, HUKUK VE ADALETTİR. 

Bu ortak payda doğrultusunda beraber, daha güçlü bir adalet adına hareket edeceğimize inanıyor, saygılarımızı sunuyoruz. 

 

TEKNİK VE BİLİM ARAŞTIRMA VAKFI

Daha yeni Daha eski