Adnan Oktar Sultan Abdülhamit Han'ı
Bazı Konularda Eleştirmiş, Ancak Hain İlan Etmemiştir:
İddianamede müvekkil ve
arkadaşları hakkındaki gerçekdışı değerlendirmelerden bir diğeri de müvekkilin güya mason ve Yahudilere iyi görünmek amacıyla
2. Abdülhamit'i hain ilan ettiğidir. İddianamenin 25.
sayfasındaki ilgili bölüm şöyledir:
Müvekkil Adnan Oktar hiçbir eserinde veya konuşmasında 2.
Abdülhamit'i hain ilan etmemiştir. Savcılığın bu iddiası hiçbir delile dayanmamaktadır.
Müvekkili tarihimize, milli ve manevi değerlerimize karşı bir kişilik gibi
gösterme amacını taşımaktadır.
Müvekkil Adnan Oktar bazı eleştiriler yöneltmiş de olsa, A9 TV'de katıldığı programlarda Sultan II. Abdülhamit'e saygı duyduğunu, onun hakkındaki çirkin ithamları
asla kabul etmeyeceğini, ancak yalnız bırakılan bir padişah olduğunu, İngiliz
derin devletinin baskısı altına
girdiğini ve bu yapıyla tek başına mücadele
edememesi nedeniyle hatalar
yaptığını da özellikle vurgulamıştır:
Abdülhamit'in şahsına
bir MÜSLÜMAN OLARAK
SAYGI DUYUYORUZ. İngiliz
derin devletinin kuşatması altında kalmış bir insan. Abdülhamit
dönemin mağdur bir insanıdır. Onun devrinde İngiliz derin devleti
Osmanlı'ya yerleşmiş ve ülkeyi parçalamıştır. (24.01.2017)
Abdülhamit'e itham edilen Kızıl Sultan, bağnaz gibi İFADELERİ
KABUL ETMEYİZ. Bunlar
gerçek değil. Ama Darwinizm'in Osmanlı'ya o dönemde girdiği
doğru. (14.01.2017)
Abdülhamit de
insandır ve hatalar yapmıştır ama KİMSE ABDÜLHAMİT'E HAKARET EDEMEZ. Biz o dönemdeki yanlışların tekrarı
olmasın diye anlatıyoruz. (05.10.2016)
ABDÜLHAMİT'İN İYİ
YÖNLERİ VAR, ama bu iyi yönlerin olması yanlışları gizlemeyi
gerektirmez. O dönemde çok hayati yanlışlar yapılmıştır. (23.09.2016)
Eskiden beri belli
çevrelerin Abdülhamit'e yönelik haksız öfkesi vardır. Bu haksız öfkeye karşı ABDÜLHAMİT'İ HER ZAMAN KORURUZ. Ancak
Allah'ın açıkça inkar edildiği Darwinizm'in Osmanlı'ya yerleşmesi, tavizkar
politika izlenmesi kabul edilecek bir şey değildir.
(22.09.2016)
Abdülhamit dönemine
ELEŞTİRİLERİMİZİ BELGE VE BİLGİYE DAYANARAK
YAPIYORUZ. Farklı fikri olanlar demagoji yapmamalı,
belgeyle cevap vermeli. (21.09.2016)
Görüldüğü gibi müvekkil Adnan Oktar'ın Sultan II.
Abdülhamit'e karşı objektif bir bakış açısı vardır. Onun da her insan gibi hataları ve sevapları olduğunu
hep vurgulamıştır. Ona karşı uygunsuz ifadeler kullananları
ve haksız saldırılarda bulunanları da eleştirmiştir Bununla birlikte onun
döneminde yapıldığını belirttiği önemli hataların bir daha tekrarlanmaması için halkımıza bazı uyarılarda bulunmayı
da vicdani sorumluluğu olarak görmüştür.
Müvekkil A9 televizyonunda
konuk olarak katıldığı programlarda Sultan 2. Abdülhamit dönemindeki bazı olay
ve gelişmelerle ilgili aktarımlarda bulunmuştur.
