CMK M.135
Kapsamında Yapılan İşlemler Hukuka Aykırı Yapılmıştır ve Bu
Yolla Edinilen Deliller Hükme Esas Alınamaz
I.
SORUŞTURMANIN BAŞLANGICI
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından tabii bir suç soruşturması yürütülmemiştir. Bu nedenle de soruşturma aşamasından başlanarak çok fazla
sayıda usulsüzlük ve hukuka aykırılık yapılmıştır. Soruşturma aşamasında tabii bir suç soruşturması yürütülerek "maddi gerçeğin açığa" çıkarılması çabası yerine
kişilerin "ne olursa olsun" cezalandırılması hedeflenerek işlemler
tesis edildiği ve dosyada baştan
sona "Mali Şube" merkezli hareket
edildiği için hukuka aykırı çok sayıda uygulama gerçekleşmiştir.
02.02.2016 tarihinde Hasan
Burla tarafından gönderildiği belirtilen bir ihbar maili ile soruşturma
başlamıştır. Ancak Hasan Burla'nın
kimliğine ve gerçek kişi olup olmadığına dair bir işlem soruşturma makamları
tarafından yapılmamıştır. Kaldı ki gelen ihbar mailinin içerisinde neredeyse Mali Suçlarla Mücadele Şube
Müdürlüğünü ilgilendiren hiçbir husus olmamasına rağmen anlaşılamaz şekilde
dosya Mali Şubeye gönderilmiştir.
Bu yazıya istinaden Mali
Şube tarafından herhangi bir işlem tesis edilmemiştir. Dosya hareketsiz bırakılmıştır.
Bu tarihten sonra dosyaya
ilk giren evrak 04.08.2016 tarihinde isimsiz ve imzasız
olarak bir ihbar maili daha olmuştur. Bu ihbar maili 12.08.2016 tarihinde
Mali Suçlarla Mücadele
Şube Müdürlüğü Aklama Suçları Büro Amirliğince havale edilmiştir.
12.08.2016 Mali Şube havale
tarihli 8767 numaralı
ihbar mailinin içeriğinde;
"Merhaba, Adnan Oktar ve bağlı müritlerin ve bu
gruba ait şirketlerin, aynı pdy yapılanmasına benzer faaliyetler içerisinde
olduğu, yıllardır malumudur. Adnan Oktar aynı Fetullah Gülen gibi mehdilik
iddiasındadır ve müritleri buna canı gönülden inanmaktadır. Her türlü şantaj,
iftira, kumpas gibi işlerle meşgul olmakla birlikte, pdy örgütüne bu konularda
ciddi bir veri tabanı sağlamışlardır. Ayrıca kara para transferi, mossad ve
cia'ya düzenli istihbarat sağladıkları ve bunun için "pronet" adlı güvenlik
firması kullandıkları ise aşikardır. Bu yapı, pdy örgütü ile aynı inanç, aynı
yapılanma, aynı finansal desteğe sahip olan, birbirine bağlı fakat zarar
görmemek için takiyye yapar vaziyettedir. Bir örnek ile Adnan Oktar'ın brsh'ye
yatırıldığı 1985 yılında, kendini ziyaret eden zaman gazetesi muhabirleri
hüngür hüngür ağlamışlardır. Bu yapı her müdahalede pdy yapılanması tarafından
korunmuştur. Lütfen bu yapıya hakkıyla müdahale edin, İsrail den ve USA dan
nasıl müdahale pdy yapılanması tarafından personellerin bir çoğu mossadın ve bir kısmı cia
ajanıdır. Size netten kaldırılmış bir video gönderiyorum, bu bile grubun ne
olduğunu göstermekte yeterli olacaktır, kolay gelsin."
şeklindeki isimsiz ve imzasız
mail Mali Şubeye
ulaşmıştır.
Mali Şube müdürlüğü
tarafından 326730 sicil numaralı ve 239765 sicil numaralı iki polis memuru
tuttukları 17.08.2016 tarihli tutanak ile özetle; "Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğü ile bir görüşmenin
gerçekleştirildiği ihbar mailinin ekinde
belirtilenlerin olmadığı ve ihbarcının adres1 iletişim bilgilerinin bulunmadığı
belirtilmiştir.”
Ancak tutanaktan da anlaşılacağı üzere ihbarcının 8767 numaralı ihbar mailinin
gönderildiği IP numarası belirlidir. Bu durumda iP numarası üzerinden bir
sorgulamanın yapılması gerekirken sorgulama yapılmaksızın, 8767 numaralı ihbar dayanak yapılarak, cumhuriyet
savcısından talimat alındığına dair evraklar olmadan soruşturmaya konu
işlemlere devam edilmiştir.
İnternet üzerinden
yaptığımız kontrollerde; bu isimsiz ihbara ait IP'nin yer ve konum bilgilerinin Fatih
Semtinde yani Emniyet
Müdürlüğüne (Vatan Cd.) çok yakın
bir mesafede olması
araştırmaya muhtaç bir durumdur.
Bilindiği üzere dönemin Başbakanı
Sayın Binalı Yıldırım'ın teklifi üzerine 21.10.2016 tarihli ve
29684 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren Başbakanlık Genelgesi
ile, idarelere isimsiz gönderilen
ihbarların değerlendirilmeyeceğine karar verilmiştir. Bu gelişme huzurdaki
davaya konu isimsiz ihbardan çok kısa bir süre önce yaşanmıştır. Bu genelgenin
amacı ise tıpkı davaya konu ihbar gibi kötü niyetli, isimsiz ihbarların önüne
geçmek amacıyla yapılmıştır. Ne var ki Hükümetin aldığı bu tedbire
uyulmamış, Başbakanlık Genelgesine
rağmen bir uygulama yapılmıştır.
Burada dikkat çekici bir
husus da dosyanın soruşturma numarası ve ihbar tarihleri incelendiğinde ortaya
çıkmaktadır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2016/103113 soruşturma
numarasının hangi tarihte verildiği ve araştırmaya başlandığı incelendiğinde, İstanbul
Emniyet Müdürlüğü tarafından yazılan "Talimat Talebi"ne cevaben Cumhuriyet Savcısı Mehmet
Şenay Baygın'ın "Soruşturma Kayıt" havaleli ve "Fetö TCK
m.314 notlu havalesi ile dosyanın
01.09.2016 tarihinde 2016/103113 soruşturma numarasını aldığı anlaşılmaktadır. Ancak dosya içerisinde incelediğimiz
evraklardan ilk ihbar (02.02.2016) ile ikinci ihbar (12.08.2016 havale tarihli)
arasında savcılık makamı tarafından işlem yapıldığına dair bir belge ya da
savcılık makamından talimat alındığına dair bir emare de yoktur. Buna rağmen
02.02.2016 tarihli evrakın işlemsiz olarak 01.09.2016 tarihine kadar neden
halen soruşturma numarası almadan bekletildiği ya da
daha sonra başka bir ihbardan soruşturma numarası almış dosyanın içerisine konulduğuna
dair bir açıklama bulunmamaktadır.
Tüm bunların yanı sıra 01.09.2016 tarihinde "Fetö
TCK 314" şeklinde savcılık havalesi olmasına rağmen, dosyaya halen neden
Mali Şube'nin devam ettiği, işlemlerin neden TEM şube ekiplerince yürütülmediği
de anlaşılamayan başka bir durumdur.
Bu araştırmaya muhtaç anlaşılamayan hususlar, Yargıtay'ın
"Ergenekon Bozma Kararı" olarak da bilinen kararında "aynı
kişilerden oluşan kolluk görevlileri tarafından yapılan şüpheli işlemler"
şeklinde nitelendirilmiştir. Kararda, bu hususun mahkemece araştırma konusu
yapılması gerektiği belirtilmiş ve söz konusu tutanaklara 'kuşku ile yaklaşması' gerekli görülmüştür.
Yargıtay eksik soruşturma oluşmaması için ihbar içeren verilerin sahiplerinin araştırılması gerektiğini de vurgulamıştır:
Yargıtay 16. Ceza Dairesi
2015/4672 E. , 2016/2330
K.
"...Yargılama sürecinde gerek kolluğa gerekse soruşturma ve
kovuşturma makamlarına yargılama konusu olaylarla ilgili olarak çok sayıda isim içeren ve içermeyen ihbar
mektuplarının gönderildiği anlaşılmakla anılan ihbarların kim ya da kimler
tarafından yapıldığı yönünde herhangi bir araştırmaya gidilmemesi1 suretiyle
eksik soruşturma sonucu hüküm kurulması…”
denilmek suretiyle şaibeli
durumların önüne geçilmesini de amaçlayan bozma kararını vermiştir.
II.
DOSYADA UYGULANAN İLETİŞİMİN TESPİTİ, DİNLENMESİ VE KAYDA
ALINMASI TEDBİRİNİN HUKUKA AYKIRILIĞI, REDDEDİLMESİ GEREKTİĞİ, HÜKME ESAS ALINAMAYACAĞI.
❖
Tüm açıklamalardan
önce hukuka aykırılığını izah edeceğimiz CMK m. 135 kapsamında elde edildiği
iddia edilenlerin "ham hali olarak" ifade edilen deliller tarafımıza
verilmediği gibi "tamamı yapıldı ise" yapılan çözümlemeler de kanun yolu
mercilerinin ve yargılama yapan mahkemenin denetimine olanak verecek şekilde
dosyamız içerisinde bulunmamaktadır. Bu çözümlemelerin tamamı da tarafımıza
verilmemiştir. Tüm bu nedenlerle "fezlekeye ve iddianameye" işlenen
bir kısım çözümlemeleri -iddia makamının kabulüne göre dahi-
"denetleme" imkanı da yargılama makamına ve tarafımıza
verilmediğinden bu delillere itibar edilmesi mümkün değildir.
000000
(Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2015/4672
E., 2016/2330 K. 21.04.2016 T. kararı)
Tüm deliller gibi iletişimin tespiti
neticesinde elde edilen görüşmelere ilişkin tutanakların da delil olarak
kullanılabilmesi için CMK'nın 206/2-a ve
217/2. maddeleri gereğince hukuka uygun olarak elde edilmiş bulunması
gerektiğinden öncelikle bu hususun incelenmesi gerekmektedir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 12. maddesi kişisel yazışma ve özel hayatı koruma
altına alırken iç
hukukumuzun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8.
maddesinde ise ''Her kişi özel ve
aile yaşamına, konutuna, haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. Bu
hakların kullanılmasına resmi bir makamın müdahalesi, demokratik bir toplumda
milli güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması,
suçların önlenmesi, sağlığın veya ahlakın ve başkasının hak ve özgürlüklerinin
korunması için zorunlu bulunduğu ölçüde ve kanunla düzenlenmesi koşuluyla olabilir'' denilmiş, bu hükme benzer şekilde
Anayasamızın 22. maddesinde
de ''Herkes haberleşme hürriyetine
sahiptir. Milli Güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık
ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması
sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan
hallerde kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde
hakimin onayına sunulur. Hakim kararını kırksekiz saat içinde açıklar; aksi
halde karar kendiliğinden kalkar." hükmüne yer verilmiştir.
Ceza Muhakemesi Hukukumuzda iletişimin tespitiyle ilgili ilk düzenleme
4422 sayılı Kanun'la yapılmıştır. 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe
giren CMK'nın 135. maddesinde
konu yeniden düzenlenmiş ve 4422 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.
CMK'nın
135. maddesinin gerekçesinde düzenleme
yapılırken Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararlarının yapılan düzenlemeye esas alındığı belirtilmektedir. Gerekçede ayrıca ''... gerek
ikrar gerek işlenen
suça ait diğer delil, iz ve
emareler, suçu işleyen, şerikleri, yataklık edenler ile diğer kişiler arasında
cereyan eden telefon muhaberelerinin dinlenmesi veya sinyalleri, yazıları resimleri
tek yönlü sistemlerle alan ve ileten araçlara girilerek elde edilebilir. Ancak
burada çok açık olan ve örneğin uyuşturucu madde trafiğinde olduğu gibi başka
suretle delilini bulmak olanağının çok az olduğu suçları ve faillerini meydana
çıkarmak gibi önemli toplumsal yarar ile haberleşme özgürlüğü, özel hayatın
dokunulmazlığı gibi temel insan haklarına
saygının çatıştığı çok açık olduğundan batı
ülkeleri bu konuyu
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin içtihatlarına uygun şekilde
düzenlemişlerdir'' ifadeleri yer
almaktadır.
Avrupa İnsan
Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesi'nin 8. maddesinde de haberleşme özgürlüğüne müdahalenin belli
değerlerin korunması amacıyla ve yasayla öngörülmüş olmak koşuluyla
söz konusu olabileceği belirtilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nce
24 Nisan 1990 tarihli Kruslin- Fransa; 20 Nisan 1990 tarihli Huvig-Fransa; 4
Mayıs 2000 tarihli Rotaru-Romanya;
2 Ağustos 1984 tarihli Malone-Birleşik Krallık ve 06 Ağustos 1978 tarihli
Klass ve Diğerleri-Almanya Davaları'nda verilen kararlar da bu yöndedir. Bu kararlarda özetle; "Telefon
görüşmelerine dinleme veya diğer yöntemlerle müdahale edilmesi, özel hayata ve haberleşmeye ciddi bir
müdahaledir ve bu nedenle özellikle kesin
olan bir kanuna dayanmalıdır. Özellikle kullanılabilecek teknolojiler
devamlı daha sofistike hale geldiği
için, bu konuda açık ve detaylı
kuralların olması önemlidir” ve "Gizli
gözetim önlemlerinin uygulamaya geçirilmesi, söz konusu kişiler veya genel
olarak kamu tarafından eleştiriye açık olmadığı için, yürütmeye verilen yasal takdir yetkisinin sınırsız
bir güç olarak
ifade edilmiş olması
hukukun üstünlüğüne karşıdır. Bu nedenle, yetkililere verilen
takdir yetkisinin kapsamı ve uygulanma yöntemi, bireye keyfi müdahaleye karşı
gerekli korunmayı sağlayacak biçimde ve alınan önlemin meşru amacı göz önünde
bulundurularak, kanunda yeterince açıklıkla
belirtilmelidir.' biçimindeki
gerekçelere dayanılmak suretiyle, telefonla yapılan iletişimin dinlenilmesi ve
kayda alınması ile bu şekilde elde edilecek delillerin kullanılması konusunda
belirleyici sınırlamalar getirilmemiş, buna karşılık iletişimin dinlenmesi tedbirine ilişkin tüm ayrıntıların yasalarda yer
alması gerektiği vurgulanmıştır.
Ceza Muhakemesi Kanunumuz
da konuyu kişinin
mahremiyet hakkı ile kamunun
suçların önlenmesi ve
aydınlatılması ihtiyacı arasında bir denge sorunu olarak değerlendirmekte, Anayasamıza ve insan hakları
hukukunun yerleşik yaklaşımlarına uygun bir düzenleme
getirmektedir.
Kanun gerekçesinden de
anlaşıldığı üzere, var olan denge sorununu üç araç kullanarak çözmeyi
hedeflemiştir; İlki, iletişimin tespiti kararını verecek merciin
sınırlandırılması, ikincisi iletişimin
tespiti kararı verilmesinin olaya özgü koşulları olan mevcut şüphe, delil ve
delil elde etme durumu, üçüncüsü de
kararın verilebileceği suçların sınırlandırılmasıdır. Ceza muhakemesi
hukukumuzda herhangi bir şekilde dosyaya alınmış iletişim tespit tutanağının
CMK'nın 206/2-a ve 217/2. maddeleri anlamında
hukuka uygun delil değeri kazanabilmesi için CMK 135. maddeye göre verilmiş bulunan kararın
maddenin 1. cümlesinde düzenlenmiş şartlara uygun olarak verilmiş bir karar
olması gerekmekte olup, kararı veren merci kendisine sunulan talebi bu koşullar
açısından değerlendirirken, yargılamayı yapan mahkeme de öncelikle iletişimin dinlenilmesine
ilişkin kararın hukuka uygunluğunu
denetleyecektir.
Yukarıda belirtildiği
şekilde kanun koyucu mevcut denge
sorununu doktrinde katalog suç olarak adlandırılan yöntemle çözmeyi
hedeflemiştir. Buna göre iletişimin dinlenilmesi kişiler,
toplum ve devlet
üzerinde ağır zarar
veya tehlikeye yol açan
bir dizi suç için mümkündür. Dosyamıza konu olan "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" isnadı soruşturma tarihinde katalog içinde yer alırken 6526 sayılı Kanun'un
12. maddesiyle yapılan değişiklikle katalogdan çıkarılmıştır. Kanun'un
yürürlüğe giriş tarihinde süresi tamamlanmış olsun ya da olmasın tedbirin
sonlandırılması gerekmektedir. Suç işlemek için örgüt kurmak
suçundan 6526 sayılı Kanun'dan önce verilmiş kararların hukuka
uygunluğunun denetlenmesi bakımından anılan değişikliğin gerekçesinin
irdelenmesi önem arz etmektedir.
6526 sayılı Kanun'un
değişiklik gerekçesinde; ''...Türk Ceza
Kanunu'nun 220. maddesinde düzenlenen suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunun
maddenin altıncı fıkrasında düzenlenen katalogdan çıkarılması suretiyle, bazı
soruşturmalarda sırf bu tedbirin uygulanabilmesi için soruşturmanın suç işlemek
amacıyla örgüt kurma suçu kapsamında başlatılıp yürütülmesi uygulamasının önüne
geçilmesi amaçlanmaktadır'' denilmektedir.
Kanun koyucu,
soruşturmalarda 6526 sayılı Kanun'dan önce ''suç örgütü kurmak suçuna'' ilişkin
olarak CMK'nın 135. maddesinin 1. fıkrasında yer alan ''kuvvetli şüphe sebepleri'' bulunmadığı halde bu suç isnadı kullanılarak
katalogda bulunmayan bazı suçlara ilişkin
delil toplandığını, bu uygulamanın hukuka
aykırı olduğunu saptadıktan sonra
aykırılığın kendi içinde düzelmeyeceği öngörüsü ile 'suç işlemek amacıyla örgüt kurma' suçunu katalogdan çıkarma yoluna
gitmiştir.
.
İletişimin dinlenilmesi ve kayda alınmasına yönelik
kararın verilebilmesinin, kararı veren merci ve katalog suç şeklindeki objektif
koşullarının yanında olaya göre değişen subjektif nitelikteki ''suç işlendiğine
ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde etme imkanının''
bulunmaması koşullarının da yasa koyucunun amaçladığı dengeyi sağlayabilmesi
için Hakim tarafından dikkatle incelenmesi zorunludur. Hakim talebin kabulüne karar verirken
bu şartları sağlayan somut olay, bilgi ve belgeleri soruşturma makamından talep etmelidir. Aksi halde kararın CMK'nın 135/1. maddesinde yer alan
"subjektif koşullara uygunluğu" denetlenemez hale gelecek ve ön
koşullar ölü düzenleme halini alacaktır. Suç işlemek amacıyla
örgüt kurma suçuna yönelik olarak verilen iletişimin dinlenilmesi kararları bakımından kanun koyucunun 6526 sayılı
Kanun gerekçesinde ifade ettiği durum da
budur. Soruşturma makamları CMK 135/6-8.
maddelerinin getirdiği imkanı kullanıp kolaycı bir yaklaşım içine girerek, suça
iştirak şekillerini varlığı TCK'nın 220. maddesinde sıkı koşullara bağlanmış
olan örgüt kurma suçu olarak göstermekten, şüphelilerin sorgusu sırasında
dinleme tutanaklarını kullanarak ikrar elde etme yoluna gitmekten ve edemediği
durumlarda tutanakları kendine
göre yorumlayarak yeterli
ve kuvvetli şüphe elde
etmeye çalışmaktan kaçınmak zorundadır.
Somut olayımızda verilen iletişimin dinlenilmesi ve kayda alınmasına dair kararların
hukuka uygunluğu irdelenmeden önce CMK'nın 135/1. maddesindeki subjektif
koşulları içeren tanımın açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Kunter/Yenisey/Nuhoğlu'na
göre "İletişimin denetlenebilmesi için kuvvetli, makul ve kanuna aykırı olarak
elde edilmemiş şüphe sebeplerinin varlığı şarttır... kuvvetli şüphe sebepleri tutuklama için öngörülen 'kuvvetli suç şüphesinden' farklıdır. Zaten tutuklama kararı verecek kadar kuvvetli
şüphe varsa iletişimin denetlenmesi yolu kendiliğinden kapanmaktadır." Şüphe ve belirti kavramları arasında ayrım yapılması gerektiğini belirten yazarlar "İletişimin denetlenmesi kararı
verilebilmesi için çok basit bir suç şüphesinin varlığı yeterli ise de suç
işlendiğine ilişkin belirtilerin kuvvetli olması gereklidir" saptamasına yer vermişlerdir. 6526 sayılı Kanun
CMK'nın 135/1. maddesinde yaptığı
değişiklikle kuvvetli
şüphe sebeplerinin varlığını 'somut delillere dayanması' şartını getirmiştir. Bu
değişiklik yapılmadan önce de Hakimin bu şartın varlığını denetlerken somut
olayların varlığını araması Kanun'un kişilerin mahremiyetini korumayı amaçlayan
anlayışının bir gereğidir ancak uygulamada soyut gerekçelerle iletişimin
dinlenilmesi kararı verilmesi anılan değişikliğin gerekçesini oluşturmuştur. Bu
şartın varlığında aranması gereken önemli bir husus da şüphe sebeplerinin kanuna aykırı elde edilmemiş olmasıdır. CMK'nın 217.
maddesinin gerekçesine
göre hukuka aykırı delil niteliğinde bulunan işkence, narko analiz, hataya sürükleyici eylemler,
baskı, kişinin fizik ve moral
bütünlüğüne yapılan saldırılar
yoluyla elde edilmiş bilgiler de CMK'nın 135. maddesinde öngörülen kuvvetli suç
şüphesinin varlığına dayanak alınamayacaktır.
CMK 135/1. maddenin iletişimin dinlenilmesi kararı
verilebilmesi için öngördüğü
subjektif şartın ikinci unsuru başka suretle delil elde etme imkanının
bulunmamasıdır. Doktrinde isabetle belirttiği üzere iletişimin dinlenilmesi son çaredir. Hakim
soruşturma makamından delil elde etme hususundaki hangi çabalarının sonuçsuz kaldığını talep etmek durumundadır.
Önemle belirtmelidir ki, iletişimin tespiti
kararı soyut gerekçelerle verilmiş olsa bile tekâmül etmiş bir dosyadan
kararların verildiği tarihte
CMK'nın 135/1. maddesindeki şartların varlığı
anlaşılabiliyorsa yargılama makamı iletişimin dinlenilmesi kararının hukuka
uygunluğunu kendisi de saptayabilecektir. Yine önemle belirtmek gerekir ki subjektif
koşulun her iki unsurunun da mevcut bulunması kararın verilebilmesi için zorunludur.
CMK'nın 136. maddesi hükmü
gereği şüpheli veya sanığa yüklenen suç dolayısıyla müdafiin bürosu,
konutu ve yerleşim
yerindeki telekomünikasyon araçları
hakkında, bu Kanun'un 135. maddesi hükmü uygulanamaz. Meslekleri gereği
CMK'nın 46. maddesi hükmü çerçevesinde tanıklıktan çekinme hakkı olan avukatlar hakkında
da iletişiminin denetlenmesi çerçevesinde bu iletişimin "kayda
alınması" tedbirinin zaten 135. maddenin ikinci fıkrası hükmü gereği
uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Sonuç olarak müdafiin, yüklenen suça ilişkin olarak şüpheli veya sanıkla
bürosunda, konutunda ve yerleşim yerinde
telekomünikasyon
yoluyla kurduğu
her türlü iletişimin 135. madde hükmü anlamında her türlü
denetimin dışında kalmaktadır.
