Mağdur beyanlarının hükme esas alınması ve güvenilir olarak
kabul edilmesi için Yargıtay’ın belirlediği ölçütler arasında mağdurun BEYANININ ÇELİŞKİLİ OLMAMASI
önem taşımaktadır.
Özellikle cinsel suçlarda mağdurun
beyanlarının AŞAMALARDA KENDİ İÇERİSİNDE
ve DİĞER TANIK BEYANLARI İLE ÇELİŞMEMESİ ve DEĞİŞMEMESİ gerekir.
-
Her
türlü şüpheden uzak, kesin inandırıcı maddi deliller bulunmalıdır.
-
Bu
deliller cezalandırılmaya yeterli olmalıdır.
-
Eyleme
ilişkin net ve açıklık içeren anlatımlar olmalıdır.
-
Olayın
intikal şekli ve zamanı konusunda mahkumiyet için elverişli ayrıntılar
bulunmalıdır.
-
Anlatılan
olay hayatın doğal akışına uygun olmalıdır.
Müşteki Ş.Y.’nın ifadeleri bu kriterlere göre
değerlendirildiğinde, beyanlarına itibar edilmesinin mümkün olmadığı açıkça görülmektedir.
ÇÜNKÜ Ş.Y. İFADELERİ SIRASINDA 15 AYRI ÇELİŞKİLİ BEYAN VERMİŞTİR.
CİNSEL SALDIRI GİBİ BİR KADIN İÇİN HİÇBİR DETAYINI UNUTMASI MÜMKÜN
OLMAYAN MÜHİM BİR OLAYDA TEK BİR ÇELİŞKİLİ BEYAN DAHİ İFADEYİ GÜVENİLMEZ
YAPARKEN, BURADA 15 AYRI GERÇEK
DIŞI İFADENİN VE ÇELİŞKİNİN BULUNMASI KENDİSİNİN DOĞRU SÖYLEMEDİĞİNİ
İSPATLAMIŞTIR.
Bu çelişkiler şunlardır:
1. ÇELİŞKİ 1: Müşteki Ş.Y.’nın
iddia ettiği basit cinsel saldırılar sırasında ÇEVREDEN YARDIM İSTEMEMİŞ olması;
bunlara dair HEMEN ŞİKÂYETTE BULUNMAMIŞ olması; AİLESİNE VEYA
YAKINLARINA BAHSETMEMİŞ olması; iddia ettiği cinsel saldırılar nedeniyle –
iddiasının aksine – ruhsal durumunda ve sosyal yaşamında yakınları tarafından GÖZLEMLENEN
BİR DEĞİŞİKLİK OLMAMASI; herhangi bir sorun yaşamadan NORMAL HAYATINA ve
OKULUNA DEVAM ETMİŞ olması; iddia ettiği eylemlere rağmen Sayın Adnan
Oktar’ın ve arkadaşlarıyla 27.11.2016 tarihine kadar GÖRÜŞMEYE DEVAM ETMİŞ
olması; bu tarihte bağlantısını kesmesine rağmen A9 TV canlı yayınlarına
katılmasına ve kendisine cinsel saldırıda bulunduğunu iddia ettiği Sayın Adnan
Oktar’ın ve sanık İbrahim Seral Köprülü ile tanışmasına vesile olan ALİCAN
ATILIR ile 28.06.2018 tarihinde TEKRAR BULUŞMAYI KABUL ETMİŞ olması mağduriyet
iddiaları ile çelişmektedir.
2.
ÇELİŞKİ
2: Ş.Y.’nın “bana baş başa kalabileceğim bir yere
gidelim dedi, ben de red ettim” şeklindeki beyanı Sayın Adnan Oktar’ın
arkadaşlarıyla görüştüğü dönemde kendi kararlarını alabilecek ve bunları
uygulayabilecek bir durumda olduğunu göstermekte; iradesinin bozulduğu iddiası ile
çelişmektedir.
3. ÇELİŞKİ 3: Ş.Y. Emniyet ifadesinde, İbrahim Seral Köprülü’nün bir görüşmede
güya Hz. Meryem’le ilgili bazı ayetlerden hareketle zina tanımlaması yaptığını
ve yine bu ayetlerden hareketle anal seksin zina olmayacağını söylediğini iddia
etmiş, ancak bu yöndeki açıklamanın ardından kendisinin tepki verdiğini
ve bunların doğru olmadığı yönünde konuşma yaptığını
söylemiştir. Benzer şekilde, Mahkemedeki ifadesinde, Sayın Adnan Oktar’ın bazı
arkadaşlarının kendisine güya namazın 2 vakit kılındığını söylediklerini iddia
etmiştir. Ancak Ş.Y., bu anlatımın kaynağını sorguladığını, Kuran’ı
incelediğini, ayetlerde yatsı namazını da gördüğünü ve tüm
bunların ardından diğer 3 vakit namazı gizli şekilde kıldığını ileri
sürmüştür. Ş.Y.’nın bu beyanları da – iddialarını kabul etmemekle beraber – kendisinin
Sayın Adnan Oktar’ın arkadaşlarıyla görüştüğü dönemde irade sahibi
olduğunu ve sorgulayıcı bir kişiliği olduğunu ortaya koymaktadır. Daha da önemlisi Sayın
Adnan Oktar’ın ve arkadaşlarının -bu anlatımları kabul etmemekle birlikte-
kendi düşüncelerini dikte etmediklerini sadece düşünce ve ifade özgürlüğü
kapsamında ifade ettiklerini göstermektedir ve tüm bunlar
müştekinin iradesinin fesada uğradığı iddiası ile çelişmektedir.
4.
ÇELİŞKİ
4: Ş.Y. Mahkemedeki
ifadesinde A9 TV stüdyosunu ve yayınları anlatırken çok ilginç bir
şekilde SAYIN ADNAN OKTAR’I SUÇLADIĞI BASİT CİNSEL SALDIRI EYLEMİNDEN BAHSETMEMİŞTİR.
Sadece dekolte giyimli kızlar gördüğünü ve onlara neden böyle giyindiklerine
dair sorusunu anlatmıştır. Sonrasında da Emniyet ifadesiyle paralel bir biçimde
ev sohbetlerine katıldığından bahsettiği bölüme geçmiştir. Ş.Y.
bu önemli ve en ciddi iddiasını yaklaşık 30 dakika boyunca, Sayın Başkan
kendisine Sayın Adnan Oktar hakkında cinsel eylem sorusu sorana kadar
anlatmamıştır. Gerçekten cinsel saldırıya maruz kalmış bir insanın ifadesi
sırasında bu saldırıdan bahsetmeden devam etmesi hayatın olağan akışına ve
gerçek mağdurların yaşadıklarını ifade biçimlerine tamamen aykırıdır.