Bu aktarımlar tarihi bilgi
çerçevesinde olup iddia edildiği gibi birtakım çevrelere yaranmak gayesi
taşımamaktadır. Müvekkilin bu konuşmalarıyla ilgili olarak aşağıdaki gerçeklerin muhakkak
göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
2. Abdülhamit'in Eleştirilmesi Ne Masonlar Ne de
Museviler İçin Bir Kriter Değildir
İddianamede belirtilen ne
masonların ne de Yahudilerin Sultan Abdülhamit ile bir alıp veremedikleri bir konu kalmamıştır. İsrail devleti kurulalı
71 yıl olmuştur. Osmanlı'da resmi olarak 1909'da faaliyete başlayan
mason kuruluşları -Cumhuriyet tarihinde bir dönem kısıtlanmışlarsa da- 1948'den beri faaliyetlerine devam etmektedirler. Dolayısı
ile bugün 2. Abdülhamit'i eleştirmenin ne masonlar
ne de Yahudiler açısından bir kıymeti harbiyesi
yoktur. Her iki çevrenin
böyle bir gündemi
yoktur.
Bugün Yahudi
çevrelerde 2. Abdülhamit yoğun biçimde eleştiriliyor olsaydı müvekkilin bu sultana yönelik tarihsel eleştirileri
bir nebze de olsa savcının iddialarının doğruluğunu düşündürebilirdi. Ne var ki durum tam tersidir. Türkiye'deki Musevi azınlığı Gazetesi
Şalom Gazetesi'nde Abdülhamit'e karşı yazarın ki gibi bir eleştirel
yaklaşım gözlenmemektedir. Bunu gazetenin "2.Abdülhamit
ve Osmanlı Yahudileri" başlıklı yazısında da gözlemlemek mümkündür.10
Bazı özel TV programları
ya da tarih konulu etkinlikler dışında konuşulmaktan başka bir kıymet-i harbiyesi
kalmamış bir konunun,
iddianamede “Mason veya Yahudilere iyi görünmek
amacıyla" şeklinde yorumlanmış olması savcıların müvekkile karşı olan
önyargılı bakış açılarını göstermektedir.
Müvekkilin 2. Abdülhamit'i
Eleştirmesi Bir Yaranma Çabası ile Değil Tarihi Gerçekleri Dile Getirmesi ile
İlgilidir
2. Abdülhamit hakkındaki
tartışmalar Türkiye gündemine uzun süreden beri süregelmektedir. "Kızıl
Sultan" ya da "Ulu Hakan" şeklinde sloganlaştırılmış iki zıt
tarihi yaklaşımın iki farklı ideolojinin emaresi haline gelmiştir.11 Buna karşın bugüne kadar bu tartışmaya
dahil olanlar iddiaları nedeni ile suçlanmamış, dedikleri suç delili olarak
kullanılmamıştır. Kaldı ki, müvekkilin yayınlarda 2. Abdülhamit hakkında
söyledikleri dikkate alınacak
olursa amacının onu hain ilan etmek olmadığı sadece kusurları ve zayıflıkları
olan bir yönetici olduğunu vurgulamak olduğu anlaşılmaktadır.
2. Abdülhamid döneminde
büyük toprak kayıplarının yaşandığı, genelevlerin, alkol tüketimi ve sigara
kullanımının ve Darwinist-Materyalist eğitimin
yaygınlaştığı, müvekkilin şahsi fikirleri
olmayıp pek çok tarihi eserde yer alan gerçeklerdir.12 Bunların dile
getirilmesinin nedeni sultanın bazı çevrelerce gösterildiği gibi Osmanlının en
büyük padişahı, kusursuz bir yönetici olmadığını göstermektir.
10 Şalom Gazetesi, "TT.Abdülhamit ve Osmanlı
Yahudileri", Yusuf Beşalel,
20 Eylül 2018, http://www.salom.com.tr/haber-108032-iiabdulhamit_ve_osmanli_yahudileri.html
11 T24, " Ulu Hakan mı, Kızıl Sultan mı?", Murat
Belge, 14 Temmuz
2018, https://t24.com.tr/yazarlar/murat-belge/ulu-hakan-mi- kizil-sultan-mi,20147
Nitekim Türkiye'nin en
önemli tarihçilerinden olan Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın ulu hakan anlayışı ile hazırlanmış Abdülhamit konulu bir TV
dizisini eleştirerek "Böyle bir Abdülhamid yok, böyle bir
devir de yok" diyerek13 Müvekkil ile benzer bir yaklaşım
ortaya koymuştur.