Ancak müdafiin suçu bizzat
işlediği veya bu suça iştirak ettiği şüphesi altında bulunması halinde
ise, bu tedbire ilişkin olarak
kendisi hakkında da denetleme kararı alınmış olmak kaydıyla 135.
maddenin ikinci fıkrası hükmündeki engelin ortadan kalkacağı, yani zaten mümkün
olan tespit, dinleme ve sinyal bilgilerini değerlendirme tedbirleri yanında
kayda alma tedbirinin de uygulanabileceği sonucuna ulaşılabilecekken 136.
madde hükmünün salt lafzi
bir şekilde ele alınması durumunda, müdafiin bu sefer kendisin de şüphelisi olduğu bu suç, şüpheli veya
sanığa yüklenen suç olma vasfını devam ettirdiği için, kendisiyle bürosunda,
konutunda ve yerleşim yerinde telekomünikasyon yoluyla kurduğu her türlü
iletişimin yine 135. madde hükmü anlamında her türlü denetimin dışında kaldığı söylenebilecektir.
Tesadüfen elde edilen
delillerin düzenlendiği 5271 sayılı CMK'nın 138. maddesine göre "Arama veya elkoyma koruma tedbirlerinin uygulanması sırasında, yapılmakta
olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ancak, diğer bir suçun
işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza
altına alınır ve durum Cumhuriyet savcılığına derhal bildirilir.
Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında, yapılmakta
olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ve ancak, 135. maddenin
altıncı fıkrasında sayılan suçlardan birinin işlendiği şüphesini
uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve
durum Cumhuriyet savcılığına derhal bildirilir". Yürütülen bir
soruşturma veya kovuşturma sırasında, soruşturma veya kovuşturma konusu suç
dışında bir suçun işlendiğini gösteren deliller tesadüfen elde edilen
delillerdir. CMK'da arama, el koyma ve iletişimin denetlenmesi koruma tedbirleri için düzenlenmiş olan bu tip
deliller, diğer
(örneğin, teknik ve fiziki takip, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi) koruma
tedbirlerinin uygulanmasıyla da elde edilmiş olabilir. Böyle bir durumda Ceza
Muhakemesi Hukukunda kıyas yasağı olmadığından, CMK.nın 138. maddesi hükmü
kıyasen bu deliller hakkında da uygulanabilecektir.
Tesadüfen elde edilen deliller ve bunların
değerlendirilmesi, temel hak ve özgürlüklere müdahale alanını genişlettiği ve
özel hayata yeni ve bağımsız bir müdahale niteliğinde olduğu için bazı
sınırlamalara tabidir. Telekomünikasyon
yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında elde edilen tesadüfi
delillerin, çoğu Avrupa
ülkesinde olduğu gibi, katalog suçlardan
birine ilişkin olması öngörülmüştür. Tesadüfi
delil elde edilince iletişimin dinlenmesine devam edilebilmesi için ortaya
çıkan yeni suçla ilgili dinleme şartlarının yeniden değerlendirilip yeni bir
Hakim kararı alınması gerekir.
Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin dinlenmesi
tedbiri uygulandığı sırada elde edilen tesadüfi delillerin hukuka uygun kabul
edilip kullanılabilmeleri için, bu delilin elde edildiğine ilişkin derhal savcılığa bilgi verilmesi gerekir. Savcılığın bilgilendirilmesi, tesadüfi delil elde edildikten sonra dinlemenin
bitirilmesi
beklenerek veya dinlemeye
devam edilip başka
tesadüfi deliller de elde
edildikten sonra gerçekleştirilmişse tesadüfi
deliller hukuka aykırı hale gelecek ve kullanılamayacaktır.
Bu şekildeki
iletişim tespitiyle elde edilen delillerin hükme esas alınıp
alınmayacağı hususuna gelindiğinde;
Kunter/Yenisey/Nuhoğlu'na
göre; ''...kanuna aykırı deliller teorisi
çerçevesinde yabancı sistemlerin ''hukuka aykırılıktan'' anladıkları, sanığın
Anayasa ile teminat altına alınmış olan haklarından birinin bir devlet organı
tarafından yapılmış bir işlemle ihlal edilmiş olmasıdır.''
Hukuka aykırı delil sorunu
CMK'nın 135, 206 ve 217. maddeleri çerçevesinde Ceza Genel Kurulu'nca
tartışılmıştır; Ceza Genel Kurulu'nun
10.12.2013 tarih ve 2013/399 sayılı kararında; ''...ceza muhakemesinin
amacı, usul kurallarının öngördüğü ilkeler doğrultusunda maddi gerçeğin her
türlü şüpheden uzak bir biçimde kesin olarak belirlenmesidir. Maddi gerçeğin
belirlenmesinde kullanılan yegane araçlar deliller olup, nitekim 5271 sayılı
CMK'nın "Delilleri takdir yetkisi" başlıklı 217. maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan; "Yüklenen suç,
hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş
her türlü delille
ispat edilebilir" şeklindeki düzenleme ile bu husus
belirtilmiştir. Bu düzenleme ile ayrıca delillerin serbestliği ilkesine de
vurgu yapılmaktadır. Buna göre,
ceza muhakemesinde hangi
hususun hangi delillerle ispat olunacağı konusunda bir sınırlama bulunmayıp, yargılama
yapan Hakim hukuka uygun şekilde elde
edilmiş her türlü delili kullanmak suretiyle, sanığın aleyhine olduğu kadar lehine olan delilleri de araştırıp
değerlendirerek şüpheden arınmış bir sonuca ulaşmalıdır. Yargılama konusu
olayın açıklığa kavuşturulması ve maddi gerçeğin bulunabilmesi için ispat amacıyla kullanılan her araç delil olarak kabul edilir.
Maddi gerçeğin
araştırılması aşamasında kişisel ya da toplumsal değerlerin korunması
zorunludur. Bu değerlerin korunması amacıyla kanun koyucu delillerin
serbestliği ilkesine "delil yasakları" olarak adlandırılan birtakım
sınırlamalar getirmiştir. Delil yasakları, "delil elde etme" ve
"delil değerlendirme" yasağı olarak iki gruba ayrılmaktadır. Delillerin elde edilme şekline ilişkin
yasaklara "delil elde etme yasakları", hukuka uygun elde edilmiş bile
olsa o delilin yargılamada ortaya
konulup değerlendirilebilmesine ilişkin yasaklara ise "delil değerlendirme
yasakları" denilmektedir.
İfade alma ve sorgunun
5271 sayılı CMK'nın 148. maddesinde sayılan şekillerde yapılması, tanıklıktan
çekinme hakkı olan kişiye bu hakkının hatırlatılmaması delil elde etme
yasaklarına; duruşmada tanıklıktan çekinen tanığın önceki ifadesinin
okunamaması, telekomünikasyon yoluyla
yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında elde edilen delillerin aynı Kanun'un
135. maddesinin altıncı fıkrasında sayılanlar
dışında bir suçun soruşturma ve kovuşturulmasında kullanılmaması ise delil
değerlendirilmesi yasaklarına örnek olarak gösterilebilir.
5271 sayılı CMK'nın 217.
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; "Yüklenen
suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat
edilebilir" şeklindeki düzenleme ile ayrıca ceza muhakemesinde
kullanılacak delillerin hukuka uygun şekilde elde edilmesi gerektiği
belirtilmiştir. Buna göre tüm deliller
kanunda gösterilen yönteme uygun olarak elde edilmelidir.
5271 sayılı CMK'nın 217.
maddesinin ikinci fıkrasına ilişkin gerekçede, "Maddenin son fıkrası, usul hukuku yönünden olağanüstü önem
taşıyan ve adil yargılama ile bağlantılı bir ilkeyi belirtmektedir. İlke,
delilin doğruluğunu, haklılığını, hakkaniyete uygunluğunu sağlamak amacını
gütmektedir. Böylece ister soruşturma ister kovuşturma evrelerinde olsun,
hukuka aykırı olarak, örneğin; işkence, narko analiz, hataya sürükleyici
eylemler, sorgulamalar, baskılar, kişinin fizik ve moral bütünlüğüne saldırılar
yolu ile elde edilmiş deliller hükme esas alınamayacaktır" denilerek,
delilin hükme esas alınmasına engel oluşturan hukuka aykırılıkların
"sanığın temel haklarını" ihlal eden aykırılıklar olduğu
belirtilmiştir. "Hukuka aykırı
yöntemlerle elde edilen deliller" kavramındaki 'hukuka aykırılık', sanığın temel haklarını
ihlal eden bir hukuka aykırılık olarak anlaşılmalıdır.
Esasında CMK'nın ''Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde
elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir'' şeklindeki düzenlemeyi
içeren 217/2. maddesi ve gerekçesi hukuka aykırı deliller için doktrin ve Ceza
Genel Kurulu'nun yaptığı önemli hukuka aykırılık/önemsiz hukuka aykırılık şeklinde
bir ayrıma yer vermemiştir. Buna rağmen
doktrinde yapılan ayrım
tamamen hatalı kabul
edilemez, elde edilmesinde basit şekli hukuka
aykırılıkların söz konusu olduğu delillerin, hükme esas alınmaması adil
yargılama ilkesini zedeleyebilecektir. Ayrımın hangi kritere göre yapılacağı
hususunda değişik görüşler bulunmakta olup CMK'nın 217. maddesinin gerekçesinde
sayılan durumların yanında CMK'nın 148. maddesinde belirtilen yollarla elde edilen delillerin mutlak olarak
hukuka aykırı olduğu ve hükme esas alınamayacağı
kabul edilmiştir.
Yukarıda yazılan
düzenlemeler ve açıklamalar ışığında;
Bir kısım sanıklar
hakkında iletişim tespiti ve uzatma kararları verilmiş olup, bu kararlara dayanak olan talep yazılarını
düzenleyen soruşturma makamının kuvvetli suç
şüphesi sebeplerinin dayanağını oluşturan bilgilere ne suretle eriştiği belirlenememekte,
soruşturma makamının talep yazılarında
kuvvetli suç şüphesi sebeplerinin
dayanağını oluşturabilecek herhangi bir belge ve Adli ve Önleme Aramaları
Yönetmeliğinin 7/1 maddesine göre hazırlanması gereken gerekçeli raporun bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu
kapsamda,
a-...... Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2007/83 Teknik Takip nolu kararı
ile şüpheliler
....,.....,.....,....., ve ...... hakkında
verilen iletişimin tespiti kararının gerekçesinin, "şüphelilerin suçla ilgisi olup olmadıklarının tespiti için"
şeklinde olduğu ve bu kapsamda CMK'nın 135. maddesinde belirtilen kuvvetli suç şüphesini
ortaya koyan olgulara yer
verilip açıklanmadığı;
b-Şüpheli
ya da sanık sıfatıyla tespit edildiği anlaşılamadığı gibi CMK'da yer alan
tanıklığa ilişkin kurallara da uygun şekilde alındığı ve yasak sorgu usullerine
göre tespit edilip edilemediği anlaşılamayan .....'in mülakat beyanları doğrultusunda ....
Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nün 23.10.2007
tarihli raporu üzerine Ağır
Ceza Mahkemesi'nin .... Teknik
Takip nolu kararı
ile şüpheliler....., ....,
....,.....,....., ,
ile birlikte 21 sanık hakkında (....'in mülakat beyanlarının doğruluğuna ilişkin
bir inceleme ve araştırma yapılmadan) soyut kuvvetli suç şüphesinin varlığına
dayanılarak iletişimin tespiti kararı verilmesi yasaya uygun bulunmamıştır.
İletişimin dinlenilmesine ilişkin
kararlar verilmeden önce başka
suretle delil elde etmeye ilişkin soyut ifadeler
dışında dosya kapsamında yeterli çalışmanın yapılmadığı;
....Ağır Ceza
Mahkemesi'nin 2007/745 ve 2007/764 Teknik Takip nolu kararları ve dosyamızda bulunan
benzer nitelikteki kararlarda her bir
sanık ve somut olay için ortaya çıkan bulgulara göre bir değerlendirilme
yapılması gerekirken genelleme suretiyle tüm kararlarda " yapılanmasının deşifre edilmesi suç işlemek amacıyla
kurulmuş örgütlü bir yapı içerisinde faaliyet
gösteren şahısların suç faaliyetlerinin
önlenmesi, suçluların suç delilleri ile birlikte yakalanabilmesi ve grup
içerisindeki yapının ortaya konulabilmesinin fiziki takip ve tarassut
çalışmaları ile mümkün olmadığından başka türlü delil elde etme imkanı
bulunmadığı" gerekçesine dayanılarak iletişim tespiti
kararı verilmesi ve yetersiz gerekçeye
dayalı bu kararlar uyarınca yapılan arama
işlemlerinin hükme esas alınması;
Sanıklar ....,.....,.....,.....,
gibi sanıklarda olduğu üzere, CMK'nın 135/3. Maddesine aykırı olarak tanıklıktan çekinebilecek kişilerle
arasındaki iletişimlerin kayda alınması ve bu kayıtlar derhal imha edilmeyerek
dosyada muhafaza edilmesi;
Sanıklar, ....,.....,.....,.....,
ve bir kısım sanıklarda olduğu gibi haklarında
iletişimin tespiti kararı verilen şüphelilerle görüşmeleri tespit edilen ve o aşamada haklarında soruşturma ve kovuşturma bulunmayan bu sanıklar hakkında CMK'nın 138/1 maddesi uyarınca
Cumhuriyet savcısına derhal
bildirimde bulunularak iletişim tespiti kararı alınması
gerekirken usulüne uygun karar alınmadan
yapılan görüşmelere ilişkin tutanakların imha edilmeyip dosyada kanıt olarak bulundurulması;
Dosya arasında iletişim
tespiti, dinlenilmesi ve kayda alınmasına ilişkin kararları da bulunmayan sanık ..... ve .... arasında
geçen 2003 yılına ait iletişim tespit tutanakları ile sanık ..... ile
...arasındaki 12.03.2004 tarihli, ... ile İsmet arasındaki 12.03.2004 tarihli ve sanıklar ...ile ...
arasındaki 29.02.2004 tarihli iletişim tespit tutanaklarının CMK'nın 138.
maddesine aykırı bir şekilde sanıklar aleyhine delil olarak kullanılması;
CMK'nın 206/2-a, 230/1-b ve 217. maddelerine aykırı görülmüştür.]
000000
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/103113 soruşturma numaralı dosyasında
her şeyden önce; 1) Dosya kapsamında neredeyse
hiç delil araştırması yapılmadan ve hangi
yöntemlerin denenip sonuçsuz kaldığı da karar merci olan Sulh Ceza Hakimliklerine gösterilmeden CMK
m.135/1-8 uyarınca kararlar talep edilmiştir. 2) Sulh Ceza Hakimliklerinden CMK m. 135/1-8 uyarınca tedbir
kararları talep edilmiş ve savcılık makamı tarafından talep edilen tüm kararlar -İstanbul Cumhuriyet Başsavcılıklarının
talepleri- Sulh Ceza Hakimliklerince "tedbir
kararı verilen kişiler hakkında" tedbirin istendiği TCK hükmünden soruşturma yürütülüp yürütülmediği
dahi sorgulanmaksızın kabul edilmiş ve CMK m. 135/1-8
uyarınca tedbir kararlarına hükmedilmiştir.
Anılan
kararların ve hükümde bu kararlarla ilgili olarak değerlendirme yapılıp esas
alınabilmesinin yegane şartı Anayasa m.38/6, CMK m.206, CMK m. 217 hükmüne göre
alınmış ve hukuka uygun olarak toplanmış olması ile mümkündür.
Mahkemece CMK m. 215-216
uyarınca söz hakkı verilerek bu deliller hakkında işlem yapılmaması sebebiyle,
CMK m.217'nin "CMK m.135 kapsamında elde edilenlerle ilgili" hükmüne
muhalefet edilmiştir. Mahkemece CMK
m.206/2-a hükmüne göre de bu aşamaya
kadar bir karar verilmiş değildir. Mahkemece
öncelikle
dosyamız kapsamındaki CMK m. 135/1-8
hükmüne göre elde edildiği
iddia olunanlara ve iddianamede "delil olarak" gösterilenlere
yönelik karar verilmesi gerekmektedir.
Kanun koyucunun 6526
sayılı yasadan çıkarma sebebi olarak madde gerekçesinde açıklamış olduğu 'soruşturma
makamlarının sırf CMK m.135 tedbirini kötü niyetli olarak uygulanmasının önüne
geçilmesi uğruna kanun metninden çıkarılan' durum
dosyamız kapsamında kötü niyetli ve hukuka aykırı olarak kullanılmıştır.
TCK m. 220/3 hükümlerinden dosya kapsamında CMK m.135
tedbirine başvurulan herkese karar talep
edilmiş ve Sulh Ceza Hakimliklerince de bu kararlar kabul edilmiştir. Soruşturma makamının da Sulh Ceza Hakimliklerinin de
farkında olduğu üzere "iddia edilen
suç örgütünde" herkese
yönelik "delil elde edememe ya da kuvvetli suç şüphesinden
bahsedilmesi" mümkün değildir. Bu nedenle de başvurulan CMK m. 135
tedbirinin hukuka aykırı olarak ve sırf
kişilerin dinlenebilmesi ve "bir suç bulalım"18 beklentisi
ile yapılmış olduğu açıktır19.
18 Ancak maddi gerçek, her ne pahasına olursa
olsun değil, hukuk kuralları içerisinde, şüpheli
ve sanığın hakları korunarak araştırılmalıdır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/291
E. , 2017/558 K.
19 Bu husus İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Hasan
Yılmaz'ın yazmış olduğu 12.06.2018 tarihli ve Mali Şubeye hitaben 2016/103113
soruşturma numaralı dosyadan yazdığı yazıda çok net olarak anlaşılmaktadır. İletişimin dinlenmesi tedbiri
kararlarında belirtilen bu tarihe kadar "rüşvet" suçuna dair
bir tedbir kararı olmamasına ve
soruşturma sonucunda hiçbir şüpheli için dava açılmamasına, tefrik kararı verilmemesine ve KYOK kararı da verilmemesine rağmen "iletişimin
dinlenmesi sırasında elde edilen veriler içerisinden rüşvete dair konuşmaların tape haline getirilmesi" talep edilmiştir. Savcılığın bu talebinin ekinde herhangi bir somut bilgi bulunmamakla
beraber savcılığın bu talebi de "bir suç bulalım" beklentisi ile
CMK m.135 tedbirinin kullanıldığının açık
göstergesidir.
Kanun açıklamasında
doktrinde de isabetle belirtildiği üzere CMK m.135 tedbiri "son çare olarak" başvurulması gereken tedbirdir. Bu kararın verilmesinden önce de Hakime sorumluluklar yüklenmiş ve Hakim'in
soruşturma makamından delil elde etme
hususundaki hangi çabalarının sonuçsuz kaldığını talep etmek durumunda olduğu20 vurgulanmıştır.
Dosyamız kapsamındaki CMK m. 135 kapsamındaki kolluk
çalışmaları, savcılık talepleri ve kararların incelenmesinde;
Dosyadaki evraklar
incelendiğinde CMK m. 135 kapsamında "ilk rapor", soruşturma aşamasında yüzlerce işlem yapan 326730 ve 239765 sicil
numaralı polis memurlarının raporu ile ilk defa 04.10.2016
tarihinde 2016/103113 soruşturma numaralı
dosya için raporlanmıştır.
Az yukarıda belirttiğimiz üzere 01.09.2016 tarihinde cumhuriyet savcısı tarafından soruşturma dosyasına "Fetö 314"
notu düşülerek soruşturma defterine kaydı yapılmış, ancak dosya Terörle
Mücadele Şubesi'ne değil ilginç bir şekilde Mali Suçlarla Mücadele Şubesine
gitmiştir. Dosyanın harekete geçirildiği tarihte "henüz dosyaya yönelik savcılık talimatı olmamasına rağmen", aynı
dosyaya yönelik savcılıktan "CMK m.135 tedbiri talimatı almaya"
yönelik işlem tesis edilmiştir.
20 "Doktrinde isabetle
belirttiği üzere iletişimin dinlenilmesi son çaredir.
Hakim soruşturma makamından delil
elde etme hususundaki hangi çabalarının
sonuçsuz kaldığını talep etmek durumundadır." Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2016/2223 E. ,
2016/2948 K.
Savcılığın
"Fetö 314" notuna rağmen, 239765 sicil numaralı polis memurunun
raporuyla, dosyanın "hiçbir aşamasında olmayan suç tiplerinden" CMK
m. 135 tedbirine yönelik rapor hazırlanmıştır.
04.10.2016 tarihli 5 sayfalık
raporda; somut
hiçbir bilgi ve belge olmamasına rağmen ve adı geçen kişilerle ilgili sadece kayıtlı
telefon numaraları ile şirket ortaklık bilgileri çıkarılarak;
·
6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanuna
Muhalefet,
·
5237 Sayılı
TCK'nın 282. Maddesi
"Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama",
·
TCK
m.331 Uluslararası Casusluk
Suçlamalarından,
adı geçen kişilere yönelik
“…CMK m.135 maddesi kapsamında dinleme
yöntemleri ile deşifre edilerek somut delil elde edileceği değerlendirilse de." işlem tesis edilmesi savcılığın tensibine sunulmuştur. Bu suçlamalar ne o dönemde
ne de şimdi hiçbir zaman
dosyanın konusu olmamıştır.
❖
Gösterilen suçlamalardan 6415 sayılı Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanuna Muhalefet
suçlamasından ve TCK m.331 Uluslararası Casusluk Suçlamasından dosya kapsamında hiç kimse hakkında tefrik, KYOK ya da kamu davası açılması yoluna gidilmemiştir. Dosya kapsamında dahi olmayan
suçlamalardan CMK m.135 tespitinin istenmesinin hukuka aykırılığı izahtan varestedir.
Söz konusu dosyada "Alp Saul, Yalın Karadoğan, Ahmet Özbaş, Beri Koronyo, İshak İbrahimzadeh, Veyis Vurcan, Adnan Oktar, Burhan
Efeoğlu Mehmet Burak Öge, Mert Sucu, Hakverdi Yaradılmış, Hüsnü Ünalan, Serkan
Yumru ve Serdar
Dayanık" isimleri
geçmesine rağmen bu 14 kişiden 9'u için telefon numaraları tespit edilebildiğinden
bahisle yukarıdaki talepte bulunulmuştur.
04.10.2016 tarihli 5
sayfalık rapordan sonra savcılık makamınca; Aklama Suçları Büro Amirliği 16/169770 sayı ile 05/10/2016 tarihli 2016/103113
soruşturma numaralı dosya için talimat ile; "Adnan Oktar, Mehmet Burak Öge, Burhan Efeoğlu, Mert Sucu, Alp
Saul,Yalın Karadoğan, Ahmet Özbaş, Beri Koronyo, İshak İbrahimzadeh, Hakan
Veyis Vurcan" adı geçen 10 kişi
için CMK m.135/1-8 uyarınca ilgili kişiler için alt yapı çalışmalarının yapılmasına yönelik işlem tesis edilmesi istenmiştir.
Savcılık tarafından verilen
bu talimata yönelik
herhangi bir işlem tesis edilmemiş
savcılık makamınca -ek olarak-
05.10.2016 tarihli ilgili yazı konularak Mali Suçlarla Mücadele Şube
Müdürlüğüne 04.04.2017 tarihinde 2016/103113
Soruşturma numaralı dosyadan tekit yazısı yazılmış yazının yerine getirilmesi ya da getirilmezse,
getirilmemesi durumunun bilgisi sorulmuştur.
Bu yazıya istinaden
de Mali Şube Müdürlüğü tarafından herhangi bir işlem uzunca bir süre yine yapılmamıştır.
İlk Savcılık yazısının (5.10.2016) üzerinden yaklaşık 1
yıl, ikinci Savcılık yazısının (4.4.2017) üzerinden 4 ay geçtikten sonra,
02.08.2017 tarihinde "Aklama
Suçları Büro Amirliğine" 326730
sicil numaralı soruşturma aşamasının her aşamasında yoğunluklu olarak iş ve
işlem tesis eden polis memuru tarafından "Rapor" başlığı ile bir
yazı sunulmuş ve "Alp Saul, Ahmet
Özbaş, Beri Koronyo, İshak İbrahimzadeh, Hakan Veyis Vurcan, Mehmet Burak Öge,
Burhan Efeoğlu, Mert Sucu, Hakverdi Yaradılmış, Hüsnü Ünalan, Serkan
Yumru" için 6415 sayılı
Terörizmin Finansmanının
Önlenmesi Hakkındaki Kanuna Muhalefet, TCK m.331 Uluslarası Casusluk Suçlaması ve TCK m.282 kapsamında CMK m. 135
tedbirinin uygulanabileceği vurgulanmıştır. Ancak tekrar belirtmek gerekir
ki 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının
Önlenmesi Hakkındaki Kanuna Muhalefet, TCK m.331 Uluslarası Casusluk
Suçlamaları dosya kapsamında (2016/103113)
hiçbir zaman hiçbir şüphelilere suç
olarak isnat edilmemiş ve şüphelilerle ilgili olarak da soruşturma sonunda da herhangi bir karar verilmemiştir.
