Mağdur beyanlarının hükme esas alınması ve güvenilir olarak kabul edilmesi için Yargıtay’ın belirlediği ölçütler arasında mağdurun BEYANIN ÇELİŞKİLİ OLMAMASI önem taşımaktadır. 

Özellikle cinsel suçlarda mağdurun beyanlarının AŞAMALARDA KENDİ İÇERİSİNDE ve DİĞER TANIK BEYANLARI İLE ÇELİŞMEMESİ ve DEĞİŞMEMESİ gerekir.

-          Her türlü şüpheden uzak, kesin inandırıcı maddi deliller bulunmalıdır.

-          Bu deliller cezalandırılmaya yeterli olmalıdır.

-          Eyleme ilişkin net ve açıklık içeren anlatımlar olmalıdır.

-          Olayın intikal şekli ve zamanı konusunda mahkumiyet için elverişli ayrıntılar bulunmalıdır.

-          Anlatılan olay hayatın doğal akışına uygun olmalıdır.

Müşteki S.Y. ifadeleri bu kriterlere göre değerlendirildiğinde, beyanlarına itibar edilmesinin mümkün olmadığı açıkça görülmektedir.  ÇÜNKÜ S.Y. İFADELERİ SIRASINDA  27 AYRI ÇELİŞKİLİ BEYAN VERMİŞTİR.  

CİNSEL SALDIRI GİBİ BİR KADIN İÇİN HİÇBİR DETAYINI UNUTMASI MÜMKÜN OLMAYAN MÜHİM BİR OLAYDA TEK BİR ÇELİŞKİLİ BEYAN DAHİ İFADEYİ GÜVENİLMEZ YAPARKEN, BURADA 27 AYRI GERÇEK DIŞI İFADENİN VE ÇELİŞKİNİN BULUNMASI DOĞRU SÖYLEMEDİĞİNİ İSPATLAMIŞTIR.

 

Bu çelişkiler şunlardır:

 

ÇELİŞKİ 1: S.Y. kendi ifadelerine göre arkadaş grubu ile 2016 yılı Kasım-Aralık aylarında görüştüğünü, daha sonra kendi rızası ile görüşmeyi kestiğini belirtmesine rağmen, sözde cinsel saldırının gerçekleştiği dönemde şikayetçi olmayı düşünmemiş, operasyonun üzerinden tam 4 ay geçtikten sonra ve husumetli müştekilerle iletişime geçtikten sonra nasıl olduysa birden şikayetçi olmaya karar vermiştir. S.Y. ifadelerinde 2 sene boyunca şikayetçi olmamasına bahane olarak “işlerinin çok yoğun olduğunu, buna ayıracak vakti olmadığını” ileri sürmüştür. Elbette eğer gerçek bir mağdur ve gerçek bir tecavüz olayı olsa o mağdurunVAKTİ OLMADIĞI İÇİN ŞİKAYET ETMEDİĞİNİ SÖYLEMESİ” HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA AYKIRIDIR.

 

ÇELİŞKİ 2: S.Y. güya operasyon sonrasındaki haberlerde müşteki B.B.Y.’un ismini gördüğünü ve kendisiyle sosyal medya üzerinden iletişime geçtiğini iddia etmektedir. Güya B.B.Y.’un yönlendirmesiyle de Mali Şube’ye giderek şikayetçi olmuştur. Oysaki ne mahkemede ne emniyette belirtmemesine rağmen, HTS analizlerinde 17.07.2017 ve 03.08.2017 tarihlerinde yani operasyondan çok daha önceki tarihlerde S.Y. ile müşteki Ü.K. arasında iletişim tespit edilmiştir. Hatta mesaj atan ve arayan da S.Y.’in kendisidir.

 

ÇELİŞKİ 3: S.Y. güya stüdyoya giderek Sayın Adnan Oktar ile tanıştığını iddia etmektedir. Ancak; yapılan HTS analizlerinde S.Y.’in iddia ettiği tarih aralığında stüdyonun bulunduğu yerde sadece tek bir gün ve o gün içinde SADECE 1 DAKİKA OLACAK şekilde sinyal verdiği tespit edilmiştir. Yani S.Y. gerçekte iddia ettiği gibi STÜDYOYA HİÇ GİTMEMİŞ VE SAYIN ADNAN OKTAR İLE DE TANIŞMAMIŞTIR. Dolayısıyla Sayın Adnan Oktara yönelik mesnetsiz taciz iddiaları doğru değildir, tamamen hayali bir kurgudan ibarettir.

 

ÇELİŞKİ 4: S.Y.’in iddialarını kabul etmemekle birlikte, mahkemede vermiş olduğu ifadesinde güya stüdyoya gidişini anlatırken şöyle bir çelişki içine düşmüştür; önceOğuzhan’ın kendisine “Ben seni yarın alacağım, önce hocam ile tanıştaracağım. Ona ben zaten bahsettim senden" dedi…. Bu şekilde anlaştık’ diyerek güya stüdyoya giderek Sayın Adnan Oktar ile tanışacağının bilincinde olduğunu söylerken, sadece birkaç cümle sonrasında güya stüdyoya geldiklerinde ‘Oğuz niye burada indik’, ‘Burası neresi?’ şeklinde sanki geldiği yerin neresi olduğunun farkında değilmiş gibi sorular sorduğunu iddia etmiştir. Oysaki emniyette vermiş olduğu ifadesinde de ‘Oğuzhan geldi, trafik olduğu için biraz geciktik ve 21.30 gibi Hür Sokak’ta bulunan A9 TV yayınevinin olduğu yere gittik’ diyerek stüdyoya gittiğinin bilincinde olduğunu, hatta belirledikleri saatte trafik nedeniyle orada olamadıklarını belirtmiştir. Dolayısıyla S.Y.’in mahkemedeki ifadesine güya nereye gittiğini bilmediği kurgusu sonradan yerleştirilmiştir.

 

 

ÇELİŞKİ 5: S.Y. stüdyonun her ne kadar kasvetli bir yer olduğunu iddia ediyor olsa da, bu anlatımın tamamen stüdyonun sözde gizemli bir yer olduğu algısı oluşturmak amacı taşıdığı görülmektedir. Nitekim stüdyo oldukça kalabalık, yoğun sirkülasyonu olan bir ortamdır. Uzun saatler canlı yayın yapıldığı için çok sayıda ışıklandırma sistemi yer almaktadır. Bu nedenle kasvetli olmaktan son derece uzak bir mekandır. Ayrıca stüdyonun hemen yanında Cumhurbaşkanlığı tarafından Çalışma Ofisi olarak kullanılan Vahdettin Köşkü yer almaktadır, şehrin içindedir. Kaldı ki gerçekte böyle bir rahatsızlığı olsaydı, kendisine ‘güvendiğini’ dile getirdiği Oğuzhan Sevinç’e tedirgin olduğunu, gitmek istediğini söyleyebilirdi.

