Mağdur beyanlarının hükme esas alınması ve güvenilir olarak kabul edilmesi için
Yargıtay’ın belirlediği ölçütler arasında mağdurun BEYANIN ÇELİŞKİLİ OLMAMASI önem taşımaktadır.
Özellikle cinsel suçlarda mağdurun
beyanlarının AŞAMALARDA KENDİ İÇERİSİNDE
ve DİĞER TANIK BEYANLARI İLE ÇELİŞMEMESİ ve DEĞİŞMEMESİ gerekir.
-
Her
türlü şüpheden uzak, kesin inandırıcı maddi deliller bulunmalıdır.
-
Bu
deliller cezalandırılmaya yeterli olmalıdır.
-
Eyleme
ilişkin net ve açıklık içeren anlatımlar olmalıdır.
-
Olayın
intikal şekli ve zamanı konusunda mahkumiyet için elverişli ayrıntılar
bulunmalıdır.
-
Anlatılan
olay hayatın doğal akışına uygun olmalıdır.
S.R.’ın ifadeleri
bu kriterlere göre değerlendirildiğinde, beyanlarına itibar edilmesinin mümkün
olmadığı açıkça görülmektedir.
S.R.
İFADELERİ SIRASINDA 53
AYRI ÇELİŞKİLİ BEYAN VERMİŞTİR.
CİNSEL
SALDIRI GİBİ BİR KADIN İÇİN HİÇBİR DETAYINI UNUTMASI MÜMKÜN OLMAYAN MÜHİM BİR
OLAYDA TEK BİR ÇELİŞKİLİ BEYAN DAHİ İFADEYİ GÜVENİLMEZ YAPARKEN, BURADA 53 AYRI
GERÇEK DIŞI İFADENİN VE ÇELİŞKİNİN BULUNMASI KENDİSİNİN DOĞRU SÖYLEMEDİĞİNİ
İSPATLAMIŞTIR.
Bu çelişkiler şunlardır:
ÇELİŞKİ 1: S.R.
arkadaş grubuyla iddia ettiği cinsel saldırılar nedeniyle değil, sadece
aldatıldığını düşündüğü için görüşmeme kararı almıştır. Emniyet
ifadesine göre, müşteki Özlem Çağlayan kendisine instagram isimli sosyal
medya uygulamasından ulaşmış ve güya kendisinin Mehmet Ender Daban’ın sevgilisi
olduğunu söylemiştir. S.R. son konuşmalarında dahi güya cinsel saldırı
ile suçladığı Mehmet Ender Daban’a ‘KENDİSİNİ
ÇOK SEVDİĞİNİ’ söyleyerek ve ‘YOLUN AÇIK OLSUN’ diyerek
nezaketli bir şekilde arkadaşlığını bitirmiştir. Hatta ayrılırken bile
Mehmet Ender Daban’dan kendisini sevdiğini söylemesini istemiştir.
‘Mehmet’e BEN
SENİ ÇOK SEVMİŞTİM AMA ALDATILMAYI KALDIRAMAM, YOLUN AÇIK OLSUN’ dedim...(08.08.2018-
Emniyet ifadesinden)
‘Daha sonra Mehmet’e sordum olanları ve
Mehmet’e BENİ NASIL ALDATIRSIN DİYE SİTEM EDİP
AYRILDIM...’ (08.08.2018- Emniyet
ifadesinden)
‘Mehmet’e mesaj attım, dedim ki onu sevdim
onu sevdim ama SENİ DE SEVDİM DE DEDİM hatta,
aldatıldığımı kabul etmek istemiyordum, çok
üzülmüştüm...’ (08.08.2018- Emniyet
ifadesinden)
ÇELİŞKİ 2: S.R.
mahkeme huzurunda verdiği ifadesinde arkadaş grubuyla görüşmeyi kestikten
1 gün sonra DAHA ÖNCE HİÇ TANIMADIĞI Özkan Mamati’ye
instagram üzerinden ulaşarak kendisiyle iletişime geçtiğini söylemiştir.
S.R.’ın, öncesinde hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığı,
ismini dahi bilmediği, arkadaş ortamında hiçbir zaman denk
gelmediği bir kişiyi tam da operasyondan 1 gün önce özellikle arayıp
bulması son derece dikkat çekicidir.
ÇELİŞKİ 3: S.R.
Merve Bozyiğit kendisiyle iş ile ilgili iletişime geçtikten sonra emniyet
ifadesinde Merve Bozyiğit’in özellikle ofiste değil de dışarıda buluşmak
istediğini söylediği halde, mahkeme ifadesinde önce ofise çağrıldığını ancak
okulu olduğu için gidemediğini söyleyerek kendi ifadesiyle çelişkiye düşmüştür:
08.08.2018 tarihli Emniyet ifadesinden:
‘İstanbul’da kız başına iş
yapmanın çok zor olduğunu ve onlara kesinlikle güvenebileceğimizi söyledi.
