1. Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın masum olmalarına rağmen, İngiliz derin devletinin ve ülkemizdeki maşalarının düzenlediği bir kumpas sebebiyle, 2 yıldan uzun bir süredir haksız yere cezaevinde tutuldukları halkımız tarafından açıkça bilinmektedir. 

2. Bununla birlikte yine aynı kumpas çetesinin taraftarlarınca dile getirilen ve özellikle devam eden davamızın duruşmaları öncesinde gerek mahkemeyi etkilemek gerekse kamuoyunda algı oluşturmak amacıyla çeşitli medya kuruluşlarında özel olarak kurgulanmış yalan haberler servis edilmektedir. 

Bu düzmece haberler arasında en çok rastlanılan ise, GÜYA ''TEHDİT - ŞANTAJ İÇERİKLİ KASETLER BULUNDUĞU veya YAKALANDIĞI'' ŞEKLİNDEKİ GERÇEK DIŞI ve KURGULAMA HABERLERDİR.  

Ancak, bugüne kadar Emniyet tarafından bulunan veya el konulan kasetler içerisinde RTÜK YÖNETMELİKLERİ GEREĞİ A9 TELEVİZYONU TARAFINDAN SAKLANMASI YÜKÜMLÜLÜĞÜ BULUNAN, CANLI YAYIN ARŞİVİ DIŞINDA TEK BİR KASETİN DAHİ OLMADIĞI ANLAŞILMIŞTIR. BUNA RAĞMEN BU KONU ASLA MEDYANIN GÜNDEMİNE GETİRİLMEMEKTEDİR. 

3. Ama bu durum kumpas çetesini son derece zora sokmuş, çaresiz kalan kumpas çetesi bu kez hukuk dışı yollara tevessül ederek, doğrudan sahte dijital deliller oluşturmaya kalkışmıştır. Ancak ne var ki, bunu da ellerine yüzlerine bulaştırmışlar ve başarısız olmuşlardır. 

Arkadaş camiamıza yönelik olarak düzenlenen emniyet operasyonundan sonra, bizzat emniyet mensupları tarafından koruma altına alınması gereken olay mahalleri; gazetecilere, davanın müştekilerine, taşıma yapan kamyonculara, hamallara, hatta yoldan geçip merak eden, hatıra fotoğrafı çektirmek isteyenler dahil hemen herkese açık bırakılmıştır. Polis koruması altına alınması gereken yerlere, günler boyunca alakalı alakasız yüzlerce kişi girip çıkmış, mekanların güvenliği sağlanmamıştır. 

Sonrasında ise, isteyen herkesin defalarca girip çıktığı, içinde dolaştığı, TV çekimleri yaptığı olay mahallinde, günler sonra sözüm ona tekrar bir inceleme daha yapılmıştır. Bu inceleme esnasında ise daha önce güya yüzlerce polisin günlerce araştırıp inceledikleri ancak bulamadıkları "SÖZDE" YENİ DİJİTAL VERİLER nasıl olduysa bu kez ADETA KENDİ ELLERİYLE KONULMUŞ gibi bulunmuştur. Ancak, bu ikinci aramaya ilişkin hazırlanan tespit tutanakları da ilk aramadaki gibi yine kanunlara aykırı şekilde ve şaibeli olup, tutanaklar konunun tarafları olmadan ve günler sonra emniyette diledikleri gibi serbestçe hazırlanmışlardır. 

DOLAYISIYLA SONRADAN OLUŞTURMAYA ÇALIŞILAN BU DELİLLER, SAHTE OLDUKLARI GİBİ, AYNI ZAMANDA HUKUKA AYKIRI OLARAK NİTELENDİRİLEN, KULLANILAMAZ ve YARGILAMADA HÜKME ESAS ALINAMAZ OLMUŞLARDIR. 

4. Bunun üzerine panikleyen kumpas çetesi, bu kez son bir çırpınışla tekrar yalan haberlerden medet umma arayışına girişmiş ve 10 Kasım 2020 tarihli gazete ve internet haber sitelerine ''MEKTUPTA KASET İMASI'' şeklinde kurgulama bir haber servis etmişlerdir. Haberde, güya Aslınur Alçakakan isimli arkadaşımız tarafından Adnan Bey'e gönderilmiş bir mektup olduğu, bu mektupta GÜYA BİR ''KASET İMASI'NDAN BAHSEDİLDİĞİ'' iddia edilmekte, iddiayı biraz olsun inanılır kılmak için ise, sözüm ona Aslınur Hanım'ın el yazılarının kriminal incelemeden geçirilmiş olduğundan bahsedilmektedir.

