Mağdur beyanlarının hükme esas alınması ve güvenilir olarak kabul edilmesi için Yargıtay’ın belirlediği ölçütler arasında mağdurun BEYANININ ÇELİŞKİLİ OLMAMASI önem taşımaktadır.

Özellikle cinsel suçlarda mağdurun beyanlarının AŞAMALARDA KENDİ İÇERİSİNDE ve DİĞER TANIK BEYANLARI İLE ÇELİŞMEMESİ ve DEĞİŞMEMESİ gerekir.

-          Her türlü şüpheden uzak, kesin inandırıcı maddi deliller bulunmalıdır.

-          Bu deliller cezalandırılmaya yeterli olmalıdır.

-          Eyleme ilişkin net ve açıklık içeren anlatımlar olmalıdır.

-          Olayın intikal şekli ve zamanı konusunda mahkumiyet için elverişli ayrıntılar bulunmalıdır.

-          Anlatılan olay hayatın doğal akışına uygun olmalıdır.

Müşteki Ş.Y.’nın ifadeleri bu kriterlere göre değerlendirildiğinde, beyanlarına itibar edilmesinin mümkün olmadığı açıkça görülmektedir.  ÇÜNKÜ Ş.Y. İFADELERİ SIRASINDA 15 AYRI ÇELİŞKİLİ BEYAN VERMİŞTİR.  

CİNSEL SALDIRI GİBİ BİR KADIN İÇİN HİÇBİR DETAYINI UNUTMASI MÜMKÜN OLMAYAN MÜHİM BİR OLAYDA TEK BİR ÇELİŞKİLİ BEYAN DAHİ İFADEYİ GÜVENİLMEZ YAPARKEN, BURADA 15 AYRI GERÇEK DIŞI İFADENİN VE ÇELİŞKİNİN BULUNMASI KENDİSİNİN DOĞRU SÖYLEMEDİĞİNİ İSPATLAMIŞTIR.

 

Bu çelişkiler şunlardır:

1.      ÇELİŞKİ 1: Müşteki Ş.Y.’nın iddia ettiği basit cinsel saldırılar sırasında ÇEVREDEN YARDIM İSTEMEMİŞ olması; bunlara dair HEMEN ŞİKÂYETTE BULUNMAMIŞ olması; AİLESİNE VEYA YAKINLARINA BAHSETMEMİŞ olması; iddia ettiği cinsel saldırılar nedeniyle – iddiasının aksine – ruhsal durumunda ve sosyal yaşamında yakınları tarafından GÖZLEMLENEN BİR DEĞİŞİKLİK OLMAMASI; herhangi bir sorun yaşamadan NORMAL HAYATINA ve OKULUNA DEVAM ETMİŞ olması; iddia ettiği eylemlere rağmen Sayın Adnan Oktar’ın ve arkadaşlarıyla 27.11.2016 tarihine kadar GÖRÜŞMEYE DEVAM ETMİŞ olması; bu tarihte bağlantısını kesmesine rağmen A9 TV canlı yayınlarına katılmasına ve kendisine cinsel saldırıda bulunduğunu iddia ettiği Sayın Adnan Oktar’ın ve sanık İbrahim Seral Köprülü ile tanışmasına vesile olan ALİCAN ATILIR ile 28.06.2018 tarihinde TEKRAR BULUŞMAYI KABUL ETMİŞ olması mağduriyet iddiaları ile çelişmektedir.

 

2.      ÇELİŞKİ 2: Ş.Y.’nın “bana baş başa kalabileceğim bir yere gidelim dedi, ben de red ettimşeklindeki beyanı Sayın Adnan Oktar’ın arkadaşlarıyla görüştüğü dönemde kendi kararlarını alabilecek ve bunları uygulayabilecek bir durumda olduğunu göstermekte; iradesinin bozulduğu iddiası ile çelişmektedir.

 

3.      ÇELİŞKİ 3: Ş.Y. Emniyet ifadesinde, İbrahim Seral Köprülü’nün bir görüşmede güya Hz. Meryem’le ilgili bazı ayetlerden hareketle zina tanımlaması yaptığını ve yine bu ayetlerden hareketle anal seksin zina olmayacağını söylediğini iddia etmiş, ancak bu yöndeki açıklamanın ardından kendisinin tepki verdiğini ve bunların doğru olmadığı yönünde konuşma yaptığını söylemiştir. Benzer şekilde, Mahkemedeki ifadesinde, Sayın Adnan Oktar’ın bazı arkadaşlarının kendisine güya namazın 2 vakit kılındığını söylediklerini iddia etmiştir. Ancak Ş.Y., bu anlatımın kaynağını sorguladığını, Kuran’ı incelediğini, ayetlerde yatsı namazını da gördüğünü ve tüm bunların ardından diğer 3 vakit namazı gizli şekilde kıldığını ileri sürmüştür. Ş.Y.’nın bu beyanları da – iddialarını kabul etmemekle beraber – kendisinin Sayın Adnan Oktar’ın arkadaşlarıyla görüştüğü dönemde irade sahibi olduğunu ve sorgulayıcı bir kişiliği olduğunu ortaya koymaktadır. Daha da önemlisi Sayın Adnan Oktar’ın ve arkadaşlarının -bu anlatımları kabul etmemekle birlikte- kendi düşüncelerini dikte etmediklerini sadece düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında ifade ettiklerini göstermektedir ve tüm bunlar müştekinin iradesinin fesada uğradığı iddiası ile çelişmektedir.

 

4.      ÇELİŞKİ 4: Ş.Y. Mahkemedeki ifadesinde A9 TV stüdyosunu ve yayınları anlatırken çok ilginç bir şekilde SAYIN ADNAN OKTAR’I SUÇLADIĞI BASİT CİNSEL SALDIRI EYLEMİNDEN BAHSETMEMİŞTİR. Sadece dekolte giyimli kızlar gördüğünü ve onlara neden böyle giyindiklerine dair sorusunu anlatmıştır. Sonrasında da Emniyet ifadesiyle paralel bir biçimde ev sohbetlerine katıldığından bahsettiği bölüme geçmiştir. Ş.Y. bu önemli ve en ciddi iddiasını yaklaşık 30 dakika boyunca, Sayın Başkan kendisine Sayın Adnan Oktar hakkında cinsel eylem sorusu sorana kadar anlatmamıştır. Gerçekten cinsel saldırıya maruz kalmış bir insanın ifadesi sırasında bu saldırıdan bahsetmeden devam etmesi hayatın olağan akışına ve gerçek mağdurların yaşadıklarını ifade biçimlerine tamamen aykırıdır.

