Mağdur beyanlarının hükme esas alınması ve güvenilir olarak kabul edilmesi için
Yargıtay’ın belirlediği ölçütler arasında mağdurun BEYANIN ÇELİŞKİLİ OLMAMASI önem taşımaktadır.
Özellikle cinsel suçlarda mağdurun
beyanlarının AŞAMALARDA KENDİ İÇERİSİNDE
ve DİĞER TANIK BEYANLARI İLE ÇELİŞMEMESİ ve DEĞİŞMEMESİ gerekir.
-
Her
türlü şüpheden uzak, kesin inandırıcı maddi deliller bulunmalıdır.
-
Bu
deliller cezalandırılmaya yeterli olmalıdır.
-
Eyleme
ilişkin net ve açıklık içeren anlatımlar olmalıdır.
-
Olayın
intikal şekli ve zamanı konusunda mahkumiyet için elverişli ayrıntılar
bulunmalıdır.
-
Anlatılan
olay hayatın doğal akışına uygun olmalıdır.
Müşteki
S.Y. ifadeleri bu kriterlere göre değerlendirildiğinde, beyanlarına itibar
edilmesinin mümkün olmadığı açıkça görülmektedir. ÇÜNKÜ S.Y. İFADELERİ SIRASINDA 27 AYRI ÇELİŞKİLİ BEYAN VERMİŞTİR.
CİNSEL
SALDIRI GİBİ BİR KADIN İÇİN HİÇBİR DETAYINI UNUTMASI MÜMKÜN OLMAYAN MÜHİM BİR
OLAYDA TEK BİR ÇELİŞKİLİ BEYAN DAHİ İFADEYİ GÜVENİLMEZ YAPARKEN, BURADA 27 AYRI
GERÇEK DIŞI İFADENİN VE ÇELİŞKİNİN BULUNMASI DOĞRU SÖYLEMEDİĞİNİ İSPATLAMIŞTIR.
Bu çelişkiler şunlardır:
ÇELİŞKİ 1: S.Y. kendi ifadelerine göre arkadaş grubu ile 2016
yılı Kasım-Aralık aylarında görüştüğünü, daha sonra kendi rızası ile görüşmeyi
kestiğini belirtmesine rağmen, sözde cinsel saldırının gerçekleştiği
dönemde şikayetçi olmayı düşünmemiş, operasyonun üzerinden tam 4 ay geçtikten
sonra ve husumetli müştekilerle iletişime geçtikten sonra nasıl olduysa
birden şikayetçi olmaya karar vermiştir. S.Y. ifadelerinde 2
sene boyunca şikayetçi olmamasına bahane olarak “işlerinin çok
yoğun olduğunu, buna ayıracak vakti olmadığını” ileri sürmüştür. Elbette
eğer gerçek bir mağdur ve gerçek bir tecavüz olayı olsa o mağdurun “VAKTİ
OLMADIĞI İÇİN ŞİKAYET ETMEDİĞİNİ SÖYLEMESİ” HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA
AYKIRIDIR.
ÇELİŞKİ 2: S.Y. güya operasyon sonrasındaki haberlerde müşteki B.B.Y.’un
ismini gördüğünü ve kendisiyle sosyal medya üzerinden iletişime geçtiğini iddia
etmektedir. Güya B.B.Y.’un yönlendirmesiyle de Mali Şube’ye giderek şikayetçi
olmuştur. Oysaki ne mahkemede ne emniyette belirtmemesine
rağmen, HTS analizlerinde 17.07.2017 ve 03.08.2017 tarihlerinde yani operasyondan çok daha önceki
tarihlerde S.Y. ile müşteki Ü.K. arasında
iletişim tespit edilmiştir. Hatta mesaj atan ve arayan da S.Y.’in kendisidir.
ÇELİŞKİ 3: S.Y. güya stüdyoya giderek Sayın Adnan
Oktar ile tanıştığını iddia etmektedir. Ancak; yapılan HTS analizlerinde S.Y.’in
iddia ettiği tarih aralığında stüdyonun bulunduğu yerde sadece tek bir gün ve o
gün içinde SADECE 1 DAKİKA OLACAK şekilde sinyal verdiği tespit edilmiştir.
Yani S.Y. gerçekte iddia ettiği gibi STÜDYOYA HİÇ GİTMEMİŞ VE SAYIN ADNAN
OKTAR İLE DE TANIŞMAMIŞTIR. Dolayısıyla Sayın Adnan Oktara yönelik mesnetsiz
taciz iddiaları doğru değildir, tamamen hayali bir kurgudan ibarettir.
ÇELİŞKİ 4: S.Y.’in iddialarını kabul
etmemekle birlikte, mahkemede vermiş olduğu ifadesinde güya stüdyoya gidişini
anlatırken şöyle bir çelişki içine düşmüştür; önce ‘Oğuzhan’ın kendisine “Ben
seni yarın alacağım, önce hocam ile tanıştaracağım. Ona ben zaten bahsettim
senden" dedi…. Bu şekilde anlaştık’ diyerek güya stüdyoya
giderek Sayın Adnan Oktar ile tanışacağının bilincinde olduğunu
söylerken, sadece birkaç cümle sonrasında güya stüdyoya geldiklerinde ‘Oğuz
niye burada indik’, ‘Burası neresi?’ şeklinde sanki
geldiği yerin neresi olduğunun farkında değilmiş gibi sorular sorduğunu
iddia etmiştir. Oysaki emniyette vermiş olduğu ifadesinde de ‘Oğuzhan
geldi, trafik olduğu için biraz geciktik ve 21.30 gibi Hür Sokak’ta bulunan A9
TV yayınevinin olduğu yere gittik’ diyerek stüdyoya gittiğinin
bilincinde olduğunu, hatta belirledikleri saatte trafik nedeniyle orada
olamadıklarını belirtmiştir. Dolayısıyla S.Y.’in mahkemedeki ifadesine güya
nereye gittiğini bilmediği kurgusu sonradan yerleştirilmiştir.
ÇELİŞKİ 5: S.Y. stüdyonun her ne kadar kasvetli bir
yer olduğunu iddia ediyor olsa da, bu anlatımın tamamen stüdyonun sözde
gizemli bir yer olduğu algısı oluşturmak amacı taşıdığı görülmektedir.
Nitekim stüdyo oldukça kalabalık, yoğun sirkülasyonu olan bir ortamdır. Uzun
saatler canlı yayın yapıldığı için çok sayıda ışıklandırma sistemi yer
almaktadır. Bu nedenle kasvetli olmaktan son derece uzak bir mekandır. Ayrıca
stüdyonun hemen yanında Cumhurbaşkanlığı tarafından Çalışma Ofisi olarak
kullanılan Vahdettin Köşkü yer almaktadır, şehrin içindedir. Kaldı ki gerçekte
böyle bir rahatsızlığı olsaydı, kendisine ‘güvendiğini’ dile getirdiği Oğuzhan
Sevinç’e tedirgin olduğunu, gitmek istediğini söyleyebilirdi.