06.11.2017
tarihinde dosyaya bir ihbar maili daha eklenmiştir. İhbar maili
Organize Suçlarla Mücadele
Şube Müdürlüğüne yazılmış
olsa da bu mail her nasılsa
Mali Şubeye ulaşmıştır21. Bu ihbar mailine ilişkin inceleme yapıldığında ise bunun, dosyanın
husumetli "müştekisi, başlangıçta
ihbarcısı, soruşturma aşamasında ise şüphelisi" konumunda yer alan Özkan Mamati,
Uğur Şahin ve Ümit Kuruca'nın ortak
21 Bu konunun önemi
şudur ki; -olması
gerektiği gibi- Organize
Şube'ye gidecek olması halinde
yeni bir evrak ve yeni bir suç duyurusu olarak
değerlendirilecek olan evrak Mali
Şube Müdürlüğüne geldiği için Mali Şube
Müdürünün 14.11.2017 tarihli ve 2017/1285344 yazısı ile alakasız olmasına
rağmen yürütülmekte olan 2016/103113 sayılı soruşturma kapsamında
değerlendirilmesi talep edilmiştir. Böyle de olmuştur. Ancak başlamış olan soruşturmadaki-14.11.2017
tarihine kadar kişilerle ilgili olmayan durum ve konulardan- dosya uzaklaşarak tamamen "örgüt ve
yapılanma" gibi nitelendirmelerle Adnan
Oktar ve arkadaşları dosyası olması sağlanmıştır.
olarak gönderdikleri bir ihbar maili olduğu
anlaşılmaktadır.
Bu mailden hemen sonra 09.11.2017 tarihinde Özkan Mamati'nin
Aklama Şube'de ifadesine başvurulmuştur. Özkan Mamati'nin bu ifadesinde de soruşturma
evraklarında sıklıkla adı geçen 326730 sicil numaralı polis memuru ve 328937
sicil numaralı memur hazır bulunmuştur.
Soruşturma dosyası tamamen
"gizli olarak22" yürütülmesine
rağmen 13.11.2017 tarihinde Uğur Şahin
Aklama Şubeye ifade vermeye gelmiştir. Bu
kişinin ifadesi önce "Bilgi Alma Tutanağı" başlığı altında
alınmıştır. Daha sonra aynı ifadeye "şikayete dair" bir izah eklenerek "müşteki ifade tutanağı" olarak düzenlenmiştir.
Ancak adı geçen bu her iki ifadenin tarih
ve saatleri aynıdır. Resmi belge gerçeğe aykırı şekilde düzenlenmiştir. Bu aşamalarda savcılıktan herhangi bir talimat
alındığına dair de bir bilgi dosyamız
içindeki evraklarda bulunmamaktadır. Soruşturmada sıklıkla adı geçen
326730 sicil numaralı polis memuru ve 328937 sicil numaralı memur bu ifadelerde
de hazır bulunmuştur. Soruşturma gizli
olmasına rağmen Uğur Şahin'in ifadesinde 'Özkan
Mamati'nin vermiş olduğu ifadeye tamamen katılmakla birlikte' şeklinde
beyanının olması da dikkat çekicidir.
13.11.2017 tarihinde Ümit Kuruca'nın da ifadesi alınmıştır. İfadeyi alan polis memurları yine 326730
sicil numaralı polis memuru ve 328937 sicil numaralı memurudur.
22 Serdar Akan tarafından OHAL hükümleri gereğince
soruşturma 20.09.2016 tarihinde dosyayı inceleme ve belge örneği alınmasına
kısıtlama getirilmiştir.
Mali Şube Müdürünün 14.11.2017 tarih ve 2017/1285344 no.lu yazısı ile -alakasız
olmasına rağmen- '06.11.2017 tarihindeki
ihbarla başlayan süreç' denilerek, bu ifadelerin yürütülmekte olan
2016/103113 sayılı soruşturma kapsamında değerlendirilmesi talep edilmiştir. Böyle de olmuştur. Bu yazının ekine
Özkan Mamati, Uğur Şahin ve Ümit Kuruca'nın ifadeleri özetlenerek tutanak
haline getirilmiş (Bu işlemi de soruşturmada sıklıkla işlem yapan aynı polis memurlarından 326730
sicil numaralı polis memuru ve 328937 sicil numaralı kişi yapmıştır) ve
savcılık makamına gönderilmiştir.
Savcılık makamı dosya içeriklerinin tamamen farklı olduğunu
görmesine rağmen bu dosyaya ayrı bir soruşturma numarası vermeyip
2016/103113 soruşturma numaralı dosya
içerisinden işlemlere devam etmiştir.
20.11.2017 tarihinde
Özkan Mamati Aklama Şube'ye gelerek
yeniden bir ifade vermiştir.
❖
İfade veren bu kişiler ve bu kişilerin anlattıkları
konulara ilişkin hiçbir değerlendirme ve araştırma yapılmadan 24.11.2017
tarihinde bu kişilerin ifadelerinden bazı
yerler özetlenerek CMK m.135/1-8 kapsamında tedbir uygulanması talep edilmiştir. Bu kişilerin ifadelerinde isimlerini
geçirdikleri ve numaralarını verdikleri kişilere yönelik
bir araştırma yapılmaksızın CMK m.135/1- 8 tedbirinin
uygulanması savcılık makamından talep edilmiştir.
21/11/2017 tarihinde
326730 sicil numaralı ve 328937 sicil numaralı polis memurları tarafından 14
kişilik bir listenin telefon numaraları ve şirket ortaklık bilgilerinin
paylaşıldığı bir tutanak hazırlanmıştır. Bu tutanakta; "Adnan Oktar, Alp Saul, Yalın Karadoğan, Ahmet
Özbaş, Beri Koronyo,
İshak İbrahimzadeh, Hakan Veyis
Vurcan, Mehmet Burak Öge, Burhan
Efeoğlu, Mert Sucu, Hakverdi Yaradılmış, Hüsnü Ünalan, Serdar Dayanık, Serkan Yumru" için bilgi
paylaşılmıştır.
İhbarcı, müşteki ve şüpheli olarak dosyada bulunan
kişilerle ilgili olarak hiçbir araştırma yapılmamış, hatta "ihbar mailinin
IP numarası" dahi araştırılmamıştır.
22/11/2017 tarihinde Uğur Şahin, Ümit Kuruca, Özkan Mamati ortak
imzası ile yine aynı polislerin imzası ile (239765
ve 326730 sicil numaralı polisler) Kingston
DT101 G2 4 GB ibareleri bulunan Mavi Flash bellek dosyaya sunulmuştur.
❖
Başka suretle delil elde etme imkanının oluşmaması CMK
m.135/1 için mutlak şartlardandır. Bu belgeler dahi araştırılmaksızın ve delil elde etme yoluna gidilmeksizin
CMK m. 135/1 tedbirine başvurulmak istenmesi de hukuka
aykırılığın başka bir ispatıdır.
24.11.2017 tarihinde
42 kişi için;
·
6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanuna
Muhalefet
·
5237 Sayılı
TCK'nın 282. Maddesi
"Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama"
suçlamalarından tedbirin uygulanılması talep edilmiştir.
❖
6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki
Kanuna Muhalefet suçlamasından soruşturma sonucunda hiçbir şüpheli hakkında tefrik, KYOK ya da kamu davası açılması
yoluna gidilmemiştir.
İhbarcı olarak dosyaya
dahil olan kişilerin vermiş olduğu isimlerle hazırlanan 21.11.2017 tarihli
rapora bakılmaksızın, 18.11.2017 tarihinde hazırlandığı rapordan anlaşılan
rapor ek yapılarak (her iki raporda da
326730 sicil numaralı polisin imzası bulunmaktadır) ( 18.11.2017 tarihinde 42
kişilik bir liste ile rapor hazırlanmasına rağmen 21.11.2017 tarihinde de aynı kişilerin bulunduğu 14 kişilik bir raporun
daha hazırlanma ihtiyacı da anlaşılabilmiş değildir); "Tarkan Yavaş, Ulviye Didem Ürer, Mehmet
Noyan Orcan, Kartal İş, Mehmet Alp Ünlü, Fatih Kılıç, Ali Emre Bukağlı, İbrahim
Seral Köprülü, Nuri Özbudak, Bora Yıldız, Mehmet Ender Daban, Kartal Göktan, Tahsin
Akkaş, Mehmet Murat Atmaca, Yakup Balaman, Gökalp
Barlan, Salih Tınar, Erol Şimşek, Ayça Pars, Serkan
Ak, Emre Teker,
Orkun Şimşek, Mert Sucu, Oktar Babuna, Fatma Ceyda Babuna (Babuna), Erkan
Mamati, Sinan Marangozoğlu, Koray Coşkun, Murat Terkoğlu, Saim Erdem Ertüzün,
Merve Büyükbayrak, Alp Saul, Ahmet
Özbaş, Beri Koronyo, İshak İbrahimzadeh, Hakan Veyis
Vurcan, Mehmet Burak Öge, Burhan Efeoğlu,
Hakverdi Yaradılmış, Hüsnü
Ünalan, Serdar Dayanık,
Serkan Yumru" 42 kişi için CMK m.135/1 dinleme tedbirine
başvurulması Mali Şube Müdürü tarafından talep edilmiştir.
Ekinde 14 sayfadan oluşan
bir rapor konulmuştur. Raporu hazırlayan kişiler
326730 ve 239765 sicil numaralı soruşturmada sıklıkla isimleri geçen
polis memurlarıdır. Raporda ise, Mali Şube Müdürü
imzalı yazıdan farklı
suç türleri için, TCK m.220,
TCK
m.282 ve 6415 sayılı Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanuna Muhalefet suçlamalarından CMK m.135/1
tedbirinin uygulanması talep edilmiştir. Dikkat çeken husus ise her ne kadar bu
rapor 18.11.2017 tarihinde hazırlandığı
belirtilse de, 21.11.2017 tarihinde hazırlanan Mali Şube raporundan -aynı bilgilerin yer aldığı- kapsam olarak daha geniş bir rapordur. Kaldı
ki bu
raporun içerisinde Özkan Mamati'nin 20.11.2017 tarihindeki ifadesine
atıf yapılmış olmasına
rağmen raporun 18.11.2017 tarihli olması da kuşkuludur23.
Raporun içeriğinde soruşturmaya dair hiçbir işlem tesis
edilmemiş olduğu, CMK m.135/1 talebi için soyut ifade
tutanakları ile yetinildiği anlaşılmaktadır. Bu ifadeyi
veren kişilerin ifadelerinin doğruluğu dahi araştırılmamıştır.
❖
Talepte hangi soruşturma işlemlerinin yapıldığı ve hangi işlemler
sonucunda delil elde edilemediği belirtilmemiştir. "Son çare" olarak anılan ilkeye muhalefet edilmiştir. Soyut olarak "başka suretle delil elde edilemediği"
gibi basmakalıp cümle kullanılmıştır.
23 Bu şüpheli
durumun da giderilmesi için 326730 ve 239765 sicil numaralı polis memurlarının duruşmaya çağrılarak
dinlenmeleri gerekmesine rağmen mahkemece eksik kovuşturma yapılmaktadır. Tanık
dinletme taleplerine ilişkin taleplerimizin olduğu bu kişilere yönelik
taleplerimizin kabul edilmesi gerekmektedir.
❖
Raporda ve Mali Şube tarafından yazılan yazıda (savcılık tarafından doğrudan teknik büroya
gönderilmiştir) kuvvetli suç
şüphesini gösteren nedenler gösterilmemiştir. Kuvvetli suç
şüphesine ilişkin atıf veya anlatım dahi yapılmamıştır.
❖
Savcılık tarafından 05.10.2016 tarihindeki talimat bu rapora
dayandırılmış ise de, savcılık tarafından verilen -05.10.2016 tarihli-
talimatta 10 kişinin ismi bulunmakta iken, 18.11.2017 tarihli raporda 42
kişinin ismi bulunmaktadır. Savcılık tarafından
bir talimat alınmaksızın "talimatın sınırları aşılarak" Mali Şube tarafından işlem tesis edilmiştir.
❖
Emniyet tarafından hazırlanan raporda soyut müşteki
ifadelerine yer verilmiş başkaca somut hiçbir duruma yer verilmemiştir.
Cumhuriyet
Savcısı Serdar Akan tarafından 24.11.2017 tarihindeki talebin üzerine havale
ile teknik büroya gönderilmesi notu düşülmüştür.
28.11.2017
tarihinde adı geçen 42 kişiye yönelik Teknik Büroya, "2016/103113
soruşturma numaralı dosyada CMK m.135/1 tedbirinin uygulanması ve Silahlı Suç
Örgütü Kurma TCK m.220/3 hükümleri gereğince" 2 ay süreyle uygulanması
talep edilmiştir.
❖
Kuvvetli suç şüphesini gösteren nedenler talep içerisinde gösterilmemiştir.
❖
Hangi delil elde etme yollarının denendiği ve sonuçsuz kaldığı anlatılmamıştır.
❖
Her iki durum yönünden basmakalıp ifadeler ve kanundaki cümleler
tekrar edilmiştir. Ancak Yargıtay'ın yerleşik içtihadına24 göre kuvvetli suç
şüphesini belirten nedenler ve gerekçeler
hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde açıklanmalıdır. Aynı şekilde ne
suretle delil elde edilmeye çalışıldığı ancak elde edilemediği de
açıklanmalıdır.
28.11.2017 tarihinde Teknik
Büro, Sulh Ceza Hakimliğinden herhangi
bir
gerekçe göstermeden talepte bulunmuştur.
28.11.2017 tarihinde adı geçen 42 kişiyle ilgili
olarak 7. Sulh Ceza Hakimliğince 2017/4483 Değişik
iş numarası ile CMK m. 135 uyarınca
iletişimin dinlenmesi, kayda alınması, sinyal bilgilerinin
değerlendirilmesi, görüşmelerin çözülerek metin haline getirilmesine Silahlı
Suç Örgütü Kurma TCK m.220/3 gereğince 2 ay süreyle karar verilmiştir.
24 "Iletişimin dinlenilmesi ve kayda alınmasına yönelik kararın verilebilmesinin kararı veren
merci ve katalog
suç şeklindeki objektif
koşullarının yanında olaya göre değişen sübjektif nitelikteki "suç işlendiğine ilişkin kuvvetli
şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde
etme imkanının" bulunmaması koşullarının kanun koyucunun amaçladığı
dengeyi sağlayabilmesi için hakim tarafından dikkatle incelenmesi zorunludur.
Hakim talebin kabulüne karar verirken bu şartları sağlayan somut olay, bilgi ve belgeleri soruşturma makamından talep etmelidir. Aksi
uygulamada kararın CMK'nın 135/1.
maddesinin sübjektif koşullarına uygunluğu denetlenemez hale gelecek ve ön koşullar ölü düzenleme
halini alacaktır." Yargıtay 16.
Ceza Dairesi 2016/2524 E. , 2017/5338
K.
❖
Savcılık makamınca bu kişilere yönelik olarak kişi kişi
bir değerlendirme yapılmamış, toptancı bir anlayışla talepte bulunulmuştur. Bireyselleştirilmeden
talep edilen istem aynı şekilde Sulh Ceza Hakimliğince de karar olarak
yazılmıştır. Bu durum da hukuka aykırıdır.
❖
Kuvvetli suç şüphesinin ve başka suretle delil elde etme
olanağının bulunmaması halinin dosyamız kapsamında bireyselleştirilerek
gösterilmesi gerekmektedir. Ancak yazılan rapor, savcılık talep yazısı ve Sulh
Ceza Hakimliği kararında bireysel olarak bu durumlar da gösterilmemiştir.
❖
Sulh Ceza Hakimliğinin kararında 'tanıkların birbirine uyumlu beyanı' ifadesi kuvvetli suç şüphesine
delil olarak gösterilmiştir. Ancak dosya kapsamında 28.11.2017 tarihine kadar tanık olarak dinlenen kimse bulunmamaktadır. Bunun yanı sıra somut delil olarak hiçbir şeyden
bahsedilmemiş soruşturma makamlarının ne şekilde delillere ulaşamadığı da açıklanmamıştır. Bu durum basmakalıplarla karar verildiğinin açık delilidir.
Tüm bu hukuka
aykırı uygulamalara ek olarak;
CMK m.135/2
gereğince “Talepte bulunulurken hakkında bu madde uyarınca
tedbir kararı verilecek hattın veya iletişim aracının sahibini ve biliniyorsa
kullanıcısını gösterir belge veya rapor eklenir'
hükmü ile emredici düzenleme ile bu husus
düzenlenmiştir. Bu emredici düzenlemeye aykırı olan tutum da hukuka aykırı bir
durum oluşturacak bu nedenle de hükme esas alınamayacaktır. Hat
sahiplik ve kullanımına dair bilgi ve
belgenin Sulh Ceza Hakimliğine sunulduğu dosya içerisinden anlaşılamamaktadır.
Bunun somut delili
ise;
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından 05.12.2017 tarihinde sonu 788714 sayılı İstanbul CBS'ye yazılan
evrakta; "tesis edilen hükümde yer alan ".32 42" nolu hedefin E.T. adına ".90 28" nolu hedefin
P.G.D. adına ".14
95" nolu hedefin
T.Y.D. kayıtlı olduğu belirtilmiş
ise de işlem tarihimiz itibariyle ilgili hedeflerin başka abone adına kayıtlı
olduğu tespit edilmiş…” denilerek Sulh Ceza Hakimliğinin kararına itiraz
edilmiştir.
Bunun üzerine
savcılık makamı tarafından 18.12.2017 tarihinde Emre Teker, Hakan Veyis Vurcan, Burhan Efeoğlu için
düzeltme talep edilmiş, 7. Sulh Ceza Hakimliği tarafından 19.12.2017 tarihinde
2017/4853 Değişik sayılı karar numarası ile bu kişilerle ilgili olarak düzeltme
kararı verilmiştir. Bu itiraz sonucu verilen kararda kuvvetli
suç şüphesi ve başka suretle delil elde olanağından hiç bahsedilmemesi de kararı hukuka aykırı hale getirmiştir.
CMK m.135/2 hükmüne
muhalefet edildiğinin bir diğer açık göstergesi Mali Şube Müdürlüğü tarafından 2017/18 sayı ve "son verme
talimatı" yazılı yazısı ile 15.12.2017 tarihinde yazılan yazıda daha önce
karar istenen ve karar verilen 42 kişiden 23 kişinin
bazı telefon numaralarının başka kişilere ait olduğu ve başka kişilerin kullanımında olduğunun tespit
edildiği, bazı telefon numaralarının halen kim tarafından kullanıldığının tespit edilememesi
gerekçesiyle son verme talimatı istendiği görülmektedir. Buna
ilişkin olarak ise dinleme işlemlerini gerçekleştiren birimin 2 sayfalık
15.12.2017 tarihli raporu gerekçe gösterilmiştir.
Bu talep üzerine
19.12.2017 tarihinde İstanbul CBS Teknik
İşlemler Bürosu 2017/198 Büro sayılı
2016/103113 Soruşturma numaralı
ve "Çıkış ve İmha İşlemleri" konulu yazısı ile 23
kişinin bazı numaraları için CMK m.135 tedbirine son verilmesi talimatı vermiştir.
Tüm bu durum
göstermektedir ki CMK m.135/2'ye uygun bir talep ve bunun sonucunda da uygun bir işlem tesis edilmemesi
nedeniyle İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliğinin
2017/4853 Değişik İş sayılı kararı tamamen hukuka aykırıdır.
❖
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/98 E. , 2016/83 K.
❖
"…Emniyet müdürlüğü talep yazısında, hakkında iletişimin denetlenmesi kararı verilmesi istenilen
cep telefonu numarasının, aynı adliyede birinci
sınıf hakim olarak görev yapan sanık ...'in
kullanımında olup, açık kimlik bilgileri ve adresi bilinmeyen yabancı uyruklu
...adına kayıtlı bulunduğu
açıkça bildirilmesine rağmen,
Cumhuriyet
savcılığınca sulh ceza mahkemesinden talepte bulunulurken telefon
numarası ve kayıtlı olduğu kişilere ilişkin kimlik bilgileri doğru yazılmasına rağmen kullanıcı
olarak diğer sanık ...'in gösterildiği, sulh
ceza mahkemesince de tedbir uygulanacak
kişi olarak kararda ...'in isminin yazıldığı anlaşılmaktadır. Sulh ceza
mahkemesi tarafından verilen ... tarih ve 989 değişik iş sayılı iletişimin
tespitine ilişkin bu karar, CMK'nun
135/3. maddesine aykırı
olup, hukuka aykırı
bu kararla elde edilen delillerin mahkumiyet hükmüne esas
alınması mümkün değildir. Bu itibarla hukuka aykırı yolla elde edilen bu deliller
değerlendirme dışı
bırakıldıktan sonra sanık ile ilgili bir karar verilmesi gerekmektedir."
Görüldüğü üzere
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca isimlerin dahi doğru yazılmaması ve bu nedenle
de başka bir kişinin dinlenilmesine yönelik oluşturulabilecek şüphe ya
da durum "delili tamamen hukuka aykırı hale" getirmektedir.
Belirtmek gerekir ki kanun koyucu CMK m.135 hükmünü
emredici düzenlemelerle düzenlemesine rağmen daha fazla tedbir alma
yoluna giderek;
CMK m.135/9 hükmü ile; “Bu maddede belirlenen esas ve usuller dışında hiç
kimse, bir başkasının telekomünikasyon
yoluyla iletişimini dinleyemez ve kayda alamaz.” diyerek emredici
düzenlemeleri dahi koruma altına alma ihtiyacı hissetmiştir. Ancak dosyamız kapsamında bu kurala riayet
edilmediği açıktır.
Malum olduğu üzere CMK m. 135 tedbirinin uygulanmasının
en temel şartlarından biri; başka suretle delil elde etme imkanının
bulunmamasıdır. Ancak dosyamızda;
01.12.2017 tarihinde Özkan Mamati, Uğur Şahin ve 326730
sicil numaralı polis memurunun imzası ile tutulan tutanakta dosya içerisine adı geçen "ihbarcılar" marifetiyle bir takım sözde belge ve bilgiler sunulmaya devam edilmiştir.
05.12.2017 tarihinde Uğur Şahin, Ümit Kuruca ve soruşturmada sıklıkla adı geçen
326730 sicil numaralı polis memurunun imzası ile tutulan tutanakla dosya içerisine dayanaksız
belge ve bilgiler sunulmaya devam edilmiştir.
05.12.2017 tarihinde Özkan Mamati ve 326730 ile 239765 sicil numaralı polis memurları tarafından tutulan tutanakla dosyaya Özkan Mamati
tarafından yapılmış fişlemeler sunulmuştur. Özkan Mamati
fişlemeleri ile Global yayıncılık hakkında bilgiler sunulmuştur.
03.01.2018 tarihinde Özkan Mamati ve 326730 ile 239765 sicil numaralı polis memurları
tarafından tutulan tutanakla dosyaya
fişlemeler sunulmaya devam edilmiştir. Bu fişlemede somut olarak isimlerden
bahsedilmiştir. Hanife Akalın ve cep numarası, Beyza Banu Yavuz
ve cep numarası, Alp Ünlü,
Ahmet Muhassıloğlu, Cansu
Terzi ve cep numarası, sözde örgüt üyesi olarak adlandırılan kişilerin
numaraları sunulmuştur.
Bu tarihe kadar Özkan Mamati tarafından dosyaya neredeyse
tüm kişilerle ilgili olarak isim/soy isim bilgileri, adresleri, TCK m.133-134'e
aykırı olarak fotoğraflar ve birtakım bilgiler sunulmuştur. Daha sonra müşteki haline
getirilen bir kısım
kişilere
ait fotoğraf ve bilgiler de sunulan veriler
arasında yer almaktadır.