 

5.      ÇELİŞKİ 5: Ş.Y. ifadesinde üzerinde durduğu her olayın tarihini vermiştir. Örneğin Alican Atılır ve İbrahim Seral Köprülü ile mesajlaşmalarının, A9 TV’de canlı yayına katılmasının, ilk ev sohbetine gitmesinin tarihlerini ay ve gününe kadar hem Emniyet’e hem de Mahkemeye bildirmiştir. Fakat hafızasındaki bu keskinliğe rağmen Sayın Adnan Oktar’ın sözde basit cinsel saldırıyla suçladığı olayın tarihi sorulduğunda Onun tarihini tam hatırlayamıyorum ama Eylül’ün sonlarıydı” diyerek cevap vermiştir.  Sayın Adnan Oktar tarafından sözde basit cinsel saldırıya uğradığını iddia ettiği olayın tarihini HATIRLAYAMAMASI hayatın olağan akışına aykırıdır.

 

6.      ÇELİŞKİ 6: Ş.Y. Sayın Adnan Oktar ile tanışmadan önce, onu beklerken güya gördükleriyle ilgili Emniyet’teki anlatımlarında Sayın Adnan Oktar’ın çevresindeki kızların bellerini tuttuğunu iddia etmiştir. Ancak Mahkeme ifadesinde Sayın Adnan Oktar’ın güya söz konusu kızların bellerine ek olarak kalçalarına ve göğüslerine de dokunduğunu ileri sürmüştür. Ş.Y.’nın duruşmadaki bu çelişkili tutumu, Sayın Adnan Oktar ile ilgili HAYALİ SUÇLAMALARINI kendince GÜÇLENDİRMEK İÇİN Emniyet ifadelerine yeni eklemeler yaptığını göstermektedir.

 

7.      ÇELİŞKİ 7: Ş.Y. İBRAHİM SERAL KÖPRÜLÜ tarafından basit cinsel saldırıya uğradığını iddia ettiği ev ile ilgili çelişkili beyanlar vermiştir: Emniyet ifadesinde “İbrahim Seral Köprülü beni o gün Beykoz taraflarında bir eve götürdü, buranın açık adresini bilmiyorum demiştir. Bu ifade, Ş.Y.’nin suçlamasına itibar edilmemesini gerektiren önemli bir nedendir. Nitekim gerçekten cinsel saldırıya uğrayan bir kimsenin en azından ileride yapmayı planladığı bir şikâyet için saldırının gerçekleştiği evin adresini bir şekilde öğrenmesi gerekirdi. Ş.Y.’nın burada gerçek bir mağdurda görülmeyecek bir umursamazlıkta hareket ettiği açıktır.

Buna ilaveten Ş.Y. Emniyet ifadesinde BEYKOZ taraflarında diye söylediği ev için Mahkemedeki ifadesinde “Karşısında dağlar vardı. O şekilde ÇENGELKÖY’ün oradaydı sanırım” diyerek kendi ifadesiyle çelişmiştir.

Bu beyanında dikkat çekici bir diğer husus da “evin karşısında dağlar olduğunu” söylemesidir. Bilindiği gibi İSTANBUL’DA, ne Üsküdar Çengelköy’de ne de başka bir ilçede HİÇBİR DAĞ BULUNMAMAKTADIR. Bu tür çelişkilerin ve gerçekdışı anlatımların gerçek bir cinsel saldırıda meydana gelmesi mümkün değildir.

 

8.      ÇELİŞKİ 8: Emniyet ifadesinde, İbrahim Seral Köprülü’nün kendisine evde birlikte yaşama teklifini hayali cinsel eyleminden ÖNCE yaptığını iddia etmiştir. Ancak Mahkemedeki ifadesinde, önceki ifadesiyle çelişerek, bu teklifin hayali cinsel eylemden SONRA gerçekleştiğini beyan etmiştir.

 

9.      ÇELİŞKİ 9: Ş.Y.’nın Emniyet ifadesine göre, İbrahim Seral Köprülü hayali cinsel saldırı eyleminin gerçekleştiği ileri sürülen EVE GİTMEDEN ÖNCE Hz. Meryem örneğinden hareketle zina konusunu açıklamıştır. Ancak Mahkemedeki ifadesinde, İbrahim Seral Köprülü’nün söz konusu zina açıklamasını hayali cinsel saldırının ardından, yani EVDEN ÇIKTIKTAN SONRA yaptığını ileri sürmüştür.

 

10. ÇELİŞKİ 10: Müşteki Ş.Y.’nın evde yaşandığını iddia ettiği basit cinsel saldırı sırasında NEDEN BAĞIRMADIĞINA YÖNELİK sunduğu “bağırsaydım kimse duymazdı”, “bağırmak istememe rağmen sesim çıkmadı”, “bağırsam daha kötü şeyler olacaktı” gibi farklı gerekçeleri çelişkili ve mantıksızdır.

Bu gerekçeler birbirinden farklı anlamlar ve sonuçlar içermektedir. Bununla birlikte bu gerekçelerin hiçbiri bağırmaktan daha iyi bir seçenek değildir. Bir saldırıda bağırmamayı tercih etmek eylemin devam etmesine göz yummak olur. Ancak bağırıldığı takdirde, saldırganın korkması veya bağırtıların birisi tarafından duyulması ihtimali doğmaktadır. Ş.Y.’nın anlatımlarından anlaşıldığı kadarıyla, cinsel saldırının gerçekleştiği ileri sürülen ev, BİR APARTMAN DAİRESİDİR. Dolayısıyla bu apartman içinde bağırdığı takdirde birçok komşunun sesini duyma ihtimali çok yüksektir. Bu nedenle “bağırsaydım kimse duymazdı” gibi bir gerekçenin itibar edilecek bir yönü bulunmamaktadır. Ayrıca herhangi bir kadın, cinsel saldırı veya taciz anında zaten refleks olarak bağırır, iter, tırnaklarını saldırgana geçirir, kaçmaya çalışır, böyle bir anda bu tür mantık hesapları yapmayacağı açıktır.

