9 Ekim 2020 tarihinde Habertürk Yazarı Sn. Yasemin Güneri hanımefendi tarafından ''Bir Tarikatın Tehlikeli Olup Olmadığını Nasıl Anlarız?'' başlıklı bir yazı kaleme alınmıştır. Yazı aynı gün içerisinde Habertürk internet sitesi ile birlikte Oda TV, vb. çeşitli haber sitelerinde de ''Emniyet Teşkilatı'nın tepe isminden beş maddede tehlikeli tarikatlar'' başlığıyla yer almıştır.

Öncelikle belirtmek isteriz ki, ömürlerini Devlete, millete hizmet etmekle geçiren insanlar olarak Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları hiçbir zaman tehlike unsuru olmamıştır. Aksine, hepsi bu uğurda her türlü tehdit, baskı ve tehlikeyi göze almış müstesna insanlardır. Yüce Türk devleti için, Kızıl Elma ülküsüne sahip olanlar asla tehlike ve tehdit olamazlar. 

Söz konusu haberde geçen asılsız ithamla ilgili MAHMUT ÇORUMLU isimli bir Emniyet Müdürü referans gösterilmektedir. Sayın Emniyet Müdürü'nün böyle hukuk dışı, maksadını ve görevini aşan açıklamalarda bulunmadığına inanıyor olmakla birlikte, bu devletin bir polisi olarak vatandaşı yanıltıcı, hedef saptırıcı gerçek dışı açıklamalar yapmaktan her zaman imtina ederek asıl hedefinin milliyetçi, vatanperver insanlar değil PKK, DHKP-C, FETÖ gibi vatan hainleri, asker, polis katili kahpe teröristler olması gerektiğini vurgulamak istiyoruz

                                                    Mahmut ÇORUMLU

Güneri hanımın bahse konu yazısında haberin kaynağı olarak belirttiği Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Daire Başkanı Mahmut Çorumlu tarafından söylendiği iddia olunan ve içerisinde Sn. Adnan Oktar ve arkadaş camiamızın isimlerinin de zikredildiği haksız itham ve isnatlarda bulunulmuştur. Bu sebeple bahse konu yazıda geçen asılsız itham ve iddialar hakkında cevap hakkımızı kullanmak istiyoruz.

1. Bahse konu haberde yer verilen itham ve iddialar gerçek dışı olmakla birlikte, evrensel hukuk ilkelerinin en temel prensiplerinden birisi olan MASUMİYET KARİNESİ'ne de aykıdır. Henüz yargılaması bitmemiş ve kesin hüküm verilmemiş bir dosyada, hiçbir delili ve belgesi olmadan ortaya atılan iddialara dayanarak tek taraflı yayın yapmanın ne Habertürk'e ne de Oda TV’deki değerli gazetecilere yakışmadığını düşünmekteyiz.

Kaldı ki, daha yakın bir zaman öncesine kadar uzun süre tutuklu kalan Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu ile, halen tutukluluğu devam eden Sn. Müyesser Yıldız Hanımın maruz kaldıklarından ötürü, masumiyet karinesi konusunda bizleri en iyi anlamalarını bekleyeceğimiz kurum OdaTV olmakla birlikte, aynı yazıyı kendilerinin de yayınlamış olmasını yadırgadığımızı da belirtmek isteriz. 

2. İlgili yazıda, bazı cemaat ve tarikatlarda “kod adı” kullanıldığı iddiasından hareketle, arkadaşlarımızın birbirlerine taktıkları bazı sempatik lakaplarisim kısaltma veya eklemeleri "KOD ADI" şeklinde tanımlanarak güya ortada örgütlü bir hareket varmış algısı oluşturulmaya çalışılmıştır.

Oysa ki, büyüklü küçüklü her arkadaş çevresinde ''Ahmet, Mehmet, Ali, Mustafa'' gibi sık kullanılan isimlerin çokça görüldüğü ve bu sebeple sürekli olarak ''hangi Ahmet, hangi Mehmet?'' gibi sorularla karşılaşmamak için arkadaşlar arasında lakap kullanımının yaygın olduğu bilinen bir durumdur.