❖
Tüm bunların
anlatılmasının nedeni başka suretle delil elde etme imkanı bulunmasına rağmen başka suretle delil
arayışının peşine düşülmeksizin CMK m.135 kapsamında iş ve işlemlere
devam edilmiştir. Bu
nedenle de CMK m.135/1'e
muhalefet edilerek tedbir kararı uygulanmış olduğunun gösterilmesidir.
❖
O kadar ki başka suretle
delil elde etme arayışına girişilmediği gibi emniyet tarafından "ihbarcı" olarak adlandırılan,
ancak dosyamızda daha sonra şüpheli olan,
kovuşturma aşaması ile beraber müştekiye dönüşen kişilerin getirdiği belgeler araştırılmaksızın ve delil elde etmek
için kullanılmaksızın aksine bir uygulama
ile CMK m.135 tedbirinin uygulanması için gerekçe yapılmıştır.
Hukuk dışı uygulamalar bunlarla da bitmemektedir.
03.01.2018 tarihinde Özkan Mamati tarafından getirilen ve dosyaya
sunulan sözde belgelerde Cansu diye bir hanıma Berkay Kayabay'ın
cinsel saldırıda bulunduğu iddia edilmiştir. Bunun üzerine 08.01.2018 tarihinde
başka suretle delil aranmadan, sözde müşteki olan hanım ifadeye dahi
çağrılmadan (ki telefon numarası dahi Özkan Mamati tarafından sunulmuş olmasına rağmen),
iddiaya dair hiçbir araştırma
yapılmadan, Berkay Kayabay için CMK m. 135/1 tedbirinin uygulanması emniyet
tarafından savcılık talimatı olmaksızın kollukça savcılık makamından talep edilmiştir. Bu tutanak da 326730 sicil numaralı polis memuru
tarafından imzalanmış daha sonra savcılık
makamına kaşeletilip imzalatılmıştır.
09.01.2018
tarihinde 326730 sicil numaralı polis memuru ve 328937 sicil numaralı polis
memurlarının raporu ile CMK m.135/1 tedbirinin uygulanması, TCK m.220, TCK m.282 ve 6415 sayılı
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanuna Muhalefet suçlamalarından istenmiştir.
Ancak bu raporda da 05.10.2016 tarihli 92605 sicil sayılı savcı tarafından verilen talimata binaen
işlem tesis edileceği belirtilmiştir.
❖
Berkay Kayabay ismi 05.10.2016 tarihinde verilen talimatta bulunmamaktadır.
❖
6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanuna
Muhalefet suçlaması ise dosyamız kapsamında suçlama olarak bulunmamaktadır. TCK m. 282 hükmü ise
Berkay Kayabay için iddianamede sevk edildiği suçlama değildir.
****Dosya kapsamında "silahlı olarak" anılan herhangi
bir bilgi ya da belgeden de 11.01.2018 tarihi itibariyle söz edilmesi mümkün
değildir. TCK m. 220 doğrudan
CMK m.135/8'de sayılan katalog suçlar içerisinde düzenlenmemiş olması
dolayısıyla "soruşturma engeli" olarak görülen bu hususun aşılması
için "silahlı" ibaresi eklenmiştir.
11.01.2018 tarihinde Mali Şube Müdürü Furkan Sezer imzası ile Berkay
Kayabay için CMK m.135 tedbirinin TCK m.220, TCK m.282 ve 6415 sayılı
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanuna Muhalefet
suçlamalarından uygulanması istenmiştir. Savcı Serdar Akan tarafından 12.01.2018'de bu talep
havale edilmiştir. Havale tarihinde, CBS teknik büroya yazılan yazıda, kuvvetli suç şüphesinden ve başka suretle
delil elde etme imkanından hiç bahsedilmeden 2 ay
süreyle CMK m.135 uyarınca iletişimin dinlenmesi, kayda alınması, sinyal
bilgilerinin değerlendirilmesi için TCK m.220/3'den karar alınması talep
edilmiştir. Yazılan bu yazının ekinde bir evrak da gönderilmiş değildir.
Aynı tarihte CBS teknik işlemler bürosu Sulh Ceza
Hakimliğinden talepte bulunmuş ancak ekinde bir evrak göndermemiştir.
Basmakalıp ifadeler kullanılmıştır.
***Önemle
belirtmek gerekir ki Savcı Serdar Akan ve 235756 ile 326730 sicil numaralı
polis memurunun ortak tuttukları tutanakta Berkay
Kayabay için;
·
İddiaların doğruluğunun araştırılması,
·
Berkay isimli şahsın
örgüte üye olup olmadığının araştırılması,
·
Birden çok kişi ile Cansu'nun
birlikte olup olmadığı,
·
Dosyanın gizliliğine gölge düşürülmemesi
gerekçeleri ile CMK m.135 tedbirinin uygulanması yönüyle
talimat verildiği anlaşılmaktadır. Ancak CMK
m. 135/1 hükmü incelendiğinde "kuvvetli suç şüphesi" ve başka
suretle delil elde etme imkanının
olmaması durumunun gerekçe olabileceği belirtilmiştir.
***Tutulan tutanaktan da anlaşılacağı üzere "örgüt üyesi" olup
olmadığı dahi bilinmeyen birine yönelik "silahlı suç örgütü kurma"
suçuna ilişkin hakkında kuvvetli suç şüphesi varlığından bahsedilerek CMK m.
135 tedbirinin uygulanamayacağı açıktır.
Dosyanın gizliliğine gölge düşürmemek vb. gerekçelerin
ise CMK m. 135/1 için gerekçe olamayacağı ise izahtan varestedir.
Ancak tüm bunlara rağmen
CMK m. 135/2 de hat sahiplik bilgileri ve kimin tarafından kullanıldığına dair
bir rapor ya da belge dahi mahkemeye sunulmadan, kuvvetli suç şüphesi ve mahkemeye başka suretle delil elde etme
imkanının olmaması hususunun açıklanması yapılmadan talepte bulunulmuştur.
Mahkeme de "hangi işlemlerin yapılmasına rağmen" "delil elde edilemediğini" araştırmadan ve CMK m. 135/2'deki belgeler dahi kendisine sunulmadan, talep yazısı
ekinde herhangi bir dosyanın
gönderildiği dahi belirlenmeden İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliği'nin 2018/214
Değişik İş sayılı kararı ile 2016/103113 soruşturma numaralı dosyadan
12/01/2018 tarihinde Berkay Kayabay için CMK m. 135 tedbirlerinden iletişimin
dinlenmesi, kayda alınması, çözülerek metin haline getirilmesi kararı
verilmiştir.
❖
TCK m. 103 her ne kadar katalog suçlar arasında bulunsa
da bu yönde alınmış bir karar bulunmamaktadır. İletişimin dinlenmesi esnasında bir delilin elde edilmesi halinde ise o delilin
değerlendirilebilmesinin koşulları CMK m. 138/2'de düzenlenmiş ve
"derhal" cumhuriyet savcısına haber verilmesini gerekli kılmıştır. Haber verilmesinden sonra cumhuriyet savcısı tarafından yeniden tesadüfen elde edilen suça dair CMK m.135/1
uyarınca tedbir kararı alınması gerekecek ve bu kararın uygulanması ile delil
elde edilebilecektir. Berkay Kayabay için
böyle bir durum söz konusu
olmaması nedeniyle CMK m.135 için verilen İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 2018/214 Değişik İş kararı ve
sonrasında elde edildiği iddia edilen tüm
her şeyin CMK m.206/2-a gereğince reddedilmesi gerekmektedir.
❖
Dosyadaki kabule göre dahi işlem tesis edilecek olsa
Berkay Kayabay hakkında "cinsel bir takım gerçek dışı isnatlara
ilişkin" iddialar ortaya atılmıştır. Katalog suçlar içerisinde bulunan cinsel suçlamalara ilişkin olarak CMK m.
135/1 tedbiri uygulanması
yerine anlaşılmaz şekilde TCK m. 220/3'den işlem tesis edilmesi de hukuka aykırıdır. Bu nedenle de
bu delilin reddedilmesi gerekir.
İstanbul Emniyet
Müdürlüğünden İstanbul CBS'ye yazılan 12/01/2018 tarihinde yazılan yazı ile İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliğinin 2017/4853
Değişik İş sayılı kararı ile hakkında karar verilen 'Alp Saul, Ahmet Özbaş, Beri Koronyo, Hakan
Veyis Vurcan, Hakverdi Yaradılmış, Hüsnü Ünlalan, İshak İbrahimzadeh' için 2 aylık dinleme
dahi tamamlanmadan ismi geçen şüpheliler hakkında iddia edilen suçlama hakkında bir faaliyetin tespit
edilemediği gerekçe gösterilerek "son verme"
talimatı talep edilmiştir.
Ekinde 2 sayfadan ibaret
rapor sunulmuş bu raporda hiçbir
"çözüme" yer verilmeden 'isnat
edilen suç kapsamında herhangi bir faaliyetlerinin olmadığı
değerlendirildiğinden' son verme istenmiştir.
Cumhuriyet savcısı tarafından 15.01.2018 tarihinde Teknik
Büroya şeklinde havale düşülmüş
ve aynı tarihte
teknik büro savcısı
tarafından adı geçen kişiler
için son verme talimatı
verilmiştir.
❖
Dikkat çekilmesi gereken husus şudur ki; soruşturmayı CMK
m.160 ve devamındaki hükümlere göre emrindeki kolluk görevlileri ile cumhuriyet
savcısı yürütür.
❖
Ancak cumhuriyet savcısı bu işlemi tesis ederken
kendisine hiçbir CMK m. 135/1 çözümlemesi getirilmemiştir.
❖
Ham halleri de kendisine sunulup
dinlemesine olanak sağlanmamıştır.
❖
Tüm bunlara rağmen
Mali Şube tarafından gelen yazıyı birebir
onaylamıştır. Soruşturma konusu suçla ilgili değerlendirme yapma yetkisi
Mali Şube'ye bırakılmış gibi hareket sergilenmiştir. Bu husus da hukuka aykırı
bir başka tutumdur. Kuvvetli suç şüphesinin başlangıçta da olmadığı bir kez
daha ortaya çıkmıştır.
❖
Bu kişilerle ilgili olarak "kuvvetli suç
şüphesi"nin ya da CMK m. 135/1 uygulanmasının ya da uygulanmamasının karar verilmesi "takdir hakkının" kolluğa
kullandırılması da hukuka aykırıdır.
26.01.2018 tarihinde
Mali Şube tarafından İstanbul CBS'ye yazılan
yazıda; 28.11.2017 tarihinde 42 kişi için verilen İst. 7. Sulh Ceza Hakimliğinin kararının süresi
dolacağı belirtilerek "uzatım talep edilerek" 7 sayfalık rapor sunulmuştur.
25.01.2018 tarihli
raporda "suç görüşmesine rastlanılmadığı" belirtilmiştir.
❖
2 aylık süre içerisinde
"suç görüşmesine rastlanılmadığı" belirtilmiş olmasına rağmen yukarıda belirttiğimiz
kişiler yönüyle son verme talimatı verilirken diğer kişiler yönüyle CMK m.135
tedbirinin uygulanmasına devam edilmesinin istenmesi hukuka aykırıdır.
❖
Bu durum, Anayasamızın m.10 hükmüne de aykırılık oluşturmaktadır.
Raporda "Tarkan Yavaş, Ulviye Didem Ürer, Mehmet
Noyan Orcan, Kartal İş, Fatih Kılıç, Ali Emre Bukağlı, İbrahim Seral Köprülü,
Nuri Özbudak, Bora Yıldız, Mehmet Ender Daban, Kartal Göktan, Tahsin Akkaş,
Yakup Balaman, Gökalp Barlan, Salih Tınar, Erol Şimşek, Ayça Pars, Serkan Ak,
Emre Teker, Orkun Şimşek, Oktar Babuna, Fatma Ceyda Ertüzün, Sinan
Marangozoğlu, Koray Coşkun, Murat Terkoğlu, Saim Erdem Ertüzün, Merve
Büyükbayrak, Mehmet Burak Öge, Burhan Efeoğlu, Serdar Dayanık, Serkan
Yumru" için uzatım kararı talep edilmiştir.
Mehmet Alp Ünlü, Mehmet Murat Atmaca, Mert Sucu ve Bora
Yıldız için İnt adına bir hat
daha dahil edilerek İstanbul CBS tarafından 26.01.2018 tarihinde teknik büroya
yazı yazılmıştır. Basmakalıp ifadelerle
ve bireyselleştirme yapılmadan talepte bulunulmuş, "gerekçesi belirtilmeden" kuvvetli
suç şüphesinden ve yine
"gerekçesi belirtilmeden" başka suretle delil elde
edilemediğinden başvurulduğu ifade edilmiştir. Bu talepte de kişi kişi değerlendirme yapılarak kuvvetli
suç şüphesi ve başka suretle delil elde edilmemesi durumu anlatılmamıştır.
Aynı tarihte Sulh Ceza Hakimliğinden karar çıkmıştır.
Bu kararlar kopyala-yapıştır şeklinde verilmiş
kararlardır. Çünkü 9. Sırada Bora Yıldız'ın ismi yazılı iken farklı bir numara
için 34. Sıraya bir daha Bora Yıldız yazılmıştır. Bu iki numara için tek başlık savcılık aşamasında da sulh ceza aşamasında
da yapılmamıştır. Aynen savcılığın en başta talep ettiği şekliyle Sulh Ceza Hakimliğinden
adı geçen kişilere yönelik olarak İstanbul 12. Sulh Ceza hakimliğinin 2018/370
Değişik İş sayılı kararı ile 28.01.2018 tarihinden itibaren bir ay süreyle
uzatılmasına karar verilmiştir. Kararı veren mahkeme basmakalıp ifadeler
dışında hiçbir gerekçe yazmamıştır.
❖
Sulh Ceza Hakimliğine dosya gönderilirken ekinde herhangi
bir evrak ya da delil (kuvvetli suç
şüphesini gösteren ya da başka suretle delil elde edilemediğini gösteren) gönderildiği
gösterilmemiştir.
❖
Kararı veren mahkemece soruşturma makamından hangi
şekillerde delil araştırması yapıldığı ancak sonuç elde edilemediğine ilişkin
bir araştırma da yapılmamıştır.
❖
Yargıtay 18. Ceza
Dairesinin 2015/16 E. , 2015/737 K. "Adıyaman
Sulh Ceza Mahkemesinin 13.04.2007 tarih ve 2007/464
müt. sayılı kararı ile sanıklar
M.. B.. ve E.. G.. haklarında CMK.nun 135.
maddesi uyarınca üç ay için verilen iletişimin
denetlenmesine ilişkin kararın, anılan sürenin
bitiminden sonra denetlemeye ilişkin
kayıtlar çözülüp hakim huzuruna getirilmeden, 16.07.2007 tarihinde 2007/847
D. İş. sayılı kararla evrak üzerinde sürenin uzatılmasına karar verilmesi
isabetsiz ve bu suretle elde edilen belirti delillerin de hukuken geçerli
olamayacağı…” kararda
belirtiği üzere 26.01.2018 tarihinde verilen uzatım kararından önce dinleme kayıtları çözümlenmeden ve tedbirin devamını isteyen raporda 'suç
görüşmesine rastlanılmadığı' belirtilmesine rağmen uzatım kararı verilmesi hukuka aykırıdır.
25.02.2018 tarihinde Özkan Mamati tarafından bir kısım yasa dışı fişleme
notları daha dosyaya sunulmuştur. Bu tutanakta da Özkan Mamati'nin yanı sıra dosyamız kapsamında sıklıkla
görev yapan aynı polis memurlarından 239765 sicil numaralı ve 326730 sicil
numaralı memurlarının imzası bulunmaktadır.
Örneğin; dosyamız müştekilerinden olup önce Aklama Şube'de daha sonra da aşamalarda
ifade veren Yusuf Selahattin Ergün'ün
bilgileri bu aşamada paylaşılmış olmasına rağmen "başka suretle delil elde
edilemediğinden" bahisle CMK m. 135/1 tedbirinin uygulanması hukuka
aykırıdır.
Dosyamız kapsamına sunulan gerek müşteki şahısların
evrakları gerek de beyanları araştırmaya muhtaç
iken araştırılmadan dosyaya
konulması ve bunların 'delil elde etme yolu olarak' değerlendirilmesi gerekirken CMK m.
135/1 hükmünün işlevini yitirmesine sebebiyet verecek uygulama ve basmakalıp cümlelerle kişilerin
Anayasa m. 22'de düzenlenen haklarının ihlal edilmesi suretiyle kişilerin
dinlenmesi hukuka aykırıdır.
26.02.2018 tarihinde Mali
Şube Müdürü Furkan Sezer tarafından başlangıçtan itibaren sürekli değişen
kişilerin bulunduğu kişi listesi için 26.02.2018 tarihinde düzenlenen 9
sayfalık rapor ek yapılarak adı geçen kişilere yönelik uzatım kararı
istenmiştir. Bu kişiler talepte
belirtilen 28.02.2018 tarihinde tedbirin sona ereceği kişilerdir.
28.02.2018 tarihine kadar "Tarkan
Yavaş, Ulviye Didem Ürer, Mehmet Noyan Orcan ,Kartal İş, Fatih Kılıç, Ali Emre
Bukağlı, İbrahim Seral Köprülü, Nuri Özbudak, Bora Yıldız, Mehmet Ender Daban,
Kartal Göktan, Tahsin Akkaş, Yakup Balaman, Gökalp Barlan,
Salih Tınar, Erol Şimşek, Ayça Pars, Serkan
Ak, Emre Teker, Orkun Şimşek, Oktar Babuna, Fatma
Ceyda Ertüzün, Sinan Marangozoğlu, Koray Coşkun, Murat Terkoğlu, Saim Erdem
Ertüzün, Merve Büyükbayrak, Mehmet Burak Öge, Burhan Efeoğlu, Serdar Dayanık,
Serkan Yumru, Mehmet Alp Ünlü, Mehmet Murat Atmaca, Mert Sucu" adlı
kişiler 28.11.2017 tarihinden itibaren haklarında CMK m.135/1 hükümleri uygulanan
kişilerdir. 2 ay başlangıçta ve devamında da 1 ay bir kez süre ile uzatıldığı için 28.02.2018 tarihine kadar toplamda 3 ay
süre ile haklarında tedbir uygulanmış kişilerdir.
26.02.2018 tarihinde
düzenlenen 9 sayfalık raporda adı geçen kişilerden sadece Berkay Kayabay'ın uzatım kararı için adının geçirilmiş olmasına
rağmen, savcılık tarafından talep edilen yazıda ve Sulh Ceza Hakimliği
tarafından verilen kararda Berkay Kayabay için bir karar talep edilmemiş ve
karar da verilmemiştir.
❖
26.02.2018
tarihinde düzenlenen raporda "adı geçen 35 kişinin" bu sürece kadar
yapılan tespitlerde "suç görüşmesine rastlanmadığı" değerlendirilmiş
olmasına rağmen CMK m. 135/1 uyarınca tedbirin devamı yönüyle talimat
aldırılması istenmiştir.
27.02.2018
tarihinde önce İstanbul CBS Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu sonra da İstanbul CBS Teknik İşlemler
Bürosu tarafından CMK m. 135/1
uyarınca kararın ikinci kez bir ay süre ile 28.02.2018
tarihinden itibaren uzatılması talep edilmiştir.
❖
Kuvvetli suç
şüphesi ve başka suretle delil elde edilememesi gerekçe olarak gösterilmiş
olmasına rağmen bunlara dair hiçbir delil sunulmamıştır. Bunun aksine
Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü yazısının ekindeki 26.02.2018 tarihli
raporda "suç görüşmesine
rastlanmadığı" dahi rapor edilmiştir. Kabule göre dahi hiçbir suç
şüphesini gösteren bilgi olmamasına rağmen "dinlemeye" devam
edilmesinin istenmesi de anlaşılamaz bir durumdur.
27.02.2018 tarihinde
İstanbul 8. Sulh Ceza hakimliği tarafından 2018/852 Değişik sayılı kararı ile savcılık
makamının talebi aynen kabul edilerek kanunda sayılan tanımlamalar aynen
yazılarak "Tarkan Yavaş, Ulviye
Didem Ürer, Mehmet Noyan Orcan, Kartal İş, Fatih Kılıç, Ali Emre Bukağlı,
İbrahim Seral Köprülü, Nuri Özbudak, Bora Yıldız, Mehmet Ender Daban, Kartal
Göktan, Tahsin Akkaş, Yakup Balaman, Gökalp Barlan, Salih Tınar, Erol Şimşek,
Ayça Pars, Serkan Ak, Emre Teker, Orkun Şimşek, Oktar Babuna, Fatma Ceyda
Ertüzün, Sinan Marangozoğlu, Koray Coşkun, Murat Terkoğlu, Saim Erdem Ertüzün,
Merve Büyükbayrak, Mehmet Burak Öge, Burhan Efeoğlu, Serdar Dayanık, Serkan
Yumru, Mehmet Alp Ünlü, Mehmet Murat
Atmaca, Mert
Sucu" (34 kişi) için 28.02.2018
tarihinden itibaren ikinci kez bir ay süre
ile uzatılmasına karar verilmiştir.
❖
Yargıtay, yargılamanın
bir bütün olarak adil olarak
yapılması25 halinde dahi "iletişimin dinlenmesi, kayda
alınması." tedbirinin CMK m. 135'te gösterilen usulüne riayet edilmeden
elde edilmesi halinde delil olarak kullanılamayacağını açıklamıştır.
CMK m. 135/4; "Tedbir kararı en çok iki ay için
verilebilir; bu süre, bir ay daha uzatılabilir. (Ek cümle: 25/5/2005 – 5353/17
md.) Ancak, örgütün faaliyeti çerçevesinde
işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, hakim yukarıdaki sürelere
ek olarak her defasında bir aydan fazla
olmamak ve toplam
üç ayı geçmemek üzere uzatılmasına karar verebilir.”
❖
"Tarkan Yavaş, Ulviye
Didem Ürer, Mehmet
Noyan Orcan, Kartal
İş, Fatih Kılıç, Ali Emre Bukağlı, İbrahim Seral
Köprülü, Nuri Özbudak, Bora Yıldız, Mehmet Ender
25 Ceza Genel Kurulu 03.07.2007 tarih ve
2007/167, 22.01.2008 tarih ve 2008/3 karar sayılı kararlarında; hukuka aykırı olarak elde edilmiş bulunan iletişim tespit
tutanaklarının hükme esas alınamayacağını belirtmek suretiyle iletişimin dinlenilmesi
hususunda önemsiz/şekli hukuka aykırılık anlayışının geçerli bulunmadığını kabul etmiştir. Gerçektende
haberleşme hürriyeti anayasal bir haktır
ve ihlali önemsiz
kabul edilemez. CMK'nın
135. maddesinde iletişimin
dinlenilmesinin katalog suçlar için mümkün kılınması, katalog harici
suçlar için tespit
edilmiş delilleri CMK'nın
138. maddesinin dahi dışında tutması hukuka aykırı bir kararla
elde edilmiş iletişim tespit tutanaklarının
hükme esas alınmayacağının kanun tarafından da açıkça öngörüldüğünü göstermektedir. Buna
göre
yargılamanın bir bütün olarak
adil yapılmış sayılması
dahi hukuka aykırı dinleme tutanaklarının delil olarak kullanılabileceği anlamına gelemez. Ancak, kanuna aykırı olarak elde edilmiş iletişimin dinlenilmesi
kayıtlarının sanığın anayasal haklarının ihlali sonucu elde edilmiş olması
nedeniyle hükme esas alınamayacağı hususundaki yegane istisna bu kayıtların sanığın
lehine delil olarak kullanılabilecek olmasıdır. Yargıtay
16. Ceza Dairesi 2016/2524 E.,
2017/5338 K.
Daban, Kartal Göktan,
Tahsin Akkaş, Yakup
Balaman, Gökalp Barlan,
Salih Tınar, Erol Şimşek, Ayça Pars, Serkan Ak, Emre
Teker, Orkun Şimşek, Oktar Babuna, Fatma Ceyda Ertüzün, Sinan Marangozoğlu,
Koray Coşkun, Murat Terkoğlu, Saim Erdem Ertüzün, Merve Büyükbayrak, Mehmet
Burak Öge, Burhan Efeoğlu, Serdar Dayanık, Serkan Yumru, Mehmet Alp Ünlü,
Mehmet Murat Atmaca, Mert Sucu" için CMK m.135/4 gereğince devam
edilebilmesi için TCK m.220/3 iddiasının
yanında örgüt faaliyeti çerçevesinde
işlenen başka bir suçun daha eklenmesi suretiyle CMK m. 135/1 dinleme tedbirine devam edilmesi ancak
düşünülebilir. Bunun haricinde
ise dinleme tedbirine devam edilebilmesi olanaksızdır.