 

11. ÇELİŞKİ 11: Ş.Y. güya İbrahim Seral Köprülü tarafından cinsel saldırıya uğradıktan sonra EVDEN ONUNLA BİRLİKTE ÇIKMIŞ, AYNI ARABAYA BİNİP SOHBET ETMİŞ ve BİRLİKTE EV SOHBETİNE GİTMİŞTİR. Ş.Y.’nın bu davranışı cinsel saldırıya uğramış kadınların davranışları ile çelişmektedir.

 

12. ÇELİŞKİ 12: Ş.Y.’nın Sayın Adnan Oktar’ın arkadaş grubuyla ilişkisini kestikten aylar sonra, kendisinin Sayın Adnan Oktar’ın ve İbrahim Seral Köprülü ile tanışmasına aracı olduğunu ifade ettiği Alican Atılır ile TEKRAR BULUŞMAYI KABUL ETMESİ hayatın olağan akışına aykırıdır. Bundan daha da sıra dışı olan şey, bu görüşmede, Ş.Y.’nın Alican Atılar’a sadece kendisini sosyal medyadan neden engellediğini, kendisinden bunu isteyenleri neden reddetmediğini sormuş olması, İDDİALARINA KONU SUÇLAMALARININ BAHSİNİ HİÇ AÇMAMIŞ OLMASIDIR. Eğer Ş.Y. gerçekten cinsel saldırılara maruz kalmış olsaydı, bunun hesabını Alican Atılır’a da muhakkak sorması gerekirdi.

 

13. ÇELİŞKİ 13: Ş.Y. Sayın Adnan Oktar’ın arkadaş grubundan ayrıldıktan sonra, iddialarına konu cinsel saldırılardan NEDEN ŞİKÂYETÇİ OLMADIĞI sorusuna, yaşadığı Çayırova’nın küçük bir yer olduğu, Alican Atılır’ın arkadaşı olan Levent’in (ifadesine göre gerçek adı Hüsamettin olan kişinin) okulundaki kantinci Cuma Ağabeyi tanıdığı, dolayısıyla çevresinde Sayın Adnan Oktar’ın arkadaş camiasını tanıyan kişiler bulunduğu için şikâyetçi olmaktan korktuğu yönünde cevap vermiştir. SUNDUĞU BU GEREKÇE MANTIKSIZDIR VE AÇIK BİR SAPTIRMA İÇERMEKTEDİR: Çünkü Çayırova’nın küçük bir yer olması nedeniyle böyle bir şikâyetin duyulacağı endişesini taşıyan müştekinin, GEBZE’DE VEYA TÜRKİYE’NİN BAŞKA BİR YERİNDE emniyete giderek şikâyetçi olmasının önünde hiçbir engel yoktur. Nitekim psikolog için Gebze’ye gittiği yönündeki kendi beyanı şikâyet için de Gebze’ye gidebileceğini gösteren bir çelişkidir.

 

14. ÇELİŞKİ 14: Ş.Y. Mahkemedeki ifadesinde yaşadığını iddia ettiği olayları psikoloğa anlattığını iddia etmiş, “18 yaşındayken gittim, 5 sene önce” diyerek tarih vermiştir. Psikoloğa gittiği tarih, Mahkemedeki ifadesini 2020 yılında verdiğinden yola çıkarak, 5 yıl öncesi, yani 2015 yılı olmalıdır. Nitekim 1997 doğumlu olan Ş.Y.’nın “18 yaşındayken” dediği yıl da ancak 2015 yılı olabilir. Ancak Ş.Y. ifadelerinde geçen cinsel saldırı eylemlerinin 2016 YILININ EYLÜL VE KASIM AYLARINDA yaşandığını iddia etmektedir. Söz konusu tarihlerde ise Ş.Y. 18 yaşında değil, 19 yaşındadır. Bu çelişkide ciddi saptırma içeren 2 ihtimalin işaretleri bulunmaktadır:

1) Ş.Y. ifadesini güçlendirmek için 2015 yılında başka bir nedenle gitmiş olduğu psikoloğu bu olayla ilişkilendirip beyanda bulunmuştur.

2) Ş.Y. hiçbir zaman psikoloğa gitmediği halde, Sayın Başkanın sorusu karşısında zorlandığından aklına gelen ilk cevabı vermiştir.

 

15. ÇELİŞKİ 15: Ş.Y. güya kendi isteğiyle şikâyetçi olmaya karar vermiş, gerekeni ve yeterli olanı yapıp Gebze İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne başvurmuştur. Ancak bu başvurusunun ardından HAYATINDA HİÇ GÖRMEDİĞİ Ö.M’YE İNSTAGRAMDAN MESAJ ATIP BİLGİ VERME İHTİYACI DUYMASI hayatın olağan akışına aykırıdır. Dosyamızdaki birçok genç kızda olduğu gibi Ş.Y.’nın da Ö.M. ile bağlantıda olması husumetli müştekilerden korkarak suni olarak müşteki olduğunu göstermektedir.

 

            Nitekim Yargıtay kararlarında mağdurenin "AŞAMALARDAKİ ÇELİŞKİLİ BEYANLARI, UZUN SÜREDE ŞİKAYETÇİ OLMASI, SOYUT BEYANLARI HARİCİNDE MAHKUMİYETE YETER, HER TÜRLÜ ŞÜPHEDEN UZAK, KESİN ve İNANDIRICI DELİLİN OLMAMASI" hükmün bozulmasına gerekçe olarak değerlendirilmektedir. Aşağıda bazı YARGITAY KARARLARI örnek olarak verilmektedir.