ÇELİŞKİ 6: S.Y.
güya stüdyoda Oğuzhan Sevinç’in kendisine getirdiği kahveyi içtikten sonra
ayağa kalktığında ‘tökezlediğini ve başının döndüğünü’ iddia etmektedir. Güya
içtiği kahve kendisini o kadar etkilemiştir ki saniyeler içinde başı dönmüş,
tökezlemiş ve anında doğru düzgün konuşamayacak hale gelmiştir. S.Y. içtiği
kahveden etkilendiğini düşünüyor olsaydı, stüdyodan çıkar çıkmaz doktora
gitmeyi talep edebilirdi. Yapılacak bir kan testi ile bu iddiasını anında
kanıtlayabilirdi. Ama buna gerek görmemiştir, çünkü “içeceğine bir şey katılmış
izlenimi verme” gayretiyle gerçek dışı beyanda bulunmaktadır.
ÇELİŞKİ 7: S.Y. emniyet ifadesinde stüdyoda gördüğü
kişilerin Gökalp Barlan, Mehmet Yıldırım ve Şerifkan Süleymaniyeli olduğunu
söylerken ve HERHANGİ BİR TACİZ OLAYINDAN BAHSETMEZKEN, mahkemedeki
ifadesine 4-5 kişi gördüğünü VE BU KİŞİLERİN SAÇLARINA VE
OMUZLARINA DOKUNDUĞU şeklinde bir anlatım eklemiştir. Her nasılsa ifadeler
arasında STÜDYODA GÖRDÜĞÜ KİŞİ SAYISI VE YAŞADIĞI OLAY TAMAMEN DEĞİŞMİŞTİR. Kendi
içinde çelişkili ve gerçekdışı beyanlarına itibar edilemeyeceği ortadadır.
ÇELİŞKİ 8: S.Y. güya Sayın Adnan Oktar’ın kendisini
taciz ettiğini iddia ederken bir yandan da kendisine camdan bir fil biblo
hediye ettiğini kendisinin cevaben ‘çok teşekkür ederim’
dediğini, yine kendisine kitap hediye edildiğini ve cevaben ‘olur
tabi’ dediğini, ayrılırken ‘tanıştığıma memnun oldum’
dediğini söylemiştir. Kendi ifadelerinden anlaşıldığı üzere S.Y. Sayın Adnan
Oktar’dan çok nezaketli ve sevecen bir tavır görmüştür, kendisi de Sayın
Adnan Oktar’a karşı son derece nezaketlidir. Müştekinin vermiş olduğu
cevaplarından da ortada bir taciz durumunun olmadığı dolayısıyla da hiçbir
tedirginliği olmadığı açıkça anlaşılmaktadır.
ÇELİŞKİ 9: S.Y. güya Sayın Adnan Oktar’ın kendisini
taciz ettiğini düşünüyor olsaydı ve bundan rahatsızlık duymuş olsaydı, hemen
gidip şikayetçi olabilirdi. Oysaki S.Y. güya çok korktuğunu, tedirgin
olduğunu, içtiği kahveden etkilendiğini iddia ettiği halde, iddiasına göre stüdyo
çıkışında Oğuzhan Sevinç’in evine gitmekte ve kendisiyle yalnız kalmakta hiçbir
sakınca görmemiştir.
ÇELİŞKİ 10: S.Y.
güya odada oturdukları sırada Oğuzhan Sevinç’in kendisine bir anda; “seni
ailemizde görmek istiyoruz ancak benimle ve diğer arkadaşlarımla aynı anda anal
birliktelik yaşayacaksın, biz ultrason jeli kullanıyoruz merak etme hiç
acımıyor” dediğini iddia etmektedir. Böyle bir konuşmanın hayatın
olağan akışına hiçbir şekilde uygun olmadığı aşikardır.
ÇELİŞKİ 11: S.Y. güya içtiği kahveden dolayı doğru
düzgün düşünemediğini, hareket edemediğini iddia ederken, Oğuzhan Sevinç ile
konuşurken her nasılsa aniden şoktan çıktığını söylemiştir. İçtiği kahvenin
etkisinde kilitlenmiş bir halde olduğunu iddia ederken, Oğuzhan Sevinç’in
söylediklerine karşı tepkisini rahatlıkla dile getirebilmiştir. Bu da müştekinin iradesinin iddiasının
aksine, yerinde olduğunu, yaşadığı olayların muhakemesini yapabildiğini açıkça
göstermektedir.
S.Y.’İN ANLATTIĞI SÖZDE CİNSEL İLİŞKİN VARLIĞINI HİÇBİR ŞEKİLDE KABUL
ETMEMEKLE BİRLİKTE,
ÇELİŞKİ 12: S.Y., Oğuzhan Sevinç’in kendisini öpmeye
başladığını, karşı koysa da bir süre sonra gücünün kırıldığını, bu sırada kıyafetlerinin
‘bir şekilde’ üstünden çıkarıldığını ve Oğuzhan Sevinç’in ‘bir anda’
kendisiyle anal ilişkiye girdiğini iddia etmektedir. Elbette ki, S.Y.’in
ifadesinde güya ‘bir anda’ olan olayların gerçek bir tecavüz
vakasında burada anlatıldığı gibi gerçekleşmesi mümkün değildir.
ÇELİŞKİ 13: S.Y. her ne kadar “Oğuzhan Sevinç’in
kendisini tuttuğunu ancak bir yerini morartmamaya özen gösterdiğini” iddia
ediyor olsa da, ifadelerinde bahsettiği şekilde ısrarlı bir şekilde karşı
koymuş, mukavemet göstermiş olsaydı vücudunda bu arbedenin izlerinin mutlaka
olması gerekirdi. Yine elbiseleri iddia ettiği gibi zorla çıkarılmış
olsaydı bu durumda elbiselerinde yırtıkların olması beklenirdi. Yine S.Y.
iddia ettiği gibi bağırmış olsaydı çevreden sesini duyan komşuların olması
gerekirdi. OYSAKİ BUNLARIN HİÇBİRİ YAŞANMAMIŞTIR. Bu hayali tecavüz
saldırısının hiçbir kanıtı yoktur.
ÇELİŞKİ 14: S.Y.
ifadelerinde kendisini iyi hissetmediğini, bu nedenle de bir süre sonra gücünün
kırıldığını ve karşı koyamadığını iddia ediyor olsa da, anlatımlarından dikkatinin
son derece açık olduğu, yani etrafında olan her şeyin gayet farkında olduğu
anlaşılmaktadır. Örneğin, sözde “dolaptan alınan ultrason jelinin yarısının
kullanıldığını hemen farkedebilmiştir”, ya da “kapının açılma
sesini” anında duyabilmiştir. Görüldüğü gibi S.Y.’in güya kendisinde
olmadığı iddiaları da gerçekçi değildir.
ÇELİŞKİ 15: S.Y. güya cinsel saldırıya uğradığını
iddia ettiği sırada odanın kapısının açıldığını farkettiğini ve bundan rahatsız
olduğunu iddia etmektedir. Müşteki Oğuzhan Sevinç’in kendisiyle güya zorla
birlikte olduğunu iddia ettiği halde, güya o sırada kapının açılmasını bir
kurtuluş olarak göreceği, bağırıp yardım isteyeceği yerde sadece bir başkasının
onları görme ihtimalinden dolayı rahatsız olmuştur. Hatta bu durumu
ifadesinde “ben rahat edemedim” şeklinde ifade etmiştir. Güya tecavüze
uğradığını iddia eden bir mağdurun kapı açıldığı için “RAHAT
EDEMEDİĞİNİ” söylemesi MÜMKÜN DEĞİLDİR.
