Sadece İsrailliler ve hahamlar ile değil Hristiyan ve Müslüman liderler, sivil toplum kuruluşları, fikir önderleri, bilim insanları, sanatçılar ve basın mensupları ile gerçekleştirdiğimiz sayısız görüşme ve diplomasi faaliyetleri, Türkiye ve İslam alemine sayısız faydalar sağlamıştır!

Sayın Adnan Oktar ile birlikte, 40 yıldan bu yana gerek ülkemizde gerekse dünya çapında çok kapsamlı bilimsel, sosyal ve kültürel faaliyetler gerçekleştirdik. Sayın Adnan Oktar’ın vatan ve millet sevgisi, tüm Müslümanları koruma duygusu, insanlara adaletle ve anlayışla yaklaşması, tüm sorunları barışla ve uzlaşmayla çözüme kavuşturma azmi bizlere de örnek oldu. Bu faaliyetler çerçevesinde, yerli ve yabancı çok sayıda bilim, fikir ve din adamı, akademisyen, siyasi ve sosyal kimliğe sahip şahsiyet, kanaat önderleri, STK mensupları gibi kendi alanlarında söz sahibi olan kimselerle görüşerek, yakın ilişkiler ve güçlü dostluk bağları kurarak tamamen hükümetimiz ve devletimiz lehine, milletimizin güzel geleceği için geniş çaplı bir sivil inisiyatif ve diplomasi ağı oluşturduk. 

2010 yılında A9 Televizyonu'nun kurulmasıyla ise yürütülen faaliyetler ile karşılıklı ziyaretler ve fikir alışverişleri de oldukça hızlanmış, yapılan sohbet ve görüşmelerin büyük bölümü, Sayın Adnan Oktar’ın da katıldığı canlı yayın programlarında tüm kamuoyuna açık biçimde gerçekleştirilmiştir. Ayrıca görüşmelerin fotoğrafları ve video filmleri milyonlarca kişinin takip ettiği sosyal medya hesaplarından ve internet sitelerinden de paylaşılmıştır. 

Öncelikle belirtmek isteriz ki bizler bu faaliyetlerimizi Sayın Cumhurbaşkanımızın uzun yıllardır sürekli gündeme getirdiği üzere, ''ülkemizin en büyük ihtiyacının yetişmiş insan gücü olduğu'', uluslararası kamuoyunda ülkemizi temsil edecek yetişmiş insan kaynağı eksikliği ve devlet kadrolarının bu konuda yetersiz kaldığı yönündeki açık tespitleri hatta çağrıları dolayısıyla, DURUMDAN VİCDANEN VAZİFE ÇIKARARAK BİR GÖREV ve AMAÇ EDİNDİK. Tüm bu çalışmalarımız KARŞILIĞINDA ise HİÇBİR ZAMAN, HİÇBİR MADDİ MENFAAT BEKLENTİSİ İÇİNDE OLMADIK, yalnıza Allah’ın rızasını ve ülkemizin yararını hedefledik.

Devletimiz de bu ihtiyacı ve eksikliği tamamlamak adına, Adnan Bey ve bizlerin ortaya koyduğumuz sivil inisiyatif ve diplomasi çabalarımızı memnuniyetle ve takdirle karşılamıştır. Yapılan tüm görüşmeler ve faaliyetler her zaman ilgili resmî kurumlar ve devlet yetkilileri haberdar edilerek, dolayısıyla bilgi ve onayları dahilinde gerçekleştirilmiş ve çalışmaların her aşamasında da daima devletimizin üstün menfaatleri gözetilmiştir.


SAYIN ADNAN OKTAR ÖNCÜLÜĞÜNDE ARKADAŞ CAMİAMIZ İLE GERÇEKLEŞTİRİLEN BU ÇALIŞMALARIN ÜLKEMİZE VE İSLAM ALEMİNE GETİRDİĞİ FAYDALAR 


1. Tüm Dünyayı Etkisi Altına Alan İnançsızlığın ve Terörün Zemini olan Darwinizm Yerle Bir Edilmiş, Allah'ın Varlığı ve Yaratılış Gerçeği Bilimsel-Felsefi Delillerle Gözler Önüne Serilmiştir. 

Sayın Adnan Oktar Darwinizm ve felsefesine karşı sürdürdüğü bilimsel mücadele kapsamında evrim teorisini çürüten sayısız eser kaleme almıştır. Eserlerinde evreni ve canlıları Allah’ın yarattığı gerçeğini, modern bilimsel bulguların Darwinizm’i geçersiz kıldığını, canlılığın kökeninin ‘Yaratılış’ olduğunu insanlara en akılcı ve en etkili bir biçimde anlatmıştır. Darwinizm’in, bilimin bütün dalları tarafından çürütüldüğünü ve aslında bilimsellik kılıfı altına gizlenen bir pagan felsefesi olduğunu somut delillerle, belgelerle ortaya koyan ve Darwinizm sahtekârlığını yerle bir eden Adnan Oktar, gerek ülkemizde gerekse dünya çapında çok sayıda insanın Allah’ın varlığını ve Yaratılış̧ gerçeğini kavramasına vesile olmuştur.

Söz konusu eserlerden yararlanarak Adnan Oktar Bey öncülüğünde, arkadaş camiamız ile birlikte yürüttüğümüz bilimsel ve kültürel faaliyetler neticesinde, Müslümanlar eğitilip bilinçlenmiş, alışılmış yenik ve pasif mücadeleden kurtulmuş ve içine düştükleri yeisten sıyrılıp çıkabilmişlerdir. Bu sayede tüm İslam alemi en büyük problem olan iman zafiyetinden kurtularak büyük bir manevi güç bulmuş, böylelikle Darwinist-Materyalist felsefenin yıkıcı etkisine karşı koyabilmişlerdir.  Ayrıca, evrim teorisine karşı gerçekleştirdiğimiz güçlü ve ezici fikri galibiyet sonucunda, İngiliz derin devletinin bu batıl teoriyi kullanarak, uzun vadede kendince bütün dinleri ve devlet sistemlerini ortadan kaldırıp, tüm dünyayı komünal bir sisteme dönüştürme planı da yerle bir olmuştur. 