Özellikle yargılanan arkadaşlarımızdan örnek vermek gerekirse; ismi zaten Ahmet olan bir arkadaşımıza, çalıştığı işyerinden yola çıkarak ''Global Ahmet'' veya ismi zaten Mustafa olan başka bir arkadaşımıza ise, memleketinden yola çıkarak ''Giresun Mustafa'' gibi kendilerini hatırlatacak bir lakapla hitap edilmesinden daha normal ne olabilir? Veya Türkiye'de binlerce kişinin yaptığı gibi, ismi Didem olana Dido, Gizem olana Gizmo, Gökalp olana Göko şeklinde kısaltmalarla hitap edilmesinin "Kod Adı"yla ne ilgisi vardır.

Ancak, bu kadar basit, sıradan bir konuya bile sahte suç üretme amacıyla son derece art niyetli yaklaşarak, arkadaşlarımızın güya suç işlemek amacıyla kendilerini gizlemek için ''KOD ADI'' kullandıkları iddiasında bulunmak, son derece haksız bir itham olduğu gibi bir o kadar da saçmadır. 

                                                        Yasemin Güneri

3. Haberde ayrıca Sn. Adnan Oktar ve arkadaş camiamızın isimleri, kamuoyunda olumsuz algı oluşturmak ve süregiden davayı etki altında bırakmak amacıyla FETÖ ile birlikte zikredilmiş ve bu yolla güya FETÖ ile camiamız arasında sözde bir benzerlik ve bağ varmış imajı verilmeye çalışılmıştır. Ancak KOD ADI iddiasında olduğu gibi, FETÖ benzerliği ve bağlantısı iddiası da bir safsatadan ibarettir.

Gerçekten FETÖ ile bağlantısı olan bir kişi veya grubun bu bağlantıya dair yüzlerce delili de olması gerekir. Özellikle de bizim arkadaş camiamız gibi 40 yıldır ilmi ve kültürel faaliyetler gösteren, sosyal hayatın içinde olan bir grubun, FETÖ ile herhangi bir yerde herhangi bir şekilde ortak çalışması, faaliyeti, desteği söz konusu olsa, bunun yüzlerce değil binlerce, on binlerce izi, delili olması gerekir. Ama ne var ki ortada bir tane bile somut bağlantı, ilişki veya iltisak bulunmamaktadır. 

Nitekim, “FETÖ Silahlı terör örgütüne üye olmamakla beraber yardım etme” iddiasına yönelik olarak Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nün 30.07.2018 tarih ve 58604142.66693. (63044).D2-38854 sayılı yazıları ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosunun yürüttüğü 2018/117729 sayılı soruşturmasına istinaden Sn. Adnan Oktar ve bizlerin FETÖ/PDY ile irtibatlı olup olmadığına ilişkin bilgi talep edilmiş, GELEN RAPORDA İSE 235 KİŞİNİN FETÖ İLE HİÇBİR BAĞI TESPİT EDİLMEMİŞTİR. Başta Sn. Adnan Oktar olmak üzere, 235 kişinin;

– BYLOCK KAYDI OLMADIĞI, 

– BANK ASYA’DA HESABI BULUNMADIĞI, 

– KRİZ MERKEZİ VERİSİ İÇİNDE KAYDI OLMADIĞI, 

– SORUŞTURMALAR İÇİNDE ADININ YER ALMADIĞI, 

– BELGE/EVRAK/DERNEK BAŞLIĞI ALTINDA BİR KAYDI BULUNMADIĞI 

somut olarak ortaya konulmuştur.  Aynı inceleme, 235 kişinin şirketleri için de yapılmış ve yine aynı sonuçla karşılaşılmıştır.

Ayrıca, TEPE YÖNETİMLE İRTİBAT başlığında ayrı bir tutanak daha tanzim edilmiş olup, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üst düzey yöneticisi olduğu kabul edilen 72 şahsa ait olduğu bildirilen 336 GSM numarasının 01.01.2006 – 01.01.2016 TARİHLERİ ARASINDAKİ 10 YILLIK DÖNEMİ KAPSAYAN HTS KAYITLARI KULLANILARAK YAPILAN SORGULAMA SONUCUNDA SN. ADNAN OKTAR HAKKINDA HİÇBİR KAYDA RASTLANMAMIŞTIR.

