İddianamedeki "Askerlik Durumu" Başlığı Altında Yer Alan İddialara Cevaplarımız

  

İddianamenin 64 ve 65. sayfalarında müvekkil ve arkadaşlarının askerlik durumları anlatılmış ve güya müvekkilin talimatıyla sanıkların askere gitmedikleri iddia edilmiştir. Bu iddiaya gerekçe olarak ise Erme Yaşar Ertüzün, Bülent Tatlıcan, Ece Koç, Seçim Köse, Emre Kutlu ve Murat Terkoğlu'nun soyut ve dayanaksız beyanlarını göstermiştir. Tüm bu iddialara rağmen iddia makamının TCK m.318'de tanımlı suça dair bir sevk maddesi düzenleyememiş olması iddiaların dayanaksız ve gerçek olmadığının bir sonucudur.

 

Ancak buna rağmen iddia makamı, askere gidildiği takdirde güya örgüt ideolojisinden uzaklaşılacağı ve iradelerin bağımsızlaşacağından bahisle müvekkilin bu yönde talimatlar verdiği iddia ederek hem kendisiyle hem de normal zekaya sahip bir insan aklıyla çelişmektedir. Bu iddianın mantıklı veya tutarlı hiçbir yanı yoktur. Buradaki tek amaç iddianamenin tamamına yaygın olan güya "örgütsel saik" mantığının altını doldurma çabasıdır. Yani yeryüzündeki tüm insanların günlük hayatlarında sergiledikleri ve suç olmayan birçok doğal davranış, uygulama vb iddia makamınca sanki örgütsel saiklerle işlenmiş suçlarmış gibi lanse edilmek istenmektedir. İddianamenin 64. sayfasında bu durum şöyle belirtilmektedir.

 



İddianamenin devamında ise üyelerin sırf askerliklerini geciktirmek için güya yurt dışına gönderildikleri söylenmektedir. Yani güya iradeleri bağımsızlaşmasın diye askere gönderilmeyen kişiler yurt dışına gönderilmektedir. Eğer ki böyle bir amaç varsa kişilerin yurt dışına da gönderilmemesi gerekir, çünkü irade asıl olarak yurt dışında bağımsızlaşır. Ancak iddia makamı bu basit mantığı dahi düşünmeden sırf müvekkil ve arkadaşları hakkında suçlama yapabilmek ve itibarsızlaştırabilmek adına bu gibi akıl ve mantıkla uyuşmayacak izahlara tevessül etmiştir.

 

İddianamenin 65. sayfasında ise Milli Savunma Bakanlığından dosyaya gönderilen cevabi yazıya yer verilmiş ve kişilerin askerlik durumları sıralanmıştır. Ancak burada da iddia makamının sanıklara olan gerçek bakış açısı görülmektedir. Bu cevabi yazıda, "bedelli er", "bedelli yedek subay", "dövizli er", "dövizli yedek subay" vb şekilde askerlikleri yapan kişiler hakkında, "askerlik görevlerini ifa etmedikleri tespit edilmiştir" denilmiştir. Yani iddia makamı bu kişilerin yaptıkları askerlikleri kendince askerlik olarak saymamıştır. Bu tutum iyi niyetli olmadığı gibi son derecede tehlikelidir. Milli Savunma Bakanlığının ve devletimizin ön gördüğü şartları yerine getirip tüm vatandaşlara sağlanan haklardan yararlanılarak yapılan askerliğin bir Cumhuriyet Savcısı tarafından bu şekilde lanse edilmesini kabul etmemiz mümkün değildir. Çünkü vatandaşlarımızın büyük bir çoğunluğu ve hatta devlet içerisinde, yargı sistemimiz içerisinde vs çok fazla kişi de benzer şekilde askerlik görevlerini ifa etmiştir. Bu bir suç değildir. Kanımızca bunu suçmuş gibi lanse etmek bir suçtur.





İddia makamının sırf dövizli askerlik yapabilmek adına kişilerin yurt dışına gönderildiği iddiası hem yukarıda bahsettiğimiz güya "iradelerin bağımsızlaşmaması" iddiasıyla hem de gerçeklerle çelişmektedir. Çünkü dövizli askerlik yapan kişilerin gerçek yaşantılarına baktığımızda iddia edilenin aksine yurt dışında uzun süreler yaşadıkları görülmektedir. Yani iddia makamının iddiası doğru olsaydı, bu kişiler dövizli askerlik için 3 yıl yurt dışında kalır ve sonrasında güya iradeleri bağımsızlaşmasın diye hemen ülkeye geri dönerlerdi.