5.
ÇELİŞKİ
5: Ş.Y. ifadesinde
üzerinde durduğu her olayın tarihini vermiştir. Örneğin Alican Atılır ve
İbrahim Seral Köprülü ile mesajlaşmalarının, A9 TV’de canlı yayına
katılmasının, ilk ev sohbetine gitmesinin tarihlerini ay ve gününe kadar
hem Emniyet’e hem de Mahkemeye bildirmiştir. Fakat hafızasındaki bu keskinliğe rağmen Sayın Adnan
Oktar’ın sözde
basit cinsel saldırıyla suçladığı olayın tarihi sorulduğunda “Onun tarihini tam hatırlayamıyorum ama
Eylül’ün sonlarıydı” diyerek cevap vermiştir. Sayın
Adnan Oktar tarafından sözde basit cinsel saldırıya uğradığını iddia ettiği
olayın tarihini HATIRLAYAMAMASI hayatın olağan akışına aykırıdır.
6.
ÇELİŞKİ
6: Ş.Y. Sayın Adnan Oktar ile tanışmadan önce, onu beklerken güya gördükleriyle
ilgili Emniyet’teki anlatımlarında Sayın Adnan Oktar’ın çevresindeki kızların bellerini
tuttuğunu iddia etmiştir. Ancak Mahkeme ifadesinde Sayın Adnan Oktar’ın
güya söz konusu kızların bellerine ek olarak kalçalarına
ve göğüslerine de dokunduğunu ileri sürmüştür. Ş.Y.’nın
duruşmadaki bu çelişkili tutumu, Sayın Adnan Oktar ile ilgili HAYALİ
SUÇLAMALARINI kendince GÜÇLENDİRMEK İÇİN Emniyet ifadelerine
yeni eklemeler yaptığını göstermektedir.
7.
ÇELİŞKİ
7: Ş.Y. İBRAHİM
SERAL KÖPRÜLÜ tarafından basit cinsel saldırıya uğradığını iddia ettiği ev
ile ilgili çelişkili beyanlar vermiştir: Emniyet ifadesinde “İbrahim Seral Köprülü beni o gün Beykoz
taraflarında bir eve götürdü, buranın açık adresini bilmiyorum”
demiştir. Bu ifade, Ş.Y.’nin suçlamasına itibar edilmemesini gerektiren önemli
bir nedendir. Nitekim gerçekten cinsel saldırıya uğrayan bir kimsenin en
azından ileride yapmayı planladığı bir şikâyet için saldırının gerçekleştiği
evin adresini bir şekilde öğrenmesi gerekirdi. Ş.Y.’nın burada gerçek bir
mağdurda görülmeyecek bir umursamazlıkta hareket ettiği açıktır.
Buna
ilaveten Ş.Y. Emniyet ifadesinde BEYKOZ taraflarında diye söylediği ev
için Mahkemedeki ifadesinde “Karşısında
dağlar vardı. O şekilde ÇENGELKÖY’ün oradaydı sanırım” diyerek
kendi ifadesiyle çelişmiştir.
Bu beyanında
dikkat çekici bir diğer husus da “evin karşısında dağlar olduğunu”
söylemesidir. Bilindiği gibi İSTANBUL’DA, ne Üsküdar Çengelköy’de ne de
başka bir ilçede HİÇBİR DAĞ BULUNMAMAKTADIR. Bu tür çelişkilerin
ve gerçekdışı anlatımların gerçek bir cinsel saldırıda meydana gelmesi mümkün
değildir.
8.
ÇELİŞKİ
8: Emniyet
ifadesinde, İbrahim Seral Köprülü’nün kendisine evde birlikte yaşama teklifini
hayali cinsel eyleminden ÖNCE yaptığını iddia etmiştir. Ancak Mahkemedeki
ifadesinde, önceki ifadesiyle çelişerek, bu teklifin hayali cinsel eylemden SONRA
gerçekleştiğini beyan etmiştir.
9. ÇELİŞKİ 9: Ş.Y.’nın Emniyet
ifadesine göre, İbrahim Seral Köprülü hayali cinsel saldırı eyleminin
gerçekleştiği ileri sürülen EVE GİTMEDEN ÖNCE Hz. Meryem
örneğinden hareketle zina konusunu açıklamıştır. Ancak Mahkemedeki ifadesinde,
İbrahim Seral Köprülü’nün söz konusu zina açıklamasını hayali cinsel saldırının
ardından, yani EVDEN ÇIKTIKTAN SONRA yaptığını ileri sürmüştür.
10. ÇELİŞKİ 10: Müşteki Ş.Y.’nın evde yaşandığını iddia ettiği basit cinsel saldırı sırasında NEDEN
BAĞIRMADIĞINA YÖNELİK sunduğu “bağırsaydım
kimse duymazdı”, “bağırmak
istememe rağmen sesim çıkmadı”, “bağırsam
daha kötü şeyler olacaktı” gibi farklı gerekçeleri çelişkili ve
mantıksızdır.
Bu
gerekçeler birbirinden farklı anlamlar ve sonuçlar içermektedir. Bununla
birlikte bu gerekçelerin hiçbiri bağırmaktan daha iyi
bir seçenek değildir. Bir saldırıda bağırmamayı tercih etmek eylemin devam etmesine göz
yummak olur. Ancak bağırıldığı takdirde, saldırganın korkması veya bağırtıların
birisi tarafından duyulması ihtimali doğmaktadır. Ş.Y.’nın anlatımlarından
anlaşıldığı kadarıyla, cinsel saldırının gerçekleştiği ileri sürülen ev, BİR
APARTMAN DAİRESİDİR. Dolayısıyla bu apartman içinde bağırdığı
takdirde birçok komşunun sesini duyma ihtimali çok yüksektir. Bu nedenle “bağırsaydım kimse duymazdı” gibi bir
gerekçenin itibar edilecek bir yönü bulunmamaktadır. Ayrıca herhangi bir kadın,
cinsel saldırı veya taciz anında zaten refleks olarak bağırır, iter,
tırnaklarını saldırgana geçirir, kaçmaya çalışır, böyle bir anda bu tür mantık
hesapları yapmayacağı açıktır.