Hatta bu sebeple ilk görüşmeyi ofiste değil de dışarıda olduğunu
söyledi.’
18.08.2020 tarihli Mahkeme ifadesinden:
‘İşte bir ara şirkete gel dedi, ama ben lisede
okuduğum için gidemedim..
ÇELİŞKİ 4: S.R.
her ne kadar 14.02.2018 tarihindeki buluşmalarında Mehmet Ender Daban’dan
güya ayrılmayı düşündüğünü söylemiş olsa da HTS kayıtlarında
görülen aramaların kendisine ait olması, Mehmet Ender Daban’ın yakın
arkadaşlarıyla tanışmak istemesi, arka arkaya birkaç gün görüşmesi,
elini tutmasına izin vermesi, ‘sevgili’ olduklarını beyan etmesi ve
‘sevgililer günü’nde görüşmeyi kabul etmesi aslında böyle bir
niyetinin gerçekte var olmadığını göstermektedir.
ÇELİŞKİ 5: S.R.
25.03.2018 tarihinde Mehmet Ender Daban ile Bebek’te bir eve gittiğini
ve burada güya oral ilişki yaşadıklarını iddia etmiştir. Fakat yapılan HTS analizinde
iddia edilen tarihte S.R. ve Mehmet Ender Daban’ın Bebek semtinde ya da
yakınlarında bulunmadıkları görülmektedir. Dolayısıyla S.R.’ın
iddiaları doğru değildir.
ÇELİŞKİ 6: S.R.
doğum günü olan 03.04.2018 tarihinde Mehmet Ender Daban tarafından güya kollarından
sıkıca bastırılarak, kendisini dönemeyecek ve hareket edemeyecek halde bırakan
bir fiziksel zorlamaya maruz kaldığını, istemediği halde cinsel saldırıya
uğradığını anlatırken, bu olaya tepkisinin sadece ‘KÜSMEK’
olduğunu söylemektedir. Elbette gerçekte tecavüze maruz kalan bir bayanın
göstereceği en son tepki, S.R.’ın ifadesinde geçen çocuksu bir şekilde
‘küsmek’ olabilir. Dolayısıyla müştekinin anlatımları hayatın olağan
akışına uygun değildir.
ÇELİŞKİ 7: S.R.
sözde cinsel saldırı eyleminden sonra evden ayrılmamış, geceyi o evde
Mehmet Ender Daban ile birlikte geçirmiştir. Ailesine sözde geceyi Merve
Bozyiğit’in evinde geçireceğim dediği için evine gidemediğini, ‘O
AN ORADA KALMAYA MECBUR OLDUĞUNU’ söylemiş olsa da cinsel
saldırı gibi son derece travmatik bir durumda bir bayanın güya tecavüzcüsü
ile aynı evde kalmak yerine geceyi tek başına sokakta bile geçirmeyi tercih
edeceği ortadadır.
ÇELİŞKİ 8: S.R.’ın
bahsettiği gibi gergin bir durumun aksine son derece rahat bir ortam olduğu
da yine ifadelerinden anlaşılmaktadır:
‘Mehmet yemek için tost yapmaya
kalktı...’
‘Ben kalkıp Mehmet’in odasındaki ebeveyn banyosunda duşa girdim...’
ÇELİŞKİ 9: S.R.
ifadesinde, aynı gecenin devamında, yani güya zorla cinsel saldırıya maruz
kaldıktan sonra Mehmet Ender Daban ile hiçbir şey olmamış gibi öpüştüğünü,
oral birliktelik yaşadığını ve birlikte uyuduklarını iddia
etmektedir.
ÇELİŞKİ 10: Hatta
S.R.’ın ifadesine göre ertesi sabah evden birlikte ayrılmışlar ve Mehmet
Ender Daban kendisini evine kadar bırakmıştır. S.R.’ın hayatına normal bir
şekilde devam ediyor olması, cinsel saldırı iddiaları ile çelişmektedir.
ÇELİŞKİ 11: S.R.
iddia ettiği bu olayın yaşanmasının ardından SADECE BİRKAÇ GÜN SONRA
08.04.2018 tarihinde Mehmet Ender Daban ile birlikte Milli Değerleri
Koruma Vakfı ve Teknik ve Bilim Araştırma Vakfı tarafından Shangri- La
Bosphorus, Beşiktaş’ta düzenlenen Atatürk ve Aydınlık Türkiye
Konferansı’na katılmıştır. Hatta etkinlik esnasında Mehmet Ender Daban ile
kendisinin gayet yakın oldukları da ifadelerinden anlaşılmaktadır. S.R. bu
organizasyonda çektirmiş olduğu fotoğrafı da kendi sosyal medya hesabında
paylaşmıştır. S.R.’ın bu davete kendi isteği doğrultusunda iştirak etmesi,
güya yaşadığını iddia ettiği olayların hiçbir zaman yaşamadığını, bu
konuda en ufak bir mağduriyeti olmadığını da açıkça göstermektedir.
