Mağdur beyanlarının hükme esas alınması ve güvenilir olarak
kabul edilmesi için Yargıtay’ın belirlediği ölçütler arasında mağdurun BEYANININ ÇELİŞKİLİ OLMAMASI
önem taşımaktadır.
Özellikle cinsel suçlarda mağdurun
beyanlarının AŞAMALARDA KENDİ İÇERİSİNDE
ve DİĞER TANIK BEYANLARI İLE ÇELİŞMEMESİ ve DEĞİŞMEMESİ gerekir.
-
Her
türlü şüpheden uzak, kesin inandırıcı maddi deliller bulunmalıdır.
-
Bu
deliller cezalandırılmaya yeterli olmalıdır.
-
Eyleme
ilişkin net ve açıklık içeren anlatımlar olmalıdır.
-
Olayın
intikal şekli ve zamanı konusunda mahkumiyet için elverişli ayrıntılar
bulunmalıdır.
-
Anlatılan
olay hayatın doğal akışına uygun olmalıdır.
S.M.C.’nin ifadeleri bu kriterlere göre değerlendirildiğinde, beyanlarına
itibar edilmesinin mümkün olmadığı açıkça görülmektedir. ÇÜNKÜ S.M.C. İFADELERİ SIRASINDA 10 AYRI ÇELİŞKİLİ BEYAN VERMİŞTİR.
CİNSEL SALDIRI GİBİ BİR KADIN İÇİN HİÇBİR DETAYINI UNUTMASI MÜMKÜN
OLMAYAN MÜHİM BİR OLAYDA TEK BİR ÇELİŞKİLİ BEYAN DAHİ İFADEYİ GÜVENİLMEZ
YAPARKEN, BURADA 10 AYRI GERÇEK
DIŞI İFADENİN VE ÇELİŞKİNİN BULUNMASI KENDİSİNİN DOĞRU SÖYLEMEDİĞİNİ
İSPATLAMIŞTIR.
Bu çelişkiler şunlardır:
1.
ÇELİŞKİ
1: S.M.C.’nin Sayın Adnan Oktar’ın arkadaşlarından
Rasim Coşkun Varlıbaş ile tanışmasından çok kısa bir süre sonra Sayın Adnan
Oktar’ın arkadaş grubuna mensup olduğunu öğrenerek ve haklarında internette yer
alan gerçekdışı iddiaları bilerek GÖRÜŞMEYE
DEVAM ETMESİ, kendi beyanıyla duygusal
bir ilişki yaşaması, iddia ettiği istemediği eylemlerden sonra bile, polis operasyonu ile Rasim Coşkun Varlıbaş
gözaltına alınıp tutuklanana kadar, ARKADAŞLIĞINI SÜRDÜRMESİ cinsel saldırı
iddiaları ile çelişmektedir.
2.
ÇELİŞKİ
2: S.M.C.’nin yaşadığını iddia ettiği cinsel saldırıların İstanbul’un en kalabalık
meskun mahallerinde ETRAFTAN GÖRÜLMEMİŞ-DUYULMAMIŞ olması; bunlara dair HEMEN
ŞİKÂYETTE BULUNMAMIŞ olması; DOKTOR RAPORU ALMAMIŞ olması; AİLESİNE
VEYA YAKINLARINA BAHSETMEMİŞ olması; iddia ettiği cinsel taciz ve saldırılar
nedeniyle ruhsal durumunda ve sosyal yaşamında yakınları tarafından GÖZLEMLENEN
BİR DEĞİŞİKLİK OLMAMASI; tecavüz sonrası yaşanması kaçınılmaz olan PSİKOLOJİK
SORUNLAR YAŞAMAMIŞ olması; aktif olarak NORMAL HAYATINA DEVAM ETMİŞ
olması; cinsel taciz ve saldırılara uğradığını iddia ettiği eve TEKRAR
TEKRAR GİTMİŞ olması mağduriyet iddiaları ile çelişmektedir.
3. ÇELİŞKİ 3: S.M.C.’nin yaşadığını iddia ettiği istemediği sözde eylemler karşısında TEPKİ
VERDİĞİNE, sanık Rasim Coşkun Varlıbaş ile KAVGA ETTİĞİNE, bulunduğu
ortamdan ÇIKIP GİTTİĞİNE, ve hatta şüphelendiği anlarda Rasim Coşkun
Varlıbaş’ın evini karıştırdığına dair beyanları iradesinin fesada
uğratıldığı veya zorla istemediği bir şey yaşatıldığı iddiası ile
çelişmektedir.
4. ÇELİŞKİ 4: S.M.C.’nin suç isnat ettiği kişinin sosyal ve kültürel durumu, eğitim düzeyi,
kişilik özellikleri aynı neticeyi suç işlemeden de elde edebilmesini
sağlaması nedeniyle suç isnatlarıyla çelişkilidir.
