Mağdur beyanlarının hükme esas alınması ve güvenilir olarak
kabul edilmesi için Yargıtay’ın belirlediği ölçütler arasında mağdurun BEYANININ ÇELİŞKİLİ OLMAMASI
önem taşımaktadır.
Özellikle cinsel suçlarda
mağdurun beyanlarının AŞAMALARDA KENDİ
İÇERİSİNDE ve DİĞER TANIK BEYANLARI İLE ÇELİŞMEMESİ ve DEĞİŞMEMESİ gerekir.
-
Her
türlü şüpheden uzak, kesin inandırıcı maddi deliller bulunmalıdır.
-
Bu
deliller cezalandırılmaya yeterli olmalıdır.
-
Eyleme
ilişkin net ve açıklık içeren anlatımlar olmalıdır.
-
Olayın
intikal şekli ve zamanı konusunda mahkumiyet için elverişli ayrıntılar bulunmalıdır.
-
Anlatılan
olay hayatın doğal akışına uygun olmalıdır.
Müşteki N.A.’nın ifadeleri bu kriterlere göre
değerlendirildiğinde, beyanlarına itibar edilmesinin mümkün olmadığı açıkça
görülmektedir.
Ayrıca ilerleyen satırlarda açıkça görüleceği
üzere müşteki Mahkemedeki beyanı sırasında Sayın Adnan Oktar’ın kendisine
cinsel saldırıda BULUNMADIĞINI beyan etmiş, ayrıca verdiği tarihlerdeki HTS
kayıtları da Sayın Adnan Oktar ile müştekinin o tarihte aynı yerde olmadığını
ispatlamıştır.
N.A. İFADELERİ SIRASINDA 38 AYRI ÇELİŞKİLİ
BEYAN VERMİŞTİR.
CİNSEL SALDIRI GİBİ BİR KADIN İÇİN HİÇBİR
DETAYINI UNUTMASI MÜMKÜN OLMAYAN MÜHİM BİR OLAYDA TEK BİR ÇELİŞKİLİ BEYAN DAHİ
İFADEYİ GÜVENİLMEZ YAPARKEN, BURADA 38 AYRI GERÇEK DIŞI İFADENİN VE
ÇELİŞKİNİN BULUNMASI MÜŞTEKİNİN DOĞRU SÖYLEMEDİĞİNİ İSPATLAMIŞTIR.
Bu çelişkiler şunlardır:
1.
ÇELİŞKİ 1: Cinsel
saldırı eylemlerinde biyolojik deliller kadar adli tıp raporları da büyük önem taşımaktadır. N.A.'nın
iddia ettiği cinsel saldırı olaylarının yaşandığı süreç içerisinde alınmış bir DOKTOR
RAPORU VEYA ADLİ TIP RAPORU YOKTUR.
2.
ÇELİŞKİ 2: Müşteki,
ailesine, yakınlarına ve arkadaşlarına gerçekleştiğini iddia ettiği olaylardan BAHSETMEMİŞTİR.
İddia ettiği cinsel saldırı olaylarının yaşandığı süreç boyunca DEFALARCA kendi
evinden gidip gelmiştir.
3.
ÇELİŞKİ 3: Müşteki
İstanbul’da ailesi birlikte yaşamaktadır. Ailesi de, yakın çevresi de
yaşadığını iddia ettiği cinsel saldırıları FARK ETMEMİŞLER,
ruhsal durumunda ve sosyal yaşamında bir DEĞİŞİKLİK GÖZLEMLEMEMİŞLERDİR.
4.
ÇELİŞKİ 4: Yaşadığını
iddia ettiği cinsel taciz ve saldırılarda MUKAVEMET GÖSTERMEMİŞTİR.
5.
ÇELİŞKİ 5: Gerçekleştiği
iddia edilen suçlar; sözde daima İstanbul’un en kalabalık meskun mahalleri olan
ve bağırılması ve direnilmesi durumunda etraftan rahatlıkla duyulabilecek
semtlerde ve sitelerde gerçekleşmiş, ama isnat edilen eylemler ETRAFTAN
GÖRÜLMEMİŞ, DUYULMAMIŞ VE MÜŞTEKİ DE BİR YARDIM TALEBİNDE BULUNMAMIŞTIR.
6.
ÇELİŞKİ 6: Rızası
dışında zorla cinsel istismar ve saldırıya uğradığını iddia ettiği evlere KENDİ
İSTEĞİYLE TEKRAR TEKRAR GİTMİŞ, maruz kaldığını iddia ettiği her cinsel
taciz sonrasında defalarca KORAY COŞKUN ve arkadaşları ile TELEFONDA KONUŞMUŞ,
BİZZAT KENDİSİ ARAMIŞ ve MESAJLAŞMIŞTIR.
7.
ÇELİŞKİ 7: Bu
süre zarfında iddia ettiği cinsel saldırılara maruz kalması durumunda Adli Tıp
Kurumu ve uzmanlarca yaşaması kaçınılmaz olarak kabul edilen; TECAVÜZ TRAVMA
SENDROMU, TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU ve MAJOR DEPRESİF
BOZUKLUK gibi psikolojik sorunlardan HİÇBİRİNİ YAŞAMAMIŞTIR.
8.
ÇELİŞKİ 8: Aksine
bu süre zarfında NORMAL YAŞANTISINA DEVAM ETMİŞ, iddia ettiği olayları
yaşadığı dönemlerde SAĞLIKLI RUH HALİNİ GÖSTEREN, NEŞELİ, HAYAT DOLU,
AKTİF GÖRÜNÜMÜ İLE SOSYAL MEDYA PAYLAŞIMLARINDA BULUNMUŞTUR.
9.
ÇELİŞKİ 9: N.A., KORAY COŞKUN VE SAYIN ADNAN
OKTAR VE ARKADAŞLARIYLA KENDİ RIZASI İLE İSTEYEREK, DEFALARCA BULUŞMUŞTUR.
10. ÇELİŞKİ
10: N.A. rızasının yanı sıra 24.08.2020
tarihli mahkeme ifadesinde “YİĞİT SENİ BU DURUMA HAZIRLIYOR, HANİ ŞÖYLE
SÖYLİYİM, ÇOK İSTEKLİ BİR ANA GETİRİYOR” diye beyanda bulunarak
aslında kendi davranışlarındaki CİNSEL SAİKİ, YÜZDE YÜZ RIZASINI ve ORTADA
GERÇEKLEŞEN BİR CİNSEL SALDIRI ASLA OLMADIĞINI KENDİSİ İKRAR
ETMİŞTİR.
11.
ÇELİŞKİ 11: N.A. Sayın Adnan Oktar ile 2018 yılında Ocak ayında da stüdyoda
görüştüğünü iddia etmiştir. Ancak öncelikle Ocak 2018’de gerçekleştiğini
iddia ettiği taciz olayıyla ilgili emniyet ifadesiyle mahkeme huzurunda verdiği
ifade TAMAMEN ÇELİŞMEKTEDİR. Mahkemede tam
tersi ifade vererek Ocak 2018’deki sözde görüşmede SAYIN ADNAN OKTAR
TARAFINDAN TACİZE UĞRAMADIĞINI İKRAR ETMİŞTİR.
N.A.’nın
24.08.2020 tarihli mahkeme ifadesinden:
“Sonrasında
ben Ocak başı gibi Acarkentte bir yerde bir muhasebeci olarak
çalışıyordum… A9 stüdyosuna tekrardan geri götürdü beni, biz tabi orada
şey yaptık yarım saat bir saat kadar bekledik, sonrasında Adnan Oktar geldi,
farklı bir odadaydık tam hatırlamıyorum ama şey ADNAN OKTAR TEKRARDAN
GELDİ, bu sefer yani ilk olarak yani yine yakın davrandı AMA TABİ Kİ CİNSEL OLARAK BİRŞEY YAPMADI…”
Görüldüğü gibi N.A. Sayın Adnan
Oktar tarafından HİÇBİR
TACİZE UĞRAMADIĞINI MAHKEMEDE KENDİSİ BEYAN ETMİŞTİR.