 “…Katılan mağdurenin kollukta verdiği ilk ifadesinde 06.10.2014 tarihinde sanığın kendisini kolundan tutarak zorla araca bindirdiği ve otoban gibi bir yere götürerek zorla anal yoldan ilişkiye girdiğini beyan etmesine karşın kollukça alınan ek ifadesinde, araca tehditle bindirildiğini ve araçta silah bulunduğunu ifade etmesi, yine suç tarihini daha önce 06.10.2014 olarak belirtmiş iken sanığın o tarihte İstanbul ilinde olmadığının tespit edilmesi üzerine bu defa savcılıkta alınan ifadesinde suç tarihini Eylül ayının sonları olarak ifade ederek, ileri sürülen olayın üzerinden uzun zaman geçmediği halde, hem olay tarihi hem de olayın gerçekleşme şekli açısından çelişkili anlatımlarda bulunması, sanığın kendisini rahatsız etmesinden dolayı uyarmak için onu aradığını belirtmesine rağmen HTS kayıtlarına göre suç tarihinden sonra da sanıkla karşılıklı görüşmelerinin bulunması, sınıf arkadaşlarına uzun süre olaydan bahsetmemesinin yanı sıra sanığı bir yakını olarak tanıtması, tanık...'un katılan mağdurenin sanıktan hoşlandığını kendisine dolaylı olarak anlattığını ifade etmesi, katılan mağdurenin anal muayenesinde belirlenen bulguların olaydan 23 gün sonra düzenlenen rapora dayanması nedeniyle olayla arasındaki illiyet bağının tespit edilememesi, Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen raporda söz konusu bulguların kabızlık gibi doğal nedenlerle de oluşabileceğinin belirtilmesi, sanığın kullandığı hattın olay saatinde Samandıra'dan baz sinyali alması sanık aleyhine değerlendirilebilir ise de bu hattın daha önceki tarihlerde de aynı bazdan birçok kez sinyal aldığının tespit edilmesi nedeniyle bu durumun sanık aleyhine delil teşkil etmemesi ve tüm aşamalarda katılan mağdurenin kendisine ilgi duyduğunu, kendisini sürekli aradığını, onunla cinsel ilişkiye girmediğini, atılı suçları işlemediğini belirten sanık savunmasının aksine bir delil bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanığın katılan mağdureyi aracına zorla bindirip otoban yakınına götürerek cinsel istismarda bulunduğuna dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, bu şekilde sanığın atılı suçlardan beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesinin isabetli olmadığı kabul edilmelidir…” (Yargıtay CGK. 2019/171 E. 2020/169 K. 10/03/2020 T.)

 

“…sanığın kendisini eve bırakma yönündeki teklifini kabul etmemesi üzerine bir eli ile kolundan tutup diğer eli ile ağzını kapatarak, zorla sokak üzerinde bulunan evlerden birinin kömürlüğüne götürdüğünü, duruşmadaki beyanında ise sanığın eve bırakma teklifini kabul ettiğini ve kendi isteği ile sanıkla kömürlüğe gittiğini ifade etmiş olmasının aşamalarda çelişki oluşturması, mağdure hakkında tanzim edilen doktor raporlarında cinsel saldırıya ilişkin bir bulgunun elde edilememiş olması, sanığın tüm aşamalarda mağdure ile rızaya dayalı cinsel ilişkide bulunduğunu savunması, mağdurenin olaydan hemen sonra soruşturma makamlarına başvurmamasının haklı ve kabul edilebilir bir gerekçesi olmaksızın, evine gidip uyuması ve ertesi sabah uyanarak çalıştığı gazetede islerini hallettikten sonra karakola müracaatta bulunması karsısında, savunmanın aksine, sanığın mağdure ile rızası dışında cinsel ilişkiye girdiğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, somut ve inandırıcı bir delilin bulunmaması…” (Yargıtay 14. CD. 2014/643 E. 2014/4746 K. 09/04/2014 T.)

 

“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili ifadeleri, istinabe yoluyla alınan 22.06.2011 tarihli beyanında annesi ve yengesinin baskısıyla ifade verdiğini belirtmesi, tanık ...'in de aynı şekilde tutarsız beyanlarda bulunması, diğer tanık ...'in sanığın kendisine cinsel eylemde bulunduğuna dair mağdurenin herhangi bir açıklamasının olmadığını söylemesi, tanık ...'ın sanığın cinsel eylemde bulunduğunu gördüğüne dair ifadesinin bulunmaması, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/4643 E. 2020/1668 K. 03/03/2020 T.)

 

 “…Mağdurenin aşamalardaki başka delille desteklenmeyen çelişkili beyanları, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/7099 E. 2020/1815 K. 09/03/2020 T.)

 

 “…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, tanık anlatımları ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın değişik tarihlerde mağdureye yönelik alıkoyma ve cinsel ilişki eylemlerini cebir veya tehditle gerçekleştirdiğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2019/6210 E. 2020/1769 K. 04/03/2020 T.)

 

“…Katılanın aşamalarda değişen çelişkili beyanları, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair katılanın soyut iddiası dışında cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2015/7883 E. 2018/7735 K. 25/12/2018 T.)

 

 “…mağdurenin anal ve vajinal yoldan zorla gerçekleştirildiğini ileri sürdüğü cinsel istismar eylemlerine ilişkin olay sonrası düzenlenen doktor raporlarında herhangi bir bulguya rastlanılmaması, birbiriyle çelişen mağdurenin iddiasının tanık beyanları veya başkaca herhangi bir yan delille desteklenmemesi ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, suça sürüklenen çocuk ile sanıkların mağdureyle rızaen cinsel ilişkiye girdikleri ya da zorla cinsel istismarda bulunduklarına ve Sanık ...'un mağdureye rızası dışında alıkoyduğuna dair soyut iddia dışında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilerek beraatleri yerine yeterli olmayan yazılı gerekçelerle mahkûmiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/574 E. 2018/2607 K. 09/04/2018 T.)

 

Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın inkara yönelik savunması ve tüm dosya kapsamına göre, eylemin nasıl ve ne zaman gerçekleştiğine ilişkin anlatımların mahkûmiyet hükmü kurmaya elverişli olmadığı ve mevcut haliyle sanığın atılı suçu işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, beraati yerine yazılı gerekçelerle mahkûmiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2014/12387 E. 2017/6735 K. 26/12/2017 T.)