2. Dindar Bir Türk Gençliği Yetiştirilmesi Amacıyla Ülke Çapında Sayın Adnan Oktar’ın Temiz Vicdanı Öncülüğünde Yürüttüğümüz Bilimsel Faaliyetler Sayesinde, Bugünkü AK Parti Hükümetinin Fikri Altyapısının Temelleri Oluşturulmuştur. 

Bizler Darwinizmle mücadele konusunda yürüttüğümüz bilimsel faaliyetlerle birlikte, Allah’ın varlığının, birliğinin ve yaratılışın delilleri olan iman hakikatlerinin anlatılmasına da büyük önem verdik. Bu amaçla ülke çapında hemen hemen her il, ilçe, kasaba ve hatta köylere kadar ulaşan "Evrim Teorisinin Geçersizliği ve Yaratılış Gerçeği" isimli konferanslar düzenlenmiştir. 

Bununla birlikte Sn. Adnan Oktar’ın ''Evrim Aldatmacası'' isimli kitabının milyonlarca vatandaşımıza ücretsiz olarak dağıtılmasıyla ve düzenlenen yüzlerce fosil sergisiyle canlıların 100 milyonlarca yıldır hiçbir değişime uğramadan günümüze kadar gelmiş oldukları, yani evrim geçirmeyip en mükemmel halleriyle Allah tarafından yaratılmış olduklarını vatandaşlarımıza delilleriyle göstererek ispat ettik. Sayın Adnan Oktar ve arkadaş grubumuzun çalışmaları neticesinde dindar bir nesil yetişmiş, Türkiye’de felsefi ve bilimsel dayanağı yok edilen sol ideolojiler adeta erimiş ve böylelikle bugünkü AK Parti hükümetinin fikri alt yapısı ile Sayın Cumhurbaşkanımızı destekleyen halk kitlesinin ideolojik temeli oluşturulmuştur. 


3. Dünyada ve Ülkemizde Müslümanları Baskı Altına Almak Amacıyla İslam Karşıtı Yapılar Tarafından Kışkırtılarak Oluşturulmaya Çalışılan Kutuplaşma Tehlikesine; Seküler-Dindar, Başı Açık-Kapalı ve Alevi-Sünni Ayrımının ve Çatışmalarının Önüne Geçilmiştir. 

Bizlerin camia olarak son derece kaliteli, şık, modern giyim ve yaşam tarzını benimsememiz, sanat, estetik, kültür, kalite ve güzelliğe önem vermemiz ile arkadaşlarımızın katıldıkları televizyon programlarında müzik dinleyip dans etmelerinin, eğlenip neşeli olmalarının hep belirli amaçlar doğrultusunda olduğunu daha önce detaylarıyla anlatmıştık. Bunlardan bazılarını şöyle hatırlayabiliriz: 

  • Başı açık, dekolte giyinen veya bikini, mayo giyip denize giren kadınlarımız ve genç kızlarımız hakkındaki ön yargıları yıkmak,
  • Onların da dindar ve nur gibi Müslümanlar olabileceklerini göstermek,
  • Dolayısıyla, toplumda yaratılmak istenilen başı kapalı, başı açık ayrımcılığına engel olmak,
  • Müslümanların da çağdaş ve modern olabileceğini göstermek,
  • Türkiye'nin diğer Ortadoğu ülkeleri gibi olmadığını, demokratik, özgür ve modern bir ülke olduğunu vurgulamak,
  • Hükümetimizi ve Sayın Erdoğan'ı güya otoriter bir yönetim sürdürüyormuş gibi gösterme tuzaklarını bozmak,
  • Müslümanları kendilerince ezmeye çalışanlara fırsat vermemek... 

Bununla birlikte, A9 Televizyonunda Sayın Adnan Oktar’ın da katıldığı canlı yayın programlarında Sünni Müslümanların yanı sıra, çok sayıda Alevi ve Şii kanaat önderleri ile din adamları da davetli olarak yer almışlardır. 

Bu görüşme ve yayınlarda, her zaman Alevi ve Şii inancına sahip vatandaşlarımızın da son derece dindar ve nur gibi Müslümanlar oldukları, Alevi-Sünni tüm inananların tertemiz insanlar oldukları, hepsinin birinci sınıf vatandaş oldukları çok kereler dile getirilmiştir. Adnan Bey’in Müslümanlar arasında ayrımcılık yapılmasına katiyetle karşı çıkan tüm Müslümanları kucaklayıcı tavır ve açıklamaları vesilesiyle, ülkemizde Sünni vatandaşlarımızla Alevi ve Şii vatandaşlarımız arasında oluşturulmaya çalışılan suni çatışmalar ve kutuplaşmalar karşısında bir set, engel olunmuştur. Bu yolla ülkemizde ve dünyada Müslümanları ayrıştırarak bölmek, güçlerini kırarak baskı altına almak için planlanan tuzaklar bozulmuş böylelikle ve hükümetimizin güç kaybetmesine ve enerjisini tüketmesine izin verilmemiştir. 


4. İngiliz Derin Devletinin Geliştirdiği "İngiliz İslam’ı" Projesiyle İslam’ın ve Müslümanların Dejenere Edilmesine Müsaade Edilmemiştir.

İngiliz derin devleti dünya üzerindeki Müslümanları dejenere etmeye yönelik "İngiliz İslam’ı" adını verdikleri bir din modelini yaygınlaştırmayı planlıyordu. Bu amaçla, Müslümanlar arasında güya 'evrim teorisinin din ile çelişmediği' yalanıyla, Kuran'da açıkça kınanmış ve yasaklanmış çirkin bir hayasızlık olan homoseksüellik, pedofili ve benzeri sapkınlık ve ahlaksızlıkların Müslümanlar arasında yayılması hedeflendi. Müslümanların bunları ve benzeri ahlaksızlıkları kendilerine dört koldan empoze edilmiş bir algı operasyonuyla haşa normal karşılayıp, bunlara karşı ılımlı ve hoşgörülü bir tavır takınmaları yönünde ciddi çabalar sarf ediliyordu.  