Nitekim
N.A.’nın OCAK 2018’DE DE MAHKEME HTS TABLOSUNA GÖRE STÜDYODA (MEZARLIK CAD. ÇENGELKÖY) HİÇ SİNYAL
VERMEDİĞİ GÖRÜLMEKTEDİR. Dolayısıyla; her ne kadar bu ikrar MÜTALAADA GÖRMEZDEN
GELİNEREK ortada Sayın Adnan Oktar’a karşı cinsel suç isnadı varmış gibi
gösterilmeye çalışılsa da, N.A.’nın Sayın Adnan Oktar hakkındaki tüm
isnatlarının GERÇEK DIŞI olduğu; müştekinin HEM KENDİ BEYANLARIYLA HEM DE HTS KAYITLARIYLA
DOĞRULANMAKTADIR.
12. ÇELİŞKİ
12: N.A.’nın yargılama sürecinde vermiş olduğu
ifadeleri incelendiğinde sevgilisi olduğunu belirttiği KORAY COŞKUN ile
tanışmasından başlayarak sözde yaşadığı cinsel ilişkilerle ilgili olarak da çelişkili,
zaman içinde değişen ve gelişen ifadeler vermiştir. N.A., 10.09.2018
tarihinde emniyette vermiş olduğu ifadesinde; “KORAY
COŞKUN’un onu Adnan Oktar ile
tanıştırmayı teklif ettiğini, İstanbul’a geldiğinde, Göksu’daki eve gittiğini, ORADA ÖPÜŞTÜKLERİNİ” iddia
ederken, 24.08.2020 tarihinde mahkemede vermiş olduğu ifadesinde
ise daha farklı anlatım yaparak; “KORAY COŞKUN’a resim gönderdiğini, ayağına inşaatta malzeme düştüğünden Göksu’da
bir dubleks dairede olduğunu, o mekana çağırdığını, ODASINDA SEVİŞTİKLERİNİ, ANAL BÖLGESİNE PARMAK SOKTUĞUNU,
kendisinin Yalova’ya döndüğünü” beyan etmiştir, yani organize hareket
eden tüm diğer müştekiler gibi ifadeye hayali eklemelerde bulunmuştur.
13. ÇELİŞKİ
13: N.A., 10.09.2018 tarihinde emniyette vermiş olduğu ifadesinde; OĞUZHAN SEVİNÇ’in kendisine sadece oral yoldan tecavüz ettiğini iddia ederken, 24.08.2020 tarihinde mahkemede vermiş olduğu ifadesinde ise daha farklı
anlatım yaparak; OĞUZHAN SEVİNÇ ile oral ve anal yoldan birlikte olduğunu, sonrasında da hep
birlikte yemek yiyip sohbet ettiklerini sonrasında da çıktıklarını
beyan etmiştir.
14. ÇELİŞKİ
14: N.A., 10.09.2018
tarihinde emniyette vermiş
olduğu ifadesinde; YASİN GÖKER ile sadece oral
yoldan birlikte olduğunu iddia
ederken, 24.08.2020 tarihinde mahkemede vermiş olduğu ifadesinde
ise daha farklı anlatım yaparak; YASİN
GÖKER ile oral ve anal yoldan birlikte olduğunu iddia etmiştir.
15. ÇELİŞKİ
15: N.A., 10.09.2018
tarihinde emniyette vermiş olduğu ifadesinde; HAKAN KURTUL ile oral seks yaptığını ve onun da “trip
atıp” odadan çıktığını iddia
ederken, 24.08.2020 tarihinde mahkemede
vermiş olduğu ifadesinde ise daha farklı anlatım yaparak; “VE BEN İSTEMEDİM hani
birden Hakan'ı ittim, Hakan'da şey yaptı siz devam edin o zaman dedi, hani
odadan çıktı ve gitti” diyerek önce HİÇBİR ŞEY YAŞAMADIĞINI beyan etmiş, ancak mahkeme başkanının çelişkiyi gidermesini
istemesinden sonra “1-2 dakika bir şeyler oldu”
diyerek çelişkisini gidermek için muğlak ifadeler kullanmıştır.
16. ÇELİŞKİ
16: N.A., 24.08.2020 tarihinde mahkemede verdiği
ifadesinde; bir günde 5 kişi ile beraber olduğunu iddia etmiştir. Oysa, N.A.’nın iddiaları 25.2.2020 tarihinde vermiş olduğu ek
müşteki ifade tutanağında BAMBAŞKADIR! Ek müşteki ifadesine göre, o gün
sadece KORAY COŞKUN, YASİN GÖKER ve HALİD YAZAROĞLU ile sözde birlikte olmuş,
sonra da iddiasına göre HALİD YAZAROĞLU kendisini eve bırakmıştır. AÇIKTIR Kİ
NE 5 KİŞİYLE NE DE 3 KİŞİYLE BİRLİKTE OLMAMIŞTIR. Çünkü gerçekten cinsel
saldırıya uğrayan bir kadının kişi sayısını unutması söz konusu olamaz.
17. ÇELİŞKİ
17: N.A., Koray Coşkun ile
ISRARLA GÖRÜŞMEK İSTEMİŞTİR. Koray Coşkun İLİŞKİLERİNİ BİTİRMEK İSTEDİĞİNDE
İLİŞKİLERİNİ DEVAM ETTİREBİLMEK İÇİN ÇABA SARF EDEN TARAF KENDİ BEYANLARINA
GÖRE DAİMA N.A. OLMUŞTUR.
18. ÇELİŞKİ
18: N.A. İddia Ettiği Sözde Cinsel Saldırıları
“Tecavüz” Olarak Değil “İlişki” Olarak İfade Etmektedir
N.A. Koray Coşkun ile olan bağını “sevgililik
ilişkisi” “beraberlik” olarak tanımlamıştır. Açıktır ki çeşitli defalar
tecavüze uğradığını iddia eden hiçbir kadın, güya kendisine cinsel saldırıda
bulunan ve başkalarının da bulunmasına sebep olan kişi ile olan bağını “İLİŞKİ”
olarak TANIMLAMAZ. Bu tanımlaması ortada cinsel saldırı suçunun olmadığının
en açık delillerinden biridir ve HAYATIN OLAĞAN
AKIŞINA AYKIRIDIR.
19. ÇELİŞKİ
19: N.A., Koray Coşkun ve Yasin Göker’e yönelik cinsel saldırı
isnadı için emniyet ifadesinde Yavuztürk’teki
bir villada sözde tecavüze uğradığını, mahkemeniz
huzurundaki ifadesinde ise Rasathane’de
bir villada sözde tecavüze uğradığını iddia
etmiştir.
20. ÇELİŞKİ
20: N.A. sözde cinsel saldırıya uğradığı olayların
ardından HER DEFASINDA SÖZDE FAİLLERİNİN KENDİSİNİ
EVE BIRAKMALARINA İZİN VERMİŞ, kendi
beyanlarına göre her
defasında şikayetçi olduğu kişilerin arabalarına binerek yolculuk yapmıştır.
21. ÇELİŞKİ
21: N.A.’nın her
iki emniyet ifadesini alan soruşturmanın en başından
itibaren çok sayıda işlem tesis eden polis memuru 326730 Sicil No’lu İBRAHİM
HALİL AYGÜNER'DİR.