ÇELİŞKİ 16: S.Y.’in iddiasına göre güya Oğuzhan
Sevinç güya müştekiyi tutmakta, hareket etmesine izin vermemektedir, ancak her
nasılsa müşteki kendisini cinsel ilişkiye girmek zorunda bırakan bu etkenlerden
bir anda kurtulabilmekte, SIRF RAHAT EDEMEDİĞİ İÇİN AYAĞA KALKIP AÇIK OLAN
KAPININ YANINA GİDEBİLMEKTEDİR. ANCAK NEDENSE AÇIK KAPIDAN KAÇIP GİTMEK YERİNE
SADECE DIŞARIDA KİMSE VAR MI DİYE BAKMAKLA YETİNMİŞ, ÜZERİNDE BİRŞEY OLMADIĞI
İÇİN KAPININ ARKASINA SAKLANMIŞTIR. BUNLARI YAPARKEN DE OĞUZHAN SEVİNÇ
KENDİSİNE ENGEL OLMAMIŞ, HİÇBİR ŞEKİLDE MÜDEHALE ETMEMİŞTİR. Demek ki S.Y.
Oğuzhan Sevinç tarafından iddia ettiği sözde eylemlerin başından sonuna kadar
hiçbir fiziksel zorlamaya maruz kalmamıştır.
ÇELİŞKİ 17: S.Y.’in ifadesine göre Oğuzhan Sevinç
kapıyı açmış ve odadan çıkmış, onun çıkmasından sonra da odaya güya Muhammed Yıldırım
girmiştir. Ancak müşteki Mehmet Yıldırım’a odadan çıkmasını söylerken, güya
kendisine cinsel saldırıda bulunduğunu iddia ettiği Oğuzhan Sevinç’in odaya
tekrar geri gelmesini istediğini söyleyerek yine vahim bir çelişki içine
düşmüştür:
‘Ben
de dedim ki istemiyorum dedim görmüyor
musun çıplağım çıkar mısın dışarı dedim. Oğuz
nerede diye bağırdım…’ (19.08.2020-
Mahkeme ifadesinden)
Bir mağdurun kendisine
tecavüz eden bir şahsın odadan çıkmasına sinirlenmesi, geri gelmesini istemesi,
güya bu şahıs odadan çıktığı halde odadan ayrılmaması, kaçmaması ve kendisini
beklemesi gerçek hayatta mümkün değildir. Dolaysıyla S.Y.’in
iddiaları gerçeklikten ve samimiyetten son derece uzaktır.
ÇELİŞKİ 18: S.Y. emniyet ifadesinde Oğuzhan
Sevinç’in güya CİNSEL SALDIRIDAN SONRA odaya geri geldiğini ve
müşteki kendisine eve gitmek istediğini söyleyerek vurmaya başlayınca “iki
gram kızsın, bir vursam uçarsın” dediğini iddia ederken, mahkeme
ifadesinde, güya cinsel saldırı gerçekleşmeden önce bu sözü söylediğini,
kendisinin de BU SÖZ ÜZERİNE ÇOK KORKTUĞU İÇİN ANAL İLİŞKİYE SES
ÇIKARMADIĞINI iddia etmektedir.
ÇELİŞKİ 19: S.Y. ifadesinin devamında, tuvalete
gidip elini yüzünü yıkamak istediğini ve annesini arayacağını söylediğinde, Oğuzhan
Sevinç’in de kendisine onay verdiğini söylemektedir. Yani müşteki
elinde telefonuyla Oğuzhan Sevinç’ten uzaklaşarak, banyoya giderek istediği
kişiyi arama imkanına sahip olmuştur. En önemlisi de Oğuzhan Sevinç bu
duruma hiçbir tepki vermemiştir. Gerçek bir tecavüz olayında, bir
saldırganın mağdureye istediği kişiyi araması konusunda izin vermeyeceği,
banyoya gitmek istediğinde müdahele edeceği açıktır. Böyle bir eylem hiç
yaşanmadığı için Oğuzhan Sevinç’in de çekineceği herhangi bir durum söz konusu
değildir.
ÇELİŞKİ 20: S.Y. elinde cep telefonuyla banyoda
olduğu süre içinde, YANİ İMKANI OLDUĞU HALDE, ailesini ya da polisi aramamış.
Onun yerine arkadaşı M’a mesaj göndermekle yetinmiştir.
ÇELİŞKİ 21: S.Y. ifadesinin devamında kendisini
almak üzere Y.A. isimli şahıs güya yanında polis olan başka bir arkadaşıyla gelince
evden hızlıca çıktığını ve arabaya binip uzaklaştıklarını söylemiştir. Ancak
ilginç olan güya müşteki cinsel saldırı eylemine maruz kaldığı, kendisini
almaya gelen kişiler de bunu anladıkları halde, duruma müdehale etmemiş, arabada
polis olan bir şahıs olmasına rağmen durumu adli birimlere intikal
ettirmemişlerdir.
ÇELİŞKİ 22: S.Y. güya kabuslar içinde korku dolu
bir gece geçirdiğinden bahsederken aynı gece -yani sözde cinsel saldırıya
uğradıktan sonra- GEÇ BİR SAATTE OĞUZHAN SEVİNÇ İLE TELEFONDA
KONUŞTUĞUNU NE EMNİYET İFADESİNDE NE DE MAHKEME İFADESİNDE SÖYLEMEMİŞTİR.
Oğuzhan Sevinç ile S.Y.’in baz çakışma tabloları incelendiğinde, buluştukları
gecenin 13.12.2016 olduğu tespit edilmiştir. Bu tarihte GECE 01:00 SULARINDA S.Y.
Oğuzhan Sevinç’i kendisi aramıştır hatta aramaların sonrasında da devam ettiği
görülmektedir.
ÇELİŞKİ 23: S.Y. ile Oğuzhan Sevinç arasındaki
iletişim sadece iddia edilen sözde olay gecesinde değil, ilerleyen zamanlarda
da devam etmiştir. S.Y. Oğuzhan Sevinç’in mesaj gönderdiğini bu mesajlara
cevaben kendisine “NASIL KAÇTIM AMA” dediğini söylemiştir. Tecavüz gibi
son derece travmatik bir olay sonrasında mağdurun kendisine cinsel saldırıda
bulunduğunu iddia ettiği kişinin mesajına cevap vermesi, hatta kendisine
‘NASIL KAÇTIM AMA’ demesi hayatın olağan akışına uygun değildir. Bu ancak
iki arkadaşın esprili sohbeti esnasında geçebilecek türden bir ifadedir.
ÇELİŞKİ 24: S.Y.
her ne kadar Oğuzhan Sevinç’in mesajlarına cevap vermediğini iddia ediyor olsa
da, aynı gün ve ertesi güne ait iletişim tutanaklarında karşılıklı 30 kadar
mesajlaşma olduğu, hatta bu MESAJLARIN 20 TANESİNİN S.Y. tarafından
Oğuzhan Sevinç’e gönderildiği görülmektedir.