11. ÇELİŞKİ 11: Ş.Y. güya İbrahim
Seral Köprülü tarafından cinsel saldırıya uğradıktan sonra EVDEN ONUNLA
BİRLİKTE ÇIKMIŞ, AYNI ARABAYA BİNİP SOHBET ETMİŞ ve BİRLİKTE EV
SOHBETİNE GİTMİŞTİR. Ş.Y.’nın bu davranışı cinsel saldırıya uğramış
kadınların davranışları ile çelişmektedir.
12. ÇELİŞKİ 12: Ş.Y.’nın Sayın Adnan Oktar’ın arkadaş grubuyla ilişkisini kestikten aylar sonra, kendisinin
Sayın Adnan Oktar’ın ve İbrahim Seral Köprülü ile tanışmasına aracı olduğunu
ifade ettiği Alican Atılır ile TEKRAR BULUŞMAYI KABUL ETMESİ hayatın olağan
akışına aykırıdır. Bundan daha da sıra dışı olan şey, bu görüşmede, Ş.Y.’nın
Alican Atılar’a sadece kendisini sosyal medyadan neden engellediğini,
kendisinden bunu isteyenleri neden reddetmediğini sormuş olması, İDDİALARINA
KONU SUÇLAMALARININ BAHSİNİ HİÇ AÇMAMIŞ OLMASIDIR. Eğer Ş.Y. gerçekten cinsel
saldırılara maruz kalmış olsaydı, bunun hesabını Alican Atılır’a da muhakkak
sorması gerekirdi.
13. ÇELİŞKİ 13: Ş.Y. Sayın Adnan
Oktar’ın arkadaş grubundan ayrıldıktan sonra, iddialarına konu cinsel
saldırılardan NEDEN ŞİKÂYETÇİ OLMADIĞI sorusuna, yaşadığı Çayırova’nın küçük bir yer olduğu, Alican Atılır’ın arkadaşı olan
Levent’in (ifadesine göre gerçek adı Hüsamettin olan kişinin) okulundaki
kantinci Cuma Ağabeyi tanıdığı, dolayısıyla çevresinde Sayın Adnan Oktar’ın
arkadaş camiasını tanıyan kişiler bulunduğu için şikâyetçi olmaktan
korktuğu yönünde cevap vermiştir. SUNDUĞU BU GEREKÇE MANTIKSIZDIR VE
AÇIK BİR SAPTIRMA İÇERMEKTEDİR: Çünkü Çayırova’nın küçük bir yer olması
nedeniyle böyle bir şikâyetin duyulacağı endişesini taşıyan müştekinin, GEBZE’DE
VEYA TÜRKİYE’NİN BAŞKA BİR YERİNDE emniyete giderek şikâyetçi olmasının önünde
hiçbir engel yoktur. Nitekim psikolog için Gebze’ye gittiği yönündeki kendi
beyanı şikâyet için de Gebze’ye gidebileceğini gösteren bir çelişkidir.
14. ÇELİŞKİ 14: Ş.Y. Mahkemedeki
ifadesinde yaşadığını iddia ettiği olayları psikoloğa anlattığını iddia etmiş, “18
yaşındayken gittim, 5 sene önce” diyerek tarih vermiştir. Psikoloğa gittiği tarih, Mahkemedeki
ifadesini 2020 yılında verdiğinden yola çıkarak, 5 yıl öncesi, yani 2015
yılı olmalıdır. Nitekim 1997 doğumlu olan Ş.Y.’nın “18 yaşındayken”
dediği yıl da ancak 2015 yılı olabilir. Ancak Ş.Y. ifadelerinde geçen cinsel
saldırı eylemlerinin 2016 YILININ EYLÜL VE KASIM AYLARINDA yaşandığını
iddia etmektedir. Söz konusu tarihlerde ise Ş.Y. 18 yaşında değil, 19
yaşındadır. Bu çelişkide ciddi saptırma içeren 2 ihtimalin
işaretleri bulunmaktadır:
1) Ş.Y.
ifadesini güçlendirmek için 2015 yılında başka bir nedenle gitmiş olduğu
psikoloğu bu olayla ilişkilendirip beyanda bulunmuştur.
2) Ş.Y.
hiçbir zaman psikoloğa gitmediği halde, Sayın Başkanın sorusu karşısında
zorlandığından aklına gelen ilk cevabı vermiştir.
15. ÇELİŞKİ 15: Ş.Y. güya kendi
isteğiyle şikâyetçi olmaya karar vermiş, gerekeni ve yeterli olanı yapıp Gebze
İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne başvurmuştur. Ancak bu başvurusunun ardından HAYATINDA
HİÇ GÖRMEDİĞİ Ö.M’YE İNSTAGRAMDAN MESAJ ATIP BİLGİ VERME İHTİYACI
DUYMASI hayatın olağan akışına aykırıdır. Dosyamızdaki birçok genç
kızda olduğu gibi Ş.Y.’nın da Ö.M. ile bağlantıda olması husumetli
müştekilerden korkarak suni olarak müşteki olduğunu göstermektedir.
Nitekim Yargıtay kararlarında
mağdurenin "AŞAMALARDAKİ ÇELİŞKİLİ
BEYANLARI, UZUN SÜREDE ŞİKAYETÇİ OLMASI, SOYUT BEYANLARI HARİCİNDE MAHKUMİYETE
YETER, HER TÜRLÜ ŞÜPHEDEN UZAK, KESİN ve İNANDIRICI DELİLİN OLMAMASI" hükmün
bozulmasına gerekçe olarak değerlendirilmektedir. Aşağıda bazı YARGITAY
KARARLARI örnek olarak verilmektedir.