Söz konusu
polis memuru davada 36 KİŞİNİN FOTOĞRAF TEŞHİS İŞLEMİNİ YAPTIRMIŞ,
98 KİŞİNİN İFADESİNDE HAZIR BULUNMUŞTUR. Birbirinden
çok farklı zamanlarda yapılan bu işlemlerde her seferinde aynı polis memurunun
denk gelmiş olması kuşkusuz HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA AYKIRI bir durumdur ve bu isim, N.A.’nın her iki emniyet
ifadesinde tekrar karşımıza çıkmıştır.
22. ÇELİŞKİ
22: Soruşturma
dosyamız kapsamında müştekilerin fotoğraf teşhis işlemleri usul ve
yasalara aykırı biçimde yapılmıştır. Bu işlemin olması gereken
standartlara uygun olmadığı, daha ziyade keyfi bir uygulama şeklinde yapıldığı
açıkça görülmektedir. N.A.'nın fotoğraf teşhis tutanağında açıkça görüldüğü
gibi; müşteki sadece sözde örgüt üyelerinin gösterildiği fotoğraflar arasından
teşhis yapmıştır ve bu hukuken geçersizdir.
23. ÇELİŞKİ
23: N.A., 10.09.2018 tarihinde emniyette vermiş olduğu ifadesinde; OĞUZHAN SEVİNÇ’in kendisine sadece oral yoldan tecavüz ettiğini iddia ederken, 24.08.2020 tarihinde mahkemede vermiş olduğu ifadesinde ise daha farklı
anlatım yaparak; OĞUZHAN SEVİNÇ ile sözde
oral ve anal yoldan birlikte olduğunu söyleyerek çelişkili beyanda bulunmuştur. Bir kadın
gerçekten anal yoldan tecavüze uğrasa bunu unutmasına ve ilk ifadesinde
söylememesine imkan yoktur.
24. ÇELİŞKİ
24: N.A., 10.09.2018 tarihinde emniyette
vermiş olduğu ifadesinde; ORKUN ŞİMŞEK
ile sözde sadece oral yoldan birlikte olduğunu iddia ederken, 24.08.2020 tarihinde mahkemede
vermiş olduğu ifadesinde ise daha farklı anlatım yaparak; ORKUN ŞİMŞEK ile sözde oral ve anal
yoldan birlikte olduğunu
iddia etmiştir. Bir kadın
gerçekten anal yoldan tecavüze uğrasa bunu unutmasına ve ilk ifadesinde
söylememesine imkan yoktur.
25. ÇELİŞKİ
25: N.A., 10.9.2018
tarihli emniyet ifadesinin 4.
Sayfasında “Yasin ile oral yolla birlikte olduğu”
iddia ederken, 16.11.2018 tarihinde
yapmış olduğu foto teşhis tutanağında ise, YASİN
GÖKER’e yönelik “İfademde bahsettiğim gibi anal ve oral yoldan birlikte olduğum kişidir” demiş
ve altına imzasını atmıştır. Halbuki, ilk emniyet ifadesinde SADECE “oral yolla birlikte
olduğunu iddia etmiştir! Bu çelişki de FOTO TEŞHİS
TUTANAKLARININ SIHHATİNE GÖLGE DÜŞÜRÜR NİTELİKTEDİR. Bir kadın
gerçekten anal yoldan tecavüze uğrasa bunu unutmasına ve ilk ifadesinde
söylememesine imkan yoktur.
26. ÇELİŞKİ
26: HTS kayıtlarına göre N.A.
ve Koray Coşkun arasındaki ilk telefon görüşmeleri 21.09.2016 tarihinde
gerçekleşmiştir. Müşteki konuşmaya başladıktan 4-5 gün sonra Koray Coşkun’la
ilk buluşmasını gerçekleştirdiğini iddia etmiştir. Ancak mahkeme baz çakışma
raporuna göre iddia edilen tarihlerde (25-26.Eylül.2016 tarihlerinde)
çakışmaları bulunmamaktadır. Müştekinin ifadelerindeki tanışma ve ilk
buluşma anlatımı GERÇEKLERİ YANSITMAMAKTADIR.
27. ÇELİŞKİ
27: 2016 ve 2017 yıllarında
müşteki N.A. ve Koray Coşkun arasında mahkeme HTS baz çakışma tablosuna göre
hiçbir HTS baz çakışması bulunmamaktadır. Dolayısıyla iddia edilen
yıllarda Koray Coşkun ve N.A. hiçbir zaman aynı
gün aynı anda;
-
Beykoz
Soğuksu Paşa Garden sitesinde bir araya gelmemiş
-
Göksu’da
bir sitede hiçbir zaman bulunmamış
-
Çengelköy’de
A9TV stüdyosuna müştekinin iddia ettiği gibi birlikte gitmemiştir.
Bu somut gerçekler, N.A.’nın Sayın
Adnan Oktar ve Koray Coşkun hakkındaki tüm cinsel isnatlarının GERÇEK DIŞI
OLDUĞUNU ORTAYA KOYMAKTADIR.
28. ÇELİŞKİ
28: N.A., 01.11.2017’de Koray
Coşkun’un evinde, Oğuzhan Sevinç ve Hakan Kurtul da evdeyken Koray Coşkun
tarafından anal ve oral yoldan cinsel tacize uğradığını ve sonrasında da Koray
Coşkun’un kendisini eve bıraktığını iddia etmiştir. ANCAK MÜŞTEKİNİN BU İDDİASI DA GERÇEK DIŞIDIR. Koray Coşkun, Oğuzhan
Sevinç ve Hakan Kurtul’un iddia edilen tarihte N.A. ile mahkeme HTS baz çakışma
tablosuna göre ortak
bazları bulunmamaktadır ve
müştekinin bu cinsel isnadı da GERÇEK DIŞIDIR.
29. ÇELİŞKİ
29: N.A. Şubat – Mart 2018
tarihlerinde Koray Coşkun ve Oğuzhan Sevinç tarafından Bebek’te tecavüze
uğradığını iddia etmiştir. Ancak BU İSNADI DA HİÇBİR SOMUT DELİLE DAYANMAMAKTADIR.
Bu iki ay boyunca N.A. Bebek’ten HİÇ BAZ SİNYALİ VERMEMİŞTİR.
Ayrıca N.A.’nın bu tarihlerde Oğuzhan
Sevinç ve Koray Coşkun ile Bebek’te BAZ ÇAKIŞMASI BULUNMAMAKTADIR. Dolayısıyla bu isnadı da gerçek dışıdır.
30. ÇELİŞKİ
30: N.A.’nın Saim Erdem Ertüzün hakkındaki
Mart 2018’de Göksu’da gerçekleştiğini iddia ettiği cinsel
isnadı da diğer tüm cinsel isnatlarında olduğu gibi HİÇBİR
SOMUT DELİLE DAYANMAMAKTA TAMAMEN SOYUT BEYANLARDAN OLUŞMAKTADIR. Nitekim SAİM ERDEM ERTÜZÜN İLE müşteki arasında MAHKEME
HTS ÇAKIŞMA TABLOSUNA GÖRE BİR HTS ÇAKIŞMASI VE TELEFON
İLETİŞİMİ BULUNMAMAKTADIR.
Görülmektedir
ki; N.A.’nın SAİM ERDEM ERTÜZÜN HAKKINDAKİ BU
İSNADI DA TAMAMEN GERÇEK DIŞIDIR.
31. ÇELİŞKİ
31: N.A.; 2018 yılının Mart
ayı başlarında Yavuztürk’te bulunan bir villada Yasin Göker tarafından cinsel
tacize uğradığını iddia etmiştir. Ancak bu tarih aralığında Yavuztürk’te, iddia
ettiği gibi Yasin Göker ile HİÇBİR BAZ ÇAKIŞMASI BULUNMAMAKTADIR.
