Adnan Oktar davası sürecinde tutuklanarak 2019 yılının Aralık ayında tahliye olan arkadaşımız Sibel Yılmaztürk, ilginç bir şekilde karar duruşması sırasında tekrar tutuklanmıştır. Tutuklanma gerekçesi ise, müşteki konumundaki genç kızlardan birinin ifadesinde Sibel Yılmaztürk'ün kendisine dokunarak cinsel tacizde bulunduğu iddiasıdır. Sadece TEK BİR CÜMLE içinde sarf edilen bu söz için bir genç kadına, OLABİLECEK EN ÜST SINIRDAN, TAM 40 YIL ceza hükmü verilmiştir. 

Bu iddia, mahkeme heyeti tarafından ARAŞTIRILMAMIŞ, müştekinin salt soyut beyana dayalı ithamına dair DELİL SORUŞTURMASI DAHİ YAPILMAMIŞTIR. Dahası mahkeme, müşteki ve etkin pişmanların söylediklerine karşı SANIKLARA DİYECEKLERİNİ DAHİ SORMAMIŞ, bu konuda yapılan sayısız itiraz, verilen sayısız dilekçe karşılıksız kalmıştır. Dolayısıyla, TEK BİR CÜMLEDE GEÇEN BÖYLE BİR İFTİRA NEDENİYLE SİBEL YILMAZTÜRK'E SAVUNMA HAKKI BİLE KULLANDIRILMAMIŞTIR. 

Davamızda, baştan beri kumpasta tetikçi rolü oynayan ve kendileri de davanın baş müştekileri olan derin husumetli ekibin devşirerek kontrol ve tahakkümleri altına aldığı ve her aşamada yönlendirdiği iki tür yapay müşteki grubu devreye sokulmuştur. 

 Bunlardan birinci grup, bizzat Sn. Adnan Oktar'a ve camiamıza eski dönemlerden çeşitli kişisel nedenlerden ötürü öfke ve kırgınlık besleyen kişilerden oluşmaktadır. Bunlar, daha önce camiamızda uzun süreler kaldıkları halde umdukları çeşitli çıkar ve beklentilere kavuşamadıkları için aramızdan öfke ve husumet hisleriyle ayrılmış kişilerdir. Bu kişilerin bir kısmının hedefi arkadaşlarımızdan bazılarıyla evlenebilmek, bir kısmınınki maddi çıkar elde edebilmek, bir kısmının hedefi ise camia içinde popüler olup özel ilgi ve beğeni görmektir. Bu hedefleri gerçekleşmediğinde ise beklentiler doğruca husumete dönüşmüştür. Kumpasçı organize ekip de bu kişilerin özel olarak peşine düşmüş, çeşitli yalan ve iftiralarla onların husumetlerini pekiştirecek, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımıza karşı kin ve öfkelerini artıracak bir altyapı çalışması yapmışlardır. Bunun sonucunda da bu grubu davamızın müştekileri haline getirmişlerdir.

– İkinci tip müştekiler ise, söz konusu organize ekip tarafından korkutularak, tehdit edilerek, dava dosyasına isimleri "şüpheli" olarak yazılarak zorla müşteki haline getirilmiş olan kişilerdir. Bu baskı sistemi mahkeme aşamasında çok çeşitli şekillerde delillendirilmiş ve ortaya çıkmıştır; ancak mahkeme heyeti, bu durumu da görmezden gelmiştir. Hatta, sonradan pişman olarak önceden sunduğu ve içinde kendisine baskı ve tehdit altında zorla verdirilmiş gerçek dışı beyanların bulunduğu etkin pişmanlık dilekçesini reddeden ve mahkemeye söz konusu baskı sistemini kapsamlı anlatıp deşifre eden bir genç kız hakkında duruşma Savcısı Serdar Akan anında tutuklama talebinde bulunmuş, MAHKEME HEYETİ DE KUMPASI DEŞİFRE EDİP GERÇEKLERİ ANLATTIĞI İÇİN BU KIZ HAKKINDA TUTUKLAMA KARARI ÇIKARMIŞTIR. Böylece, gerçekleri anlatanları yıldırma politikası olabilecek en güçlü şekilde yerine getirilmiştir. Bundan sonra da hiçbir etkin pişman böyle bir girişimde dahi bulunmaya cesaret edememiş, kendini kurtarmak için hep suskun kalmıştır.