Prof. Ortaylı bir başka açıklamasında Yıldız Sarayı'nda gördüğü arşiv
belgelerine atıfta bulunarak; 2. Abdülhamit'in yönetimdeki kadrolarla uyumlu
çalışamadığı ve bu kadroları kurup geliştirme konusunda etkili olamadığı,
maliyeyi düzenlemeyi beceremediği, bazı politikalarında ölçüyü kaçırdığı, onun
zamanında camilerin bombalanması ve cuma namazında çıkan cemaatin
kurşunlanmasının yönetim zafiyeti olduğu ve uluslararası ilişkilerde limitsiz
tavizler verdiği gibi çok sayıda ağır eleştiride bulunmuştur.14
Bu eleştirileri nasıl ki Prof. Ortaylı'nın bir yerlere yaranmak
için yaptığı söylenemez ise aynı şey
müvekkil içinde geçerlidir.
Kaldı ki; müvekkil programlarında hain olarak nitelendirmemiş, bir kesim gibi "Kızıl Sultan" olarak da anmamıştır (ki böyle anmak
bile suç değildir). Bu niteleme ile Sultana saldıranlara karşı çıkmıştır. Müvekkil 2.
Abdülhamit'i ideolojik bir yaklaşımla değil objektif bir biçimde
değerlendirmiştir. Bu değerlendirmenin örneğini A9 televizyonunda yaptığı şu
değerlendirme görmek mümkündür:
"Abdülhamit döneminde baktılar ki Darwinizmle,
materyalizmle milletin iman gücü kırılabiliyor. Arkasından şarapla, rakıyla ve
sigarayla da bedeni güçlerini kırdılar. Masonlukla da ablukaya aldılar içeride
ve İngiliz derin devleti otuz koldan zaten sarmış vaziyetteydi, küt diye
indirdiler aşağı bu kadar basit, Osmanlı'yı yıktılar. Yani bütün sistemi
çökerttiler bir anda. Abdülhamit de bu sistem içinde zavallı bir insandır mağdur edilmiş
12 Müvekkilin TV programında tanıttığı "İngiliz
Derin Devleti" isimli eserde 2.Adülhamit döneminde
yaşananlar muteber kaynaklar eşliğinde ayrıntılı ile anlatılmaktadır. Ayrıntılar için bkz: https://ingilizderindevleti.net/
13 Yeni Şafak Gazetesi, 'İlber Ortaylı'dan Payitaht Abdülhamid dizisine
ağır eleştiri'1 23 Aralık 2018
https://www.yenisafak.com/hayat/ilber-ortaylidan-payitaht-abdulhamid-dizisine-agir-elestiri-3416834
14 Youtube, "İlber Ortaylı TT. Abdülhamid
Hakkında Konuşuyor", 18 Eylül 2017, https://www.youtube.com/watch?v=gYPdTJlTrOU
ezilmiş bir insandır.' 15
Müvekkilin 2. Abdülhamit
hakkında müvekkilin yukarıda olduğu gibi olumlu açıklamaları da varken bunları
görmezden gelip bazı tarihsel gerçekleri vurgulamasını suç addeden savcıların husumetli
yaklaşımını göstermektedir.
Museviler ya da Masonlar ile İlgili Müspet
Şeyler Söylemek Suç Değildir
İsrail devleti 2. Dünya
Savaşı'nda ağır bir zulme maruz kalmış insanların sığınağı olarak ortaya
çıkmıştır. İsrail'in kuruluşu yaşanan
zulmü bir nebze de olsa telafi etmek olarak değerlendirildiği için birçok ülke
tarafından sempati ile karşılanmıştır. Bu itibar ile İsrail'in kurulması iyi
bir gelişme olmuştur, bu açıdan kimseyi rahatsız etmemelidir.
İsrail devleti bugün bir
millete, toprağa ve bayrağa sahip tanınırlığı olan meşru bir devlettir. Türkiye,
İsrail'i tanıyan ilk Müslüman ülkedir.16 Kurulmasından itibaren bu ülke ile
siyasi ve ticari ilişkiler kurulmuş iki ülke arasında uzun süre askeri ve istihbarı
alanlarda iş birliği yapılmıştır.