 

ÇELİŞKİ 6: S.Y. güya stüdyoda Oğuzhan Sevinç’in kendisine getirdiği kahveyi içtikten sonra ayağa kalktığında ‘tökezlediğini ve başının döndüğünü’ iddia etmektedir. Güya içtiği kahve kendisini o kadar etkilemiştir ki saniyeler içinde başı dönmüş, tökezlemiş ve anında doğru düzgün konuşamayacak hale gelmiştir. S.Y. içtiği kahveden etkilendiğini düşünüyor olsaydı, stüdyodan çıkar çıkmaz doktora gitmeyi talep edebilirdi. Yapılacak bir kan testi ile bu iddiasını anında kanıtlayabilirdi. Ama buna gerek görmemiştir, çünkü “içeceğine bir şey katılmış izlenimi verme” gayretiyle gerçek dışı beyanda bulunmaktadır.

ÇELİŞKİ 7: S.Y. emniyet ifadesinde stüdyoda gördüğü kişilerin Gökalp Barlan, Mehmet Yıldırım ve Şerifkan Süleymaniyeli olduğunu söylerken ve HERHANGİ BİR TACİZ OLAYINDAN BAHSETMEZKEN, mahkemedeki ifadesine 4-5 kişi gördüğünü VE BU KİŞİLERİN SAÇLARINA VE OMUZLARINA DOKUNDUĞU şeklinde bir anlatım eklemiştir. Her nasılsa ifadeler arasında STÜDYODA GÖRDÜĞÜ KİŞİ SAYISI VE YAŞADIĞI OLAY TAMAMEN DEĞİŞMİŞTİR. Kendi içinde çelişkili ve gerçekdışı beyanlarına itibar edilemeyeceği ortadadır.

 

ÇELİŞKİ 8: S.Y. güya Sayın Adnan Oktar’ın kendisini taciz ettiğini iddia ederken bir yandan da kendisine camdan bir fil biblo hediye ettiğini kendisinin cevaben ‘çok teşekkür ederim’ dediğini, yine kendisine kitap hediye edildiğini ve cevaben ‘olur tabi’ dediğini, ayrılırken ‘tanıştığıma memnun oldum’ dediğini söylemiştir. Kendi ifadelerinden anlaşıldığı üzere S.Y. Sayın Adnan Oktar’dan çok nezaketli ve sevecen bir tavır görmüştür, kendisi de Sayın Adnan Oktar’a karşı son derece nezaketlidir. Müştekinin vermiş olduğu cevaplarından da ortada bir taciz durumunun olmadığı dolayısıyla da hiçbir tedirginliği olmadığı açıkça anlaşılmaktadır.

 

ÇELİŞKİ 9: S.Y. güya Sayın Adnan Oktar’ın kendisini taciz ettiğini düşünüyor olsaydı ve bundan rahatsızlık duymuş olsaydı, hemen gidip şikayetçi olabilirdi. Oysaki S.Y. güya çok korktuğunu, tedirgin olduğunu, içtiği kahveden etkilendiğini iddia ettiği halde, iddiasına göre stüdyo çıkışında Oğuzhan Sevinç’in evine gitmekte ve kendisiyle yalnız kalmakta hiçbir sakınca görmemiştir.

 

ÇELİŞKİ 10:  S.Y. güya odada oturdukları sırada Oğuzhan Sevinç’in kendisine bir anda; “seni ailemizde görmek istiyoruz ancak benimle ve diğer arkadaşlarımla aynı anda anal birliktelik yaşayacaksın, biz ultrason jeli kullanıyoruz merak etme hiç acımıyor” dediğini iddia etmektedir. Böyle bir konuşmanın hayatın olağan akışına hiçbir şekilde uygun olmadığı aşikardır.

 

ÇELİŞKİ 11: S.Y. güya içtiği kahveden dolayı doğru düzgün düşünemediğini, hareket edemediğini iddia ederken, Oğuzhan Sevinç ile konuşurken her nasılsa aniden şoktan çıktığını söylemiştir. İçtiği kahvenin etkisinde kilitlenmiş bir halde olduğunu iddia ederken, Oğuzhan Sevinç’in söylediklerine karşı tepkisini rahatlıkla dile getirebilmiştir.  Bu da müştekinin iradesinin iddiasının aksine, yerinde olduğunu, yaşadığı olayların muhakemesini yapabildiğini açıkça göstermektedir.

 

S.Y.’İN ANLATTIĞI SÖZDE CİNSEL İLİŞKİN VARLIĞINI HİÇBİR ŞEKİLDE KABUL ETMEMEKLE BİRLİKTE,

 

ÇELİŞKİ 12: S.Y., Oğuzhan Sevinç’in kendisini öpmeye başladığını, karşı koysa da bir süre sonra gücünün kırıldığını, bu sırada kıyafetlerinin ‘bir şekilde’ üstünden çıkarıldığını ve Oğuzhan Sevinç’in ‘bir anda’ kendisiyle anal ilişkiye girdiğini iddia etmektedir. Elbette ki, S.Y.’in ifadesinde güya ‘bir anda’ olan olayların gerçek bir tecavüz vakasında burada anlatıldığı gibi gerçekleşmesi mümkün değildir.

 

ÇELİŞKİ 13: S.Y. her ne kadar “Oğuzhan Sevinç’in kendisini tuttuğunu ancak bir yerini morartmamaya özen gösterdiğini” iddia ediyor olsa da, ifadelerinde bahsettiği şekilde ısrarlı bir şekilde karşı koymuş, mukavemet göstermiş olsaydı vücudunda bu arbedenin izlerinin mutlaka olması gerekirdi. Yine elbiseleri iddia ettiği gibi zorla çıkarılmış olsaydı bu durumda elbiselerinde yırtıkların olması beklenirdi. Yine S.Y. iddia ettiği gibi bağırmış olsaydı çevreden sesini duyan komşuların olması gerekirdi. OYSAKİ BUNLARIN HİÇBİRİ YAŞANMAMIŞTIR. Bu hayali tecavüz saldırısının hiçbir kanıtı yoktur.

 

ÇELİŞKİ 14:  S.Y. ifadelerinde kendisini iyi hissetmediğini, bu nedenle de bir süre sonra gücünün kırıldığını ve karşı koyamadığını iddia ediyor olsa da, anlatımlarından dikkatinin son derece açık olduğu, yani etrafında olan her şeyin gayet farkında olduğu anlaşılmaktadır. Örneğin, sözde “dolaptan alınan ultrason jelinin yarısının kullanıldığını hemen farkedebilmiştir”, ya da “kapının açılma sesini” anında duyabilmiştir. Görüldüğü gibi S.Y.’in güya kendisinde olmadığı iddiaları da gerçekçi değildir.