Nitekim İngiliz derin devleti bu konuda ciddi bir yol kat etmişti ve bu amacını neredeyse pek çok İslam ülkesinde başarmıştı. Hatta bu konuda Türkiye'de de ciddi bir altyapı oluşturmuş ve pek çok girişimde bulunmuştu. 

2013 senesinde İstanbul’da gerçekleşen LGBT yürüyüşüne 100.000 (YÜZ BİN)'inden fazla TRAVESTİ, TRANSSEKSÜEL VE HOMOSEKSÜELİN katılmış olması, bunun Avrupa'da bugüne kadar yapılmış en yüksek katılımlı yürüyüş olarak açıklanması, Türkiye'de oluşturdukları korkunç altyapının ne derece ciddi boyutta olduğunu da açıkça göstermekteydi. Hiç kimsenin cesaret edemediği bir kararlılıkla Sayın Adnan Oktar’ın bu duruma karşı olması, onun fikri öncülüğünde sosyal medyada yapılan yayınlar, gençlerin bu tehlikeye karşı uyarılması sonucunda bugün halkımız bu konuda daha şuurlu bir tutum geliştirmiştir. Adnan Oktar Bey'in cesur çıkışına kadar hiçbir tepki görmeyen bu sapkın faaliyetlere karşı devletimiz de gereken kararlılığı göstermeye başlamış ve yürüyüşler yasaklanmıştır. En son olarak da Sayın Diyanet İşleri Başkanı, tıpkı Sayın Adnan Oktar’ın gündeme getirdiği gibi, bu konuya karşı halkı uyarmıştır.  

Ancak, Sayın Adnan Oktar'ın özellikle evrim teorisini bilimsel olarak darmadağın etmiş olması, homoseksüellik ve benzeri cinsel sapkınlıkları Kuran'dan ve diğer kutsal kitaplardan delillerle yerden yere vurmasıyla İngiliz derin devletinin bu konudaki gizli planları deşifre edilmiş ve Müslümanlar arasında iman zafiyetinin yayılarak, ahlaksızlıkların normalleştirilmesi planlarının da önü kesilmiştir.


5. Dünya Çapında Müslümanlara Karşı Oluşturulmaya Çalışılan İslamofobi'ye Engel Olunmuş ve Medeniyetler Çatışması ile Başlatılmaya Çalışılan Armageddon Savaşına Müsaade Edilmemiş, Masum İnsanların Kanlarının Dökülmesine İzin Verilmemiştir. 

Bizler arkadaş grubumuz olarak Müslümanların son derece modern, zarif, sanat ve estetiğe önem veren, kadınlara değer veren, neşeli, samimi, kaliteli ve sevgi dolu insanlar olmaları gerektiğini gerek kendi yaşamlarımız, gerekse Kuran ayetlerinden ve Peygamberimiz (sav)'in hayatından verdiğimiz örneklerle gösterdik ve açıkladık. 

Bu sayede dünya çapında yaygınlaştırılmaya çalışılan ve Müslümanların korkunç, vahşi, öfke dolu, saldırgan, zevksiz, kalitesiz, sevgisiz ve savaş taraftarı kimseler olarak gösterilmesine yönelik politikaların tümünü ve İslamofobi'yi temelinden yıkarak engel olduk. Bu şekilde bir öfke oluşturularak Müslümanları yok etmek amacıyla yapılan plan ve saldırı politikalarını durdurmuş ve Müslümanların aydınlık yüzünü, barış taraftarı, sevgi dolu, modern, sevecen ve dışa dönük kimliğini göstererek İslam karşıtlarının oyunlarını bozmuş olduk. 

Ayrıca, Adnan Oktar’ın dört dile çevrilen ''Gelin Birlik Olalım'' isimli eseri Medeniyetler Çatışmasının değil, Allah’ın Ali İmran Suresi’nde “De ki: Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz...” ayetiyle emrettiği gibi birlik olunmasının gerektiğine ilişkin Kuran'dan ayetler ile Tevrat ve İncil'den sözleri alıntılanmış olan eseri büyük etki uyandırdı. Her platformda bu gerçeği ifade ettik, hatırlattık. Dünya barışı ve Müslümanların güvenliği ve geleceği açısından son derece hayati olan bu konu, davetlimiz olarak Türkiye'ye gelerek A9 Televizyonundaki canlı yayınlara katılan Sanhedrin Üyesi hahamlar ile Vatikan Temsilcisi papazlar ve Evanjelik Hristiyanlar'ın önde gelen temsilcilerine de anlatılmıştır. Yine arkadaşlarımız tarafından doğrudan İsrail ve Vatikan'a yapılan ziyaretler ile orada gerçekleştirilen toplantı ve konferanslarda da Medeniyetler Birliği sürekli gündemde tutulmuş, konu hakkında dünyada en etkili kişi ve kurumların tamamına ulaşılmıştır. 

Sayın Adnan Oktar’ın öncülüğünde bizlerin hiçbir destek veya karşılık beklemeksizin bilakis kendi gayret ve imkanlarımızla göstermiş olduğumuz bu ciddi çaba ve diplomasi başarısı sayesinde, düzmece 'Medeniyetler Çatışması' tezi ile Türkiye'nin de bulunduğu Ortadoğu bölgesinde çıkartılmaya çalışılan Armageddon Savaşı'nın ve bu savaşta milyonlarca suçsuz Müslüman, Hristiyan ve Musevi'nin hayatını kaybetmesinin önüne geçilmiştir.


6. Sayın Adnan Oktar’ın Görüşmeleri, İran ile İsrail Arasında Çıkabilecek ve Sadece İki Ülke Arasında Kalmayıp Tüm Ortadoğu'yu Kan Gölüne Çevirecek, Belki de Dünya'ya Yayılabilecek Bir Savaşın Başlamasına Engel Oldu. 