❖
34 kişiden oluşan bu kişilerle ilgili olarak önemle
belirtmek gerekir ki; 26.02.2018 tarihinde hazırlanan raporda 'örgüt
faaliyeti çerçevesinde işlenen bir suçtan'
bahsedilmediği gibi 'suç görüşmesine rastlanmadığına' dair değerlendirme yapılmıştır. 26.02.2018
tarihindeki rapor ve 25.01.2018 tarihinde hazırlanan rapor içeriklerinde
"suç görüşmesine rastlanmadığı" belirtmesine rağmen CMK m. 135/4'e muhalefet
edilerek işlem tesis edilmesi
hukuka aykırıdır.
❖
İkinci kez 1 ay süreyle uzatım kararı verilmeden önce
Sulh Ceza Hakimine kayda alınan verilerin çözümlemeleri
yapılarak götürülmemiştir. Aksine, "suç görüşmesine
rastlanmadığına" dair raporun varlığına rağmen işlem tesis edilmiş olması
hukuka aykırıdır.
❖
Kanunda belirtilen 'örgüt
faaliyeti çerçevesinde işlenen' suçların varlığı halinde dinlemeye devam
edilebileceği hükmüne rağmen, raporda geçen 'suç
görüşmesine rastlanmadığı' tespitine
değinilmeksizin 'dinleme işlemine devam
edilmek istenmesi' ve hakimlikçe de karar verilmesi hukuka aykırıdır.
❖
Bireyselleştirme
yapılmadan ve herkes için tek tek kanunda sayılan koşulların neler
olduğu gösterilmeden karar talep edilmiş ve verilmiş olması da hukuka
aykırıdır.
***Kanunda "suç işlemek
için silahlı örgüt kurma" suçu ayrıca düzenlenmemiştir. Herhangi bir suçun madde
başlığı da değildir. Ancak CMK m. 135/8-a bent 9'da "Suç İşlemek Amacıyla
Örgüt Kurma 220, fıkra üç" olarak belirtme yapılmıştır. Bu halde eğer kişiler
hakkında tedbir kararı
TCK m. 220/1-3'den
uygulanması üzerine istenmiş ise TCK
m. 220/2-3'den haklarında dava açılan kişiler yönüyle "başkaca hiçbir
yönden tartışılmaksızın" delilin hukuka aykırı olacağı açıktır. Savcılığın
taleplerinde ve sulh ceza hakimliği kararlarında CMK m. 135/8'de tanımlananın
aksine Suç İşlemek Amacıyla Silahlı Suç Örgütü Kurma suçundan işlemler tesis
edilmiş olması nedeniyle de 'şüphe oluşan
bu durumun CMK m.135/9 gereğince sanıklar lehine değerlendirilmesi' zorunluluktur.
28.02.2018 tarihinde
Mehmet Alp Ünlü ile ilgili olarak 27.02.2018 tarihinde (326730 ve 239765
sicil numaralı polisler
tarafından) düzenlenen raporla
6415 sayılı kanuna muhalefet, TCK m. 220 ve TCK m.282 hükümleri
uyarınca CMK m.135 tedbirinin uygulanması, "yeni tespit edildiği"
iddia olunan numara için savcılık makamından uygulama yapılması talep
edilmiştir.
Savcılık
makamı tarafından ise hiçbir somut gerekçe eklenmeden yalnızca TCK m.220/3'den CMK m. 135 tedbiri olarak
iletişimin dinlenmesi, kayda alınması, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi
tedbirleri ile ilgili 01.03.2018 tarihinde işlem tesis edilmesi istenmiştir.
02.03.2018 tarihinde de
Teknik İşlemler Bürosu tarafından herhangi bir
somut gerekçe ve hangi şekillerde delile ulaşılmaya çalışılıp da sonuçsuz kaldığı
gösterilmeden Sulh Ceza Hakimliğinden talepte bulunulmuştur. İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliğince, aynen
savcılığın talebinde geçtiği gibi, 02.03.2018 tarihinde 2018/1137 Değişik iş
sayılı dosya ile karar verilmiştir.
❖
CMK m.135/2 uyarınca sahiplik ve kullanıcı olduğuna dair
belge veya veri eklenmemiş sadece "kapalı kaynak" denilmesi ile
yetinilmiştir.
❖
Kuvvetli suç şüphesinin ve başka suretle delil elde etme
imkanının bulunmaması durumu da açıklanmamıştır.
❖
6415 sayılı kanuna muhalefet suçlamasından Mehmet Alp
Ünlü ya da dosyada şüpheli bulunan hiç kimseye işlem tesis edilmemiştir. Kamu
davası açılmamış, KYOK kararı verilmemiş ve tefrik kararı da verilmemiştir.
❖
Sulh Ceza Hakimi tarafından hiçbir araştırma ve somut
delil istenmeden CMK m. 135/2'de sayılanlar dahi getirtilmeden ve "hangi
gerekçelerle delil elde edilmediği sorulmadan" CMK m.135/1 kararı
kurulmuştur.
Başından itibaren
anlattığımız ve örneklerini verdiğimiz CMK m. 135/2'ye muhalefet edilmesi mevzu 09.03.2018 tarihinde tekrar
delillenmiştir. Mali Şube Müdürü
tarafından, Berkay Kayabay için verilen karardaki (12.01.2018) numaralardan
birinin 'kullanılmadığı' gerekçesi ile CMK
m. 135 tedbirinin sonlandırılması istenmiş ve savcılık makamı da uygun
görmüştür.
09.03.2018
tarihinde Mali Şube Müdürlüğü tarafından Berkay Kayabay'ın diğer numarası için
ilk kez bir ay süreyle uzatım talebinde bulunulmuştur. Bu karar TCK m.220/3'den istenmiş,
kuvvetli suç şüphesi ve başka suretle
delil elde etme imkanı
da açıklanmamıştır. 12.03.2018 tarihinde Berkay Kayabay
için İstanbul 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 2018/1893 Değişik İş
sayılı kararı ile ilk kez 1 ay süre ile CMK m. 135 tedbirinin uzatılmasına karar
verilmiştir.
❖
Sulh Ceza Hakimliğinin vermiş olduğu kararda kanun maddesi tekrar edilmiş
ancak herhangi
bir gerekçe gösterilmemiştir.
❖
Dosyanın geldiği aşama
itibariyle dosyaya çok sayıda
belge ve beyan girmiş
olmasına rağmen Sulh Ceza Hakimliklerince verilen kararlarda 'başka
suretle delil elde
etme imkanının olmaması' denilmesi hukuka
aykırıdır.
❖
12.03.2018 tarihinden itibaren dosya kapsamında şüpheliler ve suçlandıkları iddiaların neler olduğunun bilinmemesi gündelik hayat tecrübelerine uygun düşmemektedir. Nitekim
dosya kapsamında onlarca
kişinin "TCK m. 220/3"
hükümlerinden dinlemeleri de hayatın olağan
akışına uygun düşmemektedir.
Belirtilen tarih itibariyle de dosyada silaha dair hiçbir anlatım ve beyan bulunmamaktadır. Silahla gerçekleştirilen
herhangi bir eylemden de bahsedilmemiştir.
❖
Sulh Ceza Hakimliğinden talepte bulunulurken "dinlenen ve kayda alınan" çözümlemeler savcılık makamınca incelenmemiş,
Sulh Ceza Hakimliğinin incelemesine de
sunulmamıştır. O tarih itibariyle çözümlemenin yapılıp yapılmadığı da
anlaşılamamaktadır. Hal böyle olunca;
suçun unsurlarına dair delil takdiri "kolluğa" bırakılmış olacaktır
ki bu durum da "yetki gaspı" oluşturacak ve hukuka aykırı olacaktır.
Serkan
Yumru için 13.03.2018 tarihinde ekinde bir sayfa raporla hiçbir bilgi ve
belgeye dayanmayan (CMK m. 135/2'ye
açıkça aykırı) şekilde
kullanımında olan
...70 01 olan numarayı
kullanmayacağını ve yeni bir numara ....48 49 kullanacağına dair 'diğer
kişilerle yaptığı görüşmelerin varlığından bahsederek bahse konu numara için' CMK m. 135/1'de sayılan iletişimin dinlenmesi, kayda
alınması kararının uygulanması talep edilmiştir.
❖
Ancak savcılık makamına bu
konuyla ilgili olarak bir çözümleme sunulmamıştır. Aynı şekilde Sulh Ceza Hakimliğinin de denetimine olanak
verecek şekilde bir çözümleme yapılarak evrak gönderilmemiştir.
❖
Şüphelinin
beyanından hareketle ...70 01 olan hattına uygulanan CMK m. 135 tedbirine son
verilmesi teyit edilmeksizin "iddia edilen şüphelinin
beyanı" ile sona erdirilmiştir. Bu durum da hukuka aykırıdır.
14.03.2018
tarihinde bu talepler savcılık makamınca uygun görülmüştür. 14.03.2018
tarihinde 6. Sulh Ceza Hakimliğinin 2018/1459 Değişik İş sayılı kararı ile
karar bitim tarihi olan 28.03.2018 tarihine kadar karar verilmiştir.
❖
Yargıtayımızın isabetle belirttiği üzere 'sadece kanun metninin yazılmış olmasının' gerekçe
olarak değerlendirilemeyeceği (Anayasa
m.141 hükmüne muhalefet edilmiş olması) nazara alındığında verilen karar
sonucunda elde edilenlerin delil olarak değerlendirilemeyeceği açıktır.
26.03.2018 tarihinde
hakkında CMK m.135 gereğince iletişimin dinlenmesi, kayda alınması,
çözümlenmesi tedbiri uygulanan 34 kişi hakkında üçüncü kez 1 ay süre ile
kararın uzatılması savcılıktan talep edilmiştir. Bu talebe gerekçe olarak 10
sayfadan oluşan bir rapor sunulmuştur. Bu raporda
kişi kişi değerlendirmelerde bulunularak "suç görüşmesinin bulunmadığı" raporlanmış daha sonrasında ise tümünü kapsayacak şekilde '...konu kapsamında
değerlendirilebilecek suç görüşmelerine rastlanmadığı
değerlendirilmiş...' denilmektedir.
Ancak buna rağmen uzatım talebinde bulunulması
hukuken anlaşılabilir bir durum değildir.
"Tarkan Yavaş, Ulviye Didem Ürer, Mehmet Noyan Orcan,Kartal İş, Fatih
Kılıç, Ali Emre Bukağlı, İbrahim Seral Köprülü, Nuri Özbudak, Bora Yıldız,
Mehmet Ender Daban, Kartal Göktan,
Tahsin Akkaş, Yakup
Balaman, Gökalp Barlan,
Salih Tınar, Erol Şimşek, Ayça Pars, Serkan Ak, Emre
Teker, Orkun Şimşek, Oktar Babuna, Fatma Ceyda Ertüzün, Sinan Marangozoğlu,
Koray Coşkun, Murat Terkoğlu, Saim Erdem Ertüzün, Merve Büyükbayrak, Mehmet
Burak Öge, Burhan Efeoğlu, Serdar Dayanık, Serkan Yumru, Mehmet Alp Ünlü,
Mehmet Murat Atmaca, Mert Sucu" (34 kişi) için üçüncü kez bir ay süre ile uzatım talebi 27.03.2018 tarihinde İstanbul CBS Terör ve Örgütlü Suçlar
Bürosu, Teknik İşlemler Bürosu tarafından talep edilmiş ve İstanbul
11. Sulh Ceza Hakimliğinin 2018/1668 değişik
sayılı kararı ile aynen karar verilmiştir.
❖
Kuvvetli suç
şüphesi ve başka suretle delil elde edilememesi gerekçe olarak gösterilmiş
olmasına rağmen bunlara dair hiçbir delil sunulmamıştır. Bunun aksine Mali
Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü yazısının ekindeki 26.03.2018 tarihli 10 sayfalık raporda "suç görüşmesine rastlanmadığı" da rapor edilmiştir. Kabule göre dahi kuvvetli
suç şüphesini gösteren
hiçbir somut bulgu 28.03.2018 tarihi
itibariyle dosya içerisinde bulunmamaktadır.
CMK m. 135/4; "Tedbir kararı en çok iki ay için
verilebilir; bu süre, bir ay daha uzatılabilir. (Ek cümle: 25/5/2005 – 5353/17
md.) Ancak, örgütün faaliyeti çerçevesinde
işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, hakim yukarıdaki sürelere
ek olarak her defasında bir aydan fazla
olmamak ve toplam
üç ayı geçmemek üzere uzatılmasına karar verebilir.”
❖
"Tarkan Yavaş, Ulviye Didem Ürer,
Mehmet Noyan Orcan,
Kartal İş, Fatih Kılıç,
Ali Emre Bukağlı, İbrahim Seral Köprülü, Nuri Özbudak, Bora Yıldız, Mehmet
Ender Daban, Kartal Göktan,
Tahsin Akkaş, Yakup
Balaman, Gökalp Barlan,
Salih Tınar ,Erol Şimşek, Ayça Pars, Serkan Ak, Emre
Teker, Orkun Şimşek, Oktar Babuna, Fatma Ceyda Ertüzün, Sinan Marangozoğlu,
Koray Coşkun, Murat Terkoğlu, Saim Erdem Ertüzün, Merve Büyükbayrak, Mehmet Burak Öge, Burhan Efeoğlu, Serdar Dayanık,
Serkan Yumru, Mehmet Alp Ünlü, Mehmet Murat Atmaca, Mert Sucu" için CMK m.135/4 gereğince devam edilebilmesi için, TCK m.220/3
iddiasının yanında örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen, CMK m.135/8'de de gösterilen başka suçun daha
eklenmiş olması gereklidir. Bunun
haricinde ise dinleme tedbirine devam edilebilmesi olanaksızdır.
❖
34 kişiden oluşan bu kişilerle ilgili olarak önemle
belirtmek gerekir ki; 26.03.2018 tarihinde hazırlanan 10 sayfalık raporda
"örgüt faaliyeti çerçevesinde
işlenen bir suçtan" bahsedilmediği gibi "suç
görüşmesine rastlanmadığına" dair değerlendirme yapılmamıştır. 26.03.2018 tarihli rapor ve öncesinde dosyamız içerisinde bulunan 26.02.2018 tarihindeki rapor
ve 25.01.2018 tarihinde hazırlanan rapor
içeriklerinde "suç görüşmesine rastlanmadığı" belirtmesine rağmen CMK m. 135/4'e
muhalefet edilerek işlem tesis edilmesi hukuka aykırıdır.
❖
Üçüncü kez 1 ay süreyle
uzatım kararı verilmeden önce Sulh Ceza Hakimine
kayda alınan verilerin çözümlemeleri yapılarak götürülmemiştir. Aksine suç
görüşmesine rastlanmadığına dair raporun varlığına rağmen "Sulh Ceza
Hakimliğince kuvvetli suç şüphesi" gerekçe gösterilerek işlem
tesis edilmiş olması hukuka
aykırıdır.
❖
26.03.2018 tarihli raporun içerisinde kişi kişi değerlendirmeler yapılmış bu kişiler için de ayrı ayrı "suç görüşmesine
rastlanmadığına" dair içerik değerlendirilmesi yapılmıştır. Bir bütün
olarak değerlendirme yapıldığında ise "suç görüşmesine rastlanmadığı"
ayrıca belirtilmiştir.
❖
Yapılan değerlendirmelerde ayrı ayrı "başka suretle
delil elde edilemeyeceğine dair bir değerlendirme yapılmadığı" gibi
kuvvetli suç şüphesini gösteren bir delilden de bahsedilmemiştir.
Bireyselleştirme yapılmadan toptancı bir anlayışla karar verilmesi de hukuka
aykırıdır.
29.03.2018 tarihinde Mali
Şube Müdürü Furkan Sezer tarafından talep edilen yazıda Esvet Orak ve Serkan Yumru için (Serkan Yumru için nasıl tespit
olunduğu belli olmayan bir numara ile) CMK m. 135'de belirtilen tedbirlerden
iletişimin dinlenmesi, kayda alınması ve çözümlenmesi tedbirine başvurulması
talep edilmiştir. Bu yazıda Serkan
Yumru'ya ait olduğu
tespit olunan numara
daha sonra
181376 sicil numaralı kişi tarafından değiştirilmiş ve gerekçe de
belirtilmemiştir. Bu kişinin kim olduğu da tutanaktan anlaşılamamaktadır. 29.03.2018 tarihli
yazının ekinde bulunan 6 sayfalık raporda "ilk defa" dosyaya
ait çözümleme yapılmaktadır.
Bu isteme istinaden İstanbul
CBS Terör ve Örgütlü Suçlar
Bürosu ve Teknik
İşlemler Bürosu TCK m.220/3'den CMK m. 135'te belirtilen iletişimin
dinlenmesi, kayda alınması ve çözümlenmesi tedbirine karar verilmesi talep
edilmiştir. Kuvvetli suç şüphesine dair
hiçbir gerekçe yazılmamış, başka suretle delil elde edilememe ve soruşturma
makamlarınca hangi işlemlerin yapıldığı sonuçsuz kaldığı da anlatılmamıştır.
İstanbul 4. Sulh Ceza Hakimliği tarafından 2018/1740
Değişik iş sayılı dosya ile talep aynen Esvet
Orak için kabul
edilmiştir. Soruşturma makamları tarafından delil elde etmek için hangi işlemlerin yapıldığı ve sonuçsuz
kaldığı açıklattırılmadan ve araştırılmadan "kanun metni tekrar
edilerek" TCK m.220/3'den karar verilmiştir.
❖
Esvet Orak'ın
iddianamesi incelendiğinde de bu dinleme haricinde iddia olunan suç örgütü ile hiçbir bağı yoktur. Ancak buna rağmen "çeşitli, yoğun, sürekli olan
hareketler" dahi gösterilmeden Esvet Orak hakkında TCK m.220/3'den
tedbir istenmesi CMK m. 135 iletişimin dinlenmesi kayda alınması ve
çözümlenmesi tedbirinin tüm dosya
kapsamında keyfi olarak uygulandığının açık delilidir.
❖
Sulh Ceza Hakimliği tarafından değerlendirilen dosyanın
29.03.2018 tarihi itibariyle incelenmesi halinde de Esvet Orak hakkında TCK m.
220/3 ile suçlanabilecek bilgi ve belgeler olmamakla
beraber "dosya kapsamında isminin
dahi olmadığı"
anlaşılacaktır. Tüm bunların yanı sıra dosya kapsamında "kuvvetli suç şüphesinin" de olmadığını ve keyfi olarak
uygulama yapıldığını görülmektedir.
Esvet Orak için karar 29.03.2018 tarihlidir. 22.03.2018
tarihi itibariyle hakkında soruşturma ve kovuşturma bulunmamaktadır. Hakkında CMK m. 135 uyarınca tedbir kararı
alınmamış26 olan bir tarihte -Mehmet
Alp Ünlü'nün dinlenmesinden elde edilen- iddianamenin 3712-3713. sayfalarında ise
"Esvet Orak ile ilgili olarak iletişimin
dinlenmesi tedbirinden elde edildiği" iddia olunan "şeylerin"
yazılması ve sanığın bu şekilde
yargılanmasının yapılmasının sanığın Anayasa'da belirtilen "Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiği"
açıktır.
Bu açıklamalar ışığında
soruşturmanın ve kovuşturmanın bir bütün olarak incelenmesi
halinde de adil olarak yapıldığından
bahsedilmesi mümkün değildir.
Dinlenen
kişiler ile irtibat
halindeki Esvet Orak için ancak tesadüfi delilden bahsedilebilecektir. CMK m.138/2'de; "Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin
26 "İletişimin tespiti
kararı Av. Çağatay
Ö. 'e ait cep telefonu için alınmış olup,
sanık Ömer G.....
S.... hakkında verilmiş
herhangi bir iletişimin dinlenmesi kararı bulunmamaktadır. Sanığa ait olan iletişimin tespiti
tutanakları, tesadüfen elde edilmiş
kanıt niteliğindedir. Bu konuşmalarda tesadüfen elde edildiği
kabul edilen suç kanıtının değerlendirilebilmesi için 4422 sayılı Yasada
herhangi bir hüküm yer almadığı gözetildiğinde, iletişimin tespitine ilişkin bu
tutanaklar yasa dışı elde edilmiş kanıt niteliğindedir. Kaldı ki, 5271 sayılı CMY.nın
138. maddesine göre de bu tutanağa yasal bir kanıt değeri verilmesi olanaksızdır. Zira, tesadüfen elde edilen bu kanıt
üzerine, ilk görüşmenin tespitinden sonra değil, bütün görüşmeler kayıt
edildikten sonra durum C.savcısına
bildirilmiş, sanık hakkında herhangi bir iletişimin tespiti kararı olmaksızın tespit yapılmış olduğundan, bu tutanaklar yasa dışı elde edilmiş kanıt
niteliğindedir. Yasa dışı elde edilen
bir kanıtın ise soruşturma ve kovuşturma
aşamalarında kullanılmasına olanak bulunmamaktadır." Yargıtay Ceza Genel Kurulu
2007/5.MD-23 E., 2007/167 K.
denetlenmesi sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi
olmayan ve ancak, 135 inci maddenin
altıncı fıkrasında sayılan suçlardan birinin işlendiği şüphesini
uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve
durum Cumhuriyet Savcılığına derhal bildirilir.”
29.03.2018 tarihli emniyet
raporu incelendiğinde ise; "23.03.2018
tarihinde yapıldığı görülen görüşmelere dair" çözümlemeler ile cumhuriyet savcısına 29.03.2018 tarihinde
bilgi verildiği görülmektedir.
Kanun
metninde aranan "derhal" şartının olayımızda gerçekleşmediği27
bu nedenle de bu delilin de hukuka aykırı28 olduğunun kabulü
gerekir.
❖
Yargıtay kararında isabetle belirtildiği üzere
"derhal" bildirim, dinlemeye devam edildikten sonra ya da dinleme
tedbiri bittikten sonra olamaz. Ancak, Mehmet Alp Ünlü ile ilgili olarak
CMK m. 135 uyarınca alınan dinleme tedbir
kararı
27 "Telekomünikasyon yoluyla
yapılan iletişimin dinlenmesi tedbiri uygulandığı
sırada elde edilen tesadüfi delillerin hukuka uygun kabul edilip
kullanılabilmeleri için, bu delilin elde edildiğine ilişkin
derhal savcılığa bilgi verilmesi gerekir. Savcılığın bilgilendirilmesi,
tesadüfi delil elde edildikten sonra dinlemenin bitirilmesi beklenerek veya
dinlemeye devam edilip başka tesadüfi deliller de elde edildikten sonra
gerçekleştirilmişse tesadüfi deliller hukuka aykırı hale gelecek ve
kullanılamayacaktır." Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2015/4672 E.,
2016/2330 K.
28 "Ancak, telefon dinlemesi sırasında
tesadüfen elde edilen kanıtların dikkate alınabilmesi için,
söz konusu suçun da 135. maddede sayılan
katalog suçlardan birisine uygun olması gerekmektedir. Bu halde, durum derhal C.savcısına bildirilerek bu kanıtın değerlendirilmesi söz konusu olabilecek ve
yasa dışı elde edilmiş
kanıt olarak değerlendirilmeyecektir." Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/5.MD-23 E., 2007/167 K.
28.03.2018 tarihi itibariyle sona ermiş yeni bir istemle yeniden uzatılmıştır.
Bu
nedenle de bu delillere itibar edilmesi mümkün değildir.
10.04.2018
tarihinde Mali Şube Müdürlüğü tarafından Berkay Kayabay için ikinci kez
bir ay süreyle uzatım talebinde bulunulmuştur. Bu karar TCK m.220/3'den
istenmiş, kuvvetli suç şüphesi ve başka suretle delil elde etme imkanı da
açıklanmamıştır. 11.04.2018
tarihinde Berkay Kayabay için İstanbul 9. Sulh Ceza Hakimliğinin 2018/1910
Değişik İş sayılı kararı ile ikinci kez 1 ay süre ile CMK m. 135/1 iletişimin
dinlenmesi, kayda alınması, çözümlenmesi tedbirinin uzatılmasına karar
verilmiştir.