 

ÇELİŞKİ 15: S.Y. güya cinsel saldırıya uğradığını iddia ettiği sırada odanın kapısının açıldığını farkettiğini ve bundan rahatsız olduğunu iddia etmektedir. Müşteki Oğuzhan Sevinç’in kendisiyle güya zorla birlikte olduğunu iddia ettiği halde, güya o sırada kapının açılmasını bir kurtuluş olarak göreceği, bağırıp yardım isteyeceği yerde sadece bir başkasının onları görme ihtimalinden dolayı rahatsız olmuştur. Hatta bu durumu ifadesinde ben rahat edemedim” şeklinde ifade etmiştir. Güya tecavüze uğradığını iddia eden bir mağdurun kapı açıldığı için “RAHAT EDEMEDİĞİNİ” söylemesi MÜMKÜN DEĞİLDİR.

 

ÇELİŞKİ 16: S.Y.’in iddiasına göre güya Oğuzhan Sevinç güya müştekiyi tutmakta, hareket etmesine izin vermemektedir, ancak her nasılsa müşteki kendisini cinsel ilişkiye girmek zorunda bırakan bu etkenlerden bir anda kurtulabilmekte, SIRF RAHAT EDEMEDİĞİ İÇİN AYAĞA KALKIP AÇIK OLAN KAPININ YANINA GİDEBİLMEKTEDİR. ANCAK NEDENSE AÇIK KAPIDAN KAÇIP GİTMEK YERİNE SADECE DIŞARIDA KİMSE VAR MI DİYE BAKMAKLA YETİNMİŞ, ÜZERİNDE BİRŞEY OLMADIĞI İÇİN KAPININ ARKASINA SAKLANMIŞTIR. BUNLARI YAPARKEN DE OĞUZHAN SEVİNÇ KENDİSİNE ENGEL OLMAMIŞ, HİÇBİR ŞEKİLDE MÜDEHALE ETMEMİŞTİR. Demek ki S.Y. Oğuzhan Sevinç tarafından iddia ettiği sözde eylemlerin başından sonuna kadar hiçbir fiziksel zorlamaya maruz kalmamıştır.

 

ÇELİŞKİ 17: S.Y.’in ifadesine göre Oğuzhan Sevinç kapıyı açmış ve odadan çıkmış, onun çıkmasından sonra da odaya güya Muhammed Yıldırım girmiştir. Ancak müşteki Mehmet Yıldırım’a odadan çıkmasını söylerken, güya kendisine cinsel saldırıda bulunduğunu iddia ettiği Oğuzhan Sevinç’in odaya tekrar geri gelmesini istediğini söyleyerek yine vahim bir çelişki içine düşmüştür:

Ben de  dedim ki istemiyorum dedim görmüyor musun çıplağım çıkar mısın dışarı dedim. Oğuz nerede diye bağırdım…(19.08.2020- Mahkeme ifadesinden)

Bir mağdurun kendisine tecavüz eden bir şahsın odadan çıkmasına sinirlenmesi, geri gelmesini istemesi, güya bu şahıs odadan çıktığı halde odadan ayrılmaması, kaçmaması ve kendisini beklemesi gerçek hayatta mümkün değildir. Dolaysıyla S.Y.’in iddiaları gerçeklikten ve samimiyetten son derece uzaktır.

 

ÇELİŞKİ 18: S.Y. emniyet ifadesinde Oğuzhan Sevinç’in güya CİNSEL SALDIRIDAN SONRA odaya geri geldiğini ve müşteki kendisine eve gitmek istediğini söyleyerek vurmaya başlayınca “iki gram kızsın, bir vursam uçarsın” dediğini iddia ederken, mahkeme ifadesinde, güya cinsel saldırı gerçekleşmeden önce bu sözü söylediğini, kendisinin de BU SÖZ ÜZERİNE ÇOK KORKTUĞU İÇİN ANAL İLİŞKİYE SES ÇIKARMADIĞINI iddia etmektedir.

 

ÇELİŞKİ 19: S.Y. ifadesinin devamında, tuvalete gidip elini yüzünü yıkamak istediğini ve annesini arayacağını söylediğinde, Oğuzhan Sevinç’in de kendisine onay verdiğini söylemektedir. Yani müşteki elinde telefonuyla Oğuzhan Sevinç’ten uzaklaşarak, banyoya giderek istediği kişiyi arama imkanına sahip olmuştur. En önemlisi de Oğuzhan Sevinç bu duruma hiçbir tepki vermemiştir. Gerçek bir tecavüz olayında, bir saldırganın mağdureye istediği kişiyi araması konusunda izin vermeyeceği, banyoya gitmek istediğinde müdahele edeceği açıktır. Böyle bir eylem hiç yaşanmadığı için Oğuzhan Sevinç’in de çekineceği herhangi bir durum söz konusu değildir.

 

ÇELİŞKİ 20: S.Y. elinde cep telefonuyla banyoda olduğu süre içinde, YANİ İMKANI OLDUĞU HALDE, ailesini ya da polisi aramamış. Onun yerine arkadaşı M’a mesaj göndermekle yetinmiştir. 

 

ÇELİŞKİ 21: S.Y. ifadesinin devamında kendisini almak üzere Y.A. isimli şahıs güya yanında polis olan başka bir arkadaşıyla gelince evden hızlıca çıktığını ve arabaya binip uzaklaştıklarını söylemiştir. Ancak ilginç olan güya müşteki cinsel saldırı eylemine maruz kaldığı, kendisini almaya gelen kişiler de bunu anladıkları halde, duruma müdehale etmemiş, arabada polis olan bir şahıs olmasına rağmen durumu adli birimlere intikal ettirmemişlerdir.

 

ÇELİŞKİ 22: S.Y. güya kabuslar içinde korku dolu bir gece geçirdiğinden bahsederken aynı gece -yani sözde cinsel saldırıya uğradıktan sonra- GEÇ BİR SAATTE OĞUZHAN SEVİNÇ İLE TELEFONDA KONUŞTUĞUNU NE EMNİYET İFADESİNDE NE DE MAHKEME İFADESİNDE SÖYLEMEMİŞTİR. Oğuzhan Sevinç ile S.Y.’in baz çakışma tabloları incelendiğinde, buluştukları gecenin 13.12.2016 olduğu tespit edilmiştir. Bu tarihte GECE 01:00 SULARINDA S.Y. Oğuzhan Sevinç’i kendisi aramıştır hatta aramaların sonrasında da devam ettiği görülmektedir.  

 

ÇELİŞKİ 23: S.Y. ile Oğuzhan Sevinç arasındaki iletişim sadece iddia edilen sözde olay gecesinde değil, ilerleyen zamanlarda da devam etmiştir. S.Y. Oğuzhan Sevinç’in mesaj gönderdiğini bu mesajlara cevaben kendisine “NASIL KAÇTIM AMA” dediğini söylemiştir. Tecavüz gibi son derece travmatik bir olay sonrasında mağdurun kendisine cinsel saldırıda bulunduğunu iddia ettiği kişinin mesajına cevap vermesi, hatta kendisine ‘NASIL KAÇTIM AMA’ demesi hayatın olağan akışına uygun değildir. Bu ancak iki arkadaşın esprili sohbeti esnasında geçebilecek türden bir ifadedir.