ÇELİŞKİ 25: S.Y. ifadesinde güya zorla anal yoldan cinsel
saldırı eylemine maruz kaldığını iddia etmesine rağmen, ÜSTELİK İMKANI
OLDUĞU HALDE, bu suçlamalarına dair TEK
BİR SOMUT DELİL SUNMAMIŞTIR. Müşteki
mahkeme ifadesine hiçbir delil olmamasını güya meşrulaştırmak için iç
çamaşırını yıkadığı kurgusunu eklemiştir:
“Sonra kapattım kendimi çok
kötü hissediyordum yani kendimden tiksiniyordum ve duşa girdim. Kendimi
yıkadım sonra çıktım. İÇ ÇAMAŞIRIMI YIKADIM BİR
ÜÇ-DÖRT DEFA YIKADIM … (19.08.2020- Mahkeme
ifadesinden)
ÇELİŞKİ 26: S.Y.
her ne kadar zorla anal yoldan cinsel saldırıya uğradığını iddia etmiş olsa
da, Adli Tıp Kurumu’na sevk edilmemiş, kendisinin de böyle bir talebi
olmamıştır. Dolayısıyla hakkında bir rapor düzenlenmemiştir.
ÇELİŞKİ 27: S.Y.’in güya Oğuzhan Sevinç ile
aralarında geçtiğini iddia ettiği ve dini telkin olarak nitelendirdiği
konuşmalarda; alkol kullanımından, giyim tarzından, dövmelerden ve bilimsel
konulardan bahsedildiği görülmektedir. Bu konuşmaların iki kişi arasında
geçen sıradan bir sohbet olduğu, S.Y.’in güya iradesini fesada uğratacak
nitelikte bir DİNİ TELKİN OLMADIĞI AÇIKTIR. S.Y. bu sohbetlerden
etkilenerek dindar bir yaşam biçimini benimsememiş, en önemlisi ise - iddiasını
kabul etmemekle birlikte- güya Oğuzhan Sevinç ile iddia ettiği cinsel ilişkiyi ECİR
KAZANMA NİYETİYLE gerçekleştirmemiştir.
Nitekim ifadesinin devamında güya Oğuzhan Sevinç’in kendisine eğer
cinsel ilişkiye girerse Allah Katında yükseleceğini söylemesi üzerine kesinlikle
kabul etmediği ve istemediğini net bir şekilde dile getirmiştir:
‘Daha sonra orada çok fazla
beni ikna etmeye çalıştı ve bana dedi ki "Eğer bunu yaparsan
Allah katında yükseleceksin" dedi. Ben dedim ki "Yani
Allah katında yükselmek derken" dedim. "Ben
katımdan memnunum" dedim hani öyle bir şey istemiyorum dedim.’ (19.08.2020- Mahkeme
ifadesinden)
Nitekim
Yargıtay kararlarında mağdurenin "AŞAMALARDAKİ
ÇELİŞKİLİ BEYANLARI, UZUN SÜREDE ŞİKAYETÇİ OLMASI, SOYUT BEYANLARI HARİCİNDE
MAHKUMİYETE YETER, HER TÜRLÜ ŞÜPHEDEN UZAK, KESİN ve İNANDIRICI DELİLİN
OLMAMASI" hükmün bozulmasına gerekçe olarak değerlendirilmektedir. Aşağıda
bazı YARGITAY KARARLARI örnek olarak verilmektedir:
“…Katılan
mağdurenin kollukta verdiği ilk ifadesinde 06.10.2014 tarihinde sanığın
kendisini kolundan tutarak zorla araca bindirdiği ve otoban gibi bir yere
götürerek zorla anal yoldan ilişkiye girdiğini beyan etmesine karşın kollukça
alınan ek ifadesinde, araca tehditle bindirildiğini ve araçta silah bulunduğunu
ifade etmesi, yine suç tarihini daha önce 06.10.2014 olarak belirtmiş iken
sanığın o tarihte İstanbul ilinde olmadığının tespit edilmesi üzerine bu defa
savcılıkta alınan ifadesinde suç tarihini Eylül ayının sonları olarak ifade
ederek, ileri sürülen olayın üzerinden uzun zaman geçmediği halde, hem olay
tarihi hem de olayın gerçekleşme şekli açısından çelişkili anlatımlarda
bulunması, sanığın kendisini rahatsız etmesinden dolayı uyarmak için
onu aradığını belirtmesine rağmen HTS kayıtlarına göre suç tarihinden
sonra da sanıkla karşılıklı görüşmelerinin bulunması, sınıf
arkadaşlarına uzun süre olaydan bahsetmemesinin yanı sıra sanığı bir yakını
olarak tanıtması, tanık...'un katılan mağdurenin sanıktan hoşlandığını
kendisine dolaylı olarak anlattığını ifade etmesi, katılan mağdurenin
anal muayenesinde belirlenen bulguların olaydan 23 gün sonra düzenlenen rapora
dayanması nedeniyle olayla arasındaki illiyet bağının tespit edilememesi, Adli
Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen raporda söz konusu bulguların kabızlık gibi
doğal nedenlerle de oluşabileceğinin belirtilmesi, sanığın kullandığı
hattın olay saatinde Samandıra'dan baz sinyali alması sanık aleyhine
değerlendirilebilir ise de bu hattın daha önceki tarihlerde de aynı
bazdan birçok kez sinyal aldığının tespit edilmesi nedeniyle bu durumun sanık
aleyhine delil teşkil etmemesi ve tüm aşamalarda katılan
mağdurenin kendisine ilgi duyduğunu, kendisini sürekli aradığını, onunla cinsel
ilişkiye girmediğini, atılı suçları işlemediğini belirten sanık savunmasının
aksine bir delil bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde;
sanığın katılan mağdureyi aracına zorla bindirip otoban yakınına götürerek
cinsel istismarda bulunduğuna dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı
delil bulunmadığı, bu şekilde sanığın atılı suçlardan beraati yerine
mahkûmiyetine karar verilmesinin isabetli olmadığı kabul edilmelidir…” (Yargıtay
CGK. 2019/171 E. 2020/169 K. 10/03/2020 T.)
“…sanıgın kendisini eve bırakma
yönündeki teklifini kabul etmemesi üzerine bir eli ile kolundan tutup diger eli
ile agzını kapatarak, zorla sokak üzerinde bulunan evlerden birinin kömürlügüne
götürdügünü, durusmadaki beyanında ise sanıgın eve bırakma teklifini kabul
ettigini ve kendi istegi ile sanıkla kömürlüge gittigini ifade etmis olmasının
asamalarda çeliki olusturması, magdure hakkında tanzim edilen doktor
raporlarında cinsel saldırıya iliskin bir bulgunun elde edilememis olması,
sanıgın tüm asamalarda magdure ile rızaya dayalı cinsel ilikside bulundugunu
savunması, magdurenin olaydan hemen sonra sorusturma makamlarına
basvurmamasının haklı ve kabul edilebilir bir gerekçesi olmaksızın, evine gidip
uyuması ve ertesi sabah uyanarak çalıstıgı gazetede islerini hallettikten sonra
karakola müracatta bulunması karsısında, savunmanın aksine, sanıgın magdure ile
rızası dısında cinsel iliskiye girdigine dair her türlü süpheden uzak, kesin,
somut ve inandırıcı bir delilin bulunmaması…” (Yargıtay 14. CD. 2014/643 E.