ÇELİŞKİ 12: S.R.
mahkeme huzurundaki ifadesinde konferans çıkışında Mehmet Ender Daban
ile TEKRAR EVE GİTTİKLERİNİ ve burada YİNE SÖZDE ANAL
İLİŞKİ YAŞADIKLARINI iddia ederek cinsel saldırı iddialarıyla
çelişkiye düşmektedir.
ÇELİŞKİ 13: S.R.’ın
iddiasına göre, başka bir gün (Emniyet ifadesine göre 21.04.2018 tarihinde,
mahkeme ifadesine göre ise 2018 Mayıs sonunda) güya Mehmet Ender Daban ile
Bebek’te bulunan bir evdelerken, Mehmet Ender Daban, Oğuzhan Sevinç’i de
davet ettiğini söylemiştir. Ancak yapılan HTS analizleri sonucunda iddia
ettiği tarihlerde S.R., Mehmet Ender Daban ve Oğuzhan Sevinç BİRLİKTE BEBEKTE
HİÇ BULUNMAMIŞLARDIR. Dolayısıyla S.R.’ın iddiası doğru değildir.
ÇELİŞKİ 14: S.R.
Oğuzhan Sevinç’in kısa bir süre sonra eve geleceğini bildiği halde güya
Mehmet Ender Daban ile yakınlaşmakta, hatta soyunmakta hiçbir çekince
duymamıştır.
‘Biz Mehmet ile
öpüşmeye başlamıştık, hatta soyunmuştuk..’
ÇELİŞKİ 15: Güya
kapı çalmış ve Oğuzhan Sevinç gelmiştir, ancak S.R.’ın emniyet ifadesine göre
kapı çaldığında üstünde sutyen ve külot vardır; mahkeme huzurundaki
ifadesine göre ise sadece külot vardır. S.R. kendi ifadesine göre
güya “yarı çıplak” bir şekilde Mehmet Ender Daban’ın en yakın arkadaşına kapıyı
açmıştır.
ÇELİŞKİ 16: S.R.
kapı çalınca güya Oğuzhan Sevinç
kendisini o halde görmesin diye ‘can havliyle kendisine sarıldığını’
iddia etmiştir. Elbette ki bir bayan karşısındaki kişinin kendisini çıplak
halde görmesini istemiyorsa, kapıyı hiç açmayabilir, velev ki
açtığını düşünelim, kapıyı açıp evin başka bir odasına kaçabilir.
Ancak böyle bir durumda YAPILACAK EN SON ŞEY, o kişiye SARILMAKTIR.
Yani ifadesine göre güya Oğuzhan Sevinç kendisini GÖRMESİN diye
uğraşırken KENDİSİNE, HIRKASIYLA KENDİ VÜDUCUNU ÖRTECEK KADAR YAKIN
ŞEKİLDE SARILMAKTA, YANİ YAKİNEN TEMAS ETMEKTEDİR.
ÇELİŞKİ 17: S.R.
ifadesinin devamında güya Oğuzhan Sevinç’in kendisini arkasında bulunan
aynadan gördüğünü ancak her nasılsa vücudunu boydan gösterecek
boyutlardaki bu aynayı kendisinin önceden fark edemediğini söylemektedir.
ÇELİŞKİ 18: S.R.
güya salonda Mehmet Ender Daban ve Oğuzhan Sevinç’in kendisini taciz
ettiklerini, onları itip telefonunu da alarak kendisini banyoya kitlediğini
iddia etmiştir. İfadesine göre yanında telefonu olduğu halde, YANİ BİR
YAKININI, AİLESİNİ HATTA POLİSİ ARAYABİLME İMKANI VARKEN HİÇKİMSEYİ
ARAMAMIŞ, YARDIM TALEP ETMEMİŞTİR.
ÇELİŞKİ 19: S.R.
banyodan çıktıktan sonra ise güya biraz önce kendisine cinsel saldırıda
bulunan kişilerle sakince konuştuğunu, durumu kendisine anlatmalarını
istediğini söylemiştir:
‘Bana durumu izah
etmelerini istedim, onlar da konuştu benle..’ (18.08.2020
– Mahkeme ifadesinde)
ÇELİŞKİ 20: S.R.
ifadesinin devamında Oğuzhan Sevinç’ten evden gitmesini RİCA
ETTİĞİNİ, kendisinin de ZATEN MAÇA GİDECEK OLDUĞUNU söylemiştir.
S.R. Oğuzhan Sevinç’e ‘LÜTFEN GİT’ dediğini Oğuzhan
Sevinç’in de hemen kabul ederek evden gittiğini belirtmektedir. Hiçbir
bayanın kendisini -güya- taciz eden birine nezaketle ortamdan gitmesini
söylemeyeceği, o kişinin de bu isteği nezaketle kabul ederek gitmeyeceği
düşünüldüğünde, bu durum hayatın olağan akışına uymamaktadır.