Bilindiği üzere 2004 yılında başlayıp 2008 yılında ve sonrasında hızla tırmanan İran ile İsrail arasındaki gerilim, her iki ülkenin liderleri ve ileri gelenleri tarafından medya önünde dile getirilen ''İran'a Atom Bombası Atarız'', ''İsrail'i yeryüzünden sileriz'' şeklindeki karşılıklı tehdit ve restleşmeler sebebiyle son derece tehlikeli bir hal almışken Sayın Adnan Oktar devreye girmiş ve böylece her iki ülkenin de geri adım atmalarına ve fitnenin yatışıp izale olmasına vesile olunmuştur.  

Adnan Bey kendisine büyük saygı besleyen her iki ülkenin üst düzey yetkilileri ile dini liderlerini, kanaat önderlerini ve gazetecilerini Türkiye'ye davet etmiş, gelen misafirlerle A9 Televizyonunda canlı yayınlara katılmış ve her iki ülkede de tertemiz, masum ve dindar insanlar olduğunu, suçsuz insanların da zarar göreceği böyle bir çatışmanın Kuran'a da Tevrat'a da uygun olmayacağını, dolayısıyla bunun Müslümanlar açısından da, Museviler açısından da haram olacağını detaylarıyla açıklamıştır. 

Böylelikle, İran ile İsrail arasında çıkabilecek, ancak sadece iki ülke arasında kalmayıp, bir anda tüm Ortadoğu'ya hatta belki de tüm dünyaya yayılabilecek çok büyük bir fitnenin önlenmesine vesile olunmuştur.


7. Sayın Adnan Oktar’ın Yaptığı Görüşmeler, Gazze'de Yaşayan Müslümanların İsrail Ambargosu Altında Zarar Görmelerinin Önüne Geçilmesine, Mavi Marmara Saldırısı Sebebiyle Bozulan Türkiye-İsrail İlişkilerinin Onarılmasına ve İsrail’in Türkiye’ye Tazminat Ödemeyi Kabul Etmesine Vesile Oldu.

İsrail'in 2006 yılından beri Filistin'in Gazze bölgesine yönelik uyguladığı abluka ve ambargo 2010 yılı başlarında oldukça yoğun bir hal almıştı. Ambargo sebebiyle insani yardımların Gazze'de yaşayan Filistinli ihtiyaç sahiplerine ulaşmasında ciddi problem yaşanmaktaydı. Ancak aynı zaman da İsrailli sivil yerleşimcilerin yaşadıkları alanlara da Filistin tarafından roketler atılmaktaydı. 

Her iki tarafın temsilcileri, kanaat önderleri ve gazetecileriyle Adnan Bey canlı yayında görüşmeler gerçekleştirdi. Böylece hem Filistin tarafından atılan roketlerin durdurulmasına hem de İsrail'in Gazze'ye uyguladığı ambargonun gevşetilmesine vesile oldu. 

Ayrıca, bu esnada Gazze'deki ablukayı delip Filistinli Müslümanlara insani yardım götürmek amacıyla yola çıkan Mavi Marmara gemisine uluslararası sulardayken İsrailli komandolar tarafından silahlı müdahalede bulunulmuş ve müdahale esnasında çıkan çatışmada ise 10 vatandaşımız şehit olmuştur. Bunun üzerine Türkiye, İsrail'in kendisinden özür dilemesi ve şehitlerin ailelerine tazminat ödemesini talep etmiş, ancak İsrail'in özür dilememesi ve tazminat ödememesi sebebiyle her iki ülke arasında büyük bir kriz çıkmış ve resmi tüm ilişkiler karşılıklı olarak sonlandırılmıştı. 

Adnan Oktar Bey'in manevi öncülüğünde bu dönem içinde yaklaşık 2 yıl boyunca muazzam bir sivil diplomasi çalışması gerçekleşti. Bir taraftan, arkadaşlarımız defalarca İsrail'e giderek İsrail Parlamentosunda toplantılara katılıp üst düzey yetkililerle görüştüler. Diğer yandan Adnan Bey’in davetlisi olarak İsrail'in en yüksek yargı organı Sanhedrin üyesi hahamlar ve milletvekilleri Türkiye'ye geldiler; canlı yayın programlarına ve basın toplantılarına katıldılar. Bu görüşmelerin hepsinde Adnan Oktar Bey, Hükümetimizin Musevilere sevgi ve şefkatini, Sayın Cumhurbaşkanı’nın güzel kişiliğini ve ahlakının, Türkiye’nin dostluktan yana olduğunu İsrailli misafirlere anlatmış ve onlara Tevrat’tan ve Kuran’dan ayetlerle barıştan yana olmaları gerektiğini telkin etmiştir. 

Adnan Bey ziyaretine gelen Sanhedrin hahamlarına, özür dilemenin güzel bir meziyet olduğunu, tazminat ödemenin de Tevrat'a aykırı bir yanının olmadığını bilakis inançlarının gereği olduğunu, dolayısıyla bunda bir mahsur bulunmadığını yine Tevrat'tan sözlerle anlatarak kanaatlerinin gelmesine vesile olmuştur. Nitekim İsrail'in bir din devleti olması ve İsrail hükümetlerinin de politikalarını, hahamlardan gelen talep ve kararlara göre şekillendirmeleri sebebiyle; ADNAN BEY’İN ÖNCÜLÜĞÜNDE BU KONUDA GÖSTERMİŞ OLDUĞUMUZ CİDDİ GAYRET VE DİPLOMASİ ÇABALARI MEYVESİNİ VERMİŞ, OLAYDAN YAKLAŞIK 3 YIL SONRA İSRAİL TÜRKİYE'DEN RESMİ OLARAK ÖZÜR DİLEMİŞ VE OLAYLARDA ŞEHİT OLAN VATANDAŞLARIMIZIN AİLELERİNE TAZMİNAT ÖDEMEYİ KABUL ETMİŞTİR.  