 

ÇELİŞKİ 24:  S.Y. her ne kadar Oğuzhan Sevinç’in mesajlarına cevap vermediğini iddia ediyor olsa da, aynı gün ve ertesi güne ait iletişim tutanaklarında karşılıklı 30 kadar mesajlaşma olduğu, hatta bu MESAJLARIN 20 TANESİNİN S.Y. tarafından Oğuzhan Sevinç’e gönderildiği görülmektedir.

 

ÇELİŞKİ 25: S.Y. ifadesinde güya zorla anal yoldan cinsel saldırı eylemine maruz kaldığını iddia etmesine rağmen, ÜSTELİK İMKANI OLDUĞU HALDE, bu suçlamalarına dair TEK BİR SOMUT DELİL SUNMAMIŞTIR. Müşteki mahkeme ifadesine hiçbir delil olmamasını güya meşrulaştırmak için iç çamaşırını yıkadığı kurgusunu eklemiştir:

 

 

“Sonra kapattım kendimi çok kötü hissediyordum yani kendimden tiksiniyordum ve duşa girdim. Kendimi yıkadım sonra çıktım. İÇ ÇAMAŞIRIMI YIKADIM BİR ÜÇ-DÖRT DEFA YIKADIM … (19.08.2020- Mahkeme ifadesinden)

ÇELİŞKİ 26:  S.Y. her ne kadar zorla anal yoldan cinsel saldırıya uğradığını iddia etmiş olsa da, Adli Tıp Kurumu’na sevk edilmemiş, kendisinin de böyle bir talebi olmamıştır. Dolayısıyla hakkında bir rapor düzenlenmemiştir.

 

ÇELİŞKİ 27: S.Y.’in güya Oğuzhan Sevinç ile aralarında geçtiğini iddia ettiği ve dini telkin olarak nitelendirdiği konuşmalarda; alkol kullanımından, giyim tarzından, dövmelerden ve bilimsel konulardan bahsedildiği görülmektedir. Bu konuşmaların iki kişi arasında geçen sıradan bir sohbet olduğu, S.Y.’in güya iradesini fesada uğratacak nitelikte bir DİNİ TELKİN OLMADIĞI AÇIKTIR. S.Y. bu sohbetlerden etkilenerek dindar bir yaşam biçimini benimsememiş, en önemlisi ise - iddiasını kabul etmemekle birlikte- güya Oğuzhan Sevinç ile iddia ettiği cinsel ilişkiyi ECİR KAZANMA NİYETİYLE gerçekleştirmemiştir.  Nitekim ifadesinin devamında güya Oğuzhan Sevinç’in kendisine eğer cinsel ilişkiye girerse Allah Katında yükseleceğini söylemesi üzerine kesinlikle kabul etmediği ve istemediğini net bir şekilde dile getirmiştir:

‘Daha sonra orada çok fazla beni ikna etmeye çalıştı ve bana dedi ki "Eğer bunu yaparsan Allah katında yükseleceksin" dedi. Ben dedim ki "Yani Allah katında yükselmek derken" dedim. "Ben katımdan memnunum" dedim hani öyle bir şey istemiyorum dedim.’    (19.08.2020- Mahkeme ifadesinden)

            Nitekim Yargıtay kararlarında mağdurenin "AŞAMALARDAKİ ÇELİŞKİLİ BEYANLARI, UZUN SÜREDE ŞİKAYETÇİ OLMASI, SOYUT BEYANLARI HARİCİNDE MAHKUMİYETE YETER, HER TÜRLÜ ŞÜPHEDEN UZAK, KESİN ve İNANDIRICI DELİLİN OLMAMASI" hükmün bozulmasına gerekçe olarak değerlendirilmektedir. Aşağıda bazı YARGITAY KARARLARI örnek olarak verilmektedir:

 “…Katılan mağdurenin kollukta verdiği ilk ifadesinde 06.10.2014 tarihinde sanığın kendisini kolundan tutarak zorla araca bindirdiği ve otoban gibi bir yere götürerek zorla anal yoldan ilişkiye girdiğini beyan etmesine karşın kollukça alınan ek ifadesinde, araca tehditle bindirildiğini ve araçta silah bulunduğunu ifade etmesi, yine suç tarihini daha önce 06.10.2014 olarak belirtmiş iken sanığın o tarihte İstanbul ilinde olmadığının tespit edilmesi üzerine bu defa savcılıkta alınan ifadesinde suç tarihini Eylül ayının sonları olarak ifade ederek, ileri sürülen olayın üzerinden uzun zaman geçmediği halde, hem olay tarihi hem de olayın gerçekleşme şekli açısından çelişkili anlatımlarda bulunması, sanığın kendisini rahatsız etmesinden dolayı uyarmak için onu aradığını belirtmesine rağmen HTS kayıtlarına göre suç tarihinden sonra da sanıkla karşılıklı görüşmelerinin bulunması, sınıf arkadaşlarına uzun süre olaydan bahsetmemesinin yanı sıra sanığı bir yakını olarak tanıtması, tanık...'un katılan mağdurenin sanıktan hoşlandığını kendisine dolaylı olarak anlattığını ifade etmesi, katılan mağdurenin anal muayenesinde belirlenen bulguların olaydan 23 gün sonra düzenlenen rapora dayanması nedeniyle olayla arasındaki illiyet bağının tespit edilememesi, Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen raporda söz konusu bulguların kabızlık gibi doğal nedenlerle de oluşabileceğinin belirtilmesi, sanığın kullandığı hattın olay saatinde Samandıra'dan baz sinyali alması sanık aleyhine değerlendirilebilir ise de bu hattın daha önceki tarihlerde de aynı bazdan birçok kez sinyal aldığının tespit edilmesi nedeniyle bu durumun sanık aleyhine delil teşkil etmemesi ve tüm aşamalarda katılan mağdurenin kendisine ilgi duyduğunu, kendisini sürekli aradığını, onunla cinsel ilişkiye girmediğini, atılı suçları işlemediğini belirten sanık savunmasının aksine bir delil bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanığın katılan mağdureyi aracına zorla bindirip otoban yakınına götürerek cinsel istismarda bulunduğuna dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, bu şekilde sanığın atılı suçlardan beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesinin isabetli olmadığı kabul edilmelidir…” (Yargıtay CGK. 2019/171 E. 2020/169 K. 10/03/2020 T.)