 

 “…Mağdurelerin aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, eylemlerin uzun süredir devam ettiği iddia edilmesine rağmen mağdurelerin beyanlarının tanıklar tarafından doğrulanmaması, sanıkla ilgili iddiaların aile içi uyuşmazlık sonrası gündeme getirilmesi, sanığın mağdure ...'nun evden ayrılıp kaçtığını düşündüğü kişi hakkında 02.08.2011 tarihinde suç duyurusunda bulunmasından sonra 03.08.2011 günü ... tarafından cinsel istismar iddialarının ortaya atılması, mağdure ...'nin de diğer mağdurenin suç duyurusunda bulunmasından sonra cinsel istismar iddiasında bulunması ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanığın, mağdurelere yönelik çocuğun cinsel istismarı ve ...'ya yönelik tehdit suçlarını işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, tarafsız ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2017/4398 E. 2017/5619 K. 15/11/2017 T.)

 

“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları, gerçekleştiğini iddia ettiği eylemden dolayı süresinde kolluğa başvurarak resmi şikayette bulunmayıp anılan olayla ilgili olarak yaklaşık iki ay kadar sonra başka bir cinsel istismar eyleminden dolayı yakalanan sanığı usulüne uygun şekilde yapılmayan işlemde teşhis etmesi üzerine kamu davasının açılması, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın atılı suçu işlediği hususunda soyut iddia dışında cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, beraati…” (Yargıtay 14. CD. 2014/9936 E. 2017/3659 K. 05/07/2017 T.)

 

 “…İntikalin, iddia edilen eylemden yaklaşık bir ay sonra gerçekleşmesi, tanıkların aşamalarda değişen ve çelişen anlatımları, sanığın yazılı ve sözlü savunmaları, mağdure ile sanık arasında sınıfta kalan mağdurenin sene tekrarı yapmadan bir üst sınıfa geçirilmesi hususunda husumet bulunması ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın atılı suçtan mahkumiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD. 2016/9146 E. 2017/2488 K. 08/05/2017 T.)

 

 “…mağdurelerin ifadeleri arasında çelişki oluştuğu, mağdurelerin iddialarını eylemlerden uzun süre sonra dile getirdikleri, sanığın savunmalarında üzerine atılı suçu inkar edip anılan husumet oluşturacak sebebi dile getirdiği, mağdurelerin sanıktan intikam alacaklarına dair konuşmalarının da farklı yer ve zamanlarda birden fazla tanık tarafından duyulduğu anlaşılmakla, mağdurelerin sanığa isnatta bulunabilecekleri yönünde şüphe oluştuğu, bu nedenle sanığın müsnet suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/12325 E. 2017/1430 K. 22/03/2017 T.)

 

 “…Olayın intikal şekli ve aile içi uyuşmazlık ortamında ileri sürülmesi, sanığın aşamalardaki istikrarlı, suçu inkara yönelik ve müşteki Filizle aralarında boşanma davasına da konu olan husumet bulunduğuna dair savunmaları, bunu destekleyen tanık anlatımları, mağdure, müştekiyle kardeşi tanık Gizem'in aşamalardaki birbirleriyle çelişkili beyanları, mağdurenin intikal sonrası aldırılan muayene raporları ve tüm dosya kapsamından sanığın, mağdureye yönelik beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun basit cinsel istismarı suçunu işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD. 2016/11974 E. 2017/735 K. 16/02/2017 T.)

 

 “…Mağdurenin aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen beyanlarda bulunup anlatımların hayatın olağan akışına da aykırı olması, sanık ... tarafından zorla cinsel istismara maruz bırakıldığına dair herhangi bir biyolojik delil elde edilememesi, mağdure ile annesi arasındaki telefon görüşme ve mesaj kayıtlarını içeren bilirkişi inceleme tutanağının mahiyeti, taraflar arasında 2013 yılı Mayıs ayında sanık ... tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen eylemlere ilişkin devam etmekte olan dava nedeniyle husumet bulunması ve tüm dosya içeriği karşısında, sanıkların atılı suçlardan cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/9338 E. 2017/324 K. 30/01/2017 T.)

 

 “…Mağdure ile müşteki annesinin aşamalardaki çelişki beyanları, savunma, 06.04.2015 tarihli sosyal inceleme raporu ve 21.07.2015 günlü adli görüşme raporu içeriği, tanık beyanları, sanık ile müşteki anne arasında husumet olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın mağdureye yönelik çocuğun basit cinsel istismarı ve tehdit suçlarını işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD. 2016/2107 E. 2016/6007 K. 22/06/2016 T.)

 

 “…taraflar arasında sanığın üstlendiği dolap yapımından kaynaklanan anlaşmazlık nedeniyle husumet bulunması ve mağdurenin kendisine cinsel saldırıda bulunan sanıkla iş yapmaya devam ederek bir kaç kez evde yalnız bulunduğu sırada eve gelmesine rıza göstermesinin de hayatın olağan akışına uygun olmaması karşısında, sanığın mağdureye yönelik basit cinsel saldırı eylemlerinde bulunduğuna dair mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları dışında sanığın cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2013/10860 E. 2015/9960 K. 28/10/2015 T.)

 

 “…Mağdurenin aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen beyanları, olayın adli makamlara intikal zamanı ve tüm dosya içeriğinden, sanığın savunmasının aksine cezalandırılmasına yeter kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2013/9244 E. 2015/8312 K. 14/09/2015 T.)

 

 “…Olayın intikal şekli ve zamanı, mağdurenin aşamalardaki çelişkili ve tutarsız beyanları, savunma ile tüm dosya kapsamı nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2017/707 E. 2020/1132 K. 12/02/2020 T.)

 

“…Mağdurun aşamalardaki çelişkili beyanlarına, sanıkların savunmalarına, olayların intikal süresine ve tüm dosya kapsamına göre; mağdurun soyut ve çelişkili beyanları dışında sanıkların atılı suçları işledikleri hususunda cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2018/4728 E. 2018/6569 K. 12/11/2018 T.)