5. ÇELİŞKİ 5: S.M.C. yaşadığını
iddia ettiği cinsel saldırılara dair hemen bir şikâyette bulunmamasının yanı
sıra, POLİS OPERASYONUNDAN SONRA DA ŞİKÂYETTE BULUNMAMIŞTIR. Şikâyetçi
olması, ancak Savcı Serdar Akan’ın 28.01.2020 tarihinde İstanbul Emniyet
Müdürlüğü Aklama Suçları Büro Amirliği’ne düzenlediği kısıtlı dosya ibareli
yazıda 2019/100369 sayılı soruşturma kapsamında elde edildiği iddia
edilen whatsapp yazışmalarında tespit edilen “MUHTEMEL MAĞDURLARIN”
kimliklerinin tespitleri yapılarak, ŞİKAYETÇİ
OLUP OLMADIKLARININ SORULMASI, ŞİKAYETÇİ OLMALARI HALİNDE KONUYA İLİŞKİN
İFADELERİNİN ALINMASI talimatına istinaden ifadesinin alınması ile
gerçekleşmiştir. Bir başka deyişle, OPERASYONDAN TAM 19 AY SONRA,
yeni dijitallere yönelik hazırlanan inceleme ve değerlendirme raporları
kapsamında bulunduğu iddia edilen whatsapp görüşmelerinde adı geçen S.M.C.’nin,
bu kadar uzun süreç içerisinde şikayetçi olmamasına rağmen, EMNİYETE ÇAĞIRILARAK,
MÜŞTEKİ OLMASI SAĞLANMIŞTIR ve bu durum gerçek bir mağdur olduğu iddiası
ile çelişmektedir.
6.
ÇELİŞKİ 6: S.M.C.’nin Emniyet
ifadesinin girizgâhında yer alan “Ben bu
soruşturma kapsamında hür irademle ifade vermek için buraya geldim”
cümlesi, yukarıda belirtilen resmi talimatlar çerçevesinde, kendisinin Emniyete
bizzat çağrıldığı gerçeği ile çelişmektedir. Nitekim bu durumu, mahkemede verdiği
sözlü beyanında da “İl Emniyet
Müdürlüğü aradı Adnan Oktar davasında isminiz geçiyor, dedi” diyerek ikrar etmiştir.
7. ÇELİŞKİ 7: S.M.C. her ne kadar Emniyette müşteki olarak
ifade vermiş olsa da, mahkemede ifade
vermek üzere davet edilmesine ve defalarca tebligat çıkarılmasına rağmen, GELMEMİŞTİR.
Tebligatlara rağmen, mahkemeye ifade vermeye gelmediği için, Mahkemece Mali
Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’ne gönderilen 25.08.2020 tarihli yazıda
“S.M.C.’NİN ZORLA GETİRİLEREK HAZIR
EDİLMESİ” talimatı verilmiştir. Bu talimata istinaden, polis memurları S.M.C.’nin
tebliğat adresine gitmiş, kendisinin evde olmadığını görmüştür. Evde bulunan
kardeşinin S.M.C.’ı arayıp, konuya ilişkin bilgi verdiği esnada, kardeşi S.M.C.’nin
kendisine GELMEK İSTEMEDİĞİNİ BELİRTTİĞİNİ polis memurlarına aktarmış ve
bu husus da tutanak altına alınmıştır. İlk tebligatta huzura gelip ifade
vermemesi ve devamında gelişen bu durum, “kendi hür iradesiyle” ifade
verip, iddia ettiği eylemlere yönelik “gerçekten” şikâyetçi olduğu iddiasıyla
çelişmektedir.
8. ÇELİŞKİ 8: S.M.C.’nin Emniyet
ifadesinde üzerinde detaylıca durmadığı bir husus olan DİNİ TELKİN
kavramı, diğer müştekilerle ortak bir strateji ile hareket ederek, ve önceki
ifadeleriyle çelişecek şekilde, Huzurda verdiği ifadesinde ana unsur olmaya
başlamıştır:
- Emniyet ifadesinde, kendisi sorgulamadan, araştırıp, öğrenmeden,
hatta soru sormadan Rasim Coşkun Varlıbaş’ın herhangi bir şey anlatmadığını defalarca belirtmesine
rağmen, Mahkeme ifadesinde, Rasim Coşkun Varlıbaş’ın kendisine din ile alakalı bir şeyler söylemeye
çalıştığını iddia etmiştir.
- Emniyet ifadesinde, Old English Pub’daki ilk görüşmesinde, Rasim
Coşkun Varlıbaş’ın sadece kendisini tanıttığını beyan ederken, Mahkeme huzurunda DİNİ TELKİNDE bulunduğunu iddia
etmiştir.
- Emniyet ifadesinde, kendisi sormadan, Rasim Coşkun Varlıbaş’ın hiçbir şey
anlatmadığını beyan ederken, mahkemedeki ifadesinde dini
söyleminin SEVİYE SEVİYE ARTTIĞINI iddia etmiştir.
9.
ÇELİŞKİ
9: S.M.C.’nin dini
telkinle cinsel tacize/saldırıya maruz kaldığı iddiası, kendisine verildiğini iddia
ettiği kitabın kapağını bile açmadan çöpe attığı, Rasim Coşkun
Varlıbaş’a kendisine dini konularda bir şey anlatmamasını özellikle
belirttiği, A9 TV yayınlarını izlemeyi reddettiği, “mantıklı biri olduğu için kabul
etmediği” şeklindeki, hiçbir şekilde dini telkini kabul etmediği gerçeğini
ortaya koyan kendi beyanları ile çelişmektedir.
10. ÇELİŞKİ 10: S.M.C. 11.02.2029 tarihli
foto teşhis tutanağına ilişkin Mahkemede verdiği beyanında, foto teşhis
tutanağında 2 kişiyi (RASİM COŞKUN VARLIBAŞ ve EV ARKADAŞI) teşhis
ettiğini belirtmesine rağmen, foto teşhis tutanağında sadece RASİM COŞKUN
VARLIBAŞ bulunmaktadır.
