2018 senesinde Sayın Adnan Oktar ve TBAV mensubu arkadaşlarımıza yönelik olarak düzenlenen polis operasyonu ile birlikte, operasyonu planlayan husumetli kumpas çetesinin Adnan Bey ve arkadaşlarımız aleyhinde ulusal medya ve haber kanallarında başlatmış oldukları yalan haber, iftira ve karalama kampanyaları da aradan geçen yaklaşık 3 yıla rağmen hız kesmeden devam etmektedir. 

2018 senesinden bu yana düzenli olarak basına servis edilen yalan ve karalayıcı haber furyasıyla, Adnan Bey ve arkadaşlarımız hakkında adeta yargısız infaz yapılmış ve olumsuz bir kamuoyu oluşturulması hedeflenmiştir. Aleyhte oluşturulmak istenen bu kamuoyu, yargılamamızın görüldüğü yerel mahkemeye düzenli şekilde bir baskı unsuru olarak kullanılmış ve bu baskı sayesinde iddia makamı ile mahkeme heyeti de yargılama süresince ister istemez Adnan Bey ve arkadaşlarımız aleyhinde yüzlerce haksız, hukuksuz, usulsüz uygulamaya imza atmak mecburiyetinde kalmışlardır. Yargılamanın sonunda ise, savunmanın yüzlerce hukuki delil, dayanak ve bilimsel mütalaası mahkeme heyeti tarafından görmezden gelinerek benzeri tarihte görülmemiş 10 biner yıllık haksız cezaların verilmesi sağlanmıştır. 

Ancak husumetli kumpas çetesinin nefret söylemleri ile Adnan Bey ve arkadaşlarımız hakkında yürüttükleri yalan, iftira ve karalama kampanyalarında ise herhangi bir değişiklik veya azalma olmamıştır. Benzer yalanlar şimdilerde husumetli müştekilerden Özkan Mamati ile avukatı Eser Çömlekçioğlu tarafından, bu kez işin içine Instagram, Twitter ve Facebook gibi on milyonlarca kullanıcısı olan uluslararası sosyal medya kuruluşları da katılarak, daha da geniş bir çapta kurgulanıp uygulanmaya çalışılmaktadır. 

Geçtiğimiz günlerde bir basın açıklaması yapan ekip, bilindik gerçek dışı hikayeleri bu kez de bir kitapçık olarak derlemiş ve sosyal medyada “sözüm ona kendileri aleyhinde kişilik haklarını ihlal eden paylaşımlar” yapıldığı, twitter ve Instagram'ın da “güya buna göz yumduğu” şeklindeki HAYALİ BİR TAKIM SENARYOLARDAN bahsetmişlerdir. Hatta bu senaryolara kendilerini o kadar kaptırmışlar ki, ilk okul öğrencileri gibi renkli panolar, kırmızı oklar, çizimler vs de yaparak, Twitter, Facebook ve Instagram ile bu firmaların üst düzey CEO ve yöneticilerini “TERÖRİST OLMAKLA ve TERÖRE DESTEK VERMEKLE” SUÇLAYACAK kadar ileri gitmişlerdir. 

ÖNCELİKLE ŞUNU İFADE ETMEK İSTERİZ Kİ, SOSYAL MEDYADA KENDİSİ HAKKINDA SÖZDE ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN KARALAMALAR YAPILDIĞI İDDİASINDA OLAN ÖZKAN MAMATİ’NİN, KENDİSİ HAKKINDA AKIL ALMAZ ÇİRKİN SÖZLERİN YER ALDIĞI OZKANMAMATI.COM SİTESİNİ YİNE KENDİSİNİN AÇTIĞI ORTAYA ÇIKMIŞTIR. SÖZ KONUSU SİTENİN AÇILMASI İÇİN VERİLMİŞ OLAN KAYITLI CEP TELEFONU ÖZKAN MAMATİ’NİN KENDİ CEP TELEFONUDUR. YANİ ÖZKAN MAMATİ, SIRF ARKADAŞ CAMİAMIZA SUÇ İSNAT EDEBİLMEK İÇİN KENDİ HAKKINDA AĞZA ALINMAYACAK KARALAMALAR İÇEREN BİR SİTEYİ AÇAN BİR İNSANDIR.