 

 “…Olayın intikal şekli ve zamanı, mağdurenin aşamalardaki çelişkili ifadeleri, tanıklar ...'nin, mağdurenin beyanlarıyla çelişen anlatımları, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2019/2294 E. 2020/1600 K. 27/02/2020 T.)

 

“…Mağdure soruşturma aşamasında yaz tatili süresince çalışmak için girdiği işyerinde sanığın 2011 yılı Temmuz ayında kendisine yönelik cinsel davranışlarının başladığını ve Ağustos ayında da anal ve oral yoldan defalarca tecavüze uğradığını belirtmesine rağmen gerek sanığın ilk cinsel davranışlarının başladığını söylediği Temmuz ayında, gerekse Ağustos ayı içerisinde işyerinde çalışmaya devam edip, okulların açılacak olması nedeniyle işten ayrılması, ayrıca sanığın cinsel birlikteliklerini anlatacağı yönündeki tehditi üzerine daha sonraki cinsel saldırılarına sesini çıkartamadığını iddia eden mağdurenin, işyerinden ayrıldıktan sonra da sanığın böyle bir olayı anlatmasının mümkün olmasına rağmen işten ayrıldıktan sonra sanığın kendisini birlikte olmak için çağırdığında kabul etmediğini beyan etmesi, sanık hakkında herhangi bir merciiye şikayette bulunmaması, kovuşturma aşamasında mağdurenin olay tarihinde 18 yaşından büyük olduğu tespit edilerek yaşı düzeltilmiş ise de, öncesinde mağdurenin yaşının 16 olarak bilinmesi nedeniyle, evli ve esnaf olan sanığın böyle bir olayı anlatması durumunda çevresinde zor duruma düşebileceği gibi cezai sorumluluğunun da söz konusu olabilmesi, mağdurenin ablası olan tanık Halisa'nın; mağdurenin Ramazan ayı boyunca eve gece 24:00-01:00 saatlerinde gelerek, çalıştığı işyerinden elbiseler, aksesuarlar ve takılar getirip, bu elbiseleri ve takıları patronunun hediye olarak verdiğini söylediğine ilişkin beyanları, yine mağdurenin, annesi Hatice'ye çalıştığı işyerinin sahibi olan sanığın kendisi ile birlikte olmak istediğini anlatma şekline göre, annesi tarafından bu durumun sanığın kızıyla evlenmek istediği şeklinde algılanması ve mağdurenin kovuşturma aşamasında önceki anlatımlarından da dönmüş olduğu nazara alındığında sanığın tehdit yoluyla cinsel saldırıda bulunduğu iddiası şüphe boyutunda kalmaktadır……mağdurenin telefon görüşmelerine ilişkin HTS kayıtlarından; belirtilen tarihlerde sanıkla yaptığı telefon görüşmeleri dışında, başka kişilerle de gece geç saatlere, bazı günler sabah saatlerine kadar telefon görüşmeleri ve mesajlaşmalarının olduğu, ayrıca soruşturma aşamasında işten ayrılmasından sonra sanığın kendisini telefonla rahatsız etmesi nedeniyle bu telefon hattını kırarak kapattığını belirtmesine rağmen, hattın 30.03.2012 tarihine kadar fiilen kullanıldığı anlaşılmıştır. Yine tanık Melek sanık aleyhine beyanlarda bulunmuş ise de; mağdure ile tanıklar Necla ve Songül'ün, Melek'in beyanlarını doğrulamayarak adı geçenle sanık arasında problemler olduğunu belirtmeleri karşısında, Melek'in beyanlarının sanık aleyhine değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu nedenlerle; yapılan muayenesinde cinsel saldırıya yönelik herhangi bir bulgu ve emare tespit edilmeyen, aşamalarda çelişkili beyanlarda bulunan ve kovuşturma aşamasında sanık hakkındaki suçlamalarından dönen mağdureye yönelik gerçekleştirildiği iddia olunan cinsel saldırı eyleminin sabit olduğuna ilişkin, sanığın savunmasının aksini gösterir her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından…” (Yargıtay CGK. 2014/14-604 E. 2015/37 K. 10/03/2015 T.)

 

Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, olay tarihi ile olayın karakola başvuru yoluyla intikali arasında bir buçuk yılı aşkın bir sürenin geçmiş olması, sanığın aşamalardaki savunmalarında atılı suçu işlemediğine ilişkin istikrarlı savunmaları, mağdurenin annesi tanık Elif ile babası müşteki Hüseyin'in 1999 yılında Elif'in babası olan sanığın evlenmelerine rıza göstermemesi sebebiyle kaçarak evlenmeleri, bu sebeple de aileler arasında anlaşmazlık ortaya çıkması, ayrıca 2008 yılı içerisinde mağdurenin annesinin bu kez babasına boşanma davası açması sebebiyle müşteki Hüseyin ve ailesinin ayrılmak isteyen tanık Elif'e ve babası sanığa husumet beslemeleri, yine mağdurenin dosyada mevcut raporlarında cinsel istismara maruz kaldığına yönelik herhangi bir maddi delilin bulunmaması ve tüm dosya içeriği karşısında, sanığın üzerine atılı çocuğun cinsel istismarı suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediğinden…” (Yargıtay 14. CD. 2014/5780 E. 2014/14913 K. 30/04/2012 T.)