Sibel Yılmaztürk'e söz konusu iftirayı atan müşteki de, sanığa çeşitli sebeplerle husumet duyan, camiamızdan elde ettiği bir kısım beklentileri karşılayamamanın bir anlık öfkesi içinde beyan veren kişilerden biridir. Geçmişte çok defa arkadaşlarımızdan para istemiş, onlar da bu isteği kırmayıp kendisine yardımcı olmuşlardır. Ancak zaman ilerledikçe verilen bu paraları yetersiz bulmuş, daha fazlasını talep etmeye başlamıştır. Bu yönde bir karşılık alamaması kendisini öfkelendirmiştir. Ardından bize husumetli olan müştekiler hakkında bilgi getirme karşılığında camiamızdaki kişilerden tekrar para talep etmiştir. Ancak, bu yönde de karşılık bulamayınca, böyle çirkin bir iftira atarak kendince intikam alma yoluna gitmiştir.

Aslında bu şahıs, kişilik itibariyle normal şartlarda böyle bir iftirayı yöneltecek yapıda bir insan değildir. Fakat bu davada iftiraya dayalı iddianamenin oluşturulmasında başrollerde olan husumetli müştekiler tarafından bu kişinin de husumeti kirli bir şekilde kullanılmıştır. Nitekim, SUÇSUZ BİR İNSANA İFTİRA ATMANIN VİCDANİ YÜKÜNÜ UZUN SÜRE TAŞIYAMAMIŞ VE DAVAMIZ GÖRÜLÜRKEN SİBEL YILMAZTÜRK DE DAHİL OLMAK ÜZERE DAVAMIZ KAPSAMINDA ŞİKAYETÇİ OLDUĞU HERKESTEN ŞİKAYETİNİ GERİ ÇEKMİŞTİR

Ancak buna rağmen mahkeme tarafından, SIRF bir anlık öfke nedeniyle Sibel Yılmaztürk'ü SADECE BİR CÜMLE İÇİNDE suçlamasından dolayı, BU MASUM İNSANA 40 YILLIK BİR HAPİS CEZASI HÜKMÜ VERİLMİŞTİR. MÜŞTEKİNİN ŞİKAYETÇİ OLMADIĞINI BELİRTMESİ İSE, MAHKEME TARAFINDAN HİÇBİR ŞEKİLDE DİKKATE ALINMAMIŞTIR. 

HEPSİNDEN VAHİMİ, BU TEK CÜMLE İÇİN SANIKTAN TEK BİR KELİMELİK SAVUNMA DAHİ ALINMAMIŞTIR. Mahkeme heyeti, müştekilere cevap vermek için yaptığımız tüm talepleri geri çevirmiştir. 

Olayda en çok dikkat çeken hususlardan biri, Sibel Yılmaztürk'e bu iftirayı atmak zorunda bırakılan müşteki, ilk emniyet ifadesinde "parmak sokma eylemi" gibi bir suçlamadan HİÇ BAHSETMEMİŞTİR. Ancak daha sonra, Mahkeme ifadesi sırasında Mahkeme Başkanı "parmak sokma eylemi oldu mu?" şeklindeki soruyu 3 kere peş peşe sormuş, üçünde de beklenen cevap alınamamıştır. Bunun üzerine Başkan soruyu 4. kere sormuş ve "olabilir" şeklinde muğlak bir cevap almıştır. Bu delilsiz, mesnetsiz, zorlamayla söyletilmiş muğlak ifadenin karşılığı olarak ise 40 yıl hapis cezası uygun bulunmuştur. ADETA KARAR ÖNCEDEN VERİLMİŞ, BUNUN İÇİN MÜŞTEKİYE GEREKLİ CÜMLELER UZUN UĞRAŞLARLA ZORLA SÖYLETİLMİŞTİR. 