ÇELİŞKİ 21: S.R.
Oğuzhan Sevinç’in gitmesini isteyerek Mehmet Ender Daban ile güya yalnız
kalmıştır. Normal şartlarda saldırıya uğradığını iddia eden bir kişinin
güya tecavüzcüsü ile baş başa kalarak HİÇBİR ENDİŞE DUYMADAN
bütün geceyi birlikte geçirmeyi talep etmesi de yine mümkün değildir.
ÇELİŞKİ 22: S.R.
ifadesinin devamında ise, geceyi sadece orada geçirmekle kalmadığını, (rızaya
dayalı da olsa herhangi bir cinsel ilişki isnadını kabul etmemekle birlikte)
Mehmet Ender Daban’la RIZASI İLE İLİŞKİYE GİRDİĞİNİ VE SABAH
EVDEN YİNE BİRLİKTE ÇIKTIKLARINI, Mehmet Ender Daban’ın kendisini KURSA
BIRAKTIĞINI YANİ ARABAYLA BİRLİKTE YOLCULUK YAPTIKLARINI söylemektedir.
‘Ben o gece Mehmet ile kaldım. Ondan
sonraki bir şey, ANAL BİRLİKTELİK YAŞADIK gece yarısı...’ (18.08.2020
– Mahkeme ifadesinde)
‘Ertesi gün beni sabah KURSA
BIRAKTI...’ (08.08.2018 – Emniyet ifadesinde)
ÇELİŞKİ 23: S.R.
iddia ettiği cinsel saldırı eylemlerine “tecavüz” dememekte, “seks”,
“sevişme”, “birleşme”, “birliktelik” olarak nitelendirmektedir.
ÇELİŞKİ 24: S.R.
ifadelerinde Mehmet Ender Daban’a olan sevgisinden sıklıkla bahsetmektedir.
Güya İDDİA ETTİĞİ CİNSEL SALDIRI EYLEMLERİNDEN SONRA da kendisini ‘SEVGİLİSİ’
olarak gördüğünü ve kendisine ‘AŞIK OLDUĞUNU’ dile
getirmektedir.
ÇELİŞKİ 25:
Adli Tıp Kurumu ile yaptığı görüşmede S.R.
devam eden ilişkisi süresince pek çok defa anal ilişki yaşadığını, hatta
bu ilişkileri ‘GÖNÜLLÜ’ olarak yaşadığını belirtmiş ve
cinsel saldırı iddiaları ile çelişkiye düşmüştür.
ÇELİŞKİ 26: S.R.
Mehmet Ender Daban’a yönelik cinsel saldırı iddialarında bulunurken, bir
taraftan da kendisiyle cinsel olarak yakınlaşmak istediğini ve SEVGİLİSİ
OLDUĞU İÇİN BU DURUMDA BİR SAKINCA GÖRMEDİĞİNİ söylemektedir:
MÜŞTEKİ
S.R.: Hayır. Yani normal sevgilimdi çünkü
benim
iki aylık. O yüzden benim için bir sakıncası yoktu.
(18.08.2020-
Mahkeme ifadesinden)
ÇELİŞKİ 27: S.R. Oğuzhan Sevinç ile Mehmet Ender Daban’ın birlikte
kendisine tacizde bulunduklarını iddia ederken, diğer taraftan arkadaşlarının
yanında Mehmet Ender Daban’ı öptüğünü, ancak Ender Daban’ın bundan rahatsız
olarak kendisine tepki gösterdiğini söylemektedir. Bu durum Mehmet Ender Daban’ın güya yakın
arkadaşı ile S.R.’a tacizde bulunduğu iddialarını da temelden çürütmektedir.
ÇELİŞKİ 28: S.R.
Mehmet Ender Daban’a yönelik cinsel saldırı iddiasında bulunurken, diğer
taraftan Mehmet Ender Daban’a KENDİSİNİ NEDEN ÖPMEDİĞİNİ, NEDEN EVİNE
GÖTÜRMEDİĞİNİ SORDUĞUNU söylemektedir.
Görüldüğü gibi Mehmet Ender Daban’ı ARKADAŞLARININ YANINDA,
KALABALIK ORTAMLARDA DAHİ ÖPMEK İSTEYEN, ONUN EVİNE GİTMEK İSTEYEN,
HATTA NEDEN EVE GÖTÜRÜLMEDİĞİNİ SORGULAYAN KENDİSİDİR.