❖
Sulh Ceza Hakimliğinin vermiş olduğu kararda
kanun maddesi tekrar
edilmiş ancak herhangi bir gerekçe gösterilmemiştir.
❖
Dosyanın geldiği aşama itibariyle dosyaya
çok sayıda belge
ve beyan girmiş olmasına rağmen Sulh Ceza Hakimliklerince verilen
kararlarda "başka suretle delil elde etme imkanının olmaması' denilmesi
hukuka aykırıdır.
❖
Sulh Ceza Hakimliğinden talepte bulunulurken 'dinlenen ve kayda alınan' çözümlemeler
savcılık makamınca incelenmemiş, Sulh Ceza Hakimliğinin incelemesine de
sunulmamıştır. O tarih itibariyle
çözümlemenin yapılıp yapılmadığı da
anlaşılamamaktadır. Hal böyle olunca;
suçun unsurlarına dair delil takdiri "kolluğa"
bırakılmış olacaktır ki bu durum da "yetki gaspı" oluşturacak ve
hukuka aykırı olacaktır.
11.04.2018 günü Oğuzhan
Öztürk için Mali Şube Müdürü
Furkan Sezer tarafından, talep edilen yazıda CMK m.
135'de belirtilen tedbirlerden iletişimin dinlenmesi, kayda alınması
ve çözümlenmesi tedbirine
başvurulması talep edilmiştir. 11.04.2018 tarihli yazının
ekinde bulunan 4 sayfalık raporda dosyaya ait çözümleme yapılmaktadır. Çözümlemeye göre konuşma Mehmet
Alp Ünlü ile Oğuzhan Öztürk arasında geçmektedir. Ancak konu
ile ilgili olarak evrak hazırlanma tarihi 11.04.2018 olmakla beraber savcılığa
sunulması ve havale alınması tarihi 12.04.2018'dir.
Bu isteme istinaden İstanbul
CBS Terör ve Örgütlü Suçlar
Bürosu ve Teknik
İşlemler Bürosu TCK m.220/3'den CMK m. 135'te belirtilen iletişimin
dinlenmesi kayda alınması ve çözümlenmesi tedbirine karar verilmesi talep
edilmiştir. Kuvvetli suç şüphesine dair
hiçbir gerekçe yazılmamış, başka suretle delil elde edilememe ve soruşturma
makamlarınca hangi işlemlerin yapıldığı sonuçsuz kaldığı da anlatılmamıştır.
İstanbul
11. Sulh Ceza Hakimliği tarafından 2018/1995 Değişik iş sayılı dosya ile talep aynen
kabul edilmiştir. Soruşturma makamları tarafından delil
elde etmek için hangi işlemlerin yapıldığı ve
sonuçsuz kaldığı açıklattırılmadan ve araştırılmadan "kanun metni tekrar
edilerek" TCK m.220/3'den karar verilmiştir.
Oğuzhan Öztürk'ün iddianamesi incelendiğinde de bu dinleme haricinde iddia olunan suç
örgütü ile hiçbir bağı yoktur. Ancak buna rağmen "çeşitli, yoğun,
sürekli olan hareketler" gerekçesi dahi gösterilmeden Oğuzhan Öztürk
hakkında TCK m.220/1-3'den tedbir
istenmesi CMK m. 135 iletişimin dinlenmesi kayda alınması ve çözümlenmesi tedbirinin tüm dosya kapsamında keyfi olarak uygulandığının
açık delilidir.
❖
12.04.2018 tarihi itibariyle Sulh Ceza Hakimliği
tarafından dosya ya da belgeler incelenmiş olsa, Oğuzhan Öztürk'ün
TCK m. 220/3 ile suçlanabileceği hiçbir bilgi ve belge mevcut olmamakla beraber
"dosya kapsamında isminin dahi olmadığı" anlaşılacaktır. Ancak tüm bunlara rağmen talebin kabul edilmesi
"kuvvetli suç şüphesinin" de hukuka aykırı olarak "basmakalıp şekilde yazıldığını" göstermektedir.
Oğuzhan Öztürk için alınan karar 12.04.2018 tarihli
olmasına, 27.03.2018 tarihi itibariyle hakkında soruşturma ve kovuşturma bulunmaması
ve yine hakkında CMK m. 135/1 uyarınca tedbir kararı da alınmamış29
olmasına rağmen -Mehmet Alp Ünlü'nün o
tarihte dinlenmesinden elde edilen- iddianamenin 2272-2276. sayfalarında
27.03.2018 tarihinde Oğuzhan Öztürk ile
ilgili olarak iletişimin dinlenmesi
tedbirinden elde edildiği iddia olunan "şeylerin" yazılması ve sanığın bu şekilde
yargılanmasının yapılması, bu suretle de sanığın Anayasa'da belirtilen
29 "Iletişimin tespiti
kararı Av. Çağatay
Ö. 'e ait cep telefonu için alınmış olup,
sanık Ömer G.....
S.... hakkında verilmiş
herhangi bir iletişimin dinlenmesi kararı bulunmamaktadır. Sanığa ait olan iletişimin tespiti
tutanakları, tesadüfen elde edilmiş
kanıt niteliğindedir. Bu konuşmalarda tesadüfen elde edildiği
kabul edilen suç kanıtının değerlendirilebilmesi için 4422 sayılı Yasada
herhangi bir hüküm yer almadığı gözetildiğinde, iletişimin tespitine ilişkin bu
tutanaklar yasa dışı elde edilmiş kanıt niteliğindedir. Kaldı ki, 5271 sayılı CMY.nın
138. maddesine göre de bu tutanağa yasal bir kanıt değeri verilmesi olanaksızdır. Zira, tesadüfen elde edilen bu kanıt
üzerine, ilk görüşmenin tespitinden sonra değil, bütün görüşmeler kayıt
edildikten sonra durum C.savcısına
bildirilmiş, sanık hakkında herhangi bir iletişimin tespiti kararı olmaksızın tespit yapılmış olduğundan, bu tutanaklar yasa dışı elde edilmiş kanıt
niteliğindedir. Yasa dışı elde edilen
bir kanıtın ise soruşturma ve kovuşturma
aşamalarında kullanılmasına olanak bulunmamaktadır." Yargıtay Ceza Genel Kurulu
2007/5.MD-23 E., 2007/167 K.
"Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiği" açıktır.
Bu açıklamalar ışığında
soruşturmanın ve kovuşturmanın bir bütün olarak incelenmesi
halinde de adil olarak yapıldığından
bahsedilmesi mümkün değildir.
12.04.2018
tarihinde Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Furkan Sezer'in imzası ile gönderilen talepte;
"Ayfer Bayer, Meral Kalça, Halil Hilmi Müftüoğlu, Aylin Atmaca, Alev Ulaşoğlu Babuna, Sinem Hacer Tezyapar, Demet Görünür, Gaye
Ertin, Hüseyin Alpar Sayın, Dolunay Tezin, Tuğba Bal" için CMK m.135/1
uyarınca iletişimin
dinlenmesi, kayda alınması tedbirinin uygulanması savcılıktan talep edilmiştir.
Savcılık talimatı ile bu işlem tesis edilmemiştir.
❖
Savcılıktan bu
talep yazısının dayanağı olan 2 sayfalık
rapor, soruşturmanın en başından itibaren sayısız işlemi yürüten 326730 sicil
numaralı ve 239765 sicil numaralı polis memurlarınca hazırlanmıştır.
❖
Raporda "Adnan
Oktar grubu ile bağlantıları olduğu düşünülen"
denilerek tedbir kararı talep
edilmiştir. Ancak bu tedbir kararının
uygulanmasının kanuni şartı olan
"kuvvetli suç şüphesinin" raporda da ifade edildiği üzere olmadığı
itiraf edilmiştir.
❖
05.10.2016 tarihli
İstanbul CBS Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılığının talimatı dayanak
gösterilmesine rağmen, savcılığın 05.10.2016 tarihli talimatında "bu kişilerin ismi geçmemekte"
diye belirtilen bir liste için talimat verilmektedir.
❖
Av. Ayfer Bayer ve Av. Tuğba Bal ile ilgili olarak CMK
m.135/3 ve CMK m. 46/1-a gereğince tanıklıktan çekinebilecek kişiler olmaları
gözetilmeden işlem tesis edilmesi hukuka aykırıdır.
❖
Av. Ayfer Bayer'in İstanbul CBS 2016/103113 no.lu soruşturma dosyasının en başında itibaren dosyaya müdafi olarak katılmış biridir. Av.
Ayfer Bayer'in vekalet sunduğu ve dosyadan örnek talep ettiği
dilekçe dosya içerisindeyken CMK m. 46 hükmü görmezden gelinerek müvekkillerine yönelik yürütülen bir
soruşturmada CMK m. 135/3'e aykırı olarak
hakkında iletişimin dinlenmesi, tespiti,
kayda alınması ve denetlenmesi ile çözümleme kararı verilmesi Anayasamızın 22. ve 36. maddesinin, 1136 sayılı
yasanın 36. Maddesinin ihlalini oluşturacak bir uygulamadır.
❖
Söz
konusu kişiler için 6415 sayılı
kanuna muhalefet, TCK m. 220/1 ve TCK
m.282 hükümleri uyarınca haklarında CMK m.
135 iletişimin dinlenmesi, kayda alınması ve çözümlenmesi tedbiri istenmiştir. Ancak dosya kapsamından anlaşıldığı üzere 6415 sayılı kanuna
muhalefet suçlamasından hiç kimse hakkında
işlem tesis edilmemiştir. Bu suçlama bakımından
KYOK, tefrik ya da kamu davası açılması söz konusu olmamıştır. Ayfer Bayer, Meral Kalça, Demet Görünür,
Gaye Ertin, Hüseyin Alpar Sayın, Dolunay Tezin, Tuğba Bal hakkında ise TCK
m.282 hükmünden kamu davası açılmamıştır. Kolluk
tarafından hazırlanan raporun
da önceki raporların aynısı olduğu ve özellik arz etmediği açıktır.
CMK m. 153/2 gereğince kısıtlı olarak yürütülen dosyaya
13.04.2018 tarihinde husumetli müşteki Özkan Mamati tarafından "bu arkadaş grubu" ile avukatlık bağı
olan kişilere yönelik olarak yasa dışı
fişleme notları sunulmuştur. Aynı gün
avukatlar hakkında CMK m.135 tedbiri
uygulanmıştır.
Tüm bu hususlar
göstermektedir ki yargılamada soruşturmanın da adil bir şekilde yürütüldüğünden bahsedilmesi
mümkün değildir.
13.04.2018
tarihinde İstanbul CBS tarafından yukarıdaki aksaklıkların hiçbiri giderilmeden
ve herhangi bir ekleme de yapılmadan Teknik İşlemler Bürosuna TCK
m. 220/3'den CMK m. 135 iletişimin
dinlenmesi, kayda alınması tedbiri için gönderilmiş, Teknik İşlemler Bürosu da aynı şekilde Sulh Ceza hakimliğinden talepte bulunmuş, İstanbul
2. Sulh Ceza Hakimliği tarafından 2018/2610 Değişik sayılı kararla 13.04.2018
tarihinde ilk kez 2 ay süreyle CMK m. 135 iletişimin dinlenmesi, kayda alınması
kararı verilmiştir.
❖
Kuvvetli suç şüphesi ve başka suretle delil elde
imkanının olmamasına dair savcılık makamınca bir araştırma yapılmadığı gibi,
Sulh Ceza Hakimliği tarafından da "delil elde etmek için hangi çabaların
yetersiz kaldığına" dair bir araştırma yapılmadan karar verilmiştir.
❖
Hakkında tedbir
kararına başvurulan kişilerden "Halil
Hilmi Müftüoğlu, Aylin Atmaca, Alev Babuna, Sinem Hacer Tezyapar" hakkında
ilk defa CMK m.135/1 iletişimin dinlenmesi kayda alınması tedbiri
uygulanmaktadır. Tedbir uygulanırken bu kişiler için "Adnan Oktar grubu
ile bağlantısı olduğu düşünülen kişiler" ifadesi kullanılmıştır. İddianamedeki
anlatımda ise bu kişiler sözde örgütün güya yönetici kadrosunu oluşturmaktadır. 40 yıldır devam eden sözde bir suç
örgütünden bahsedilmesine ve 'örgüt içinde 15 yıla yakın bir süre kaldığını iddia eden' 3
farklı kişinin (Özkan Mamati Uğur Şahin, Ümit Kuruca) birden fazla kez
ifadelerinin alınmasına rağmen, hiyerarşik yapının halen tespit
edilememiş olması dinleme
tedbiri uygulanan kişilerden "Adnan Oktar grubu ile bağlantısı olduğu
DÜŞÜNÜLEN" diye bahsedilmesi hayatın olağan akışına uygun değildir. Bu
tarihe kadar dosya içerisine çok fazla sayıda belge ve bilgi konulmuştur. Eğer
gerçekten bir örgüt ve hiyerarşik yapısı olsa söz konusu kararda geçen ifade,
"Adnan Oktar grubunun yönetici kadrosu" olmalıdır.
❖
Dosya kapsamında
"birden fazla kez" CMK m. 135/1 tedbiri uygulanan çok sayıda kişi olmasına rağmen
ve 13.04.2018 tarihi itibariyle "bu kişilerle ilgili olarak"
raporda Adnan Oktar grubu ile bağlantısı
olduğu düşünülen kişiler açıklaması yapılarak talepte bulunulması bir HİYERARŞİK YAPININ DA OLMADIĞININ ve BU KİŞİLER
HAKKINDA KUVVETLİ SUÇ ŞÜPHESİNİN DE BULUNMADIĞININ delilidir.
İnceleme yapıldığında bir an için kararın ve
gerekçelerinin hukuka uygun olduğundan bahsedilse dahi dinleme süresi içerisinde olmayan TAPE çözümlerine iddianamede yer verilmiştir. Örneğin;
Hüseyin Alpar Sayın için tedbir kararı olmayan dönemde
hakkında dinleme yapılmış;
21.02.2018 tarihindeki hakkında dinleme kararı olmayan
döneme ait konuşma iddianamesinin 3861. sayfasında suç isnadına unsur olarak
gösterilmek istenmiştir.
Dolunay Tezin için tedbir CMK m. 135 kapsamında tedbir
kararı verilmeden önceki tarihlerde hakkında dinleme tedbiri uygulanmıştır.
İddianamenin 1567-1569. sayfaları,
İddianamenin 1555-1556. sayfaları,
İddianamenin 1559-1560. sayfaları,
Dolunay Tezin hakkında dinleme kararı bulunmamasına
rağmen dinleme yapılarak kendisi hakkında iddianamede kullanılmış ve bu
hususlarda savunması istenmiştir.
Tuğba Bal için de
hakkında henüz dinleme kararı verilmemiş iken telefonu CMK m.135/9 hükmüne ve Anayasa m. 22'ye aykırı olarak
dinlenmiş ve bunlar iddianamesine konu edilerek savunması talep edilmiştir.
23.03.2018 tarihinde yaptığı iddia edilen bir telefon
görüşmesi iddianamenin 3652-3653. sayfalarında kullanılmıştır. Ancak bu tarihte
Tuğba Bal hakkında tedbir uygulama kararı yoktur.
Aynı şekilde tedbir
uygulama tarihi 13.04.2018 olan Tuğba Bal için iddianamenin 3650 ve 3651. sayfalarında da
09.01.2018 tarihli bir telefon görüşme tapesi kullanılmış ve sorguda kendisine
sorulmuştur.
Tüm bu hususlar göstermektedir ki CMK m. 135/1 kapsamında
bu durumların delil olarak kullanılması mümkün değildir. AHİM'in kıymet verdiği ölçütlerden biri olan ancak
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun CMK m. 135 tedbirleri bakımından usuli sıkı
düzenlemelere tabi tutulması nedeniyle uygulanmasının mümkün olmadığını
belirttiği "yargılamanın bir bütün olarak adil yapılması"
koşullarından bahsetmek eldeki bu verilerle mümkün olmayacaktır.30
Dinleme kararının olmadığı31 dönemde
"kişiye dair karar alınmaması" halinde
30 "Ceza
Genel Kurulu 03.07.2007 tarih ve 2007/167, 22.01.2008 tarih ve 2008/3
karar sayılı kararlarında, hukuka aykırı olarak elde edilmiş bulunan iletişim
tespit tutanaklarının hükme esas alınamayacağını belirtmek suretiyle iletişimin
dinlenilmesi hususunda önemsiz/şekli hukuka aykırılık anlayışının geçerli
bulunmadığını kabul etmiştir. Gerçekten
de haberleşme hürriyeti Anayasal bir haktır
ve ihlali önemsiz
kabul edilemez. CMK'nın 135.
maddesinde iletişimin dinlenilmesinin katalog suçlar için mümkün kılınması,
katalog harici suçlar için tespit
edilmiş delilleri CMK'nın 138. maddesinin dahi dışında tutması hukuka aykırı bir kararla elde edilmiş iletişim tespit tutanaklarının hükme esas alınmayacağının kanun
tarafından da açıkça öngörüldüğünü göstermektedir. Buna göre yargılamanın bir bütün olarak adil yapılmış sayılması dahi hukuka aykırı dinleme tutanaklarının delil olarak kullanılabileceği anlamına
gelemez." Yargıtay 16. Ceza Dairesi
2015/185 E. , 2015/5279 K.
31 "İletişimin tespiti kararı Av. Çağatay Ö'e ait cep telefonu için alınmış olup, sanık Ömer G..... S.... hakkında verilmiş
herhangi bir iletişimin dinlenmesi kararı bulunmamaktadır. Sanığa ait olan iletişimin tespiti
tutanakları, tesadüfen elde edilmiş
kanıt niteliğindedir. Bu konuşmalarda
tesadüfen elde...
CMK m. 135/1 ile elde edilen telefon dinlemesi sonucu delilin hükme esas alınması mümkün değildir. CMK m. 206/2-a ve CMK m.217 gereğince reddedilmesi ve CMK
m. 230 hükmüne uygun davranılması gerekmektedir.
26.04.2018 tarihinde Mali Şube Müdürü tarafından ekinde
gösterilen 11 sayfalık rapor gerekçe gösterilerek "Tarkan Yavaş,
Ulviye Didem Ürer, Mehmet Noyan Orcan, Kartal İş, Fatih Kılıç, Ali Emre
Bukağlı, İbrahim Seral Köprülü, Nuri Özbudak, Bora Yıldız, Mehmet Ender Daban,
Kartal Göktan, Tahsin Akkaş, Yakup Balaman, Gökalp Barlan,
Salih Tınar, Erol Şimşek, Ayça Pars, Serkan
Ak ,Emre Teker, Orkun Şimşek, Oktar Babuna, Fatma
Ceyda Ertüzün, Sinan Marangozoğlu, Koray Coşkun, Murat Terkoğlu, Saim Erdem
Ertüzün, Merve Büyükbayrak, Mehmet Burak Öge, Burhan Efeoğlu, Serdar Dayanık,
Serkan Yumru, Mehmet Alp Ünlü, Mehmet Murat Atmaca, Mert Sucu" (34 kişi) hakkında
verilen tedbir kararının dördüncü kez uzatılması talep edilmiştir.
❖
Hazırlanan rapor incelendiğinde
kişiler özelinde suç görüşmelerinin bulunmadığı açıklanmış olmakla beraber,
25.04.2018 tarihli bu raporda ayrıca suç görüşmelerinin
bulunmadığına dair rapora dayanılarak genel bir değerlendirilme
yapıldığı görülmektedir.
edildiği
kabul edilen suç kanıtının değerlendirilebilmesi için 4422 sayılı Yasada
herhangi bir hüküm yer almadığı gözetildiğinde, iletişimin tespitine ilişkin bu
tutanaklar yasa dışı elde edilmiş kanıt niteliğindedir. Kaldı ki, 5271 sayılı CMY.nın 138.
maddesine göre de bu tutanağa yasal bir kanıt değeri verilmesi olanaksızdır.
Zira, tesadüfen elde edilen bu kanıt üzerine, ilk görüşmenin tespitinden sonra
değil, bütün görüşmeler kayıt edildikten sonra durum C.savcısına bildirilmiş, sanık hakkında herhangi bir
iletişimin tespiti kararı olmaksızın
tespit yapılmış olduğundan, bu
tutanaklar yasa dışı elde edilmiş kanıt niteliğindedir. Yasa dışı elde edilen bir kanıtın ise
soruşturma ve kovuşturma aşamalarında
kullanılmasına olanak bulunmamaktadır." Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/5.MD-23 E., 2007/167 K
❖
28.11.2017 tarihinden itibaren hukuka aykırı yol ve
yöntemlerle dinlenen bu kişilerin gelinen
aşama (28.04.2018) itibariyle "suç görüşmesine rastlanmadığı" belirtilmesine rağmen
savcılık makamı ve hakimlik makamı tarafından "kuvvetli suç şüphesinden
bahsedilerek" CMK m. 135/1 iletişimin denetlenmesi, kayda alınması ve
dinlenmesi tedbirinin uygulanmaya devam edilmesi açıklanabilir bir durum
değildir.
26.04.2018
tarihinde gerekçe ve dosya kapsamında hiçbir evrak gösterilmeden kuvvetli suç şüphesinden, başka suretle delil
elde etme imkanının bulunmamasından bahsedilerek
CMK m. 135 dinleme, denetleme
ve kayda alınma
tedbirinin dördüncü kez 1 ay süreyle uygulanması
talep edilmiştir. İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliğinin 2018/2261 Değişik İş
sayılı kararı ile 26.04.2018 tarihinde hiçbir gerekçe ve delil aranmadan
savcılığın talebi gibi karar verilmiştir.
❖
Mali Suçlarla
Mücadele Şube Müdürlüğü
yazısının ekindeki 25.04.2018 tarihli 11 sayfalık raporda "suç görüşmesine rastlanmadığı" rapor
edilmiştir. Kabule göre dahi kuvvetli suç şüphesini
gösteren hiçbir somut
bulgu 26.04.2018 tarihi
itibariyle (dördüncü kez 1 ay süreyle uzatımın verildiği) dosya içerisinde bulunmamaktadır. Tedbire devam
edilmesini haklı kılacak
bir rapor ya da gerekçe
bulunmamaktadır.
❖
34 kişi için verilen karar TCK m. 220/3 suçlaması ile
talep edilmiş ve CMK m.135/1 gereğince karar verilmiştir.
CMK m. 135/4; "Tedbir kararı en çok iki ay için
verilebilir; bu süre, bir ay daha uzatılabilir. (Ek cümle: 25/5/2005 – 5353/17
md.) Ancak, örgütün faaliyeti çerçevesinde
işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, hakim yukarıdaki sürelere
ek olarak her defasında bir aydan fazla
olmamak ve toplam
üç ayı geçmemek üzere uzatılmasına karar verebilir.”
❖
"Tarkan Yavaş, Ulviye Didem Ürer, Mehmet Noyan Orcan, Kartal İş, Fatih Kılıç,
Ali Emre Bukağlı, İbrahim Seral
Köprülü, Nuri Özbudak ,Bora Yıldız, Mehmet Ender Daban, Kartal Göktan, Tahsin
Akkaş, Yakup Balaman,
Gökalp Barlan, Salih Tınar, Erol Şimşek, Ayça Pars, Serkan Ak, Emre
Teker, Orkun Şimşek, Oktar Babuna, Fatma Ceyda Ertüzün, Sinan Marangozoğlu,
Koray Coşkun, Murat Terkoğlu, Saim Erdem Ertüzün, Merve Büyükbayrak, Mehmet Burak Öge, Burhan Efeoğlu, Serdar
Dayanık, Serkan Yumru, Mehmet Alp Ünlü, Mehmet Murat Atmaca, Mert Sucu" için CMK m.135/4
gereğince devam edilebilmesi için; TCK m.220/3 iddiasının yanında örgüt
faaliyeti çerçevesinde işlenen ve CMK m.135/8
de gösterilen farklı bir suç maddesinin
daha eklenmesi gereklidir. Bunun haricinde ise dinleme tedbirine devam edilebilmesi olanaksızdır.