 

“…sanıgın kendisini eve bırakma yönündeki teklifini kabul etmemesi üzerine bir eli ile kolundan tutup diger eli ile agzını kapatarak, zorla sokak üzerinde bulunan evlerden birinin kömürlügüne götürdügünü, durusmadaki beyanında ise sanıgın eve bırakma teklifini kabul ettigini ve kendi istegi ile sanıkla kömürlüge gittigini ifade etmis olmasının asamalarda çeliki olusturması, magdure hakkında tanzim edilen doktor raporlarında cinsel saldırıya iliskin bir bulgunun elde edilememis olması, sanıgın tüm asamalarda magdure ile rızaya dayalı cinsel ilikside bulundugunu savunması, magdurenin olaydan hemen sonra sorusturma makamlarına basvurmamasının haklı ve kabul edilebilir bir gerekçesi olmaksızın, evine gidip uyuması ve ertesi sabah uyanarak çalıstıgı gazetede islerini hallettikten sonra karakola müracatta bulunması karsısında, savunmanın aksine, sanıgın magdure ile rızası dısında cinsel iliskiye girdigine dair her türlü süpheden uzak, kesin, somut ve inandırıcı bir delilin bulunmaması…” (Yargıtay 14. CD. 2014/643 E. 2014/4746 K. 09/04/2014 T.)

 

“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili ifadeleri, istinabe yoluyla alınan 22.06.2011 tarihli beyanında annesi ve yengesinin baskısıyla ifade verdiğini belirtmesi, tanık ...'in de aynı şekilde tutarsız beyanlarda bulunması, diğer tanık ...'in sanığın kendisine cinsel eylemde bulunduğuna dair mağdurenin herhangi bir açıklamasının olmadığını söylemesi, tanık ...'ın sanığın cinsel eylemde bulunduğunu gördüğüne dair ifadesinin bulunmaması, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/4643 E. 2020/1668 K. 03/03/2020 T.)

 

 “…Mağdurenin aşamalardaki başka delille desteklenmeyen çelişkili beyanları, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/7099 E. 2020/1815 K. 09/03/2020 T.)

 

 “…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, tanık anlatımları ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın değişik tarihlerde mağdureye yönelik alıkoyma ve cinsel ilişki eylemlerini cebir veya tehditle gerçekleştirdiğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2019/6210 E. 2020/1769 K. 04/03/2020 T.)

 

“…Katılanın aşamalarda değişen çelişkili beyanları, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair katılanın soyut iddiası dışında cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2015/7883 E. 2018/7735 K. 25/12/2018 T.)

 

 “…mağdurenin anal ve vajinal yoldan zorla gerçekleştirildiğini ileri sürdüğü cinsel istismar eylemlerine ilişkin olay sonrası düzenlenen doktor raporlarında herhangi bir bulguya rastlanılmaması, birbiriyle çelişen mağdurenin iddiasının tanık beyanları veya başkaca herhangi bir yan delille desteklenmemesi ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, suça sürüklenen çocuk ile sanıkların mağdureyle rızaen cinsel ilişkiye girdikleri ya da zorla cinsel istismarda bulunduklarına ve Sanık ...'un mağdureye rızası dışında alıkoyduğuna dair soyut iddia dışında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilerek beraatleri yerine yeterli olmayan yazılı gerekçelerle mahkûmiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/574 E. 2018/2607 K. 09/04/2018 T.)

 

Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın inkara yönelik savunması ve tüm dosya kapsamına göre, eylemin nasıl ve ne zaman gerçekleştiğine ilişkin anlatımların mahkûmiyet hükmü kurmaya elverişli olmadığı ve mevcut haliyle sanığın atılı suçu işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, beraati yerine yazılı gerekçelerle mahkûmiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2014/12387 E. 2017/6735 K. 26/12/2017 T.)

 

 “…Mağdureleri n aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, eylemlerin uzun süredir devam ettiği iddia edilmesine rağmen mağdurelerin beyanlarının tanıklar tarafından doğrulanmaması, sanıkla ilgili iddiaların aile içi uyuşmazlık sonrası gündeme getirilmesi, sanığın mağdure ...'nun evden ayrılıp kaçtığını düşündüğü kişi hakkında 02.08.2011 tarihinde suç duyurusunda bulunmasından sonra 03.08.2011 günü ... tarafından cinsel istismar iddialarının ortaya atılması, mağdure ...'nin de diğer mağdurenin suç duyurusunda bulunmasından sonra cinsel istismar iddiasında bulunması ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanığın, mağdurelere yönelik çocuğun cinsel istismarı ve ...'ya yönelik tehdit suçlarını işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, tarafsız ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2017/4398 E. 2017/5619 K. 15/11/2017 T.)

 

“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları, gerçekleştiğini iddia ettiği eylemden dolayı süresinde kolluğa başvurarak resmi şikayette bulunmayıp anılan olayla ilgili olarak yaklaşık iki ay kadar sonra başka bir cinsel istismar eyleminden dolayı yakalanan sanığı usulüne uygun şekilde yapılmayan işlemde teşhis etmesi üzerine kamu davasının açılması, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın atılı suçu işlediği hususunda soyut iddia dışında cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, beraati…” (Yargıtay 14. CD. 2014/9936 E. 2017/3659 K. 05/07/2017 T.)

 

 “…İntikalin, iddia edilen eylemden yaklaşık bir ay sonra gerçekleşmesi, tanıkların aşamalarda değişen ve çelişen anlatımları, sanığın yazılı ve sözlü savunmaları, mağdure ile sanık arasında sınıfta kalan mağdurenin sene tekrarı yapmadan bir üst sınıfa geçirilmesi hususunda husumet bulunması ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın atılı suçtan mahkumiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD. 2016/9146 E. 2017/2488 K. 08/05/2017 T.)

 

 “…mağdurelerin ifadeleri arasında çelişki oluştuğu, mağdurelerin iddialarını eylemlerden uzun süre sonra dile getirdikleri, sanığın savunmalarında üzerine atılı suçu inkar edip anılan husumet oluşturacak sebebi dile getirdiği, mağdurelerin sanıktan intikam alacaklarına dair konuşmalarının da farklı yer ve zamanlarda birden fazla tanık tarafından duyulduğu anlaşılmakla, mağdurelerin sanığa isnatta bulunabilecekleri yönünde şüphe oluştuğu, bu nedenle sanığın müsnet suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/12325 E. 2017/1430 K. 22/03/2017 T.)

 

 “…Olayın intikal şekli ve aile içi uyuşmazlık ortamında ileri sürülmesi, sanığın aşamalardaki istikrarlı, suçu inkara yönelik ve müşteki Filizle aralarında boşanma davasına da konu olan husumet bulunduğuna dair savunmaları, bunu destekleyen tanık anlatımları, mağdure, müştekiyle kardeşi tanık Gizem'in aşamalardaki birbirleriyle çelişkili beyanları, mağdurenin intikal sonrası aldırılan muayene raporları ve tüm dosya kapsamından sanığın, mağdureye yönelik beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun basit cinsel istismarı suçunu işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD. 2016/11974 E. 2017/735 K. 16/02/2017 T.)