ÇELİŞKİ 29: S.R.
sözde cinsel saldırıların meskun mahal içinde yaşandığını, İstanbul’un
merkezinde, birçok konutun olduğu, kapıcısı, güvenliği ve hemen
bitişiğinde birçok komşunun yaşadığı evlerde gerçekleştiğini iddia
etmiştir. Ancak bu sırada yardım talep etmemesi, kaçma
girişiminde bulunmaması ve sanıkların yanından ayrıldıktan sonra şikayet
etmemesi bu iddialarının samimi olmadığını göstermektedir.
ÇELİŞKİ 30: S.R.
iddia ettiği eylemlerden sonra ailesiyle yaşadığı eve döndüğünü söylemesine
rağmen, bu durumdan kimseye bahsetmemiş, imkanı varken şikayetçi olmamıştır. Bu
durum hayatın olağan akışına aykırıdır.
ÇELİŞKİ 31: S.R.
iddia ettiği eylemlerden defalarca Mehmet Ender Daban ile görüşmeye devam
etmiştir. Aynı evlere de tekrar tekrar gitmiştir.
ÇELİŞKİ 32: S.R.
iddia ettiği cinsel eylemlere dair soyut ve çelişkili anlatımları dışında TEK
BİR SOMUT DELİL SUNMAMIŞTIR. Oysaki
S.R. defalarca sözde saldırıya maruz kaldığı iddiası vardır. S.R. olaylardan
birinde olmasa bile diğerinde kolaylıkla delil toplayabilir, ilgili makamlara
sunabilir, iddiasını tek bir delille dahi ispatlayabilirdi.
ÇELİŞKİ 33: S.R.
her ne kadar birtakım cinsel isnatlarda bulunmuş olsa da, ifadelerinde bu
durumun tam aksine sanıklara karşı duyduğu sevgi ve yakınlık açıkça
görülmektedir. S.R. güya cinsel saldırıya uğradığını iddia ettiği tarihlerde sanıklarla
sosyal ortamlarda görüşmeye devam etmiş, etkinliklerine katılmış,
kendilerini “ARKADAŞ GRUBU” olarak tanımlamıştır.
ÇELİŞKİ 34: S.R.
ifadelerinde güya kendisine cinsel tacizde bulunduğunu iddia ettiği Oğuzhan
Sevinç için oldukça dostane ve samimi bir ifade olan ‘çocuklar’ kelimesini
kullanmıştır. S.R.’ın bu ifadelerinde gerçekte taciz gibi bir eylemin hiç
yaşanmadığı, Oğuzhan Sevinç ile arasında sadece yakın bir arkadaşlık
ilişkisi olduğu görülmektedir:
‘25.02.2018 tarihinde Mehmet ile
başbaşa Kuruçeşme’de bir mekanda maç izlemek için ÇOCUKLARI
beklediğimiz bir esnada...’ (08.08.2018 – Emniyet
ifadesinden)
‘Çocuklarla da dans ettik,
şarkılar vs. Oğuzhan’la Kartal’la da dans etmiştim...’ (18.08.2020
– Mahkeme ifadesinden)
ÇELİŞKİ 35: S.R.
ifadelerinde güya kendisine cinsel tacizde bulunduğunu iddia ettiği Oğuzhan
Sevinç ile Mehmet Ender Daban olmadığı zamanlarda da görüşmüş, hatta
kendisini kurstan alıp stüdyoya bırakmasını istemiştir.
ÇELİŞKİ 36: HTS
analizleri sonucunda da S.R. ile Oğuzhan Sevinç arasında güya tacize
uğradığını iddia ettiği 21.04.2018 TARİHİNDEN SONRA TELEFON
GÖRÜŞMELERİ TESPİT EDİLMİŞTİR.
ÇELİŞKİ 37: S.R.’ın
ifadelerine göre, kendisi Mehmet Ender Daban’a ayrılmayı her teklif ettiğinde Mehmet
Ender Daban’ın kabul ettiğini ve durumu makul karşıladığını söylemesine rağmen,
iddia ettiği cinsel saldırılardan sonra imkanı olduğu halde ayrılmayı düşünmemiş
olması son derece çelişkilidir.
ÇELİŞKİ 38: S.R.
03.04.2018 tarihinde doğum günü için Mehmet Ender Daban’ın kendisine çok
özel ve detaylı bir sürpriz hazırladığını, bu sürpriz karşısında adeta
sevinçten ‘ŞOKA GİRDİĞİNİ’ söylerken, aynı günün akşamında Mehmet
Ender Daban’ın sözde kendisiyle zor kullanarak anal ilişkiye girdiğini iddia
etmektedir. Görüldüğü gibi S.R.’ın Mehmet Ender Daban’ın kişiliğine yönelik
anlatımları birbiriyle çelişmektedir.
ÇELİŞKİ 39: S.R.
emniyet ifadesinde 16.03.2018 tarihinde kendisinin ‘grip gibi’ yani hasta
olduğunu, Mehmet Ender Daban’ın da kendisine eczaneden ilaç aldığını
söylemektedir. Ancak ifadesinin devamında arabada Mehmet Ender Daban’ın
başını zorla eğerek kendisine güya oral seks yaptırdığını iddia etmektedir.