Söz konusu sitenin arşiv web kısmında yer alan “who is” bölümünde registrant contact (kayıt eden kişi) olarak Özkan Mamati açıkça görülüyor. Mamati bu siteyi kendisine ait olan ancak uzun zamandır diğer husumetli Uğur Şahin’ın kullanımında bulunan 0533 017 93 62 numaralı telefon ile oluşturmuştur.


Özkan Mamati ve avukatı Eser Çömlekçioğlu tarafından hazırlanan kitapçıktaki yalan ve iftiralara ilişkin cevaplarımızı sıralamadan önce, bu ikili ile şikayetçi oldukları sosyal medya platformları olan Twitter, Instagram ve Facebook yetkilileri arasında yaşanılanlara da kısaca bir değinmek isteriz. Şöyle ki; 

Özkan Mamati ve avukatı önce, sosyal medyada bazı hesaplardan Adnan Oktar davasının bazı müşteki ve (sözde) etkin pişmanları hakkında güya karalama içerikli paylaşımlar yapıldığı gerekçesiyle Facebook, Instagram ve Twitter'a çeşitli şikayetlerde bulunmuştur. Firmalar da bu şikayet başvurularını kendi ilgili hukuk departmanlarına iletmişler, Özkan Mamati ve avukatının şikayet dilekçesinde detayları sıralanan güya “hakaret ve karalama içerdiği iddia olunan” tüm hesap ve paylaşımları da tek tek inceletmişlerdir. 

Yapılan hukuki incelemeler sonrasında ise Özkan Mamati ile avukatı Eser Çömlekçioğlu tarafından kendilerine bildirilen “tüm hesap ve paylaşımlar ile ilgili gerekli inceleme ve araştırmaların yapıldığını ancak; KİŞİLİK HAKLARINI İHLAL EDEN İÇERİKLERİN MÜVEKKİL ŞİRKET PLATFORMUNUN NERESİNDE BULUNDUĞU ve KONU İÇERİĞİN TALEPTE BULUNANIN KİŞİLİK HAKKINI NASIL İHLAL ETTİĞİNİN ANLAŞILAMADIĞI” , yapmış oldukları hukuki değerlendirmeler yönünden söz konusu paylaşımların topluluk kurallarına aykırı görülmediği şeklinde çeşitli cevap ve açıklamalarda bulunmuşlardır.





Söz konusu sosyal medya şirketlerinin bu cevaplarından birisi dava dosyasına da girmiş, Mahkeme tarafından yazılan “erişime engelleme talebine” karşı ilgili şirketin hukuk departmanı yaptığı incelemenin sonucunu şu şekilde ifade etmiştir:


Yani, kendisine şikayette bulunulan tüm sosyal medya platformları, yapılan başvuruları ve bildirilen hesaplar ile yapılan paylaşımları hukuk departmanlarına havale ederek şirket avukatlarına inceletmiş, hazırlanan hukuki inceleme raporlarına istinaden de, ORTADA HERHANGİ BİR KİŞİLİK HAKKI İHLALİ VS BULUNMADIĞINA KARAR VEREREK bunu da Özkan Mamati ve avukatına iletmiştir.

Dolayısıyla, hukuken ortada herhangi bir hak ihlali vs olmadığı için, istediğini bu yolla elde edemeyen ikili, bu kez çareyi dünya üzerinde on milyonlarca takipçisi bulunan sosyal medya platformları ile yöneticilerini doğrudan terörist ilan etmekte ve bu platformlara Türkiye'den erişimin engellenmesi başvurusu yapmakta aramışlardır. Yani konunun gelişimi aslen bu şekilde olmuştur. 

Kitapçıkta yer alan gerçekdışı itham ve isnatlara gelecek olursak, onları da maddeler halinde şöyle sıralayabiliriz:

Birincisi

Özkan Mamati ve Avukatı Eser Çömlekçioğlu'nun sosyal medyaya ilişkin iddialarının temelini; Adnan Oktar davasının başından bugüne kadar geçen yaklaşık 3 yıllık süre içerisinde Facebook, Twitter ve Instagram gibi büyük sosyal medya platformlarında yer alan bazı hesaplardan Adnan Oktar ve TBAV camiasını savunup destekleyen, davanın müştekilerini ise güya karalayıp sözüm ona kişilik haklarını ihlal eden paylaşımların yapıldığı iddiaları oluşturmaktadır. İddialara göre bu paylaşımlar güya TBAV mensubu arkadaşlarımız tarafından yapılmakta, bunların talimatını ise sözüm ona Adnan Oktar cezaevinden vermektedir. 