 

 “…gerçekleştiğini iddia ettiği ilk olaydan sonra ikinci kez çağırdığında sanığın yanına tekrar gitmiş olması ve cinsel istismarda bulunduğunu iddia ettiği sanığın yanına İstanbul'a olaydan sonra giderek bir süre birlikte yaşaması hayatın olağan AKIŞINA AYKIRIDIR. Kaldı ki katılanın, sanığın birlikte yaşadığı tanık Sultan Erdoğan'a gönderdiği tespit edilen mesaj içeriklerinde sanığa yönelik olarak kullandığı "ben babamın kızıyım, babamın hatırına susuyorsak, babamdan bir fiske yememişken" şeklindeki ifadeler de cinsel istismar eyleminde bulunduğu iddia edilen bir baba için kullanılması beklenen BEYANLARLA ÖRTÜŞMEMEKTEDİR

…Bu durum karşısında katılanların aşamalardaki beyanları arasındaki çelişkiler ve hayatın olağan akışına uymayan hususlar, sanıkla katılanlar ve anneleri arasında sanığın bir başka kadınla birlikte yaşaması nedeniyle husumet bulunması, gerçekleştiği iddia olunan eylemlerden çok uzun bir süre sonra şikayette bulunulması, tanıklar Zeynep Açıkgöz, Berna Sibel Sönmez, Ahmet kızı Naciye Açıkgöz ve Erdem Balaban'ın katılan Yüksel ve tanık Ahmet Yalçın kızı Naciye Açıkgöz'ün beyanlarının doğru olmadığını ifade etmiş olmaları, sanığın tüm aşamalarda ısrarla ve tereddüde yer vermeyecek şekilde suçlamaları kabul etmemesi, katılanların anlatımları dışında yargılamaya konu eylemlerin gerçekleştiğine ilişkin herhangi bir delilin dosya içerisinde bulunmadığı birlikte nazara alındığında, sanığın üzerine atılı öz kızları olan katılanlara yönelik çocuğun cinsel istismarı suçlarını işlediği iddiasının sabit olmadığı ve şüphe boyutunda KALDIĞI ANLAŞILMAKTADIR…” (Yargıtay CGK. 2013/14-711 E. 2014/530 K. 02/12/2014 T.)

 

 “…Mağdure anlatımlarında, soyut olarak zor ve tehditten bahsetmiş ancak zorun veya tehditin nasıl YAPILDIĞINI AÇIKLAMAMIŞTIR. Cebrin, ırza geçme fiilinden önce mağdureye yönelik OLMASI GEREKMEKTEDİR. Tehdit ise, kendisi veya yakınlarının ağır bir zarara uğratılacağı hususunda, belli bir boyuta ulaşan, kolayca kurtulma olanağı olmayan, ırza geçme fiilinden daha ağır bir sonuç doğuracak nitelikte olması nedeniyle mağdurun daha hafif nitelikteki ırza geçme fiilini kabul etmek zorunda OLDUĞU HALLERDİR.

Somut olayda, akıl veya beden hastalığı bulunduğu ileri sürülmeyen mağdureye yönelik aldatıcı, kandırıcı hareketlerden söz edilmemiş, zor ve tehditin ne şekilde YAPILDIĞI AÇIKLANMAMIŞTIR. Zora ilişkin bir kanıt ELDE EDİLEMEMİŞTİR. Mağdurenin ifadeleri de çelişkili olup tehditin belli bir boyuta ulaştığı, kolayca kurtulma olanağının bulunmadığı, ırza geçme fiilinden daha ağır sonuçlar doğuracak nitelikte olduğu hususunda da bir iddia ve açıklama YER ALMAMAKTADIR. Mağdure, olayı hemen annesine veya YAKINLARINA ANLATMAMIŞTIR. Saçı başı dağınık bir halde görüldüğünde, anneannesine yine olaydan SÖZ ETMEMİŞTİR. Uzun süre şikayetçi olmamış, üvey dayısıyla karı-koca hayatı yaşamış, bir başkasıyla evlenmek istediğinde, ayıplı durumunu izah edebilmek amacıyla şikayette bulunmuş, fiilin zorla İŞLENDİĞİNİ BİLDİRMİŞTİR. Bu hususlar, fiilin rızaya dayalı OLDUĞUNU GÖSTERMEKTEDİR…” (Yargıtay CGK. 2000/5-196 E. 2000/21 K. 17/10/2000 T.)

 

 “…Olayın intikal şekli ve zamanı, sanıkların istikrarlı ve uyumlu savunmaları, mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, mağdure hakkındaki 07.10.2010 tarih ve 2010/10252 sayılı rapor içeriğinde genital muayene sonucu elde edilen bulgunun 2-4 gün aralığında gerçekleştiğinin bildirilmesine karşın mağdurenin soruşturma beyanında sanık ... tarafından rapor tarihinden yaklaşık 9 gün önce nitelikli cinsel istismara maruz kaldığını belirtmesi, tanıkların mağdurenin beyanları ile örtüşmeyen anlatımları ve tüm dosya kapsamına göre, sanıkların farklı tarihlerde birbirlerinden bağımsız olarak mağdureye yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve sanık ...'ın çocuğun basit cinsel istismarı, sanık ...'ın ise çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçlarını işlediklerine dair cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından, atılı suçlardan beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2017/293 E. 2017/1380 K. 16/03/2017 T.)

 

 “…Mağdurenin, üvey babası olan sanık tarafından kendisine yönelik gerçekleştirildiğini iddia ettiği cinsel eylemlerin zamanı ve şekli konusunda ayrıntı içermeyen beyanlarının aşamalarda hem kendi içerisinde hem de tanık beyanları ile çelişmesi, müşteki annenin müşterek haneyi terk etmesinden önce yargılamaya konu eylemlerden haberdar olduğunu iddia etmesine rağmen, sanığa karşı açmış olduğu boşanma davasında ve bundan kısa süre sonra sanık tarafından kendisi ile birlikte annesi ve kardeşine karşı işlenen kasten yaralama, tehdit ve hakaret eylemlerinin ihbarı sırasında cinsel istismardan hiç bahsetmemesi, beyanlarının tanık anlatımları ile çelişmesi, müşteki ve ailesi ile sanık arasında yaşanan olaylar nedeniyle husumet bulunması ve bu anlaşmazlıkların ardından yaklaşık 6 ay sonra ilk olarak müşteki ... tarafından cinsel istismarın gündeme getirilmesi, sanığın aşamalarda suçu inkara yönelik savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre sanığın, mağdureye yönelik cinsel istismar suçunu işlediğine dair savunmasının aksine cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından, beraati yerine delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2016/8186 E. 2017/2592 K. 11/05/2017 T.)

 

 “…Bir iddianın samimiyeti ve doğruluğu, suçun işlendiği yer, zaman, işleniş biçimi, tarafların kişilikleri, iddianın aşamalardaki değişmezliği nazara alınarak değerlendirilmelidir.