Görüldüğü gibi S.R. bir cümle önce
Mehmet Ender Daban’ı ince düşünceli, şefkatli biri olarak tanımlarken, bir
cümle sonra kendisine zorla cinsel saldırıda bulunduğunu iddia etmektedir.
ÇELİŞKİ 40: S.R.
emniyet ifadesinde güya zorla yapılan cinsel eylemlerden bahsettiği halde, mahkeme
huzurundaki ifadesinde bu izahlarını UNUTARAK, ZORLA HERHANGİ BİR İLİŞKİ
YAŞAMADIĞINI SÖYLEMİŞ FAKAT DAHA SONRA MAHKEME BAŞKANININ SORUSU
ÜZERİNE; ‘HATIRLAMADIĞINI’, ‘O AN BİRDEN HATIRLADIĞINI’
söyleyerek kendi beyanları içinde vahim bir çelişkiye düşmüştür.
ÇELİŞKİ 41: S.R.
mahkeme huzurundaki ifadesi esnasında katılan vekili Av. Andaç
Maraşlıoğlu’nun ‘Mehmet Ender Daban’ın silahını gördünüz mü? sorusuna, ‘GÖRDÜM’
şeklinde cevap vermiş olsa da, aslında silahın kendisini değil, Mehmet Ender
Daban’ın alışveriş merkezine girerken gösterdiği kartı gördüğünü
söylemektedir. Nitekim kartın ne için olduğunu sorup Mehmet Ender
Daban cevabını verene kadar silahı olduğunu farketmemiştir. Dolayısıyla
Mehmet Ender Daban’ın silahını göstermediği, korkutma ve tehdit amacıyla
kullanmadığı ortadadır.
ÇELİŞKİ 42: S.R.
güya Mehmet Ender Daban tarafından cinsel saldırıya uğradığını iddia
ederken, bu olaydan sonra Mehmet Ender Daban’ın gönlü olsun diye stüdyoya
gittiğini, hatta müvekkil Adnan Oktar’a da sürekli kendisinden
bahsettiğini söylemektedir:
‘Ondan sonra kanala gittim
Mehmet’in gönlü olsun diye...Ben yine Mehmet’i anlattım...’ (18.08.2020-Mahkeme
ifadesi)
ÇELİŞKİ 42: S.R., Mehmet Ender Daban’ın güya kendisini
zorlayarak ikna etmesi sonucu canlı yayına çıktığını iddia etmektedir:
‘Ben itiraz ettim ve çıkmak
istemediğimi söyledim.... beni zorladı ve ikna etti...’
Oysa gerçekte S.R.’ın CANLI YAYINDA
GÖRÜNDÜĞÜ TEK BİR KARE DAHİ BULUNMAMAKTADIR. KENDİSİ HİÇBİR
ZAMAN CANLI YAYINA KATILMAMIŞTIR.
ÇELİŞKİ 43: S.R. stüdyodan çıktıktan sonra Mehmet Ender
Daban ile eve gittiklerini, evde güya anal birliktelik yaşadıklarını, yemek
yediklerini ve aynı gece stüdyoya tekrar gittiğini anlatmaktadır. Elbette ki S.R.
iddia ettiği gibi zorla yayına çıkarılmış olsaydı, bu konuda en ufak bir
rahatsızlığı bulunsaydı hayatına son derece rahat bir şekilde devam etmez,
kanala da tekrar gitmezdi.
ÇELİŞKİ 44: S.R. ifadesinde güya canlı yayına katılan
bayanların kıyafetlerini eleştirdiğini söylemektedir. S.R. Mehmet Ender
Daban ile yeni tanıştıkları zaman kendisine müvekkil Adnan Oktar’dan
bahsetmesi üzerine ‘Kedicikler mi’ diyerek canlı yayınlara katılan bayanları
tanıdığını söylemiştir. Dolayısıyla bayanların giyim tarzlarını gayet iyi
bilmektedir. Müvekkilin arkadaşı olan bayanların kıyafetlerinde onu rahatsız
edecek hiçbir unsur bulunmadığı için de çekinmeden stüdyoya gelmiştir. İlerleyen
zamanlarda da ‘kanala gidip kızlarla konuşuyordum’ diyerek güya
eleştirdiği bayanlarla arkadaş olduğunu, onlarla sohbet için özel olarak
kanala gittiğini belirtmektedir.
ÇELİŞKİ 45: S.R.
her ne kadar ifadesinde güya “kanala gitmek istemediğini” söylemiş olsa da, Mehmet
Ender Daban orada olmasa da, diğer arkadaşlarıyla vakit geçirmek için stüdyoya
gittiğini söyleyerek ifadelerinde çelişkiye düşmüştür.