N.A.’nın Yasin Göker’e yönelik cinsel isnadının GERÇEK DIŞI OLDUĞU MAHKEME
BAZ ÇAKIŞMA RAPORUYLA DA SABİTTİR.
32. ÇELİŞKİ
32: N.A. Nisan 2018 tarihinde
Rasathane’deki bir villada güya Kartal İş ve Mert Sucu tarafından, Temmuz 2018
tarihinde ise yine Rasathane’de aynı gün içinde Ahmet Çelik, Burhan Efeoğlu,
Yasin Göker, Halid Yazaroğlu ve Koray Coşkun tarafından cinsel tacize
uğradığını iddia etmiştir. Ancak mahkeme BAZ ÇAKIŞMA TABLOSUNA GÖRE N.A.’nın KARTAL
İŞ, MERT SUCU, AHMET ÇELİK, BURHAN EFEOĞLU, YASİN GÖKER, HALİD YAZAROĞLU VE
KORAY COŞKUN ile BAZ ÇAKIŞMASI
BULUNMAMAKTADIR.
33. ÇELİŞKİ
33: N.A.’nın mahkeme ifadesine
göre; Serkan Ak’a yönelik sözde 13.Nisan.2018 tarihinde gerçekleştiğini iddia
ettiği bir cinsel isnadı bulunmaktadır. Bu tarih mütalaaya ise 18.Nisan.2018 olarak
geçmiştir. Ancak bu iki tarihte de Serkan Ak ve müşteki arasında HİÇBİR BAZ ÇAKIŞMASI BULUNMAMAKTADIR. Açıktır ki, N.A.’nın Serkan Ak
ile ilgili isnadı da HAYAL ÜRÜNÜDÜR VE
HİÇBİR SOMUT GERÇEĞE DAYANMAMAKTADIR.
34. ÇELİŞKİ
25: N.A. verdiği gerçek dışı beyanlarına
göre operasyonun yapıldığı 11.07.2018 tarihinden sonraki ilk Cuma günü
kendisine gece 4’te bir telefon araması geldiğini, uyandığında numarayı geri
aradığında bir taksi şoförünün çıktığını ve dövmeli bir gencin kendisini onun
telefonundan aradığını ve bu kişinin hemen Koray Coşkun olduğunu anladığını
belirtmiştir. Ancak operasyondan sonraki Cuma günü 13.07.2018 tarihine denk
gelmektedir ve N.A.’ya bu tarihte ve ertesi günü HİÇBİR ARAMA GELMEDİĞİ HTS
KAYITLARIYLA SABİTTİR. N.A. bu konuda da mahkemenize GERÇEK DIŞI BEYANDA
BULUNMUŞTUR.
35. ÇELİŞKİ
35: Ayrıca müşteki yine gerçek
dışı beyanında Koray Coşkun ile telefon konuşmalarının sadece Whatsapp
uygulamasından yapıldığı izlenimi vermek için “2 yıllık beraberliğimizde en fazla 10 defa normal
hattan aramıştır beni”
iddiasında bulunmuştur. Ancak yine HTS analizlerine göre Koray Coşkun ile N.A. arasında
120 telefon konuşması bulunmaktadır. Kuşkusuz bu gerçek, N.A.’nın bu beyanının da gerçekleri yansıtmadığını ve
ifadelerindeki anlatımlarına itibar edilemeyeceğini gösteren delillerden bir
diğeridir.
36. ÇELİŞKİ
36: Defalarca yaşadığını iddia
ettiği cinsel taciz ve saldırıların hemen akabinde ŞİKAYETÇİ OLMAMIŞ,
2 yıl sonra operasyon sonrasında şikayetçi olmuştur.
Gerçek bir cinsel saldırı mağdurunun, böyle bir durumda vakit kaybetmeksizin
karakola veya yetkili diğer makamlara başvurması beklenir.
37. ÇELİŞKİ
37 İddia ettiği olayları kolluk
kuvvetlerine bildirmesi için 2 yıl boyunca DEFALARCA imkanı
bulunduğu halde olayı kolluk kuvvetlerine İNTİKAL ETTİRMEMİŞTİR. BU GERÇEK, İDDİALARIN
HÜKME ESAS ALINAMAYACAĞININ BİR DİĞER DELİLİDİR.
38. ÇELİŞKİ
38: N.A. iddia ettiği gibi sistematik
olarak cinsel saldırıya maruz kalmış olsaydı, olayların hepsinde olmasa dahi, en
azından birine ait delil toplayabilir ve ilgili makamlara bu delili
sunabilirdi. Ancak müştekinin cinsel saldırı iddialarıyla ilgili soyut
beyanı dışında hiçbir delili bulunmamaktadır ve bu da önemli bir çelişkidir.
Nitekim
Yargıtay kararlarında mağdurenin "AŞAMALARDAKİ
ÇELİŞKİLİ BEYANLARI, UZUN SÜREDE ŞİKAYETÇİ OLMASI, SOYUT BEYANLARI HARİCİNDE
MAHKUMİYETE YETER, HER TÜRLÜ ŞÜPHEDEN UZAK, KESİN ve İNANDIRICI DELİLİN
OLMAMASI" hükmün bozulmasına gerekçe olarak değerlendirilmektedir. Aşağıda
bazı YARGITAY KARARLARI örnek olarak verilmektedir.
“…Katılan
mağdurenin kollukta verdiği ilk ifadesinde 06.10.2014 tarihinde sanığın
kendisini kolundan tutarak zorla araca bindirdiği ve otoban gibi bir yere
götürerek zorla anal yoldan ilişkiye girdiğini beyan etmesine karşın kollukça
alınan ek ifadesinde, araca tehditle bindirildiğini ve araçta silah bulunduğunu
ifade etmesi, yine suç tarihini daha önce 06.10.2014 olarak belirtmiş iken
sanığın o tarihte İstanbul ilinde olmadığının tespit edilmesi üzerine bu defa
savcılıkta alınan ifadesinde suç tarihini Eylül ayının sonları olarak ifade
ederek, ileri sürülen olayın üzerinden uzun zaman geçmediği halde, hem olay
tarihi hem de olayın gerçekleşme şekli açısından çelişkili anlatımlarda
bulunması, sanığın kendisini rahatsız etmesinden dolayı uyarmak için
onu aradığını belirtmesine rağmen HTS kayıtlarına göre suç tarihinden
sonra da sanıkla karşılıklı görüşmelerinin bulunması, sınıf
arkadaşlarına uzun süre olaydan bahsetmemesinin yanı sıra sanığı bir yakını
olarak tanıtması, tanık...'un katılan mağdurenin sanıktan hoşlandığını
kendisine dolaylı olarak anlattığını ifade etmesi, katılan mağdurenin
anal muayenesinde belirlenen bulguların olaydan 23 gün sonra düzenlenen rapora
dayanması nedeniyle olayla arasındaki illiyet bağının tespit edilememesi, Adli
Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen raporda söz konusu bulguların kabızlık gibi
doğal nedenlerle de oluşabileceğinin belirtilmesi, sanığın kullandığı
hattın olay saatinde Samandıra'dan baz sinyali alması sanık aleyhine
değerlendirilebilir ise de bu hattın daha önceki tarihlerde de aynı
bazdan birçok kez sinyal aldığının tespit edilmesi nedeniyle bu durumun sanık
aleyhine delil teşkil etmemesi ve tüm aşamalarda katılan
mağdurenin kendisine ilgi duyduğunu, kendisini sürekli aradığını, onunla cinsel
ilişkiye girmediğini, atılı suçları işlemediğini belirten sanık savunmasının
aksine bir delil bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde;
sanığın katılan mağdureyi aracına zorla bindirip otoban yakınına götürerek
cinsel istismarda bulunduğuna dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı
delil bulunmadığı, bu şekilde sanığın atılı suçlardan beraati yerine mahkûmiyetine
karar verilmesinin isabetli olmadığı kabul edilmelidir…” (Yargıtay CGK.