Nitekim Yargıtay kararlarında
mağdurenin "AŞAMALARDAKİ ÇELİŞKİLİ
BEYANLARI, UZUN SÜREDE ŞİKAYETÇİ OLMASI, SOYUT BEYANLARI HARİCİNDE MAHKUMİYETE
YETER, HER TÜRLÜ ŞÜPHEDEN UZAK, KESİN ve İNANDIRICI DELİLİN OLMAMASI" hükmün
bozulmasına gerekçe olarak değerlendirilmektedir. Aşağıda bazı YARGITAY
KARARLARI örnek olarak verilmektedir.
“…Katılan
mağdurenin kollukta verdiği ilk ifadesinde 06.10.2014 tarihinde sanığın
kendisini kolundan tutarak zorla araca bindirdiği ve otoban gibi bir yere
götürerek zorla anal yoldan ilişkiye girdiğini beyan etmesine karşın kollukça
alınan ek ifadesinde, araca tehditle bindirildiğini ve araçta silah bulunduğunu
ifade etmesi, yine suç tarihini daha önce 06.10.2014 olarak belirtmiş iken
sanığın o tarihte İstanbul ilinde olmadığının tespit edilmesi üzerine bu defa
savcılıkta alınan ifadesinde suç tarihini Eylül ayının sonları olarak ifade
ederek, ileri sürülen olayın üzerinden uzun zaman geçmediği halde, hem olay
tarihi hem de olayın gerçekleşme şekli açısından çelişkili anlatımlarda
bulunması, sanığın kendisini rahatsız etmesinden dolayı uyarmak için
onu aradığını belirtmesine rağmen HTS kayıtlarına göre suç tarihinden
sonra da sanıkla karşılıklı görüşmelerinin bulunması, sınıf
arkadaşlarına uzun süre olaydan bahsetmemesinin yanı sıra sanığı bir yakını
olarak tanıtması, tanık...'un katılan mağdurenin sanıktan hoşlandığını
kendisine dolaylı olarak anlattığını ifade etmesi, katılan mağdurenin
anal muayenesinde belirlenen bulguların olaydan 23 gün sonra düzenlenen rapora
dayanması nedeniyle olayla arasındaki illiyet bağının tespit edilememesi, Adli
Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen raporda söz konusu bulguların kabızlık gibi
doğal nedenlerle de oluşabileceğinin belirtilmesi, sanığın kullandığı
hattın olay saatinde Samandıra'dan baz sinyali alması sanık aleyhine
değerlendirilebilir ise de bu hattın daha önceki tarihlerde de aynı
bazdan birçok kez sinyal aldığının tespit edilmesi nedeniyle bu durumun sanık
aleyhine delil teşkil etmemesi ve tüm aşamalarda katılan
mağdurenin kendisine ilgi duyduğunu, kendisini sürekli aradığını, onunla cinsel
ilişkiye girmediğini, atılı suçları işlemediğini belirten sanık savunmasının
aksine bir delil bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde;
sanığın katılan mağdureyi aracına zorla bindirip otoban yakınına götürerek
cinsel istismarda bulunduğuna dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı
delil bulunmadığı, bu şekilde sanığın atılı suçlardan beraati yerine
mahkûmiyetine karar verilmesinin isabetli olmadığı kabul edilmelidir…” (Yargıtay
CGK. 2019/171 E. 2020/169 K. 10/03/2020 T.)
“…sanığın kendisini eve bırakma
yönündeki teklifini kabul etmemesi üzerine bir eli ile kolundan tutup diğer eli
ile ağzını kapatarak, zorla sokak üzerinde bulunan evlerden birinin kömürlüğüne
götürdüğünü, duruşmadaki beyanında ise sanığın eve bırakma teklifini kabul ettiğini
ve kendi isteği ile sanıkla kömürlüğe gittiğini ifade etmiş olmasının aşamalarda
çelişki oluşturması, mağdure hakkında tanzim edilen doktor raporlarında
cinsel saldırıya ilişkin bir bulgunun elde edilememiş olması, sanığın tüm aşamalarda
mağdure ile rızaya dayalı cinsel ilişkide bulunduğunu savunması, mağdurenin
olaydan hemen sonra soruşturma makamlarına başvurmamasının haklı ve kabul
edilebilir bir gerekçesi olmaksızın, evine gidip uyuması ve ertesi sabah
uyanarak çalıştığı gazetede islerini hallettikten sonra karakola müracaatta
bulunması karsısında, savunmanın aksine, sanığın mağdure ile rızası dışında
cinsel ilişkiye girdiğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, somut ve
inandırıcı bir delilin bulunmaması…” (Yargıtay 14. CD. 2014/643 E. 2014/4746
K. 09/04/2014 T.)
“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili
ifadeleri, istinabe yoluyla alınan 22.06.2011 tarihli beyanında annesi ve
yengesinin baskısıyla ifade verdiğini belirtmesi, tanık ...'in de aynı şekilde
tutarsız beyanlarda bulunması, diğer tanık ...'in sanığın kendisine
cinsel eylemde bulunduğuna dair mağdurenin herhangi bir açıklamasının
olmadığını söylemesi, tanık ...'ın sanığın cinsel eylemde bulunduğunu gördüğüne
dair ifadesinin bulunmaması, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında,
sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü
şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine
yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14.
CD. 2018/4643 E. 2020/1668 K. 03/03/2020 T.)
“…Mağdurenin
aşamalardaki başka delille desteklenmeyen çelişkili beyanları, savunma
ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçları
işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde
mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/7099
E. 2020/1815 K. 09/03/2020 T.)
“…Mağdurenin
aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, tanık anlatımları ile tüm dosya
içeriği nazara alındığında, sanığın değişik tarihlerde mağdureye yönelik
alıkoyma ve cinsel ilişki eylemlerini cebir veya tehditle gerçekleştirdiğine
dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı
delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan beraati yerine yazılı
şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD.