ÇELİŞKİ 46: S.R.
güya müvekkil Adnan Oktar’a yönelik taciz iddialarında bulunurken, bir
yandan da stüdyoya giderek Adnan Oktar
ile uzun saatler sohbet ettiklerini söylemektedir. Hatta S.R. anlatımlarında iyice çelişkiye düşerek,
güya Sayın Adnan Oktar’a Mehmet Ender Daban ile yaşadığı sorunlarını bile
rahatlıkla anlattığını iddia etmiştir:
‘İşte ben yine Mehmet’i anlattım,
Mehmet’le sorunlarımızı anlattım...’ (18.08.2020 – Mahkeme ifadesi)
ÇELİŞKİ 47: S.R.
kendi ifadesine göre, müvekkil Adnan Oktar ile stüdyoda sadece 3 ya da 4
kez görüşmüştür. Ancak her görüşmesine dair sözde zorla taciz
edildiği iddialarında bulunmaktadır. Zira bu iddialarda bir gerçeklik payı
olsaydı, yani stüdyoya gitmeden önce polise haber vermiş olsaydı,
polisin anında yapacağı bir baskınla çok rahat bir şekilde üstelik
suçüstü halinde iddialarını ispat etmesi mümkün olurdu. Ayrıca
iddia ettiği cinsel tacizler yaşanıyor olsaydı, stüdyoya gitmeyi yukarıda da
belirttiğimiz gibi “SÜRPRİZ YAPMAK” olarak nitelendirmesi mümkün olmazdı.
ÇELİŞKİ 48: S.R.
stüdyoya her gidişinde güya Sayın Adnan Oktar’ın kendisine tacizde bulunduğunu
iddia etmiştir. Oysaki iddia ettiği olaylara rağmen stüdyoya tekrar
gitmeye devam etmiştir. Bu durumda ortaya S.R.’ın stüdyoya güya tacize uğrayacağını
bilerek gittiği gibi mantıkdışı bir anlam çıkmaktadır.
ÇELİŞKİ 49: S.R.
iddia ettiği taciz olaylarının yaşandığı dönemde, Ataşehir Develi’de A9 TV
tarafından düzenlenen ve bizzat Sayın Adnan Oktar’ın da katıldığı sıra gecesi
organizasyonuna katılmıştır. Görüldüğü gibi cinsel taciz iddialarıyla
çelişerek Sayın Adnan Oktar ile aynı ortamda bulunmaktan hiçbir rahatsızlık duymamıştır.
ÇELİŞKİ 50: S.R.
cinsel saldırı iddiasında bulunmasına rağmen Adli Tıp Raporu’nda iddia ettiği
eylemlerin varlığına dair FİZİKSEL VE RUHSAL HİÇBİR BULGUYA
RASTLANILMAMIŞTIR.
ÇELİŞKİ 51: S.R.
Adli Tıp Kurumu’ndaki anlatımlarında Mehmet Ender Daban ile 09.07.2018
tarihinde zorla anal ilişkiye girdiğini ve HEMEN ORAYI TERK ETTİĞİNİ söylemektedir.
İlerleyen süreçte ise GÖNÜLLÜ olarak birkaç defa daha anal ve oral ilişki yaşadığını’
belirtmektedir. Oysaki emniyet ifadesinde 09.07.2018 tarihinde kendisini Özlem
Çağlayan isimli bir kişinin aradığını ve onunla yaptığı konuşma
sonrasında aldatıldığı düşüncesiyle Mehmet Ender Daban ile ayrılma
konuşması yaptığını beyan etmiştir, o güne dair hiçbir zorla ilişki
iddiası bulunmamaktadır. Hatta iddialarına göre bu tarihte Mehmet Ender Daban
ile yüzyüze de görüşmemiştir, sadece telefonla konuşmuştur.
Dolayısıyla ortada bir buluşma dahi yokken zorla yaşanan bir cinsel ilişki
olduğunun iddia edilmesi de gerçekçi değildir.
ÇELİŞKİ 52: S.R.
Adli Tıp Kurumu’ndaki ifadesinde, Mehmet Ender Daban ile güya ilk ilişkisinin
ZORLA yaşandığını, devam eden süreçte yaşananların ise RIZASI
DOĞRULTUSUNDA, GÖNÜLLÜ olarak yaşandığını belirtmektedir. Elbette
ki, ilk ilişkide güya zorla cinsel saldırıya maruz kaldığını iddia eden bir
kişinin aynı kişi ile, birçok defa, isteyerek cinsel ilişki yaşadığını
söylemesi gerçekte ortada hiçbir cinsel eylemin bulunmadığının, bulunduğu
varsayılsa bile tümünün ancak rıza ile gerçekleşebileceğinin açık bir
delilidir. Ki sanıklar hiçbir cinsel münasebet yaşanmadığını da huzurda beyan
etmişlerdir.