Bugün bu ilişkiler
zayıflamış olsa da bunlar bazı konjonktürel gelişmelerin sonucudur. Yine de
İsrail ile diplomatik ve ticari ilişkilerimiz devam etmektedir.
Unutulmamalıdır ki;
İsrail'e gitmek ya da İsrail vatandaşlarına karşı sevgi göstermek suç değildir
ve asla olmamalıdır. Böyle iken İsrail'e veya Musevilere sempati ile
bakılmasını bir suç gibi veya suçun gerekçesi gibi göstermek büyük bir hatadır.
Tarihsel Olayları Yorumlamak Suç ya da Suç Gerekçesi
Değildir
Bir an için müvekkilin
Sultan 2. Abdülhamit'i "hain" ilan ettiğini düşünsek bile bu bir suç
15 A9 Televizyonu, Sohbetler, 11 Ekim 2017; 10:00.
16 Dünya Bülteni, "Türkiye İsrail Devletini nasıl
tanımıştı ?", 6 Eylül 2011, https://www.dunyabulteni.net/olaylar/turkiye-israil- devletini-nasil-tanimisti-h173583.html
değildir. Bu bir tarih tartışmasıdır. Eğer
tarih tartışmasını suç kabul edeceksek, cumhuriyetimizin kurucu değerlerine,
milli bayramlarımıza hatta kurtuluş savaşımıza dahi "Keşke Yunan galip gelseydi" ya da "Atatürk'ü sevenler cenazeme gelmesin" diyerek ağır
hakaretler eden şahısların adalet önüne çıkarılması gerekirdi. Ancak böyle bir
gelişme olmamıştır ki hukuka uygun olan da budur. Çünkü tarihi konulardaki
fikir ve açıklamalar ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir.
Müvekkilin 100 yıl öncesine
ait pek çok tarihçi ve yasal kaynak tarafından da işlenmiş bazı tarihi olayları dile getirmesi
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)'nin 10. Maddede dile getirilmiş olan
ifade özgürlüğü kapsamındaki bir faaliyettir.
AİHS Madde 10
– İfade özgürlüğü
1. Herkes ifade
özgürlüğü hakkına sahiptir.
Bu hak, kamu makamları tarafından müdahale olmaksızın ve ulusal sınırlar dikkate alınmaksızın,
görüşlere sahip olma ve bilgi ve düşünceleri
edinme ve bunları
yayma özgürlüğünü içerecektir. Bu Madde, Devletlerin, radyo televizyon ya da sinema işletmeciliğinin izne/ruhsata
bağlanması isteminde bulunmalarını engellemeyecektir.
2.
Bu özgürlüklerin kullanımı, ödevler ve sorumluluklar ile
yürütüleceğinden, ulusal güvenliğin, ülke bütünlüğünün ya da kamu emniyetinin
yararı, düzensizliğin ya da suçun önlenmesi için, sağlığın ya da ahlakın
korunması için, başkalarının şöhret ve haklarının korunması için, gizli
bilginin edinilerek açığa çıkmasının önlenmesi için, yahut yargılama organlarının
yetke ve tarafsızlığının muhafaza edilmesi için, hukukun öngördüğü ve
demokratik bir toplumda gerekli bulunan
türdeki formalitelere, koşullara, kayıtlamalara ya da
cezalara tabi tutulabilir.
AİHM'nin içtihatları
yazarın 2. Abdülhamit ile ilgili açıklamalarının suça konu edilemeyeceğini
açıkça ortaya koymaktadır. Bu içtihatlardan en önemlilerinden birisi Perinçek /
İsviçre davasında yapılmıştır.
Siyasetçi Doğu Perinçek,
İsviçre'de kamuya açık olarak yaptığı konuşmada 1915 ve takip eden yıllarda
Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yaşayan Ermenilerin uğradığı
tehcir ve katliamların soykırım olmadığını ifade etmiştir.17
İsviçre mahkemeleri, Doğu
Perinçek'i gerekçelerinin ırkçı ve milliyetçi olduğuna ve ifadelerinin tarihsel
nitelikte bir tartışmaya katkıda
bulunmadığına karar vererek mahkum etmiştir.