Oysa gerçekler elbette ki böyle değildir. 

Öncelikle, müştekiler tarafından sözde karalama gibi yansıtılan bu sosyal medya paylaşımların, -asla bir karalama veya suç unsuru da içermemekle birlikte- (Bu paylaşımlar, yapılan şikayetler sebebiyle ilgili sosyal medya platformlarının hukuk departmanları tarafından da incelenmişler, ancak herhangi bir kişilik hakkı ihlali veya suç unsuru içermedikleri tespit edildiğinden, bunlara ilişkin bir kısıtlama veya engellemeye de gidilmemiştir) yargılananların tamamının cezaevinde tutukluğu olduğu dönemde de devam etmiş olmaları sebebiyle, BU PAYLAŞIMLARIN CEZAEVİNDEKİ TBAV MENSUPLARI TARAFINDAN YAPILMALARININ MÜMKÜN OLMADIĞI DA ORTADADIR. 

Zaten ifade ettiğimiz üzere söz konusu paylaşımlar, zaten suç unsuru içeren bir karalama veya tehdit paylaşımlar da olmayıp “Kardeşlerimizi seviyoruz” başlıklı kim tarafından yapıldığı tespit edilmemiş olan birtakım yorumlardır. İçeriklerinde herhangi bir hakaret, karalama veya iftira da bulunmamaktadır. Adnan Oktar gibi dünyanın dört bir yanında sevenleri olan bir insanın, milyarlarca kişinin ulaşımına açık internet gibi geniş bir ağ içerisinde, nerede kimin neyi paylaştığına dair bir kontrolü olmasının imkansızlığı da açıktır. 

Ayrıca, iddiaların aksine, bu paylaşımların güya Adnan Bey'in talimatıyla yapılımış olması da mümkün değildir. Çünkü, cezaevinde Adnan Bey'e yaklaşık 1 YIL BOYUNCA ADLİ GÖRÜŞ KONTROLÜ kısıtlaması uygulanmış olup, kendisinin avukatları ile yaptığı görüşmeler dahil, TÜM GÖRÜŞMELERİ KAYDA ALINIP DİNLENMİŞ, ANCAK BU GÖRÜŞME TUTANAKLARINDA HİÇBİR TALİMAT veya TELKİNE RASTLANMAMIŞTIR

Dolayısıyla, Özkan Mamati ve avukatı Eser Çömlekçioğlu'nun sosyal medyadaki bu paylaşımlara ilişkin olarak öne sürdükleri cezaevinden talimat verildiği iddiasının GERÇEK OLMADIĞI da ortadır. 

İkincisi

Kitapçıkta “siber terör” ve “espiyonaj faaliyetleri” gibi süslü cümleler kullanılmasına rağmen, bunlara ilişkin herhangi bir açıklama veya örnek olay gösterilememiş olması, zaten bu iddiaların yersiz ve saçma olup, içinin de boş olduğunu göstermektedir. 

Kitapçıkta belirtilmese de bu konuya ilişkin olarak öne sürülen tek iddia, Türk ve Rus Heyetlerinin katılımıyla gerçekleştirilmiş Akkuyu Nükleer santraline ilişkin bir konferanstaki görüşmelere ilişkin bazı açıklamaların güya bir tercüman tarafından bazı arkadaşlarımıza aktarıldığı konusudur. Hatta bu iddianın basına da yansıması üzerine iddianın muhatabı olan T.C. Dışişleri Bakanlığı tarafından bir açıklama yapılarak konferansın zaten basına açık olarak gerçekleştirildiği ve konuşmalar içerisinde açıklanmasında mahzur olabilecek devlet sırrı düzeyinde herhangi bir konuşma veya açıklamanın bulunmadığı da belirtilmiştir. 