2014/4746 K. 09/04/2014 T.)
“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili
ifadeleri, istinabe yoluyla alınan 22.06.2011 tarihli beyanında annesi ve
yengesinin baskısıyla ifade verdiğini belirtmesi, tanık ...'in de aynı şekilde
tutarsız beyanlarda bulunması, diğer tanık ...'in sanığın kendisine
cinsel eylemde bulunduğuna dair mağdurenin herhangi bir açıklamasının
olmadığını söylemesi, tanık ...'ın sanığın cinsel eylemde bulunduğunu gördüğüne
dair ifadesinin bulunmaması, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın
üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden
uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı
şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD.
2018/4643 E. 2020/1668 K. 03/03/2020 T.)
“…Mağdurenin
aşamalardaki başka delille desteklenmeyen çelişkili beyanları, savunma
ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçları
işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı
delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar
verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/7099 E. 2020/1815 K.
09/03/2020 T.)
“…Mağdurenin
aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, tanık anlatımları ile tüm dosya
içeriği nazara alındığında, sanığın değişik tarihlerde mağdureye yönelik
alıkoyma ve cinsel ilişki eylemlerini cebir veya tehditle gerçekleştirdiğine
dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı
delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan beraati yerine yazılı
şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD.
2019/6210 E. 2020/1769 K. 04/03/2020 T.)
“…Katılanın aşamalarda değişen
çelişkili beyanları, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında,
sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair katılanın soyut iddiası dışında
cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar
verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay
14. CD. 2015/7883 E. 2018/7735 K. 25/12/2018 T.)
“…mağdurenin
anal ve vajinal yoldan zorla gerçekleştirildiğini ileri sürdüğü cinsel istismar
eylemlerine ilişkin olay sonrası düzenlenen doktor raporlarında herhangi bir
bulguya rastlanılmaması, birbiriyle çelişen mağdurenin iddiasının tanık
beyanları veya başkaca herhangi bir yan delille desteklenmemesi ve tüm
dosya içeriği nazara alındığında, suça sürüklenen çocuk ile sanıkların
mağdureyle rızaen cinsel ilişkiye girdikleri ya da zorla cinsel istismarda
bulunduklarına ve Sanık ...'un mağdureye rızası dışında alıkoyduğuna dair soyut
iddia dışında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil elde edilemediği gözetilerek beraatleri yerine yeterli olmayan
yazılı gerekçelerle mahkûmiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/574 E. 2018/2607 K. 09/04/2018 T.)
“Mağdurenin aşamalardaki
çelişkili beyanları, sanığın inkara yönelik savunması ve tüm dosya kapsamına
göre, eylemin nasıl ve ne zaman gerçekleştiğine ilişkin anlatımların mahkûmiyet
hükmü kurmaya elverişli olmadığı ve mevcut haliyle sanığın atılı suçu işlediği
hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, beraati yerine yazılı
gerekçelerle mahkûmiyetine karar verilmesi…”
(Yargıtay 14. CD. 2014/12387 E. 2017/6735 K. 26/12/2017 T.)
“…Mağdureleri
n aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, eylemlerin uzun süredir devam
ettiği iddia edilmesine rağmen mağdurelerin beyanlarının tanıklar tarafından
doğrulanmaması, sanıkla ilgili iddiaların aile içi uyuşmazlık sonrası gündeme
getirilmesi, sanığın mağdure ...'nun evden ayrılıp kaçtığını düşündüğü
kişi hakkında 02.08.2011 tarihinde suç duyurusunda bulunmasından sonra
03.08.2011 günü ... tarafından cinsel istismar iddialarının ortaya atılması,
mağdure ...'nin de diğer mağdurenin suç duyurusunda bulunmasından sonra cinsel
istismar iddiasında bulunması ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanığın,
mağdurelere yönelik çocuğun cinsel istismarı ve ...'ya yönelik tehdit suçlarını
işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin,
tarafsız ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2017/4398 E.
2017/5619 K. 15/11/2017 T.)
“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili
anlatımları, gerçekleştiğini iddia ettiği eylemden dolayı süresinde kolluğa
başvurarak resmi şikayette bulunmayıp anılan olayla ilgili olarak yaklaşık iki
ay kadar sonra başka bir cinsel istismar eyleminden dolayı yakalanan sanığı
usulüne uygun şekilde yapılmayan işlemde teşhis etmesi üzerine kamu davasının
açılması, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın atılı
suçu işlediği hususunda soyut iddia dışında cezalandırılmasına yeter, her türlü
şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, beraati…”
(Yargıtay 14. CD. 2014/9936 E. 2017/3659 K. 05/07/2017 T.)
“…İntikalin,
iddia edilen eylemden yaklaşık bir ay sonra gerçekleşmesi, tanıkların
aşamalarda değişen ve çelişen anlatımları, sanığın yazılı ve sözlü
savunmaları, mağdure ile sanık arasında sınıfta kalan mağdurenin sene tekrarı
yapmadan bir üst sınıfa geçirilmesi hususunda husumet bulunması ve tüm dosya
içeriği nazara alındığında, sanığın atılı suçtan mahkumiyetine yeter, her türlü
şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay
14. CD. 2016/9146 E. 2017/2488 K. 08/05/2017 T.)
“…mağdurelerin
ifadeleri arasında çelişki oluştuğu, mağdurelerin iddialarını eylemlerden uzun
süre sonra dile getirdikleri, sanığın savunmalarında üzerine atılı suçu inkar
edip anılan husumet oluşturacak sebebi dile getirdiği, mağdurelerin sanıktan
intikam alacaklarına dair konuşmalarının da farklı yer ve zamanlarda birden
fazla tanık tarafından duyulduğu anlaşılmakla, mağdurelerin sanığa
isnatta bulunabilecekleri yönünde şüphe oluştuğu, bu nedenle sanığın müsnet
suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak,
kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/12325 E.
2017/1430 K. 22/03/2017 T.)
“…Olayın
intikal şekli ve aile içi uyuşmazlık ortamında ileri sürülmesi, sanığın
aşamalardaki istikrarlı, suçu inkara yönelik ve müşteki Filizle aralarında
boşanma davasına da konu olan husumet bulunduğuna dair savunmaları,
bunu destekleyen tanık anlatımları, mağdure, müştekiyle kardeşi tanık Gizem'in
aşamalardaki birbirleriyle çelişkili beyanları, mağdurenin intikal sonrası
aldırılan muayene raporları ve tüm dosya kapsamından sanığın, mağdureye yönelik
beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun basit cinsel istismarı suçunu
işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin,
somut, tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD.
2016/11974 E. 2017/735 K. 16/02/2017 T.)
“…Mağdurenin
aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen beyanlarda bulunup anlatımların
hayatın olağan akışına da aykırı olması, sanık ... tarafından zorla
cinsel istismara maruz bırakıldığına dair herhangi bir biyolojik delil elde
edilememesi, mağdure ile annesi arasındaki telefon görüşme ve mesaj
kayıtlarını içeren bilirkişi inceleme tutanağının mahiyeti, taraflar arasında
2013 yılı Mayıs ayında sanık ... tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen
eylemlere ilişkin devam etmekte olan dava nedeniyle husumet bulunması ve tüm
dosya içeriği karşısında, sanıkların atılı suçlardan cezalandırılmalarına
yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil
bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/9338 E. 2017/324 K. 30/01/2017 T.)