2019/171 E. 2020/169 K. 10/03/2020 T.)
“…sanıgın kendisini eve bırakma
yönündeki teklifini kabul etmemesi üzerine bir eli ile kolundan tutup diger eli
ile agzını kapatarak, zorla sokak üzerinde bulunan evlerden birinin kömürlügüne
götürdügünü, durusmadaki beyanında ise sanıgın eve bırakma teklifini kabul
ettigini ve kendi istegi ile sanıkla kömürlüge gittigini ifade etmis olmasının
asamalarda çeliki olusturması, magdure hakkında tanzim edilen doktor
raporlarında cinsel saldırıya iliskin bir bulgunun elde edilememis olması,
sanıgın tüm asamalarda magdure ile rızaya dayalı cinsel ilikside bulundugunu
savunması, magdurenin olaydan hemen sonra sorusturma makamlarına basvurmamasının
haklı ve kabul edilebilir bir gerekçesi olmaksızın, evine gidip uyuması ve
ertesi sabah uyanarak çalıstıgı gazetede islerini hallettikten sonra karakola
müracatta bulunması karsısında, savunmanın aksine, sanıgın magdure ile rızası
dısında cinsel iliskiye girdigine dair her türlü süpheden uzak, kesin, somut ve
inandırıcı bir delilin bulunmaması…” (Yargıtay 14. CD. 2014/643 E. 2014/4746
K. 09/04/2014 T.)
“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili
ifadeleri, istinabe yoluyla alınan 22.06.2011 tarihli beyanında annesi ve
yengesinin baskısıyla ifade verdiğini belirtmesi, tanık ...'in de aynı şekilde
tutarsız beyanlarda bulunması, diğer tanık ...'in sanığın kendisine
cinsel eylemde bulunduğuna dair mağdurenin herhangi bir açıklamasının
olmadığını söylemesi, tanık ...'ın sanığın cinsel eylemde bulunduğunu gördüğüne
dair ifadesinin bulunmaması, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında,
sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü
şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine
yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14.
CD. 2018/4643 E. 2020/1668 K. 03/03/2020 T.)
“…Mağdurenin
aşamalardaki başka delille desteklenmeyen çelişkili beyanları, savunma
ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçları
işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde
mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/7099
E. 2020/1815 K. 09/03/2020 T.)
“…Mağdurenin
aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, tanık anlatımları ile tüm dosya
içeriği nazara alındığında, sanığın değişik tarihlerde mağdureye yönelik
alıkoyma ve cinsel ilişki eylemlerini cebir veya tehditle gerçekleştirdiğine
dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı
delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan beraati yerine yazılı
şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD.
2019/6210 E. 2020/1769 K. 04/03/2020 T.)
“…Katılanın aşamalarda değişen
çelişkili beyanları, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında,
sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair katılanın soyut iddiası dışında
cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar
verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay
14. CD. 2015/7883 E. 2018/7735 K. 25/12/2018 T.)
“…mağdurenin anal ve vajinal yoldan zorla
gerçekleştirildiğini ileri sürdüğü cinsel istismar eylemlerine ilişkin olay
sonrası düzenlenen doktor raporlarında herhangi bir bulguya rastlanılmaması,
birbiriyle çelişen mağdurenin iddiasının tanık beyanları veya başkaca herhangi
bir yan delille desteklenmemesi ve tüm dosya içeriği nazara
alındığında, suça sürüklenen çocuk ile sanıkların mağdureyle rızaen cinsel
ilişkiye girdikleri ya da zorla cinsel istismarda bulunduklarına ve Sanık
...'un mağdureye rızası dışında alıkoyduğuna dair soyut iddia dışında
cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
elde edilemediği gözetilerek beraatleri yerine yeterli olmayan yazılı
gerekçelerle mahkûmiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/574 E. 2018/2607 K. 09/04/2018 T.)
“Mağdurenin aşamalardaki
çelişkili beyanları, sanığın inkara yönelik savunması ve tüm dosya kapsamına
göre, eylemin nasıl ve ne zaman gerçekleştiğine ilişkin anlatımların mahkûmiyet
hükmü kurmaya elverişli olmadığı ve mevcut haliyle sanığın atılı suçu işlediği
hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, beraati yerine yazılı
gerekçelerle mahkûmiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2014/12387 E.
2017/6735 K. 26/12/2017 T.)
“…Mağdureleri
n aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, eylemlerin uzun süredir devam
ettiği iddia edilmesine rağmen mağdurelerin beyanlarının tanıklar tarafından
doğrulanmaması, sanıkla ilgili iddiaların aile içi uyuşmazlık sonrası gündeme
getirilmesi, sanığın mağdure ...'nun evden ayrılıp kaçtığını düşündüğü
kişi hakkında 02.08.2011 tarihinde suç duyurusunda bulunmasından sonra
03.08.2011 günü ... tarafından cinsel istismar iddialarının ortaya atılması,
mağdure ...'nin de diğer mağdurenin suç duyurusunda bulunmasından sonra cinsel
istismar iddiasında bulunması ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanığın,
mağdurelere yönelik çocuğun cinsel istismarı ve ...'ya yönelik tehdit suçlarını
işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin,
tarafsız ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2017/4398 E.
2017/5619 K. 15/11/2017 T.)
“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili
anlatımları, gerçekleştiğini iddia ettiği eylemden dolayı süresinde kolluğa
başvurarak resmi şikayette bulunmayıp anılan olayla ilgili olarak yaklaşık iki
ay kadar sonra başka bir cinsel istismar eyleminden dolayı yakalanan sanığı
usulüne uygun şekilde yapılmayan işlemde teşhis etmesi üzerine kamu davasının
açılması, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın
atılı suçu işlediği hususunda soyut iddia dışında cezalandırılmasına yeter, her
türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından,
beraati…” (Yargıtay 14. CD. 2014/9936 E. 2017/3659 K. 05/07/2017 T.)
“…İntikalin,
iddia edilen eylemden yaklaşık bir ay sonra gerçekleşmesi, tanıkların
aşamalarda değişen ve çelişen anlatımları, sanığın yazılı ve sözlü
savunmaları, mağdure ile sanık arasında sınıfta kalan mağdurenin sene tekrarı
yapmadan bir üst sınıfa geçirilmesi hususunda husumet bulunması ve tüm dosya
içeriği nazara alındığında, sanığın atılı suçtan mahkumiyetine yeter, her türlü
şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay
14. CD. 2016/9146 E. 2017/2488 K. 08/05/2017 T.)
“…mağdurelerin
ifadeleri arasında çelişki oluştuğu, mağdurelerin iddialarını eylemlerden uzun
süre sonra dile getirdikleri, sanığın savunmalarında üzerine atılı suçu inkar
edip anılan husumet oluşturacak sebebi dile getirdiği, mağdurelerin sanıktan
intikam alacaklarına dair konuşmalarının da farklı yer ve zamanlarda birden
fazla tanık tarafından duyulduğu anlaşılmakla, mağdurelerin sanığa
isnatta bulunabilecekleri yönünde şüphe oluştuğu, bu nedenle sanığın müsnet
suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak,
kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/12325 E.
2017/1430 K. 22/03/2017 T.)
