CMK M.135 Kapsamında Yapılan İşlemler Hukuka Aykırı Yapılmıştır ve Bu Yolla Edinilen Deliller Hükme Esas Alınamaz

 

 

I.                   SORUŞTURMANIN BAŞLANGICI

 

 

 

 

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından tabii bir suç soruşturması yürütülmemiştir. Bu nedenle de soruşturma aşamasından başlanarak çok fazla sayıda usulsüzlük ve hukuka aykırılık yapılmıştır. Soruşturma aşamasında tabii bir suç soruşturması yürütülerek "maddi gerçeğin açığa" çıkarılması çabası yerine kişilerin "ne olursa olsun" cezalandırılması hedeflenerek işlemler tesis edildiği ve dosyada baştan sona "Mali Şube" merkezli hareket edildiği için hukuka aykırı çok sayıda uygulama gerçekleşmiştir.

 

 

 

02.02.2016 tarihinde Hasan Burla tarafından gönderildiği belirtilen bir ihbar maili ile soruşturma başlamıştır. Ancak Hasan Burla'nın kimliğine ve gerçek kişi olup olmadığına dair bir işlem soruşturma makamları tarafından yapılmamıştır. Kaldı ki gelen ihbar mailinin içerisinde neredeyse Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünü ilgilendiren hiçbir husus olmamasına rağmen anlaşılamaz şekilde dosya Mali Şubeye gönderilmiştir.

 

 

 

Bu yazıya istinaden Mali Şube tarafından herhangi bir işlem tesis edilmemiştir. Dosya hareketsiz bırakılmıştır.


Bu tarihten sonra dosyaya ilk giren evrak 04.08.2016 tarihinde isimsiz ve imzasız olarak bir ihbar maili daha olmuştur. Bu ihbar maili 12.08.2016 tarihinde Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Aklama Suçları Büro Amirliğince havale edilmiştir.

 

12.08.2016 Mali Şube havale tarihli 8767 numaralı ihbar mailinin içeriğinde;

 

 

 

 

"Merhaba, Adnan Oktar ve bağlı müritlerin ve bu gruba ait şirketlerin, aynı pdy yapılanmasına benzer faaliyetler içerisinde olduğu, yıllardır malumudur. Adnan Oktar aynı Fetullah Gülen gibi mehdilik iddiasındadır ve müritleri buna canı gönülden inanmaktadır. Her türlü şantaj, iftira, kumpas gibi işlerle meşgul olmakla birlikte, pdy örgütüne bu konularda ciddi bir veri tabanı sağlamışlardır. Ayrıca kara para transferi, mossad ve cia'ya düzenli istihbarat sağladıkları ve bunun için "pronet" adlı güvenlik firması kullandıkları ise aşikardır. Bu yapı, pdy örgütü ile aynı inanç, aynı yapılanma, aynı finansal desteğe sahip olan, birbirine bağlı fakat zarar görmemek için takiyye yapar vaziyettedir. Bir örnek ile Adnan Oktar'ın brsh'ye yatırıldığı 1985 yılında, kendini ziyaret eden zaman gazetesi muhabirleri hüngür hüngür ağlamışlardır. Bu yapı her müdahalede pdy yapılanması tarafından korunmuştur. Lütfen bu yapıya hakkıyla müdahale edin, İsrail den ve USA dan nasıl müdahale pdy yapılanması tarafından personellerin bir çoğu mossadın ve bir kısmı cia ajanıdır. Size netten kaldırılmış bir video gönderiyorum, bu bile grubun ne olduğunu göstermekte yeterli olacaktır, kolay gelsin."

 

şeklindeki isimsiz ve imzasız mail Mali Şubeye ulaşmıştır.

 

 

 

 

Mali Şube müdürlüğü tarafından 326730 sicil numaralı ve 239765 sicil numaralı iki polis memuru tuttukları 17.08.2016 tarihli tutanak ile özetle; "Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğü ile bir görüşmenin gerçekleştirildiği ihbar mailinin ekinde belirtilenlerin olmadığı ve ihbarcının adres1 iletişim bilgilerinin bulunmadığı belirtilmiştir.”

 

 

 

Ancak  tutanaktan da anlaşılacağı  üzere  ihbarcının  8767  numaralı ihbar  mailinin


gönderildiği IP numarası belirlidir. Bu durumda iP numarası üzerinden bir sorgulamanın yapılması gerekirken sorgulama yapılmaksızın, 8767 numaralı ihbar dayanak yapılarak, cumhuriyet savcısından talimat alındığına dair evraklar olmadan soruşturmaya konu işlemlere devam edilmiştir.

 

İnternet üzerinden yaptığımız kontrollerde; bu isimsiz ihbara ait IP'nin yer ve konum bilgilerinin Fatih Semtinde yani Emniyet Müdürlüğüne (Vatan Cd.) çok yakın bir mesafede olması araştırmaya muhtaç bir durumdur.

 

 

 

 

Bilindiği üzere dönemin Başbakanı Sayın Binalı Yıldırım'ın teklifi üzerine 21.10.2016 tarihli ve 29684 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren Başbakanlık Genelgesi ile, idarelere isimsiz gönderilen ihbarların değerlendirilmeyeceğine karar verilmiştir. Bu gelişme huzurdaki davaya konu isimsiz ihbardan çok kısa bir süre önce yaşanmıştır. Bu genelgenin amacı ise tıpkı davaya konu ihbar gibi kötü niyetli, isimsiz ihbarların önüne geçmek amacıyla yapılmıştır. Ne var ki Hükümetin aldığı bu tedbire uyulmamış, Başbakanlık Genelgesine rağmen bir uygulama yapılmıştır.

 

 

 

Burada dikkat çekici bir husus da dosyanın soruşturma numarası ve ihbar tarihleri incelendiğinde ortaya çıkmaktadır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2016/103113 soruşturma numarasının hangi tarihte verildiği ve araştırmaya başlandığı incelendiğinde, İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından yazılan "Talimat Talebi"ne cevaben Cumhuriyet Savcısı Mehmet Şenay Baygın'ın "Soruşturma Kayıt" havaleli ve "Fetö TCK

m.314 notlu havalesi ile dosyanın 01.09.2016 tarihinde 2016/103113 soruşturma numarasını aldığı anlaşılmaktadır. Ancak dosya içerisinde incelediğimiz evraklardan ilk ihbar (02.02.2016) ile ikinci ihbar (12.08.2016 havale tarihli) arasında savcılık makamı tarafından işlem yapıldığına dair bir belge ya da savcılık makamından talimat alındığına dair bir emare de yoktur. Buna rağmen 02.02.2016 tarihli evrakın işlemsiz olarak 01.09.2016 tarihine kadar neden halen soruşturma numarası almadan bekletildiği ya da


daha sonra başka bir ihbardan soruşturma numarası almış dosyanın içerisine konulduğuna dair bir açıklama bulunmamaktadır.

 

 

 

Tüm bunların yanı sıra 01.09.2016 tarihinde "Fetö TCK 314" şeklinde savcılık havalesi olmasına rağmen, dosyaya halen neden Mali Şube'nin devam ettiği, işlemlerin neden TEM şube ekiplerince yürütülmediği de anlaşılamayan başka bir durumdur.

 

 

 

Bu araştırmaya muhtaç anlaşılamayan hususlar, Yargıtay'ın "Ergenekon Bozma Kararı" olarak da bilinen kararında "aynı kişilerden oluşan kolluk görevlileri tarafından yapılan şüpheli işlemler" şeklinde nitelendirilmiştir. Kararda, bu hususun mahkemece araştırma konusu yapılması gerektiği belirtilmiş ve söz konusu tutanaklara 'kuşku ile yaklaşması' gerekli görülmüştür.

 

 

 

Yargıtay eksik soruşturma oluşmaması için ihbar içeren verilerin sahiplerinin araştırılması gerektiğini de vurgulamıştır:

 

 

 

Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2015/4672 E. , 2016/2330 K.

 

"...Yargılama sürecinde gerek kolluğa gerekse soruşturma ve kovuşturma makamlarına yargılama konusu olaylarla ilgili olarak çok sayıda isim içeren ve içermeyen ihbar mektuplarının gönderildiği anlaşılmakla anılan ihbarların kim ya da kimler tarafından yapıldığı yönünde herhangi bir araştırmaya gidilmemesi1 suretiyle eksik soruşturma sonucu hüküm kurulması…”

 

 

 

denilmek suretiyle şaibeli durumların önüne geçilmesini de amaçlayan bozma kararını vermiştir.


 

 

II.                   DOSYADA UYGULANAN İLETİŞİMİN TESPİTİ, DİNLENMESİ VE KAYDA ALINMASI TEDBİRİNİN HUKUKA AYKIRILIĞI, REDDEDİLMESİ GEREKTİĞİ, HÜKME ESAS ALINAMAYACAĞI.

 

 

            Tüm açıklamalardan önce hukuka aykırılığını izah edeceğimiz CMK m. 135 kapsamında elde edildiği iddia edilenlerin "ham hali olarak" ifade edilen deliller tarafımıza verilmediği gibi "tamamı yapıldı ise" yapılan çözümlemeler de kanun yolu mercilerinin ve yargılama yapan mahkemenin denetimine olanak verecek şekilde dosyamız içerisinde bulunmamaktadır. Bu çözümlemelerin tamamı da tarafımıza verilmemiştir. Tüm bu nedenlerle "fezlekeye ve iddianameye" işlenen bir kısım çözümlemeleri -iddia makamının kabulüne göre dahi- "denetleme" imkanı da yargılama makamına ve tarafımıza verilmediğinden bu delillere itibar edilmesi mümkün değildir.

 

000000

 

(Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2015/4672 E., 2016/2330 K. 21.04.2016 T. kararı)

 

Tüm deliller gibi iletişimin tespiti neticesinde elde edilen görüşmelere ilişkin tutanakların da delil olarak kullanılabilmesi için CMK'nın 206/2-a ve 217/2. maddeleri gereğince hukuka uygun olarak elde edilmiş bulunması gerektiğinden öncelikle bu hususun incelenmesi gerekmektedir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 12. maddesi kişisel yazışma ve özel hayatı koruma altına alırken

 

 

 

 

 


hukukumuzun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8. maddesinde ise ''Her kişi özel ve aile yaşamına, konutuna, haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. Bu hakların kullanılmasına resmi bir makamın müdahalesi, demokratik bir toplumda milli güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suçların önlenmesi, sağlığın veya ahlakın ve başkasının hak ve özgürlüklerinin korunması için zorunlu bulunduğu ölçüde ve kanunla düzenlenmesi koşuluyla olabilir'' denilmiş, bu hükme benzer şekilde Anayasamızın 22. maddesinde de ''Herkes haberleşme hürriyetine sahiptir. Milli Güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde hakimin onayına sunulur. Hakim kararını kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde karar kendiliğinden kalkar." hükmüne yer verilmiştir.

 

 

 

 

Ceza Muhakemesi Hukukumuzda iletişimin tespitiyle ilgili ilk düzenleme 4422 sayılı Kanun'la yapılmıştır. 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren CMK'nın 135. maddesinde konu yeniden düzenlenmiş ve 4422 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmıştır. CMK'nın

135. maddesinin gerekçesinde düzenleme yapılırken Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının yapılan düzenlemeye esas alındığı belirtilmektedir. Gerekçede ayrıca ''... gerek ikrar gerek işlenen suça ait diğer delil, iz ve emareler, suçu işleyen, şerikleri, yataklık edenler ile diğer kişiler arasında cereyan eden telefon muhaberelerinin dinlenmesi veya sinyalleri, yazıları resimleri tek yönlü sistemlerle alan ve ileten araçlara girilerek elde edilebilir. Ancak burada çok açık olan ve örneğin uyuşturucu madde trafiğinde olduğu gibi başka suretle delilini bulmak olanağının çok az olduğu suçları ve faillerini meydana çıkarmak gibi önemli toplumsal yarar ile haberleşme özgürlüğü, özel hayatın dokunulmazlığı gibi temel insan haklarına saygının çatıştığı çok açık olduğundan batı


ülkeleri bu konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin içtihatlarına uygun şekilde düzenlemişlerdir'' ifadeleri yer almaktadır.

 

 

 

 

Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesi'nin 8. maddesinde de haberleşme özgürlüğüne müdahalenin belli değerlerin korunması amacıyla ve yasayla öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu olabileceği belirtilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nce 24 Nisan 1990 tarihli Kruslin- Fransa; 20 Nisan 1990 tarihli Huvig-Fransa; 4 Mayıs 2000 tarihli Rotaru-Romanya;

2 Ağustos 1984 tarihli Malone-Birleşik Krallık ve 06 Ağustos 1978 tarihli Klass ve Diğerleri-Almanya Davaları'nda verilen kararlar da bu yöndedir. Bu kararlarda özetle; "Telefon görüşmelerine dinleme veya diğer yöntemlerle müdahale edilmesi, özel hayata ve haberleşmeye ciddi bir müdahaledir ve bu nedenle özellikle kesin olan bir kanuna dayanmalıdır. Özellikle kullanılabilecek teknolojiler devamlı daha sofistike hale geldiği için, bu konuda açık ve detaylı kuralların olması önemlidir ve "Gizli gözetim önlemlerinin uygulamaya geçirilmesi, söz konusu kişiler veya genel olarak kamu tarafından eleştiriye açık olmadığı için, yürütmeye verilen yasal takdir yetkisinin sınırsız bir güç olarak ifade edilmiş olması hukukun üstünlüğüne karşıdır. Bu nedenle, yetkililere verilen takdir yetkisinin kapsamı ve uygulanma yöntemi, bireye keyfi müdahaleye karşı gerekli korunmayı sağlayacak biçimde ve alınan önlemin meşru amacı göz önünde bulundurularak, kanunda yeterince açıklıkla belirtilmelidir.' biçimindeki gerekçelere dayanılmak suretiyle, telefonla yapılan iletişimin dinlenilmesi ve kayda alınması ile bu şekilde elde edilecek delillerin kullanılması konusunda belirleyici sınırlamalar getirilmemiş, buna karşılık iletişimin dinlenmesi tedbirine ilişkin tüm ayrıntıların yasalarda yer alması gerektiği vurgulanmıştır.

 

 

 

 

Ceza Muhakemesi Kanunumuz da konuyu kişinin mahremiyet hakkı ile kamunun


suçların önlenmesi ve aydınlatılması ihtiyacı arasında bir denge sorunu olarak değerlendirmekte, Anayasamıza ve insan hakları hukukunun yerleşik yaklaşımlarına uygun bir düzenleme getirmektedir.

 

 

 

 

Kanun gerekçesinden de anlaşıldığı üzere, var olan denge sorununu üç araç kullanarak çözmeyi hedeflemiştir; İlki, iletişimin tespiti kararını verecek merciin sınırlandırılması, ikincisi iletişimin tespiti kararı verilmesinin olaya özgü koşulları olan mevcut şüphe, delil ve delil elde etme durumu, üçüncüsü de kararın verilebileceği suçların sınırlandırılmasıdır. Ceza muhakemesi hukukumuzda herhangi bir şekilde dosyaya alınmış iletişim tespit tutanağının CMK'nın 206/2-a ve 217/2. maddeleri anlamında hukuka uygun delil değeri kazanabilmesi için CMK 135. maddeye göre verilmiş bulunan kararın maddenin 1. cümlesinde düzenlenmiş şartlara uygun olarak verilmiş bir karar olması gerekmekte olup, kararı veren merci kendisine sunulan talebi bu koşullar açısından değerlendirirken, yargılamayı yapan mahkeme de öncelikle iletişimin dinlenilmesine ilişkin kararın hukuka uygunluğunu denetleyecektir.

 

 

 

 

Yukarıda belirtildiği şekilde kanun koyucu mevcut denge sorununu doktrinde katalog suç olarak adlandırılan yöntemle çözmeyi hedeflemiştir. Buna göre iletişimin dinlenilmesi kişiler, toplum ve devlet üzerinde ağır zarar veya tehlikeye yol açan bir dizi suç için mümkündür. Dosyamıza konu olan "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" isnadı soruşturma tarihinde katalog içinde yer alırken 6526 sayılı Kanun'un

12. maddesiyle yapılan değişiklikle katalogdan çıkarılmıştır. Kanun'un yürürlüğe giriş tarihinde süresi tamamlanmış olsun ya da olmasın tedbirin sonlandırılması gerekmektedir. Suç işlemek için örgüt kurmak suçundan 6526 sayılı Kanun'dan önce verilmiş kararların hukuka uygunluğunun denetlenmesi bakımından anılan değişikliğin gerekçesinin irdelenmesi önem arz etmektedir.


 

 

 

6526 sayılı Kanun'un değişiklik gerekçesinde; ''...Türk Ceza Kanunu'nun 220. maddesinde düzenlenen suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunun maddenin altıncı fıkrasında düzenlenen katalogdan çıkarılması suretiyle, bazı soruşturmalarda sırf bu tedbirin uygulanabilmesi için soruşturmanın suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu kapsamında başlatılıp yürütülmesi uygulamasının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır'' denilmektedir.

 

 

 

 

Kanun koyucu, soruşturmalarda 6526 sayılı Kanun'dan önce ''suç örgütü kurmak suçuna'' ilişkin olarak CMK'nın 135. maddesinin 1. fıkrasında yer alan ''kuvvetli şüphe sebepleri'' bulunmadığı halde bu suç isnadı kullanılarak katalogda bulunmayan bazı suçlara ilişkin delil toplandığını, bu uygulamanın hukuka aykırı olduğunu saptadıktan sonra aykırılığın kendi içinde düzelmeyeceği öngörüsü ile 'suç işlemek amacıyla örgüt kurma' suçunu katalogdan çıkarma yoluna gitmiştir.

 

.

 

İletişimin dinlenilmesi ve kayda alınmasına yönelik kararın verilebilmesinin, kararı veren merci ve katalog suç şeklindeki objektif koşullarının yanında olaya göre değişen subjektif nitelikteki ''suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde etme imkanının'' bulunmaması koşullarının da yasa koyucunun amaçladığı dengeyi sağlayabilmesi için Hakim tarafından dikkatle incelenmesi zorunludur. Hakim talebin kabulüne karar verirken bu şartları sağlayan somut olay, bilgi ve belgeleri soruşturma makamından talep etmelidir. Aksi halde kararın CMK'nın 135/1. maddesinde yer alan "subjektif koşullara uygunluğu" denetlenemez hale gelecek ve ön koşullar ölü düzenleme halini alacaktır. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna yönelik olarak verilen iletişimin dinlenilmesi kararları bakımından kanun koyucunun 6526 sayılı


Kanun gerekçesinde ifade ettiği durum da budur. Soruşturma makamları CMK 135/6-8. maddelerinin getirdiği imkanı kullanıp kolaycı bir yaklaşım içine girerek, suça iştirak şekillerini varlığı TCK'nın 220. maddesinde sıkı koşullara bağlanmış olan örgüt kurma suçu olarak göstermekten, şüphelilerin sorgusu sırasında dinleme tutanaklarını kullanarak ikrar elde etme yoluna gitmekten ve edemediği durumlarda tutanakları kendine göre yorumlayarak yeterli ve kuvvetli şüphe elde etmeye çalışmaktan kaçınmak zorundadır.

 

 

 

 

Somut olayımızda verilen iletişimin dinlenilmesi ve kayda alınmasına dair kararların hukuka uygunluğu irdelenmeden önce CMK'nın 135/1. maddesindeki subjektif koşulları içeren tanımın açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.

 

 

 

 

Kunter/Yenisey/Nuhoğlu'na göre "İletişimin denetlenebilmesi için kuvvetli, makul ve kanuna aykırı olarak elde edilmemiş şüphe sebeplerinin varlığı şarttır... kuvvetli şüphe sebepleri tutuklama için öngörülen 'kuvvetli suç şüphesinden' farklıdır. Zaten tutuklama kararı verecek kadar kuvvetli şüphe varsa iletişimin denetlenmesi yolu kendiliğinden kapanmaktadır." Şüphe ve belirti kavramları arasında ayrım yapılması gerektiğini belirten yazarlar "İletişimin denetlenmesi kararı verilebilmesi için çok basit bir suç şüphesinin varlığı yeterli ise de suç işlendiğine ilişkin belirtilerin kuvvetli olması gereklidir" saptamasına yer vermişlerdir. 6526 sayılı Kanun CMK'nın 135/1. maddesinde yaptığı değişiklikle kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığını 'somut delillere dayanması' şartını getirmiştir. Bu değişiklik yapılmadan önce de Hakimin bu şartın varlığını denetlerken somut olayların varlığını araması Kanun'un kişilerin mahremiyetini korumayı amaçlayan anlayışının bir gereğidir ancak uygulamada soyut gerekçelerle iletişimin dinlenilmesi kararı verilmesi anılan değişikliğin gerekçesini oluşturmuştur. Bu şartın varlığında aranması gereken önemli bir husus da şüphe sebeplerinin kanuna aykırı elde edilmemiş olmasıdır. CMK'nın 217.


maddesinin gerekçesine göre hukuka aykırı delil niteliğinde bulunan işkence, narko analiz, hataya sürükleyici eylemler, baskı, kişinin fizik ve moral bütünlüğüne yapılan saldırılar yoluyla elde edilmiş bilgiler de CMK'nın 135. maddesinde öngörülen kuvvetli suç şüphesinin varlığına dayanak alınamayacaktır.

 

 

 

 

CMK 135/1. maddenin iletişimin dinlenilmesi kararı verilebilmesi için öngördüğü subjektif şartın ikinci unsuru başka suretle delil elde etme imkanının bulunmamasıdır. Doktrinde isabetle belirttiği üzere iletişimin dinlenilmesi son çaredir. Hakim soruşturma makamından delil elde etme hususundaki hangi çabalarının sonuçsuz kaldığını talep etmek durumundadır.

 

 

 

 

Önemle belirtmelidir ki, iletişimin tespiti kararı soyut gerekçelerle verilmiş olsa bile tekâmül etmiş bir dosyadan kararların verildiği tarihte CMK'nın 135/1. maddesindeki şartların varlığı anlaşılabiliyorsa yargılama makamı iletişimin dinlenilmesi kararının hukuka uygunluğunu kendisi de saptayabilecektir. Yine önemle belirtmek gerekir ki subjektif koşulun her iki unsurunun da mevcut bulunması kararın verilebilmesi için zorunludur.

 

 

 

CMK'nın 136. maddesi hükmü gereği şüpheli veya sanığa yüklenen suç dolayısıyla müdafiin bürosu, konutu ve yerleşim yerindeki telekomünikasyon araçları hakkında, bu Kanun'un 135. maddesi hükmü uygulanamaz. Meslekleri gereği CMK'nın 46. maddesi hükmü çerçevesinde tanıklıktan çekinme hakkı olan avukatlar hakkında da iletişiminin denetlenmesi çerçevesinde bu iletişimin "kayda alınması" tedbirinin zaten 135. maddenin ikinci fıkrası hükmü gereği uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Sonuç olarak müdafiin, yüklenen suça ilişkin olarak şüpheli veya sanıkla bürosunda, konutunda ve yerleşim yerinde telekomünikasyon


yoluyla kurduğu her türlü iletişimin 135. madde hükmü anlamında her türlü denetimin dışında kalmaktadır.