 

Örneğin Zafer Fırat 15yıl, Hulusi Gökmenli 15yıl, Ediz Çalıkoğlu 10yıl, Harun Özyaşar 10yılOrkun Şimşek 9yıl, Murat Yeşiltuna 8yıl, Ali Tulum 8yıl, Serkan Ak 6yıl vs. boyunca yurt dışında kalmıştır. Sadece bu gerçek durum bile iddia makamının iddiasını yalanlamaktadır. Kaldı ki 18 aylık askerlik sürecinde güya bağımsızlaşacağı düşünülen iradelerin en az 3 yıl yurt dışında bağımsızlaşmayacağı düşünmek veya bunu iddia etmekte ayrı bir tutarsızlıktır.



Tüm bunların yanı sıra müvekkil Adnan Oktar her zaman Türk askerinin eşi benzeri olmayan kahramanlığını ve vatanseverliğini övmüş, milletimizin askerimize yönelik sevgi ve saygısının en üst düzeyde olmasının gerekliliğini savunmuştur.

 

Müvekkil canlı yayınlarda özellikle kahraman ordumuzun ve dış düşmanlara karşı, ülkemizin varlığının ve bekasının en büyük teminatı olduğunu, askerimizin gücü karşısında pusuda bekleyen düşmanların fiili bir saldırıya girişmekten her zaman caydığını vurgulamıştır.

 

Müvekkil kahraman Türk Ordusu ile ilgili özellikle şu konulara dikkat çekmektedir:

 

               Türkiye pek çok dış gücün hedefi konumundadır. Bu tehditlere karşı Türkiye'nin en büyük güvencesi her zaman kahraman Türk ordusu olmuştur.

 

               Türk ordusu bugüne kadar, hiçbir karşılık beklemeksizin memleketimizin ve milletimizin hayrını, güvenliğini ve bütünlüğünü gözetmiş; tüm kurumlarıyla Cumhuriyetimizin, laikliğin, hukukun ve demokrasinin savunucusu olmuştur.

 

               Milletimizin ordumuza olan inancı ve güveni tamdır. Yapılan tüm kamuoyu anketlerinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, milletimiz tarafından "ülkenin en güvenilir kurumu" olarak gösterilmesi de bunun bir ifadesidir.

 

               Şanlı Ordumuz, milli varlığımızı korumak için yüz binlerce şehit vermiş, tarihi şanlı zaferlerle dolu bir ordunun mirasçısıdır. Ve bu mukaddes ordu, Türk milletinin sahip olduğu üstün seciyeyi büyük bir gurur ve liyakatle en güzel şekilde üzerinde taşımaktadır.

 

               Askerlik, Türklerde milli bir görev olmuştur. Türklerin mükemmel askeri kuruluşları ve değerli komutanları tüm dünyanın hayranlığını kazanmıştır.

 

               Türk ordusu her zaman İslam'ın bayraktarlığını yapmıştır


               Türk İslam Birliği'nin oluşmasında Türk Ordusu'nun çok büyük bir görevi olacaktır.

 

               Türkiye devletiyle, milletiyle, askeriyle ve polisiyle bölünmez bir bütündür.

 

               Türk Ordusu hem çok asildir hem çok şefkatlidir hem de çok makuldür.

 

               Türk Ordusu her zaman kılı kırk yararak hareket ettiği ve çok insancıl olduğu içinde bütün dünyada çok sevilir.

 

 

 

Müvekkil askerlerimiz hakkındaki görüşlerinde şu konulara özellikle vurgu yapmıştır.

 

               Türk ordusu evliya gibi maşaAllah. Hakikaten müthiş efendiler. Ellerinden yüzlerinden nur akıyor ve müthiş güzel ahlaklılar.

 

               Türk ordusu hem çok asildir hem çok şefkatlidir, çok makuldür, böyle kılı kırk yarar ve çok insancıldır.

 

               Bütün dünyada çok sevilir Türk ordusu, herkes çok sever, nereye giderseniz gidin.

 

               Türk ordusu zaten vatanına, milletine, devletine çok sadıktır.

 

               Bizim askerimiz Anadolu çocuğu. Ana ocağında güzel ahlak alıyorlar. Askere gidiyor ordu da peygamber ocağı, orada da mükemmel ahlak alıyorlar. Dergahtır dergah, bildiğin dergah. Askerin ahlakı çok çok yüksektir, mübarek varlıktır asker.

 

               Türk askeri kadar merhametli, dikkatli, şefkatli, imanlı nerede insan vardır? Hiç bilmiyorlardı, Türkiye onlara öğretti yani ne Suriyelilere acıyorlar ne Iraklılara acıyorlar. Türkiye öğretiyor onlara bu güzelliği.


               Türk ordusu dünyanın hiçbir ordusu gibi değildir, bu çok nettir. Dünyanın en merhametli ordusudur aksini hiç kimse ispat edemez net, yüzde yüz herkes bilir bunu.

 

               Türk ordusu en yüksek tasavvufi topluluktur. En ala tarikattan daha ileri bir ahlak anlayışı, düzgünlük, dürüstlük ve mertlik üzerine kuruludur.