ANCAK GERÇEKLER BÖYLE DEĞİLDİR. Çünkü, 

– BİRİNCİSİ :

Arkadaşımız Aslınur Alçakakan ile Adnan Bey birbirlerini çok severler ve aralarındaki gerçek sevgi ile samimi dostluk ve güven bağları da çok çok güçlüdür. Bu güzel dostluk, arkadaşlık ve sevgi duruşma sırasında hem Aslınur Alçakakan Hanım hem de Adnan Oktar Bey tarafından dile getirilmiştir. Güven duygusu, sevginin esas unsurlarından biri olup, güvenin olmadığı bir yerde sevgiden bahsedilmesi de elbette ki mümkün değildir.  Dolayısıyla her şeyden önce sırf bu yönüyle bile; aynı sözde mektup içerisinde hem büyük bir sevgiden hem de aynı anda güvensizlikten bahsediliyor olması, başlı başına bir çelişki olup, haberde geçen mektubun gerçek olamayacağının da açık bir delili hükmündedir. Kumpas çetesinin akılsızlığı bu sahte mektuplar ile bir kez daha gün yüzüne çıkmıştır. 

– İKİNCİSİ :

Haberdeki iddialar arasında geçen güya mektuptaki el yazısı hakkında kriminal inceleme yapılmış olduğu ve mektuptaki yazıların güya Aslınur Hanım'ın el yazısı ile aynı olduğu yönündeki iddialar da gerçeği yansıtmamaktadır. ÇÜNKÜ DOSYAYA SUNULAN KRİMİNAL İNCELEME RAPORU HER ŞEYDEN ÖNCE DEVLET CİDDİYETİYLE BAĞDAŞMAYACAK ŞEKİLDE HAZIRLANMIŞ OLUP, SAYISIZ HATA İÇEREN ŞAİBELİ BİR RAPORDUR. 

Ayrıca, savunma avukatlarının talebi üzerine Güvenlik Bilimleri Adli Belge İnceleme ve Sahtecilik konusu uzmanı bilirkişiler tarafından bir bilimsel mütalaa hazırlanmış olup mütalaya göre, haberde geçen sözde kriminal raporun geçersiz olduğu gösterilmiş, raporun geçersizliğini ispatlayan bilimsel tespitler ise şöyle sıralanmıştır:

  1. İncelemeye gönderilen evrakların birçoğunun, fotokopi olmaları ve fotokopi üzerinde resmi inceleme yapmanın mümkün ve geçerli olmaması, 
  2. Mukayese için alınan el yazısı örneklerinin birçoğunun tarihsiz olmaları ve bu sebeple delil olarak kullanılamayacak olmaları, 
  3. Mukayese için kişilerin cezaevinde yazdıkları dilekçe ve mektup örneklerinin kullanıldığı, bunların görevliler huzurunda alınmış resmi yazı örnekleri olmamaları sebebiyle, örneklerin kime ait olduklarının tespitinin de mümkün olmaması,  
  4. Mukayese örneği olarak değerlendirilen bazı belgeler üzerinde birden fazla kişiye ait yazıların bulunması ile bu tip belgelerin mukayeseye esas alınamayacak olması,  
  5. Bu tarz tetkikler gerektiren raporlar için heyet incelemesi yapılması gerekirken, bu raporda heyet incelemesi yapılmamış olması, 
  6. Mukayese için kullanılan örneklerin Adli Tıp veya Jandarma Kriminal laboratuarlarına gönderilip cihaz incelemesi yapılması gerekirken, bu raporun cihaz kullanılmadan sadece gözle yapılmasından dolayı hata payının çok yüksek olması
  7. Göz incelemesiyle hazırlanan bir raporda “yazının şu kişinin elinin mahsulü olduğu kanaatine varılmıştır” ya da “şu unsurlar tespit edilmiştir” tarzında kesin ifadelerde bulunulamayacağı, 
  8. Yazısına bakılan 173 kişi arasında kardeş, akraba ve aynı okulda eğitim almış kişiler bulunduğu için, bunların yazılarının birbirine benzeme ihtimali olduğu, bu sebeple kesin kişi tespitinin yapılamayacak olması, 
  9. Yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre, kriminal raporların geçerli olabilmeleri için rapor içerisinde mutlak surette ''RESİMLİ KARŞILAŞTIRMALARIN'' bulunmasının da şart olduğu ancak dosyadaki raporda resimli karşılaştırmanın yapılmamış olması.

Dolayısıyla, uzman bilirkişiler tarafından hazırlanan bilimsel mütalaaya göre de; habere konu sözde kriminal tespit raporu, en az 9-10 olmazsa olmaz gerekçeden dolayı geçersiz olup, mahkeme tarafından delil olarak kullanılması mümkün olmayan hatalı bir rapordur.

– ÜÇÜNCÜSÜ :

Haberdeki iddialar devam eden yargılama esnasında mahkeme heyeti tarafından Sayın Adnan Oktar'a da sorulmuştur. Adnan Bey cevaben bu raporun ısmarlama üretilmiş bir rapor olup, onlarca hata içerdiğini, bu sebeple de raporun gerçeği yansıtmadığını ve geçersiz olduğunu belirtip, rapora ilişkin resmi itirazların da avukatları tarafından yapıldığını belirtmiştir. 

Kamuoyunun bilgilerine sunarız. 

Saygılarımızla...

Daha yeni Daha eski