Perinçek, İsviçre'de kendisine verilen ceza mahkumiyetinin ifade özgürlüğü. hakkını ihlal ettiğinden bahisle Yüksek
Mahkeme nezdinde şikayetçi olmuştur. Mahkeme Sözleşme'nin 10. maddesini ihlal
ettiğine karar vererek İsviçre'yi mahkum etmiştir.
AİHM'nin kararında yer alan temel hususlar müvekkilin 2.
Abdülhamit dönemi hakkında söylediklerine nasıl yaklaşılması gerektiğini
göstermektedir:
Başvuranın ifadeleri, kamu yararına katkıda
bulunan bir konuya
ilişkindir...
Müvvekilin açıklamaları da Türkiye'de süre gelmekte olan
tarihi bir dönemin aydınlatılması ile ilgili olup kamu yararınadır.
Nefret veya hoşgörüsüzlük çağrısı yapmamaktadır;
Müvekkilin 2. Abdülhamit ile ilgili nefret
ya da hoşgörüsüzlük içeren bir ifadesi olmamış bilakis onu mağdur edilmiş zavallı
bir insan olduğunu söyleyerek himaye etmiştir.
Konuşmanın yapıldığı İsviçre'deki ortam gerginlik veya
özel tarihsel mevzuatlarla yükseltilmiş değildir;
Ülkemizde 2. Abdülhamit ile ilgili tartışma herhangi bir
toplumsal gerginliğe yol açacak bir seviyeye ulaşmamıştır. Bundan bahisle
müvekkilin ifadelerinin kamu düzenini bozduğu vs. iddia edilemez.
Kullanılan ifadelerin Ermeni topluluğunun üyelerinin
haysiyetini İsviçre'deki ceza hukuku müdahalesine ihtiyaç duyacakları ölçüde
zedelediği düşünülmemektedir;
Müvekkilin 2. Abdülhamit hakkındaki ifadeleri ne Osmanlı'nın devletinin haysiyetini ne
17 Perinçek/İsviçre, 15 Ekim 2015.
de Osmanlı hanedanının haysiyetini etkilememektedir.
İsviçre'de bu tür ifadelerin suç sayılması için
uluslararası bir yasal yükümlülük bulunmamaktadır;
Türkiye'de de bu tarz tarihi tartışmaların suç
sayılmasını gerektirecek bir yükümlülük mevcut değildir. Olsaydı bugün kurtuluş
savaşına ve cumhuriyetin ilk yıllarındaki uygulamalara yapılan ağır tarihi
eleştirilerin cezalandırılmış olması gerekirdi.
İsviçre mahkemeleri, başvurucuya sadece İsviçre'de yerleşik
bir görüşten ayrılan
görüşünü dile getirdiği için yaptırım uygulamıştır ve ifade özgürlüğü· hakkına yapılan
müdahale ciddi bir ceza
mahkumiyeti şeklinde gerçekleşmiştir.
Müvekkil tüm Türkiye'de süregelen bir tartışma hakkında
fikirlerini beyan etmiştir. Müvekkilin 110-130 yıl öncesine ait pek çok tarihçi
ve yasal kaynak tarafından da dile getirilmiş bazı tarihi olayları dile
getirmesinin savcılarca bir suçmuş gösterilmesi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
(AİHS)'nin 10. Maddede dile getirilmiş olan
ifade özgürlüğünün ihlalidir.
Müvekkilin 2. Abdülhamit ile ilgili açıklamaları iddianameyi hazırlayın savcıların ideolojileri ile uyuşmadığı için, fikir özgürlüğü kapsamında
değerlendirmek yerine gerekçe olarak kullanılması hatta suç olarak addedilmesi
iddianamede yer alan ağır bir hukuki hatalardan birisidir.
Müvekkilin 2. Abdülhamit Han'a
yönelik eleştirileri tarihsel belgelere dayanmaktadır:
a)
Müvekkil Adnan Oktar Darwinist akımların Osmanlı
İmparatorluğu'nda ilk olarak Sultan II. Abdülhamit devrinde yayıldığını
belirtmiştir:
Müvekkil Adnan Oktar'ın
Sultan 2. Abdülhamit'e yönelik eleştirilerinden biri, Darwinist ideolojinin
imparatorluk sınırları içinde yayılmasına izin vermesi yönündeki tavrına
yöneliktir. Aşağıda müvekkilin bu konudaki eleştirilerinden bazıları yer
almaktadır:
Osmanlı'nın yıkılma sürecini başlatan Abdülhamit döneminde Darwinizm'in
İmparatorluğa
girmesidir. Bu süreci
İngiliz derin devleti
destekledi. (03.07.2017)
Osmanlı'nın son dönemlerinde idealde anlatılan Osmanlı
ruhu kalmamıştı. Abdülhamit döneminde her yere Darwinizm ve materyalizm hakim
olmuştu. (12.12.2016)
Osmanlı'da basılan Darwinist kitapları anlatırken
Abdülhamit'ten birkaç yıl sonra
basılan kitapları da anlattık.