2019/6210 E. 2020/1769 K. 04/03/2020 T.)
“…Katılanın aşamalarda değişen
çelişkili beyanları, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında,
sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair katılanın soyut iddiası dışında
cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar
verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay
14. CD. 2015/7883 E. 2018/7735 K. 25/12/2018 T.)
“…mağdurenin
anal ve vajinal yoldan zorla gerçekleştirildiğini ileri sürdüğü cinsel istismar
eylemlerine ilişkin olay sonrası düzenlenen doktor raporlarında herhangi bir
bulguya rastlanılmaması, birbiriyle çelişen mağdurenin iddiasının tanık
beyanları veya başkaca herhangi bir yan delille desteklenmemesi ve tüm
dosya içeriği nazara alındığında, suça sürüklenen çocuk ile sanıkların
mağdureyle rızaen cinsel ilişkiye girdikleri ya da zorla cinsel istismarda
bulunduklarına ve Sanık ...'un mağdureye rızası dışında alıkoyduğuna dair soyut
iddia dışında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil elde edilemediği gözetilerek beraatleri yerine yeterli olmayan
yazılı gerekçelerle mahkûmiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/574 E. 2018/2607 K. 09/04/2018 T.)
“Mağdurenin aşamalardaki
çelişkili beyanları, sanığın inkara yönelik savunması ve tüm dosya kapsamına
göre, eylemin nasıl ve ne zaman gerçekleştiğine ilişkin anlatımların mahkûmiyet
hükmü kurmaya elverişli olmadığı ve mevcut haliyle sanığın atılı suçu işlediği
hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, beraati yerine yazılı
gerekçelerle mahkûmiyetine karar verilmesi…”
(Yargıtay 14. CD. 2014/12387 E. 2017/6735 K. 26/12/2017 T.)
“…Mağdureleri
n aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, eylemlerin uzun süredir devam
ettiği iddia edilmesine rağmen mağdurelerin beyanlarının tanıklar tarafından
doğrulanmaması, sanıkla ilgili iddiaların aile içi uyuşmazlık sonrası gündeme
getirilmesi, sanığın mağdure ...'nun evden ayrılıp kaçtığını düşündüğü
kişi hakkında 02.08.2011 tarihinde suç duyurusunda bulunmasından sonra
03.08.2011 günü ... tarafından cinsel istismar iddialarının ortaya atılması,
mağdure ...'nin de diğer mağdurenin suç duyurusunda bulunmasından sonra cinsel
istismar iddiasında bulunması ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanığın,
mağdurelere yönelik çocuğun cinsel istismarı ve ...'ya yönelik tehdit suçlarını
işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin,
tarafsız ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2017/4398 E.
2017/5619 K. 15/11/2017 T.)
“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili
anlatımları, gerçekleştiğini iddia ettiği eylemden dolayı süresinde kolluğa
başvurarak resmi şikayette bulunmayıp anılan olayla ilgili olarak yaklaşık iki
ay kadar sonra başka bir cinsel istismar eyleminden dolayı yakalanan sanığı
usulüne uygun şekilde yapılmayan işlemde teşhis etmesi üzerine kamu davasının
açılması, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın
atılı suçu işlediği hususunda soyut iddia dışında cezalandırılmasına yeter, her
türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından,
beraati…” (Yargıtay 14. CD. 2014/9936 E. 2017/3659 K. 05/07/2017 T.)
“…İntikalin,
iddia edilen eylemden yaklaşık bir ay sonra gerçekleşmesi, tanıkların
aşamalarda değişen ve çelişen anlatımları, sanığın yazılı ve sözlü
savunmaları, mağdure ile sanık arasında sınıfta kalan mağdurenin sene tekrarı
yapmadan bir üst sınıfa geçirilmesi hususunda husumet bulunması ve tüm dosya
içeriği nazara alındığında, sanığın atılı suçtan mahkumiyetine yeter, her türlü
şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay
14. CD. 2016/9146 E. 2017/2488 K. 08/05/2017 T.)
“…mağdurelerin
ifadeleri arasında çelişki oluştuğu, mağdurelerin iddialarını eylemlerden uzun
süre sonra dile getirdikleri, sanığın savunmalarında üzerine atılı suçu inkar
edip anılan husumet oluşturacak sebebi dile getirdiği, mağdurelerin sanıktan
intikam alacaklarına dair konuşmalarının da farklı yer ve zamanlarda birden
fazla tanık tarafından duyulduğu anlaşılmakla, mağdurelerin sanığa
isnatta bulunabilecekleri yönünde şüphe oluştuğu, bu nedenle sanığın müsnet
suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak,
kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/12325 E.
2017/1430 K. 22/03/2017 T.)
“…Olayın
intikal şekli ve aile içi uyuşmazlık ortamında ileri sürülmesi, sanığın
aşamalardaki istikrarlı, suçu inkara yönelik ve müşteki Filizle aralarında
boşanma davasına da konu olan husumet bulunduğuna dair savunmaları,
bunu destekleyen tanık anlatımları, mağdure, müştekiyle kardeşi tanık Gizem'in
aşamalardaki birbirleriyle çelişkili beyanları, mağdurenin intikal sonrası
aldırılan muayene raporları ve tüm dosya kapsamından sanığın, mağdureye yönelik
beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun basit cinsel istismarı suçunu
işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin,
somut, tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD.
2016/11974 E. 2017/735 K. 16/02/2017 T.)