 

 “…Mağdurenin aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen beyanlarda bulunup anlatımların hayatın olağan akışına da aykırı olması, sanık ... tarafından zorla cinsel istismara maruz bırakıldığına dair herhangi bir biyolojik delil elde edilememesi, mağdure ile annesi arasındaki telefon görüşme ve mesaj kayıtlarını içeren bilirkişi inceleme tutanağının mahiyeti, taraflar arasında 2013 yılı Mayıs ayında sanık ... tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen eylemlere ilişkin devam etmekte olan dava nedeniyle husumet bulunması ve tüm dosya içeriği karşısında, sanıkların atılı suçlardan cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/9338 E. 2017/324 K. 30/01/2017 T.)

 

 “…Mağdure ile müşteki annesinin aşamalardaki çelişki beyanları, savunma, 06.04.2015 tarihli sosyal inceleme raporu ve 21.07.2015 günlü adli görüşme raporu içeriği, tanık beyanları, sanık ile müşteki anne arasında husumet olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın mağdureye yönelik çocuğun basit cinsel istismarı ve tehdit suçlarını işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD. 2016/2107 E. 2016/6007 K. 22/06/2016 T.)

 

 “…taraflar arasında sanığın üstlendiği dolap yapımından kaynaklanan anlaşmazlık nedeniyle husumet bulunması ve mağdurenin kendisine cinsel saldırıda bulunan sanıkla iş yapmaya devam ederek bir kaç kez evde yalnız bulunduğu sırada eve gelmesine rıza göstermesinin de hayatın olağan akışına uygun olmaması karşısında, sanığın mağdureye yönelik basit cinsel saldırı eylemlerinde bulunduğuna dair mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları dışında sanığın cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2013/10860 E. 2015/9960 K. 28/10/2015 T.)

 

 “…Mağdurenin aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen beyanları, olayın adli makamlara intikal zamanı ve tüm dosya içeriğinden, sanığın savunmasının aksine cezalandırılmasına yeter kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2013/9244 E. 2015/8312 K. 14/09/2015 T.)

 

 “…Olayın intikal şekli ve zamanı, mağdurenin aşamalardaki çelişkili ve tutarsız beyanları, savunma ile tüm dosya kapsamı nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2017/707 E. 2020/1132 K. 12/02/2020 T.)

 

“…Mağdurun aşamalardaki çelişkili beyanlarına, sanıkların savunmalarına, olayların intikal süresine ve tüm dosya kapsamına göre; mağdurun soyut ve çelişkili beyanları dışında sanıkların atılı suçları işledikleri hususunda cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2018/4728 E. 2018/6569 K. 12/11/2018 T.)

 

 “…Olayın intikal şekli ve zamanı, mağdurenin aşamalardaki çelişkili ifadeleri, tanıklar ...'nin, mağdurenin beyanlarıyla çelişen anlatımları, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2019/2294 E. 2020/1600 K. 27/02/2020 T.)

 

“…Mağdure soruşturma aşamasında yaz tatili süresince çalışmak için girdiği işyerinde sanığın 2011 yılı Temmuz ayında kendisine yönelik cinsel davranışlarının başladığını ve Ağustos ayında da anal ve oral yoldan defalarca tecavüze uğradığını belirtmesine rağmen gerek sanığın ilk cinsel davranışlarının başladığını söylediği Temmuz ayında, gerekse Ağustos ayı içerisinde işyerinde çalışmaya devam edip, okulların açılacak olması nedeniyle işten ayrılması, ayrıca sanığın cinsel birlikteliklerini anlatacağı yönündeki tehditi üzerine daha sonraki cinsel saldırılarına sesini çıkartamadığını iddia eden mağdurenin, işyerinden ayrıldıktan sonra da sanığın böyle bir olayı anlatmasının mümkün olmasına rağmen işten ayrıldıktan sonra sanığın kendisini birlikte olmak için çağırdığında kabul etmediğini beyan etmesi, sanık hakkında herhangi bir merciiye şikayette bulunmaması, kovuşturma aşamasında mağdurenin olay tarihinde 18 yaşından büyük olduğu tespit edilerek yaşı düzeltilmiş ise de, öncesinde mağdurenin yaşının 16 olarak bilinmesi nedeniyle, evli ve esnaf olan sanığın böyle bir olayı anlatması durumunda çevresinde zor duruma düşebileceği gibi cezai sorumluluğunun da söz konusu olabilmesi, mağdurenin ablası olan tanık Halisa'nın; mağdurenin Ramazan ayı boyunca eve gece 24:00-01:00 saatlerinde gelerek, çalıştığı işyerinden elbiseler, aksesuarlar ve takılar getirip, bu elbiseleri ve takıları patronunun hediye olarak verdiğini söylediğine ilişkin beyanları, yine mağdurenin, annesi Hatice'ye çalıştığı işyerinin sahibi olan sanığın kendisi ile birlikte olmak istediğini anlatma şekline göre, annesi tarafından bu durumun sanığın kızıyla evlenmek istediği şeklinde algılanması ve mağdurenin kovuşturma aşamasında önceki anlatımlarından da dönmüş olduğu nazara alındığında sanığın tehdit yoluyla cinsel saldırıda bulunduğu iddiası şüphe boyutunda kalmaktadır……mağdurenin telefon görüşmelerine ilişkin HTS kayıtlarından; belirtilen tarihlerde sanıkla yaptığı telefon görüşmeleri dışında, başka kişilerle de gece geç saatlere, bazı günler sabah saatlerine kadar telefon görüşmeleri ve mesajlaşmalarının olduğu, ayrıca soruşturma aşamasında işten ayrılmasından sonra sanığın kendisini telefonla rahatsız etmesi nedeniyle bu telefon hattını kırarak kapattığını belirtmesine rağmen, hattın 30.03.2012 tarihine kadar fiilen kullanıldığı anlaşılmıştır. Yine tanık Melek sanık aleyhine beyanlarda bulunmuş ise de; mağdure ile tanıklar Necla ve Songül'ün, Melek'in beyanlarını doğrulamayarak adı geçenle sanık arasında problemler olduğunu belirtmeleri karşısında, Melek'in beyanlarının sanık aleyhine değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu nedenlerle; yapılan muayenesinde cinsel saldırıya yönelik herhangi bir bulgu ve emare tespit edilmeyen, aşamalarda çelişkili beyanlarda bulunan ve kovuşturma aşamasında sanık hakkındaki suçlamalarından dönen mağdureye yönelik gerçekleştirildiği iddia olunan cinsel saldırı eyleminin sabit olduğuna ilişkin, sanığın savunmasının aksini gösterir her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından…” (Yargıtay CGK. 2014/14-604 E. 2015/37 K. 10/03/2015 T.)