Adnan Oktar Bey isteseydi diğer birçok insanın yaptığı gibi sadece hamasi konuşmalar yapıp sloganlar atıp akşam evinde normal hayatını devam ettirebilir, kimseden de tepki almazdı. Ancak vatanın ve devletin yüksek menfaatleri bunu gerektirdiği için kimsenin cesaret edemediği ve yapamadığını yapmayı göze almış, karşılaşacağı tüm iftira ve tepkilere rağmen milletimiz için hayırlı olanın bu olduğunu bildiği için gerekli görüşmeleri yapmıştır.


8. Sayın Adnan Oktar Birçok Mason ve Tapınak Şövalyesinin Müslüman Olmalarına ve Mason Localarında Müslümanların İlk Kez Faaliyette Bulunabilmesine, Onlara Tebliğ Yapılmasına Vesile Oldu.

Masonlar ve Tapınak Şövalyeleri ile kurduğumuz yakın ilişkiler ve bağlantılar vesilesiyle birçok üst düzey 33. Derece Mason ve Tapınak Şövalyesi Türkiye'ye gelerek Adnan Bey ve arkadaşlarımızla görüşmeler yapmışlar ve A9 Televizyonunda canlı yayın programlarına katılmışlardır. Hatta ziyarete gelen bu Mason ve Tapınak Şövalyeleri'nin birçoğu özellikle Adnan Bey’in dindarlığı, samimi üslubu ve kendilerine Kur'an'dan yapmış olduğu anlatımlardan etkilenmiş ve İslam'ı seçip Müslüman olmuşlardır. Hatta arkadaşlarımız ile birlikte İstanbul'un tarihi ve önemli camilerinde namaz kılmışlar, birlikte fotoğraflar, videolar çektirmiş ve paylaşmışlardır. 

Sayın Adnan Oktar'ın vesilesiyle gerçekleşen bu güzel olay sayesinde ise Mason Locaları'nın kapıları dünya tarihinde ilk kez Müslümanların faaliyet gösterebilmeleri için ardına kadar açılmıştır. Mason Locaları'nda Kur’an-ı Kerim okunmuş, Allah’ın varlığını ve birliğini anlatan konferanslar verilmiştir. Bu vesileyle, Masonlara ve Tapınak Şövalyeleri'ne Kur'an'a dayalı gerçek İslam anlatılabilmiş, yapılan faaliyetlerin etkisiyle birçok Mason ve Tapınak Şövalyesi  Müslümanlığı seçmiştir.


9. Kıbrıs Davasında Her Zaman Devletimizin Yüksek Menfaatleri ile Türkiye'nin Kırmızı Çizgilerinin Korunması Yönünde Çaba Sarf Ettik. Kıbrıs İçin Düzenlediğimiz Uluslararası Konferanslar ve Toplantılar Vesilesiyle Kıbrıs Türk Halkına Destek Olduk.  

Her konuda olduğu gibi Kıbrıs konusunda da daima hükümet politikalarını destekleyen ve devlet menfaatlerini gözeten çalışmalar yaptık ve Kıbrıs meselesini ülkemizin kırmızı çizgilerinden asla ödün vermeyecek şekilde savunduk. 

Bu amaçla hem Türkiye’de hem de Kıbrıs’ta uluslararası katılımlı "Milli Dava Kıbrıs" ve "Kıbrıs için Gerçek Çözüm" isimli konferans ve toplantılar düzenledik, konferanslara başta KKTC Lideri Sayın Rauf Denktaş olmak üzere çok sayıda yerli ve yabancı üst düzey katılımcı katıldı.  

Adnan Bey ve arkadaşlarımızın çabalarıyla gerçekleştirilen toplantılara hem Türkiye’den hem de KKTC'den birçok siyasetçi, milletvekili, gazeteci, yazar ve fikir insanları katılmış, bu toplantılar sayesinde Kıbrıs Türk halkının bilinçlenmesi konusunda büyük faydalar sağlanmıştır. Özellikle Annan Planı ile KKTC tarafına kabul ettirilmeye çalışılan ve Türkiye'nin kırmızı çizgilerini esnetmeyi amaçlayan oylanma öncesinde yaptığımız konferansın, KKTC hükümetinin elini güçlendirdiği ve çok faydalı olduğu birçok yetkili tarafından özellikle dile getirilmiştir. 


10. Adnan Oktar Bey’in Öncülüğünde Suriye'de Yaşanan İç Savaştan Kaçarak Ülkemize Sığınan Suriyelilere Her Zaman Şefkatle Yaklaştık ve Hükümetimizin Bu Konudaki Politikalarını Savunarak Kamuoyu Desteği Sağladık. 

Bizler Suriye'de çıkan çatışmalar sebebiyle canlarını kurtarmak için her şeylerini geride bırakarak ülkelerini terk edip Türkiye'ye sığınmak zorunda kalan Suriyeli mültecilere karşı her zaman şefkat ve merhametle yaklaştık ve korumacı tavır içinde olduk. 

Adnan Bey, A9 Televizyonundan yapmış olduğu programlar ile vatandaşlarımızın Suriyeli mültecilere Ensar ahlakı ile davranmaları gerektiğini, Kuran ayetleri ve Peygamberimiz (sav)'in hayatından örnekler vererek açıklamıştır.  

Ayrıca, Adnan Oktar ve arkadaşları her ortamda, hükümetimizin Suriyeli sığınmacılara yönelik tutum ve politikalarını destekleyen açıklamalar yaparak, bu konuda hükümetimizin elini de güçlendirmiştir. Zaman zaman bazı vatandaşlarımız tarafından mültecilere yönelik gerçekleştirilen saldırı, kavga, gösteri gibi olaylara ise hızlıca hem TV ekranlarından hem de sosyal medyadan uyarılarda bulunarak olayların büyümesini önleyici ve yatıştırıcı olmuşlardır.