“…Mağdurenin
aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen beyanlarda bulunup anlatımların
hayatın olağan akışına da aykırı olması, sanık ... tarafından zorla
cinsel istismara maruz bırakıldığına dair herhangi bir biyolojik delil elde
edilememesi, mağdure ile annesi arasındaki telefon görüşme ve mesaj
kayıtlarını içeren bilirkişi inceleme tutanağının mahiyeti, taraflar arasında
2013 yılı Mayıs ayında sanık ... tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen
eylemlere ilişkin devam etmekte olan dava nedeniyle husumet bulunması ve tüm
dosya içeriği karşısında, sanıkların atılı suçlardan cezalandırılmalarına
yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil
bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/9338 E. 2017/324 K. 30/01/2017 T.)
“…Mağdure
ile müşteki annesinin aşamalardaki çelişki beyanları, savunma, 06.04.2015
tarihli sosyal inceleme raporu ve 21.07.2015 günlü adli görüşme raporu içeriği,
tanık beyanları, sanık ile müşteki anne arasında husumet olduğu hususları
birlikte değerlendirildiğinde, sanığın mağdureye yönelik çocuğun basit
cinsel istismarı ve tehdit suçlarını işlediği hususunda cezalandırılmasına
yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay
14. CD. 2016/2107 E. 2016/6007 K. 22/06/2016 T.)
“…taraflar
arasında sanığın üstlendiği dolap yapımından kaynaklanan anlaşmazlık nedeniyle
husumet bulunması ve mağdurenin kendisine cinsel saldırıda bulunan sanıkla iş
yapmaya devam ederek bir kaç kez evde yalnız bulunduğu sırada eve gelmesine
rıza göstermesinin de hayatın olağan akışına uygun olmaması karşısında,
sanığın mağdureye yönelik basit cinsel saldırı eylemlerinde bulunduğuna dair
mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları dışında sanığın cezalandırılmasına
yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay
14. CD. 2013/10860 E. 2015/9960 K. 28/10/2015 T.)
“…Mağdurenin
aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen beyanları, olayın adli makamlara
intikal zamanı ve tüm dosya içeriğinden, sanığın savunmasının aksine
cezalandırılmasına yeter kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay
14. CD. 2013/9244 E. 2015/8312 K. 14/09/2015 T.)
“…Olayın
intikal şekli ve zamanı, mağdurenin aşamalardaki çelişkili ve tutarsız
beyanları, savunma ile tüm dosya kapsamı nazara alındığında, sanığın
üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden
uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı
şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2017/707 E. 2020/1132 K.
12/02/2020 T.)
“…Mağdurun aşamalardaki çelişkili
beyanlarına, sanıkların savunmalarına, olayların intikal süresine ve tüm dosya
kapsamına göre; mağdurun soyut ve çelişkili beyanları dışında sanıkların atılı
suçları işledikleri hususunda cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden
uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraatleri yerine
yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/4728 E. 2018/6569
K. 12/11/2018 T.)
“…Olayın
intikal şekli ve zamanı, mağdurenin aşamalardaki çelişkili ifadeleri, tanıklar
...'nin, mağdurenin beyanlarıyla çelişen anlatımları, savunma ve tüm dosya
içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair
cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar
verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay
14. CD. 2019/2294 E. 2020/1600 K. 27/02/2020 T.)
“…Mağdure soruşturma aşamasında yaz
tatili süresince çalışmak için girdiği işyerinde sanığın 2011 yılı Temmuz
ayında kendisine yönelik cinsel davranışlarının başladığını ve Ağustos ayında
da anal ve oral yoldan defalarca tecavüze uğradığını belirtmesine rağmen
gerek sanığın ilk cinsel davranışlarının başladığını söylediği Temmuz ayında,
gerekse Ağustos ayı içerisinde işyerinde çalışmaya devam edip, okulların
açılacak olması nedeniyle işten ayrılması, ayrıca sanığın cinsel
birlikteliklerini anlatacağı yönündeki tehditi üzerine daha sonraki cinsel
saldırılarına sesini çıkartamadığını iddia eden mağdurenin, işyerinden
ayrıldıktan sonra da sanığın böyle bir olayı anlatmasının mümkün olmasına
rağmen işten ayrıldıktan sonra sanığın kendisini birlikte olmak için çağırdığında
kabul etmediğini beyan etmesi, sanık hakkında herhangi bir merciiye şikayette
bulunmaması, kovuşturma aşamasında mağdurenin olay tarihinde 18 yaşından büyük
olduğu tespit edilerek yaşı düzeltilmiş ise de, öncesinde mağdurenin yaşının 16
olarak bilinmesi nedeniyle, evli ve esnaf olan sanığın böyle bir olayı
anlatması durumunda çevresinde zor duruma düşebileceği gibi cezai
sorumluluğunun da söz konusu olabilmesi, mağdurenin ablası olan tanık
Halisa'nın; mağdurenin Ramazan ayı boyunca eve gece 24:00-01:00 saatlerinde
gelerek, çalıştığı işyerinden elbiseler, aksesuarlar ve takılar getirip, bu
elbiseleri ve takıları patronunun hediye olarak verdiğini söylediğine ilişkin
beyanları, yine mağdurenin, annesi Hatice'ye çalıştığı işyerinin sahibi olan
sanığın kendisi ile birlikte olmak istediğini anlatma şekline göre, annesi
tarafından bu durumun sanığın kızıyla evlenmek istediği şeklinde algılanması ve
mağdurenin kovuşturma aşamasında önceki anlatımlarından da dönmüş olduğu nazara
alındığında sanığın tehdit yoluyla cinsel saldırıda bulunduğu iddiası şüphe
boyutunda kalmaktadır……mağdurenin telefon görüşmelerine ilişkin HTS
kayıtlarından; belirtilen tarihlerde sanıkla yaptığı telefon görüşmeleri
dışında, başka kişilerle de gece geç saatlere, bazı günler sabah saatlerine
kadar telefon görüşmeleri ve mesajlaşmalarının olduğu, ayrıca soruşturma
aşamasında işten ayrılmasından sonra sanığın kendisini telefonla rahatsız
etmesi nedeniyle bu telefon hattını kırarak kapattığını belirtmesine rağmen,
hattın 30.03.2012 tarihine kadar fiilen kullanıldığı anlaşılmıştır. Yine tanık
Melek sanık aleyhine beyanlarda bulunmuş ise de; mağdure ile tanıklar Necla ve
Songül'ün, Melek'in beyanlarını doğrulamayarak adı geçenle sanık arasında
problemler olduğunu belirtmeleri karşısında, Melek'in beyanlarının sanık
aleyhine değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu nedenlerle; yapılan
muayenesinde cinsel saldırıya yönelik herhangi bir bulgu ve emare tespit
edilmeyen, aşamalarda çelişkili beyanlarda bulunan ve kovuşturma
aşamasında sanık hakkındaki suçlamalarından dönen mağdureye yönelik
gerçekleştirildiği iddia olunan cinsel saldırı eyleminin sabit olduğuna
ilişkin, sanığın savunmasının aksini gösterir her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından…” (Yargıtay CGK. 2014/14-604