 

Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, olay tarihi ile olayın karakola başvuru yoluyla intikali arasında bir buçuk yılı aşkın bir sürenin geçmiş olması, sanığın aşamalardaki savunmalarında atılı suçu işlemediğine ilişkin istikrarlı savunmaları, mağdurenin annesi tanık Elif ile babası müşteki Hüseyin'in 1999 yılında Elif'in babası olan sanığın evlenmelerine rıza göstermemesi sebebiyle kaçarak evlenmeleri, bu sebeple de aileler arasında anlaşmazlık ortaya çıkması, ayrıca 2008 yılı içerisinde mağdurenin annesinin bu kez babasına boşanma davası açması sebebiyle müşteki Hüseyin ve ailesinin ayrılmak isteyen tanık Elif'e ve babası sanığa husumet beslemeleri, yine mağdurenin dosyada mevcut raporlarında cinsel istismara maruz kaldığına yönelik herhangi bir maddi delilin bulunmaması ve tüm dosya içeriği karşısında, sanığın üzerine atılı çocuğun cinsel istismarı suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediğinden…” (Yargıtay 14. CD. 2014/5780 E. 2014/14913 K. 30/04/2012 T.)

 

 “…gerçekleştiğini iddia ettiği ilk olaydan sonra ikinci kez çağırdığında sanığın yanına tekrar gitmiş olması ve cinsel istismarda bulunduğunu iddia ettiği sanığın yanına İstanbul'a olaydan sonra giderek bir süre birlikte yaşaması hayatın olağan AKIŞINA AYKIRIDIR. Kaldı ki katılanın, sanığın birlikte yaşadığı tanık Sultan Erdoğan'a gönderdiği tespit edilen mesaj içeriklerinde sanığa yönelik olarak kullandığı "ben babamın kızıyım, babamın hatırına susuyorsak, babamdan bir fiske yememişken" şeklindeki ifadeler de cinsel istismar eyleminde bulunduğu iddia edilen bir baba için kullanılması beklenen BEYANLARLA ÖRTÜŞMEMEKTEDİR

…Bu durum karşısında katılanların aşamalardaki beyanları arasındaki çelişkiler ve hayatın olağan akışına uymayan hususlar, sanıkla katılanlar ve anneleri arasında sanığın bir başka kadınla birlikte yaşaması nedeniyle husumet bulunması, gerçekleştiği iddia olunan eylemlerden çok uzun bir süre sonra şikayette bulunulması, tanıklar Zeynep Açıkgöz, Berna Sibel Sönmez, Ahmet kızı Naciye Açıkgöz ve Erdem Balaban'ın katılan Yüksel ve tanık Ahmet Yalçın kızı Naciye Açıkgöz'ün beyanlarının doğru olmadığını ifade etmiş olmaları, sanığın tüm aşamalarda ısrarla ve tereddüde yer vermeyecek şekilde suçlamaları kabul etmemesi, katılanların anlatımları dışında yargılamaya konu eylemlerin gerçekleştiğine ilişkin herhangi bir delilin dosya içerisinde bulunmadığı birlikte nazara alındığında, sanığın üzerine atılı öz kızları olan katılanlara yönelik çocuğun cinsel istismarı suçlarını işlediği iddiasının sabit olmadığı ve şüphe boyutunda KALDIĞI ANLAŞILMAKTADIR…” (Yargıtay CGK. 2013/14-711 E. 2014/530 K. 02/12/2014 T.)

 

 “…Mağdure anlatımlarında, soyut olarak zor ve tehditten bahsetmiş ancak zorun veya tehditin nasıl YAPILDIĞINI AÇIKLAMAMIŞTIR. Cebrin, ırza geçme fiilinden önce mağdureye yönelik OLMASI GEREKMEKTEDİR. Tehdit ise, kendisi veya yakınlarının ağır bir zarara uğratılacağı hususunda, belli bir boyuta ulaşan, kolayca kurtulma olanağı olmayan, ırza geçme fiilinden daha ağır bir sonuç doğuracak nitelikte olması nedeniyle mağdurun daha hafif nitelikteki ırza geçme fiilini kabul etmek zorunda OLDUĞU HALLERDİR.

Somut olayda, akıl veya beden hastalığı bulunduğu ileri sürülmeyen mağdureye yönelik aldatıcı, kandırıcı hareketlerden söz edilmemiş, zor ve tehditin ne şekilde YAPILDIĞI AÇIKLANMAMIŞTIR. Zora ilişkin bir kanıt ELDE EDİLEMEMİŞTİR. Mağdurenin ifadeleri de çelişkili olup tehditin belli bir boyuta ulaştığı, kolayca kurtulma olanağının bulunmadığı, ırza geçme fiilinden daha ağır sonuçlar doğuracak nitelikte olduğu hususunda da bir iddia ve açıklama YER ALMAMAKTADIR. Mağdure, olayı hemen annesine veya YAKINLARINA ANLATMAMIŞTIR. Saçı başı dağınık bir halde görüldüğünde, anneannesine yine olaydan SÖZ ETMEMİŞTİR. Uzun süre şikayetçi olmamış, üvey dayısıyla karı-koca hayatı yaşamış, bir başkasıyla evlenmek istediğinde, ayıplı durumunu izah edebilmek amacıyla şikayette bulunmuş, fiilin zorla İŞLENDİĞİNİ BİLDİRMİŞTİR. Bu hususlar, fiilin rızaya dayalı OLDUĞUNU GÖSTERMEKTEDİR…” (Yargıtay CGK. 2000/5-196 E. 2000/21 K. 17/10/2000 T.)

 

 “…Olayın intikal şekli ve zamanı, sanıkların istikrarlı ve uyumlu savunmaları, mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, mağdure hakkındaki 07.10.2010 tarih ve 2010/10252 sayılı rapor içeriğinde genital muayene sonucu elde edilen bulgunun 2-4 gün aralığında gerçekleştiğinin bildirilmesine karşın mağdurenin soruşturma beyanında sanık ... tarafından rapor tarihinden yaklaşık 9 gün önce nitelikli cinsel istismara maruz kaldığını belirtmesi, tanıkların mağdurenin beyanları ile örtüşmeyen anlatımları ve tüm dosya kapsamına göre, sanıkların farklı tarihlerde birbirlerinden bağımsız olarak mağdureye yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve sanık ...'ın çocuğun basit cinsel istismarı, sanık ...'ın ise çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçlarını işlediklerine dair cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından, atılı suçlardan beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2017/293 E. 2017/1380 K. 16/03/2017 T.)

 

 “…Mağdurenin, üvey babası olan sanık tarafından kendisine yönelik gerçekleştirildiğini iddia ettiği cinsel eylemlerin zamanı ve şekli konusunda ayrıntı içermeyen beyanlarının aşamalarda hem kendi içerisinde hem de tanık beyanları ile çelişmesi, müşteki annenin müşterek haneyi terk etmesinden önce yargılamaya konu eylemlerden haberdar olduğunu iddia etmesine rağmen, sanığa karşı açmış olduğu boşanma davasında ve bundan kısa süre sonra sanık tarafından kendisi ile birlikte annesi ve kardeşine karşı işlenen kasten yaralama, tehdit ve hakaret eylemlerinin ihbarı sırasında cinsel istismardan hiç bahsetmemesi, beyanlarının tanık anlatımları ile çelişmesi, müşteki ve ailesi ile sanık arasında yaşanan olaylar nedeniyle husumet bulunması ve bu anlaşmazlıkların ardından yaklaşık 6 ay sonra ilk olarak müşteki ... tarafından cinsel istismarın gündeme getirilmesi, sanığın aşamalarda suçu inkara yönelik savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre sanığın, mağdureye yönelik cinsel istismar suçunu işlediğine dair savunmasının aksine cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından, beraati yerine delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2016/8186 E. 2017/2592 K. 11/05/2017 T.)