“…Katılan
mağdurenin kollukta verdiği ilk ifadesinde 06.10.2014 tarihinde sanığın
kendisini kolundan tutarak zorla araca bindirdiği ve otoban gibi bir yere
götürerek zorla anal yoldan ilişkiye girdiğini beyan etmesine karşın kollukça
alınan ek ifadesinde, araca tehditle bindirildiğini ve araçta silah bulunduğunu
ifade etmesi, yine suç tarihini daha önce 06.10.2014 olarak belirtmiş iken
sanığın o tarihte İstanbul ilinde olmadığının tespit edilmesi üzerine bu defa
savcılıkta alınan ifadesinde suç tarihini Eylül ayının sonları olarak ifade
ederek, ileri sürülen olayın üzerinden uzun zaman geçmediği halde, hem olay
tarihi hem de olayın gerçekleşme şekli açısından çelişkili anlatımlarda
bulunması, sanığın kendisini rahatsız etmesinden dolayı uyarmak için
onu aradığını belirtmesine rağmen HTS kayıtlarına göre suç tarihinden
sonra da sanıkla karşılıklı görüşmelerinin bulunması, sınıf
arkadaşlarına uzun süre olaydan bahsetmemesinin yanı sıra sanığı bir yakını
olarak tanıtması, tanık...'un katılan mağdurenin sanıktan hoşlandığını
kendisine dolaylı olarak anlattığını ifade etmesi, katılan mağdurenin
anal muayenesinde belirlenen bulguların olaydan 23 gün sonra düzenlenen rapora
dayanması nedeniyle olayla arasındaki illiyet bağının tespit edilememesi, Adli
Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen raporda söz konusu bulguların kabızlık gibi
doğal nedenlerle de oluşabileceğinin belirtilmesi, sanığın kullandığı
hattın olay saatinde Samandıra'dan baz sinyali alması sanık aleyhine
değerlendirilebilir ise de bu hattın daha önceki tarihlerde de aynı
bazdan birçok kez sinyal aldığının tespit edilmesi nedeniyle bu durumun sanık
aleyhine delil teşkil etmemesi ve tüm aşamalarda katılan
mağdurenin kendisine ilgi duyduğunu, kendisini sürekli aradığını, onunla cinsel
ilişkiye girmediğini, atılı suçları işlemediğini belirten sanık savunmasının
aksine bir delil bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde;
sanığın katılan mağdureyi aracına zorla bindirip otoban yakınına götürerek
cinsel istismarda bulunduğuna dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı
delil bulunmadığı, bu şekilde sanığın atılı suçlardan beraati yerine
mahkûmiyetine karar verilmesinin isabetli olmadığı kabul edilmelidir…” (Yargıtay
CGK. 2019/171 E. 2020/169 K. 10/03/2020 T.)
“…sanığın kendisini eve bırakma
yönündeki teklifini kabul etmemesi üzerine bir eli ile kolundan tutup diğer eli
ile ağzını kapatarak, zorla sokak üzerinde bulunan evlerden birinin kömürlüğüne
götürdüğünü, duruşmadaki beyanında ise sanığın eve bırakma teklifini kabul ettiğini
ve kendi isteği ile sanıkla kömürlüğe gittiğini ifade etmiş olmasının aşamalarda
çelişki oluşturması, mağdure hakkında tanzim edilen doktor raporlarında
cinsel saldırıya ilişkin bir bulgunun elde edilememiş olması, sanığın tüm aşamalarda
mağdure ile rızaya dayalı cinsel ilişkide bulunduğunu savunması, mağdurenin
olaydan hemen sonra soruşturma makamlarına başvurmamasının haklı ve kabul
edilebilir bir gerekçesi olmaksızın, evine gidip uyuması ve ertesi sabah
uyanarak çalıştığı gazetede islerini hallettikten sonra karakola müracaatta
bulunması karsısında, savunmanın aksine, sanığın mağdure ile rızası dışında
cinsel ilişkiye girdiğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, somut ve
inandırıcı bir delilin bulunmaması…” (Yargıtay 14. CD. 2014/643 E. 2014/4746
K. 09/04/2014 T.)
“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili
ifadeleri, istinabe yoluyla alınan 22.06.2011 tarihli beyanında annesi ve
yengesinin baskısıyla ifade verdiğini belirtmesi, tanık ...'in de aynı şekilde
tutarsız beyanlarda bulunması, diğer tanık ...'in sanığın kendisine
cinsel eylemde bulunduğuna dair mağdurenin herhangi bir açıklamasının
olmadığını söylemesi, tanık ...'ın sanığın cinsel eylemde bulunduğunu gördüğüne
dair ifadesinin bulunmaması, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında,
sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü
şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine
yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14.
CD. 2018/4643 E. 2020/1668 K. 03/03/2020 T.)
“…Mağdurenin
aşamalardaki başka delille desteklenmeyen çelişkili beyanları, savunma
ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçları
işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde
mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/7099
E. 2020/1815 K. 09/03/2020 T.)
“…Mağdurenin
aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, tanık anlatımları ile tüm dosya
içeriği nazara alındığında, sanığın değişik tarihlerde mağdureye yönelik
alıkoyma ve cinsel ilişki eylemlerini cebir veya tehditle gerçekleştirdiğine
dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı
delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan beraati yerine yazılı
şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD.
2019/6210 E. 2020/1769 K. 04/03/2020 T.)
“…Katılanın aşamalarda değişen
çelişkili beyanları, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında,
sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair katılanın soyut iddiası dışında
cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar
verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay
14. CD. 2015/7883 E. 2018/7735 K. 25/12/2018 T.)
“…mağdurenin
anal ve vajinal yoldan zorla gerçekleştirildiğini ileri sürdüğü cinsel istismar
eylemlerine ilişkin olay sonrası düzenlenen doktor raporlarında herhangi bir
bulguya rastlanılmaması, birbiriyle çelişen mağdurenin iddiasının tanık
beyanları veya başkaca herhangi bir yan delille desteklenmemesi ve tüm
dosya içeriği nazara alındığında, suça sürüklenen çocuk ile sanıkların
mağdureyle rızaen cinsel ilişkiye girdikleri ya da zorla cinsel istismarda
bulunduklarına ve Sanık ...'un mağdureye rızası dışında alıkoyduğuna dair soyut
iddia dışında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil elde edilemediği gözetilerek beraatleri yerine yeterli olmayan
yazılı gerekçelerle mahkûmiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/574 E. 2018/2607 K. 09/04/2018 T.)
“Mağdurenin aşamalardaki
çelişkili beyanları, sanığın inkara yönelik savunması ve tüm dosya kapsamına
göre, eylemin nasıl ve ne zaman gerçekleştiğine ilişkin anlatımların mahkûmiyet
hükmü kurmaya elverişli olmadığı ve mevcut haliyle sanığın atılı suçu işlediği
hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, beraati yerine yazılı
gerekçelerle mahkûmiyetine karar verilmesi…”
(Yargıtay 14. CD. 2014/12387 E. 2017/6735 K. 26/12/2017 T.)