Dolayısıyla, basına açık bir konferanstaki konuşmaların herhangi bir “casusluk veya espiyonaj” faaliyeti kapsamına girmeyeceği ortada olup, bununla birlikte DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI'NIN DAVAYA MÜDAHİL de OLMAMASI, Özkan Mamati ve avukatının bu iddiasının da GERÇEK OLMADIĞINI ortaya koymaktadır. 

Bunun dışında kitapçıkta yapılan güya “kökü dışarıda bir örgüt” şeklindeki ithamlarda da herhangi bir gerçeklik payı olmadığı ortadadır. Çünkü 11 Temmuz 2018 tarihinde gerçekleştirilen polis operasyonunda Adnan Bey ve TBAV mensuplarının neredeyse tamamının gözaltına alınmış oldukları, bizzat İstanbul Emniyet Müdürlüğü yetkilileri tarafından yapılan “çok kapsamlı bir operasyon gerçekleştirildiği ve aranılan birkaç kişi dışında guruptan kimsenin dışarıda bırakılmadığı” yani TBAV camiasıyla bağlantısı olduğu düşünülen hemen herkesin zaten tutuklanmış olduğu şeklindeki açıklamalarla da sabittir. 

Üçüncüsü

Kitapçıkta Özkan Mamati ve avukatı tarafından dile getirilen gerçek dışı iddia ve ithamlardan bir diğeri ise, -dava açarak kapatılması talep ettikleri- twitter ve instagram gibi sosyal medya mecraları üzerinden “güya yargılamanın yapıldığı mahkemeyi etkileyip baskı altına almayı” amaçlayan paylaşımlar yapıldı iddiasıdır. 

Ancak, bu iddianın gerçek dışı olduğunu ortaya koyan en önemli delil ise, bu iddiaya kitapçıkta dayanak olarak gösterilen sosyal medya paylaşımlarının hiç birisinin doğrudan mahkeme ile bir alakası olmamasıdır. Öncelikle, bu paylaşımları kimin yaptığı belli değildir. Dosyada yargılanan kişilerle herhangi bir ilişiği tespit edilmemiştir. Üstelik kitapçıkta bu iddiaya örnek olarak gösterilen paylaşımlar incelendiğinde bunlarının tamamının, Covid-19 salgınının ülkemizde ikinci pik dönemine girdiği ve hükümetimizin salgınla mücadele amacıyla sokağa çıkma yasağı dahil pek çok yeni kısıtlamaya gitmek zorunda kaldığı bir dönemde, 500-600 kişinin bir mahkeme salonunda toplanmasının getireceği salgın tehlikesine dikkat çekmek amacıyla yapılmış oldukları da kolaylıkla görülecektir. 


Ortada mahkemeye baskı yapılması gibi bir durum söz konusu değildir. 

Aksine, medya yolu ile MAHKEME'YE BASKI YAPILMASI, aslen Özkan Mamati ile avukatı Eser Çömlekçioğlu'nun özel uzmanlık alanları olup, yakın geçmişte kendileri tarafından hazırlanan ve medyaya “Adnan Oktar Davasının Çizgi Romanı çıktı” şeklinde servis edilerek, güya KİTAPÇIĞIN MAHKEME BAŞKANI SAYIN GALİP PERK TARAFINDAN HAZIRLATILIP MASRAFLARININ MAHKEME KALEMİNDEN ÖDENDİĞİ yönünde yaydıkları haberler sebebiyle, bizzat yargılamanın görüldüğü Silivri 30. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından, TCK m.288'de tanımlanan “Adil Yargılamayı Etkileme Teşebbüs Girişimi” sebebiyle Av. Eser Çömlekçi hakkında dava açılması için suç duyurusunda bulunulmuştur. Dolayısıyla bu durum, kişinin başkalarını da kendisi gibi bildiği şeklindeki atasözümüzün de tipik bir örneği olup, Özkan Mamati ile avukatının kişilik yapılarını göstermesi bakımında önemlidir. 