 

 

 

 

Ancak müdafiin suçu bizzat işlediği veya bu suça iştirak ettiği şüphesi altında bulunması halinde ise, bu tedbire ilişkin olarak kendisi hakkında da denetleme kararı alınmış olmak kaydıyla 135. maddenin ikinci fıkrası hükmündeki engelin ortadan kalkacağı, yani zaten mümkün olan tespit, dinleme ve sinyal bilgilerini değerlendirme tedbirleri yanında kayda alma tedbirinin de uygulanabileceği sonucuna ulaşılabilecekken 136. madde hükmünün salt lafzi bir şekilde ele alınması durumunda, müdafiin bu sefer kendisin de şüphelisi olduğu bu suç, şüpheli veya sanığa yüklenen suç olma vasfını devam ettirdiği için, kendisiyle bürosunda, konutunda ve yerleşim yerinde telekomünikasyon yoluyla kurduğu her türlü iletişimin yine 135. madde hükmü anlamında her türlü denetimin dışında kaldığı söylenebilecektir.

 

 

 

 

Tesadüfen elde edilen delillerin düzenlendiği 5271 sayılı CMK'nın 138. maddesine göre "Arama veya elkoyma koruma tedbirlerinin uygulanması sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ancak, diğer bir suçun işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet savcılığına derhal bildirilir. Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ve ancak, 135. maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlardan birinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet savcılığına derhal bildirilir". Yürütülen bir soruşturma veya kovuşturma sırasında, soruşturma veya kovuşturma konusu suç dışında bir suçun işlendiğini gösteren deliller tesadüfen elde edilen delillerdir. CMK'da arama, el koyma ve iletişimin denetlenmesi koruma tedbirleri için düzenlenmiş olan bu tip


deliller, diğer (örneğin, teknik ve fiziki takip, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi) koruma tedbirlerinin uygulanmasıyla da elde edilmiş olabilir. Böyle bir durumda Ceza Muhakemesi Hukukunda kıyas yasağı olmadığından, CMK.nın 138. maddesi hükmü kıyasen bu deliller hakkında da uygulanabilecektir.

 

 

 

 

Tesadüfen elde edilen deliller ve bunların değerlendirilmesi, temel hak ve özgürlüklere müdahale alanını genişlettiği ve özel hayata yeni ve bağımsız bir müdahale niteliğinde olduğu için bazı sınırlamalara tabidir. Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında elde edilen tesadüfi delillerin, çoğu Avrupa ülkesinde olduğu gibi, katalog suçlardan birine ilişkin olması öngörülmüştür. Tesadüfi delil elde edilince iletişimin dinlenmesine devam edilebilmesi için ortaya çıkan yeni suçla ilgili dinleme şartlarının yeniden değerlendirilip yeni bir Hakim kararı alınması gerekir.

 

 

 

 

Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin dinlenmesi tedbiri uygulandığı sırada elde edilen tesadüfi delillerin hukuka uygun kabul edilip kullanılabilmeleri için, bu delilin elde edildiğine ilişkin derhal savcılığa bilgi verilmesi gerekir. Savcılığın bilgilendirilmesi, tesadüfi delil elde edildikten sonra dinlemenin bitirilmesi beklenerek veya dinlemeye devam edilip başka tesadüfi deliller de elde edildikten sonra gerçekleştirilmişse tesadüfi deliller hukuka aykırı hale gelecek ve kullanılamayacaktır.

 

 

 

 

Bu şekildeki iletişim tespitiyle elde edilen delillerin hükme esas alınıp alınmayacağı hususuna gelindiğinde;


Kunter/Yenisey/Nuhoğlu'na göre; ''...kanuna aykırı deliller teorisi çerçevesinde yabancı sistemlerin ''hukuka aykırılıktan'' anladıkları, sanığın Anayasa ile teminat altına alınmış olan haklarından birinin bir devlet organı tarafından yapılmış bir işlemle ihlal edilmiş olmasıdır.''

 

 

 

 

Hukuka aykırı delil sorunu CMK'nın 135, 206 ve 217. maddeleri çerçevesinde Ceza Genel Kurulu'nca tartışılmıştır; Ceza Genel Kurulu'nun 10.12.2013 tarih ve 2013/399 sayılı kararında; ''...ceza muhakemesinin amacı, usul kurallarının öngördüğü ilkeler doğrultusunda maddi gerçeğin her türlü şüpheden uzak bir biçimde kesin olarak belirlenmesidir. Maddi gerçeğin belirlenmesinde kullanılan yegane araçlar deliller olup, nitekim 5271 sayılı CMK'nın "Delilleri takdir yetkisi" başlıklı 217. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; "Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir" şeklindeki düzenleme ile bu husus belirtilmiştir. Bu düzenleme ile ayrıca delillerin serbestliği ilkesine de vurgu yapılmaktadır. Buna göre, ceza muhakemesinde hangi hususun hangi delillerle ispat olunacağı konusunda bir sınırlama bulunmayıp, yargılama yapan Hakim hukuka uygun şekilde elde edilmiş her türlü delili kullanmak suretiyle, sanığın aleyhine olduğu kadar lehine olan delilleri de araştırıp değerlendirerek şüpheden arınmış bir sonuca ulaşmalıdır. Yargılama konusu olayın açıklığa kavuşturulması ve maddi gerçeğin bulunabilmesi için ispat amacıyla kullanılan her araç delil olarak kabul edilir.

 

 

 

 

Maddi gerçeğin araştırılması aşamasında kişisel ya da toplumsal değerlerin korunması zorunludur. Bu değerlerin korunması amacıyla kanun koyucu delillerin serbestliği ilkesine "delil yasakları" olarak adlandırılan birtakım sınırlamalar getirmiştir. Delil yasakları, "delil elde etme" ve "delil değerlendirme" yasağı olarak iki gruba ayrılmaktadır. Delillerin elde edilme şekline ilişkin yasaklara "delil elde etme yasakları", hukuka uygun elde edilmiş bile olsa o delilin yargılamada ortaya


konulup    değerlendirilebilmesine    ilişkin    yasaklara    ise    "delil    değerlendirme yasakları" denilmektedir.

 

 

 

 

İfade alma ve sorgunun 5271 sayılı CMK'nın 148. maddesinde sayılan şekillerde yapılması, tanıklıktan çekinme hakkı olan kişiye bu hakkının hatırlatılmaması delil elde etme yasaklarına; duruşmada tanıklıktan çekinen tanığın önceki ifadesinin okunamaması, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında elde edilen delillerin aynı Kanun'un 135. maddesinin altıncı fıkrasında sayılanlar dışında bir suçun soruşturma ve kovuşturulmasında kullanılmaması ise delil değerlendirilmesi yasaklarına örnek olarak gösterilebilir.

 

 

 

 

5271 sayılı CMK'nın 217. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; "Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir" şeklindeki düzenleme ile ayrıca ceza muhakemesinde kullanılacak delillerin hukuka uygun şekilde elde edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Buna göre tüm deliller kanunda gösterilen yönteme uygun olarak elde edilmelidir.

 

 

 

 

5271 sayılı CMK'nın 217. maddesinin ikinci fıkrasına ilişkin gerekçede, "Maddenin son fıkrası, usul hukuku yönünden olağanüstü önem taşıyan ve adil yargılama ile bağlantılı bir ilkeyi belirtmektedir. İlke, delilin doğruluğunu, haklılığını, hakkaniyete uygunluğunu sağlamak amacını gütmektedir. Böylece ister soruşturma ister kovuşturma evrelerinde olsun, hukuka aykırı olarak, örneğin; işkence, narko analiz, hataya sürükleyici eylemler, sorgulamalar, baskılar, kişinin fizik ve moral bütünlüğüne saldırılar yolu ile elde edilmiş deliller hükme esas alınamayacaktır" denilerek, delilin hükme esas alınmasına engel oluşturan hukuka aykırılıkların "sanığın temel haklarını" ihlal eden aykırılıklar olduğu belirtilmiştir. "Hukuka aykırı


yöntemlerle elde edilen deliller" kavramındaki 'hukuka aykırılık', sanığın temel haklarını ihlal eden bir hukuka aykırılık olarak anlaşılmalıdır.

 

 

 

 

Esasında CMK'nın ''Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir'' şeklindeki düzenlemeyi içeren 217/2. maddesi ve gerekçesi hukuka aykırı deliller için doktrin ve Ceza Genel Kurulu'nun yaptığı önemli hukuka aykırılık/önemsiz hukuka aykırılık şeklinde bir ayrıma yer vermemiştir. Buna rağmen doktrinde yapılan ayrım tamamen hatalı kabul edilemez, elde edilmesinde basit şekli hukuka aykırılıkların söz konusu olduğu delillerin, hükme esas alınmaması adil yargılama ilkesini zedeleyebilecektir. Ayrımın hangi kritere göre yapılacağı hususunda değişik görüşler bulunmakta olup CMK'nın 217. maddesinin gerekçesinde sayılan durumların yanında CMK'nın 148. maddesinde belirtilen yollarla elde edilen delillerin mutlak olarak hukuka aykırı olduğu ve hükme esas alınamayacağı kabul edilmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

Yukarıda yazılan düzenlemeler ve açıklamalar ışığında;

 

 

 

 

Bir kısım sanıklar hakkında iletişim tespiti ve uzatma kararları verilmiş olup, bu kararlara dayanak olan talep yazılarını düzenleyen soruşturma makamının kuvvetli suç şüphesi sebeplerinin dayanağını oluşturan bilgilere ne suretle eriştiği belirlenememekte, soruşturma makamının talep yazılarında kuvvetli suç şüphesi sebeplerinin dayanağını oluşturabilecek herhangi bir belge ve Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 7/1 maddesine göre hazırlanması gereken gerekçeli raporun bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu kapsamda,


 

 

 

a-...... Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2007/83 Teknik Takip nolu kararı ile şüpheliler

....,.....,.....,....., ve ...... hakkında verilen iletişimin tespiti kararının gerekçesinin, "şüphelilerin suçla ilgisi olup olmadıklarının tespiti için" şeklinde olduğu ve bu kapsamda CMK'nın 135. maddesinde belirtilen kuvvetli suç şüphesini ortaya koyan olgulara yer verilip açıklanmadığı;

 

 

 

 

b-Şüpheli ya da sanık sıfatıyla tespit edildiği anlaşılamadığı gibi CMK'da yer alan tanıklığa ilişkin kurallara da uygun şekilde alındığı ve yasak sorgu usullerine göre tespit edilip edilemediği anlaşılamayan .....'in mülakat beyanları doğrultusunda ....

Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nün 23.10.2007 tarihli raporu üzerine   Ağır

Ceza Mahkemesi'nin .... Teknik Takip nolu kararı ile şüpheliler....., ...., ....,.....,.....,  ,

ile birlikte 21 sanık hakkında (....'in mülakat beyanlarının doğruluğuna ilişkin bir inceleme ve araştırma yapılmadan) soyut kuvvetli suç şüphesinin varlığına dayanılarak iletişimin tespiti kararı verilmesi yasaya uygun bulunmamıştır.

 

 

 

 

İletişimin dinlenilmesine ilişkin kararlar verilmeden önce başka suretle delil elde etmeye ilişkin soyut ifadeler dışında dosya kapsamında yeterli çalışmanın yapılmadığı;

 

 

 

 

....Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2007/745 ve 2007/764 Teknik Takip nolu kararları ve dosyamızda bulunan benzer nitelikteki kararlarda her bir sanık ve somut olay için ortaya çıkan bulgulara göre bir değerlendirilme yapılması gerekirken genelleme suretiyle tüm kararlarda "  yapılanmasının deşifre edilmesi suç işlemek amacıyla

kurulmuş örgütlü bir yapı içerisinde faaliyet gösteren şahısların suç faaliyetlerinin


önlenmesi, suçluların suç delilleri ile birlikte yakalanabilmesi ve grup içerisindeki yapının ortaya konulabilmesinin fiziki takip ve tarassut çalışmaları ile mümkün olmadığından başka türlü delil elde etme imkanı bulunmadığı" gerekçesine dayanılarak iletişim tespiti kararı verilmesi ve yetersiz gerekçeye dayalı bu kararlar uyarınca yapılan arama işlemlerinin hükme esas alınması;

 

 

 

 

Sanıklar ....,.....,.....,....., gibi sanıklarda olduğu üzere, CMK'nın 135/3. Maddesine aykırı olarak tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimlerin kayda alınması ve bu kayıtlar derhal imha edilmeyerek dosyada muhafaza edilmesi;

 

 

 

 

Sanıklar, ....,.....,.....,....., ve bir kısım sanıklarda olduğu gibi haklarında iletişimin tespiti kararı verilen şüphelilerle görüşmeleri tespit edilen ve o aşamada haklarında soruşturma ve kovuşturma bulunmayan bu sanıklar hakkında CMK'nın 138/1 maddesi uyarınca Cumhuriyet savcısına derhal bildirimde bulunularak iletişim tespiti kararı alınması gerekirken usulüne uygun karar alınmadan yapılan görüşmelere ilişkin tutanakların imha edilmeyip dosyada kanıt olarak bulundurulması;

 

 

 

 

Dosya arasında iletişim tespiti, dinlenilmesi ve kayda alınmasına ilişkin kararları da bulunmayan sanık ..... ve .... arasında geçen 2003 yılına ait iletişim tespit tutanakları ile sanık ..... ile ...arasındaki 12.03.2004 tarihli, ... ile İsmet arasındaki 12.03.2004 tarihli ve sanıklar ...ile ... arasındaki 29.02.2004 tarihli iletişim tespit tutanaklarının CMK'nın 138. maddesine aykırı bir şekilde sanıklar aleyhine delil olarak kullanılması;

 

CMK'nın 206/2-a, 230/1-b ve 217. maddelerine aykırı görülmüştür.]

 

000000

 

 

 

 

 

 

 

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/103113 soruşturma numaralı dosyasında her şeyden önce; 1) Dosya kapsamında neredeyse hiç delil araştırması yapılmadan ve hangi yöntemlerin denenip sonuçsuz kaldığı da karar merci olan Sulh Ceza Hakimliklerine gösterilmeden CMK m.135/1-8 uyarınca kararlar talep edilmiştir. 2) Sulh Ceza Hakimliklerinden CMK m. 135/1-8 uyarınca tedbir kararları talep edilmiş ve savcılık makamı tarafından talep edilen tüm kararlar -İstanbul Cumhuriyet Başsavcılıklarının talepleri- Sulh Ceza Hakimliklerince "tedbir kararı verilen kişiler hakkında" tedbirin istendiği TCK hükmünden soruşturma yürütülüp yürütülmediği dahi sorgulanmaksızın kabul edilmiş ve CMK m. 135/1-8 uyarınca tedbir kararlarına hükmedilmiştir.

 

Anılan kararların ve hükümde bu kararlarla ilgili olarak değerlendirme yapılıp esas alınabilmesinin yegane şartı Anayasa m.38/6, CMK m.206, CMK m. 217 hükmüne göre alınmış ve hukuka uygun olarak toplanmış olması ile mümkündür.

 

 

 

Mahkemece CMK m. 215-216 uyarınca söz hakkı verilerek bu deliller hakkında işlem yapılmaması sebebiyle, CMK m.217'nin "CMK m.135 kapsamında elde edilenlerle ilgili" hükmüne muhalefet edilmiştir. Mahkemece CMK m.206/2-a hükmüne göre de bu aşamaya kadar bir karar verilmiş değildir. Mahkemece


öncelikle dosyamız kapsamındaki CMK m. 135/1-8 hükmüne göre elde edildiği iddia olunanlara ve iddianamede "delil olarak" gösterilenlere yönelik karar verilmesi gerekmektedir.

 

 

 

Kanun koyucunun 6526 sayılı yasadan çıkarma sebebi olarak madde gerekçesinde açıklamış olduğu 'soruşturma makamlarının sırf CMK m.135 tedbirini kötü niyetli olarak uygulanmasının önüne geçilmesi uğruna kanun metninden çıkarılan' durum dosyamız kapsamında kötü niyetli ve hukuka aykırı olarak kullanılmıştır.

 

 

 

 

TCK m. 220/3 hükümlerinden dosya kapsamında CMK m.135 tedbirine başvurulan herkese karar talep edilmiş ve Sulh Ceza Hakimliklerince de bu kararlar kabul edilmiştir. Soruşturma makamının da Sulh Ceza Hakimliklerinin de farkında olduğu üzere "iddia edilen suç örgütünde" herkese yönelik "delil elde edememe ya da kuvvetli suç şüphesinden bahsedilmesi" mümkün değildir. Bu nedenle de başvurulan CMK m. 135 tedbirinin hukuka aykırı olarak ve sırf kişilerin dinlenebilmesi ve "bir suç bulalım"18 beklentisi ile yapılmış olduğu açıktır19.

 

 

 

 

18 Ancak maddi gerçek, her ne pahasına olursa olsun değil, hukuk kuralları içerisinde, şüpheli ve sanığın hakları korunarak araştırılmalıdır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/291 E. , 2017/558 K.

19 Bu husus İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Hasan Yılmaz'ın yazmış olduğu 12.06.2018 tarihli ve Mali Şubeye hitaben 2016/103113 soruşturma numaralı dosyadan yazdığı yazıda çok net olarak anlaşılmaktadır. İletişimin dinlenmesi tedbiri kararlarında belirtilen bu tarihe kadar "rüşvet" suçuna dair bir tedbir kararı olmamasına ve soruşturma sonucunda hiçbir şüpheli için dava açılmamasına, tefrik kararı verilmemesine ve KYOK kararı da verilmemesine rağmen "iletişimin dinlenmesi sırasında elde edilen veriler içerisinden rüşvete dair konuşmaların tape haline getirilmesi" talep edilmiştir. Savcılığın bu talebinin ekinde herhangi bir somut bilgi bulunmamakla beraber savcılığın bu talebi de "bir suç bulalım" beklentisi ile CMK m.135 tedbirinin kullanıldığının açık göstergesidir.


 

 

Kanun açıklamasında doktrinde de isabetle belirtildiği üzere CMK m.135 tedbiri "son çare olarak" başvurulması gereken tedbirdir. Bu kararın verilmesinden önce de Hakime sorumluluklar yüklenmiş ve Hakim'in soruşturma makamından delil elde etme hususundaki hangi çabalarının sonuçsuz kaldığını talep etmek durumunda olduğu20 vurgulanmıştır.

 

 

 

 

Dosyamız kapsamındaki CMK m. 135 kapsamındaki kolluk çalışmaları, savcılık talepleri ve kararların incelenmesinde;

 

 

 

Dosyadaki evraklar incelendiğinde CMK m. 135 kapsamında "ilk rapor", soruşturma aşamasında yüzlerce işlem yapan 326730 ve 239765 sicil numaralı polis memurlarının raporu ile ilk defa 04.10.2016 tarihinde 2016/103113 soruşturma numaralı dosya için raporlanmıştır.

 

 

 

 

Az yukarıda belirttiğimiz üzere 01.09.2016 tarihinde cumhuriyet savcısı tarafından soruşturma dosyasına "Fetö 314" notu düşülerek soruşturma defterine kaydı yapılmış, ancak dosya Terörle Mücadele Şubesi'ne değil ilginç bir şekilde Mali Suçlarla Mücadele Şubesine gitmiştir. Dosyanın harekete geçirildiği tarihte "henüz dosyaya yönelik savcılık talimatı olmamasına rağmen", aynı dosyaya yönelik savcılıktan "CMK m.135 tedbiri talimatı almaya" yönelik işlem tesis edilmiştir.

 

 

 

20 "Doktrinde isabetle belirttiği üzere iletişimin dinlenilmesi son çaredir. Hakim soruşturma makamından delil elde etme hususundaki hangi çabalarının sonuçsuz kaldığını talep etmek durumundadır." Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2016/2223 E. , 2016/2948 K.


Savcılığın "Fetö 314" notuna rağmen, 239765 sicil numaralı polis memurunun raporuyla, dosyanın "hiçbir aşamasında olmayan suç tiplerinden" CMK m. 135 tedbirine yönelik rapor hazırlanmıştır.

 

04.10.2016 tarihli 5 sayfalık raporda; somut hiçbir bilgi ve belge olmamasına rağmen ve adı geçen kişilerle ilgili sadece kayıtlı telefon numaraları ile şirket ortaklık bilgileri çıkarılarak;

 

 

 

·               6415   sayılı   Terörizmin    Finansmanının    Önlenmesi    Hakkındaki    Kanuna Muhalefet,

·               5237 Sayılı TCK'nın 282. Maddesi "Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama",

·               TCK m.331 Uluslararası Casusluk Suçlamalarından,

 

 

 

adı geçen kişilere yönelik “…CMK m.135 maddesi kapsamında dinleme yöntemleri ile deşifre edilerek somut delil elde edileceği değerlendirilse de." işlem tesis edilmesi savcılığın tensibine sunulmuştur. Bu suçlamalar ne o dönemde ne de şimdi hiçbir zaman dosyanın konusu olmamıştır.

 

            Gösterilen suçlamalardan 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanuna Muhalefet suçlamasından ve TCK m.331 Uluslararası Casusluk Suçlamasından dosya kapsamında hiç kimse hakkında tefrik, KYOK ya da kamu davası  açılması  yoluna  gidilmemiştir.  Dosya  kapsamında  dahi  olmayan suçlamalardan CMK m.135 tespitinin istenmesinin hukuka aykırılığı izahtan varestedir.

 

 

 

 


 

 

 

 

 

Söz konusu dosyada "Alp Saul, Yalın Karadoğan, Ahmet Özbaş, Beri Koronyo, İshak İbrahimzadeh, Veyis Vurcan, Adnan Oktar, Burhan Efeoğlu Mehmet Burak Öge, Mert Sucu, Hakverdi Yaradılmış, Hüsnü Ünalan, Serkan Yumru ve Serdar Dayanık" isimleri geçmesine rağmen bu 14 kişiden 9'u için telefon numaraları tespit edilebildiğinden bahisle yukarıdaki talepte bulunulmuştur.

 

04.10.2016 tarihli 5 sayfalık rapordan sonra savcılık makamınca; Aklama Suçları Büro Amirliği 16/169770 sayı ile 05/10/2016 tarihli 2016/103113 soruşturma numaralı dosya için talimat ile; "Adnan Oktar, Mehmet Burak Öge, Burhan Efeoğlu, Mert Sucu, Alp Saul,Yalın Karadoğan, Ahmet Özbaş, Beri Koronyo, İshak İbrahimzadeh, Hakan Veyis Vurcan" adı geçen 10 kişi için CMK m.135/1-8 uyarınca ilgili kişiler için alt yapı çalışmalarının yapılmasına yönelik işlem tesis edilmesi istenmiştir.

 

 

 

Savcılık tarafından verilen bu talimata yönelik herhangi bir işlem tesis edilmemiş savcılık makamınca -ek olarak- 05.10.2016 tarihli ilgili yazı konularak Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne 04.04.2017 tarihinde 2016/103113 Soruşturma numaralı dosyadan tekit yazısı yazılmış yazının yerine getirilmesi ya da getirilmezse, getirilmemesi durumunun bilgisi sorulmuştur.

 

 

 

 

Bu yazıya istinaden de Mali Şube Müdürlüğü tarafından herhangi bir işlem uzunca bir süre yine yapılmamıştır.


 

 

İlk Savcılık yazısının (5.10.2016) üzerinden yaklaşık 1 yıl, ikinci Savcılık yazısının (4.4.2017) üzerinden 4 ay geçtikten sonra, 02.08.2017 tarihinde "Aklama Suçları Büro Amirliğine" 326730 sicil numaralı soruşturma aşamasının her aşamasında yoğunluklu olarak iş ve işlem tesis eden polis memuru tarafından "Rapor" başlığı ile bir yazı sunulmuş ve "Alp Saul, Ahmet Özbaş, Beri Koronyo, İshak İbrahimzadeh, Hakan Veyis Vurcan, Mehmet Burak Öge, Burhan Efeoğlu, Mert Sucu, Hakverdi Yaradılmış, Hüsnü Ünalan, Serkan Yumru" için 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanuna Muhalefet, TCK m.331 Uluslarası Casusluk Suçlaması ve TCK m.282 kapsamında CMK m. 135 tedbirinin uygulanabileceği vurgulanmıştır. Ancak tekrar belirtmek gerekir ki 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanuna Muhalefet, TCK m.331 Uluslarası Casusluk Suçlamaları dosya kapsamında (2016/103113) hiçbir zaman hiçbir şüphelilere suç olarak isnat edilmemiş ve şüphelilerle ilgili olarak da soruşturma sonunda da herhangi bir karar verilmemiştir.