“…Mağdure
ile müşteki annesinin aşamalardaki çelişki beyanları, savunma, 06.04.2015
tarihli sosyal inceleme raporu ve 21.07.2015 günlü adli görüşme raporu içeriği,
tanık beyanları, sanık ile müşteki anne arasında husumet olduğu hususları
birlikte değerlendirildiğinde, sanığın mağdureye yönelik çocuğun basit
cinsel istismarı ve tehdit suçlarını işlediği hususunda cezalandırılmasına
yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay
14. CD. 2016/2107 E. 2016/6007 K. 22/06/2016 T.)
“…taraflar
arasında sanığın üstlendiği dolap yapımından kaynaklanan anlaşmazlık nedeniyle
husumet bulunması ve mağdurenin kendisine cinsel saldırıda bulunan sanıkla iş
yapmaya devam ederek bir kaç kez evde yalnız bulunduğu sırada eve gelmesine
rıza göstermesinin de hayatın olağan akışına uygun olmaması karşısında,
sanığın mağdureye yönelik basit cinsel saldırı eylemlerinde bulunduğuna dair
mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları dışında sanığın
cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2013/10860 E. 2015/9960 K. 28/10/2015 T.)
“…Mağdurenin
aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen beyanları, olayın adli makamlara intikal
zamanı ve tüm dosya içeriğinden, sanığın savunmasının aksine
cezalandırılmasına yeter kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay
14. CD. 2013/9244 E. 2015/8312 K. 14/09/2015 T.)
“…Olayın
intikal şekli ve zamanı, mağdurenin aşamalardaki çelişkili ve tutarsız
beyanları, savunma ile tüm dosya kapsamı nazara alındığında, sanığın
üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden
uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı
şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2017/707 E. 2020/1132 K.
12/02/2020 T.)
“…Mağdurun aşamalardaki çelişkili
beyanlarına, sanıkların savunmalarına, olayların intikal süresine ve tüm dosya
kapsamına göre; mağdurun soyut ve çelişkili beyanları dışında sanıkların atılı
suçları işledikleri hususunda cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden
uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraatleri yerine
yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/4728 E. 2018/6569 K.
12/11/2018 T.)
“…Olayın
intikal şekli ve zamanı, mağdurenin aşamalardaki çelişkili ifadeleri, tanıklar
...'nin, mağdurenin beyanlarıyla çelişen anlatımları, savunma ve tüm dosya
içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair
cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar
verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay
14. CD. 2019/2294 E. 2020/1600 K. 27/02/2020 T.)
“…Mağdure soruşturma aşamasında yaz
tatili süresince çalışmak için girdiği işyerinde sanığın 2011 yılı Temmuz
ayında kendisine yönelik cinsel davranışlarının başladığını ve Ağustos ayında
da anal ve oral yoldan defalarca tecavüze uğradığını belirtmesine rağmen
gerek sanığın ilk cinsel davranışlarının başladığını söylediği Temmuz ayında,
gerekse Ağustos ayı içerisinde işyerinde çalışmaya devam edip, okulların
açılacak olması nedeniyle işten ayrılması, ayrıca sanığın cinsel
birlikteliklerini anlatacağı yönündeki tehditi üzerine daha sonraki cinsel
saldırılarına sesini çıkartamadığını iddia eden mağdurenin, işyerinden
ayrıldıktan sonra da sanığın böyle bir olayı anlatmasının mümkün olmasına
rağmen işten ayrıldıktan sonra sanığın kendisini birlikte olmak için çağırdığında
kabul etmediğini beyan etmesi, sanık hakkında herhangi bir merciiye şikayette
bulunmaması, kovuşturma aşamasında mağdurenin olay tarihinde 18 yaşından büyük
olduğu tespit edilerek yaşı düzeltilmiş ise de, öncesinde mağdurenin yaşının 16
olarak bilinmesi nedeniyle, evli ve esnaf olan sanığın böyle bir olayı
anlatması durumunda çevresinde zor duruma düşebileceği gibi cezai
sorumluluğunun da söz konusu olabilmesi, mağdurenin ablası olan tanık
Halisa'nın; mağdurenin Ramazan ayı boyunca eve gece 24:00-01:00 saatlerinde
gelerek, çalıştığı işyerinden elbiseler, aksesuarlar ve takılar getirip, bu
elbiseleri ve takıları patronunun hediye olarak verdiğini söylediğine ilişkin
beyanları, yine mağdurenin, annesi Hatice'ye çalıştığı işyerinin sahibi olan
sanığın kendisi ile birlikte olmak istediğini anlatma şekline göre, annesi
tarafından bu durumun sanığın kızıyla evlenmek istediği şeklinde algılanması ve
mağdurenin kovuşturma aşamasında önceki anlatımlarından da dönmüş olduğu nazara
alındığında sanığın tehdit yoluyla cinsel saldırıda bulunduğu iddiası şüphe
boyutunda kalmaktadır……mağdurenin telefon görüşmelerine ilişkin HTS
kayıtlarından; belirtilen tarihlerde sanıkla yaptığı telefon görüşmeleri
dışında, başka kişilerle de gece geç saatlere, bazı günler sabah saatlerine
kadar telefon görüşmeleri ve mesajlaşmalarının olduğu, ayrıca soruşturma
aşamasında işten ayrılmasından sonra sanığın kendisini telefonla rahatsız
etmesi nedeniyle bu telefon hattını kırarak kapattığını belirtmesine rağmen,
hattın 30.03.2012 tarihine kadar fiilen kullanıldığı anlaşılmıştır. Yine tanık
Melek sanık aleyhine beyanlarda bulunmuş ise de; mağdure ile tanıklar Necla ve
Songül'ün, Melek'in beyanlarını doğrulamayarak adı geçenle sanık arasında
problemler olduğunu belirtmeleri karşısında, Melek'in beyanlarının sanık
aleyhine değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu nedenlerle; yapılan
muayenesinde cinsel saldırıya yönelik herhangi bir bulgu ve emare tespit
edilmeyen, aşamalarda çelişkili beyanlarda bulunan ve kovuşturma
aşamasında sanık hakkındaki suçlamalarından dönen mağdureye yönelik
gerçekleştirildiği iddia olunan cinsel saldırı eyleminin sabit olduğuna
ilişkin, sanığın savunmasının aksini gösterir her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından…” (Yargıtay CGK.
2014/14-604 E. 2015/37 K. 10/03/2015 T.)