Dördüncüsü

Kitapçıkta yine sosyal medya platformlarından yapılan çeşitli paylaşımlar sebebiyle, sözüm ona davanın taraflarına yönelik olarak korkutucu güç kullanıldığı iddiasında bulunulmaktadır. Bu konuya ilişkin olarak husumetli müştekiler ve avukatları tarafından gerek kitapçıkta gerekse dava dosyasında ileri sürülebilen yegane konu ise yargılanan arkadaşlarımızdan Kübra Kartal hakkında ileri sürülen hayali bir telefon konuşması senaryosundan ibarettir. 

İddiaya göre Kübra Kartal isimli arkadaşımız güya bir PTT şubesine giderek oradaki ankesörlü telefondan sözüm ona davanın müştekilerinden B.K. isimli kişiyi arayıp tehdit etmiştir. Ancak bu iddialara ilişkin sözde delil olarak mahkemeye sunulan PTT şubesinin kamera görüntüleri bilirkişiler tarafından incelenmiş ve görüntülerdeki kişinin Kübra Kartal olmadığına ilişkin resmi rapor dava dosyasına sunulmuştur. Konunun daha net anlaşılması amacıyla biraz daha detay vermek gerekirse;

➢ B.K. isimli müştekinin aranılarak tehdit edildiği ileri sürülen ankesörlü telefonun olduğu PTT Şubesinin ve bölgedeki Mobese kamerası görüntülerindeki kişinin Kübra Kartal ile uzaktan yakından benzerliği bulunmamaktadır. Kübra Kartal'ın resmiyle konuşmayı yapan kişinin mobese görüntüleri yanyana konulup karşılaştırıldığında ise; bırakın bilirkişi raporunu, sokaktan geçen sıradan bir vatandaş tarafından bile bunların bambaşka insanlar oldukları görür görmez söylenebilecek derecede çok farklılık bulunmaktadır.

➢ Ancak, yine de resmi bir belge olması amacıyla savunma avukatları tarafından, mobese görüntüleri üzerinde Bilirkişi incelemesi de talep edilmiştir. Bunun üzerine Jandarma Genel Komutanlığı Olay Yeri İnceleme Tim ve Birimlerinin Kurucu Yöneticisi, Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Daire Başkanlığı Ses, Film ve Teknik Foto Analiz Laboratuvarının Kurucusu ve Yöneticisi Emekli Albay Levent Güner’in tarafından hazırlanan ve dava dosyasına ibraz edilen bilirkişi raporuyla görüntüdeki şahsın Kübra Kartal olmadığı resmî olarak da ispatlamıştır.

➢ Ayrıca, telefonla tehdit edildiğini iddia eden B.K. isimli şahıs iddiasında: “telefon açan kişinin cezaevinde Mustafa Işık ile görüş yaptığını” kendisine söylediğini dile getirmiştir. Ancak konuya ilişkin olarak yapılan Savcılık incelemesinde, Kübra Kartal’ın Mustafa Işık isimli kişiyle cezaevinde hiçbir zaman ziyaret etmemiş olduğunu, hatta bu iki kişinin birbirlerini tanımadıklarını tespit etmiştir.

Dolayısıyla, Özkan Mamati ile avukatının iddialarının aksine, toplanan deliller ortada herhangi bir KORKUTUCU GÜÇ KULLANIMININ BULUNMADIĞI; husumetli müştekilerin iddialarına dayanak olarak gösterdikleri yegane konu olan Kübra Kartal HAKKINDAKİ İDDİALARIN DA GERÇEK DIŞI OLDUĞU resmî bilirkişi raporlarıyla ispatlanmış bulunmaktadır. 

Beşincisi

Kitapçıkta sosyal medya hesaplarından yapılan paylaşımlarda, güya “mağdurların kişisel bilgileri” ile “yüzlerce mahrem bilgi ve belge içeriğinin” sözüm ona “kanunsuz ve gizli yollardan ele geçirilerek” paylaşıldığı, güya “haysiyet kırıcı ve hedef gösteren etiketler” yapıldığı iddiasında da bulunulmuştur. Ancak, Özkan Mamati ile avukatı Eser Çömlekçioğlu bu iddialarını destekleyecek mahiyette herhangi bir bilgi, belge veya açıklamaya ise hazırlamış oldukları kitapçıkta yer verememişlerdir. Çünkü ileri sürdükleri iddialar gerçek dışıdır. 