“…Mağdurelerin
aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, eylemlerin uzun süredir devam ettiği
iddia edilmesine rağmen mağdurelerin beyanlarının tanıklar tarafından
doğrulanmaması, sanıkla ilgili iddiaların aile içi uyuşmazlık sonrası gündeme
getirilmesi, sanığın mağdure ...'nun evden ayrılıp kaçtığını düşündüğü
kişi hakkında 02.08.2011 tarihinde suç duyurusunda bulunmasından sonra
03.08.2011 günü ... tarafından cinsel istismar iddialarının ortaya atılması,
mağdure ...'nin de diğer mağdurenin suç duyurusunda bulunmasından sonra cinsel
istismar iddiasında bulunması ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanığın,
mağdurelere yönelik çocuğun cinsel istismarı ve ...'ya yönelik tehdit suçlarını
işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin,
tarafsız ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2017/4398 E.
2017/5619 K. 15/11/2017 T.)
“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili
anlatımları, gerçekleştiğini iddia ettiği eylemden dolayı süresinde kolluğa
başvurarak resmi şikayette bulunmayıp anılan olayla ilgili olarak yaklaşık iki
ay kadar sonra başka bir cinsel istismar eyleminden dolayı yakalanan sanığı
usulüne uygun şekilde yapılmayan işlemde teşhis etmesi üzerine kamu davasının
açılması, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın
atılı suçu işlediği hususunda soyut iddia dışında cezalandırılmasına yeter, her
türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından,
beraati…” (Yargıtay 14. CD. 2014/9936 E. 2017/3659 K. 05/07/2017 T.)
“…İntikalin,
iddia edilen eylemden yaklaşık bir ay sonra gerçekleşmesi, tanıkların
aşamalarda değişen ve çelişen anlatımları, sanığın yazılı ve sözlü
savunmaları, mağdure ile sanık arasında sınıfta kalan mağdurenin sene tekrarı
yapmadan bir üst sınıfa geçirilmesi hususunda husumet bulunması ve tüm dosya
içeriği nazara alındığında, sanığın atılı suçtan mahkumiyetine yeter, her türlü
şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay
14. CD. 2016/9146 E. 2017/2488 K. 08/05/2017 T.)
“…mağdurelerin
ifadeleri arasında çelişki oluştuğu, mağdurelerin iddialarını eylemlerden uzun
süre sonra dile getirdikleri, sanığın savunmalarında üzerine atılı suçu inkar
edip anılan husumet oluşturacak sebebi dile getirdiği, mağdurelerin sanıktan
intikam alacaklarına dair konuşmalarının da farklı yer ve zamanlarda birden
fazla tanık tarafından duyulduğu anlaşılmakla, mağdurelerin sanığa
isnatta bulunabilecekleri yönünde şüphe oluştuğu, bu nedenle sanığın müsnet
suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak,
kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/12325 E.
2017/1430 K. 22/03/2017 T.)
“…Olayın
intikal şekli ve aile içi uyuşmazlık ortamında ileri sürülmesi, sanığın
aşamalardaki istikrarlı, suçu inkara yönelik ve müşteki Filizle aralarında
boşanma davasına da konu olan husumet bulunduğuna dair savunmaları,
bunu destekleyen tanık anlatımları, mağdure, müştekiyle kardeşi tanık Gizem'in
aşamalardaki birbirleriyle çelişkili beyanları, mağdurenin intikal sonrası
aldırılan muayene raporları ve tüm dosya kapsamından sanığın, mağdureye yönelik
beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun basit cinsel istismarı suçunu
işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin,
somut, tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD.
2016/11974 E. 2017/735 K. 16/02/2017 T.)
“…Mağdurenin
aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen beyanlarda bulunup anlatımların
hayatın olağan akışına da aykırı olması, sanık ... tarafından zorla
cinsel istismara maruz bırakıldığına dair herhangi bir biyolojik delil elde
edilememesi, mağdure ile annesi arasındaki telefon görüşme ve mesaj
kayıtlarını içeren bilirkişi inceleme tutanağının mahiyeti, taraflar arasında
2013 yılı Mayıs ayında sanık ... tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen
eylemlere ilişkin devam etmekte olan dava nedeniyle husumet bulunması ve tüm
dosya içeriği karşısında, sanıkların atılı suçlardan cezalandırılmalarına
yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil bulunmadığı…”
(Yargıtay 14. CD. 2016/9338 E. 2017/324 K. 30/01/2017 T.)
“…Mağdure
ile müşteki annesinin aşamalardaki çelişki beyanları, savunma, 06.04.2015
tarihli sosyal inceleme raporu ve 21.07.2015 günlü adli görüşme raporu içeriği,
tanık beyanları, sanık ile müşteki anne arasında husumet olduğu hususları
birlikte değerlendirildiğinde, sanığın mağdureye yönelik çocuğun basit
cinsel istismarı ve tehdit suçlarını işlediği hususunda cezalandırılmasına
yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay
14. CD. 2016/2107 E. 2016/6007 K. 22/06/2016 T.)
“…taraflar
arasında sanığın üstlendiği dolap yapımından kaynaklanan anlaşmazlık nedeniyle
husumet bulunması ve mağdurenin kendisine cinsel saldırıda bulunan sanıkla iş
yapmaya devam ederek bir kaç kez evde yalnız bulunduğu sırada eve gelmesine
rıza göstermesinin de hayatın olağan akışına uygun olmaması karşısında,
sanığın mağdureye yönelik basit cinsel saldırı eylemlerinde bulunduğuna dair
mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları dışında sanığın
cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2013/10860 E. 2015/9960 K. 28/10/2015 T.)
“…Mağdurenin
aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen beyanları, olayın adli makamlara
intikal zamanı ve tüm dosya içeriğinden, sanığın savunmasının aksine
cezalandırılmasına yeter kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay
14. CD. 2013/9244 E. 2015/8312 K. 14/09/2015 T.)
“…Olayın
intikal şekli ve zamanı, mağdurenin aşamalardaki çelişkili ve tutarsız
beyanları, savunma ile tüm dosya kapsamı nazara alındığında, sanığın
üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden
uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı
şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2017/707 E. 2020/1132 K.
12/02/2020 T.)