“…Olayın
intikal şekli ve aile içi uyuşmazlık ortamında ileri sürülmesi, sanığın
aşamalardaki istikrarlı, suçu inkara yönelik ve müşteki Filizle aralarında
boşanma davasına da konu olan husumet bulunduğuna dair savunmaları,
bunu destekleyen tanık anlatımları, mağdure, müştekiyle kardeşi tanık Gizem'in
aşamalardaki birbirleriyle çelişkili beyanları, mağdurenin intikal sonrası
aldırılan muayene raporları ve tüm dosya kapsamından sanığın, mağdureye yönelik
beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun basit cinsel istismarı suçunu
işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin,
somut, tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD.
2016/11974 E. 2017/735 K. 16/02/2017 T.)
“…Mağdurenin aşamalarda değişen ve birbiriyle
çelişen beyanlarda bulunup anlatımların hayatın olağan akışına da aykırı
olması, sanık ... tarafından zorla cinsel istismara maruz bırakıldığına
dair herhangi bir biyolojik delil elde edilememesi, mağdure ile annesi
arasındaki telefon görüşme ve mesaj kayıtlarını içeren bilirkişi inceleme
tutanağının mahiyeti, taraflar arasında 2013 yılı Mayıs ayında sanık ...
tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen eylemlere ilişkin devam etmekte olan
dava nedeniyle husumet bulunması ve tüm dosya içeriği karşısında, sanıkların
atılı suçlardan cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin,
somut, tarafsız ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD.
2016/9338 E. 2017/324 K. 30/01/2017 T.)
“…Mağdure
ile müşteki annesinin aşamalardaki çelişki beyanları, savunma, 06.04.2015
tarihli sosyal inceleme raporu ve 21.07.2015 günlü adli görüşme raporu içeriği,
tanık beyanları, sanık ile müşteki anne arasında husumet olduğu hususları
birlikte değerlendirildiğinde, sanığın mağdureye yönelik çocuğun basit
cinsel istismarı ve tehdit suçlarını işlediği hususunda cezalandırılmasına
yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay
14. CD. 2016/2107 E. 2016/6007 K. 22/06/2016 T.)
“…taraflar
arasında sanığın üstlendiği dolap yapımından kaynaklanan anlaşmazlık nedeniyle
husumet bulunması ve mağdurenin kendisine cinsel saldırıda bulunan sanıkla iş
yapmaya devam ederek bir kaç kez evde yalnız bulunduğu sırada eve gelmesine
rıza göstermesinin de hayatın olağan akışına uygun olmaması karşısında,
sanığın mağdureye yönelik basit cinsel saldırı eylemlerinde bulunduğuna dair
mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları dışında sanığın
cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2013/10860 E. 2015/9960 K. 28/10/2015 T.)
“…Mağdurenin
aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen beyanları, olayın adli makamlara
intikal zamanı ve tüm dosya içeriğinden, sanığın savunmasının aksine
cezalandırılmasına yeter kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay
14. CD. 2013/9244 E. 2015/8312 K. 14/09/2015 T.)
“…Olayın
intikal şekli ve zamanı, mağdurenin aşamalardaki çelişkili ve tutarsız
beyanları, savunma ile tüm dosya kapsamı nazara alındığında, sanığın
üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden
uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı
şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2017/707 E. 2020/1132 K.
12/02/2020 T.)
“…Mağdurun aşamalardaki çelişkili
beyanlarına, sanıkların savunmalarına, olayların intikal süresine ve tüm dosya
kapsamına göre; mağdurun soyut ve çelişkili beyanları dışında sanıkların atılı
suçları işledikleri hususunda cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden
uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraatleri yerine
yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/4728 E. 2018/6569
K. 12/11/2018 T.)
“…Olayın
intikal şekli ve zamanı, mağdurenin aşamalardaki çelişkili ifadeleri, tanıklar
...'nin, mağdurenin beyanlarıyla çelişen anlatımları, savunma ve tüm dosya
içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair
cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar
verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay
14. CD. 2019/2294 E. 2020/1600 K. 27/02/2020 T.)
“…Mağdure soruşturma aşamasında yaz
tatili süresince çalışmak için girdiği işyerinde sanığın 2011 yılı Temmuz
ayında kendisine yönelik cinsel davranışlarının başladığını ve Ağustos ayında
da anal ve oral yoldan defalarca tecavüze uğradığını belirtmesine rağmen
gerek sanığın ilk cinsel davranışlarının başladığını söylediği Temmuz ayında,
gerekse Ağustos ayı içerisinde işyerinde çalışmaya devam edip, okulların
açılacak olması nedeniyle işten ayrılması, ayrıca sanığın cinsel
birlikteliklerini anlatacağı yönündeki tehditi üzerine daha sonraki cinsel
saldırılarına sesini çıkartamadığını iddia eden mağdurenin, işyerinden
ayrıldıktan sonra da sanığın böyle bir olayı anlatmasının mümkün olmasına
rağmen işten ayrıldıktan sonra sanığın kendisini birlikte olmak için
çağırdığında kabul etmediğini beyan etmesi, sanık hakkında herhangi bir
merciiye şikayette bulunmaması, kovuşturma aşamasında mağdurenin olay tarihinde
18 yaşından büyük olduğu tespit edilerek yaşı düzeltilmiş ise de, öncesinde
mağdurenin yaşının 16 olarak bilinmesi nedeniyle, evli ve esnaf olan sanığın
böyle bir olayı anlatması durumunda çevresinde zor duruma düşebileceği gibi
cezai sorumluluğunun da söz konusu olabilmesi, mağdurenin ablası olan tanık
Halisa'nın; mağdurenin Ramazan ayı boyunca eve gece 24:00-01:00 saatlerinde
gelerek, çalıştığı işyerinden elbiseler, aksesuarlar ve takılar getirip, bu
elbiseleri ve takıları patronunun hediye olarak verdiğini söylediğine ilişkin
beyanları, yine mağdurenin, annesi Hatice'ye çalıştığı işyerinin sahibi olan
sanığın kendisi ile birlikte olmak istediğini anlatma şekline göre, annesi
tarafından bu durumun sanığın kızıyla evlenmek istediği şeklinde algılanması ve
mağdurenin kovuşturma aşamasında önceki anlatımlarından da dönmüş olduğu nazara
alındığında sanığın tehdit yoluyla cinsel saldırıda bulunduğu iddiası şüphe boyutunda
kalmaktadır……mağdurenin telefon görüşmelerine ilişkin HTS kayıtlarından;
belirtilen tarihlerde sanıkla yaptığı telefon görüşmeleri dışında, başka
kişilerle de gece geç saatlere, bazı günler sabah saatlerine kadar telefon
görüşmeleri ve mesajlaşmalarının olduğu, ayrıca soruşturma aşamasında işten
ayrılmasından sonra sanığın kendisini telefonla rahatsız etmesi nedeniyle bu
telefon hattını kırarak kapattığını belirtmesine rağmen, hattın 30.03.2012
tarihine kadar fiilen kullanıldığı anlaşılmıştır. Yine tanık Melek sanık
aleyhine beyanlarda bulunmuş ise de; mağdure ile tanıklar Necla ve Songül'ün,
Melek'in beyanlarını doğrulamayarak adı geçenle sanık arasında problemler
olduğunu belirtmeleri karşısında, Melek'in beyanlarının sanık aleyhine
değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu nedenlerle; yapılan muayenesinde
cinsel saldırıya yönelik herhangi bir bulgu ve emare tespit edilmeyen, aşamalarda
çelişkili beyanlarda bulunan ve kovuşturma aşamasında sanık hakkındaki
suçlamalarından dönen mağdureye yönelik gerçekleştirildiği iddia olunan cinsel
saldırı eyleminin sabit olduğuna ilişkin, sanığın savunmasının aksini gösterir
her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından…”
(Yargıtay CGK. 2014/14-604 E. 2015/37 K. 10/03/2015 T.)