Bu, o dönemlerin durumunu göstermek
içindir. Abdülhamit döneminde başlayan Darwinist propaganda tüm hızıyla
devam etmiştir Bunu tarihleri
vererek anlattık. (05.10.2016)
Abdülhamit döneminde Darülfunun'da doğa bilimleri
kürsüsünde Darwinizm öğretiliyor, materyalist gençler yetiştiriliyordu.
(17.09.2016)
Darwinizm'in imparatorluk sınırlarında Sultan II. Abdülhamit devrinde yayıldığını ortaya koyan en önemli göstergelerden
biri, o devirde yazılan kitaplardır. Aşağıda Sultan II. Abdülhamit döneminde
yayınlanan, evrim teorisini savunan ve Darwinist ideolojinin taraftarlığının
yapıldığı eserlerden sadece birkaçı yer almaktadır:
Celal Nuri'nin
"Tarihin Diyalektiği" isimli
kitabı:
Suphi Ethem'in "Lamark ve Darwinizm" isimli
kitabı:
Muzaffer İkbal'in Osmanlı
İmparatorluğu'nda çocuklara verilen
derslerde okutulan "Darwin'in Gölgesi: İslam Aynasında Evrim"
isimli kitabı:
Baha Tevfik'in çevrisini yaptığı
"Vahdet-i Mevcut: Tabiat
Aleminin Dini" isimli
kitabı:
Müvekkil Adnan
Oktar Sultan 2. Abdülhamit döneminde alkollü içecek üretimine ve ihracatına başlandığını ve bu dönemde
tüketimin de çok arttığını
belirtmiştir:
Müvekkil Adnan Oktar'ın Sultan 2. Abdülhamit'e yönelik eleştirilerinden biri de imparatorluk sınırları içinde
alkollü içki üretimine izin vermesine, alkollü içki ticaretini desteklemesine,
içki, nargile ve sigara
tüketiminin armasıyla birlikte
her mahallede yeni meyhanelerin açılmasına göz yummasına yöneliktir.
Aşağıda müvekkilin bu konudaki eleştirilerinden bir kısmı bulunmaktadır:
Şarap insan beynini
tahrip eder. Osmanlı'nın mahvolmasının bir sebebi
de içkinin, kumarın Abdülhamit döneminde teşvik
edilmesidir. (19.09.2016)
Bomonti Birahanesi Abdülhamit döneminde açılmıştır. Aynı dönemde Saray'a
Kıbrıs'tan şarap getirildiği Saray kayıtlarında yer almaktadır. (17.09.2016)
Abdülhamit dönemi Osmanlı'nın 340 milyon litre şarap ihraç ettiği bir dönemdir. Aynı
dönemde tütün üretim ve tüketimi de çok yoğundu.
(11.10.2016)
Şarap İncil'e
göre de haramdır. Dolayısıyla Abdülhamit döneminde gayri müslime
içki satılıyordu demek çok yanlış mantıktır. (29.09.2016)
Sultan II. Abdülhamit döneminde
İstanbul'da açılan ilk birahane:
Devlet İstastik Enstitüsü'nün içki üretim ve tüketiminin Sultan II. Abdülhamit döneminde inanılmaz artış gösterdiğini
ortaya koyan verileri:
Sultan II. Abdülhamit döneminde birçok rakı fabrikası da açılmıştır:
Sultan II. Abdülhamit döneminde halk arasında içki,
nargile ve sigara kullanımının çok artığını
gösteren bazı fotoğraflar:
c)
Müvekkil Adnan Oktar Sultan II. Abdülhamit döneminde
ilk resmi genelevin açıldığını belirtmiştir:
Müvekkil
Adnan Oktar'ın Sultan
ii. Abdülhamit'e yönelik
eleştirilerinden biri de, onun
döneninde başta İstanbul olmak üzere imparatorluğun bazı şehirlerinde genelevler
açılmasına izin verilmesidir.