Aslında bu, davamız kapsamında herkese uygulanmış bir stratejidir. KESİN DELİLLERLE ÇÜRÜTTÜĞÜMÜZ İFTİRALAR DAHİ, SIRF MÜŞTEKİLER BİR CÜMLE İÇİNDE GEÇİRDİKLERİ İÇİN SORGUSUZ SUALSİZ GERÇEK KABUL EDİLMİŞTİR. BİR CÜMLE İÇİNDE GEÇEN VE SADECE "O DA BANA TACİZDE BULUNDU" GİBİ SOYUT VE KALIP SÖZLERDEN İBARET OLAN BU İFTİRALAR NEDENİYLE TERTEMİZ MASUM İNSANLAR, 30'AR 40'AR YIL HAPİS CEZASIYLA CEZALANDIRILMIŞLARDIR. 

Bu, öylesine tehlikeli bir uygulamadır ki, bu yöntemle Türkiye'de herkes, suçsuz olmasına rağmen bir anda kendisini hapiste bulabilir. Herhangi bir husumet sorucu atılan iftira, onlarca yıllık hapis cezalarıyla karşılık görebilir. Çünkü, şu anda TEK KELİMELİK BİR İFTİRA ile masum insanları onlarca yıl mahkum etmenin yolu açılmıştır. 

Bir kadının tek bir cümlesinin, bir başka kadını 40 yıl hapse mahkum etmek için yeterli olması TÜRKİYE'DE DE, TARİHTE DE İLKTİR. Hiçbir sabıkası olmayan, son derece masum ve efendi bir genç kadın TEK BİR KELİME İLE tutuklanabiliyorsa, TÜRKİYE'DE İNSANLARIN KENDİLERİNİ GÜVENDE HİSSEDEBİLMELERİNİN YOLU KALMAMIŞ DEMEKTİR. İnsanlar uzun süredir Türkiye'de korku ve endişe içinde yaşamaktadırlar. Bu olay, başlı başına nasıl bir dehşet, acımasızlık, merhametsizlik ve gaddarlık ortamının var olduğunun kanıtı olmuştur. 

Bu ürkütücü olayın bir başka boyutu da, Silivri Ağır Ceza Mahkemesi'nin dev salonunda, son derece nezaketli bir insan olan Sibel Yılmaztürk'ün adının okunarak, yüksek sesle ve adeta bir zafer edasıyla "40 YIL" ifadesinin Mahkeme Başkanı tarafından kolaylıkla zikredilmesi ve bu açık ve aleni haksız cezalandırmadan dolayı hiçbir teessür hali oluşmamasıdır. 

11 Ocak 2021 tarihinde, baştan beri kumpasın içinde bulunan bir kısım medya ile küçük bir husumetli kesim dışında, Türk halkı dehşet içinde bu yargılamanın bu sonuçlarını izlemiştir. Türkiye'de insanlar zaten korku içinde yaşarken, karşılaştıkları bu dehşetli durumdan dolayı çok daha şiddetli bir panik hali oluşmuştur. Belli ki bundan sonra delilsiz, mesnetsiz tek bir iftira cümlesi, masum bir insanın 40 yıl ceza almasına ve apar topar tutuklanmasına yetecektir. Türk hukuk sistemi, maalesef halkımızın nezdinde bu görünüme gelmiştir. 

Adnan Oktar davası kararı, halkımız tarafından hayret ve dehşet içinde izlenmektedir. Görülmemiş hukuksuzluktaki keyfi uygulamalarla masum insanların böylesine kolayca onlarca yıllık hapis cezalarına çarptırılması, insanların üzerindeki "acaba yarın sıra bana mı gelecek" dehşetini günden güne artırmaktadır. İnsanların, kendi öz vatanları üzerinde korku içinde yaşamaları o ülkelerin başına gelebilecek en büyük felakettir. Ve görülebildiği gibi, hiçbir haksızlık kapalı kapılar ardında kalmamakta, etkisi tüm millete sirayet etmektedir. 

Bu vahim durumu kamuoyunun bilgisine ve dikkatine sunuyoruz. 

Saygılarımızla



Daha yeni Daha eski