Mağdurenin aşamalardaki çelişkili
beyanları, olay tarihi ile olayın karakola başvuru yoluyla intikali arasında
bir buçuk yılı aşkın bir sürenin geçmiş olması, sanığın aşamalardaki savunmalarında atılı suçu işlemediğine
ilişkin istikrarlı savunmaları, mağdurenin annesi tanık Elif ile babası müşteki
Hüseyin'in 1999 yılında Elif'in babası olan sanığın evlenmelerine rıza
göstermemesi sebebiyle kaçarak evlenmeleri, bu sebeple de aileler arasında
anlaşmazlık ortaya çıkması, ayrıca 2008 yılı içerisinde mağdurenin annesinin bu
kez babasına boşanma davası açması sebebiyle müşteki Hüseyin ve ailesinin
ayrılmak isteyen tanık Elif'e ve babası sanığa husumet beslemeleri, yine
mağdurenin dosyada mevcut raporlarında cinsel istismara maruz kaldığına yönelik
herhangi bir maddi delilin bulunmaması ve tüm dosya içeriği karşısında, sanığın
üzerine atılı çocuğun cinsel istismarı suçunu işlediğine dair her türlü
şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediğinden…”
(Yargıtay 14. CD. 2014/5780 E. 2014/14913 K. 30/04/2012 T.)
“…gerçekleştiğini
iddia ettiği ilk olaydan sonra ikinci kez çağırdığında sanığın yanına tekrar
gitmiş olması ve cinsel istismarda bulunduğunu iddia ettiği sanığın yanına
İstanbul'a olaydan sonra giderek bir süre birlikte yaşaması hayatın olağan AKIŞINA
AYKIRIDIR. Kaldı ki katılanın, sanığın birlikte yaşadığı tanık Sultan
Erdoğan'a gönderdiği tespit edilen mesaj içeriklerinde sanığa yönelik olarak
kullandığı "ben babamın kızıyım, babamın hatırına susuyorsak, babamdan bir
fiske yememişken" şeklindeki ifadeler de cinsel istismar eyleminde
bulunduğu iddia edilen bir baba için kullanılması beklenen BEYANLARLA
ÖRTÜŞMEMEKTEDİR…
…Bu durum karşısında katılanların
aşamalardaki beyanları arasındaki çelişkiler ve hayatın olağan akışına uymayan
hususlar, sanıkla katılanlar ve anneleri arasında sanığın bir başka kadınla
birlikte yaşaması nedeniyle husumet bulunması, gerçekleştiği iddia olunan
eylemlerden çok uzun bir süre sonra şikayette bulunulması, tanıklar Zeynep
Açıkgöz, Berna Sibel Sönmez, Ahmet kızı Naciye Açıkgöz ve Erdem Balaban'ın
katılan Yüksel ve tanık Ahmet Yalçın kızı Naciye Açıkgöz'ün beyanlarının doğru
olmadığını ifade etmiş olmaları, sanığın tüm aşamalarda ısrarla ve tereddüde
yer vermeyecek şekilde suçlamaları kabul etmemesi, katılanların anlatımları
dışında yargılamaya konu eylemlerin gerçekleştiğine ilişkin herhangi bir
delilin dosya içerisinde bulunmadığı birlikte nazara alındığında, sanığın
üzerine atılı öz kızları olan katılanlara yönelik çocuğun cinsel istismarı
suçlarını işlediği iddiasının sabit olmadığı ve şüphe boyutunda KALDIĞI
ANLAŞILMAKTADIR…” (Yargıtay CGK. 2013/14-711 E. 2014/530 K. 02/12/2014 T.)
“…Mağdure
anlatımlarında, soyut olarak zor ve tehditten bahsetmiş ancak zorun veya
tehditin nasıl YAPILDIĞINI AÇIKLAMAMIŞTIR. Cebrin, ırza geçme fiilinden önce
mağdureye yönelik OLMASI GEREKMEKTEDİR. Tehdit ise, kendisi veya yakınlarının
ağır bir zarara uğratılacağı hususunda, belli bir boyuta ulaşan, kolayca
kurtulma olanağı olmayan, ırza geçme fiilinden daha ağır bir sonuç doğuracak
nitelikte olması nedeniyle mağdurun daha hafif nitelikteki ırza geçme fiilini
kabul etmek zorunda OLDUĞU HALLERDİR.
Somut olayda, akıl veya beden hastalığı
bulunduğu ileri sürülmeyen mağdureye yönelik aldatıcı, kandırıcı hareketlerden
söz edilmemiş, zor ve tehditin ne şekilde YAPILDIĞI AÇIKLANMAMIŞTIR. Zora
ilişkin bir kanıt ELDE EDİLEMEMİŞTİR. Mağdurenin ifadeleri de çelişkili olup tehditin
belli bir boyuta ulaştığı, kolayca kurtulma olanağının bulunmadığı, ırza geçme
fiilinden daha ağır sonuçlar doğuracak nitelikte olduğu hususunda da bir iddia
ve açıklama YER ALMAMAKTADIR. Mağdure, olayı hemen annesine veya YAKINLARINA
ANLATMAMIŞTIR. Saçı başı dağınık bir halde görüldüğünde, anneannesine yine
olaydan SÖZ ETMEMİŞTİR. Uzun süre şikayetçi olmamış, üvey dayısıyla karı-koca
hayatı yaşamış, bir başkasıyla evlenmek istediğinde, ayıplı durumunu izah
edebilmek amacıyla şikayette bulunmuş, fiilin zorla İŞLENDİĞİNİ BİLDİRMİŞTİR.
Bu hususlar, fiilin rızaya dayalı OLDUĞUNU GÖSTERMEKTEDİR…” (Yargıtay CGK.
2000/5-196 E. 2000/21 K. 17/10/2000 T.)
“…Olayın
intikal şekli ve zamanı, sanıkların istikrarlı ve uyumlu savunmaları,
mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, mağdure hakkındaki
07.10.2010 tarih ve 2010/10252 sayılı rapor içeriğinde genital muayene sonucu
elde edilen bulgunun 2-4 gün aralığında gerçekleştiğinin bildirilmesine karşın
mağdurenin soruşturma beyanında sanık ... tarafından rapor tarihinden yaklaşık
9 gün önce nitelikli cinsel istismara maruz kaldığını belirtmesi, tanıkların
mağdurenin beyanları ile örtüşmeyen anlatımları ve tüm dosya kapsamına göre,
sanıkların farklı tarihlerde birbirlerinden bağımsız olarak mağdureye yönelik
kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve sanık ...'ın çocuğun basit cinsel
istismarı, sanık ...'ın ise çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçlarını
işlediklerine dair cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin
ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından, atılı suçlardan
beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, Kanuna
aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2017/293
E. 2017/1380 K. 16/03/2017 T.)
“…Mağdurenin,
üvey babası olan sanık tarafından kendisine yönelik gerçekleştirildiğini iddia
ettiği cinsel eylemlerin zamanı ve şekli konusunda ayrıntı içermeyen
beyanlarının aşamalarda hem kendi içerisinde hem de tanık beyanları ile
çelişmesi, müşteki annenin müşterek haneyi terk etmesinden önce
yargılamaya konu eylemlerden haberdar olduğunu iddia etmesine rağmen, sanığa
karşı açmış olduğu boşanma davasında ve bundan kısa süre sonra sanık tarafından
kendisi ile birlikte annesi ve kardeşine karşı işlenen kasten yaralama, tehdit
ve hakaret eylemlerinin ihbarı sırasında cinsel istismardan hiç bahsetmemesi,
beyanlarının tanık anlatımları ile çelişmesi, müşteki ve ailesi ile sanık
arasında yaşanan olaylar nedeniyle husumet bulunması ve bu anlaşmazlıkların
ardından yaklaşık 6 ay sonra ilk olarak müşteki ... tarafından cinsel
istismarın gündeme getirilmesi, sanığın aşamalarda suçu inkara yönelik
savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre sanığın, mağdureye yönelik cinsel
istismar suçunu işlediğine dair savunmasının aksine cezalandırılmasına yeter,
her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği
anlaşıldığından, beraati yerine delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek
yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/8186 E. 2017/2592
K. 11/05/2017 T.)
“…Bir iddianın samimiyeti ve doğruluğu, suçun
işlendiği yer, zaman, işleniş biçimi, tarafların kişilikleri, iddianın
aşamalardaki değişmezliği nazara alınarak değerlendirilmelidir.