 

 

 

 

06.11.2017 tarihinde dosyaya bir ihbar maili daha eklenmiştir. İhbar maili Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne yazılmış olsa da bu mail her nasılsa Mali Şubeye ulaşmıştır21. Bu ihbar mailine ilişkin inceleme yapıldığında ise bunun, dosyanın husumetli "müştekisi, başlangıçta ihbarcısı, soruşturma aşamasında ise şüphelisi" konumunda yer alan Özkan Mamati, Uğur Şahin ve Ümit Kuruca'nın ortak

 

 

21 Bu konunun önemi şudur ki; -olması gerektiği gibi- Organize Şube'ye gidecek olması halinde yeni bir evrak ve yeni bir suç duyurusu olarak değerlendirilecek olan evrak Mali Şube Müdürlüğüne geldiği için Mali Şube Müdürünün 14.11.2017 tarihli ve 2017/1285344 yazısı ile alakasız olmasına rağmen yürütülmekte olan 2016/103113 sayılı soruşturma kapsamında değerlendirilmesi talep edilmiştir. Böyle de olmuştur. Ancak başlamış olan soruşturmadaki-14.11.2017 tarihine kadar kişilerle ilgili olmayan durum ve konulardan- dosya uzaklaşarak tamamen "örgüt ve yapılanma" gibi nitelendirmelerle Adnan Oktar ve arkadaşları dosyası olması sağlanmıştır.


olarak gönderdikleri bir ihbar maili olduğu anlaşılmaktadır.

 

 

 

 

Bu mailden hemen sonra 09.11.2017 tarihinde Özkan Mamati'nin Aklama Şube'de ifadesine başvurulmuştur. Özkan Mamati'nin bu ifadesinde de soruşturma evraklarında sıklıkla adı geçen 326730 sicil numaralı polis memuru ve 328937 sicil numaralı memur hazır bulunmuştur.

 

 

 

Soruşturma dosyası tamamen "gizli olarak22" yürütülmesine rağmen 13.11.2017 tarihinde Uğur Şahin Aklama Şubeye ifade vermeye gelmiştir. Bu kişinin ifadesi önce "Bilgi Alma Tutanağı" başlığı altında alınmıştır. Daha sonra aynı ifadeye "şikayete dair" bir izah eklenerek "müşteki ifade tutanağı" olarak düzenlenmiştir. Ancak adı geçen bu her iki ifadenin tarih ve saatleri aynıdır. Resmi belge gerçeğe aykırı şekilde düzenlenmiştir. Bu aşamalarda savcılıktan herhangi bir talimat alındığına dair de bir bilgi dosyamız içindeki evraklarda bulunmamaktadır. Soruşturmada sıklıkla adı geçen 326730 sicil numaralı polis memuru ve 328937 sicil numaralı memur bu ifadelerde de hazır bulunmuştur. Soruşturma gizli olmasına rağmen Uğur Şahin'in ifadesinde 'Özkan Mamati'nin vermiş olduğu ifadeye tamamen katılmakla birlikte' şeklinde beyanının olması da dikkat çekicidir.

 

 

 

13.11.2017 tarihinde Ümit Kuruca'nın da ifadesi alınmıştır. İfadeyi alan polis memurları yine 326730 sicil numaralı polis memuru ve 328937 sicil numaralı memurudur.

 

 

 

 

22 Serdar Akan tarafından OHAL hükümleri gereğince soruşturma 20.09.2016 tarihinde dosyayı inceleme ve belge örneği alınmasına kısıtlama getirilmiştir.


 

 

Mali Şube Müdürünün 14.11.2017 tarih ve 2017/1285344 no.lu yazısı ile -alakasız olmasına rağmen- '06.11.2017 tarihindeki ihbarla başlayan süreç' denilerek, bu ifadelerin yürütülmekte olan 2016/103113 sayılı soruşturma kapsamında değerlendirilmesi talep edilmiştir. Böyle de olmuştur. Bu yazının ekine Özkan Mamati, Uğur Şahin ve Ümit Kuruca'nın ifadeleri özetlenerek tutanak haline getirilmiş (Bu işlemi de soruşturmada sıklıkla işlem yapan aynı polis memurlarından 326730 sicil numaralı polis memuru ve 328937 sicil numaralı kişi yapmıştır) ve savcılık makamına gönderilmiştir.

 

 

 

Savcılık makamı dosya içeriklerinin tamamen farklı olduğunu görmesine rağmen bu dosyaya ayrı bir soruşturma numarası vermeyip 2016/103113 soruşturma numaralı dosya içerisinden işlemlere devam etmiştir.

 

 

 

 

20.11.2017 tarihinde Özkan Mamati Aklama Şube'ye gelerek yeniden bir ifade vermiştir.

 

           İfade veren bu kişiler ve bu kişilerin anlattıkları konulara ilişkin hiçbir değerlendirme ve araştırma yapılmadan 24.11.2017 tarihinde bu kişilerin ifadelerinden bazı yerler özetlenerek CMK m.135/1-8 kapsamında tedbir uygulanması talep edilmiştir. Bu kişilerin ifadelerinde isimlerini geçirdikleri ve numaralarını verdikleri kişilere yönelik bir araştırma yapılmaksızın CMK m.135/1- 8 tedbirinin uygulanması savcılık makamından talep edilmiştir.

 

 

 

 


21/11/2017 tarihinde 326730 sicil numaralı ve 328937 sicil numaralı polis memurları tarafından 14 kişilik bir listenin telefon numaraları ve şirket ortaklık bilgilerinin paylaşıldığı bir tutanak hazırlanmıştır. Bu tutanakta; "Adnan Oktar, Alp Saul, Yalın Karadoğan, Ahmet Özbaş, Beri Koronyo, İshak İbrahimzadeh, Hakan Veyis Vurcan, Mehmet Burak Öge, Burhan Efeoğlu, Mert Sucu, Hakverdi Yaradılmış, Hüsnü Ünalan, Serdar Dayanık, Serkan Yumru" için bilgi paylaşılmıştır.

 

 

 

İhbarcı, müşteki ve şüpheli olarak dosyada bulunan kişilerle ilgili olarak hiçbir araştırma yapılmamış, hatta "ihbar mailinin IP numarası" dahi araştırılmamıştır.

 

 

 

22/11/2017 tarihinde Uğur Şahin, Ümit Kuruca, Özkan Mamati ortak imzası ile yine aynı polislerin imzası ile (239765 ve 326730 sicil numaralı polisler) Kingston DT101 G2 4 GB ibareleri bulunan Mavi Flash bellek dosyaya sunulmuştur.

 

           Başka suretle delil elde etme imkanının oluşmaması CMK m.135/1 için mutlak şartlardandır. Bu belgeler dahi araştırılmaksızın ve delil elde etme yoluna gidilmeksizin CMK m. 135/1 tedbirine başvurulmak istenmesi de hukuka aykırılığın başka bir ispatıdır.

 

 

 

 

 

 

 

 

24.11.2017 tarihinde 42 kişi için;

 

 

 

 

·               6415   sayılı   Terörizmin    Finansmanının    Önlenmesi    Hakkındaki    Kanuna Muhalefet


·               5237 Sayılı TCK'nın 282. Maddesi "Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama"

 

suçlamalarından tedbirin uygulanılması talep edilmiştir.

 

 

 

           6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanuna Muhalefet suçlamasından soruşturma sonucunda hiçbir şüpheli hakkında tefrik, KYOK ya da kamu davası açılması yoluna gidilmemiştir.

 

 

 

 

 

 

 

İhbarcı olarak dosyaya dahil olan kişilerin vermiş olduğu isimlerle hazırlanan 21.11.2017 tarihli rapora bakılmaksızın, 18.11.2017 tarihinde hazırlandığı rapordan anlaşılan rapor ek yapılarak (her iki raporda da 326730 sicil numaralı polisin imzası bulunmaktadır) ( 18.11.2017 tarihinde 42 kişilik bir liste ile rapor hazırlanmasına rağmen 21.11.2017 tarihinde de aynı kişilerin bulunduğu 14 kişilik bir raporun daha hazırlanma ihtiyacı da anlaşılabilmiş değildir); "Tarkan Yavaş, Ulviye Didem Ürer, Mehmet Noyan Orcan, Kartal İş, Mehmet Alp Ünlü, Fatih Kılıç, Ali Emre Bukağlı, İbrahim Seral Köprülü, Nuri Özbudak, Bora Yıldız, Mehmet Ender Daban, Kartal Göktan, Tahsin Akkaş, Mehmet Murat Atmaca, Yakup Balaman, Gökalp Barlan, Salih Tınar, Erol Şimşek, Ayça Pars, Serkan Ak, Emre Teker, Orkun Şimşek, Mert Sucu, Oktar Babuna, Fatma Ceyda Babuna (Babuna), Erkan Mamati, Sinan Marangozoğlu, Koray Coşkun, Murat Terkoğlu, Saim Erdem Ertüzün, Merve Büyükbayrak, Alp Saul, Ahmet Özbaş, Beri Koronyo, İshak İbrahimzadeh, Hakan Veyis Vurcan, Mehmet Burak Öge, Burhan Efeoğlu, Hakverdi Yaradılmış, Hüsnü Ünalan, Serdar Dayanık, Serkan Yumru" 42 kişi için CMK m.135/1 dinleme tedbirine başvurulması Mali Şube Müdürü tarafından talep edilmiştir.


Ekinde 14 sayfadan oluşan bir rapor konulmuştur. Raporu hazırlayan kişiler 326730 ve 239765 sicil numaralı soruşturmada sıklıkla isimleri geçen polis memurlarıdır. Raporda ise, Mali Şube Müdürü imzalı yazıdan farklı suç türleri için, TCK m.220, TCK

m.282 ve 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanuna Muhalefet suçlamalarından CMK m.135/1 tedbirinin uygulanması talep edilmiştir. Dikkat çeken husus ise her ne kadar bu rapor 18.11.2017 tarihinde hazırlandığı belirtilse de, 21.11.2017 tarihinde hazırlanan Mali Şube raporundan -aynı bilgilerin yer aldığı- kapsam olarak daha geniş bir rapordur. Kaldı ki bu raporun içerisinde Özkan Mamati'nin 20.11.2017 tarihindeki ifadesine atıf yapılmış olmasına rağmen raporun 18.11.2017 tarihli olması da kuşkuludur23.

 

 

 

 

 

Raporun içeriğinde soruşturmaya dair hiçbir işlem tesis edilmemiş olduğu, CMK m.135/1 talebi için soyut ifade tutanakları ile yetinildiği anlaşılmaktadır. Bu ifadeyi veren kişilerin ifadelerinin doğruluğu dahi araştırılmamıştır.

 

 

 

 

 

            Talepte hangi soruşturma işlemlerinin yapıldığı ve hangi işlemler sonucunda delil elde edilemediği belirtilmemiştir. "Son çare" olarak anılan ilkeye muhalefet edilmiştir. Soyut olarak "başka suretle delil elde edilemediği" gibi basmakalıp cümle kullanılmıştır.

 

 

 

 

 

23 Bu şüpheli durumun da giderilmesi için 326730 ve 239765 sicil numaralı polis memurlarının duruşmaya çağrılarak dinlenmeleri gerekmesine rağmen mahkemece eksik kovuşturma yapılmaktadır. Tanık dinletme taleplerine ilişkin taleplerimizin olduğu bu kişilere yönelik taleplerimizin kabul edilmesi gerekmektedir.

 

 

 

 

            Raporda ve Mali Şube tarafından yazılan yazıda (savcılık tarafından doğrudan teknik büroya gönderilmiştir) kuvvetli suç şüphesini gösteren nedenler gösterilmemiştir. Kuvvetli suç şüphesine ilişkin atıf veya anlatım dahi yapılmamıştır.

 

 

 

            Savcılık tarafından 05.10.2016 tarihindeki talimat bu rapora dayandırılmış ise de, savcılık tarafından verilen -05.10.2016 tarihli- talimatta 10 kişinin ismi bulunmakta iken, 18.11.2017 tarihli raporda 42 kişinin ismi bulunmaktadır. Savcılık tarafından bir talimat alınmaksızın "talimatın sınırları aşılarak" Mali Şube tarafından işlem tesis edilmiştir.

 

 

            Emniyet tarafından hazırlanan raporda soyut müşteki ifadelerine yer verilmiş başkaca somut hiçbir duruma yer verilmemiştir.


 

 

 

 

 

 

Cumhuriyet Savcısı Serdar Akan tarafından 24.11.2017 tarihindeki talebin üzerine havale ile teknik büroya gönderilmesi notu düşülmüştür.

 

 

 

28.11.2017 tarihinde adı geçen 42 kişiye yönelik Teknik Büroya, "2016/103113 soruşturma numaralı dosyada CMK m.135/1 tedbirinin uygulanması ve Silahlı Suç Örgütü Kurma TCK m.220/3 hükümleri gereğince" 2 ay süreyle uygulanması talep edilmiştir.

 

 

           Kuvvetli suç şüphesini gösteren nedenler talep içerisinde gösterilmemiştir.

           Hangi  delil  elde    etme  yollarının       denendiği      ve        sonuçsuz        kaldığı anlatılmamıştır.

           Her iki durum yönünden basmakalıp ifadeler ve kanundaki cümleler tekrar edilmiştir. Ancak Yargıtay'ın yerleşik içtihadına24 göre kuvvetli suç şüphesini belirten nedenler ve gerekçeler hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde açıklanmalıdır. Aynı şekilde ne suretle delil elde edilmeye çalışıldığı ancak elde edilemediği de açıklanmalıdır.

 

 

 

 

 

 

 

28.11.2017 tarihinde Teknik Büro, Sulh Ceza Hakimliğinden herhangi bir

gerekçe göstermeden talepte bulunmuştur.

 

 

 

 

28.11.2017 tarihinde adı geçen 42 kişiyle ilgili olarak 7. Sulh Ceza Hakimliğince 2017/4483 Değişik numarası ile CMK m. 135 uyarınca iletişimin dinlenmesi, kayda alınması, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi, görüşmelerin çözülerek metin haline getirilmesine Silahlı Suç Örgütü Kurma TCK m.220/3 gereğince 2 ay süreyle karar verilmiştir.

 

 

24 "Iletişimin dinlenilmesi ve kayda alınmasına yönelik kararın verilebilmesinin kararı veren merci ve katalog suç şeklindeki objektif koşullarının yanında olaya göre değişen sübjektif nitelikteki "suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde etme imkanının" bulunmaması koşullarının kanun koyucunun amaçladığı dengeyi sağlayabilmesi için hakim tarafından dikkatle incelenmesi zorunludur. Hakim talebin kabulüne karar verirken  bu  şartları  sağlayan  somut  olay,  bilgi  ve belgeleri soruşturma makamından talep etmelidir. Aksi uygulamada kararın CMK'nın 135/1. maddesinin sübjektif koşullarına uygunluğu denetlenemez hale gelecek ve ön koşullar ölü düzenleme halini alacaktır." Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2016/2524 E. , 2017/5338 K.

 

 

           Savcılık makamınca bu kişilere yönelik olarak kişi kişi bir değerlendirme yapılmamış, toptancı bir anlayışla talepte bulunulmuştur. Bireyselleştirilmeden talep edilen istem aynı şekilde Sulh Ceza Hakimliğince de karar olarak yazılmıştır. Bu durum da hukuka aykırıdır.

 

           Kuvvetli suç şüphesinin ve başka suretle delil elde etme olanağının bulunmaması halinin dosyamız kapsamında bireyselleştirilerek gösterilmesi gerekmektedir. Ancak yazılan rapor, savcılık talep yazısı ve Sulh Ceza Hakimliği kararında bireysel olarak bu durumlar da gösterilmemiştir.

 

           Sulh Ceza Hakimliğinin kararında 'tanıkların birbirine uyumlu beyanı' ifadesi kuvvetli suç şüphesine delil olarak gösterilmiştir. Ancak dosya kapsamında 28.11.2017 tarihine kadar tanık olarak dinlenen kimse bulunmamaktadır. Bunun yanı sıra somut delil olarak hiçbir şeyden bahsedilmemiş soruşturma makamlarının ne şekilde delillere ulaşamadığı da açıklanmamıştır. Bu durum basmakalıplarla karar verildiğinin açık delilidir.


 

 

Tüm bu hukuka aykırı uygulamalara ek olarak;

 

 

 

 

CMK m.135/2 gereğince Talepte bulunulurken hakkında bu madde uyarınca tedbir kararı verilecek hattın veya iletişim aracının sahibini ve biliniyorsa


kullanıcısını gösterir belge veya rapor eklenir' hükmü ile emredici düzenleme ile bu husus düzenlenmiştir. Bu emredici düzenlemeye aykırı olan tutum da hukuka aykırı bir durum oluşturacak bu nedenle de hükme esas alınamayacaktır. Hat sahiplik ve kullanımına dair bilgi ve belgenin Sulh Ceza Hakimliğine sunulduğu dosya içerisinden anlaşılamamaktadır.

 

Bunun somut delili ise;

 

 

 

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından 05.12.2017 tarihinde sonu 788714 sayılı İstanbul CBS'ye yazılan evrakta; "tesis edilen hükümde yer alan ".32 42" nolu hedefin E.T. adına ".90 28" nolu hedefin P.G.D. adına ".14 95" nolu hedefin T.Y.D. kayıtlı olduğu belirtilmiş ise de işlem tarihimiz itibariyle ilgili hedeflerin başka abone adına kayıtlı olduğu tespit edilmiş…” denilerek Sulh Ceza Hakimliğinin kararına itiraz edilmiştir.

 

 

 

Bunun üzerine savcılık makamı tarafından 18.12.2017 tarihinde Emre Teker, Hakan Veyis Vurcan, Burhan Efeoğlu için düzeltme talep edilmiş, 7. Sulh Ceza Hakimliği tarafından 19.12.2017 tarihinde 2017/4853 Değişik sayılı karar numarası ile bu kişilerle ilgili olarak düzeltme kararı verilmiştir. Bu itiraz sonucu verilen kararda kuvvetli suç şüphesi ve başka suretle delil elde olanağından hiç bahsedilmemesi de kararı hukuka aykırı hale getirmiştir.


CMK m.135/2 hükmüne muhalefet edildiğinin bir diğer açık göstergesi Mali Şube Müdürlüğü tarafından 2017/18 sayı ve "son verme talimatı" yazılı yazısı ile 15.12.2017 tarihinde yazılan yazıda daha önce karar istenen ve karar verilen 42 kişiden 23 kişinin bazı telefon numaralarının başka kişilere ait olduğu ve başka kişilerin kullanımında olduğunun tespit edildiği, bazı telefon numaralarının halen kim tarafından kullanıldığının tespit edilememesi gerekçesiyle son verme talimatı istendiği görülmektedir. Buna ilişkin olarak ise dinleme işlemlerini gerçekleştiren birimin 2 sayfalık 15.12.2017 tarihli raporu gerekçe gösterilmiştir.

 

 

 

Bu talep üzerine 19.12.2017 tarihinde İstanbul CBS Teknik İşlemler Bürosu 2017/198 Büro sayılı 2016/103113 Soruşturma numaralı ve "Çıkış ve İmha İşlemleri" konulu yazısı ile 23 kişinin bazı numaraları için CMK m.135 tedbirine son verilmesi talimatı vermiştir.

 

 

 

Tüm bu durum göstermektedir ki CMK m.135/2'ye uygun bir talep ve bunun sonucunda da uygun bir işlem tesis edilmemesi nedeniyle İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliğinin 2017/4853 Değişik İş sayılı kararı tamamen hukuka aykırıdır.

 

 

      Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/98 E. , 2016/83 K.

      "…Emniyet müdürlüğü talep yazısında, hakkında iletişimin denetlenmesi kararı verilmesi istenilen cep telefonu numarasının, aynı adliyede birinci sınıf hakim olarak görev yapan sanık ...'in kullanımında olup, açık kimlik bilgileri ve adresi bilinmeyen yabancı uyruklu ...adına kayıtlı bulunduğu açıkça bildirilmesine rağmen, Cumhuriyet savcılığınca sulh ceza mahkemesinden talepte bulunulurken telefon numarası ve kayıtlı olduğu kişilere ilişkin kimlik bilgileri doğru yazılmasına rağmen kullanıcı olarak diğer sanık ...'in gösterildiği, sulh ceza mahkemesince de tedbir uygulanacak kişi olarak kararda ...'in isminin yazıldığı anlaşılmaktadır. Sulh ceza mahkemesi tarafından verilen ... tarih ve 989 değişik iş sayılı iletişimin tespitine ilişkin bu karar, CMK'nun 135/3. maddesine aykırı olup, hukuka aykırı bu kararla elde edilen delillerin mahkumiyet hükmüne esas alınması mümkün değildir. Bu itibarla hukuka aykırı yolla elde edilen bu deliller değerlendirme dışı bırakıldıktan sonra sanık ile ilgili bir karar verilmesi gerekmektedir."

 

 

Görüldüğü üzere Yargıtay Ceza Genel Kurulunca isimlerin dahi doğru yazılmaması ve bu nedenle de başka bir kişinin dinlenilmesine yönelik oluşturulabilecek şüphe ya da durum "delili tamamen hukuka aykırı hale" getirmektedir.

 

 

 

 

Belirtmek gerekir ki kanun koyucu CMK m.135 hükmünü emredici düzenlemelerle düzenlemesine rağmen daha fazla tedbir alma yoluna giderek;

 

 

 

CMK m.135/9 hükmü ile; “Bu maddede belirlenen esas ve usuller dışında hiç kimse, bir başkasının telekomünikasyon yoluyla iletişimini dinleyemez ve kayda alamaz.diyerek emredici düzenlemeleri dahi koruma altına alma ihtiyacı hissetmiştir. Ancak dosyamız kapsamında bu kurala riayet edilmediği açıktır.

 

 

 

Malum olduğu üzere CMK m. 135 tedbirinin uygulanmasının en temel şartlarından biri; başka suretle delil elde etme imkanının bulunmamasıdır. Ancak dosyamızda;


 

 

01.12.2017 tarihinde Özkan Mamati, Uğur Şahin ve 326730 sicil numaralı polis memurunun imzası ile tutulan tutanakta dosya içerisine adı geçen "ihbarcılar" marifetiyle bir takım sözde belge ve bilgiler sunulmaya devam edilmiştir.

 

 

 

 

05.12.2017 tarihinde Uğur Şahin, Ümit Kuruca ve soruşturmada sıklıkla adı geçen 326730 sicil numaralı polis memurunun imzası ile tutulan tutanakla dosya içerisine dayanaksız belge ve bilgiler sunulmaya devam edilmiştir.

 

 

 

 

05.12.2017 tarihinde Özkan Mamati ve 326730 ile 239765 sicil numaralı polis memurları tarafından tutulan tutanakla dosyaya Özkan Mamati tarafından yapılmış fişlemeler sunulmuştur. Özkan Mamati fişlemeleri ile Global yayıncılık hakkında bilgiler sunulmuştur.

 

 

 

03.01.2018 tarihinde Özkan Mamati ve 326730 ile 239765 sicil numaralı polis memurları tarafından tutulan tutanakla dosyaya fişlemeler sunulmaya devam edilmiştir. Bu fişlemede somut olarak isimlerden bahsedilmiştir. Hanife Akalın ve cep numarası, Beyza Banu Yavuz ve cep numarası, Alp Ünlü, Ahmet Muhassıloğlu, Cansu Terzi ve cep numarası, sözde örgüt üyesi olarak adlandırılan kişilerin numaraları sunulmuştur.