Daha mutlu bir yaşam ve refah umuduyla Türkiye'den Avrupa'ya geçmeye çalışan mültecilere karşı, başta Avrupa'nın sahil ülkeleri olan Yunanistan ve İtalya tarafından uygulanan Avrupa'ya geçişi engelleme amaçlı sert müdahaleleri de kınamış ve bu uygulamalarından acilen vazgeçmelerini telkin etmişlerdir. Ayrıca onlara tarihten örnekler vererek II. Dünya Savaşı sırasında Almanya'nın Avrupa ülkelerini işgal etmesi üzerine milyonlarca Avrupalının mülteci konumuna düştüklerini ve aynı şekilde yurtlarını terk ederek komşu ülkelere geçmek zorunda kaldıklarını, bir kısmının da Müslüman ülkelere sığındıklarını hatırlatarak, Avrupalıların bunu asla unutmamalarını gerektiğini dile getirmişlerdir.


11. Sayın Adnan Oktar Arakan'lı Müslümanların Seslerini Dünyaya Duyurmalarına Aracı Oldu, Bu Konuda Uluslararası Destek Sağlanarak Sorumlu Ülkelere Uyarılar Yapılmasına Vesile Oldu.

Güneydoğu Asya’nın Hindiçin bölgesinin en büyük ülkesi olan Myanmar’da 70 milyonun, sadece 3 milyonunu Arakan Müslümanları oluşturuyor. Ancak buna rağmen bölgede Müslümanlara karşı ciddi bir vahşet yaşanıyordu. Vahşetin ana kaynağı ise etnik ve dinsel ayrımcılıktı. 

Ülkede yaşayan yaklaşık 800.000 kadar Rohingyalı vatandaşlığa kabul edilmiyor. Bu insanlar, komşu ülke Bangladeş’ten gelen ‘kaçak göçmenler’ olarak görülüyor. Diğer yandan sınırdaki kıyı şeridinde yaşayan Rohingyalı’ları Bangladeş yönetimi de ülkesine kabul etmiyor. İki ülkenin de dışladığı Rohingya insanları, bu topraklarda ‘ülkesiz insanlar’ olarak yaşam mücadelesi veriyorlardı. 

2014 yılına gelindiğinde ise Myanmar Askeri Kuvvetleri, Polis Kuvvetleri ve bazı terörist gruplar, Arakan eyaletindeki Müslüman Köylerine vahşi ve kanlı baskınlar gerçekleştirip, birçok masum köylünün işkencelerle şehit edilmesi, birçoğunun tutuklanması, kadınlara ve kız çocuklarına tecavüz olaylarının da dahil olduğu saldırılara başladılar. Bölgede yaşanan bu geniş çaplı saldırılar ve insan hakları ihlalleri sebebiyle Arakan'lı Müslümanlar yaşadıkları toprakları terk ederek göç etmek zorunda kalmışlar ve komşu ülkelerde son derece zor yaşam şartlarında sığınmacı olarak yaşamak mecburiyetinde bırakılmışlardı. 

Adnan Bey, Arakanlı Müslümanların Myanmar ve komşu ülkelerde yaşanılan bu insanlık dramına engel olunması amacıyla A9 Televizyonunda müteaddit kereler yayınlar yapmıştır. Bizler de sahip olduğumuz Türkçe ve yabancı dillerdeki sosyal medya hesaplarından konuyu gündeme getirerek, yaptığımız açıklamaların takipçilerimiz vasıtasıyla milyonlarca insana ulaşmasına ve dünyanın bölgede yaşananlar ile Arakanlı Müslümanların durumlarından haberdar olmasına vesile olduk.  

Sayın Adnan Oktar ayrıca konu ile ilgili ülkelerin Türkiye'deki büyükelçileri ile de hızlıca temasa geçmiştir. Büyükelçilikler tarafından görevlendirilen yetkililerle duruma ilişkin bilgi sahibi olan uluslararası gazetecileri ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerini A9 Televizyonunda canlı yayınlara alarak konuyu sürekli gündemde tutmuş, unutulmasına müsaade etmemiştir. Ayrıca Sayın Adnan Oktar'ın arkadaşları olarak, konuyu Birleşmiş Milletler nezdine de taşıyarak BM’nin bölgeye acilen heyet göndermesine ve müdahalede etmesine yönelik de çaba sarf ettik. 


12. Sayın Adnan Oktar Mısır’da Seçimleri Kazanan Mursi Hükümeti ile Görüşmeler Yaptı. Gerçekleşen Askeri Darbe Üzerine ise Muhammed Mursi ve Hükümet Üyelerinin ve Halktan İnsanların İdam Edilmemeleri İçin Çaba Sarf Etti. Ayrıca, Darbe Sebebiyle Bozulan Türkiye-Mısır İlişkilerinin Düzeltilmesine Çalıştı. 

2012 yılında Mısır'da düzenlenen Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Müslüman Kardeşlerin desteklediği Muhammed Mursi'nin kazanarak hükümet kurması üzerine Sayın Adnan Oktar hem kendilerini tebrik etmek hem de Müslümanların hayrına olacak bazı konularda fikir alışverişinde bulunmak amacıyla Mursi Hükümeti ve Müslüman Kardeşler yetkilileriyle çeşitli görüşmeler yapmıştır. 

Adnan Bey, kendisiyle görüşmeye gelen heyetlerle birlikte A9 Televizyonu'ndaki canlı yayınlara katılmış ve temsilcilere Türkiye gibi son derece modern olmaları, kadınlara değer vermeleri, ülkelerinde başı açık-kapalı veya seküler-dindar ayrımı yapmadan herkese birinci sınıf vatandaş olarak değer vermelerinin çok hayati olduğu gibi temel konularda görüşmelerde bulunmuştur. Ayrıca İslam'a yapılacak en büyük hizmetin, İslam'ın modern yüzünün yaşanılması ve anlatılması olduğu da hatırlatılmıştır.  