“…Mağdurun aşamalardaki çelişkili
beyanlarına, sanıkların savunmalarına, olayların intikal süresine ve tüm dosya
kapsamına göre; mağdurun soyut ve çelişkili beyanları dışında sanıkların atılı
suçları işledikleri hususunda cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden
uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraatleri yerine
yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/4728 E. 2018/6569
K. 12/11/2018 T.)
“…Olayın
intikal şekli ve zamanı, mağdurenin aşamalardaki çelişkili ifadeleri, tanıklar
...'nin, mağdurenin beyanlarıyla çelişen anlatımları, savunma ve tüm dosya
içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair
cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar
verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay
14. CD. 2019/2294 E. 2020/1600 K. 27/02/2020 T.)
“…Mağdure soruşturma aşamasında yaz
tatili süresince çalışmak için girdiği işyerinde sanığın 2011 yılı Temmuz
ayında kendisine yönelik cinsel davranışlarının başladığını ve Ağustos ayında
da anal ve oral yoldan defalarca tecavüze uğradığını belirtmesine rağmen
gerek sanığın ilk cinsel davranışlarının başladığını söylediği Temmuz ayında,
gerekse Ağustos ayı içerisinde işyerinde çalışmaya devam edip, okulların
açılacak olması nedeniyle işten ayrılması, ayrıca sanığın cinsel
birlikteliklerini anlatacağı yönündeki tehditi üzerine daha sonraki cinsel
saldırılarına sesini çıkartamadığını iddia eden mağdurenin, işyerinden
ayrıldıktan sonra da sanığın böyle bir olayı anlatmasının mümkün olmasına
rağmen işten ayrıldıktan sonra sanığın kendisini birlikte olmak için çağırdığında
kabul etmediğini beyan etmesi, sanık hakkında herhangi bir merciiye şikayette
bulunmaması, kovuşturma aşamasında mağdurenin olay tarihinde 18 yaşından büyük
olduğu tespit edilerek yaşı düzeltilmiş ise de, öncesinde mağdurenin yaşının 16
olarak bilinmesi nedeniyle, evli ve esnaf olan sanığın böyle bir olayı
anlatması durumunda çevresinde zor duruma düşebileceği gibi cezai
sorumluluğunun da söz konusu olabilmesi, mağdurenin ablası olan tanık
Halisa'nın; mağdurenin Ramazan ayı boyunca eve gece 24:00-01:00 saatlerinde
gelerek, çalıştığı işyerinden elbiseler, aksesuarlar ve takılar getirip, bu
elbiseleri ve takıları patronunun hediye olarak verdiğini söylediğine ilişkin
beyanları, yine mağdurenin, annesi Hatice'ye çalıştığı işyerinin sahibi olan
sanığın kendisi ile birlikte olmak istediğini anlatma şekline göre, annesi
tarafından bu durumun sanığın kızıyla evlenmek istediği şeklinde algılanması ve
mağdurenin kovuşturma aşamasında önceki anlatımlarından da dönmüş olduğu nazara
alındığında sanığın tehdit yoluyla cinsel saldırıda bulunduğu iddiası şüphe
boyutunda kalmaktadır……mağdurenin telefon görüşmelerine ilişkin HTS
kayıtlarından; belirtilen tarihlerde sanıkla yaptığı telefon görüşmeleri
dışında, başka kişilerle de gece geç saatlere, bazı günler sabah saatlerine
kadar telefon görüşmeleri ve mesajlaşmalarının olduğu, ayrıca soruşturma
aşamasında işten ayrılmasından sonra sanığın kendisini telefonla rahatsız
etmesi nedeniyle bu telefon hattını kırarak kapattığını belirtmesine rağmen,
hattın 30.03.2012 tarihine kadar fiilen kullanıldığı anlaşılmıştır. Yine tanık
Melek sanık aleyhine beyanlarda bulunmuş ise de; mağdure ile tanıklar Necla ve
Songül'ün, Melek'in beyanlarını doğrulamayarak adı geçenle sanık arasında
problemler olduğunu belirtmeleri karşısında, Melek'in beyanlarının sanık
aleyhine değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu nedenlerle; yapılan
muayenesinde cinsel saldırıya yönelik herhangi bir bulgu ve emare tespit
edilmeyen, aşamalarda çelişkili beyanlarda bulunan ve kovuşturma
aşamasında sanık hakkındaki suçlamalarından dönen mağdureye yönelik
gerçekleştirildiği iddia olunan cinsel saldırı eyleminin sabit olduğuna
ilişkin, sanığın savunmasının aksini gösterir her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından…” (Yargıtay CGK.
2014/14-604 E. 2015/37 K. 10/03/2015 T.)
Mağdurenin aşamalardaki çelişkili
beyanları, olay tarihi ile olayın karakola başvuru yoluyla intikali arasında
bir buçuk yılı aşkın bir sürenin geçmiş olması, sanığın aşamalardaki savunmalarında atılı suçu işlemediğine