 

 

 

Bu tarihe kadar Özkan Mamati tarafından dosyaya neredeyse tüm kişilerle ilgili olarak isim/soy isim bilgileri, adresleri, TCK m.133-134'e aykırı olarak fotoğraflar ve birtakım bilgiler sunulmuştur. Daha sonra müşteki haline getirilen bir kısım kişilere


ait fotoğraf ve bilgiler de sunulan veriler arasında yer almaktadır.

 

 

 

 

           Tüm bunların anlatılmasının nedeni başka suretle delil elde etme imkanı bulunmasına rağmen başka suretle delil arayışının peşine düşülmeksizin CMK m.135 kapsamında ve işlemlere devam edilmiştir. Bu nedenle de CMK m.135/1'e muhalefet edilerek tedbir kararı uygulanmış olduğunun gösterilmesidir.

 

 

 

           O kadar ki başka suretle delil elde etme arayışına girişilmediği gibi emniyet tarafından "ihbarcı" olarak adlandırılan, ancak dosyamızda daha sonra şüpheli olan, kovuşturma aşaması ile beraber müştekiye dönüşen kişilerin getirdiği belgeler araştırılmaksızın ve delil elde etmek için kullanılmaksızın aksine bir uygulama ile CMK m.135 tedbirinin uygulanması için gerekçe yapılmıştır.

 

 

 

 

 

 

 

Hukuk dışı uygulamalar bunlarla da bitmemektedir.

 

 

 

 

03.01.2018 tarihinde Özkan Mamati tarafından getirilen ve dosyaya sunulan sözde belgelerde Cansu diye bir hanıma Berkay Kayabay'ın cinsel saldırıda bulunduğu iddia edilmiştir. Bunun üzerine 08.01.2018 tarihinde başka suretle delil aranmadan, sözde müşteki olan hanım ifadeye dahi çağrılmadan (ki telefon numarası dahi Özkan Mamati tarafından sunulmuş olmasına rağmen), iddiaya dair hiçbir araştırma yapılmadan, Berkay Kayabay için CMK m. 135/1 tedbirinin uygulanması emniyet tarafından savcılık talimatı olmaksızın kollukça savcılık makamından talep edilmiştir. Bu tutanak da 326730 sicil numaralı polis memuru


tarafından imzalanmış daha sonra savcılık makamına kaşeletilip imzalatılmıştır.

 

 

 

 

09.01.2018 tarihinde 326730 sicil numaralı polis memuru ve 328937 sicil numaralı polis memurlarının raporu ile CMK m.135/1 tedbirinin uygulanması, TCK m.220, TCK m.282 ve 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanuna Muhalefet suçlamalarından istenmiştir. Ancak bu raporda da 05.10.2016 tarihli 92605 sicil sayılı savcı tarafından verilen talimata binaen işlem tesis edileceği belirtilmiştir.

 

 

 

           Berkay Kayabay ismi 05.10.2016 tarihinde verilen talimatta bulunmamaktadır.

 

 

 

           6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanuna Muhalefet suçlaması ise dosyamız kapsamında suçlama olarak bulunmamaktadır. TCK m. 282 hükmü ise Berkay Kayabay için iddianamede sevk edildiği suçlama değildir.

 

 

 

 

****Dosya kapsamında "silahlı olarak" anılan herhangi bir bilgi ya da belgeden de 11.01.2018 tarihi itibariyle söz edilmesi mümkün değildir. TCK m. 220 doğrudan CMK m.135/8'de sayılan katalog suçlar içerisinde düzenlenmemiş olması dolayısıyla "soruşturma engeli" olarak görülen bu hususun aşılması için "silahlı" ibaresi eklenmiştir.

 

 

 

 

 

 

11.01.2018 tarihinde Mali Şube Müdürü Furkan Sezer imzası ile Berkay


Kayabay için CMK m.135 tedbirinin TCK m.220, TCK m.282 ve 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanuna Muhalefet suçlamalarından uygulanması istenmiştir. Savcı Serdar Akan tarafından 12.01.2018'de bu talep havale edilmiştir. Havale tarihinde, CBS teknik büroya yazılan yazıda, kuvvetli suç şüphesinden ve başka suretle delil elde etme imkanından hiç bahsedilmeden 2 ay süreyle CMK m.135 uyarınca iletişimin dinlenmesi, kayda alınması, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi için TCK m.220/3'den karar alınması talep edilmiştir. Yazılan bu yazının ekinde bir evrak da gönderilmiş değildir.

 

 

 

Aynı tarihte CBS teknik işlemler bürosu Sulh Ceza Hakimliğinden talepte bulunmuş ancak ekinde bir evrak göndermemiştir. Basmakalıp ifadeler kullanılmıştır.

 

 

 

***Önemle belirtmek gerekir ki Savcı Serdar Akan ve 235756 ile 326730 sicil numaralı polis memurunun ortak tuttukları tutanakta Berkay Kayabay için;

 

 

 

·               İddiaların doğruluğunun araştırılması,

·               Berkay isimli şahsın örgüte üye olup olmadığının araştırılması,

·               Birden çok kişi ile Cansu'nun birlikte olup olmadığı,

·               Dosyanın gizliliğine gölge düşürülmemesi

 

gerekçeleri ile CMK m.135 tedbirinin uygulanması yönüyle talimat verildiği anlaşılmaktadır. Ancak CMK m. 135/1 hükmü incelendiğinde "kuvvetli suç şüphesi" ve başka suretle delil elde etme imkanının olmaması durumunun gerekçe olabileceği belirtilmiştir.


 

 

***Tutulan tutanaktan da anlaşılacağı üzere "örgüt üyesi" olup olmadığı dahi bilinmeyen birine yönelik "silahlı suç örgütü kurma" suçuna ilişkin hakkında kuvvetli suç şüphesi varlığından bahsedilerek CMK m. 135 tedbirinin uygulanamayacağı açıktır.

 

 

 

 

 

 

 

Dosyanın gizliliğine gölge düşürmemek vb. gerekçelerin ise CMK m. 135/1 için gerekçe olamayacağı ise izahtan varestedir.

 

 

 

Ancak tüm bunlara rağmen CMK m. 135/2 de hat sahiplik bilgileri ve kimin tarafından kullanıldığına dair bir rapor ya da belge dahi mahkemeye sunulmadan, kuvvetli suç şüphesi ve mahkemeye başka suretle delil elde etme imkanının olmaması hususunun açıklanması yapılmadan talepte bulunulmuştur. Mahkeme de "hangi işlemlerin yapılmasına rağmen" "delil elde edilemediğini" araştırmadan ve CMK m. 135/2'deki belgeler dahi kendisine sunulmadan, talep yazısı ekinde herhangi bir dosyanın gönderildiği dahi belirlenmeden İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliği'nin 2018/214 Değişik İş sayılı kararı ile 2016/103113 soruşturma numaralı dosyadan 12/01/2018 tarihinde Berkay Kayabay için CMK m. 135 tedbirlerinden iletişimin dinlenmesi, kayda alınması, çözülerek metin haline getirilmesi kararı verilmiştir.

 

 

 

           TCK m. 103 her ne kadar katalog suçlar arasında bulunsa da bu yönde alınmış bir karar bulunmamaktadır. İletişimin dinlenmesi esnasında bir delilin elde edilmesi halinde ise o delilin değerlendirilebilmesinin koşulları CMK m. 138/2'de düzenlenmiş ve "derhal" cumhuriyet savcısına haber verilmesini gerekli kılmıştır. Haber verilmesinden sonra cumhuriyet savcısı tarafından yeniden tesadüfen elde edilen suça dair CMK m.135/1 uyarınca tedbir kararı alınması gerekecek ve bu kararın uygulanması ile delil elde edilebilecektir. Berkay Kayabay için böyle bir durum söz konusu olmaması nedeniyle CMK m.135 için verilen İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 2018/214 Değişik İş kararı ve sonrasında elde edildiği iddia edilen tüm her şeyin CMK m.206/2-a gereğince reddedilmesi gerekmektedir.

            Dosyadaki kabule göre dahi işlem tesis edilecek olsa Berkay Kayabay hakkında "cinsel bir takım gerçek dışı isnatlara ilişkin" iddialar ortaya atılmıştır. Katalog suçlar içerisinde bulunan cinsel suçlamalara ilişkin olarak CMK m. 135/1 tedbiri uygulanması yerine anlaşılmaz şekilde TCK m. 220/3'den işlem tesis edilmesi de hukuka aykırıdır. Bu nedenle de bu delilin reddedilmesi gerekir.

 

 

 

İstanbul Emniyet Müdürlüğünden İstanbul CBS'ye yazılan 12/01/2018 tarihinde yazılan yazı ile İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliğinin 2017/4853 Değişik İş sayılı kararı ile hakkında karar verilen 'Alp Saul, Ahmet Özbaş, Beri Koronyo, Hakan Veyis Vurcan, Hakverdi Yaradılmış, Hüsnü Ünlalan, İshak İbrahimzadeh' için 2 aylık dinleme dahi tamamlanmadan ismi geçen şüpheliler hakkında iddia edilen suçlama hakkında bir faaliyetin tespit edilemediği gerekçe gösterilerek "son verme" talimatı talep edilmiştir.

 

 

 

 

Ekinde 2 sayfadan ibaret rapor sunulmuş bu raporda hiçbir "çözüme" yer verilmeden 'isnat edilen suç kapsamında herhangi bir faaliyetlerinin olmadığı değerlendirildiğinden' son verme istenmiştir.


Cumhuriyet savcısı tarafından 15.01.2018 tarihinde Teknik Büroya şeklinde havale düşülmüş ve aynı tarihte teknik büro savcısı tarafından adı geçen kişiler için son verme talimatı verilmiştir.

 

 

 

 

            Dikkat çekilmesi gereken husus şudur ki; soruşturmayı CMK m.160 ve devamındaki hükümlere göre emrindeki kolluk görevlileri ile cumhuriyet savcısı yürütür.

 

 

            Ancak cumhuriyet savcısı bu işlemi tesis ederken kendisine hiçbir CMK m. 135/1 çözümlemesi getirilmemiştir.

 

 

            Ham halleri de kendisine sunulup dinlemesine olanak sağlanmamıştır.

 

 

            Tüm bunlara rağmen Mali Şube tarafından gelen yazıyı birebir onaylamıştır. Soruşturma konusu suçla ilgili değerlendirme yapma yetkisi Mali Şube'ye bırakılmış gibi hareket sergilenmiştir. Bu husus da hukuka aykırı bir başka tutumdur. Kuvvetli suç şüphesinin başlangıçta da olmadığı bir kez daha ortaya çıkmıştır.

 

 

            Bu kişilerle ilgili olarak "kuvvetli suç şüphesi"nin ya da CMK m. 135/1 uygulanmasının ya da uygulanmamasının karar verilmesi "takdir hakkının" kolluğa kullandırılması da hukuka aykırıdır.

 

 

 

26.01.2018 tarihinde Mali Şube tarafından İstanbul CBS'ye yazılan yazıda; 28.11.2017 tarihinde 42 kişi için verilen İst. 7. Sulh Ceza Hakimliğinin kararının süresi


dolacağı belirtilerek "uzatım talep edilerek" 7 sayfalık rapor sunulmuştur.

 

 

 

 

25.01.2018 tarihli raporda "suç görüşmesine rastlanılmadığı" belirtilmiştir.

 

 

            2 aylık süre içerisinde "suç görüşmesine rastlanılmadığı" belirtilmiş olmasına rağmen yukarıda belirttiğimiz kişiler yönüyle son verme talimatı verilirken diğer kişiler yönüyle CMK m.135 tedbirinin uygulanmasına devam edilmesinin istenmesi hukuka aykırıdır.

            Bu durum, Anayasamızın m.10 hükmüne de aykırılık oluşturmaktadır.

 

 

 

 

Raporda "Tarkan Yavaş, Ulviye Didem Ürer, Mehmet Noyan Orcan, Kartal İş, Fatih Kılıç, Ali Emre Bukağlı, İbrahim Seral Köprülü, Nuri Özbudak, Bora Yıldız, Mehmet Ender Daban, Kartal Göktan, Tahsin Akkaş, Yakup Balaman, Gökalp Barlan, Salih Tınar, Erol Şimşek, Ayça Pars, Serkan Ak, Emre Teker, Orkun Şimşek, Oktar Babuna, Fatma Ceyda Ertüzün, Sinan Marangozoğlu, Koray Coşkun, Murat Terkoğlu, Saim Erdem Ertüzün, Merve Büyükbayrak, Mehmet Burak Öge, Burhan Efeoğlu, Serdar Dayanık, Serkan Yumru" için uzatım kararı talep edilmiştir.

 

 

 

Mehmet Alp Ünlü, Mehmet Murat Atmaca, Mert Sucu ve Bora Yıldız için İnt adına bir hat daha dahil edilerek İstanbul CBS tarafından 26.01.2018 tarihinde teknik büroya yazı yazılmıştır. Basmakalıp ifadelerle ve bireyselleştirme yapılmadan talepte bulunulmuş, "gerekçesi belirtilmeden" kuvvetli suç şüphesinden ve yine


"gerekçesi belirtilmeden" başka suretle delil elde edilemediğinden başvurulduğu ifade edilmiştir. Bu talepte de kişi kişi değerlendirme yapılarak kuvvetli suç şüphesi ve başka suretle delil elde edilmemesi durumu anlatılmamıştır.

 

 

 

Aynı tarihte Sulh Ceza Hakimliğinden karar çıkmıştır.

 

 

 

 

Bu kararlar kopyala-yapıştır şeklinde verilmiş kararlardır. Çünkü 9. Sırada Bora Yıldız'ın ismi yazılı iken farklı bir numara için 34. Sıraya bir daha Bora Yıldız yazılmıştır. Bu iki numara için tek başlık savcılık aşamasında da sulh ceza aşamasında da yapılmamıştır. Aynen savcılığın en başta talep ettiği şekliyle Sulh Ceza Hakimliğinden adı geçen kişilere yönelik olarak İstanbul 12. Sulh Ceza hakimliğinin 2018/370 Değişik İş sayılı kararı ile 28.01.2018 tarihinden itibaren bir ay süreyle uzatılmasına karar verilmiştir. Kararı veren mahkeme basmakalıp ifadeler dışında hiçbir gerekçe yazmamıştır.

 

 

            Sulh Ceza Hakimliğine dosya gönderilirken ekinde herhangi bir evrak ya da delil (kuvvetli suç şüphesini gösteren ya da başka suretle delil elde edilemediğini gösteren) gönderildiği gösterilmemiştir.

 

           Kararı veren mahkemece soruşturma makamından hangi şekillerde delil araştırması yapıldığı ancak sonuç elde edilemediğine ilişkin bir araştırma da yapılmamıştır.

 

           Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 2015/16 E. , 2015/737 K. "Adıyaman Sulh Ceza Mahkemesinin 13.04.2007 tarih ve 2007/464 müt. sayılı kararı ile sanıklar M.. B.. ve E.. G.. haklarında CMK.nun 135. maddesi uyarınca üç ay için verilen iletişimin denetlenmesine ilişkin kararın, anılan sürenin bitiminden sonra denetlemeye ilişkin kayıtlar çözülüp hakim huzuruna getirilmeden, 16.07.2007 tarihinde 2007/847 D. İş. sayılı kararla evrak üzerinde sürenin uzatılmasına karar verilmesi isabetsiz ve bu suretle elde edilen belirti delillerin de hukuken geçerli olamayacağı…” kararda belirtiği üzere 26.01.2018 tarihinde verilen uzatım kararından önce dinleme kayıtları çözümlenmeden ve tedbirin devamını isteyen raporda 'suç görüşmesine rastlanılmadığı' belirtilmesine rağmen uzatım kararı verilmesi hukuka aykırıdır.

 

 

 

25.02.2018 tarihinde Özkan Mamati tarafından bir kısım yasa dışı fişleme notları daha dosyaya sunulmuştur. Bu tutanakta da Özkan Mamati'nin yanı sıra dosyamız kapsamında sıklıkla görev yapan aynı polis memurlarından 239765 sicil numaralı ve 326730 sicil numaralı memurlarının imzası bulunmaktadır.

 

 

 

Örneğin; dosyamız müştekilerinden olup önce Aklama Şube'de daha sonra da aşamalarda ifade veren Yusuf Selahattin Ergün'ün bilgileri bu aşamada paylaşılmış olmasına rağmen "başka suretle delil elde edilemediğinden" bahisle CMK m. 135/1 tedbirinin uygulanması hukuka aykırıdır.

 

 

 

Dosyamız kapsamına sunulan gerek müşteki şahısların evrakları gerek de beyanları araştırmaya muhtaç iken araştırılmadan dosyaya konulması ve bunların 'delil elde etme yolu olarak' değerlendirilmesi gerekirken CMK m. 135/1 hükmünün işlevini yitirmesine sebebiyet verecek uygulama ve basmakalıp cümlelerle kişilerin Anayasa m. 22'de düzenlenen haklarının ihlal edilmesi suretiyle kişilerin dinlenmesi hukuka aykırıdır.

 

 

 

26.02.2018 tarihinde Mali Şube Müdürü Furkan Sezer tarafından başlangıçtan itibaren sürekli değişen kişilerin bulunduğu kişi listesi için 26.02.2018 tarihinde düzenlenen 9 sayfalık rapor ek yapılarak adı geçen kişilere yönelik uzatım kararı istenmiştir. Bu kişiler talepte belirtilen 28.02.2018 tarihinde tedbirin sona ereceği kişilerdir. 28.02.2018 tarihine kadar "Tarkan Yavaş, Ulviye Didem Ürer, Mehmet Noyan Orcan ,Kartal İş, Fatih Kılıç, Ali Emre Bukağlı, İbrahim Seral Köprülü, Nuri Özbudak, Bora Yıldız, Mehmet Ender Daban, Kartal Göktan, Tahsin Akkaş, Yakup Balaman, Gökalp Barlan, Salih Tınar, Erol Şimşek, Ayça Pars, Serkan Ak, Emre Teker, Orkun Şimşek, Oktar Babuna, Fatma Ceyda Ertüzün, Sinan Marangozoğlu, Koray Coşkun, Murat Terkoğlu, Saim Erdem Ertüzün, Merve Büyükbayrak, Mehmet Burak Öge, Burhan Efeoğlu, Serdar Dayanık, Serkan Yumru, Mehmet Alp Ünlü, Mehmet Murat Atmaca, Mert Sucu" adlı kişiler 28.11.2017 tarihinden itibaren haklarında CMK m.135/1 hükümleri uygulanan kişilerdir. 2 ay başlangıçta ve devamında da 1 ay bir kez süre ile uzatıldığı için 28.02.2018 tarihine kadar toplamda 3 ay süre ile haklarında tedbir uygulanmış kişilerdir.

 

 

 

26.02.2018 tarihinde düzenlenen 9 sayfalık raporda adı geçen kişilerden sadece Berkay Kayabay'ın uzatım kararı için adının geçirilmiş olmasına rağmen, savcılık tarafından talep edilen yazıda ve Sulh Ceza Hakimliği tarafından verilen kararda Berkay Kayabay için bir karar talep edilmemiş ve karar da verilmemiştir.

 

 

 

           26.02.2018 tarihinde düzenlenen raporda "adı geçen 35 kişinin" bu sürece kadar yapılan tespitlerde "suç görüşmesine rastlanmadığı" değerlendirilmiş olmasına rağmen CMK m. 135/1 uyarınca tedbirin devamı yönüyle talimat aldırılması istenmiştir.


 

 

 

27.02.2018 tarihinde önce İstanbul CBS Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu sonra da İstanbul CBS Teknik İşlemler Bürosu tarafından CMK m. 135/1 uyarınca kararın ikinci kez bir ay süre ile 28.02.2018 tarihinden itibaren uzatılması talep edilmiştir.

 

 

           Kuvvetli suç şüphesi ve başka suretle delil elde edilememesi gerekçe olarak gösterilmiş olmasına rağmen bunlara dair hiçbir delil sunulmamıştır. Bunun aksine Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü yazısının ekindeki 26.02.2018 tarihli raporda "suç görüşmesine rastlanmadığı" dahi rapor edilmiştir. Kabule göre dahi hiçbir suç şüphesini gösteren bilgi olmamasına rağmen "dinlemeye" devam edilmesinin istenmesi de anlaşılamaz bir durumdur.

 

 

 

27.02.2018 tarihinde İstanbul 8. Sulh Ceza hakimliği tarafından 2018/852 Değişik sayılı kararı ile savcılık makamının talebi aynen kabul edilerek kanunda sayılan tanımlamalar aynen yazılarak "Tarkan Yavaş, Ulviye Didem Ürer, Mehmet Noyan Orcan, Kartal İş, Fatih Kılıç, Ali Emre Bukağlı, İbrahim Seral Köprülü, Nuri Özbudak, Bora Yıldız, Mehmet Ender Daban, Kartal Göktan, Tahsin Akkaş, Yakup Balaman, Gökalp Barlan, Salih Tınar, Erol Şimşek, Ayça Pars, Serkan Ak, Emre Teker, Orkun Şimşek, Oktar Babuna, Fatma Ceyda Ertüzün, Sinan Marangozoğlu, Koray Coşkun, Murat Terkoğlu, Saim Erdem Ertüzün, Merve Büyükbayrak, Mehmet Burak Öge, Burhan Efeoğlu, Serdar Dayanık, Serkan Yumru, Mehmet Alp Ünlü, Mehmet Murat


Atmaca, Mert Sucu" (34 kişi) için 28.02.2018 tarihinden itibaren ikinci kez bir ay süre ile uzatılmasına karar verilmiştir.

 

            Yargıtay, yargılamanın bir bütün olarak adil olarak yapılması25 halinde dahi "iletişimin dinlenmesi, kayda alınması." tedbirinin CMK m. 135'te gösterilen usulüne riayet edilmeden elde edilmesi halinde delil olarak kullanılamayacağını açıklamıştır.

 

 

CMK m. 135/4; "Tedbir kararı en çok iki ay için verilebilir; bu süre, bir ay daha uzatılabilir. (Ek cümle: 25/5/2005 – 5353/17 md.) Ancak, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, hakim yukarıdaki sürelere ek olarak her defasında bir aydan fazla olmamak ve toplam üç ayı geçmemek üzere uzatılmasına karar verebilir.”

 

 

 

           "Tarkan Yavaş, Ulviye Didem Ürer, Mehmet Noyan Orcan, Kartal İş, Fatih Kılıç, Ali Emre Bukağlı, İbrahim Seral Köprülü, Nuri Özbudak, Bora Yıldız, Mehmet Ender

 

 

25 Ceza Genel Kurulu 03.07.2007 tarih ve 2007/167, 22.01.2008 tarih ve 2008/3 karar sayılı kararlarında; hukuka aykırı olarak elde edilmiş bulunan iletişim tespit tutanaklarının hükme esas alınamayacağını belirtmek suretiyle iletişimin dinlenilmesi hususunda önemsiz/şekli hukuka aykırılık anlayışının geçerli bulunmadığını kabul etmiştir. Gerçektende haberleşme hürriyeti anayasal bir haktır ve ihlali önemsiz kabul edilemez. CMK'nın 135. maddesinde iletişimin dinlenilmesinin katalog suçlar için mümkün kılınması, katalog harici suçlar için tespit edilmiş delilleri CMK'nın 138. maddesinin dahi dışında tutması hukuka aykırı bir kararla elde edilmiş iletişim tespit tutanaklarının hükme esas alınmayacağının kanun tarafından da açıkça öngörüldüğünü                                                      göstermektedir.                             Buna göre yargılamanın bir bütün olarak adil yapılmış sayılması dahi hukuka aykırı dinleme tutanaklarının delil olarak kullanılabileceği anlamına gelemez. Ancak, kanuna aykırı olarak elde edilmiş iletişimin dinlenilmesi kayıtlarının sanığın anayasal haklarının ihlali sonucu elde edilmiş olması nedeniyle hükme esas alınamayacağı hususundaki yegane istisna bu kayıtların sanığın lehine delil olarak kullanılabilecek olmasıdır. Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2016/2524 E., 2017/5338 K.