❖
34 kişiden oluşan bu kişilerle ilgili olarak önemle
belirtmek gerekir ki; 25.04.2018 tarihinde hazırlanan 10 sayfalık raporda
"örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen bir suçtan" bahsedilmediği gibi
"suç görüşmesine rastlanmadığına"
dair değerlendirme yapılmıştır. 26.03.2018
tarihli rapor ve öncesinde dosyamız içerisinde
bulunan 26.02.2018 tarihindeki rapor ve 25.01.2018 tarihinde hazırlanan rapor içeriklerinde "suç
görüşmesine rastlanmadığı" belirtilmesine rağmen CMK m. 135/4'e
muhalefet edilerek işlem tesis edilmesi hukuka aykırıdır.
❖
Dördüncü kez 1 ay süreyle uzatım kararı verilmeden önce
kayda alınan verilerin çözümlemeleri yapılarak Sulh Ceza Hakimine
götürülmemiştir. Aksine suç görüşmesine rastlanmadığına dair
raporun varlığı söz konusudur. Sulh Ceza Hakimliğince "kuvvetli suç şüphesi" gerekçe
gösterilerek işlem tesis
edilmiş olması hukuka aykırıdır.
❖
25.04.2018 tarihli raporun içerisinde kişi kişi değerlendirmeler yapılmış bu kişiler
için de ayrı ayrı "suç görüşmesine rastlanmadığına" dair içerik değerlendirilmesinde bulunulmuştur. Bir
bütün olarak değerlendirme yapıldığında ise "suç görüşmesine
rastlanmadığı" ayrıca belirtilmiştir. Ancak bireysel olarak "başka
suretle delil elde edilmeme gerekçesi" ve "bireysel olarak kuvvetli
suç şüphesini gösteren gerekçeler" gösterilmeden karar talep edilmiş ve
karar verilmiştir. Bu uygulama da hukuka aykırıdır.
09.05.2018
tarihinde Mali Şube Müdürü imzası ile Berkay Kayabay için TCK m. 220/3
hükümleri ile CMK m. 135 iletişimin dinlenmesi, kayda alınması ve denetlenmesi
tedbiri için üçüncü kez 1 ay süre ile
uzatım kararı verilmesi talep edilmiştir. Raporda somut hiçbir şey
yazılmamıştır.
11.05.2018
tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı kendisine çözümlemeler gönderilmemiş
olduğu halde Sulh Ceza hakimliğinden talepte bulunmuştur.
İstanbul
5. Sulh Ceza Hakimliği ise 2018/2644 Değişik İş kararı ile 11.05.2018 tarihinde kuvvetli
suç şüphesi gösterilmeden ve başka suretle
delil elde etmeye
dair hiçbir veri araştırılması yapılmadan savcılık talebi gibi karar verilmiştir.
❖
İletişimin dinlenmesi ve kayıt edilmesinden sonra
çözümlerinin tamamen yapılıp yapılmadığı dahi muallaktır. Çünkü dosyamız içerisinde çözümler bulunmamaktadır.
Kaldı ki bir kısmının çözümlemesi yapıldı ise neye göre bu çözümlemelerin
yapıldığı, "yapılan çözümlemelerin" konuşmanın tamamına ait olup olmadığı
dahi bilinmemektedir. Çözümlemelerin yapılıp tedbirinin devamına gerek olup olmadığına dair
takdir hakkını kullanmak için Sulh Ceza Hakimliğinin denetimine sunulması gerekirken
sunulmaması da hukuka aykırıdır. Bu halde "içeriği olmayan" raporu
hazırlayan kişiler, "uzatım" talepleri ile takdir hakkını
"hakimlik" adına kullanmış olacaklardır ki bu durum da hukuka
aykırıdır.
❖
CMK m. 135/4
gereğince, üçüncü kez bir
ay süre ile uzatım kararı verilirken "örgüt
faaliyeti" çerçevesinde işlenen bir suç gösterilmeden dinlemeye devam
edilmesi de hukuka aykırıdır.
24.05.2018 tarihinde "Tarkan Yavaş, Ulviye Didem
Ürer, Mehmet Noyan Orcan, Kartal İş, Fatih Kılıç, Ali Emre Bukağlı, İbrahim
Seral Köprülü, Nuri Özbudak, Bora Yıldız, Mehmet Ender Daban, Kartal Göktan,
Tahsin Akkaş, Yakup Balaman, Gökalp Barlan, Salih Tınar, Erol Şimşek, Ayça
Pars, Serkan Ak ,Emre Teker, Orkun Şimşek, Oktar Babuna, Fatma Ceyda Ertüzün, Sinan Marangozoğlu, Koray Coşkun, Murat
Terkoğlu, Saim Erdem Ertüzün, Merve Büyükbayrak, Mehmet Burak Öge, Burhan
Efeoğlu, Serdar Dayanık,
Serkan Yumru, Mehmet Alp Ünlü,
Mehmet Murat Atmaca, Mert Sucu" (34 kişi) ile ilgili olarak 6 aylık dinleme süresinin bitimini "çalışmalar
tamamlanmış" olup diye niteleyerek yazılan 11 sayfalık raporda; kişi
bazında değerlendirmeler yapılırken yine suç
unsuruna dair görüşmelerin olmadığı vurgulanmıştır. 28.05.2018 tarihinde
İstanbul CBS Teknik İşlemler Bürosu tarafından dinleme işlemine son verilmesi
talimatı verilmiştir.
Önemle belirtmek gerekir
ki; 6 ay bu 34 kişi dinlenmiş olmasının
yanı sıra "6
aylık süreden daha fazlasına dair tapeler" iddianamelerinde yer almıştır. Bu nedenle de 6
aylık dinleme süresinin aşıldığı açıkça anlaşılmaktadır.
Bu
durum da CMK m.135/4'de belirtilen sürelerin de dışına çıkılarak CMK m.135/4'e, Anayasa
m. 22'ye CMK m.217'ye CMK m. 206'ya
açıkça olması nedeniyle bu delillerin reddedilmesi
gerekir.
Nitekim Mehmet Noyan Orcan için 28.11.2017-28.05.2018 tarihleri arasında 6 ay
süreyle dinleme tedbiri kararları olmasına ve
uygulanmasına rağmen iddianamenin (12.07.2019 tarih ve 2019/119278
sayılı soruşturma için yazılan) 1014-1016. sayfalarında 05.06.2018
tarihine ait bir dinleme TAPESİ konulmuş, Mehmet Noyan Orcan bundan sorguya çekilmiştir. Bu haliyle
CMK m. 135/4 hükmü açıkça
ihlal edilmiştir. Bu da süresinden fazla kişilerin dinlendiğinin ya da dinleme
kararı olmadan kişilere ait verilerin ele geçirildiğinin ve aleyhine
kullanılmaya çalışıldığının açık ispatıdır.
Kartal İş, Bora Yıldız, Serkan Ak, Ahmet Oktar Babuna da
28.11.2017-28.05.2018 tarihleri arasında 6 ay süre ile dinlenmişlerdir. Bu dinleme sürelerini aşar şekilde iddianamede TAPE
kayıtları bulunmaktadır. Başka bir
deyişle iddianamede belirtilen TAPE çözümleri 28.11.2017-28.05.2018 tarihleri
arasında değildir. Bu nedenle de CMK m. 135/4'e
açık aykırılık oluşmuş
ve delil vasfını
yitirmiş ve keyfi bir
uygulama yapılmıştır.
Kartal İş için
iddianamenin 2122-2123. sayfalarında 05.06.2018
tarihli bir TAPE ÇÖZÜMÜ,
Bora Yıldız için iddianamenin 871-875 sayfalarında bulunan 07.06.2018, 28.06.2018,
30.06.2018 tarihli (iki adet) TAPE ÇÖZÜMÜ,
Serkan Ak için iddianamenin 3464-3465. sayfalarında bulunan 27.06.2018
tarihli TAPE ÇÖZÜMÜ,
Ahmet Oktar Babuna için iddianamenin 1234-1237 sayfalarında bulunan
30.05.2018 tarihli TAPE ÇÖZÜMÜ,
dinleme süreleri dışında
olması nedeniyle de hukuken kullanılması mümkün değildir.
Dinleme kararının olmadığı bir döneme ait
kişilerin dinlenmiş ve bu kayıtların iddianamede
kullanılmış olması Anayasanın 22. maddesinin ihlalidir.
Bir an için yukarıda
sırası ile saydığımız şartlar var sayılarak söz konusu dinlemenin hukuka uygun olarak elde edildiğinden bahsedilse dahi, 6 aylık azami süre içerisinde elde edilen deliller de değildir. BU ŞEKLİYLE DOSYANIN
İÇERİSİNDE BUNLARIN BULUNMASI İLE
HÜKÜM KURULMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR. Her bir kararın alındığı
dönem içerisinde tespitlerin yapılıp
yapılmadığı hususlarının da tüm dosya
için ayrıca araştırılması ve
tespit edilmesi gerekmektedir.
CMK M. 135/4'TE BELİRTİLEN SÜRELERİN DIŞINDA OLDUĞU
ANLAŞILAN VE HUKUKEN KABUL EDİLEMEZ UYGULAMA İLE ELDE EDİLDİĞİ GÖRÜLEN BU
"ŞEYLERİN" DELİL OLARAK ADLANDIRILMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR. CMK M.206, CMK M.217
GEREĞİNCE REDDEDİLMESİ VE HÜKME ESAS ALINMAMASI GEREKMEKTEDİR.
DOSYADA YER ALAN DİNLEME TALEPLERİ, KARARLARI VE UYGULAMALARI HAKKINDA
DİKKAT ÇEKİCİ BİR DİĞER HUKUKA AYKIRI HUSUS İSE ŞÖYLEDİR:
07.06.2018 tarihinde 226 kişi için CMK m. 116, CMK
m.123 ve 127 CMK m.122 ve CMK m.134 ile CMK m.75 ve 78-79 hükümlerinin 08.06.2018 tarihinden itibaren uygulanması
üzere İstanbul CBS Terör Ve Örgütlü Suçlar Bürosunca İstanbul Sulh Ceza Hakimliğinden talepte bulunulmuş ve İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği tarafından 2018/2801 Değişik İş sayılı
kararı ile bu tedbirler yönüyle karar kurulmuş ve yine 8. Sulh Ceza Hakimliği tarafından 2018/2802 Değişik sayılı kararı ile
adı geçen 226 kişinin malvarlıklarının tamamına toptancı bir yaklaşımla el
konulması ve kişiler hakkında gözaltı talimatı verilmiştir.
Ancak ilgisiz ve halen gerçek nedenini öğrenemediğimiz
şekilde, 08.06.2018 tarihinden itibaren 5 gün içinde uygulanmasına karar
verilen işlemler 12.06.2018 tarihinde (5 günün sonuncu gününde) ertelenmiştir. Erteleme gerekçesi olarak,
kararın uygulanmasını da engelleyemeyecek bir tarih olan 06.06.2018 tarihinde
"kişilerin Ankara'da iftarda olduklarına dair kaynağı açıklanmayan"
bir bilgi öne sürülmüştür.
Burada önemli olan; kişilerin malvarlıklarının tümüne el
konulacak, herkesin gözaltına alınmasını sağlayacak
ve herkesin evinde arama yaptıracak, hatta CMK
m. 75-78-79
hükümlerinin uygulanmasını gerektirecek kadar delil ve kuvvetli suç şüphesi dosya
kapsamında bulunmakta ise talep tarihi
olan 07.06.2018 tarihinden itibaren kişiler
hakkında CMK m. 135/1 hükmünün
uygulanması mümkün değildir. Çünkü başka suretle delil elde edilemediğinden
bahsedilmesi mümkün olmamalıdır.
Bu tarihten sonra da dosya kapsamında iletişimi
dinlenmeyen ve kayda alınmayan herkes yönüyle TCK m. 220/3 gereğince hayatın
olağan akışına uygun olmayan bir şekilde (hatta
hiç kimse hakkında kamu davası açılmaması, KYOK verilmemesi ve tefrik kararı da
verilmemesi) TCK m. 252 Rüşvet suçlamasıyla iletişimin dinlenmesi, kayda
alınması ve çözümlenmesi kararlarının istenmesi ve hakimliklerce karar verilmiş
olması da hukuka aykırıdır.
11.06.2018
tarihinde Mali Şube Müdürünün yazısı ile süresi bitmek üzere olan kişiler için
uzatım talep edilmiştir.
Berkay Kayabay için; dördüncü kez 1 ay süre
ile uzatılması istenilmiş,
Oğuzhan Öztürk için
11.06.2018 tarihli raporla "uzatım kararı" istenirken (CMK m. 135/6 denilerek (yanlış yazılarak)
CMK m. 135/8 kastedilerek), Rüşvet
TCK m. 252 suçunu işliyor olabileceğine dair şüphe uyandıran görüşmelerin
varlığından bahsedilmesine rağmen buna
ilişkin bir tape çözümü yapılmamıştır. Belirtilen
görüşmelerin var olması halinde dahi 'dinleme süresinin bitimi' beklenilmiş
CMK m.138/2'ye muhalefet edilerek
"derhal" cumhuriyet savcısına haber verilmemiştir.
11.06.2018 tarihinde
"Ayfer Bayer, Meral Kalça, Halil
Hilmi Müftüoğlu, Aylin Atmaca, Alev Ulaşoğlu Babuna, Sinem Hacer Tezyapar, Demet Görünür, Gaye
Ertin, Hüseyin Alpar Sayın,
Dolunay Tezin, Tuğba Bal" için
hazırlanan 5 sayfalık
raporda 11 kişi için ayrı ayrı
değerlendirmeler yapılmış ve bu değerlendirmelerde "herkes için ayrı ayrı CMK m.135/6 (CMK m.135/8) katalog suçlar
kapsamında değerlendirilebilecek herhangi
bir suç görüşmesinde bulunmadığı" belirtmesi yapılmıştır. Rapor olarak değerlendirilecek yazının 5.
sayfasında rapor kapsamında herkes için ortak bir değerlendirme yapılarak "konu kapsamında değerlendirilecek suç
görüşmesine rastlanmadığı değerlendirilmiştir" denilmiştir.
İstanbul CBS Terör ve
Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından 2016/103113 soruşturma numaralı dosyasından
Teknik İşlemler Bürosuna herhangi bir ayrım yapılmadan "uzatım" istenen
herkes için TCK m. 220/3 ve TCK m. 252'den
talepte bulunulmuştur. Kişi
bazında değerlendirme yapılmamıştır. Oğuzhan Öztürk için "rüşvet"
suçlamasından yapılan değerlendirme diğer 12
kişi için de "alakasız" olarak eklenmiş ve neticeten adı geçen 13 kişi için "rüşvet" suçundan
da işlem tesis
edilmiştir.
❖
Dosyamız kapsamında Oğuzhan Öztürk CMK m. 135/1 için "TCK
m.252 Rüşvet" suçlamasından işlem yapılmıştır. Ancak
kovuşturma aşamasına geçilirken TCK m. 252 uyarınca Oğuzhan Öztürk hakkında tefrik, KYOK ya da kamu
davası açılması mevzu bahis değildir.
Soruşturma kapsamında bir suç olarak dahi değerlendirilmemiş olan bir suçtan
"dinleme" yapılmıştır.
❖
Alakasız olarak haklarında TCK m. 252 "Rüşvet" suçlamasından dinleme yapılan kişiler için de "KYOK, tefrik ya da kamu davası"
açılması yoluna gidilmemiştir. Bu kişiler
hakkında da soruşturma aşamasında kendileri hakkında iddia edilen bu suçlama bulunmadan işlem tesis edilmiştir.
İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 2018/2999
Değişik sayılı kararı ile savcılık
talepleri gibi 12.06.2018 tarihinde karar verilmiştir.
❖
Kuvvetli suç şüphesi
ve başka suretle
delil elde imkanının olmamasına dair
savcılık makamınca bir araştırma yapılmadığı gibi, Sulh Ceza Hakimliği
tarafından da "delil elde etmek için hangi çabaların yetersiz
kaldığına" dair bir araştırma yapılmadan karar verilmiştir.
❖
Av. Ayfer Bayer ve Av. Tuba Bal'ın CMK m. 46 hükmü gereği
tanıklıktan çekinebilecek kişiler olmasına
rağmen bu kişiler
hakkında dinleme tedbirine
başvurulması da hukuka aykırıdır. Kaldı ki Av. Ayfer Bayer CMK m.135
tedbirinin uygulandığı bu dosyada
(İstanbul CBS 2016/103113) müdafi olarak dosyada
işlem tesis etmiştir.
Bila tarihli Mali Şube
Müdürü Furkan Sezer'in yazısı ve ekindeki 2 sayfalık 12.06.2018 tarihli,
326730 sicil numaralı
(soruşturma aşamasında sıklıkla işlem tesis
eden az sayıdaki polis memurundan biri) polisin imzası ile hazırlanan
raporda "…alınan ifadelerden, açık
ve kapalı kaynaklardan yapılan araştırmalar doğrultusunda." ifadesi
kullanılmıştır.
Bunlara istinaden TCK m.
220/1, TCK m.282 suçlamaları dolayısıyla
"kuvvetli suç şüphesinden bahsedilmeden" başka suretle delil elde
edilemediğinden bahisle 05.10.2016 tarihindeki 92605 sicil numaralı
savcının talimatı gerekçe gösterilerek, CMK m.135 uyarınca iletişimin tespiti,
dinlenmesi ve kayda alınması kararının aldırılmasının değerlendirildiği
belirtilmiştir. "Ayşegül Hüma
Babuna, İbrahim Tuncer, Alkas Çakmak, Hayri Can Dağtekin, Mustafa Mete Oktar,
Aydan Saraçoğlu, Yusuf Erkan Özoğuz,
Cem Sedat Altan,
Pelin Akçalı, Didem Rahvancı, Ayşe Akkaş,
Ayşe Pınar Akkaş, Yeliz Sucu" için bu talepte bulunulmuştur.
❖
Raporda, CMK m. 135/1'de bahsedilen "kuvvetli
suç" şüphesinden bahsedilmemiştir.
❖
05.10.2016 tarihinde 92605 sicil numaralı savcılık
tarafından verilen talimatta, bu kişilerin hiçbirinin ismi geçmemektedir.
Talimat verilmeden kolluk tarafından işlem tesis edilmiştir.
❖
Başka suretle delil elde edilememesinden bahsedilmesi
mümkün değildir. Nitekim hazırlanan raporda da "açıklandığı üzere"
dosya kapsamında alınan ifadeler vardır, açık ve kapalı kaynak çalışmaları
yapılmıştır.
13.06.2018 tarihinde İstanbul CBS Terör
ve Örgütlü Suçlar
Bürosu tarafından teknik büroya yazılan istem yazısında TCK m.220/3 ve TCK m.252
Rüşvet katalog suç olarak gösterilmiştir. Kuvvetli suç şüphesi ve başka
suretle delil elde edilemediğine dair hiçbir delil ve gerekçe gösterilmeden işlem tesis edilmiştir. Aynı talep İstanbul CBS Teknik İşlemler Bürosu tarafından da tekrar edilmiş
13.06.2018 tarihinde 3. Sulh
Ceza Hakimliğinin 2018/2843 Değişik iş sayılı dosyası ile 13.06.2018'de karar verilmiştir.
❖
Rüşvet iddiasına
ilişkin olarak dosya kapsamında kuvvetli suç şüphesine dair hiçbir şey bulunmamaktadır. Nihayet
TCK m.252 uyarınca hiç kimse hakkında
kamu davası açılmamıştır. Hiç
kimse hakkında da KYOK ya da tefrik kararı dahi verilmemiştir. Bu nedenle Savcılık ve Sulh Ceza Hakimliğinin kuvvetli
suç şüphesi değerlendirmesinin hukuki
dayanaktan yoksun olduğu çok açıktır.
❖
Soruşturma aşamasında bulunmayan bir suçlamadan "kuvvetli suç şüphesi"
denilerek işlem tesis
edilmesi ve Sulh Ceza Hakimliklerince karar kurulması hukuka aykırıdır. İşlem yapan kişiler
görevinin gereklerine aykırı olarak hareket etmişlerdir.
❖
İbrahim Tuncer ve Yeliz Sucu için 13.06.2018 tarihine kadar iletişimin dinlenmesi, kayda alınması
tedbirine başvurulmaması açıkça bir hiyerarşik yapının
olmadığının delilidir. Dosyamız kapsamında "arkadaş grubu ile yıllarca
görüştüğünü" söyleyen onlarca kişinin ifadesi bu tarih itibariyle alınmış
olmasına rağmen hiyerarşik yapının halen belirlenememiş olması açıklanamaz bir
durumdur. 40 yıldır var olduğu iddia edilen bir suç örgütünün hiyerarşik yapısı
en baştan itibaren belirli olmalı ve buna göre de TCK m.220/3'ün uygulanması
gerekmektedir. Kaldı ki kuvvetli suç şüphesi ve başka suretle delil elde
edilememesinin gerekçeleri açıklanmamıştır.
***Bu kişiler hakkında CMK m. 135 iletişimin dinlenmesi,
kayda alınması, çözümlenmesi tedbiri süre sınırlarına uyulmaksızın
uygulanmıştır. Bu kişiler hakkında tedbir kararı ilk defa 13.06.2018 tarihinde
verilmiş ve operasyon 11.07.2018 tarihinde yapıldığından operasyon tarihine
kadar devam etmiştir. Ancak;
Ayşegül Hüma Babuna için (12.07.2019 tarih ve
2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113
soruşturma numaralı") iddianamenin 1353-1354-1355. sayfalarında 27.04.2018
tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle hakkında
tedbir olmayan döneme ait "elde
edilen" ile iddianame tanzim edilmesi,
İbrahim Tuncer için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278
soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin
964-965. sayfalarında 25.12.2017 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle
hakkında tedbir olmayan döneme ait "elde edilen" ile
iddianame tanzim edilmesi,
Alkas Çakmak için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski
2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 2486-2487-2488.
sayfalarında 05.06.2018 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle
hakkında tedbir olmayan döneme ait "elde edilen" ile
iddianame tanzim edilmesi,
Mustafa Mete Oktar için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278
soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 3196-3197-3198-
3199-3200-3201-3202-3203. Sayfalarında 03.01.2018-21.02.2018-04.04.2018-
23.05.2018 tarihli TAPE çözümlerine yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan dönemlere ait "elde edilen" ile iddianame tanzim
edilmesi,
Yusuf Erkan Özoğuz için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma
numaralı") iddianamenin 1935-1936. sayfalarında 19.02.2018-13.05.2018-03.02.2018 tarihli TAPE çözümlerine yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan dönemlere ait "elde edilen" ile
iddianame tanzim edilmesi,
Cem Sedat Altan için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278
soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 3537-3538-3539. sayfalarında 21.12.2017-13.01.2018 tarihli TAPE çözümlerine yer
verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan dönemlere ait
"elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi,
Yeliz Sucu için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278
soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 1107-1108-1109-1110-1111. Sayfalarında 11.01.2018-08.05.2018-27.04.2018 tarihli
TAPE çözümlerine yer
verilmek suretiyle hakkında
tedbir olmayan dönemlere
ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi,
AÇIKÇA CMK M.135/4 VE CMK M.135/9
HÜKMÜNE AYKIRIDIR. Anayasamızın
m.22 hükmü de
ihlal edilmiştir. Tüm bu nedenlerle
CMK m. 135 "iletişimin dinlenmesi, kayda alınması tedbiri" sonucunda
elde edildiği iddia olunan "şeylerin" bu yönden de hukuka aykırı
olması nedeniyle kullanılması mümkün değildir.
22.06.2018
tarihinde İstanbul Mali Şube Müdürü tarafından 7 sayfalık rapor gerekçe gösterilerek 112 kişi için CMK m.
135 uyarınca iletişimin dinlenmesi, kayda
alınması ve çözümlenmesi tedbirine başvurulması istenmiştir. Savcılık talimat vermemiş,
savcılıktan talimat istenmiştir.
7
sayfalık rapor, gerekçe
ve ayrıntılı bir bilgi içermemektedir. TCK
m.220/1 ve TCK
m.282 suçlaması ile iletişimin kayda
alınması, dinlenmesi kararı talep edilmiştir. Raporda 05.10.2016 tarihindeki
92065 sicil numaralı savcılık talimatı gerekçe gösterilmiştir. 7 sayfalık bu raporda da 326730 sicil
numaralı polisin imzası bulunmaktadır.