Kitapçık da bu iddialarla ilgili olarak sadece iki örnek paylaşım gösterilebilmiş olup, bunlardan bir tanesi müştekilerden M.N.G. isimli çocuğun İstanbul Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şubesinde ifade verirken görüldüğü aşağıdaki fotoğraf olup, bu fotoğrafın güya kanunsuz ve gizli yollardan ele geçirildiği iddiasında bulunmuşlardır. 

Ancak bu fotoğraf aslen İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından dava dosyasına sunulmuş olup aleniyet kesbetmiş, yani herhangi bir mahremiyeti kalmamış, alınıp kopyalanması ile basılıp dağıtılması serbest evrak hükmü almış bir fotoğraftır. Fotoğraf böylelikle dosya eki olarak Ulusal Yargı Ağı Portalı UYAP'a da yüklenmiş ve dosyayı alıp inceleyen herkes tarafından bilinen ve görülen aleni bir fotoğraf olmuştur.


Kitapçıkta bu konudaki iddialara örnek olarak gösterilen bir diğer paylaşım ise, aşağıdaki fotoğrafta göreceğiniz M.N.G isimli zorla müşteki yapılmış bir kız çocuğunun, husumetli müştekilerden Özkan Mamati ve Serpil Ekşioğlu ile birlikte İstanbul Çağlayan Adliye binası önünde çektirdikleri bir fotoğrafın paylaşıldığı ekran görüntüsüdür. 

Ancak bu paylaşımdaki fotoğraf da M.N.G isimli çocuğun yukarıda açıkladığımız diğer fotoğrafında olduğu gibi, yine dava dosyasına girerek aleniyet kesbetmiş bir fotoğraf olup, bu görüntü hakkında güya yasadışı yollardan ele geçirildiği, mahrem ve gizli bilgi olduğu konusuna ilişkin öne sürülen iddiaların hiçbirisinin gerçek olmadığı da ortadadır.



Dolayısıyla, Özkan Mamati ile avukatının kitapçıkta dile getirdiklerinin aksine, güya gizli veya yasal olmayan yollardan edinilerek kimi sosyal medya hesaplarından paylaşılmış herhangi bir görüntü veya etiket de bulunamamaktadır. 

Altıncısı

Kitapçıkta Özkan Mamati ve avukatı tarafından dile getirilen bir diğer gerçek dışı iddia ise emniyet tarafından yapılan polis baskını esnasında arkadaşlarımıza ait bilgisayarlardan, güya “bir kişinin onlarca sahte hesabı yönettiğine ilişkin delillerin” ele geçirildiği iddiasıdır. 

Ancak, Özkan Mamati ve Esra Çömlekçioğlu ikilisinin, buraya kadar anlatmış olduğumuz önceki tüm iddia ve ithamlarında olduğu gibi bu iddia ve ithamları da gerçekleri yansıtmamaktadır. Bu iddialarına örnek olarak ileri sürdükleri tek dayanak olan güya Mehmet Murat Atmaca isimli arkadaşımızın bilgisayarından çıktığı iddia edilen dijital imaj kopyası sahte olup, DAVA DOSYASINA GİREN RESMİ DİJİTAL İMAJ KAYITLARI ARASINDA MEHMET MURAT ATMACAYA AİT BÖYLE BİR DATA ve GÖRÜNTÜ BULUNMAMAKTADIR.


Kaldı ki dijital imaj kayıtları arasında böyle bir data veya görüntü bulunsa dahi, bu durum ekran görüntüsünde belirtilen hesapları Mahmet Murat Atmaca isimli arkadaşımızın yönettiğini göstermez ve kanıtlamaz. Çünkü, dava dosyasındaki hiçbir dijital imaj kaydı CMK'nın 134. maddesine aykırı bir şekilde gözaltına alınan kişi veya avukatının huzurunda alınmamışlardır. Bu nedenle, hiçbir geçerlilikleri yoktur.

Dolayısıyla dijital verilerin güvenli olmadıkları, bu verilerin el koyulan bilgisayarlara ne zaman, nerede ve dışardan yüklenip, yüklenmediklerinin tespitinin mümkün olmadığı ve bu sebeple bunların hukuki bir yargılamada delil olarak kullanılamayacak oldukları konuya ilişkin olarak alınan onlarca bilirkişi mütalaası ile de sabittir. 