Daban, Kartal Göktan, Tahsin Akkaş, Yakup Balaman, Gökalp Barlan, Salih Tınar, Erol Şimşek, Ayça Pars, Serkan Ak, Emre Teker, Orkun Şimşek, Oktar Babuna, Fatma Ceyda Ertüzün, Sinan Marangozoğlu, Koray Coşkun, Murat Terkoğlu, Saim Erdem Ertüzün, Merve Büyükbayrak, Mehmet Burak Öge, Burhan Efeoğlu, Serdar Dayanık, Serkan Yumru, Mehmet Alp Ünlü, Mehmet Murat Atmaca, Mert Sucu" için CMK m.135/4 gereğince devam edilebilmesi için TCK m.220/3 iddiasının yanında örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen başka bir suçun daha eklenmesi suretiyle CMK m. 135/1 dinleme tedbirine devam edilmesi ancak düşünülebilir. Bunun haricinde ise dinleme tedbirine devam edilebilmesi olanaksızdır.

 

 

           34 kişiden oluşan bu kişilerle ilgili olarak önemle belirtmek gerekir ki; 26.02.2018 tarihinde hazırlanan raporda 'örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen bir suçtan' bahsedilmediği gibi 'suç görüşmesine rastlanmadığına' dair değerlendirme yapılmıştır. 26.02.2018 tarihindeki rapor ve 25.01.2018 tarihinde hazırlanan rapor içeriklerinde "suç görüşmesine rastlanmadığı" belirtmesine rağmen CMK m. 135/4'e muhalefet edilerek işlem tesis edilmesi hukuka aykırıdır.

 

 

           İkinci kez 1 ay süreyle uzatım kararı verilmeden önce Sulh Ceza Hakimine kayda alınan verilerin çözümlemeleri yapılarak götürülmemiştir. Aksine, "suç görüşmesine rastlanmadığına" dair raporun varlığına rağmen işlem tesis edilmiş olması hukuka aykırıdır.

 

 

           Kanunda belirtilen 'örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen' suçların varlığı halinde dinlemeye devam edilebileceği hükmüne rağmen, raporda geçen 'suç görüşmesine rastlanmadığı' tespitine değinilmeksizin 'dinleme işlemine devam edilmek istenmesi' ve hakimlikçe de karar verilmesi hukuka aykırıdır.


           Bireyselleştirme yapılmadan ve herkes için tek tek kanunda sayılan koşulların neler olduğu gösterilmeden karar talep edilmiş ve verilmiş olması da hukuka aykırıdır.

 

 

***Kanunda "suç işlemek için silahlı örgüt kurma" suçu ayrıca düzenlenmemiştir. Herhangi bir suçun madde başlığı da değildir. Ancak CMK m. 135/8-a bent 9'da "Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma 220, fıkra üç" olarak belirtme yapılmıştır. Bu halde eğer kişiler hakkında tedbir kararı TCK m. 220/1-3'den uygulanması üzerine istenmiş ise TCK m. 220/2-3'den haklarında dava açılan kişiler yönüyle "başkaca hiçbir yönden tartışılmaksızın" delilin hukuka aykırı olacağı açıktır. Savcılığın taleplerinde ve sulh ceza hakimliği kararlarında CMK m. 135/8'de tanımlananın aksine Suç İşlemek Amacıyla Silahlı Suç Örgütü Kurma suçundan işlemler tesis edilmiş olması nedeniyle de 'şüphe oluşan bu durumun CMK m.135/9 gereğince sanıklar lehine değerlendirilmesi' zorunluluktur.

 

 

28.02.2018 tarihinde Mehmet Alp Ünlü ile ilgili olarak 27.02.2018 tarihinde (326730 ve 239765 sicil numaralı polisler tarafından) düzenlenen raporla 6415 sayılı kanuna muhalefet, TCK m. 220 ve TCK m.282 hükümleri uyarınca CMK m.135 tedbirinin uygulanması, "yeni tespit edildiği" iddia olunan numara için savcılık makamından uygulama yapılması talep edilmiştir.

 

Savcılık makamı tarafından ise hiçbir somut gerekçe eklenmeden yalnızca TCK m.220/3'den CMK m. 135 tedbiri olarak iletişimin dinlenmesi, kayda alınması, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi tedbirleri ile ilgili 01.03.2018 tarihinde işlem tesis edilmesi istenmiştir.

 

02.03.2018 tarihinde de Teknik İşlemler Bürosu tarafından herhangi bir somut gerekçe ve hangi şekillerde delile ulaşılmaya çalışılıp da sonuçsuz kaldığı


gösterilmeden Sulh Ceza Hakimliğinden talepte bulunulmuştur. İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliğince, aynen savcılığın talebinde geçtiği gibi, 02.03.2018 tarihinde 2018/1137 Değişik iş sayılı dosya ile karar verilmiştir.

 

 

 

            CMK m.135/2 uyarınca sahiplik ve kullanıcı olduğuna dair belge veya veri eklenmemiş sadece "kapalı kaynak" denilmesi ile yetinilmiştir.

 

 

            Kuvvetli suç şüphesinin ve başka suretle delil elde etme imkanının bulunmaması durumu da açıklanmamıştır.

 

 

 

            6415 sayılı kanuna muhalefet suçlamasından Mehmet Alp Ünlü ya da dosyada şüpheli bulunan hiç kimseye işlem tesis edilmemiştir. Kamu davası açılmamış, KYOK kararı verilmemiş ve tefrik kararı da verilmemiştir.

 

 

 

            Sulh Ceza Hakimi tarafından hiçbir araştırma ve somut delil istenmeden CMK m. 135/2'de sayılanlar dahi getirtilmeden ve "hangi gerekçelerle delil elde edilmediği sorulmadan" CMK m.135/1 kararı kurulmuştur.

 

 

 

Başından itibaren anlattığımız ve örneklerini verdiğimiz CMK m. 135/2'ye muhalefet edilmesi mevzu 09.03.2018 tarihinde tekrar delillenmiştir. Mali Şube Müdürü tarafından, Berkay Kayabay için verilen karardaki (12.01.2018) numaralardan birinin 'kullanılmadığı' gerekçesi ile CMK m. 135 tedbirinin sonlandırılması istenmiş ve savcılık makamı da uygun görmüştür.


 

 

09.03.2018 tarihinde Mali Şube Müdürlüğü tarafından Berkay Kayabay'ın diğer numarası için ilk kez bir ay süreyle uzatım talebinde bulunulmuştur. Bu karar TCK m.220/3'den istenmiş, kuvvetli suç şüphesi ve başka suretle delil elde etme imkanı da açıklanmamıştır. 12.03.2018 tarihinde Berkay Kayabay için İstanbul 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 2018/1893 Değişik İş sayılı kararı ile ilk kez 1 ay süre ile CMK m. 135 tedbirinin uzatılmasına karar verilmiştir.

 

            Sulh Ceza Hakimliğinin vermiş olduğu kararda kanun maddesi tekrar edilmiş

ancak herhangi bir gerekçe gösterilmemiştir.

 

 

            Dosyanın geldiği aşama itibariyle dosyaya çok sayıda belge ve beyan girmiş

olmasına rağmen Sulh Ceza Hakimliklerince verilen kararlarda 'başka suretle delil elde etme imkanının olmaması' denilmesi hukuka aykırıdır.

 

 

 

            12.03.2018  tarihinden  itibaren  dosya  kapsamında  şüpheliler  ve suçlandıkları iddiaların neler olduğunun bilinmemesi gündelik hayat tecrübelerine uygun düşmemektedir. Nitekim dosya kapsamında onlarca kişinin "TCK m. 220/3" hükümlerinden dinlemeleri de hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir.

Belirtilen  tarih  itibariyle  de  dosyada  silaha  dair  hiçbir  anlatım  ve beyan bulunmamaktadır. Silahla gerçekleştirilen herhangi bir eylemden de bahsedilmemiştir.

 

 

 

            Sulh Ceza Hakimliğinden talepte bulunulurken "dinlenen ve kayda alınan" çözümlemeler savcılık makamınca incelenmemiş, Sulh Ceza Hakimliğinin incelemesine de sunulmamıştır. O tarih itibariyle çözümlemenin yapılıp yapılmadığı da anlaşılamamaktadır. Hal böyle olunca; suçun unsurlarına dair delil takdiri "kolluğa" bırakılmış olacaktır ki bu durum da "yetki gaspı" oluşturacak ve hukuka aykırı olacaktır.

 

 

Serkan Yumru için 13.03.2018 tarihinde ekinde bir sayfa raporla hiçbir bilgi ve belgeye dayanmayan (CMK m. 135/2'ye açıkça aykırı) şekilde kullanımında olan

...70 01 olan numarayı kullanmayacağını ve yeni bir numara ....48 49 kullanacağına dair 'diğer kişilerle yaptığı görüşmelerin varlığından bahsederek bahse konu numara için' CMK m. 135/1'de sayılan iletişimin dinlenmesi, kayda alınması kararının uygulanması talep edilmiştir.

 

            Ancak savcılık makamına bu konuyla ilgili olarak bir çözümleme sunulmamıştır. Aynı şekilde Sulh Ceza Hakimliğinin de denetimine olanak verecek şekilde bir çözümleme yapılarak evrak gönderilmemiştir.

 

 

            Şüphelinin beyanından hareketle ...70 01 olan hattına uygulanan CMK m. 135 tedbirine son verilmesi teyit edilmeksizin "iddia edilen şüphelinin beyanı" ile sona erdirilmiştir. Bu durum da hukuka aykırıdır.

 

 

 

 

 

14.03.2018 tarihinde bu talepler savcılık makamınca uygun görülmüştür. 14.03.2018 tarihinde 6. Sulh Ceza Hakimliğinin 2018/1459 Değişik İş sayılı kararı ile karar bitim tarihi olan 28.03.2018 tarihine kadar karar verilmiştir.

 

 

 

           Yargıtayımızın isabetle belirttiği üzere 'sadece kanun metninin yazılmış olmasının' gerekçe olarak değerlendirilemeyeceği (Anayasa m.141 hükmüne muhalefet edilmiş olması) nazara alındığında verilen karar sonucunda elde edilenlerin delil olarak değerlendirilemeyeceği açıktır.

 

 

 

 

 

26.03.2018 tarihinde hakkında CMK m.135 gereğince iletişimin dinlenmesi, kayda alınması, çözümlenmesi tedbiri uygulanan 34 kişi hakkında üçüncü kez 1 ay süre ile kararın uzatılması savcılıktan talep edilmiştir. Bu talebe gerekçe olarak 10 sayfadan oluşan bir rapor sunulmuştur. Bu raporda kişi kişi değerlendirmelerde bulunularak "suç görüşmesinin bulunmadığı" raporlanmış daha sonrasında ise tümünü kapsayacak şekilde '...konu kapsamında değerlendirilebilecek suç görüşmelerine rastlanmadığı değerlendirilmiş...' denilmektedir. Ancak buna rağmen uzatım talebinde bulunulması hukuken anlaşılabilir bir durum değildir.

 

 

 

"Tarkan Yavaş, Ulviye Didem Ürer, Mehmet Noyan Orcan,Kartal İş, Fatih Kılıç, Ali Emre Bukağlı, İbrahim Seral Köprülü, Nuri Özbudak, Bora Yıldız, Mehmet Ender Daban, Kartal Göktan, Tahsin Akkaş, Yakup Balaman, Gökalp Barlan, Salih Tınar, Erol Şimşek, Ayça Pars, Serkan Ak, Emre Teker, Orkun Şimşek, Oktar Babuna, Fatma Ceyda Ertüzün, Sinan Marangozoğlu, Koray Coşkun, Murat Terkoğlu, Saim Erdem Ertüzün, Merve Büyükbayrak, Mehmet Burak Öge, Burhan Efeoğlu, Serdar Dayanık, Serkan Yumru, Mehmet Alp Ünlü, Mehmet Murat Atmaca, Mert Sucu" (34 kişi) için üçüncü kez bir ay süre ile uzatım talebi 27.03.2018 tarihinde İstanbul CBS Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu, Teknik İşlemler Bürosu tarafından talep edilmiş ve İstanbul

11.  Sulh Ceza Hakimliğinin 2018/1668 değişik sayılı kararı ile aynen karar verilmiştir.

 

 

 

           Kuvvetli suç şüphesi ve başka suretle delil elde edilememesi gerekçe olarak gösterilmiş olmasına rağmen bunlara dair hiçbir delil sunulmamıştır. Bunun aksine Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü yazısının ekindeki 26.03.2018 tarihli 10 sayfalık raporda "suç görüşmesine rastlanmadığı" da rapor edilmiştir. Kabule göre dahi kuvvetli suç şüphesini gösteren hiçbir somut bulgu 28.03.2018 tarihi itibariyle dosya içerisinde bulunmamaktadır.

 

 

 

CMK m. 135/4; "Tedbir kararı en çok iki ay için verilebilir; bu süre, bir ay daha uzatılabilir. (Ek cümle: 25/5/2005 – 5353/17 md.) Ancak, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, hakim yukarıdaki sürelere ek olarak her defasında bir aydan fazla olmamak ve toplam üç ayı geçmemek üzere uzatılmasına karar verebilir.”

 

 

 

           "Tarkan Yavaş, Ulviye Didem Ürer, Mehmet Noyan Orcan, Kartal İş, Fatih Kılıç, Ali Emre Bukağlı, İbrahim Seral Köprülü, Nuri Özbudak, Bora Yıldız, Mehmet Ender Daban, Kartal Göktan, Tahsin Akkaş, Yakup Balaman, Gökalp Barlan, Salih Tınar ,Erol Şimşek, Ayça Pars, Serkan Ak, Emre Teker, Orkun Şimşek, Oktar Babuna, Fatma Ceyda Ertüzün, Sinan Marangozoğlu, Koray Coşkun, Murat Terkoğlu, Saim Erdem Ertüzün, Merve Büyükbayrak, Mehmet Burak Öge, Burhan Efeoğlu, Serdar Dayanık, Serkan Yumru, Mehmet Alp Ünlü, Mehmet Murat Atmaca, Mert Sucu" için CMK m.135/4 gereğince devam edilebilmesi için, TCK m.220/3 iddiasının yanında örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen, CMK m.135/8'de de gösterilen başka suçun daha eklenmiş olması gereklidir. Bunun haricinde ise dinleme tedbirine devam edilebilmesi olanaksızdır.

 

 

           34 kişiden oluşan bu kişilerle ilgili olarak önemle belirtmek gerekir ki; 26.03.2018 tarihinde hazırlanan 10 sayfalık raporda "örgüt faaliyeti çerçevesinde


işlenen bir suçtan" bahsedilmediği gibi "suç görüşmesine rastlanmadığına" dair değerlendirme yapılmamıştır. 26.03.2018 tarihli rapor ve öncesinde dosyamız içerisinde bulunan 26.02.2018 tarihindeki rapor ve 25.01.2018 tarihinde hazırlanan rapor içeriklerinde "suç görüşmesine rastlanmadığı" belirtmesine rağmen CMK m. 135/4'e muhalefet edilerek işlem tesis edilmesi hukuka aykırıdır.

 

 

 

           Üçüncü kez 1 ay süreyle uzatım kararı verilmeden önce Sulh Ceza Hakimine kayda alınan verilerin çözümlemeleri yapılarak götürülmemiştir. Aksine suç görüşmesine rastlanmadığına dair raporun varlığına rağmen "Sulh Ceza Hakimliğince kuvvetli suç şüphesi" gerekçe gösterilerek işlem tesis edilmiş olması hukuka aykırıdır.

 

 

           26.03.2018 tarihli raporun içerisinde kişi kişi değerlendirmeler yapılmış bu kişiler için de ayrı ayrı "suç görüşmesine rastlanmadığına" dair içerik değerlendirilmesi yapılmıştır. Bir bütün olarak değerlendirme yapıldığında ise "suç görüşmesine rastlanmadığı" ayrıca belirtilmiştir.

 

 

           Yapılan değerlendirmelerde ayrı ayrı "başka suretle delil elde edilemeyeceğine dair bir değerlendirme yapılmadığı" gibi kuvvetli suç şüphesini gösteren bir delilden de bahsedilmemiştir. Bireyselleştirme yapılmadan toptancı bir anlayışla karar verilmesi de hukuka aykırıdır.

 

 

29.03.2018 tarihinde Mali Şube Müdürü Furkan Sezer tarafından talep edilen yazıda Esvet Orak ve Serkan Yumru için (Serkan Yumru için nasıl tespit olunduğu belli olmayan bir numara ile) CMK m. 135'de belirtilen tedbirlerden iletişimin dinlenmesi, kayda alınması ve çözümlenmesi tedbirine başvurulması talep edilmiştir. Bu yazıda Serkan Yumru'ya ait olduğu tespit olunan numara daha sonra


181376 sicil numaralı kişi tarafından değiştirilmiş ve gerekçe de belirtilmemiştir. Bu kişinin kim olduğu da tutanaktan anlaşılamamaktadır. 29.03.2018 tarihli yazının ekinde bulunan 6 sayfalık raporda "ilk defa" dosyaya ait çözümleme yapılmaktadır.

 

 

 

Bu isteme istinaden İstanbul CBS Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu ve Teknik İşlemler Bürosu TCK m.220/3'den CMK m. 135'te belirtilen iletişimin dinlenmesi, kayda alınması ve çözümlenmesi tedbirine karar verilmesi talep edilmiştir. Kuvvetli suç şüphesine dair hiçbir gerekçe yazılmamış, başka suretle delil elde edilememe ve soruşturma makamlarınca hangi işlemlerin yapıldığı sonuçsuz kaldığı da anlatılmamıştır.

 

 

 

İstanbul 4. Sulh Ceza Hakimliği tarafından 2018/1740 Değişik iş sayılı dosya ile talep aynen Esvet Orak için kabul edilmiştir. Soruşturma makamları tarafından delil elde etmek için hangi işlemlerin yapıldığı ve sonuçsuz kaldığı açıklattırılmadan ve araştırılmadan "kanun metni tekrar edilerek" TCK m.220/3'den karar verilmiştir.

 

 

 

            Esvet Orak'ın iddianamesi incelendiğinde de bu dinleme haricinde iddia olunan suç örgütü ile hiçbir bağı yoktur. Ancak buna rağmen "çeşitli, yoğun, sürekli olan hareketler" dahi gösterilmeden Esvet Orak hakkında TCK m.220/3'den tedbir istenmesi CMK m. 135 iletişimin dinlenmesi kayda alınması ve çözümlenmesi tedbirinin tüm dosya kapsamında keyfi olarak uygulandığının açık delilidir.

 

 

            Sulh Ceza Hakimliği tarafından değerlendirilen dosyanın 29.03.2018 tarihi itibariyle incelenmesi halinde de Esvet Orak hakkında TCK m. 220/3 ile suçlanabilecek bilgi ve belgeler olmamakla beraber "dosya kapsamında isminin


dahi olmadığı" anlaşılacaktır. Tüm bunların yanı sıra dosya kapsamında "kuvvetli suç şüphesinin" de olmadığını ve keyfi olarak uygulama yapıldığını görülmektedir.

 

 

Esvet Orak için karar 29.03.2018 tarihlidir. 22.03.2018 tarihi itibariyle hakkında soruşturma ve kovuşturma bulunmamaktadır. Hakkında CMK m. 135 uyarınca tedbir kararı alınmamış26 olan bir tarihte -Mehmet Alp Ünlü'nün dinlenmesinden elde edilen- iddianamenin 3712-3713. sayfalarında ise "Esvet Orak ile ilgili olarak iletişimin dinlenmesi tedbirinden elde edildiği" iddia olunan "şeylerin" yazılması ve sanığın bu şekilde yargılanmasının yapılmasının sanığın Anayasa'da belirtilen "Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiği" açıktır.

 

 

 

 

Bu açıklamalar ışığında soruşturmanın ve kovuşturmanın bir bütün olarak incelenmesi halinde de adil olarak yapıldığından bahsedilmesi mümkün değildir.

 

 

 

Dinlenen kişiler ile irtibat halindeki Esvet Orak için ancak tesadüfi delilden bahsedilebilecektir. CMK m.138/2'de; "Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin

 

 

26 "İletişimin tespiti kararı Av. Çağatay Ö.  'e ait cep telefonu için alınmış olup,

sanık Ömer G..... S.... hakkında verilmiş herhangi bir iletişimin dinlenmesi kararı bulunmamaktadır. Sanığa ait olan iletişimin tespiti tutanakları, tesadüfen elde edilmiş kanıt niteliğindedir. Bu konuşmalarda tesadüfen elde edildiği kabul edilen suç kanıtının değerlendirilebilmesi için 4422 sayılı Yasada herhangi bir hüküm yer almadığı gözetildiğinde, iletişimin tespitine ilişkin bu tutanaklar yasa dışı elde edilmiş kanıt niteliğindedir. Kaldı ki, 5271 sayılı CMY.nın 138. maddesine göre de bu tutanağa yasal bir kanıt değeri verilmesi olanaksızdır. Zira, tesadüfen elde edilen bu kanıt üzerine, ilk görüşmenin tespitinden sonra değil, bütün görüşmeler kayıt edildikten sonra durum C.savcısına bildirilmiş, sanık hakkında herhangi bir iletişimin tespiti kararı olmaksızın tespit yapılmış olduğundan, bu tutanaklar yasa dışı elde edilmiş kanıt niteliğindedir. Yasa dışı elde edilen bir kanıtın ise soruşturma ve kovuşturma aşamalarında kullanılmasına olanak bulunmamaktadır." Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/5.MD-23 E., 2007/167 K.


denetlenmesi sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ve ancak, 135 inci maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlardan birinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet Savcılığına derhal bildirilir.”

 

 

 

29.03.2018 tarihli emniyet raporu incelendiğinde ise; "23.03.2018 tarihinde yapıldığı görülen görüşmelere dair" çözümlemeler ile cumhuriyet savcısına 29.03.2018 tarihinde bilgi verildiği görülmektedir.

 

 

 

Kanun metninde aranan "derhal" şartının olayımızda gerçekleşmediği27 bu nedenle de bu delilin de hukuka aykırı28 olduğunun kabulü gerekir.

 

            Yargıtay kararında isabetle belirtildiği üzere "derhal" bildirim, dinlemeye devam edildikten sonra ya da dinleme tedbiri bittikten sonra olamaz. Ancak, Mehmet Alp Ünlü ile ilgili olarak CMK m. 135 uyarınca alınan dinleme tedbir kararı

 

 


27 "Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin dinlenmesi tedbiri uygulandığı sırada elde edilen tesadüfi delillerin hukuka uygun kabul edilip kullanılabilmeleri için, bu delilin elde edildiğine ilişkin derhal savcılığa bilgi verilmesi gerekir. Savcılığın bilgilendirilmesi, tesadüfi delil elde edildikten sonra dinlemenin bitirilmesi beklenerek veya dinlemeye devam edilip başka tesadüfi deliller de elde edildikten sonra gerçekleştirilmişse tesadüfi deliller hukuka aykırı hale gelecek ve kullanılamayacaktır." Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2015/4672 E., 2016/2330 K.