2013 yılına gelindiğinde ise Mursi Hükümetine yönelik olarak Mısır'da askeri darbe yapıldı ve Türkiye ile Mısır arasındaki tüm resmî ilişkiler, tıpkı Mavi Marmara faciası sonucunda İsrail'le olduğu gibi aniden ve tamamen kesildi. Adnan Bey ise bu aşamadan itibaren canlı yayınlarda, hem darbe ile devrilen hükümet yetkililerinin idamlarının durdurulması gerektiğine, aksinin haram olacağına dair açıklamalarda bulunmuş hem de Mısır'da yönetime el koyan Sisi ve diğer yetkililere doğrudan bu minvalde haber göndermiştir. Ayrıca, tıpkı İsrail örneğinde olduğu gibi Mısırlı yetkililer, kanaat önderleri ve sivil toplum kuruluşlarıyla temasa geçerek Türkiye-Mısır ilişkilerin onarılması ve yeniden tesis edilmesi amacıyla çalışmalarda bulunulmuştur.


13. Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine Yönelik Çin Hükümeti Tarafından Uygulanan Baskıcı Politikaların Gevşetilmesi ve Yaşanılan İnsan Hakları İhlallerinin Durdurulması İçin Çaba Sarf Ettik. Doğu Türkistan’ın Adı Neredeyse Bilinmez ve Anılmazken Sayın Adnan Oktar, Yayınladığı “Doğu Türkistan Gerçeği” Kitabı ve Bu Kitaptan Hazırlanarak Birçok Dilde Yayın Yapan İnternet Siteleriyle Bu Mazlum Halka Sahip Çıktı.  

Çin yönetiminde bulunan Doğu Türkistan bölgesinde yaşayan, soydaş Uygur Türklerine yönelik olarak Çin Hükümeti tarafından uygulanan baskıcı politikalar ile soydaşlarımıza yapılan zulümleri Adnan Bey A9 TV'de gündeme getirip çeşitli açıklamalarda da bulunmuştur. Ayrıca arkadaşlarımız Çin'in Ankara'daki Büyükelçiliği nezdinde de girişimlerde bulunup konunun taraflarını yaşanan olaylar hakkında açıklama yapmak üzere A9 Televizyonuna davet etmişlerdi. 

Adnan Bey’in bu daveti üzerine Çin devlet yetkilileri ile Uygur Türklerinin sorunlarını yakından bilen sivil toplum kuruluşları yöneticileri ve bölgeden gazeteciler A9 Televizyonunda yapılan yayınlara katılmışlardır. Yine Adnan Bey’in talebiyle Çin’in de daveti üzerine bir heyet oluşturularak konunun yerinde incelenip, müdahale edilebilme imkanı elde edilmiştir.

Dolayısıyla, camiamızın çabalarıyla Çin'e bir heyet gönderilmesine ve Uygur Türklerinin sorunlarının anlatılıp, gündeme gelmesine ve Çin tarafından soydaşlarımıza uygulanan baskının azaltılmasına vesile olunmuştur. Bugün ise Sayın Adnan Oktar ve bizlerin 2,5 yılı aşkındır maruz kaldığımız hukuksuzluklar, bu güzel halkın adeta sahipsiz kalmasına sebep olmuş, Çin Hükümetinin Uygur Türklerine baskısı akıl almaz bir hızla artmıştır.  


14. Bangladeş Cemaat-i İslami Partisinin Lider ve Üyelerinin İdamlarının Engellenmesi için Ciddi Boyutta Diplomasi Çabaları ile Sosyal Medya Kampanyaları Yürüttük. 

Bangladeş'te 1971 yılındaki bağımsızlık savaşı sırasında yaşanan bazı olaylardan sorumlu tutulan ve Bangladeş'te tutuklu bulunan Cemaat-i İslami Partisinin bazı yönetici ve üyeleri hakkında yıllardır süren yargılamalar ve bazıları hakkında verilmiş ancak uzun süredir bekletilmekte olan idam veya beraat kararları, ülkedeki siyasi değişiklik üzerine 2016 yılında bir anda en önemli gündem maddesi haline gelmişti. Beraat kararı verilenler hakkında yüksek yargı tarafından yeniden yargılama, idam kararı verilenler hakkında ise onama kararları birbiri ardınca çıkartılmaya başlanmıştı. 

Arkadaşlarımızın ve Adnan Bey’in konu hakkında bilgi sahibi gazeteciler ve Cemaat-i İslam Hareketi'nin çeşitli üst düzey temsilcileri ile yaptığı görüşmeler sonucu, 1971 yılında yani elli yıl önce gerçekleştiği iddia edilen olaylara dayanarak ve siyasi beklentilerle hareket edilerek 70-80 yaşına gelmiş insanların idam edilmelerinin haram olacağını anlatarak, bu konuda yayınlar yapmışlar ve sosyal medyadan Bangladeş yetkililerine yönelik açık çağrılarda bulunmuşlardır. İnfaz edilmeye çalışılan bu siyasi amaçlı idamları önlemeye yönelik çok ciddi diplomasi çalışmaları gösterilmiştir.  


15. Yemen’de Yaşanan İç Karışıklıklara Suudi Arabistan'ın Savaş Uçaklarıyla Müdahale Etmesine Karşı Çıktık.  

2014 yılında uzun yıllardır ülkeyi yöneten Ali Abdullah Salih’in Husiler tarafından devrilmesi sonucunda ülkede büyük çaplı iç karışıklıklar yaşanmaya başlamış, 2015 yılında Suudi Arabistan’ın Yemen’deki Husilere karşı başlattığı askeri müdahalenin ardından ise ülke genelinde bir iç savaş patlak vermiştir. 

Ülkede yaşanan iç savaş ve karışıklıklar sebebiyle karşılıklı olarak çatışanların yanı sıra binlerce masum sivil kadın, erkek ve çocuk da zarar görmekteydi. Özellikle Suudi Arabistan'ın savaş uçakları kullanarak hedef gözetmeksizin bölgedeki insanları bombalaması bu can kayıplarını daha da artırmaktaydı. 