E. 2015/37 K. 10/03/2015 T.)
Mağdurenin aşamalardaki çelişkili
beyanları, olay tarihi ile olayın karakola başvuru yoluyla intikali arasında
bir buçuk yılı aşkın bir sürenin geçmiş olması, sanığın aşamalardaki savunmalarında atılı suçu işlemediğine
ilişkin istikrarlı savunmaları, mağdurenin annesi tanık Elif ile babası müşteki
Hüseyin'in 1999 yılında Elif'in babası olan sanığın evlenmelerine rıza
göstermemesi sebebiyle kaçarak evlenmeleri, bu sebeple de aileler arasında
anlaşmazlık ortaya çıkması, ayrıca 2008 yılı içerisinde mağdurenin annesinin bu
kez babasına boşanma davası açması sebebiyle müşteki Hüseyin ve ailesinin
ayrılmak isteyen tanık Elif'e ve babası sanığa husumet beslemeleri, yine
mağdurenin dosyada mevcut raporlarında cinsel istismara maruz kaldığına yönelik
herhangi bir maddi delilin bulunmaması ve tüm dosya içeriği karşısında, sanığın
üzerine atılı çocuğun cinsel istismarı suçunu işlediğine dair her türlü
şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediğinden…”
(Yargıtay 14. CD. 2014/5780 E. 2014/14913 K. 30/04/2012 T.)
“…gerçekleştiğini
iddia ettiği ilk olaydan sonra ikinci kez çağırdığında sanığın yanına tekrar
gitmiş olması ve cinsel istismarda bulunduğunu iddia ettiği sanığın yanına
İstanbul'a olaydan sonra giderek bir süre birlikte yaşaması hayatın olağan
AKIŞINA AYKIRIDIR. Kaldı ki katılanın, sanığın birlikte yaşadığı tanık
Sultan Erdoğan'a gönderdiği tespit edilen mesaj içeriklerinde sanığa yönelik
olarak kullandığı "ben babamın kızıyım, babamın hatırına susuyorsak,
babamdan bir fiske yememişken" şeklindeki ifadeler de cinsel istismar
eyleminde bulunduğu iddia edilen bir baba için kullanılması beklenen BEYANLARLA
ÖRTÜŞMEMEKTEDİR…
…Bu durum karşısında katılanların
aşamalardaki beyanları arasındaki çelişkiler ve hayatın olağan akışına uymayan
hususlar, sanıkla katılanlar ve anneleri arasında sanığın bir başka kadınla
birlikte yaşaması nedeniyle husumet bulunması, gerçekleştiği iddia olunan
eylemlerden çok uzun bir süre sonra şikayette bulunulması, tanıklar Zeynep Açıkgöz,
Berna Sibel Sönmez, Ahmet kızı Naciye Açıkgöz ve Erdem Balaban'ın katılan
Yüksel ve tanık Ahmet Yalçın kızı Naciye Açıkgöz'ün beyanlarının doğru
olmadığını ifade etmiş olmaları, sanığın tüm aşamalarda ısrarla ve tereddüde
yer vermeyecek şekilde suçlamaları kabul etmemesi, katılanların anlatımları
dışında yargılamaya konu eylemlerin gerçekleştiğine ilişkin herhangi bir
delilin dosya içerisinde bulunmadığı birlikte nazara alındığında, sanığın
üzerine atılı öz kızları olan katılanlara yönelik çocuğun cinsel istismarı
suçlarını işlediği iddiasının sabit olmadığı ve şüphe boyutunda KALDIĞI
ANLAŞILMAKTADIR…” (Yargıtay CGK. 2013/14-711 E. 2014/530 K. 02/12/2014 T.)
“…Mağdure
anlatımlarında, soyut olarak zor ve tehditten bahsetmiş ancak zorun veya
tehditin nasıl YAPILDIĞINI AÇIKLAMAMIŞTIR. Cebrin, ırza geçme fiilinden önce
mağdureye yönelik OLMASI GEREKMEKTEDİR. Tehdit ise, kendisi veya yakınlarının
ağır bir zarara uğratılacağı hususunda, belli bir boyuta ulaşan, kolayca
kurtulma olanağı olmayan, ırza geçme fiilinden daha ağır bir sonuç doğuracak
nitelikte olması nedeniyle mağdurun daha hafif nitelikteki ırza geçme fiilini
kabul etmek zorunda OLDUĞU HALLERDİR.