 

28 "Ancak, telefon dinlemesi sırasında tesadüfen elde edilen kanıtların dikkate alınabilmesi için, söz konusu suçun da 135. maddede sayılan katalog suçlardan birisine uygun olması gerekmektedir. Bu halde, durum derhal C.savcısına bildirilerek bu kanıtın değerlendirilmesi söz konusu olabilecek ve yasa dışı elde edilmiş kanıt olarak değerlendirilmeyecektir." Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/5.MD-23 E., 2007/167 K.

 

 

 

28.03.2018 tarihi itibariyle sona ermiş yeni bir istemle yeniden uzatılmıştır. Bu nedenle de bu delillere itibar edilmesi mümkün değildir.

 

 

 

 

10.04.2018 tarihinde Mali Şube Müdürlüğü tarafından Berkay Kayabay için ikinci kez bir ay süreyle uzatım talebinde bulunulmuştur. Bu karar TCK m.220/3'den istenmiş, kuvvetli suç şüphesi ve başka suretle delil elde etme imkanı da açıklanmamıştır. 11.04.2018 tarihinde Berkay Kayabay için İstanbul 9. Sulh Ceza Hakimliğinin 2018/1910 Değişik İş sayılı kararı ile ikinci kez 1 ay süre ile CMK m. 135/1 iletişimin dinlenmesi, kayda alınması, çözümlenmesi tedbirinin uzatılmasına karar verilmiştir.

 

 

 

            Sulh Ceza Hakimliğinin vermiş olduğu kararda kanun maddesi tekrar edilmiş ancak herhangi bir gerekçe gösterilmemiştir.

 

 

            Dosyanın geldiği aşama itibariyle dosyaya çok sayıda belge ve beyan girmiş olmasına rağmen Sulh Ceza Hakimliklerince verilen kararlarda "başka suretle delil elde etme imkanının olmaması' denilmesi hukuka aykırıdır.

 

 

 

            Sulh Ceza Hakimliğinden talepte bulunulurken 'dinlenen ve kayda alınan' çözümlemeler savcılık makamınca incelenmemiş, Sulh Ceza Hakimliğinin incelemesine de sunulmamıştır. O tarih itibariyle çözümlemenin yapılıp yapılmadığı da anlaşılamamaktadır. Hal böyle olunca; suçun unsurlarına dair delil takdiri "kolluğa" bırakılmış olacaktır ki bu durum da "yetki gaspı" oluşturacak ve hukuka aykırı olacaktır.


11.04.2018 günü Oğuzhan Öztürk için Mali Şube Müdürü Furkan Sezer tarafından, talep edilen yazıda CMK m. 135'de belirtilen tedbirlerden iletişimin dinlenmesi, kayda alınması ve çözümlenmesi tedbirine başvurulması talep edilmiştir. 11.04.2018 tarihli yazının ekinde bulunan 4 sayfalık raporda dosyaya ait çözümleme yapılmaktadır. Çözümlemeye göre konuşma Mehmet Alp Ünlü ile Oğuzhan Öztürk arasında geçmektedir. Ancak konu ile ilgili olarak evrak hazırlanma tarihi 11.04.2018 olmakla beraber savcılığa sunulması ve havale alınması tarihi 12.04.2018'dir.

 

 

 

Bu isteme istinaden İstanbul CBS Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu ve Teknik İşlemler Bürosu TCK m.220/3'den CMK m. 135'te belirtilen iletişimin dinlenmesi kayda alınması ve çözümlenmesi tedbirine karar verilmesi talep edilmiştir. Kuvvetli suç şüphesine dair hiçbir gerekçe yazılmamış, başka suretle delil elde edilememe ve soruşturma makamlarınca hangi işlemlerin yapıldığı sonuçsuz kaldığı da anlatılmamıştır.

 

 

 

İstanbul 11. Sulh Ceza Hakimliği tarafından 2018/1995 Değişik iş sayılı dosya ile talep aynen kabul edilmiştir. Soruşturma makamları tarafından delil elde etmek için hangi işlemlerin yapıldığı ve sonuçsuz kaldığı açıklattırılmadan ve araştırılmadan "kanun metni tekrar edilerek" TCK m.220/3'den karar verilmiştir.

 

 

 

 

Oğuzhan Öztürk'ün iddianamesi incelendiğinde de bu dinleme haricinde iddia olunan suç örgütü ile hiçbir bağı yoktur. Ancak buna rağmen "çeşitli, yoğun, sürekli olan hareketler" gerekçesi dahi gösterilmeden Oğuzhan Öztürk hakkında TCK m.220/1-3'den tedbir istenmesi CMK m. 135 iletişimin dinlenmesi kayda alınması ve çözümlenmesi tedbirinin tüm dosya kapsamında keyfi olarak uygulandığının açık delilidir.

           12.04.2018 tarihi itibariyle Sulh Ceza Hakimliği tarafından dosya ya da belgeler incelenmiş olsa, Oğuzhan Öztürk'ün TCK m. 220/3 ile suçlanabileceği hiçbir bilgi ve belge mevcut olmamakla beraber "dosya kapsamında isminin dahi olmadığı" anlaşılacaktır. Ancak tüm bunlara rağmen talebin kabul edilmesi "kuvvetli suç şüphesinin" de hukuka aykırı olarak "basmakalıp şekilde yazıldığını" göstermektedir.

 

 

 

 

 

 

Oğuzhan Öztürk için alınan karar 12.04.2018 tarihli olmasına, 27.03.2018 tarihi itibariyle hakkında soruşturma ve kovuşturma bulunmaması ve yine hakkında CMK m. 135/1 uyarınca tedbir kararı da alınmamış29 olmasına rağmen -Mehmet Alp Ünlü'nün o tarihte dinlenmesinden elde edilen- iddianamenin 2272-2276. sayfalarında 27.03.2018 tarihinde Oğuzhan Öztürk ile ilgili olarak iletişimin dinlenmesi tedbirinden elde edildiği iddia olunan "şeylerin" yazılması ve sanığın bu şekilde yargılanmasının yapılması, bu suretle de sanığın Anayasa'da belirtilen

 

 


29 "Iletişimin tespiti kararı Av. Çağatay Ö.  'e ait cep telefonu için alınmış olup,

sanık Ömer G..... S.... hakkında verilmiş herhangi bir iletişimin dinlenmesi kararı bulunmamaktadır. Sanığa ait olan iletişimin tespiti tutanakları, tesadüfen elde edilmiş kanıt niteliğindedir. Bu konuşmalarda tesadüfen elde edildiği kabul edilen suç kanıtının değerlendirilebilmesi için 4422 sayılı Yasada herhangi bir hüküm yer almadığı gözetildiğinde, iletişimin tespitine ilişkin bu tutanaklar yasa dışı elde edilmiş kanıt niteliğindedir. Kaldı ki, 5271 sayılı CMY.nın 138. maddesine göre de bu tutanağa yasal bir kanıt değeri verilmesi olanaksızdır. Zira, tesadüfen elde edilen bu kanıt üzerine, ilk görüşmenin tespitinden sonra değil, bütün görüşmeler kayıt edildikten sonra durum C.savcısına bildirilmiş, sanık hakkında herhangi bir iletişimin tespiti kararı olmaksızın tespit yapılmış olduğundan, bu tutanaklar yasa dışı elde edilmiş kanıt niteliğindedir. Yasa dışı elde edilen bir kanıtın ise soruşturma ve kovuşturma aşamalarında kullanılmasına olanak bulunmamaktadır." Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/5.MD-23 E., 2007/167 K.


"Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiği" açıktır.

 

 

 

 

Bu açıklamalar ışığında soruşturmanın ve kovuşturmanın bir bütün olarak incelenmesi halinde de adil olarak yapıldığından bahsedilmesi mümkün değildir.

 

 

 

12.04.2018 tarihinde Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Furkan Sezer'in imzası ile gönderilen talepte; "Ayfer Bayer, Meral Kalça, Halil Hilmi Müftüoğlu, Aylin Atmaca, Alev Ulaşoğlu Babuna, Sinem Hacer Tezyapar, Demet Görünür, Gaye Ertin, Hüseyin Alpar Sayın, Dolunay Tezin, Tuğba Bal" için CMK m.135/1 uyarınca iletişimin dinlenmesi, kayda alınması tedbirinin uygulanması savcılıktan talep edilmiştir. Savcılık talimatı ile bu işlem tesis edilmemiştir.

 

 

 

            Savcılıktan bu talep yazısının dayanağı olan 2 sayfalık rapor, soruşturmanın en başından itibaren sayısız işlemi yürüten 326730 sicil numaralı ve 239765 sicil numaralı polis memurlarınca hazırlanmıştır.

 

 

            Raporda "Adnan Oktar grubu ile bağlantıları olduğu düşünülen" denilerek tedbir kararı talep edilmiştir. Ancak bu tedbir kararının uygulanmasının kanuni şartı olan "kuvvetli suç şüphesinin" raporda da ifade edildiği üzere olmadığı itiraf edilmiştir.

 

 

 

            05.10.2016 tarihli İstanbul CBS Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılığının talimatı dayanak gösterilmesine rağmen, savcılığın 05.10.2016 tarihli talimatında "bu kişilerin ismi geçmemekte" diye belirtilen bir liste için talimat verilmektedir.


            Av. Ayfer Bayer ve Av. Tuğba Bal ile ilgili olarak CMK m.135/3 ve CMK m. 46/1-a gereğince tanıklıktan çekinebilecek kişiler olmaları gözetilmeden işlem tesis edilmesi hukuka aykırıdır.

 

 

            Av. Ayfer Bayer'in İstanbul CBS 2016/103113 no.lu soruşturma dosyasının en başında itibaren dosyaya müdafi olarak katılmış biridir. Av. Ayfer Bayer'in vekalet sunduğu ve dosyadan örnek talep ettiği dilekçe dosya içerisindeyken CMK m. 46 hükmü görmezden gelinerek müvekkillerine yönelik yürütülen bir soruşturmada CMK m. 135/3'e aykırı olarak hakkında iletişimin dinlenmesi, tespiti, kayda alınması ve denetlenmesi ile çözümleme kararı verilmesi Anayasamızın 22. ve 36. maddesinin, 1136 sayılı yasanın 36. Maddesinin ihlalini oluşturacak bir uygulamadır.

 

 

 

            Söz konusu kişiler için 6415 sayılı kanuna muhalefet, TCK m. 220/1 ve TCK

m.282 hükümleri uyarınca haklarında CMK m. 135 iletişimin dinlenmesi, kayda alınması ve çözümlenmesi tedbiri istenmiştir. Ancak dosya kapsamından anlaşıldığı üzere 6415 sayılı kanuna muhalefet suçlamasından hiç kimse hakkında işlem tesis edilmemiştir. Bu suçlama bakımından KYOK, tefrik ya da kamu davası açılması söz konusu olmamıştır. Ayfer Bayer, Meral Kalça, Demet Görünür, Gaye Ertin, Hüseyin Alpar Sayın, Dolunay Tezin, Tuğba Bal hakkında ise TCK m.282 hükmünden kamu davası açılmamıştır. Kolluk tarafından hazırlanan raporun da önceki raporların aynısı olduğu ve özellik arz etmediği açıktır.

 

 

 

CMK m. 153/2 gereğince kısıtlı olarak yürütülen dosyaya 13.04.2018 tarihinde husumetli müşteki Özkan Mamati tarafından "bu arkadaş grubu" ile avukatlık bağı olan kişilere yönelik olarak yasa dışı fişleme notları sunulmuştur. Aynı gün avukatlar hakkında CMK m.135 tedbiri uygulanmıştır.


 

 

Tüm bu hususlar göstermektedir ki yargılamada soruşturmanın da adil bir şekilde yürütüldüğünden bahsedilmesi mümkün değildir.

 

 

 

13.04.2018 tarihinde İstanbul CBS tarafından yukarıdaki aksaklıkların hiçbiri giderilmeden ve herhangi bir ekleme de yapılmadan Teknik İşlemler Bürosuna TCK

m. 220/3'den CMK m. 135 iletişimin dinlenmesi, kayda alınması tedbiri için gönderilmiş, Teknik İşlemler Bürosu da aynı şekilde Sulh Ceza hakimliğinden talepte bulunmuş, İstanbul 2. Sulh Ceza Hakimliği tarafından 2018/2610 Değişik sayılı kararla 13.04.2018 tarihinde ilk kez 2 ay süreyle CMK m. 135 iletişimin dinlenmesi, kayda alınması kararı verilmiştir.

 

 

 

            Kuvvetli suç şüphesi ve başka suretle delil elde imkanının olmamasına dair savcılık makamınca bir araştırma yapılmadığı gibi, Sulh Ceza Hakimliği tarafından da "delil elde etmek için hangi çabaların yetersiz kaldığına" dair bir araştırma yapılmadan karar verilmiştir.

 

 

            Hakkında tedbir kararına başvurulan kişilerden "Halil Hilmi Müftüoğlu, Aylin Atmaca, Alev Babuna, Sinem Hacer Tezyapar" hakkında ilk defa CMK m.135/1 iletişimin dinlenmesi kayda alınması tedbiri uygulanmaktadır. Tedbir uygulanırken bu kişiler için "Adnan Oktar grubu ile bağlantısı olduğu düşünülen kişiler" ifadesi kullanılmıştır. İddianamedeki anlatımda ise bu kişiler sözde örgütün güya yönetici kadrosunu oluşturmaktadır. 40 yıldır devam eden sözde bir suç örgütünden bahsedilmesine ve 'örgüt içinde 15 yıla yakın bir süre kaldığını iddia eden' 3 farklı kişinin (Özkan Mamati Uğur Şahin, Ümit Kuruca) birden fazla kez ifadelerinin alınmasına rağmen, hiyerarşik yapının halen tespit edilememiş olması dinleme


tedbiri uygulanan kişilerden "Adnan Oktar grubu ile bağlantısı olduğu DÜŞÜNÜLEN" diye bahsedilmesi hayatın olağan akışına uygun değildir. Bu tarihe kadar dosya içerisine çok fazla sayıda belge ve bilgi konulmuştur. Eğer gerçekten bir örgüt ve hiyerarşik yapısı olsa söz konusu kararda geçen ifade, "Adnan Oktar grubunun yönetici kadrosu" olmalıdır.

 

 

            Dosya kapsamında "birden fazla kez" CMK m. 135/1 tedbiri uygulanan çok sayıda kişi olmasına rağmen ve 13.04.2018 tarihi itibariyle "bu kişilerle ilgili olarak" raporda Adnan Oktar grubu ile bağlantısı olduğu düşünülen kişiler açıklaması yapılarak talepte bulunulması bir HİYERARŞİK YAPININ DA OLMADIĞININ ve BU KİŞİLER HAKKINDA KUVVETLİ SUÇ ŞÜPHESİNİN DE BULUNMADIĞININ delilidir.

 

 

 

İnceleme yapıldığında bir an için kararın ve gerekçelerinin hukuka uygun olduğundan bahsedilse dahi dinleme süresi içerisinde olmayan TAPE çözümlerine iddianamede yer verilmiştir. Örneğin;

 

 

 

 

Hüseyin Alpar Sayın için tedbir kararı olmayan dönemde hakkında dinleme yapılmış;

 

 

 

21.02.2018 tarihindeki hakkında dinleme kararı olmayan döneme ait konuşma iddianamesinin 3861. sayfasında suç isnadına unsur olarak gösterilmek istenmiştir.


Dolunay Tezin için tedbir CMK m. 135 kapsamında tedbir kararı verilmeden önceki tarihlerde hakkında dinleme tedbiri uygulanmıştır.

 

 

 

İddianamenin 1567-1569. sayfaları,

 

İddianamenin 1555-1556. sayfaları,

 

İddianamenin 1559-1560. sayfaları,

 

 

 

 

Dolunay Tezin hakkında dinleme kararı bulunmamasına rağmen dinleme yapılarak kendisi hakkında iddianamede kullanılmış ve bu hususlarda savunması istenmiştir.

 

Tuğba Bal için de hakkında henüz dinleme kararı verilmemiş iken telefonu CMK m.135/9 hükmüne ve Anayasa m. 22'ye aykırı olarak dinlenmiş ve bunlar iddianamesine konu edilerek savunması talep edilmiştir.

 

 

 

23.03.2018 tarihinde yaptığı iddia edilen bir telefon görüşmesi iddianamenin 3652-3653. sayfalarında kullanılmıştır. Ancak bu tarihte Tuğba Bal hakkında tedbir uygulama kararı yoktur.

 

 

 

Aynı şekilde tedbir uygulama tarihi 13.04.2018 olan Tuğba Bal için iddianamenin 3650 ve 3651. sayfalarında da 09.01.2018 tarihli bir telefon görüşme tapesi kullanılmış ve sorguda kendisine sorulmuştur.


 

 

Tüm bu hususlar göstermektedir ki CMK m. 135/1 kapsamında bu durumların delil olarak kullanılması mümkün değildir. AHİM'in kıymet verdiği ölçütlerden biri olan ancak Yargıtay Ceza Genel Kurulunun CMK m. 135 tedbirleri bakımından usuli sıkı düzenlemelere tabi tutulması nedeniyle uygulanmasının mümkün olmadığını belirttiği "yargılamanın bir bütün olarak adil yapılması" koşullarından bahsetmek eldeki bu verilerle mümkün olmayacaktır.30

 

 

Dinleme kararının olmadığı31 dönemde "kişiye dair karar alınmaması" halinde

 

 

 

 

30 "Ceza Genel Kurulu 03.07.2007 tarih ve 2007/167, 22.01.2008 tarih ve 2008/3 karar sayılı kararlarında, hukuka aykırı olarak elde edilmiş bulunan iletişim tespit tutanaklarının hükme esas alınamayacağını belirtmek suretiyle iletişimin dinlenilmesi hususunda önemsiz/şekli hukuka aykırılık anlayışının geçerli bulunmadığını kabul etmiştir. Gerçekten de haberleşme hürriyeti Anayasal bir haktır ve ihlali önemsiz kabul edilemez. CMK'nın 135. maddesinde iletişimin dinlenilmesinin katalog suçlar için mümkün kılınması, katalog harici suçlar için tespit edilmiş delilleri CMK'nın 138. maddesinin dahi dışında tutması hukuka aykırı bir kararla elde edilmiş iletişim tespit tutanaklarının hükme esas alınmayacağının kanun tarafından da açıkça öngörüldüğünü göstermektedir. Buna göre yargılamanın bir bütün olarak adil yapılmış sayılması dahi hukuka aykırı dinleme tutanaklarının delil olarak kullanılabileceği anlamına gelemez." Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2015/185 E. , 2015/5279 K.

 

31 "İletişimin tespiti kararı Av. Çağatay Ö'e ait cep telefonu için alınmış olup, sanık Ömer G..... S.... hakkında verilmiş herhangi bir iletişimin dinlenmesi kararı bulunmamaktadır. Sanığa ait olan iletişimin tespiti tutanakları, tesadüfen elde edilmiş kanıt niteliğindedir. Bu konuşmalarda tesadüfen elde...

 

 

 

CMK m. 135/1 ile elde edilen telefon dinlemesi sonucu delilin hükme esas alınması mümkün değildir. CMK m. 206/2-a ve CMK m.217 gereğince reddedilmesi ve CMK

m. 230 hükmüne uygun davranılması gerekmektedir.


 

 

 

 

 

26.04.2018 tarihinde Mali Şube Müdürü tarafından ekinde gösterilen 11 sayfalık rapor gerekçe gösterilerek "Tarkan Yavaş, Ulviye Didem Ürer, Mehmet Noyan Orcan, Kartal İş, Fatih Kılıç, Ali Emre Bukağlı, İbrahim Seral Köprülü, Nuri Özbudak, Bora Yıldız, Mehmet Ender Daban, Kartal Göktan, Tahsin Akkaş, Yakup Balaman, Gökalp Barlan, Salih Tınar, Erol Şimşek, Ayça Pars, Serkan Ak ,Emre Teker, Orkun Şimşek, Oktar Babuna, Fatma Ceyda Ertüzün, Sinan Marangozoğlu, Koray Coşkun, Murat Terkoğlu, Saim Erdem Ertüzün, Merve Büyükbayrak, Mehmet Burak Öge, Burhan Efeoğlu, Serdar Dayanık, Serkan Yumru, Mehmet Alp Ünlü, Mehmet Murat Atmaca, Mert Sucu" (34 kişi) hakkında verilen tedbir kararının dördüncü kez uzatılması talep edilmiştir.

 

 

 

            Hazırlanan rapor incelendiğinde kişiler özelinde suç görüşmelerinin bulunmadığı açıklanmış olmakla beraber, 25.04.2018 tarihli bu raporda ayrıca suç görüşmelerinin bulunmadığına dair rapora dayanılarak genel bir değerlendirilme yapıldığı görülmektedir.

 

 

edildiği kabul edilen suç kanıtının değerlendirilebilmesi için 4422 sayılı Yasada herhangi bir hüküm yer almadığı gözetildiğinde, iletişimin tespitine ilişkin bu tutanaklar yasa dışı elde edilmiş kanıt niteliğindedir. Kaldı ki, 5271 sayılı CMY.nın 138. maddesine göre de bu tutanağa yasal bir kanıt değeri verilmesi olanaksızdır. Zira, tesadüfen elde edilen bu kanıt üzerine, ilk görüşmenin tespitinden sonra değil, bütün görüşmeler kayıt edildikten sonra durum C.savcısına bildirilmiş, sanık hakkında herhangi bir iletişimin tespiti kararı olmaksızın tespit yapılmış olduğundan, bu tutanaklar yasa dışı elde edilmiş kanıt niteliğindedir. Yasa dışı elde edilen bir kanıtın ise soruşturma ve kovuşturma aşamalarında kullanılmasına olanak bulunmamaktadır." Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/5.MD-23 E., 2007/167 K


 

 

           28.11.2017 tarihinden itibaren hukuka aykırı yol ve yöntemlerle dinlenen bu kişilerin gelinen aşama (28.04.2018) itibariyle "suç görüşmesine rastlanmadığı" belirtilmesine rağmen savcılık makamı ve hakimlik makamı tarafından "kuvvetli suç şüphesinden bahsedilerek" CMK m. 135/1 iletişimin denetlenmesi, kayda alınması ve dinlenmesi tedbirinin uygulanmaya devam edilmesi açıklanabilir bir durum değildir.

 

 

 

26.04.2018 tarihinde gerekçe ve dosya kapsamında hiçbir evrak gösterilmeden kuvvetli suç şüphesinden, başka suretle delil elde etme imkanının bulunmamasından bahsedilerek CMK m. 135 dinleme, denetleme ve kayda alınma tedbirinin dördüncü kez 1 ay süreyle uygulanması talep edilmiştir. İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliğinin 2018/2261 Değişik İş sayılı kararı ile 26.04.2018 tarihinde hiçbir gerekçe ve delil aranmadan savcılığın talebi gibi karar verilmiştir.

 

 

 

            Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü yazısının ekindeki 25.04.2018 tarihli 11 sayfalık raporda "suç görüşmesine rastlanmadığı" rapor edilmiştir. Kabule göre dahi kuvvetli suç şüphesini gösteren hiçbir somut bulgu 26.04.2018 tarihi itibariyle (dördüncü kez 1 ay süreyle uzatımın verildiği) dosya içerisinde bulunmamaktadır. Tedbire devam edilmesini haklı kılacak bir rapor ya da gerekçe bulunmamaktadır.

 

 

            34 kişi için verilen karar TCK m. 220/3 suçlaması ile talep edilmiş ve CMK m.135/1 gereğince karar verilmiştir.