Mağdurenin aşamalardaki çelişkili
beyanları, olay tarihi ile olayın karakola başvuru yoluyla intikali arasında
bir buçuk yılı aşkın bir sürenin geçmiş olması, sanığın aşamalardaki savunmalarında atılı suçu işlemediğine ilişkin
istikrarlı savunmaları, mağdurenin annesi tanık Elif ile babası müşteki
Hüseyin'in 1999 yılında Elif'in babası olan sanığın evlenmelerine rıza
göstermemesi sebebiyle kaçarak evlenmeleri, bu sebeple de aileler arasında
anlaşmazlık ortaya çıkması, ayrıca 2008 yılı içerisinde mağdurenin annesinin bu
kez babasına boşanma davası açması sebebiyle müşteki Hüseyin ve ailesinin
ayrılmak isteyen tanık Elif'e ve babası sanığa husumet beslemeleri, yine
mağdurenin dosyada mevcut raporlarında cinsel istismara maruz kaldığına yönelik
herhangi bir maddi delilin bulunmaması ve tüm dosya içeriği karşısında, sanığın
üzerine atılı çocuğun cinsel istismarı suçunu işlediğine dair her türlü
şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediğinden…”
(Yargıtay 14. CD. 2014/5780 E. 2014/14913 K. 30/04/2012 T.)
“…gerçekleştiğini
iddia ettiği ilk olaydan sonra ikinci kez çağırdığında sanığın yanına tekrar
gitmiş olması ve cinsel istismarda bulunduğunu iddia ettiği sanığın yanına
İstanbul'a olaydan sonra giderek bir süre birlikte yaşaması hayatın olağan
AKIŞINA AYKIRIDIR. Kaldı ki katılanın, sanığın birlikte yaşadığı tanık
Sultan Erdoğan'a gönderdiği tespit edilen mesaj içeriklerinde sanığa yönelik
olarak kullandığı "ben babamın kızıyım, babamın hatırına susuyorsak, babamdan
bir fiske yememişken" şeklindeki ifadeler de cinsel istismar
eyleminde bulunduğu iddia edilen bir baba için kullanılması beklenen BEYANLARLA
ÖRTÜŞMEMEKTEDİR…
…Bu durum karşısında katılanların
aşamalardaki beyanları arasındaki çelişkiler ve hayatın olağan akışına uymayan
hususlar, sanıkla katılanlar ve anneleri arasında sanığın bir başka kadınla
birlikte yaşaması nedeniyle husumet bulunması, gerçekleştiği iddia olunan
eylemlerden çok uzun bir süre sonra şikayette bulunulması, tanıklar Zeynep
Açıkgöz, Berna Sibel Sönmez, Ahmet kızı Naciye Açıkgöz ve Erdem Balaban'ın
katılan Yüksel ve tanık Ahmet Yalçın kızı Naciye Açıkgöz'ün beyanlarının doğru
olmadığını ifade etmiş olmaları, sanığın tüm aşamalarda ısrarla ve tereddüde
yer vermeyecek şekilde suçlamaları kabul etmemesi, katılanların anlatımları
dışında yargılamaya konu eylemlerin gerçekleştiğine ilişkin herhangi bir
delilin dosya içerisinde bulunmadığı birlikte nazara alındığında, sanığın
üzerine atılı öz kızları olan katılanlara yönelik çocuğun cinsel istismarı
suçlarını işlediği iddiasının sabit olmadığı ve şüphe boyutunda KALDIĞI
ANLAŞILMAKTADIR…” (Yargıtay CGK. 2013/14-711 E. 2014/530 K. 02/12/2014 T.)
“…Mağdure
anlatımlarında, soyut olarak zor ve tehditten bahsetmiş ancak zorun veya
tehditin nasıl YAPILDIĞINI AÇIKLAMAMIŞTIR. Cebrin, ırza geçme fiilinden önce
mağdureye yönelik OLMASI GEREKMEKTEDİR. Tehdit ise, kendisi veya yakınlarının
ağır bir zarara uğratılacağı hususunda, belli bir boyuta ulaşan, kolayca
kurtulma olanağı olmayan, ırza geçme fiilinden daha ağır bir sonuç doğuracak
nitelikte olması nedeniyle mağdurun daha hafif nitelikteki ırza geçme fiilini
kabul etmek zorunda OLDUĞU HALLERDİR.
Somut olayda, akıl veya beden hastalığı
bulunduğu ileri sürülmeyen mağdureye yönelik aldatıcı, kandırıcı hareketlerden
söz edilmemiş, zor ve tehditin ne şekilde YAPILDIĞI AÇIKLANMAMIŞTIR. Zora
ilişkin bir kanıt ELDE EDİLEMEMİŞTİR. Mağdurenin ifadeleri de çelişkili olup
tehditin belli bir boyuta ulaştığı, kolayca kurtulma olanağının bulunmadığı,
ırza geçme fiilinden daha ağır sonuçlar doğuracak nitelikte olduğu hususunda da
bir iddia ve açıklama YER ALMAMAKTADIR. Mağdure, olayı hemen annesine veya
YAKINLARINA ANLATMAMIŞTIR. Saçı başı dağınık bir halde görüldüğünde,
anneannesine yine olaydan SÖZ ETMEMİŞTİR. Uzun süre şikayetçi olmamış, üvey
dayısıyla karı-koca hayatı yaşamış, bir başkasıyla evlenmek istediğinde, ayıplı
durumunu izah edebilmek amacıyla şikayette bulunmuş, fiilin zorla İŞLENDİĞİNİ
BİLDİRMİŞTİR. Bu hususlar, fiilin rızaya dayalı OLDUĞUNU GÖSTERMEKTEDİR…” (Yargıtay
CGK. 2000/5-196 E. 2000/21 K. 17/10/2000 T.)
“…Olayın
intikal şekli ve zamanı, sanıkların istikrarlı ve uyumlu savunmaları,
mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, mağdure hakkındaki
07.10.2010 tarih ve 2010/10252 sayılı rapor içeriğinde genital muayene sonucu
elde edilen bulgunun 2-4 gün aralığında gerçekleştiğinin bildirilmesine karşın
mağdurenin soruşturma beyanında sanık ... tarafından rapor tarihinden yaklaşık
9 gün önce nitelikli cinsel istismara maruz kaldığını belirtmesi, tanıkların
mağdurenin beyanları ile örtüşmeyen anlatımları ve tüm dosya kapsamına göre,
sanıkların farklı tarihlerde birbirlerinden bağımsız olarak mağdureye yönelik
kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve sanık ...'ın çocuğun basit cinsel
istismarı, sanık ...'ın ise çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçlarını
işlediklerine dair cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin
ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından, atılı suçlardan
beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, Kanuna
aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2017/293
E. 2017/1380 K. 16/03/2017 T.)
“…Mağdurenin,
üvey babası olan sanık tarafından kendisine yönelik gerçekleştirildiğini iddia
ettiği cinsel eylemlerin zamanı ve şekli konusunda ayrıntı içermeyen beyanlarının
aşamalarda hem kendi içerisinde hem de tanık beyanları ile çelişmesi,
müşteki annenin müşterek haneyi terk etmesinden önce yargılamaya konu
eylemlerden haberdar olduğunu iddia etmesine rağmen, sanığa karşı açmış olduğu
boşanma davasında ve bundan kısa süre sonra sanık tarafından kendisi ile
birlikte annesi ve kardeşine karşı işlenen kasten yaralama, tehdit ve hakaret
eylemlerinin ihbarı sırasında cinsel istismardan hiç bahsetmemesi, beyanlarının
tanık anlatımları ile çelişmesi, müşteki ve ailesi ile sanık arasında
yaşanan olaylar nedeniyle husumet bulunması ve bu anlaşmazlıkların ardından
yaklaşık 6 ay sonra ilk olarak müşteki ... tarafından cinsel istismarın gündeme
getirilmesi, sanığın aşamalarda suçu inkara yönelik savunmaları ve tüm
dosya kapsamına göre sanığın, mağdureye yönelik cinsel istismar suçunu
işlediğine dair savunmasının aksine cezalandırılmasına yeter, her türlü
şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından,
beraati yerine delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde
mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”
(Yargıtay 14. CD. 2016/8186 E. 2017/2592 K. 11/05/2017 T.)