Mağdurenin iddiası, aşamalarda
değiştiği gibi kendi içinde de çelişkilidir. Bu çelişkiler, gereksiz ayrıntılara yönelik olmayıp suça ve suçun
işlendiği tarihe ilişkindir. İddia, olay tarihini belirleyen doktor raporu ile
doğrulanmamış aksine, belirtilen tarihlerde suçun işlenmediği saptanmıştır.
Sanığın; yüklenen suçu işlediğine dair
savunmasının aksini gösterir, cezalandırılmasına yeterli, her türlü kuşkudan
uzak kesin ve inandırıcı kanıt bulunamamıştır…” (Yargıtay CGK. 1991/75 E. 1991/103 K.
01/04/1991 T.)
“…Mağdure,
annesi katılan Nezaket ve ablası olan tanık Sümeyye'nin aşamalarda değişen ve
birbiriyle de çelişen anlatımları, mağdurenin Cumhuriyet Savcılığında
alınan 04.09.2008 tarihli beyanında sanık tarafından gerçekleştirilen iki
eylemden bahsettiği halde, 25.02.2009 tarihli savcılık beyanında ilk eylemi
anlatarak başkaca herhangi bir olayın gerçekleşmediğini bildirmesi ve her iki
beyanında olayların üvey annesi ile birlikte ikamet ettikleri evde olduğunu
söylemesine rağmen 15.09.2009 tarihli celsede olayların üvey annenin annesine
ait evde yaşandığını belirtmesi, bacaklarını okşama şeklinde tezahür eden ikinci
eylemi ablası tanık Sümeyye'nin de gördüğünü söylediği halde, tanık Sümeyye'nin
bu konuda aynı celse çelişkili beyanlarda bulunması ve bu karışıklığa geçerli
bir açıklama getirememesi, katılan Nezaket'in müracaatında sanığın her iki
kızına yönelik cinsel eylemleri bulunduğunu bildirmesine karşın tanık
Sümeyye'nin sanığın kendisine herhangi bir cinsel davranışta bulunmadığını net
olarak ifade etmesi, müracaatın, olaydan yaklaşık olarak bir yıl sonra, üvey
anne tarafından gerçekleştirildiği iddia olunan kötü muamele mahiyetindeki
eylemler nedeniyle şikâyetçi olunurken ve çocukların velâyetini almak isteyen
öz anne tarafından yapılmış olması, sanığın suçlamaları kabul etmediğine dair
istikrarlı savunmaları ve bu savunmayı doğrulayan tanık anlatımları ile tüm
dosya içeriğinden, sanığın atılı suçu işlediğine ilişkin cezalandırılmasına
yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığının
anlaşılması karşısında, şüpheden sanık yararlanır ilkesi de nazara alınarak
atılı suçtan beraati yerine yazılı gerekçeyle mahkûmiyetine karar
verilmesi,Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2012/11463 E. 2014/8940 K.
30/06/2014 T.)
“…Sanık
savunmaları, mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, tanığın görgüye
dayalı olmayan beyanları, olaydan sonra tanığın evine gidip olayları
anlatan mağdurenin olay günü değilde ertesi gün annesine gittikten sonra
karakola başvurması ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın üzerine atılı
suçları işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak,
kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinin anlaşılması karşısında
atılı suçlarından beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi…”
(Yargıtay 14. CD. 2018/3752 E. 2018/6405 K. 05/11/2018 T.)
“…Katılanın
aşamalardaki çelişkili beyanları, adli muayene raporu, dosya kapsamına alınan
HTS kayıtları ile mesaj tespit tutanağı içeriği, olay anına ilişkin kayıtla
ilgili yaptırılan ses çözümü içeriği, savunma ve tanık beyanları ile
tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanıkların, eylemlerini zorla gerçekleştirdiklerine
dair katılanın aşamalardaki çelişkili ve maddi delillerle desteklenmeyen
ifadeleri dışında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan beraatleri yerine
yazılı şekilde mahkûmiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/5653 E. 2018/5385 K.
24/09/2018 T.)
“…Olayın
intikal zamanı, şekli, müştekinin aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın ise
aşamalardaki mağdure ile sevgili olduklarını ancak cinsel ilişkide bulunmadıklarına
dair savunması, tanık... 'nin ise beyanlarında mağdurenin rızalı olarak
sanıkla ilişki yaşadığını kendilerine söylediği yönündeki beyanları, bu nedenle
mağdurenin adli raporunda belirtilen bulgunun zorla anal ilişki yaşandığı
yönündeki mağdure iddiasına yeterli delil teşkil edemeyeceği hususu da göz
önüne alınarak, mağdurenin başka delille desteklenmeyen beyanları dışında,
sanığın yüklenen suçları işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, yeterli,
kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilmeden, hakkında beraat
kararları verilmesi gerektiği halde yazılı gerekçelerle mahkumiyet hükümleri
kurulması, Kanuna aykırı…” (Yargıtay
14. CD. 2018/2153 E. 2018/6901 K. 21/11/2018 T.)
“…Latince
“in dubio pro reo” olarak ifade edilen ve masumiyet (suçsuzluk) karinesinin bir
uzantısı olan “şüpheden sanık yararlanır ilkesi” ceza yargılaması hukukunun
evrensel nitelikteki önemli ilkelerinden biridir. Sanığın bir suçtan
cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle
ispat edilmesine bağlıdır. Kuşkulu ve aydınlatılamamış olaylar ve iddialar
sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Ceza mahkûmiyeti bir
olasılığa değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, teoride olsa
hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. Yüksekte olsa bir
olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı
olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir. Bu açıklama ışığında somut olay
incelendiğinde, mağdure ile tanıkların aşamalardaki çelişkili beyanları,
sanığın istikrarlı savunması ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın müsnet suçu
işlediğine dair mahkûmiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, ceza muhakemesi hukukunun temel
ilkelerinden olan “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi de gözetilerek beraatine
karar verilmesi yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmedilmesi, Kanuna
aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/1933
E. 2016/5622 K. 07/06/2016 T.)
Yukarıda ayrıntılarıyla arz ve izah ettiğimiz
üzere,
Müşteki
N.A. Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına husumet duyan bir kısım müştekilerin
yönlendirmesiyle tamamen ÇELİŞKİLİ, GERÇEK DIŞI, MESNETSİZ ve TUTARSIZ iddia ve
ithamlarla dolu ifadelerine, Yargıtay’ın belirlediği mağdur ifadelerinin
çelişki hususundaki kriterler açısından değerlendirildiğinde de itibar edilmesi
mümkün değildir.