ilişkin istikrarlı savunmaları, mağdurenin annesi tanık Elif ile babası müşteki
Hüseyin'in 1999 yılında Elif'in babası olan sanığın evlenmelerine rıza
göstermemesi sebebiyle kaçarak evlenmeleri, bu sebeple de aileler arasında
anlaşmazlık ortaya çıkması, ayrıca 2008 yılı içerisinde mağdurenin annesinin bu
kez babasına boşanma davası açması sebebiyle müşteki Hüseyin ve ailesinin
ayrılmak isteyen tanık Elif'e ve babası sanığa husumet beslemeleri, yine
mağdurenin dosyada mevcut raporlarında cinsel istismara maruz kaldığına yönelik
herhangi bir maddi delilin bulunmaması ve tüm dosya içeriği karşısında, sanığın
üzerine atılı çocuğun cinsel istismarı suçunu işlediğine dair her türlü
şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediğinden…” (Yargıtay
14. CD. 2014/5780 E. 2014/14913 K. 30/04/2012 T.)
“…gerçekleştiğini
iddia ettiği ilk olaydan sonra ikinci kez çağırdığında sanığın yanına tekrar
gitmiş olması ve cinsel istismarda bulunduğunu iddia ettiği sanığın yanına
İstanbul'a olaydan sonra giderek bir süre birlikte yaşaması hayatın olağan
AKIŞINA AYKIRIDIR. Kaldı ki katılanın, sanığın birlikte yaşadığı tanık
Sultan Erdoğan'a gönderdiği tespit edilen mesaj içeriklerinde sanığa yönelik
olarak kullandığı "ben babamın kızıyım, babamın hatırına susuyorsak,
babamdan bir fiske yememişken" şeklindeki ifadeler de cinsel istismar
eyleminde bulunduğu iddia edilen bir baba için kullanılması beklenen BEYANLARLA
ÖRTÜŞMEMEKTEDİR…
…Bu durum karşısında katılanların
aşamalardaki beyanları arasındaki çelişkiler ve hayatın olağan akışına uymayan
hususlar, sanıkla katılanlar ve anneleri arasında sanığın bir başka kadınla
birlikte yaşaması nedeniyle husumet bulunması, gerçekleştiği iddia olunan
eylemlerden çok uzun bir süre sonra şikayette bulunulması, tanıklar Zeynep
Açıkgöz, Berna Sibel Sönmez, Ahmet kızı Naciye Açıkgöz ve Erdem Balaban'ın
katılan Yüksel ve tanık Ahmet Yalçın kızı Naciye Açıkgöz'ün beyanlarının doğru
olmadığını ifade etmiş olmaları, sanığın tüm aşamalarda ısrarla ve tereddüde
yer vermeyecek şekilde suçlamaları kabul etmemesi, katılanların anlatımları
dışında yargılamaya konu eylemlerin gerçekleştiğine ilişkin herhangi bir
delilin dosya içerisinde bulunmadığı birlikte nazara alındığında, sanığın
üzerine atılı öz kızları olan katılanlara yönelik çocuğun cinsel istismarı
suçlarını işlediği iddiasının sabit olmadığı ve şüphe boyutunda KALDIĞI
ANLAŞILMAKTADIR…” (Yargıtay CGK. 2013/14-711 E. 2014/530 K. 02/12/2014 T.)
“…Mağdure
anlatımlarında, soyut olarak zor ve tehditten bahsetmiş ancak zorun veya tehditin
nasıl YAPILDIĞINI AÇIKLAMAMIŞTIR. Cebrin, ırza geçme fiilinden önce mağdureye
yönelik OLMASI GEREKMEKTEDİR. Tehdit ise, kendisi veya yakınlarının ağır bir
zarara uğratılacağı hususunda, belli bir boyuta ulaşan, kolayca kurtulma
olanağı olmayan, ırza geçme fiilinden daha ağır bir sonuç doğuracak nitelikte
olması nedeniyle mağdurun daha hafif nitelikteki ırza geçme fiilini kabul etmek
zorunda OLDUĞU HALLERDİR.
Somut olayda, akıl veya beden hastalığı
bulunduğu ileri sürülmeyen mağdureye yönelik aldatıcı, kandırıcı hareketlerden
söz edilmemiş, zor ve tehditin ne şekilde YAPILDIĞI AÇIKLANMAMIŞTIR. Zora
ilişkin bir kanıt ELDE EDİLEMEMİŞTİR. Mağdurenin ifadeleri de çelişkili olup
tehditin belli bir boyuta ulaştığı, kolayca kurtulma olanağının bulunmadığı, ırza
geçme fiilinden daha ağır sonuçlar doğuracak nitelikte olduğu hususunda da bir
iddia ve açıklama YER ALMAMAKTADIR. Mağdure, olayı hemen annesine veya
YAKINLARINA ANLATMAMIŞTIR. Saçı başı dağınık bir halde görüldüğünde,
anneannesine yine olaydan SÖZ ETMEMİŞTİR. Uzun süre şikayetçi olmamış, üvey
dayısıyla karı-koca hayatı yaşamış, bir başkasıyla evlenmek istediğinde, ayıplı
durumunu izah edebilmek amacıyla şikayette bulunmuş, fiilin zorla İŞLENDİĞİNİ
BİLDİRMİŞTİR. Bu hususlar, fiilin rızaya dayalı OLDUĞUNU GÖSTERMEKTEDİR…” (Yargıtay
CGK. 2000/5-196 E. 2000/21 K. 17/10/2000 T.)
“…Olayın
intikal şekli ve zamanı, sanıkların istikrarlı ve uyumlu savunmaları,
mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, mağdure hakkındaki
07.10.2010 tarih ve 2010/10252 sayılı rapor içeriğinde genital muayene sonucu
elde edilen bulgunun 2-4 gün aralığında gerçekleştiğinin bildirilmesine karşın
mağdurenin soruşturma beyanında sanık ... tarafından rapor tarihinden yaklaşık
9 gün önce nitelikli cinsel istismara maruz kaldığını belirtmesi, tanıkların
mağdurenin beyanları ile örtüşmeyen anlatımları ve tüm dosya kapsamına göre,
sanıkların farklı tarihlerde birbirlerinden bağımsız olarak mağdureye yönelik
kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve sanık ...'ın çocuğun basit cinsel istismarı,
sanık ...'ın ise çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçlarını işlediklerine
dair cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı
delil elde edilemediği anlaşıldığından, atılı suçlardan beraatleri yerine
yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2017/293 E. 2017/1380 K.
16/03/2017 T.)
“…Mağdurenin,
üvey babası olan sanık tarafından kendisine yönelik gerçekleştirildiğini iddia
ettiği cinsel eylemlerin zamanı ve şekli konusunda ayrıntı içermeyen
beyanlarının aşamalarda hem kendi içerisinde hem de tanık beyanları ile
çelişmesi, müşteki annenin müşterek haneyi terk etmesinden önce
yargılamaya konu eylemlerden haberdar olduğunu iddia etmesine rağmen, sanığa
karşı açmış olduğu boşanma davasında ve bundan kısa süre sonra sanık tarafından
kendisi ile birlikte annesi ve kardeşine karşı işlenen kasten yaralama, tehdit
ve hakaret eylemlerinin ihbarı sırasında cinsel istismardan hiç bahsetmemesi,
beyanlarının tanık anlatımları ile çelişmesi, müşteki ve ailesi ile sanık
arasında yaşanan olaylar nedeniyle husumet bulunması ve bu anlaşmazlıkların
ardından yaklaşık 6 ay sonra ilk olarak müşteki ... tarafından cinsel
istismarın gündeme getirilmesi, sanığın aşamalarda suçu inkara yönelik
savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre sanığın, mağdureye yönelik cinsel
istismar suçunu işlediğine dair savunmasının aksine cezalandırılmasına yeter,
her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği
anlaşıldığından, beraati yerine delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek
yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/8186 E. 2017/2592
K. 11/05/2017 T.)
“…Bir iddianın samimiyeti ve doğruluğu, suçun
işlendiği yer, zaman, işleniş biçimi, tarafların kişilikleri, iddianın
aşamalardaki değişmezliği nazara alınarak değerlendirilmelidir.