Bizler Yemen'de yaşanan olaylara ve Suudi Arabistan savaş uçaklarının Yemen'i bombalamasına şiddetle karşı çıktık. Adnan Bey ve arkadaşlarımız burada yaşanılan olayların doğrudan Müslümanın Müslümanla savaşması demek olduğu, bunun da Kuran'a göre haram olduğu ve saldırıların acilen ve karşılıklı olarak durdurulması gerektiği konusunda yayın ve açıklamalar yapmışlardır. Ayrıca her iki ülke temsilcileri ve gazetecileriyle de toplantılar gerçekleştirerek bu durumun İngiliz derin devletinin Müslümanlara yönelik bir tuzağı olduğu, Müslümanların bu tuzağa düşmemeleri gerektiği anlatılmış ve konunun hızlıca sonuçlanmasına yönelik diplomasi çalışmalarında bulunulmuştur. 


16. Haşa Kuran'a ve Peygamberimiz (sav)’e Yönelik Gerçekleştirilen Hakaret ve Saldırıların, Müslümanlara Yönelik Provokasyon Amaçlı Tuzaklar Olduğunu, Müslümanların İtidalli Olmaları ve Bu Tuzaklara Düşmemeleri Gerektiğini Söyleyerek Uyarılarda Bulunduk.  

Gerek bazı Fransız dergilerinde Peygamberimize (sav)'e hakaret etmek amacıyla yayınlanan karikatürlerin (Peygamberimizi tenzih ederiz), gerekse Amerika ve Bazı Avrupa ülkelerinde yaşanan Kuran yakma ve benzeri eylemlerin, aslında Müslümanları provoke ederek, galeyana gelmelerini ve olay çıkarmalarını sağlamak amacıyla hazırlanan bir tuzak planının parçaları olduğunu açıkladık ve bu konuda Müslümanların bilinçlenmelerine vesile olduk. 

Adnan Bey, bu konuda yaptığı açıklamalarında, Müslümanların olaylara serinkanlılıkla ve aklıselimle bakmaları gerektiğini, yayınlanan karikatürlerin Hz. Muhammed (sav)'i asla tasvir edemeyeceğini, olsa olsa çizenlerin kendilerini resmettiklerini, Kur'an yakma girişiminde bulunan papazın akıl hastası olduğunun her halinden belli olduğunu, dolayısıyla Müslümanların kendilerine kurulan bu tuzağa düşmemeleri gerektiğini detaylıca anlatmıştır.  

Bu tip durumlarda çıkan olaylar esnasında provokatörlerin, samimi tepki gösteren Müslümanların arasına karışarak saldırgan, vahşi ve korkutucu birtakım tavır ve görüntülere sebebiyet verdiklerini hatırlattık. Bu görüntülerle de İslam'ı dünyaya ürkütücü bir dinmiş gibi göstermek isteyen İslam karşıtlarına bir anlamda imkan oluştuğunu ve bu tuzağa düşülmemesi gerektiğini hatırlattık, bu tür olaylar karşısında Müslümanları sükunetle davranmaya davet ettik. 


17. Ermeni Lobilerinin Başta Amerika Olmak Üzere Birçok Ülkede, Sözde Ermeni Soykırımını Kabul Ettirme ve Hatta Bunun İnkarının Suç Sayılması Amaçlı Çalışma ve Faaliyetlerine, Karşı Lobi Faaliyetleri Yürüttük. 

Ermeni Lobilerinin gerek Amerika'da gerekse Avrupa genelinde sözde Ermeni Soykırımı iddialarının kabul edilerek, soykırım karşıtı söylemlerde bulunulmasının suç sayılması amacıyla yürüttükleri faaliyetlere karşın, camia olarak bizler geçmişte yaşandığı iddia edilen olaylara takılıp kalarak geleceği inşa etmenin mümkün olmadığını ifade ettik. Türkler ve Ermeniler arasında tarihi köklü dostluk bağları bulunduğunu ve her iki millet arasında farklılık ve ayrılıkların değil, ortaklıkların anlatılması gerektiğini savunup dile getirerek uluslararası arenada Türkiye aleyhine kurulan tuzakların bozulmasına vesile olduk. 

Adnan Bey’in bu konu ile ilgili açıklama ve makalelerinin özellikle Amerika ve Avrupa'da yayınlanan dergilerde çıkması adeta bu konuda Ermeni Lobilerine karşı büyük bir set oluşturmuş, bu set Ermeniler tarafından yürütülen lobi faaliyetleri ile aşılamamış ve her yıl ABD'de gündeme getirilen Soykırım Tasarısı uzun yıllar boyunca her defasında geri çevrilmiştir. Ne var ki Sayın Adnan Oktar ve bizlerin tutuklanması sonrasında, tarihte ilk kez Ermeni Soykırımı Tasarısı, ABD meclisinden onaylanarak geçmiştir.  


Özetle;

Sayın Adnan Oktar ve bizler arkadaş camiası olarak ülkemizi uluslararası arenada dış ülkeler nezdinde temsil edecek, dünya basınında Türkiye aleyhine çıkan olumsuz haber ve yorumlara anında müdahale edecek yetişmiş kadroların eksikliği nedeniyle Sayın Cumhurbaşkanımızın bu yöndeki sayısız açıklamaları vicdanlarında karşılık bulmuş insanlarız. Bizler, durumdan vazife çıkartarak sivil bir inisiyatif üstlenmiş, vatanperver ve dürüst insanlarız. Tamamını devlet kontrolünde yürüttüğümüz faaliyetlerimiz aynı zamanda düzenli olarak raporlanmış ve devletimizin ilgili kurum ve kuruluşlarıyla da paylaşılmıştır Adnan Oktar Bey’in temiz vicdanı ve güzel aklının öncülüğünde camia olarak devletimizin ve İslam aleminin menfaatlerini gözeterek ortaya koyduğumuz sivil inisiyatif sayesinde yaşanan hayırlı ve güzel gelişmelerin bir kısmını sizlere maddeler halinde açıklamaya çalıştık. Hal böyleyken takdir edilmesi gereken samimi çabaları ve bunları gerçekleştiren böyle güzide bir topluluğun sözüm ona bir suç örgütüymüş gibi gösterilmeye çalışılması en basit tabiriyle abesle iştigal etmek olup, bunun vicdanları yaralayacağı apaçık ortadadır.  

Değerli Kamuoyunun bilgilerine saygılarımızla sunarız.

Daha yeni Daha eski