Somut olayda, akıl veya beden hastalığı
bulunduğu ileri sürülmeyen mağdureye yönelik aldatıcı, kandırıcı hareketlerden
söz edilmemiş, zor ve tehditin ne şekilde YAPILDIĞI AÇIKLANMAMIŞTIR. Zora
ilişkin bir kanıt ELDE EDİLEMEMİŞTİR. Mağdurenin ifadeleri de çelişkili olup
tehditin belli bir boyuta ulaştığı, kolayca kurtulma olanağının bulunmadığı,
ırza geçme fiilinden daha ağır sonuçlar doğuracak nitelikte olduğu hususunda da
bir iddia ve açıklama YER ALMAMAKTADIR. Mağdure, olayı hemen annesine veya
YAKINLARINA ANLATMAMIŞTIR. Saçı başı dağınık bir halde görüldüğünde,
anneannesine yine olaydan SÖZ ETMEMİŞTİR. Uzun süre şikayetçi olmamış, üvey
dayısıyla karı-koca hayatı yaşamış, bir başkasıyla evlenmek istediğinde, ayıplı
durumunu izah edebilmek amacıyla şikayette bulunmuş, fiilin zorla İŞLENDİĞİNİ
BİLDİRMİŞTİR. Bu hususlar, fiilin rızaya dayalı OLDUĞUNU GÖSTERMEKTEDİR…” (Yargıtay
CGK. 2000/5-196 E. 2000/21 K. 17/10/2000 T.)
“…Olayın
intikal şekli ve zamanı, sanıkların istikrarlı ve uyumlu savunmaları,
mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, mağdure hakkındaki
07.10.2010 tarih ve 2010/10252 sayılı rapor içeriğinde genital muayene sonucu
elde edilen bulgunun 2-4 gün aralığında gerçekleştiğinin bildirilmesine karşın
mağdurenin soruşturma beyanında sanık ... tarafından rapor tarihinden yaklaşık
9 gün önce nitelikli cinsel istismara maruz kaldığını belirtmesi, tanıkların
mağdurenin beyanları ile örtüşmeyen anlatımları ve tüm dosya kapsamına göre,
sanıkların farklı tarihlerde birbirlerinden bağımsız olarak mağdureye yönelik
kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve sanık ...'ın çocuğun basit cinsel
istismarı, sanık ...'ın ise çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçlarını
işlediklerine dair cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin
ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından, atılı suçlardan
beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, Kanuna
aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2017/293
E. 2017/1380 K. 16/03/2017 T.)
“…Mağdurenin,
üvey babası olan sanık tarafından kendisine yönelik gerçekleştirildiğini iddia
ettiği cinsel eylemlerin zamanı ve şekli konusunda ayrıntı içermeyen beyanlarının
aşamalarda hem kendi içerisinde hem de tanık beyanları ile çelişmesi,
müşteki annenin müşterek haneyi terk etmesinden önce yargılamaya konu
eylemlerden haberdar olduğunu iddia etmesine rağmen, sanığa karşı açmış olduğu
boşanma davasında ve bundan kısa süre sonra sanık tarafından kendisi ile
birlikte annesi ve kardeşine karşı işlenen kasten yaralama, tehdit ve hakaret
eylemlerinin ihbarı sırasında cinsel istismardan hiç bahsetmemesi, beyanlarının
tanık anlatımları ile çelişmesi, müşteki ve ailesi ile sanık arasında
yaşanan olaylar nedeniyle husumet bulunması ve bu anlaşmazlıkların ardından
yaklaşık 6 ay sonra ilk olarak müşteki ... tarafından cinsel istismarın gündeme
getirilmesi, sanığın aşamalarda suçu inkara yönelik savunmaları ve tüm
dosya kapsamına göre sanığın, mağdureye yönelik cinsel istismar suçunu
işlediğine dair savunmasının aksine cezalandırılmasına yeter, her türlü
şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından,
beraati yerine delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde
mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”
(Yargıtay 14. CD. 2016/8186 E. 2017/2592 K. 11/05/2017 T.)
“…Bir iddianın samimiyeti ve doğruluğu, suçun
işlendiği yer, zaman, işleniş biçimi, tarafların kişilikleri, iddianın aşamalardaki
değişmezliği nazara alınarak değerlendirilmelidir.
Mağdurenin iddiası, aşamalarda
değiştiği gibi kendi içinde de çelişkilidir. Bu çelişkiler, gereksiz ayrıntılara yönelik olmayıp suça ve suçun
işlendiği tarihe ilişkindir. İddia, olay tarihini belirleyen doktor raporu ile
doğrulanmamış aksine, belirtilen tarihlerde suçun işlenmediği saptanmıştır.
Sanığın; yüklenen suçu işlediğine dair
savunmasının aksini gösterir, cezalandırılmasına yeterli, her türlü kuşkudan
uzak kesin ve inandırıcı kanıt bulunamamıştır…” (Yargıtay CGK. 1991/75 E. 1991/103 K.
01/04/1991 T.)