Mağdurenin iddiası, aşamalarda
değiştiği gibi kendi içinde de çelişkilidir. Bu çelişkiler, gereksiz ayrıntılara yönelik olmayıp suça ve suçun
işlendiği tarihe ilişkindir. İddia, olay tarihini belirleyen doktor raporu ile
doğrulanmamış aksine, belirtilen tarihlerde suçun işlenmediği saptanmıştır.
Sanığın; yüklenen suçu işlediğine dair
savunmasının aksini gösterir, cezalandırılmasına yeterli, her türlü kuşkudan
uzak kesin ve inandırıcı kanıt bulunamamıştır…” (Yargıtay CGK. 1991/75 E. 1991/103 K.
01/04/1991 T.)
“…Mağdure,
annesi katılan Nezaket ve ablası olan tanık Sümeyye'nin aşamalarda değişen ve
birbiriyle de çelişen anlatımları, mağdurenin Cumhuriyet Savcılığında
alınan 04.09.2008 tarihli beyanında sanık tarafından gerçekleştirilen iki
eylemden bahsettiği halde, 25.02.2009 tarihli savcılık beyanında ilk eylemi
anlatarak başkaca herhangi bir olayın gerçekleşmediğini bildirmesi ve her iki
beyanında olayların üvey annesi ile birlikte ikamet ettikleri evde olduğunu
söylemesine rağmen 15.09.2009 tarihli celsede olayların üvey annenin annesine
ait evde yaşandığını belirtmesi, bacaklarını okşama şeklinde tezahür eden
ikinci eylemi ablası tanık Sümeyye'nin de gördüğünü söylediği halde, tanık
Sümeyye'nin bu konuda aynı celse çelişkili beyanlarda bulunması ve bu
karışıklığa geçerli bir açıklama getirememesi, katılan Nezaket'in müracaatında
sanığın her iki kızına yönelik cinsel eylemleri bulunduğunu bildirmesine karşın
tanık Sümeyye'nin sanığın kendisine herhangi bir cinsel davranışta
bulunmadığını net olarak ifade etmesi, müracaatın, olaydan yaklaşık olarak bir
yıl sonra, üvey anne tarafından gerçekleştirildiği iddia olunan kötü muamele
mahiyetindeki eylemler nedeniyle şikâyetçi olunurken ve çocukların velâyetini
almak isteyen öz anne tarafından yapılmış olması, sanığın suçlamaları kabul
etmediğine dair istikrarlı savunmaları ve bu savunmayı doğrulayan tanık
anlatımları ile tüm dosya içeriğinden, sanığın atılı suçu işlediğine ilişkin
cezalandırılmasına yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığının anlaşılması karşısında, şüpheden sanık yararlanır ilkesi de
nazara alınarak atılı suçtan beraati yerine yazılı gerekçeyle mahkûmiyetine
karar verilmesi,Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2012/11463 E. 2014/8940 K.
30/06/2014 T.)
“…Sanık
savunmaları, mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, tanığın görgüye
dayalı olmayan beyanları, olaydan sonra tanığın evine gidip olayları
anlatan mağdurenin olay günü değilde ertesi gün annesine gittikten sonra
karakola başvurması ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın üzerine atılı
suçları işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak,
kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinin anlaşılması karşısında
atılı suçlarından beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi…”
(Yargıtay 14. CD. 2018/3752 E. 2018/6405 K. 05/11/2018 T.)
“…Katılanın
aşamalardaki çelişkili beyanları, adli muayene raporu, dosya kapsamına alınan
HTS kayıtları ile mesaj tespit tutanağı içeriği, olay anına ilişkin kayıtla
ilgili yaptırılan ses çözümü içeriği, savunma ve tanık beyanları ile
tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanıkların, eylemlerini zorla
gerçekleştirdiklerine dair katılanın aşamalardaki çelişkili ve maddi delillerle
desteklenmeyen ifadeleri dışında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden
uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan
beraatleri yerine yazılı şekilde mahkûmiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/5653 E. 2018/5385 K.
24/09/2018 T.)
“…Olayın
intikal zamanı, şekli, müştekinin aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın ise
aşamalardaki mağdure ile sevgili olduklarını ancak cinsel ilişkide
bulunmadıklarına dair savunması, tanık... 'nin ise beyanlarında
mağdurenin rızalı olarak sanıkla ilişki yaşadığını kendilerine söylediği
yönündeki beyanları, bu nedenle mağdurenin adli raporunda belirtilen bulgunun
zorla anal ilişki yaşandığı yönündeki mağdure iddiasına yeterli delil teşkil
edemeyeceği hususu da göz önüne alınarak, mağdurenin başka delille
desteklenmeyen beyanları dışında, sanığın yüklenen suçları işlediğine dair her
türlü şüpheden uzak, yeterli, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği
gözetilmeden, hakkında beraat kararları verilmesi gerektiği halde yazılı
gerekçelerle mahkumiyet hükümleri kurulması, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/2153 E. 2018/6901
K. 21/11/2018 T.)
“…Latince
“in dubio pro reo” olarak ifade edilen ve masumiyet (suçsuzluk) karinesinin bir
uzantısı olan “şüpheden sanık yararlanır ilkesi” ceza yargılaması hukukunun
evrensel nitelikteki önemli ilkelerinden biridir. Sanığın bir suçtan
cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle
ispat edilmesine bağlıdır. Kuşkulu ve aydınlatılamamış olaylar ve iddialar
sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Ceza mahkûmiyeti bir
olasılığa değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, teoride olsa
hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. Yüksekte olsa bir
olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı
olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir. Bu açıklama ışığında somut olay
incelendiğinde, mağdure ile tanıkların aşamalardaki çelişkili beyanları,
sanığın istikrarlı savunması ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın müsnet suçu
işlediğine dair mahkûmiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, ceza muhakemesi hukukunun temel
ilkelerinden olan “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi de gözetilerek beraatine
karar verilmesi yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmedilmesi, Kanuna
aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/1933
E. 2016/5622 K. 07/06/2016 T.)
Yukarıda ayrıntılarıyla arz ve izah ettiğimiz üzere,
Müşteki Ş.Y.’nın Sayın Adnan
Oktar ve arkadaşlarına husumet duyan bir kısım müştekilerin yönlendirmesiyle
tamamen ÇELİŞKİLİ, GERÇEK DIŞI, MESNETSİZ ve TUTARSIZ iddia ve ihtamlarla dolu
ifadelerine, Yargıtay’ın belirlediği mağdur ifadelerinin çelişki hususundaki
kriterler açısından değerlendirildiğinde de itibar edilmesi mümkün değildir.