 

 

CMK m. 135/4; "Tedbir kararı en çok iki ay için verilebilir; bu süre, bir ay daha uzatılabilir. (Ek cümle: 25/5/2005 – 5353/17 md.) Ancak, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, hakim yukarıdaki sürelere ek olarak her defasında bir aydan fazla olmamak ve toplam üç ayı geçmemek üzere uzatılmasına karar verebilir.”

 

 

 

             "Tarkan Yavaş, Ulviye Didem Ürer, Mehmet Noyan Orcan, Kartal İş, Fatih Kılıç,

 Ali Emre Bukağlı, İbrahim Seral Köprülü, Nuri Özbudak ,Bora Yıldız, Mehmet Ender Daban, Kartal Göktan, Tahsin Akkaş, Yakup Balaman, Gökalp Barlan, Salih Tınar, Erol Şimşek, Ayça Pars, Serkan Ak, Emre Teker, Orkun Şimşek, Oktar Babuna, Fatma Ceyda Ertüzün, Sinan Marangozoğlu, Koray Coşkun, Murat Terkoğlu, Saim Erdem Ertüzün, Merve Büyükbayrak, Mehmet Burak Öge, Burhan Efeoğlu, Serdar Dayanık, Serkan Yumru, Mehmet Alp Ünlü, Mehmet Murat Atmaca, Mert Sucu" için CMK m.135/4 gereğince devam edilebilmesi için; TCK m.220/3 iddiasının yanında örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen ve CMK m.135/8 de gösterilen farklı bir suç maddesinin daha eklenmesi gereklidir. Bunun haricinde ise dinleme tedbirine devam edilebilmesi olanaksızdır.

 

           34 kişiden oluşan bu kişilerle ilgili olarak önemle belirtmek gerekir ki; 25.04.2018 tarihinde hazırlanan 10 sayfalık raporda "örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen bir suçtan" bahsedilmediği gibi "suç görüşmesine rastlanmadığına" dair değerlendirme yapılmıştır. 26.03.2018 tarihli rapor ve öncesinde dosyamız içerisinde bulunan 26.02.2018 tarihindeki rapor ve 25.01.2018 tarihinde hazırlanan rapor içeriklerinde "suç görüşmesine rastlanmadığı" belirtilmesine rağmen CMK m. 135/4'e muhalefet edilerek işlem tesis edilmesi hukuka aykırıdır.

 

 


           Dördüncü kez 1 ay süreyle uzatım kararı verilmeden önce kayda alınan verilerin çözümlemeleri yapılarak Sulh Ceza Hakimine götürülmemiştir. Aksine suç görüşmesine rastlanmadığına dair raporun varlığı söz konusudur. Sulh Ceza Hakimliğince "kuvvetli suç şüphesi" gerekçe gösterilerek işlem tesis edilmiş olması hukuka aykırıdır.

 

 

 

           25.04.2018 tarihli raporun içerisinde kişi kişi değerlendirmeler yapılmış bu kişiler için de ayrı ayrı "suç görüşmesine rastlanmadığına" dair içerik değerlendirilmesinde bulunulmuştur. Bir bütün olarak değerlendirme yapıldığında ise "suç görüşmesine rastlanmadığı" ayrıca belirtilmiştir. Ancak bireysel olarak "başka suretle delil elde edilmeme gerekçesi" ve "bireysel olarak kuvvetli suç şüphesini gösteren gerekçeler" gösterilmeden karar talep edilmiş ve karar verilmiştir. Bu uygulama da hukuka aykırıdır.

 

 

 

09.05.2018 tarihinde Mali Şube Müdürü imzası ile Berkay Kayabay için TCK m. 220/3 hükümleri ile CMK m. 135 iletişimin dinlenmesi, kayda alınması ve denetlenmesi tedbiri için üçüncü kez 1 ay süre ile uzatım kararı verilmesi talep edilmiştir. Raporda somut hiçbir şey yazılmamıştır.

 

11.05.2018 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı kendisine çözümlemeler gönderilmemiş olduğu halde Sulh Ceza hakimliğinden talepte bulunmuştur.

 

İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliği ise 2018/2644 Değişik İş kararı ile 11.05.2018 tarihinde kuvvetli suç şüphesi gösterilmeden ve başka suretle delil elde etmeye dair hiçbir veri araştırılması yapılmadan savcılık talebi gibi karar verilmiştir.

 

 

 

           İletişimin dinlenmesi ve kayıt edilmesinden sonra çözümlerinin tamamen yapılıp yapılmadığı dahi muallaktır. Çünkü dosyamız içerisinde çözümler bulunmamaktadır. Kaldı ki bir kısmının çözümlemesi yapıldı ise neye göre bu çözümlemelerin yapıldığı, "yapılan çözümlemelerin" konuşmanın tamamına ait olup olmadığı dahi bilinmemektedir. Çözümlemelerin yapılıp tedbirinin devamına gerek olup olmadığına dair takdir hakkını kullanmak için Sulh Ceza Hakimliğinin denetimine sunulması gerekirken sunulmaması da hukuka aykırıdır. Bu halde "içeriği olmayan" raporu hazırlayan kişiler, "uzatım" talepleri ile takdir hakkını "hakimlik" adına kullanmış olacaklardır ki bu durum da hukuka aykırıdır.

 

 

           CMK m. 135/4 gereğince, üçüncü kez bir ay süre ile uzatım kararı verilirken "örgüt faaliyeti" çerçevesinde işlenen bir suç gösterilmeden dinlemeye devam edilmesi de hukuka aykırıdır.

 

 

 

 

 

24.05.2018 tarihinde "Tarkan Yavaş, Ulviye Didem Ürer, Mehmet Noyan Orcan, Kartal İş, Fatih Kılıç, Ali Emre Bukağlı, İbrahim Seral Köprülü, Nuri Özbudak, Bora Yıldız, Mehmet Ender Daban, Kartal Göktan, Tahsin Akkaş, Yakup Balaman, Gökalp Barlan, Salih Tınar, Erol Şimşek, Ayça Pars, Serkan Ak ,Emre Teker, Orkun Şimşek, Oktar Babuna, Fatma Ceyda Ertüzün, Sinan Marangozoğlu, Koray Coşkun, Murat Terkoğlu, Saim Erdem Ertüzün, Merve Büyükbayrak, Mehmet Burak Öge, Burhan Efeoğlu, Serdar Dayanık, Serkan Yumru, Mehmet Alp Ünlü, Mehmet Murat Atmaca, Mert Sucu" (34 kişi) ile ilgili olarak 6 aylık dinleme süresinin bitimini "çalışmalar tamamlanmış" olup diye niteleyerek yazılan 11 sayfalık raporda; kişi bazında değerlendirmeler yapılırken yine suç unsuruna dair görüşmelerin olmadığı vurgulanmıştır. 28.05.2018 tarihinde İstanbul CBS Teknik İşlemler Bürosu tarafından dinleme işlemine son verilmesi talimatı verilmiştir.

 

 

Önemle belirtmek gerekir ki; 6 ay bu 34 kişi dinlenmiş olmasının yanı sıra "6 aylık süreden daha fazlasına dair tapeler" iddianamelerinde yer almıştır. Bu nedenle de 6 aylık dinleme süresinin aşıldığı açıkça anlaşılmaktadır.

 

 

 

 

Bu durum da CMK m.135/4'de belirtilen sürelerin de dışına çıkılarak CMK m.135/4'e, Anayasa m. 22'ye CMK m.217'ye CMK m. 206'ya açıkça olması nedeniyle bu delillerin reddedilmesi gerekir.

 

 

 

Nitekim Mehmet Noyan Orcan için 28.11.2017-28.05.2018 tarihleri arasında 6 ay süreyle dinleme tedbiri kararları olmasına ve uygulanmasına rağmen iddianamenin (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 sayılı soruşturma için yazılan) 1014-1016. sayfalarında 05.06.2018 tarihine ait bir dinleme TAPESİ konulmuş, Mehmet Noyan Orcan bundan sorguya çekilmiştir. Bu haliyle CMK m. 135/4 hükmü açıkça ihlal edilmiştir. Bu da süresinden fazla kişilerin dinlendiğinin ya da dinleme kararı olmadan kişilere ait verilerin ele geçirildiğinin ve aleyhine kullanılmaya çalışıldığının açık ispatıdır.

 

 

 

Kartal İş, Bora Yıldız, Serkan Ak, Ahmet Oktar Babuna da 28.11.2017-28.05.2018 tarihleri arasında 6 ay süre ile dinlenmişlerdir. Bu dinleme sürelerini aşar şekilde iddianamede TAPE kayıtları bulunmaktadır. Başka bir deyişle iddianamede belirtilen TAPE çözümleri 28.11.2017-28.05.2018 tarihleri arasında değildir. Bu nedenle de CMK m. 135/4'e açık aykırılık oluşmuş ve delil vasfını yitirmiş ve keyfi bir uygulama yapılmıştır.


Kartal İş için iddianamenin 2122-2123. sayfalarında 05.06.2018 tarihli bir TAPE ÇÖZÜMÜ,

 

 

 

Bora Yıldız için iddianamenin 871-875 sayfalarında bulunan 07.06.2018, 28.06.2018, 30.06.2018 tarihli (iki adet) TAPE ÇÖZÜMÜ,

 

 

 

 

Serkan Ak için iddianamenin 3464-3465. sayfalarında bulunan 27.06.2018 tarihli TAPE ÇÖZÜMÜ,

 

 

 

Ahmet Oktar Babuna için iddianamenin 1234-1237 sayfalarında bulunan 30.05.2018 tarihli TAPE ÇÖZÜMÜ,

 

 

 

 

dinleme süreleri dışında olması nedeniyle de hukuken kullanılması mümkün değildir.

 

 

 

Dinleme kararının olmadığı bir döneme ait kişilerin dinlenmiş ve bu kayıtların iddianamede kullanılmış olması Anayasanın 22. maddesinin ihlalidir.

 

 

 

 

Bir an için yukarıda sırası ile saydığımız şartlar var sayılarak söz konusu dinlemenin hukuka uygun olarak elde edildiğinden bahsedilse dahi, 6 aylık azami süre içerisinde elde edilen deliller de değildir. BU ŞEKLİYLE DOSYANIN İÇERİSİNDE BUNLARIN BULUNMASI İLE HÜKÜM KURULMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR. Her bir kararın alındığı


dönem içerisinde tespitlerin yapılıp yapılmadığı hususlarının da tüm dosya için ayrıca araştırılması ve tespit edilmesi gerekmektedir.

 

 

 

CMK M. 135/4'TE BELİRTİLEN SÜRELERİN DIŞINDA OLDUĞU ANLAŞILAN VE HUKUKEN KABUL EDİLEMEZ UYGULAMA İLE ELDE EDİLDİĞİ GÖRÜLEN BU "ŞEYLERİN" DELİL OLARAK ADLANDIRILMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR. CMK M.206, CMK M.217 GEREĞİNCE REDDEDİLMESİ VE HÜKME ESAS ALINMAMASI GEREKMEKTEDİR.



 

 

DOSYADA YER ALAN DİNLEME TALEPLERİ, KARARLARI VE UYGULAMALARI HAKKINDA DİKKAT ÇEKİCİ BİR DİĞER HUKUKA AYKIRI HUSUS İSE ŞÖYLEDİR:

 

 

 

 

07.06.2018 tarihinde 226 kişi için CMK m. 116, CMK m.123 ve 127 CMK m.122 ve CMK m.134 ile CMK m.75 ve 78-79 hükümlerinin 08.06.2018 tarihinden itibaren uygulanması üzere İstanbul CBS Terör Ve Örgütlü Suçlar Bürosunca İstanbul Sulh Ceza Hakimliğinden talepte bulunulmuş ve İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği tarafından 2018/2801 Değişik İş sayılı kararı ile bu tedbirler yönüyle karar kurulmuş ve yine 8. Sulh Ceza Hakimliği tarafından 2018/2802 Değişik sayılı kararı ile adı geçen 226 kişinin malvarlıklarının tamamına toptancı bir yaklaşımla el konulması ve kişiler hakkında gözaltı talimatı verilmiştir.


Ancak ilgisiz ve halen gerçek nedenini öğrenemediğimiz şekilde, 08.06.2018 tarihinden itibaren 5 gün içinde uygulanmasına karar verilen işlemler 12.06.2018 tarihinde (5 günün sonuncu gününde) ertelenmiştir. Erteleme gerekçesi olarak, kararın uygulanmasını da engelleyemeyecek bir tarih olan 06.06.2018 tarihinde "kişilerin Ankara'da iftarda olduklarına dair kaynağı açıklanmayan" bir bilgi öne sürülmüştür.

 

 

Burada önemli olan; kişilerin malvarlıklarının tümüne el konulacak, herkesin gözaltına alınmasını sağlayacak ve herkesin evinde arama yaptıracak, hatta CMK

m. 75-78-79 hükümlerinin uygulanmasını gerektirecek kadar delil ve kuvvetli suç şüphesi dosya kapsamında bulunmakta ise talep tarihi olan 07.06.2018 tarihinden itibaren kişiler hakkında CMK m. 135/1 hükmünün uygulanması mümkün değildir. Çünkü başka suretle delil elde edilemediğinden bahsedilmesi mümkün olmamalıdır.

 

 

 

 

 

Bu tarihten sonra da dosya kapsamında iletişimi dinlenmeyen ve kayda alınmayan herkes yönüyle TCK m. 220/3 gereğince hayatın olağan akışına uygun olmayan bir şekilde (hatta hiç kimse hakkında kamu davası açılmaması, KYOK verilmemesi ve tefrik kararı da verilmemesi) TCK m. 252 Rüşvet suçlamasıyla iletişimin dinlenmesi, kayda alınması ve çözümlenmesi kararlarının istenmesi ve hakimliklerce karar verilmiş olması da hukuka aykırıdır.

 

 

 

11.06.2018 tarihinde Mali Şube Müdürünün yazısı ile süresi bitmek üzere olan kişiler için uzatım talep edilmiştir.


 

 

Berkay Kayabay için; dördüncü kez 1 ay süre ile uzatılması istenilmiş,

 

Oğuzhan Öztürk için 11.06.2018 tarihli raporla "uzatım kararı" istenirken (CMK m. 135/6 denilerek (yanlış yazılarak) CMK m. 135/8 kastedilerek), Rüşvet TCK m. 252 suçunu işliyor olabileceğine dair şüphe uyandıran görüşmelerin varlığından bahsedilmesine rağmen buna ilişkin bir tape çözümü yapılmamıştır. Belirtilen görüşmelerin var olması halinde dahi 'dinleme süresinin bitimi' beklenilmiş CMK m.138/2'ye muhalefet edilerek "derhal" cumhuriyet savcısına haber verilmemiştir.

 

 

 

 

11.06.2018 tarihinde "Ayfer Bayer, Meral Kalça, Halil Hilmi Müftüoğlu, Aylin Atmaca, Alev Ulaşoğlu Babuna, Sinem Hacer Tezyapar, Demet Görünür, Gaye Ertin, Hüseyin Alpar Sayın, Dolunay Tezin, Tuğba Bal" için hazırlanan 5 sayfalık raporda 11 kişi için ayrı ayrı değerlendirmeler yapılmış ve bu değerlendirmelerde "herkes için ayrı ayrı CMK m.135/6 (CMK m.135/8) katalog suçlar kapsamında değerlendirilebilecek herhangi bir suç görüşmesinde bulunmadığı" belirtmesi yapılmıştır. Rapor olarak değerlendirilecek yazının 5. sayfasında rapor kapsamında herkes için ortak bir değerlendirme yapılarak "konu kapsamında değerlendirilecek suç görüşmesine rastlanmadığı değerlendirilmiştir" denilmiştir.

 

 

 

İstanbul CBS Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından 2016/103113 soruşturma numaralı dosyasından Teknik İşlemler Bürosuna herhangi bir ayrım yapılmadan "uzatım" istenen herkes için TCK m. 220/3 ve TCK m. 252'den talepte bulunulmuştur. Kişi bazında değerlendirme yapılmamıştır. Oğuzhan Öztürk için "rüşvet" suçlamasından yapılan değerlendirme diğer 12 kişi için de "alakasız" olarak eklenmiş ve neticeten adı geçen 13 kişi için "rüşvet" suçundan da işlem tesis


edilmiştir.

 

 

 

 

            Dosyamız kapsamında Oğuzhan Öztürk CMK m. 135/1 için "TCK m.252 Rüşvet" suçlamasından işlem yapılmıştır. Ancak kovuşturma aşamasına geçilirken TCK m. 252 uyarınca Oğuzhan Öztürk hakkında tefrik, KYOK ya da kamu davası açılması mevzu bahis değildir. Soruşturma kapsamında bir suç olarak dahi değerlendirilmemiş olan bir suçtan "dinleme" yapılmıştır.

 

 

            Alakasız olarak haklarında TCK m. 252 "Rüşvet" suçlamasından dinleme yapılan kişiler için de "KYOK, tefrik ya da kamu davası" açılması yoluna gidilmemiştir. Bu kişiler hakkında da soruşturma aşamasında kendileri hakkında iddia edilen bu suçlama bulunmadan işlem tesis edilmiştir.

 

 

 

İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 2018/2999 Değişik sayılı kararı ile savcılık talepleri gibi 12.06.2018 tarihinde karar verilmiştir.

 

 

 

             Kuvvetli suç şüphesi ve başka suretle delil elde imkanının olmamasına dair savcılık makamınca bir araştırma yapılmadığı gibi, Sulh Ceza Hakimliği tarafından da "delil elde etmek için hangi çabaların yetersiz kaldığına" dair bir araştırma yapılmadan karar verilmiştir.

 

 

 

 

 

            Av. Ayfer Bayer ve Av. Tuba Bal'ın CMK m. 46 hükmü gereği tanıklıktan çekinebilecek kişiler olmasına rağmen bu kişiler hakkında dinleme tedbirine


başvurulması da hukuka aykırıdır. Kaldı ki Av. Ayfer Bayer CMK m.135 tedbirinin uygulandığı bu dosyada (İstanbul CBS 2016/103113) müdafi olarak dosyada işlem tesis etmiştir.

 

 

Bila tarihli Mali Şube Müdürü Furkan Sezer'in yazısı ve ekindeki 2 sayfalık 12.06.2018 tarihli, 326730 sicil numaralı (soruşturma aşamasında sıklıkla işlem tesis eden az sayıdaki polis memurundan biri) polisin imzası ile hazırlanan raporda "…alınan ifadelerden, açık ve kapalı kaynaklardan yapılan araştırmalar doğrultusunda." ifadesi kullanılmıştır.

 

Bunlara istinaden TCK m. 220/1, TCK m.282 suçlamaları dolayısıyla "kuvvetli suç şüphesinden bahsedilmeden" başka suretle delil elde edilemediğinden bahisle 05.10.2016 tarihindeki 92605 sicil numaralı savcının talimatı gerekçe gösterilerek, CMK m.135 uyarınca iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması kararının aldırılmasının değerlendirildiği belirtilmiştir. "Ayşegül Hüma Babuna, İbrahim Tuncer, Alkas Çakmak, Hayri Can Dağtekin, Mustafa Mete Oktar, Aydan Saraçoğlu, Yusuf Erkan Özoğuz, Cem Sedat Altan, Pelin Akçalı, Didem Rahvancı, Ayşe Akkaş,

Ayşe Pınar Akkaş, Yeliz Sucu" için bu talepte bulunulmuştur.

 

 

 

            Raporda, CMK m. 135/1'de bahsedilen "kuvvetli suç" şüphesinden bahsedilmemiştir.

 

 

            05.10.2016 tarihinde 92605 sicil numaralı savcılık tarafından verilen talimatta, bu kişilerin hiçbirinin ismi geçmemektedir. Talimat verilmeden kolluk tarafından işlem tesis edilmiştir.


            Başka suretle delil elde edilememesinden bahsedilmesi mümkün değildir. Nitekim hazırlanan raporda da "açıklandığı üzere" dosya kapsamında alınan ifadeler vardır, açık ve kapalı kaynak çalışmaları yapılmıştır.

 

 

13.06.2018 tarihinde İstanbul CBS Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından teknik büroya yazılan istem yazısında TCK m.220/3 ve TCK m.252 Rüşvet katalog suç olarak gösterilmiştir. Kuvvetli suç şüphesi ve başka suretle delil elde edilemediğine dair hiçbir delil ve gerekçe gösterilmeden işlem tesis edilmiştir. Aynı talep İstanbul CBS Teknik İşlemler Bürosu tarafından da tekrar edilmiş 13.06.2018 tarihinde 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 2018/2843 Değişik iş sayılı dosyası ile 13.06.2018'de karar verilmiştir.

 

 

 

            Rüşvet iddiasına ilişkin olarak dosya kapsamında kuvvetli suç şüphesine dair hiçbir şey bulunmamaktadır. Nihayet TCK m.252 uyarınca hiç kimse hakkında kamu davası açılmamıştır. Hiç kimse hakkında da KYOK ya da tefrik kararı dahi verilmemiştir. Bu nedenle Savcılık ve Sulh Ceza Hakimliğinin kuvvetli suç şüphesi değerlendirmesinin hukuki dayanaktan yoksun olduğu çok açıktır.

 

           Soruşturma aşamasında bulunmayan bir suçlamadan "kuvvetli suç şüphesi" denilerek işlem tesis edilmesi ve Sulh Ceza Hakimliklerince karar kurulması hukuka aykırıdır. İşlem yapan kişiler görevinin gereklerine aykırı olarak hareket etmişlerdir.

 

 

 

            İbrahim Tuncer ve Yeliz Sucu için 13.06.2018 tarihine kadar iletişimin dinlenmesi, kayda alınması tedbirine başvurulmaması açıkça bir hiyerarşik yapının


olmadığının delilidir. Dosyamız kapsamında "arkadaş grubu ile yıllarca görüştüğünü" söyleyen onlarca kişinin ifadesi bu tarih itibariyle alınmış olmasına rağmen hiyerarşik yapının halen belirlenememiş olması açıklanamaz bir durumdur. 40 yıldır var olduğu iddia edilen bir suç örgütünün hiyerarşik yapısı en baştan itibaren belirli olmalı ve buna göre de TCK m.220/3'ün uygulanması gerekmektedir. Kaldı ki kuvvetli suç şüphesi ve başka suretle delil elde edilememesinin gerekçeleri açıklanmamıştır.

 

 

***Bu kişiler hakkında CMK m. 135 iletişimin dinlenmesi, kayda alınması, çözümlenmesi tedbiri süre sınırlarına uyulmaksızın uygulanmıştır. Bu kişiler hakkında tedbir kararı ilk defa 13.06.2018 tarihinde verilmiş ve operasyon 11.07.2018 tarihinde yapıldığından operasyon tarihine kadar devam etmiştir. Ancak;

 

 

 

Ayşegül Hüma Babuna için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 1353-1354-1355. sayfalarında 27.04.2018 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan döneme ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi,

 

 

 

 

İbrahim Tuncer için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 964-965. sayfalarında 25.12.2017 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan döneme ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi,

 

 

 

 

Alkas Çakmak için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski


2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 2486-2487-2488. sayfalarında 05.06.2018 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan döneme ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi,

 

 

 

 

Mustafa Mete Oktar için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 3196-3197-3198- 3199-3200-3201-3202-3203.  Sayfalarında  03.01.2018-21.02.2018-04.04.2018-

23.05.2018 tarihli TAPE çözümlerine yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan dönemlere ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi,

 

 

 

 

Yusuf Erkan Özoğuz için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 1935-1936. sayfalarında 19.02.2018-13.05.2018-03.02.2018 tarihli TAPE çözümlerine yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan dönemlere ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi,

 

 

 

Cem Sedat Altan için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 3537-3538-3539. sayfalarında 21.12.2017-13.01.2018 tarihli TAPE çözümlerine yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan dönemlere ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi,

 

 

 

Yeliz Sucu için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 1107-1108-1109-1110-1111. Sayfalarında 11.01.2018-08.05.2018-27.04.2018 tarihli TAPE çözümlerine yer


verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan dönemlere ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi,

 

 

AÇIKÇA CMK M.135/4 VE CMK M.135/9 HÜKMÜNE AYKIRIDIR. Anayasamızın

m.22 hükmü de ihlal edilmiştir. Tüm bu nedenlerle CMK m. 135 "iletişimin dinlenmesi, kayda alınması tedbiri" sonucunda elde edildiği iddia olunan "şeylerin" bu yönden de hukuka aykırı olması nedeniyle kullanılması mümkün değildir.