Tüm bunların yanı sıra; 

İNSAN HAKLARININ İHLAL EDİLMESİNE YOL AÇTIKLARI İDDİASIYLA SOSYAL MEDYA ŞİRKETLERİNİN YÖNETİCİLERİNDEN ŞİKAYETÇİ OLAN ÖZKAN MAMATİ, BİZZAT BAZI TWİTTER VE İNSTAGRAM HESAPLARI ÜZERİNDEN CAMİAMIZA VE SEVENLERİMİZE KARŞI EN AĞIR HAKARET VE İFTİRALARLA SALDIRMIŞ BİR KİŞİDİR. ÖZKAN MAMATİ’NİN BU SALDIRILARDAN SORUMLU OLDUĞU BİR İDDİA DEĞİL, SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARI HAKKINDAKİ DAVA DOSYASINDA YER ALAN BAZI DİJİTAL MATERYALLERİN İNCELEMESİ SONUCUNDA TESPİT EDİLMİŞ SOMUT BİR GERÇEKTİR.

CAMİAMIZA HUSUMETLİ ÖZKAN MAMATİ’NİN, ETKİN PİŞMANLIK HÜKÜMLERİNDEN YARARLANMASI İÇİN ZORLADIĞI, ARDINDAN DA HİÇBİR SUÇU OLMAMASINA RAĞMEN SORUŞTURMA DOSYASINA ŞÜPHELİ OLARAK KATIP GÖZALTINA ALINMASINI SAĞLADIĞI B. B. İSİMLİ BİR MÜŞTEKİ KIZLA YAPTIĞI WHATSAPP GÖRÜŞMESİNDE, “@KEDİLEAKS” İSİMLİ BİR TWİTTER HESABINI KULLANARAK SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARI HAKKINDA PAYLAŞIMDA BULUNDUĞUNU SÖYLEDİĞİ DOSYADAKİ İNCELEMELERDE AÇIKÇA ORTAYA ÇIKMIŞTIR. 

Şöyle ki;

Dosyada, B. B. isimli şahıs hakkında düzenlenen 24.01.2020 tarihli imaj alma ve inceleme raporunda, B. B.ye ait olan 0 538 084 .. .. no’lu cep telefonu ile Özkan Mamati’ye ait olan 0 532 205 .. .. no’lu cep telefonu arasında gerçekleşen bir whatsapp konuşmasının deşifresi bulunmaktadır. Konuşmanın deşifresi, raporun 18. sayfasında şu başlıktan itibaren verilmiştir:


TWİTTER’DAKİ “@KEDİLEAKS” HESABINI YÖNETEN KİŞİNİN ÖZKAN MAMATİ OLDUĞU BU DEŞİFRENİN İLERLEYEN BÖLÜMÜNDE NET BİR ŞEKİLDE ORTAYA ÇIKMIŞTIR. SÖZ KONUSU RAPORUN 29. SAYFASINDA GÖRÜLDÜĞÜ GİBİ, ÖZKAN MAMATİ YAZIŞTIĞI BAHAR B. B.’YE @KEDİLEAKS İSİMLİ HESAPTA PAYLAŞIM YAPTIĞINI VE “KEDİLİKSE BAK” DİYEREK BU PAYLAŞIMI İNCELEMESİNİ SÖYLEMİŞTİR:


Bahse konu “@KediLeaks” isimli twitter hesabı bugün aktif değildir. Özkan Mamati söz konusu hesabı 11.07.2018 tarihli polis operasyonundan sonra, 22.07.2018 tarihinde kapatmıştır. ANCAK, HESABIN AÇILDIĞI 01.12.2017 TARİHİNDEN KAPANIŞINA KADAR GEÇEN ZAMAN DİLİMİNDE, SÖZ KONUSU HESAPTA YÜZLERCE PAYLAŞIM YAPILMIŞ, SADECE CAMİAMIZIN MENSUPLARI DEĞİL, CAMİAMIZLA GÖRÜŞEN, TİCARİ İLİŞKİ KURAN KİŞİLER, HATTA HERHANGİ BİR SOSYAL ETKİNLİĞİMİZE KATILAN SANATÇILAR VE SİYASETÇİLER DAHİ EN AĞIR HAKARETLERLE VE İFTİRALARLA HEDEF ALINMIŞTIR. ÖZKAN MAMATİ SÖZ KONUSU HESABI KULLANARAK, POLİS OPERASYONUNDAN SONRA CAMİAMIZA DESTEK VERECEK HİÇBİR ARKADAŞ, AKRABA, AVUKAT, SANATÇI, SİYASETÇİ KALMAMASI İÇİN BU KİŞİLERLE İLGİLİ TÜRLÜ TÜRLÜ HAYALİ SUÇLAR KURGULAMIŞ VE KAMUOYUNDA İNFİAL OLUŞTURMAYA ÇALIŞMIŞTIR. 

(Not: Özkan Mamati’nin twitter hesabı kullanarak yüzlerce kişinin kişilik haklarına saldırıda bulunduğu paylaşımlara, bunlardan dolayı geçmişte mağduriyet yaşayanların yeniden mağdur olmamaları için burada yer vermiyoruz.)

Özkan Mamati’nin twitter ve instagram gibi sosyal medya platformlarını kullanarak suçsuz insanlara saldırdığını gösteren deliller sadece @KediLeaks isimli hesapla sınırlı değildir. Adnan Oktar Davası kapsamında Özkan Mamati’ye ait cep telefonu da incelemeye alınmış, bunun neticesinde 18.10.2019 tarihli imaj alma ve inceleme raporu düzenlenmiştir.



SÖZ KONUSU İNCELEMEDE ÖZKAN MAMATİ’NİN, ŞU AN DAVA KAPSAMINDA TUTUKLU BULUNAN TARKAN YAVAŞ İSİMLİ ARKADAŞIMIZ HAKKINDA TWİTTER’DA “TARKAN_YAVSAK” İSİMLİ BİR HESABI KULLANDIĞI ORTAYA ÇIKMIŞTIR.

ÖZKAN MAMATİ, TWİTTER’DA AÇTIĞI BU HESAP ÜZERİNDEN SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARIMIZA AYLARCA AĞIR HAKARET VE İFTİRALARDA BULUNMUŞTUR. BU VE BURADA BAHSETMEDİĞİMİZ BAŞKA SOSYAL MEDYA HESAPLARI ÜZERİNDEN YAPTIĞI PAYLAŞIMLARLA KAMUOYUNUN CAMİAMIZA KARŞI TAVIR ALMASI İÇİN VAR GÜCÜYLE ÇALIŞMIŞTIR. 

(Not: Söz konusu hakaret ve iftiralara da, çirkin üslubun tekrarlanmaması adına burada yer vermiyoruz.) 

Sonuç olarak;

Özkan Mamati ile avukat Eser Çömlekçioğlu ikilisinin hazırlamış oldukları kitapçıkta dile getirilen itham ve iddialar yeni bir şey olmayıp, bunlar zaten gerçek dışı oldukları ispatlanmış bilindik iftiralardan ibarettirler. Ancak ikili bu kez, son dönemde Twitter'in Türkiye'de yasal temsilcilik açmaması üzerine siyasi çevrelerde oluşan olumsuz havayı da kullanmak amacıyla bu iftiralarını yeniden gündeme getirmektedirler. Ancak sırf Sayın Adnan Oktar ve arkadaş camiamıza yönelik olarak besledikleri kin ve nefret sebebiyle işi bu kez, twitter uygulamasını illegal yapılanma ve yöneticilerini ise terörist ilan etmek ve tüm sosyal medya uygulamalarının ülkemizde yasaklanmasını istemeye kadar getirmiş bulunmaktadırlar. 

Dolayısıyla, söz konusu ikilinin sırf camiamıza besledikleri kin ve husumet sebebiyle içine düştükleri akıl tutulmasının bir sonucu hazırlandığını düşündüğümüz bu kitapçık ile, yapılan basın açıklamasında dile getirilen itham iddiaların gerçekle bağdaşır yanlarının bulunmadığını değerli kamuoyunun bilgilerine sunarız.

Saygılarımızla...

Daha yeni Daha eski