“…Bir iddianın samimiyeti ve doğruluğu, suçun
işlendiği yer, zaman, işleniş biçimi, tarafların kişilikleri, iddianın
aşamalardaki değişmezliği nazara alınarak değerlendirilmelidir.
Mağdurenin iddiası, aşamalarda
değiştiği gibi kendi içinde de çelişkilidir. Bu çelişkiler, gereksiz ayrıntılara yönelik olmayıp suça ve suçun
işlendiği tarihe ilişkindir. İddia, olay tarihini belirleyen doktor raporu ile
doğrulanmamış aksine, belirtilen tarihlerde suçun işlenmediği saptanmıştır.
Sanığın; yüklenen suçu işlediğine dair
savunmasının aksini gösterir, cezalandırılmasına yeterli, her türlü kuşkudan
uzak kesin ve inandırıcı kanıt bulunamamıştır…” (Yargıtay CGK. 1991/75 E. 1991/103 K.
01/04/1991 T.)
“…Mağdure,
annesi katılan Nezaket ve ablası olan tanık Sümeyye'nin aşamalarda değişen ve
birbiriyle de çelişen anlatımları, mağdurenin Cumhuriyet Savcılığında
alınan 04.09.2008 tarihli beyanında sanık tarafından gerçekleştirilen iki
eylemden bahsettiği halde, 25.02.2009 tarihli savcılık beyanında ilk eylemi
anlatarak başkaca herhangi bir olayın gerçekleşmediğini bildirmesi ve her iki
beyanında olayların üvey annesi ile birlikte ikamet ettikleri evde olduğunu
söylemesine rağmen 15.09.2009 tarihli celsede olayların üvey annenin annesine
ait evde yaşandığını belirtmesi, bacaklarını okşama şeklinde tezahür eden
ikinci eylemi ablası tanık Sümeyye'nin de gördüğünü söylediği halde, tanık
Sümeyye'nin bu konuda aynı celse çelişkili beyanlarda bulunması ve bu
karışıklığa geçerli bir açıklama getirememesi, katılan Nezaket'in müracaatında
sanığın her iki kızına yönelik cinsel eylemleri bulunduğunu bildirmesine karşın
tanık Sümeyye'nin sanığın kendisine herhangi bir cinsel davranışta
bulunmadığını net olarak ifade etmesi, müracaatın, olaydan yaklaşık olarak bir
yıl sonra, üvey anne tarafından gerçekleştirildiği iddia olunan kötü muamele
mahiyetindeki eylemler nedeniyle şikâyetçi olunurken ve çocukların velâyetini
almak isteyen öz anne tarafından yapılmış olması, sanığın suçlamaları kabul
etmediğine dair istikrarlı savunmaları ve bu savunmayı doğrulayan tanık
anlatımları ile tüm dosya içeriğinden, sanığın atılı suçu işlediğine ilişkin
cezalandırılmasına yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığının anlaşılması karşısında, şüpheden sanık yararlanır ilkesi de
nazara alınarak atılı suçtan beraati yerine yazılı gerekçeyle mahkûmiyetine
karar verilmesi,Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2012/11463 E. 2014/8940 K.
30/06/2014 T.)
“…Sanık
savunmaları, mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, tanığın görgüye
dayalı olmayan beyanları, olaydan sonra tanığın evine gidip olayları
anlatan mağdurenin olay günü değilde ertesi gün annesine gittikten sonra
karakola başvurması ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın üzerine atılı
suçları işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak,
kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinin anlaşılması karşısında
atılı suçlarından beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi…”
(Yargıtay 14. CD. 2018/3752 E. 2018/6405 K. 05/11/2018 T.)
“…Katılanın
aşamalardaki çelişkili beyanları, adli muayene raporu, dosya kapsamına alınan
HTS kayıtları ile mesaj tespit tutanağı içeriği, olay anına ilişkin kayıtla
ilgili yaptırılan ses çözümü içeriği, savunma ve tanık beyanları ile
tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanıkların, eylemlerini zorla
gerçekleştirdiklerine dair katılanın aşamalardaki çelişkili ve maddi delillerle
desteklenmeyen ifadeleri dışında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden
uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan
beraatleri yerine yazılı şekilde mahkûmiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/5653 E. 2018/5385 K.
24/09/2018 T.)
“…Olayın
intikal zamanı, şekli, müştekinin aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın ise
aşamalardaki mağdure ile sevgili olduklarını ancak cinsel ilişkide
bulunmadıklarına dair savunması, tanık... 'nin ise beyanlarında
mağdurenin rızalı olarak sanıkla ilişki yaşadığını kendilerine söylediği
yönündeki beyanları, bu nedenle mağdurenin adli raporunda belirtilen bulgunun
zorla anal ilişki yaşandığı yönündeki mağdure iddiasına yeterli delil teşkil
edemeyeceği hususu da göz önüne alınarak, mağdurenin başka delille
desteklenmeyen beyanları dışında, sanığın yüklenen suçları işlediğine dair her
türlü şüpheden uzak, yeterli, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği
gözetilmeden, hakkında beraat kararları verilmesi gerektiği halde yazılı
gerekçelerle mahkumiyet hükümleri kurulması, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/2153 E. 2018/6901
K. 21/11/2018 T.)
“…Latince
“in dubio pro reo” olarak ifade edilen ve masumiyet (suçsuzluk) karinesinin bir
uzantısı olan “şüpheden sanık yararlanır ilkesi” ceza yargılaması hukukunun
evrensel nitelikteki önemli ilkelerinden biridir. Sanığın bir suçtan
cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle
ispat edilmesine bağlıdır. Kuşkulu ve aydınlatılamamış olaylar ve iddialar
sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Ceza mahkûmiyeti bir
olasılığa değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, teoride olsa
hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. Yüksekte olsa bir
olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı
olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir. Bu açıklama ışığında somut olay incelendiğinde,
mağdure ile tanıkların aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın istikrarlı
savunması ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın müsnet suçu işlediğine dair
mahkûmiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığı anlaşıldığından, ceza muhakemesi hukukunun temel ilkelerinden olan
“Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi de gözetilerek beraatine karar verilmesi
yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmedilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/1933 E. 2016/5622
K. 07/06/2016 T.)
Ayrıntıları
ile tarif ettiğimiz üzere müşteki S.Y.’nin Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına
husumet duyan bir kısım müştekilerin yönlendirmesiyle tamamen ÇELİŞKİLİ,
GERÇEK DIŞI, MESNETSİZ ve TUTARSIZ iddia ve ihtamlarla dolu ifadelerine,
Yargıtay’ın belirlediği mağdur ifadelerinin çelişki hususundaki kriterler
açısından değerlendirildiğinde de itibar edilmesi mümkün değildir.