“…Mağdure,
annesi katılan Nezaket ve ablası olan tanık Sümeyye'nin aşamalarda değişen ve
birbiriyle de çelişen anlatımları, mağdurenin Cumhuriyet Savcılığında
alınan 04.09.2008 tarihli beyanında sanık tarafından gerçekleştirilen iki
eylemden bahsettiği halde, 25.02.2009 tarihli savcılık beyanında ilk eylemi
anlatarak başkaca herhangi bir olayın gerçekleşmediğini bildirmesi ve her iki
beyanında olayların üvey annesi ile birlikte ikamet ettikleri evde olduğunu
söylemesine rağmen 15.09.2009 tarihli celsede olayların üvey annenin annesine
ait evde yaşandığını belirtmesi, bacaklarını okşama şeklinde tezahür eden
ikinci eylemi ablası tanık Sümeyye'nin de gördüğünü söylediği halde, tanık
Sümeyye'nin bu konuda aynı celse çelişkili beyanlarda bulunması ve bu
karışıklığa geçerli bir açıklama getirememesi, katılan Nezaket'in müracaatında
sanığın her iki kızına yönelik cinsel eylemleri bulunduğunu bildirmesine karşın
tanık Sümeyye'nin sanığın kendisine herhangi bir cinsel davranışta
bulunmadığını net olarak ifade etmesi, müracaatın, olaydan yaklaşık olarak bir
yıl sonra, üvey anne tarafından gerçekleştirildiği iddia olunan kötü muamele
mahiyetindeki eylemler nedeniyle şikâyetçi olunurken ve çocukların velâyetini
almak isteyen öz anne tarafından yapılmış olması, sanığın suçlamaları kabul
etmediğine dair istikrarlı savunmaları ve bu savunmayı doğrulayan tanık
anlatımları ile tüm dosya içeriğinden, sanığın atılı suçu işlediğine ilişkin
cezalandırılmasına yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığının anlaşılması karşısında, şüpheden sanık yararlanır ilkesi de
nazara alınarak atılı suçtan beraati yerine yazılı gerekçeyle mahkûmiyetine
karar verilmesi,Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2012/11463 E. 2014/8940 K.
30/06/2014 T.)
“…Sanık
savunmaları, mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, tanığın görgüye
dayalı olmayan beyanları, olaydan sonra tanığın evine gidip olayları
anlatan mağdurenin olay günü değilde ertesi gün annesine gittikten sonra
karakola başvurması ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın üzerine atılı
suçları işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak,
kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinin anlaşılması karşısında
atılı suçlarından beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi…”
(Yargıtay 14. CD. 2018/3752 E. 2018/6405 K. 05/11/2018 T.)
“…Katılanın
aşamalardaki çelişkili beyanları, adli muayene raporu, dosya kapsamına alınan
HTS kayıtları ile mesaj tespit tutanağı içeriği, olay anına ilişkin kayıtla
ilgili yaptırılan ses çözümü içeriği, savunma ve tanık beyanları ile
tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanıkların, eylemlerini zorla
gerçekleştirdiklerine dair katılanın aşamalardaki çelişkili ve maddi delillerle
desteklenmeyen ifadeleri dışında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden
uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan
beraatleri yerine yazılı şekilde mahkûmiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/5653 E. 2018/5385 K.
24/09/2018 T.)
“…Olayın
intikal zamanı, şekli, müştekinin aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın ise
aşamalardaki mağdure ile sevgili olduklarını ancak cinsel ilişkide
bulunmadıklarına dair savunması, tanık... 'nin ise beyanlarında
mağdurenin rızalı olarak sanıkla ilişki yaşadığını kendilerine söylediği
yönündeki beyanları, bu nedenle mağdurenin adli raporunda belirtilen bulgunun
zorla anal ilişki yaşandığı yönündeki mağdure iddiasına yeterli delil teşkil
edemeyeceği hususu da göz önüne alınarak, mağdurenin başka delille
desteklenmeyen beyanları dışında, sanığın yüklenen suçları işlediğine dair her
türlü şüpheden uzak, yeterli, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği
gözetilmeden, hakkında beraat kararları verilmesi gerektiği halde yazılı
gerekçelerle mahkumiyet hükümleri kurulması, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/2153 E. 2018/6901
K. 21/11/2018 T.)
“…Latince
“in dubio pro reo” olarak ifade edilen ve masumiyet (suçsuzluk) karinesinin bir
uzantısı olan “şüpheden sanık yararlanır ilkesi” ceza yargılaması hukukunun
evrensel nitelikteki önemli ilkelerinden biridir. Sanığın bir suçtan
cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle
ispat edilmesine bağlıdır. Kuşkulu ve aydınlatılamamış olaylar ve iddialar
sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Ceza mahkûmiyeti bir
olasılığa değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, teoride olsa
hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. Yüksekte olsa bir
olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı
olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir. Bu açıklama ışığında somut olay
incelendiğinde, mağdure ile tanıkların aşamalardaki çelişkili beyanları,
sanığın istikrarlı savunması ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın müsnet suçu
işlediğine dair mahkûmiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, ceza muhakemesi hukukunun temel
ilkelerinden olan “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi de gözetilerek beraatine
karar verilmesi yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmedilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/1933 E. 2016/5622
K. 07/06/2016 T.)
Yukarıda
ayrıntılarıyla izah ettiğimiz üzere, S.M.C.’nin Sayın Adnan Oktar ve
arkadaşlarına husumet duyan bir kısım müştekilerin yönlendirmesiyle tamamen ÇELİŞKİLİ,
GERÇEK DIŞI, MESNETSİZ ve TUTARSIZ iddia ve ihtamlarla dolu ifadelerine,
Yargıtay’ın belirlediği mağdur ifadelerinin çelişki hususundaki kriterler
açısından değerlendirildiğinde de itibar edilmesi asla mümkün değildir.