Nitekim arşivlere
bakıldığında İstanbul'da ilk genelevin açılmasından sonra resmi şekilde faaliyet gösteren genelevlerin
sayısının çok kısa sürede 100'ü aştığı görülmektedir. Öyle ki artan talebe
yetişilemediği için Avrupa'dan buralarda çalışacak kadın getirildiği
bilinmektedir. O dönemde farklı ülkelerden gelen yabancı gözlemcilerin
İstanbul'da yaşanan fuhuş rezaletinin gördükleri diğer ülkelerden kat kat fazla
olduğunu anlattıkları eserleri mevcuttur.
Müvekkil Adnan Oktar'ın bu durumu eleştirdiği konuşmalarından bazıları şöyledir:
"Abdülhamit dönemini savunuyorlar ama genelevler
açıldığını, Darwinizm'in yayıldığını örtbas etmeye çalışıyorlar, bu tam
samimiyetsizlik. İslam aleminin başkenti İstanbul genelevleriyle ünlü hale
geliyor. Halife genelev açılması için tezkere veriyorsa bunun savunulacak yönü yok. Abdülhamit'in iyi yönlerini herkes biliyor ve görüyor ama yanlışlarını
savunmak Kuran'a uygun olmaz. Yanlış olanı eleştirmek gerekir.
(25.09.2016)"
"Hayali bir Abdülhamit dönemi oluşturulmuş, çoğunluk
buna inanıyor. Belgelere bakıldığında resmi genelev bu dönemde açılıyor.
İmparatorluğun dört yanında Darwinist propaganda başlıyor, Kıbrıs İngiltere'ye
kiralanıyor, rakı ve bira fabrikaları bu dönemde açılıyor. (21.09.2016)"
"Osmanlı'nın bitirilmesi kararı
İngiliz derin devleti
tarafından alındı. Bu kararla Abdülhamit döneminde Darwinzm, içki,
sigara Osmanlı'nın her yerine yayıldı. Aydınlara Allah'ın yarattığını inkar
edip Darwinizm kabul ettirildi. Müthiş bir dejenerasyon başladı. Osmanlı'nın ilk resmi genelevleri açıldı. Osmanlı donanması
ve birçok kurum İngiliz
paşalara verildi. Sonuçta Osmanlı paramparça oldu. (29.10.2017)"
Sultan II. Abdülhamit döneminde Beyoğlu'nda açılan ilk genelev:
Genelevden bir
görüntü:
d)
MÜVEKKİL ADNAN OKTAR SULTAN II. ABDÜLHAMİT DÖNEMİNDE RESMİ KUMARHANELERİN AÇILDIĞINI
BELİRTMİŞTİR:
Müvekkil
Adnan Oktar'ın Sultan II. Abdülhamit devriyle ilgili bir diğer eleştirisi de bu dönemde kumarhanelerin
açılmasına resmi olarak izin verilmiş olmasıdır.
Müvekkilin bu durumu dile getirdiği bir konuşması şöyledir:
Abdülhamit döneminde Darwinist propaganda, kumar yaygınlaştırılarak milletin maneviyatı
çökertilmiş ve sonrasında Osmanlı bölünmüştü. (21.10.2016)
1908 yılında
Sultan II. Abdülhamit'in izniyle açılan kumarhanenin resmi izin kağıdı:
Görüldüğü üzere müvekkil
Adnan Oktar'ın Sultan II. Abdülhamit ile ilgili eleştirileri resmi belgelere
dayanmaktadır. Müvekkilin anlattığımız konulardaki eleştirilerini Sultan II.
Abdülhamit'i karalama amacıyla yapmamıştır. Müvekkil eleştirilerini, o dönemle
ilgili taraflı bakış açısının bırakılması, aynı hatalara tekrar düşülmemesi ve
dikkatlerin Sultan II. Abdülhamit'i kuşatıp güçsüz bıraktığı ve bugün
de İslam aleminde son derece
etkin olduğu belirtilen İngiliz derin devletine verilmesi için yapmıştır.