 

               PKK cinayet işlemek için özel eğitilen Allahsız, Kitapsız, homoseksüel it kopuk takımı alçaklardan oluşuyor, onlar yapar. Ama Türk askeri namuslu, efendi, aklı başında, alnı secdede olan nur gibi insanlar.

 

               Bölgede sadece Türk ordusu olsa ne kan dökülür ne kargaşa olur ne terör olur ne anarşi olur. Bunu herkes bilir. Türkiye; Suriye'ye, Irak’a girse Suriye'deki asayişi hemen sağlar. Irak’a girse Irak hemen kurtulur. Bunu herkes bilir. Kan da akmaz. Adaletsizlik de olmaz. Tam yetki verilse hemen halleder. Halk da destekler, bayağı da sever insanlar

 

               Dünya ordularında böyle akılcı mücadele eden bir ordu ben hatırlamıyorum. Çok planlı, çok teknik, çok akılcı ve kanaviçe işler gibi o kadar titizler. Aman sivillere bir şey olmasın, aman çocuklara bir şey olmasın çok özen gösteriyorlar.

 

               Afrin'de aslanlarımıza Allah güç kuvvet versin. Allah düşmanları kahr-ı perişan etsin. Askerlerimizin muzaffer olmasını, başarılı olmasını Cenab-ı Allah nasip etsin

 

               Şehadet makamına ermek bizim için şereftir. Bundan bizim yılmamız değil coşmamız mevzu bahis. Biz daha da coşarız. Çanakkale'de gözümüzü kırpmadan iki yüz bin şehit verdik, gözümüzü kırpmadık. Pisliği süpürüyor asker. Zaten adı da "Süpürme Operasyonu. Bütün askerlerimize, şehitlerimize yine buradan selam ediyoruz. Allah şehadetlerini makbul etsin, kabul etsin.

 

               Askerlerimiz bizim canımız. Askerlere devletin en iyi imkanları sunulması lazım. Yemede, içmede, yatmada ne gerekiyorsa yapalım.


               Askere en gelişmiş, polise en kaliteli silahlar dağıtılması lazım, ne ise parası verelim, en hayati konulardan birisi bu. Dolayısıyla kendilerini korumaları için ne gerekiyorsa yapılsın. Çok gelişmiş, teknolojik yönden her yönden üstün silah olması lazım.

 

               Askere, polise geniş çapta yetki verilsin.

 

               Türk ordusu bereket getirir, hayır getirir. Mehmetçik demek bereket demektir, kutsallık demektir. Mehmetçiğin ayak bastığı yere nur gelir.

 

               Darbeyi Türk ordusu yapmadı, FETÖ yaptı. Türk yapmadı bunu. Türk askeri böyle bir kahpelik yapmaz. Kendi vatandaşını şehit etmez. Kendi vatandaşını tank ile ezmez. Havadan bombalamaz. Kendi meclisine bomba atmaz. Bunların hepsi kahpelik, alçaklık.

 

               Asker ile polisin arası hiçbir zaman için açılmaz. Polis bayağı aklı başında, yani bu darbe teşebbüsünde de çok nezaketli ve dikkatli davrandılar. Asker de öyle, çok aklı başındadır. Türk askeri, Türk polisi bu oyunu bozdu. Çok büyük bir tuzaktı, askeri polisi birbirine düşürteceklerdi yalanla, hurdayla. Allah oyunu bozdu.

 

               Askerimizin darbe teklifine karşı eğitilmesi lazım. Orduda darbeye karşı bir eğitim verildiğini ben duymadım. Orduda dış saldırıya karşı eğitim veriliyor ama darbeye karşı eğitim verilmesi çok önemli. Darbe durumunda bir asker ne yapması gerekir? Nasıl mücadele yapması gerekir? Mesela tankları nasıl durdurması gerekir? Uçağı nasıl durdurması gerekir? Darbecilere karşı nasıl tavır alması gerekir bunların ince ince detayda anlatılması lazım.

 

SONUÇ OLARAK; BU İDDİA HİÇBİR ŞEKİLDE DOĞRU OLMAYIP MÜVEKKİL VE ARKADAŞLARININ TAMAMI HER VATANDAŞ GİBİ KANUNU ÇERÇEVELER DAHİLİNDE ASKERLİK GÖREVLERİNİ İFA ETMİŞLERDİR. BUNUN ALTINDA GÜYA ÖRGÜTSEL SAİK GİBİ AKIL DIŞI MANTIKLAR ARAMAK İYİ NİYETLİ BİR TUTUM DEĞİLDİR.


AYRICA MÜVEKKİLİN KAHRAMAN TÜRK ORDUMUZ VE ASKERLERİMİZ HAKKINDAKİ GERÇEK GÖRÜŞLERİ, ONLARA YAPTIĞI DESTEK VE MORAL KONUŞMALARI BU İDDİALARIN ASILSIZLIĞINI GÖSTERMEKTEDİR.

 


Daha yeni Daha eski