Mağdurenin iddiası, aşamalarda değiştiği gibi kendi içinde de çelişkilidir. Bu çelişkiler, gereksiz ayrıntılara yönelik olmayıp suça ve suçun işlendiği tarihe ilişkindir. İddia, olay tarihini belirleyen doktor raporu ile doğrulanmamış aksine, belirtilen tarihlerde suçun işlenmediği saptanmıştır.

Sanığın; yüklenen suçu işlediğine dair savunmasının aksini gösterir, cezalandırılmasına yeterli, her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı kanıt bulunamamıştır…”  (Yargıtay CGK. 1991/75 E. 1991/103 K. 01/04/1991 T.)

 

 “…Mağdure, annesi katılan Nezaket ve ablası olan tanık Sümeyye'nin aşamalarda değişen ve birbiriyle de çelişen anlatımları, mağdurenin Cumhuriyet Savcılığında alınan 04.09.2008 tarihli beyanında sanık tarafından gerçekleştirilen iki eylemden bahsettiği halde, 25.02.2009 tarihli savcılık beyanında ilk eylemi anlatarak başkaca herhangi bir olayın gerçekleşmediğini bildirmesi ve her iki beyanında olayların üvey annesi ile birlikte ikamet ettikleri evde olduğunu söylemesine rağmen 15.09.2009 tarihli celsede olayların üvey annenin annesine ait evde yaşandığını belirtmesi, bacaklarını okşama şeklinde tezahür eden ikinci eylemi ablası tanık Sümeyye'nin de gördüğünü söylediği halde, tanık Sümeyye'nin bu konuda aynı celse çelişkili beyanlarda bulunması ve bu karışıklığa geçerli bir açıklama getirememesi, katılan Nezaket'in müracaatında sanığın her iki kızına yönelik cinsel eylemleri bulunduğunu bildirmesine karşın tanık Sümeyye'nin sanığın kendisine herhangi bir cinsel davranışta bulunmadığını net olarak ifade etmesi, müracaatın, olaydan yaklaşık olarak bir yıl sonra, üvey anne tarafından gerçekleştirildiği iddia olunan kötü muamele mahiyetindeki eylemler nedeniyle şikâyetçi olunurken ve çocukların velâyetini almak isteyen öz anne tarafından yapılmış olması, sanığın suçlamaları kabul etmediğine dair istikrarlı savunmaları ve bu savunmayı doğrulayan tanık anlatımları ile tüm dosya içeriğinden, sanığın atılı suçu işlediğine ilişkin cezalandırılmasına yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığının anlaşılması karşısında, şüpheden sanık yararlanır ilkesi de nazara alınarak atılı suçtan beraati yerine yazılı gerekçeyle mahkûmiyetine karar verilmesi,Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2012/11463 E. 2014/8940 K. 30/06/2014 T.)

 

 “…Sanık savunmaları, mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, tanığın görgüye dayalı olmayan beyanları, olaydan sonra tanığın evine gidip olayları anlatan mağdurenin olay günü değilde ertesi gün annesine gittikten sonra karakola başvurması ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın üzerine atılı suçları işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinin anlaşılması karşısında atılı suçlarından beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/3752 E. 2018/6405 K. 05/11/2018 T.)

 

 “…Katılanın aşamalardaki çelişkili beyanları, adli muayene raporu, dosya kapsamına alınan HTS kayıtları ile mesaj tespit tutanağı içeriği, olay anına ilişkin kayıtla ilgili yaptırılan ses çözümü içeriği, savunma ve tanık beyanları ile tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanıkların, eylemlerini zorla gerçekleştirdiklerine dair katılanın aşamalardaki çelişkili ve maddi delillerle desteklenmeyen ifadeleri dışında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan beraatleri yerine yazılı şekilde mahkûmiyetlerine karar verilmesi…”  (Yargıtay 14. CD. 2018/5653 E. 2018/5385 K. 24/09/2018 T.)

 

 “…Olayın intikal zamanı, şekli, müştekinin aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın ise aşamalardaki mağdure ile sevgili olduklarını ancak cinsel ilişkide bulunmadıklarına dair savunması, tanık... 'nin ise beyanlarında mağdurenin rızalı olarak sanıkla ilişki yaşadığını kendilerine söylediği yönündeki beyanları, bu nedenle mağdurenin adli raporunda belirtilen bulgunun zorla anal ilişki yaşandığı yönündeki mağdure iddiasına yeterli delil teşkil edemeyeceği hususu da göz önüne alınarak, mağdurenin başka delille desteklenmeyen beyanları dışında, sanığın yüklenen suçları işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, yeterli, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilmeden, hakkında beraat kararları verilmesi gerektiği halde yazılı gerekçelerle mahkumiyet hükümleri kurulması, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2018/2153 E. 2018/6901 K. 21/11/2018 T.)

 

 “…Latince “in dubio pro reo” olarak ifade edilen ve masumiyet (suçsuzluk) karinesinin bir uzantısı olan “şüpheden sanık yararlanır ilkesi” ceza yargılaması hukukunun evrensel nitelikteki önemli ilkelerinden biridir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Kuşkulu ve aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Ceza mahkûmiyeti bir olasılığa değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, teoride olsa hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. Yüksekte olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir. Bu açıklama ışığında somut olay incelendiğinde, mağdure ile tanıkların aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın istikrarlı savunması ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın müsnet suçu işlediğine dair mahkûmiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, ceza muhakemesi hukukunun temel ilkelerinden olan “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi de gözetilerek beraatine karar verilmesi yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmedilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2016/1933 E. 2016/5622 K. 07/06/2016 T.)

 

Yukarıda ayrıntılarıyla arz ve izah ettiğimiz üzere,

Müşteki Ş.Y.’nın Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına husumet duyan bir kısım müştekilerin yönlendirmesiyle tamamen ÇELİŞKİLİ, GERÇEK DIŞI, MESNETSİZ ve TUTARSIZ iddia ve ihtamlarla dolu ifadelerine, Yargıtay’ın belirlediği mağdur ifadelerinin çelişki hususundaki kriterler açısından değerlendirildiğinde de itibar edilmesi mümkün değildir.


Daha yeni Daha eski