 

 “…Bir iddianın samimiyeti ve doğruluğu, suçun işlendiği yer, zaman, işleniş biçimi, tarafların kişilikleri, iddianın aşamalardaki değişmezliği nazara alınarak değerlendirilmelidir.

Mağdurenin iddiası, aşamalarda değiştiği gibi kendi içinde de çelişkilidir. Bu çelişkiler, gereksiz ayrıntılara yönelik olmayıp suça ve suçun işlendiği tarihe ilişkindir. İddia, olay tarihini belirleyen doktor raporu ile doğrulanmamış aksine, belirtilen tarihlerde suçun işlenmediği saptanmıştır.

Sanığın; yüklenen suçu işlediğine dair savunmasının aksini gösterir, cezalandırılmasına yeterli, her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı kanıt bulunamamıştır…”  (Yargıtay CGK. 1991/75 E. 1991/103 K. 01/04/1991 T.)

 

 “…Mağdure, annesi katılan Nezaket ve ablası olan tanık Sümeyye'nin aşamalarda değişen ve birbiriyle de çelişen anlatımları, mağdurenin Cumhuriyet Savcılığında alınan 04.09.2008 tarihli beyanında sanık tarafından gerçekleştirilen iki eylemden bahsettiği halde, 25.02.2009 tarihli savcılık beyanında ilk eylemi anlatarak başkaca herhangi bir olayın gerçekleşmediğini bildirmesi ve her iki beyanında olayların üvey annesi ile birlikte ikamet ettikleri evde olduğunu söylemesine rağmen 15.09.2009 tarihli celsede olayların üvey annenin annesine ait evde yaşandığını belirtmesi, bacaklarını okşama şeklinde tezahür eden ikinci eylemi ablası tanık Sümeyye'nin de gördüğünü söylediği halde, tanık Sümeyye'nin bu konuda aynı celse çelişkili beyanlarda bulunması ve bu karışıklığa geçerli bir açıklama getirememesi, katılan Nezaket'in müracaatında sanığın her iki kızına yönelik cinsel eylemleri bulunduğunu bildirmesine karşın tanık Sümeyye'nin sanığın kendisine herhangi bir cinsel davranışta bulunmadığını net olarak ifade etmesi, müracaatın, olaydan yaklaşık olarak bir yıl sonra, üvey anne tarafından gerçekleştirildiği iddia olunan kötü muamele mahiyetindeki eylemler nedeniyle şikâyetçi olunurken ve çocukların velâyetini almak isteyen öz anne tarafından yapılmış olması, sanığın suçlamaları kabul etmediğine dair istikrarlı savunmaları ve bu savunmayı doğrulayan tanık anlatımları ile tüm dosya içeriğinden, sanığın atılı suçu işlediğine ilişkin cezalandırılmasına yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığının anlaşılması karşısında, şüpheden sanık yararlanır ilkesi de nazara alınarak atılı suçtan beraati yerine yazılı gerekçeyle mahkûmiyetine karar verilmesi,Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2012/11463 E. 2014/8940 K. 30/06/2014 T.)

 

 “…Sanık savunmaları, mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, tanığın görgüye dayalı olmayan beyanları, olaydan sonra tanığın evine gidip olayları anlatan mağdurenin olay günü değilde ertesi gün annesine gittikten sonra karakola başvurması ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın üzerine atılı suçları işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinin anlaşılması karşısında atılı suçlarından beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/3752 E. 2018/6405 K. 05/11/2018 T.)

 

 “…Katılanın aşamalardaki çelişkili beyanları, adli muayene raporu, dosya kapsamına alınan HTS kayıtları ile mesaj tespit tutanağı içeriği, olay anına ilişkin kayıtla ilgili yaptırılan ses çözümü içeriği, savunma ve tanık beyanları ile tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanıkların, eylemlerini zorla gerçekleştirdiklerine dair katılanın aşamalardaki çelişkili ve maddi delillerle desteklenmeyen ifadeleri dışında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan beraatleri yerine yazılı şekilde mahkûmiyetlerine karar verilmesi…”  (Yargıtay 14. CD. 2018/5653 E. 2018/5385 K. 24/09/2018 T.)

 

 “…Olayın intikal zamanı, şekli, müştekinin aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın ise aşamalardaki mağdure ile sevgili olduklarını ancak cinsel ilişkide bulunmadıklarına dair savunması, tanık... 'nin ise beyanlarında mağdurenin rızalı olarak sanıkla ilişki yaşadığını kendilerine söylediği yönündeki beyanları, bu nedenle mağdurenin adli raporunda belirtilen bulgunun zorla anal ilişki yaşandığı yönündeki mağdure iddiasına yeterli delil teşkil edemeyeceği hususu da göz önüne alınarak, mağdurenin başka delille desteklenmeyen beyanları dışında, sanığın yüklenen suçları işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, yeterli, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilmeden, hakkında beraat kararları verilmesi gerektiği halde yazılı gerekçelerle mahkumiyet hükümleri kurulması, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2018/2153 E. 2018/6901 K. 21/11/2018 T.)

 

 “…Latince “in dubio pro reo” olarak ifade edilen ve masumiyet (suçsuzluk) karinesinin bir uzantısı olan “şüpheden sanık yararlanır ilkesi” ceza yargılaması hukukunun evrensel nitelikteki önemli ilkelerinden biridir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Kuşkulu ve aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Ceza mahkûmiyeti bir olasılığa değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, teoride olsa hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. Yüksekte olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir. Bu açıklama ışığında somut olay incelendiğinde, mağdure ile tanıkların aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın istikrarlı savunması ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın müsnet suçu işlediğine dair mahkûmiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, ceza muhakemesi hukukunun temel ilkelerinden olan “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi de gözetilerek beraatine karar verilmesi yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmedilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2016/1933 E. 2016/5622 K. 07/06/2016 T.)

 

Ayrıntıları ile tarif ettiğimiz üzere müşteki S.Y.’nin Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına husumet duyan bir kısım müştekilerin yönlendirmesiyle tamamen ÇELİŞKİLİ, GERÇEK DIŞI, MESNETSİZ ve TUTARSIZ iddia ve ihtamlarla dolu ifadelerine, Yargıtay’ın belirlediği mağdur ifadelerinin çelişki hususundaki kriterler açısından değerlendirildiğinde de itibar edilmesi mümkün değildir.

 

 

 


Daha yeni Daha eski