Yine, pek çok devlet adamımızın, siyasetçimizin ve bürokratımızın direkt ya da dolaylı olarak FETÖ ile teması olduğu zamanlarda dahi, Sn. Adnan Oktar hayatının hiçbir döneminde Fethullah Gülen'le görüşmemiş, bir araya dahi gelmemiştir. Tam tersine her dönemde (17-25 Aralık öncesi de dahil olmak üzere) kendisini ve hareketini en yoğun ve en ağır bir şekilde canlı televizyon programlarında, röportajlarında açıkça ve cesurca eleştirenlerin başında Sn. Adnan Oktar gelmiştir.

Aynı şekilde, ne Sayın Adnan Oktar ne de arkadaşlarımızdan hiç kimse,

– FETÖ'nün gazete ve dergilerine abone değildir, hiçbir zaman olmamıştır,

– FETÖ'nün okullarında okumamış, bu okullardan mezun olmamıştır,

– FETÖ'nün düzenlediği Türkçe Olimpiyatları'na katılmamıştır,

– FETÖ'nün düzenlediği Abant Toplantıları'na katılmamıştır.

İşte, tüm bu nedenlerden dolayı, FETÖ mensupları da Sn. Adnan Oktar’a karşı her zaman büyük bir kin, öfke ve düşmanlık içinde olmuşlardır. FETÖ'cü polis ve savcıların işbirliğiyle her dönem Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız hakkında haksız ve hukuksuz kumpas soruşturmaları ve davaları açılmış, asılsız suçlamalar, iftiralar ortaya atılmış, ancak her seferinde bu kumpas davaları beraatle sonuçlanmıştır. Bize kurulan komploların elebaşı olan, emniyet ve yargı içinde yuvalanmış FETÖ'cüler de tasfiye edilerek haklarında kanuni işlem yapılmıştır.

FETÖ okullarında, Işık evlerinde Sn. Adnan Oktar'ın kaleme aldığı Harun Yahya eserlerinin okunması ve bulundurulması hep yasak olmuştur.

4. Bahse konu habere yansıyan sözde ''FETÖ'' benzetmesi ile ''KOD ADI'' safsatasının temelinde yatan neden ise 11 Temmuz 2018 tarihinde, TBAV camiasına düzenlenen operasyonun ardından gerçekte suç içeren hiçbir bilgi, belge veya somut olaya rastlanmamış olmasıdır.

Bu sebeple camiamıza yönelik yürütülen komplonun düzenleyicileri de Sayın Adnan Oktar ve arkadaş camiamızı güya bir suç örgütü gibi gösterebilmek maksadıyla, tamamen asılsız ve mesnetsiz SAHTE SUÇLAR, karalama maksatlı çirkin iftiralar üretme yoluna gitmişlerdir.

Ortada hiçbir gerçek ve somut suç olmadığı için tümüyle hukuksuz bir yöntem olan, 'NORMAL HAYATIN HER SAFHASINI VE HER PARÇASINI ADETA BİRER SUÇ UNSURU GİBİ GÖSTERME' aldatmacasına başvurulmuştur.

Tüm insanların günlük yaşamının parçası olan EN DOĞAL, EN MEŞRU, EN NORMAL, EN SIRADAN olay, hareket, davranış ya da konuşmalar, konu Sn. Adnan Oktar ve arkadaşları olunca en olmadık gerçek dışı çarpıtmalarla, en zorlama yorum ve ithamlarla, akla hayale gelmedik GAYRİMEŞRU YA DA GAYRİKANUNİ GÖRÜNÜMLERE sokulmaya çalışılmaktadır.

Camiamız mensuplarının gerek operasyon öncesi özel ve sosyal yaşamları gerekse operasyon sonrası hal, tavır, hareket ve konuşmaları, Cumhuriyet tarihinde bugüne kadar eşi, benzeri görülmemiş, son derece anormal, tümüyle kanun ve hukuk dışı bir yaklaşım içerisinde, anlaşılmadık bir biçimde, tabiri caizse "bin dereden su getirip nasıl suç kapsamına sokulabilir" arayışıyla çarpıtılmaya çalışılmaktadır.

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.

Daha yeni Daha eski