 

 

 

 

 

22.06.2018 tarihinde İstanbul Mali Şube Müdürü tarafından 7 sayfalık rapor gerekçe gösterilerek 112 kişi için CMK m. 135 uyarınca iletişimin dinlenmesi, kayda alınması ve çözümlenmesi tedbirine başvurulması istenmiştir. Savcılık talimat vermemiş, savcılıktan talimat istenmiştir.

 

 

 

7 sayfalık rapor, gerekçe ve ayrıntılı bir bilgi içermemektedir. TCK m.220/1 ve TCK

m.282 suçlaması ile iletişimin kayda alınması, dinlenmesi kararı talep edilmiştir. Raporda 05.10.2016 tarihindeki 92065 sicil numaralı savcılık talimatı gerekçe gösterilmiştir. 7 sayfalık bu raporda da 326730 sicil numaralı polisin imzası bulunmaktadır.


22.06.2018 tarihli 7 sayfalık Raporda '...müşteki                  şahısların                şube müdürlüğümüze gelerek vermiş olduğu ifadelerinde ve sonrasında şube müdürlüğümüze sunmuş oldukları bilgi ve belgelerde..' ifadesine yer verilmiştir.

 

 

 

            05.10.2016 tarihinde 92605 sicil numaralı savcı tarafından verilen talimatta 112 kişiden hiçbirinin ismi geçmemektedir. Bu talimat tahdid olarak sayılmış 10 kişi hakkında verilmiştir.

 

 

            Kolluk tarafından 22.06.2018 tarihinde 7 sayfadan ibaret 112 kişi için yazılan raporda '...müşteki şahısların şube müdürlüğümüze gelerek vermiş olduğu ifadelerinde ve sonrasında şube müdürlüğümüze sunmuş oldukları bilgi ve belgelerde...' ifadesine yer verilmiştir. Bu açıklamadan anlaşıldığı üzere, CMK m. 135/1'de belirtilen "başka suretle delil elde etme imkanının olmaması" durumunun mevzu bahis olmadığı itiraf edilmiştir.

 

 

            112 kişi için ayrı ayrı bir değerlendirme yapılmamış ve kuvvetli suç şüphesi ve başka suretle delil elde edilememe gerekçesi açıklanmamıştır.

 

 

            07.06.2018 tarihinde "planlanan" operasyon kapsamında evlerinde arama kararı yapılması istenen ve gözaltına alınmaları planlanan kişiler arasında bu 112 kişinin tamamı bulunmaktadır. Hepsinin adreslerinde arama yapılmasını gerektirecek ve gözaltına alınmalarını hatta tüm malvarlıklarına el konulmasını gerektirecek kadar delil bulunmakta ise; "başka suretle delil elde edilmemesinden" bahsedilerek CMK m.135/1 uygulanmasının düşünülmesi hukuka aykırıdır.


Raporda TCK m.220/1 ve TCK m.282 olarak başvurulması talep edilen tedbir kararına İstanbul CBS tarafından 25.06.2018 tarihinde TCK m. 220/1 ve TCK m. 252'den talepte bulunulmuştur. Savcılık makamınca "hangi belgeye" dayanılarak bu şekilde talepte bulunulduğu anlaşılamamıştır. Aynı talep İstanbul CBS Teknik İşlemler Bürosu tarafından da talep edilmiş ve İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği tarafından 26.06.2018 tarihinde adı geçen "Esra Saraçoğlu, Ayşe Koç, Bülent Sezgin, Kadir Kaya, Yasin Göker, Nihan Toklu, Pelin Durmuş, Ece Koç, Mihrinaz Tuba Örmen, Selma Selda İnal, Muhammet Cihat Gündoğdu, Zafer Fırat, İsmail Hulusi Gökmenli, Hakan Kurtul, Kamile Gülen Yeral, Ferhunde Eda Babuna, Tülin Marangozoğlu, Hande Canlı, Ahmet Çelik, Pınar Sezgin, Elvan Şahin, Rasin Kotil, Gülgün Göktan, Nurşah Aksoy ,Deniz Tanık, Lale Camcı, Server Görkem Erdoğan, Muhammet Fatih Menet, Meltem Daban, Aylin Kocaman, Elif Kıral, Gülay Pınarbaşı, Arzu Leman Orcan, Nil Özlem Şener, Kerime Akkaya, Levent Sezgin, Rasim Coşkun Varlıbaş, Uğur Örmen, Adnan Tınarlıoğlu, Nihat Balaman, Sedat Cüneyt Özyaşar, Adnan Bora Önen, Hüsnü Erel Aksoy, Kerem Emre Yola, Münir Ufuk Zeytinoğlu, Oğuzhan Sevinç, Ozan Süer, Turgut Demirhan, Mehmet Yıldırım, Muhammed Kürşat, Semih Meriç, Belgin Berber, Gülcan Karakaş, Esma Sönmez, Altuğ Müştak Berker, Emine Mine Kalça, Mehmet Coşkun Pamir, Zeynep Şener, Filiz Arık Menet, Aslıhan Hantal, Mehmet Orhan Mazıcı, Ali Tulum, Levent Denizoğlu, Şerifkan Süleymaniyeli, Onur Batu Yıldız, Dilem Köknar, Aslınur Alçakakan, Beril Koncagül, Ayça Gökçaylar, Esra Eldeleklioğlu, Nuran Göver, Hikmet Fatih Müftüoğlu, Nilüfer Koç, Müzeyyen Demir, Ebru Yılmazatilla Umur, Neşe Tokyay, Yasemin Mert, Müge Öğütçü, Meltem Süngür, Bedri Edis Yılmaz, Burak Sanver, Mustafa Arular, Bilge Tok, Vuslat Terkoğlu, Gamze Yörük, Sündüs Yörük, Tuğba Özkan, Aysu Yamaner, Betül Kesgin, Aslı Efeoğlu, Altuğ Revnak Eti, Semra Özgiray, Selda Göktan, Mehtap Şahin, Füsun Ebru Biçer, Ayfer Gökmenli, Yasemin Kiriş, Serap Akıncıoğlu, Ali Kasap, İsmail Gülsunar, Ferit Erdem Rahvancı, Ediz Çalıkoğlu, Saliha Yazaroğlu, Turgut Aksu, Fatih Mehmet Doğan, Emine Duygu Polat, Gizem Köknar, Kübra Yıldırım, Özlem Yörük Tınar, Sibel Yılmaztürk, Sonia Eskinazi, Özdemir Uygur" 112 kişi için savcılık talebi gibi işlem tesis ederek TCK m.


220/1 ve TCK m. 252 gereğince ilk kez 2 ay süreyle karar vermiştir.

 

 

 

            CMK m. 135 kapsamında iletişimi dinlenmek istenen kişilerden Nihan Toklu, Pelin Durmuş, Gülcan Karakaş, Bilge Tok, Betül Keskin, Aysu Yamaner avukattır. Tedbir kararının verildiği 26.06.2018 tarihine kadar dosyaya giren evraklar ve beyanlardan da bu anlaşılmaktadır. Haklarında işlem yapılan kişilerin avukatlık faaliyetleri yürüttükleri dosya kapsamı ile sabittir. CMK m.135/3 ve CMK m.46 gereğince haklarında işlem yapılmaması gerekirken işlem tesis edilmesi de hukuka aykırıdır.

 

 

            CMK m. 135/2 gereğince "eklenmesi" gereken belge veya rapor eklenmemiş somut hiçbir veriye dayanılmamıştır. Bu numaraların nereden ve nasıl elde edildiği de açıklanmamıştır.

 

 

 

            Kişilerin sırf dinlenilmesi için işlem tesis edildiği açıktır.

 

 

 

            Rüşvet suçlaması bakımından dosya kapsamında hiç kimse hakkında dava açılmamış, KYOK kararı verilmemiş, tefrik kararı da verilmemiştir. Buna rağmen soruşturma kapsamında olmayan bir suçlamadan işlem tesis edilmesi hukuka aykırıdır.

 

 

            Kuvvetli suç şüphesinin "kanunun tekrarlanması ve basmakalıp" olarak kullanıldığının delillerinden birisi de hakkında CMK m. 135/1 tedbiri uygulan kişilerden Aysu Yamaner hakkında dosyaya daha sonra yeni ve soruşturmanın


seyrini değiştirebilecek bir belge de konulmamasına rağmen hakkında "KYOK" kararı verilmiş, yeterli suç şüphesi dahi görülmemiştir.

 

 

            Hakkında CMK m.135/1 uyarınca tedbir uygulanan kişilerin dinlenmesine 23.06.2018 tarihi itibariyle başlanmıştır. 11.07.2018 tarihi itibariyle operasyon yapılmış ve kişiler gözaltına alınmıştır. Ancak {12.07.2019 tarih ve 2016/103113 (2019/119278) soruşturma numaralı] iddianameye konu edilen TAPE çözümleri incelendiğinde kişilerin dinleme süreleri içerisinde olmayan TAPE çözümlerinin varlığı görülmektedir.

 

 

 

Bülent Sezgin için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 1748-1749. sayfalarında 13.06.2018 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan döneme ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.

 

 

 

 

Kadir Kaya için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 2669. sayfalarında 26.01.2018 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan döneme ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.

 

 

 

 

Yasin Göker için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113   soruşturma   numaralı")    iddianamenin    1882-1883.    sayfalarında


31.12.2016 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan döneme ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.

 

 

 

31.12.2016 tarihinde dosya içerisinde hiç kimse için CMK m. 135/1 tedbir kararı da bulunmamaktadır. Bu TAPE'nin nasıl elde edildiği de izaha muhtaçtır.

 

 

 

 

Hakan Kurtul için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 2725-2726-2727. sayfalarında 25.05.2018-06.01.2018 tarihli TAPE çözümlerine yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan dönemlere ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.

 

 

 

 

Kamile Gülen Yeral için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 2871-2872. sayfalarında 18.01.2018 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan döneme ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.

 

 

 

 

Rasin Kotil için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 2063. sayfalarında 24.04.2018


tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan döneme ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.

 

 

 

 

Lale Camcı için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 2880-2881-2882. sayfalarında 13.02.2018 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan döneme ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.

 

 

 

 

Levent Sezgin için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 1847-1848. sayfalarında 02.04.2018 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan döneme ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.

 

 

 

 

Rasim Coşkun Varlıbaş için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için “eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 3260-3231-3262- 3263. sayfalarında 08.01.2018 tarihli TAPE çözümlerine yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan dönemlere ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.


 

 

Nihat Balaman için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 1762-1763-1764. sayfalarında 18.03.2018-19.03.2018 tarihli TAPE çözümlerine yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan dönemlere ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.

 

 

 

 

Hüsnü Erel Aksoy için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 1821-1822. sayfalarında 09.03.2018 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan döneme ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.

 

 

 

 

Oğuzhan Sevinç için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 1787-1788-1789-1790- 1791-1792-1793-1794.                                                      sayfalarında                                01.02.2018-

08.03.2018.09.03.2018.13.03.2018.20.03.2018 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan döneme ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.

 

 

 

Oğuzhan Sevinç'in iddianamesinin ilgili bölümünde 7 sayfa boyunca kullanılan TAPE'lerin tamamı hukuka aykırıdır. Çünkü elde edilen ve iddianamesinde kullanılan TAPELER Oğuzhan Sevinç hakkında dinleme kararı olmayan bir döneme aittir.

 

 

 

 

Hakim kararı ve kanunda aranan şartlar yerine getirilmeden dinleme yapılmıştır. CMK m.138/2 düşünülecek olunsa da savcılık tarafından bir değerlendirmeye istinaden ortaya çıkan konuşma tarihlerinden hemen sonra talepte bulunularak karar alınmamıştır. "Derhal" cumhuriyet savcılığına da bilgi verilmiş değildir. Tüm bu nedenlerle bunların delil olarak kullanılabilmesi mümkün değildir.

 

 

 

Nuran Göver için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 2711-2712-2713. sayfalarında 24.04.2018 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan döneme ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.

 

 

 

 

Müge Öğütçü için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 1425. sayfasındaki 01.12.2017 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan döneme ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.

 

 

 

 

Burak Sanver için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski


2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 2989-2990. sayfalarında 17.02.2018 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan döneme ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.

 

 

 

 

Mustafa Arular için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 2226-2227. sayfalarında 21.04.2018 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan döneme ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.

 

 

 

 

Özdemir Uygur için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 3632-3633-3634-3635- 3636-3637. sayfalarında 24.05.2018 tarihli TAPE çözümlerine yer verilmek suretiyle hakkında tedbir olmayan döneme ait "elde edilen" ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.

 

 

 

 

 

 

 

Yukarıda belirttiğimiz üzere CMK m. 135/2'de hattın kimlere ait olduğu ya da kimler tarafından kullanıldığına dair bir belge ya da raporun olmadığını, numaraların ise nereden elde edildiğinin anlaşılmadığı görülmektedir.


Nitekim bunun delili olarak, 02.07.2018 tarihinde "Arzu Leman Orcan1 Tuğba Özkan1 Müge Öğütcü1 Nuran Göver1 Sibel Yılmaztürk1 Sündüs Yörük1 Zeynep Şener' için yapılan dinleme tedbirlerine konu hatların başka kişiler tarafından kullanıldığının anlaşılması nedeniyle bu numaralara yapılan dinleme işlemlerinin sona erdirilmesi talep edilmiştir.

 

 

 

BURAYA     KADAR     SOMUT     BELGELERİYLE     ORTAYA     KONULDUĞU     ÜZERE SORUŞTURMANIN BİR BÜTÜN OLARAK ADİL OLARAK YAPILMASINDAN DAHİ BAHSEDİLEMEYECEK DERECEDE HUKUKA             AYKIRI        DURUM              VE     TEDBİRLER UYGULANMIŞTIR.

 

 

 

 

 

 

04.07.2018 tarihinde 286786-413981-326730 sicil numaralı polis memurları ve cumhuriyet savcısı Hasan Yılmaz'ın imzası ile düzenlenen tutanakta; (sözde) "örgütün avukatları" ifadesi kullanılarak CMK m.135/1 uyarınca haklarında tedbir uygulanan kişilerin avukat oldukları ve haklarında soruşturma yürütülen kişilerin avukatları olduğu adeta itiraf edilmiştir. Yapılan işlemin CMK m. 135/3 ve CMK

m.46 uyarınca derhal imha olması gerekirken işleme bu tarihten sonra da devam edilerek kesin hukuka aykırılık tescillenmiştir. Buraya kadar gösterdiğimiz avukatların dinlenmesinin hukuka aykırılığı hususunun, kolluk ve savcılık makamınca da bilindiği ve buna rağmen işlem tesis edildiği bu tutanakla gözler önüne serilmiştir.

 

 

 

11.07.2018 tarihi itibariyle operasyon yapılmıştır. CMK m.135/1 tedbiri uygulanan herkes için gözaltı talimatı verilmiştir. Bu aşamadan sonra bir kısım kişiler için 13.07.2018 tarihinde, çok sayıda kişi için ise 16.07.2018 tarihinde iletişimin dinlenmesi tedbirinin sona erdirilmesi işleminin uygulanması istenmiştir.


 

 

Ancak, 11.07.2018 günü gözaltına alınamayan Aylin Atmaca'nın yakalanması için, CMK m.135/5 kapsamında, 13.07.2018 tarihinde TCK m.220/3 ve TCK m.252 gereğince CMK m. 135/1 uygulanabilmesi için tedbir talebinde bulunulmuştur. Öncelikle hukuki olan ve yapılması gereken mobil telefonun yerine dair bir tespit istenmesidir. Öte yandan bu tarihte zaten operasyon yapılmış, dolayısıyla kabule göre "operasyon yapılacak kadar" delil ve şüphe olduğu düşünülmüştür. Ancak ne hikmetse yine de başka suretle delil elde edilememesi ve kuvvetli suç şüphesine dayanılarak İstanbul 12. Sulh Ceza Hakimliğinin 2018/3568 Değişik İş sayılı kararı ile 13.07.2018 tarihinde ikinci kez bir ay süre ile uzatım kararı verilmiştir. Ancak bu karar somut hiçbir belgeye dayanılmamıştır.

 

 

 

            Verilen bu tedbir kararında da CMK m. 135/4 gereğince örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen bir başka suç gösterilmemiştir.

 

 

            Rüşvet suçu hakkında hiç kimse hakkında kamu davası açılmamış, tefrik kararı verilmemiş ve KYOK kararının da verilmemiş olması bir arada değerlendirildiğinde CMK m. 135/4'e muhalefet edildiği anlaşılacaktır.

 

 

            Başka suretle delil elde edilememe gerekçesi talepte gösterilmemiş ve karar merci tarafından da bu hususa dair bir araştırma yapılmamıştır.

 

 

 

            Dosya kapsamında CMK m.135/1 uyarınca tedbir uygulanan kişilerin dinlenmesine kararlar verilmiştir. Ancak dosya kapsamında haklarında dinleme kararı hiçbir zaman verilmeyen kişiler bulunmaktadır. Ancak [12.07.2019 tarih ve


2016/103113 (2019/119278) soruşturma numaralı] iddianameye konu edilen TAPE çözümleri incelendiğinde kişilerin kendilerine yönelik hiç dinleme kararı olmamasına rağmen kendileri hakkında dinleme yapıldığı ve iddianamede TAPE çözümlerinin varlığı görülmektedir.

 

 

 

 

 

 

 

Mustafa Işık için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 3413-3414-3415. sayfalarında 29.03.2018-25.04.2018 tarihli TAPE çözümlerine yer verilmek suretiyle hakkında hiç CMK m.135/1 tedbir kararı verilmemiş olmasına rağmen "elde edildiği" iddiası ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.

 

 

 

 

Necati Koç için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 1952. sayfalarında 28.04.2018 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle hakkında hiç CMK m.135/1 tedbir kararı verilmemiş olmasına rağmen "elde edildiği" iddiası ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.

 

 

 

 

Korkut Yasa için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamesinin 1864-1865-1866. sayfalarında 02.05.2018 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle hakkında hiç CMK m.135/1 tedbir kararı verilmemiş olmasına rağmen "elde edildiği" iddiası ile


iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.

 

 

 

 

Mehmet Murat Develioğlu için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 3112-3113. sayfalarında 28.04.2018 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle hakkında hiç CMK m.135/1 tedbir kararı verilmemiş olmasına rağmen "elde edildiği" iddiası ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.

 

 

 

 

Erkan Seyhan için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 3086-3087-3088-3089. sayfalarında 28.04.2018-13.05.2018 tarihli TAPE çözümlerine yer verilmek suretiyle hakkında hiç CMK m.135/1 tedbir kararı verilmemiş olmasına rağmen "elde edildiği" iddiası ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.

 

 

 

 

Ahmet Bürke için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 2390-2391-2392. sayfalarında 13.05.2018-31.03.2018-11.03.2018 tarihli TAPE çözümlerine yer verilmek suretiyle hakkında hiç CMK m.135/1 tedbir kararı verilmemiş olmasına rağmen "elde edildiği" iddiası ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış


olması hukuka aykırıdır.

 

 

 

 

Ali Suat Kütahnecioğlu için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 1256. sayfalarında 16.03.2018 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle hakkında hiç CMK m.135/1 tedbir kararı verilmemiş olmasına rağmen "elde edildiği" iddiası ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.

 

 

 

 

Tarık Toraman için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 3608-3609-3610-3611-3612- 3613-3614-3615-3616.   sayfalarında   29.11.2017-30.11.2017-21.12.2017-

05.01.2018-28.05.2018-29.05.2018 tarihli TAPE çözümlerine yer verilmek suretiyle hakkında hiç CMK m.135/1 tedbir kararı verilmemiş olmasına rağmen "elde edildiği" iddiası ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.

 

 

 

 

Soruşturma aşamasında ismine hiç temas edilmeyen ve dosyaya operasyondan sonra dahil olduğu dosya kapsamından anlaşılan Bahadır Köseoğlu hakkında da CMK m. 135/1 kapsamında herhangi bir karar ve işlem ise tesis edilmiş değildir.

 

 

 

 

Bahadır Köseoğlu için (12.07.2019 tarih ve 2019/119278 soruşturma dosyası için "eski 2016/103113 soruşturma numaralı") iddianamenin 3474-3475. sayfalarında


14.02.2018 tarihli TAPE çözümüne yer verilmek suretiyle hakkında hiç CMK m.135/1 uyarınca tedbir kararı verilmemiş olmasına rağmen "elde edildiği" iddiası ile iddianame tanzim edilmesi, Hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunulan hal kapsamında savcı tarafından bir karar verilmeden "dinleme" yapılmış olması hukuka aykırıdır.

 

 

 

 

 

 

 

Bütün bu hukuka aykırı uygulama ve işlemlerin yanında;

 

Dosyanın içerisinde yer alan evraklardan anlaşıldığı üzere 34-TM-00283 numaralı kişi tarafından, 135181 sicil numaralı kişiye 10.09.2018 tarihinde 911 adet TAPE çözümünün var olduğu 5 adet mavi klasör teslim edildiği belirtilmiştir. Yine 1 TB hafızalı hard diskin teslim edildiği de belirtilmiştir.

 

 

 

07.09.2018 tarihinde ise aynı evrakların İstanbul CBS'ye gönderildiği anlaşılmaktadır. Ancak kovuşturma aşamasında incelenen evraklardan anlaşıldığı üzere 91 ile 103 (dahil) dosya üzerinde yazılan yazılarda İletişim Tespit Tutanakları (sıralı 10 dosya) bulunmakta ANCAK TAPE ÇÖZÜMLERİ DOSYAMIZ İÇERİSİNDE BULUNMAMAKTADIR. Tarafımıza da ham halleri ile çözümler teslim edilmemiştir.

 

 

 

 

25.09.2018 tarihinde İstanbul CBS Teknik İşlemler Bürosu tarafından Terör ve örgütlü Suçlar Bürosuna yazılan yazıda ise "24 başlıkta evraklar sıralanarak "yazıda yer alan tüm evrakların 10 klasör olarak dinleme kararlarının süresinin dolması ve sona erdirilmesi işlemleri nedeniyle soruşturma dosyasına eklenmek üzere gönderildiği anlaşılmıştır." denilmektedir.


 

Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde CMK m. 135/1 tedbiri dosyaları soruşturma süresince "soruşturma makamında tutulmamıştır."

 

 

 

 

Bu da -bir kez daha- "dosyanın gerçeklerinden uzak olarak" Teknik Büro Savcılığı tarafından başka suretle delil elde edilip edilememe olanakları incelemeden karar talep edildiğini göstermektedir.

 

 

 

SONUÇ OLARAK;

 

Buraya kadar sıralanan tüm bu nedenlerle CMK m. 135 tedbirinin dosya kapsamında hukuka aykırı olarak uygulanmıştır. Bunun sonucu olarak da bu delillerin CMK m.206/2-a, CMK m.217 ve CMK m.230 gereğince reddedilmesi gerekmektedir.

 


Daha yeni Daha eski