22.06.2018 tarihli 7 sayfalık Raporda '...müşteki şahısların şube müdürlüğümüze gelerek vermiş olduğu
ifadelerinde ve sonrasında şube müdürlüğümüze sunmuş oldukları bilgi ve
belgelerde..' ifadesine yer verilmiştir.
❖
05.10.2016
tarihinde 92605 sicil numaralı savcı tarafından verilen talimatta 112 kişiden hiçbirinin ismi geçmemektedir.
Bu talimat tahdid olarak sayılmış 10 kişi hakkında verilmiştir.
❖
Kolluk tarafından 22.06.2018 tarihinde 7 sayfadan
ibaret 112 kişi için yazılan raporda '...müşteki şahısların şube müdürlüğümüze gelerek vermiş olduğu
ifadelerinde ve sonrasında şube müdürlüğümüze sunmuş oldukları bilgi ve
belgelerde...' ifadesine yer verilmiştir. Bu açıklamadan anlaşıldığı üzere, CMK m. 135/1'de belirtilen
"başka suretle delil elde etme imkanının olmaması" durumunun mevzu
bahis olmadığı itiraf edilmiştir.
❖
112 kişi için ayrı ayrı bir değerlendirme yapılmamış ve kuvvetli suç şüphesi ve başka suretle delil elde edilememe
gerekçesi açıklanmamıştır.
❖
07.06.2018
tarihinde "planlanan" operasyon kapsamında evlerinde arama kararı
yapılması istenen ve gözaltına alınmaları planlanan kişiler arasında bu 112
kişinin tamamı bulunmaktadır. Hepsinin adreslerinde arama yapılmasını
gerektirecek ve gözaltına alınmalarını
hatta tüm malvarlıklarına el konulmasını gerektirecek
kadar delil bulunmakta ise; "başka suretle delil elde edilmemesinden" bahsedilerek CMK
m.135/1 uygulanmasının düşünülmesi hukuka
aykırıdır.
Raporda TCK m.220/1 ve TCK m.282 olarak
başvurulması talep edilen tedbir kararına İstanbul CBS tarafından 25.06.2018
tarihinde TCK m. 220/1 ve TCK m. 252'den talepte
bulunulmuştur. Savcılık makamınca "hangi belgeye" dayanılarak bu şekilde talepte bulunulduğu anlaşılamamıştır. Aynı talep İstanbul CBS Teknik İşlemler Bürosu
tarafından da talep edilmiş ve İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği tarafından 26.06.2018 tarihinde adı geçen "Esra
Saraçoğlu, Ayşe Koç, Bülent Sezgin, Kadir Kaya, Yasin Göker,
Nihan Toklu, Pelin
Durmuş, Ece Koç, Mihrinaz Tuba Örmen,
Selma Selda İnal, Muhammet Cihat Gündoğdu, Zafer Fırat, İsmail Hulusi Gökmenli,
Hakan Kurtul, Kamile Gülen Yeral, Ferhunde Eda Babuna, Tülin Marangozoğlu,
Hande Canlı, Ahmet Çelik, Pınar Sezgin, Elvan Şahin, Rasin Kotil, Gülgün
Göktan, Nurşah Aksoy ,Deniz Tanık, Lale Camcı, Server Görkem Erdoğan, Muhammet
Fatih Menet, Meltem Daban, Aylin Kocaman, Elif Kıral, Gülay Pınarbaşı, Arzu
Leman Orcan, Nil Özlem Şener, Kerime
Akkaya, Levent Sezgin,
Rasim Coşkun Varlıbaş,
Uğur Örmen, Adnan Tınarlıoğlu, Nihat Balaman, Sedat
Cüneyt Özyaşar, Adnan
Bora Önen, Hüsnü Erel Aksoy,
Kerem Emre Yola, Münir Ufuk Zeytinoğlu, Oğuzhan Sevinç, Ozan Süer, Turgut
Demirhan, Mehmet Yıldırım, Muhammed Kürşat, Semih Meriç, Belgin Berber, Gülcan
Karakaş, Esma Sönmez, Altuğ Müştak Berker, Emine Mine Kalça, Mehmet Coşkun
Pamir, Zeynep Şener, Filiz Arık Menet, Aslıhan Hantal, Mehmet Orhan Mazıcı,
Ali Tulum, Levent
Denizoğlu, Şerifkan Süleymaniyeli, Onur Batu Yıldız, Dilem Köknar, Aslınur Alçakakan, Beril Koncagül, Ayça Gökçaylar, Esra Eldeleklioğlu,
Nuran Göver, Hikmet Fatih Müftüoğlu, Nilüfer Koç, Müzeyyen Demir, Ebru
Yılmazatilla Umur, Neşe Tokyay, Yasemin
Mert, Müge Öğütçü,
Meltem Süngür, Bedri Edis Yılmaz, Burak Sanver,
Mustafa Arular, Bilge Tok, Vuslat
Terkoğlu, Gamze Yörük, Sündüs Yörük, Tuğba Özkan,
Aysu Yamaner, Betül
Kesgin, Aslı Efeoğlu,
Altuğ Revnak Eti, Semra
Özgiray, Selda Göktan, Mehtap Şahin, Füsun Ebru Biçer, Ayfer Gökmenli, Yasemin
Kiriş, Serap Akıncıoğlu, Ali Kasap, İsmail Gülsunar, Ferit Erdem Rahvancı, Ediz
Çalıkoğlu, Saliha Yazaroğlu, Turgut Aksu, Fatih Mehmet Doğan, Emine Duygu
Polat, Gizem Köknar, Kübra Yıldırım, Özlem Yörük Tınar, Sibel Yılmaztürk, Sonia
Eskinazi, Özdemir Uygur" 112
kişi için savcılık talebi gibi işlem
tesis ederek TCK m.
220/1 ve TCK m. 252 gereğince ilk kez 2 ay süreyle
karar vermiştir.
❖
CMK m. 135 kapsamında iletişimi
dinlenmek istenen kişilerden Nihan Toklu, Pelin
Durmuş, Gülcan Karakaş, Bilge Tok, Betül Keskin, Aysu Yamaner avukattır. Tedbir kararının verildiği
26.06.2018 tarihine kadar dosyaya giren evraklar ve beyanlardan da bu
anlaşılmaktadır. Haklarında işlem yapılan kişilerin avukatlık faaliyetleri
yürüttükleri dosya kapsamı ile sabittir. CMK m.135/3 ve CMK m.46 gereğince haklarında işlem yapılmaması gerekirken işlem tesis edilmesi
de hukuka aykırıdır.
❖
CMK m. 135/2
gereğince "eklenmesi" gereken
belge veya rapor
eklenmemiş somut hiçbir veriye dayanılmamıştır. Bu numaraların nereden
ve nasıl elde edildiği
de açıklanmamıştır.
❖
Kişilerin sırf dinlenilmesi için işlem tesis edildiği açıktır.
❖
Rüşvet suçlaması bakımından dosya kapsamında hiç kimse
hakkında dava açılmamış, KYOK kararı verilmemiş, tefrik kararı da
verilmemiştir. Buna rağmen soruşturma
kapsamında olmayan bir suçlamadan işlem tesis edilmesi hukuka aykırıdır.
❖
Kuvvetli suç şüphesinin "kanunun tekrarlanması ve
basmakalıp" olarak kullanıldığının delillerinden birisi de hakkında CMK m.
135/1 tedbiri uygulan kişilerden Aysu Yamaner
hakkında dosyaya daha sonra yeni ve soruşturmanın
seyrini değiştirebilecek bir belge de konulmamasına rağmen hakkında "KYOK" kararı verilmiş, yeterli
suç şüphesi dahi görülmemiştir.
❖
Hakkında CMK m.135/1 uyarınca tedbir uygulanan kişilerin
dinlenmesine 23.06.2018 tarihi itibariyle başlanmıştır. 11.07.2018 tarihi
itibariyle operasyon yapılmış ve kişiler gözaltına alınmıştır. Ancak {12.07.2019 tarih
ve 2016/103113 (2019/119278) soruşturma numaralı] iddianameye konu edilen TAPE çözümleri incelendiğinde kişilerin dinleme süreleri
içerisinde olmayan TAPE çözümlerinin varlığı
görülmektedir.
Bülent Sezgin için (12.07.2019 tarih
ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma
numaralı") iddianamenin
1748-1749. sayfalarında 13.06.2018 tarihli
TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle
hakkında tedbir olmayan döneme ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da
gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka
aykırıdır.
Kadir Kaya için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278
soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 2669. sayfalarında 26.01.2018 tarihli TAPE çözümüne
yer verilmek suretiyle
hakkında tedbir olmayan
döneme ait "elde edilen" ile iddianame tanzim
edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı
tarafından bir karar verilmeden
"dinleme" yapılmış
olması hukuka aykırıdır.
Yasin Göker için (12.07.2019 tarih
ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 1882-1883. sayfalarında
31.12.2016 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle
hakkında tedbir olmayan döneme ait "elde edilen" ile iddianame
tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan
hal kapsamında savcı tarafından bir
karar verilmeden
"dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.
31.12.2016 tarihinde dosya içerisinde hiç kimse için CMK
m. 135/1 tedbir kararı da bulunmamaktadır. Bu
TAPE'nin nasıl elde edildiği de izaha muhtaçtır.
Hakan Kurtul için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278
soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 2725-2726-2727. sayfalarında 25.05.2018-06.01.2018 tarihli TAPE çözümlerine
yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan
dönemlere ait "elde edilen" ile iddianame
tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan
hal kapsamında savcı tarafından bir
karar verilmeden
"dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.
Kamile Gülen Yeral için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma
numaralı") iddianamenin
2871-2872. sayfalarında 18.01.2018 tarihli
TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan döneme
ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da
gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka
aykırıdır.
Rasin Kotil için (12.07.2019 tarih
ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma
numaralı") iddianamenin 2063. sayfalarında 24.04.2018
tarihli TAPE çözümüne
yer verilmek suretiyle
hakkında tedbir olmayan
döneme ait "elde edilen" ile iddianame tanzim
edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı
tarafından bir karar verilmeden
"dinleme" yapılmış
olması hukuka aykırıdır.
Lale Camcı için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278
soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 2880-2881-2882. sayfalarında 13.02.2018 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle
hakkında tedbir olmayan döneme ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da
gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka
aykırıdır.
Levent Sezgin için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski
2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 1847-1848. sayfalarında 02.04.2018 tarihli
TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle
hakkında tedbir olmayan döneme ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da
gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka
aykırıdır.
Rasim Coşkun Varlıbaş
için (12.07.2019 tarih
ve 2019/119278 soruşturma dosyası için “eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 3260-3231-3262- 3263. sayfalarında 08.01.2018 tarihli TAPE
çözümlerine yer verilmek suretiyle hakkında
tedbir olmayan dönemlere ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca
bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir
karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.
Nihat Balaman için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski
2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 1762-1763-1764. sayfalarında 18.03.2018-19.03.2018 tarihli TAPE çözümlerine
yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan
dönemlere ait "elde edilen" ile iddianame
tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan
hal kapsamında savcı tarafından bir
karar verilmeden
"dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.
Hüsnü Erel Aksoy için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278
soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 1821-1822. sayfalarında 09.03.2018 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan döneme
ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da
gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka
aykırıdır.
Oğuzhan Sevinç için (12.07.2019 tarih
ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma
numaralı") iddianamenin 1787-1788-1789-1790- 1791-1792-1793-1794. sayfalarında 01.02.2018-
08.03.2018.09.03.2018.13.03.2018.20.03.2018 tarihli
TAPE çözümüne
yer verilmek suretiyle hakkında tedbir
olmayan döneme ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi,
Hakim ya da gecikmesinde sakınca
bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir
karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.
Oğuzhan Sevinç'in
iddianamesinin ilgili bölümünde 7 sayfa
boyunca kullanılan TAPE'lerin tamamı hukuka aykırıdır. Çünkü elde edilen ve iddianamesinde kullanılan TAPELER
Oğuzhan Sevinç hakkında
dinleme kararı olmayan
bir döneme aittir.
Hakim kararı ve kanunda aranan şartlar yerine getirilmeden dinleme
yapılmıştır. CMK m.138/2 düşünülecek olunsa da savcılık tarafından bir
değerlendirmeye istinaden ortaya çıkan konuşma tarihlerinden hemen sonra
talepte bulunularak karar alınmamıştır.
"Derhal" cumhuriyet savcılığına da bilgi verilmiş
değildir. Tüm bu nedenlerle
bunların delil olarak kullanılabilmesi mümkün değildir.
Nuran Göver için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278
soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 2711-2712-2713. sayfalarında 24.04.2018 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle
hakkında tedbir olmayan döneme ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da
gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka
aykırıdır.
Müge Öğütçü için (12.07.2019 tarih
ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski
2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 1425. sayfasındaki 01.12.2017 tarihli TAPE çözümüne
yer verilmek suretiyle
hakkında tedbir olmayan
döneme ait "elde edilen" ile iddianame tanzim
edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı
tarafından bir karar verilmeden
"dinleme" yapılmış
olması hukuka aykırıdır.
Burak Sanver için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski
2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 2989-2990. sayfalarında 17.02.2018 tarihli
TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan döneme
ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da
gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka
aykırıdır.
Mustafa Arular için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278
soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 2226-2227. sayfalarında 21.04.2018 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan döneme
ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da
gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka
aykırıdır.
Özdemir Uygur için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278
soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 3632-3633-3634-3635- 3636-3637. sayfalarında 24.05.2018 tarihli TAPE
çözümlerine yer verilmek suretiyle hakkında
tedbir olmayan döneme
ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da
gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme"
yapılmış olması hukuka aykırıdır.
Yukarıda belirttiğimiz üzere CMK m. 135/2'de hattın
kimlere ait olduğu
ya da kimler tarafından kullanıldığına dair bir belge ya da raporun
olmadığını, numaraların ise nereden elde edildiğinin anlaşılmadığı
görülmektedir.
Nitekim bunun delili olarak, 02.07.2018 tarihinde "Arzu Leman Orcan1 Tuğba Özkan1 Müge Öğütcü1 Nuran Göver1 Sibel Yılmaztürk1
Sündüs Yörük1 Zeynep Şener' için yapılan dinleme tedbirlerine konu
hatların başka kişiler tarafından kullanıldığının anlaşılması nedeniyle bu
numaralara yapılan dinleme işlemlerinin sona erdirilmesi talep edilmiştir.
BURAYA KADAR SOMUT BELGELERİYLE ORTAYA KONULDUĞU ÜZERE SORUŞTURMANIN BİR BÜTÜN OLARAK
ADİL OLARAK YAPILMASINDAN DAHİ BAHSEDİLEMEYECEK DERECEDE HUKUKA AYKIRI DURUM VE TEDBİRLER
UYGULANMIŞTIR.
04.07.2018 tarihinde
286786-413981-326730 sicil numaralı polis memurları ve cumhuriyet savcısı Hasan
Yılmaz'ın imzası ile düzenlenen
tutanakta; (sözde) "örgütün
avukatları" ifadesi kullanılarak CMK m.135/1 uyarınca haklarında
tedbir uygulanan kişilerin avukat oldukları ve haklarında soruşturma yürütülen kişilerin avukatları olduğu adeta itiraf edilmiştir. Yapılan işlemin CMK m. 135/3 ve CMK
m.46 uyarınca derhal imha olması gerekirken işleme bu tarihten sonra da
devam edilerek kesin hukuka aykırılık tescillenmiştir. Buraya kadar gösterdiğimiz avukatların dinlenmesinin hukuka aykırılığı hususunun, kolluk ve savcılık
makamınca da bilindiği ve buna rağmen
işlem tesis edildiği
bu tutanakla gözler
önüne serilmiştir.
11.07.2018
tarihi itibariyle operasyon
yapılmıştır. CMK m.135/1 tedbiri
uygulanan herkes için gözaltı talimatı verilmiştir. Bu aşamadan sonra
bir kısım kişiler için 13.07.2018 tarihinde, çok sayıda kişi için ise
16.07.2018 tarihinde iletişimin dinlenmesi tedbirinin sona erdirilmesi
işleminin uygulanması istenmiştir.
Ancak,
11.07.2018 günü gözaltına alınamayan Aylin Atmaca'nın yakalanması için, CMK
m.135/5 kapsamında, 13.07.2018 tarihinde TCK m.220/3 ve TCK m.252 gereğince CMK
m. 135/1 uygulanabilmesi için tedbir talebinde bulunulmuştur. Öncelikle hukuki
olan ve yapılması gereken mobil telefonun yerine dair bir tespit istenmesidir.
Öte yandan bu tarihte zaten operasyon yapılmış, dolayısıyla kabule göre
"operasyon yapılacak kadar" delil ve şüphe olduğu düşünülmüştür.
Ancak ne hikmetse yine de başka suretle delil elde edilememesi ve
kuvvetli suç şüphesine dayanılarak İstanbul 12. Sulh Ceza Hakimliğinin 2018/3568
Değişik İş sayılı
kararı ile 13.07.2018 tarihinde ikinci kez bir ay süre ile uzatım kararı verilmiştir. Ancak bu
karar somut hiçbir belgeye dayanılmamıştır.
❖
Verilen bu tedbir kararında da CMK m. 135/4 gereğince
örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen bir başka suç gösterilmemiştir.
❖
Rüşvet suçu hakkında hiç kimse hakkında kamu davası
açılmamış, tefrik kararı verilmemiş ve KYOK kararının da verilmemiş olması bir
arada değerlendirildiğinde CMK m. 135/4'e muhalefet edildiği anlaşılacaktır.
❖
Başka suretle delil
elde edilememe gerekçesi talepte gösterilmemiş ve karar
merci tarafından da bu hususa dair bir araştırma yapılmamıştır.
❖
Dosya kapsamında CMK m.135/1 uyarınca tedbir uygulanan
kişilerin dinlenmesine kararlar verilmiştir. Ancak dosya kapsamında haklarında
dinleme kararı hiçbir zaman verilmeyen kişiler bulunmaktadır. Ancak [12.07.2019 tarih
ve
2016/103113 (2019/119278) soruşturma numaralı] iddianameye konu edilen
TAPE çözümleri
incelendiğinde kişilerin kendilerine yönelik hiç dinleme kararı olmamasına rağmen kendileri hakkında dinleme
yapıldığı ve iddianamede TAPE çözümlerinin varlığı görülmektedir.
Mustafa Işık için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278
soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 3413-3414-3415. sayfalarında 29.03.2018-25.04.2018 tarihli TAPE çözümlerine
yer verilmek suretiyle hakkında hiç CMK m.135/1 tedbir
kararı verilmemiş olmasına
rağmen "elde edildiği" iddiası ile iddianame
tanzim edilmesi, Hakim ya da
gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir
karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.
Necati Koç için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278
soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 1952. sayfalarında 28.04.2018 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle
hakkında hiç CMK m.135/1 tedbir kararı
verilmemiş olmasına rağmen "elde edildiği" iddiası ile iddianame
tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal
kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme"
yapılmış olması hukuka aykırıdır.
Korkut Yasa için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278
soruşturma dosyası için "eski 2016/103113
soruşturma numaralı") iddianamesinin 1864-1865-1866. sayfalarında 02.05.2018 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek
suretiyle hakkında hiç CMK m.135/1 tedbir
kararı verilmemiş olmasına
rağmen "elde edildiği" iddiası ile
iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal
kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme"
yapılmış olması hukuka aykırıdır.
Mehmet Murat Develioğlu için (12.07.2019 tarih
ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma
numaralı") iddianamenin
3112-3113. sayfalarında 28.04.2018 tarihli TAPE çözümüne
yer verilmek suretiyle
hakkında hiç CMK m.135/1 tedbir kararı verilmemiş olmasına rağmen
"elde edildiği" iddiası ile iddianame
tanzim edilmesi, Hakim ya da
gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir
karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.
Erkan Seyhan
için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski
2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 3086-3087-3088-3089. sayfalarında
28.04.2018-13.05.2018 tarihli TAPE çözümlerine yer verilmek suretiyle hakkında hiç CMK m.135/1 tedbir kararı
verilmemiş olmasına rağmen "elde
edildiği" iddiası ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış
olması hukuka aykırıdır.
Ahmet Bürke için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 2390-2391-2392. sayfalarında 13.05.2018-31.03.2018-11.03.2018 tarihli
TAPE çözümlerine yer verilmek suretiyle hakkında hiç CMK m.135/1 tedbir kararı verilmemiş olmasına rağmen
"elde edildiği" iddiası ile
iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış
olması hukuka aykırıdır.
Ali Suat Kütahnecioğlu için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası
için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 1256. sayfalarında 16.03.2018 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek
suretiyle hakkında hiç CMK m.135/1 tedbir
kararı verilmemiş olmasına rağmen "elde edildiği" iddiası ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal
kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme"
yapılmış olması hukuka aykırıdır.
Tarık Toraman için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski
2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 3608-3609-3610-3611-3612- 3613-3614-3615-3616. sayfalarında 29.11.2017-30.11.2017-21.12.2017-
05.01.2018-28.05.2018-29.05.2018 tarihli TAPE çözümlerine yer verilmek suretiyle hakkında hiç CMK m.135/1 tedbir kararı
verilmemiş olmasına rağmen "elde edildiği"
iddiası ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış
olması hukuka aykırıdır.
Soruşturma
aşamasında ismine hiç temas edilmeyen ve dosyaya operasyondan sonra dahil olduğu dosya kapsamından anlaşılan
Bahadır Köseoğlu hakkında da CMK m. 135/1
kapsamında herhangi bir karar ve işlem ise tesis edilmiş değildir.
Bahadır Köseoğlu için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için
"eski 2016/103113 soruşturma
numaralı") iddianamenin 3474-3475. sayfalarında
14.02.2018 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle
hakkında hiç CMK m.135/1 uyarınca
tedbir kararı verilmemiş olmasına rağmen "elde edildiği" iddiası
ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal
kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme"
yapılmış olması hukuka aykırıdır.
Bütün bu hukuka aykırı uygulama ve işlemlerin yanında;
Dosyanın içerisinde yer alan evraklardan anlaşıldığı
üzere 34-TM-00283 numaralı kişi tarafından, 135181 sicil numaralı kişiye
10.09.2018 tarihinde 911 adet TAPE çözümünün var olduğu 5 adet mavi klasör teslim
edildiği belirtilmiştir. Yine 1 TB hafızalı hard diskin teslim edildiği de
belirtilmiştir.
07.09.2018 tarihinde ise aynı evrakların İstanbul CBS'ye
gönderildiği anlaşılmaktadır. Ancak kovuşturma aşamasında incelenen evraklardan
anlaşıldığı üzere 91 ile 103 (dahil) dosya üzerinde yazılan yazılarda İletişim
Tespit Tutanakları (sıralı 10 dosya) bulunmakta ANCAK TAPE ÇÖZÜMLERİ DOSYAMIZ İÇERİSİNDE BULUNMAMAKTADIR. Tarafımıza da ham halleri
ile çözümler teslim
edilmemiştir.
25.09.2018 tarihinde İstanbul CBS Teknik İşlemler Bürosu
tarafından Terör ve örgütlü Suçlar Bürosuna yazılan yazıda ise "24
başlıkta evraklar sıralanarak "yazıda yer alan tüm evrakların 10 klasör
olarak dinleme kararlarının süresinin dolması ve sona erdirilmesi işlemleri
nedeniyle soruşturma dosyasına eklenmek üzere gönderildiği anlaşılmıştır."
denilmektedir.
Tüm bu hususlar birlikte
değerlendirildiğinde CMK m. 135/1 tedbiri
dosyaları soruşturma süresince "soruşturma makamında tutulmamıştır."
Bu da -bir kez daha-
"dosyanın gerçeklerinden uzak olarak" Teknik Büro Savcılığı
tarafından başka suretle delil elde edilip edilememe olanakları incelemeden karar talep
edildiğini göstermektedir.
SONUÇ OLARAK;
Buraya kadar sıralanan tüm
bu nedenlerle CMK m. 135 tedbirinin
dosya kapsamında hukuka aykırı olarak uygulanmıştır. Bunun sonucu olarak da bu
delillerin CMK m.206/2-a, CMK m.217 ve CMK m.230 gereğince reddedilmesi gerekmektedir.