ÇELİŞKİ 53: S.R.’ın
sosyal medya paylaşımları da cinsel saldırı iddialarını yalanlamaktadır. Örneğin
güya doğum gününde Mehmet Ender Daban’ın kendisine cinsel saldırıda bulunduğunu
iddia ettiği halde, sadece birkaç gün sonra doğumgününe dair gayet mutlu
olduğu görülen paylaşımlar yapmıştır, bu durum iddialarının gerçekte hiç
yaşanmadığını, beyanlarının gerçekdışı izahlardan ibaret olduğunu da
ispatlamaktadır:
Nitekim
Yargıtay kararlarında mağdurenin "AŞAMALARDAKİ
ÇELİŞKİLİ BEYANLARI, UZUN SÜREDE ŞİKAYETÇİ OLMASI, SOYUT BEYANLARI HARİCİNDE
MAHKUMİYETE YETER, HER TÜRLÜ ŞÜPHEDEN UZAK, KESİN ve İNANDIRICI DELİLİN
OLMAMASI" hükmün bozulmasına gerekçe olarak değerlendirilmektedir. Aşağıda
bazı YARGITAY KARARLARI örnek olarak verilmektedir:
“…Katılan
mağdurenin kollukta verdiği ilk ifadesinde 06.10.2014 tarihinde sanığın
kendisini kolundan tutarak zorla araca bindirdiği ve otoban gibi bir yere
götürerek zorla anal yoldan ilişkiye girdiğini beyan etmesine karşın kollukça
alınan ek ifadesinde, araca tehditle bindirildiğini ve araçta silah bulunduğunu
ifade etmesi, yine suç tarihini daha önce 06.10.2014 olarak belirtmiş iken
sanığın o tarihte İstanbul ilinde olmadığının tespit edilmesi üzerine bu defa
savcılıkta alınan ifadesinde suç tarihini Eylül ayının sonları olarak ifade
ederek, ileri sürülen olayın üzerinden uzun zaman geçmediği halde, hem olay
tarihi hem de olayın gerçekleşme şekli açısından çelişkili anlatımlarda
bulunması, sanığın kendisini rahatsız etmesinden dolayı uyarmak için
onu aradığını belirtmesine rağmen HTS kayıtlarına göre suç tarihinden
sonra da sanıkla karşılıklı görüşmelerinin bulunması, sınıf
arkadaşlarına uzun süre olaydan bahsetmemesinin yanı sıra sanığı bir yakını
olarak tanıtması, tanık...'un katılan mağdurenin sanıktan hoşlandığını
kendisine dolaylı olarak anlattığını ifade etmesi, katılan mağdurenin
anal muayenesinde belirlenen bulguların olaydan 23 gün sonra düzenlenen rapora
dayanması nedeniyle olayla arasındaki illiyet bağının tespit edilememesi, Adli
Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen raporda söz konusu bulguların kabızlık gibi
doğal nedenlerle de oluşabileceğinin belirtilmesi, sanığın kullandığı
hattın olay saatinde Samandıra'dan baz sinyali alması sanık aleyhine
değerlendirilebilir ise de bu hattın daha önceki tarihlerde de aynı
bazdan birçok kez sinyal aldığının tespit edilmesi nedeniyle bu durumun sanık
aleyhine delil teşkil etmemesi ve tüm aşamalarda katılan
mağdurenin kendisine ilgi duyduğunu, kendisini sürekli aradığını, onunla cinsel
ilişkiye girmediğini, atılı suçları işlemediğini belirten sanık savunmasının
aksine bir delil bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde;
sanığın katılan mağdureyi aracına zorla bindirip otoban yakınına götürerek
cinsel istismarda bulunduğuna dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı
delil bulunmadığı, bu şekilde sanığın atılı suçlardan beraati yerine
mahkûmiyetine karar verilmesinin isabetli olmadığı kabul edilmelidir…” (Yargıtay
CGK. 2019/171 E. 2020/169 K. 10/03/2020 T.)
“…sanıgın kendisini eve bırakma
yönündeki teklifini kabul etmemesi üzerine bir eli ile kolundan tutup diger eli
ile agzını kapatarak, zorla sokak üzerinde bulunan evlerden birinin kömürlügüne
götürdügünü, durusmadaki beyanında ise sanıgın eve bırakma teklifini kabul
ettigini ve kendi istegi ile sanıkla kömürlüge gittigini ifade etmis olmasının
asamalarda çeliki olusturması, magdure hakkında tanzim edilen doktor
raporlarında cinsel saldırıya iliskin bir bulgunun elde edilememis olması,
sanıgın tüm asamalarda magdure ile rızaya dayalı cinsel ilikside bulundugunu
savunması, magdurenin olaydan hemen sonra sorusturma makamlarına
basvurmamasının haklı ve kabul edilebilir bir gerekçesi olmaksızın, evine gidip
uyuması ve ertesi sabah uyanarak çalıstıgı gazetede islerini hallettikten sonra
karakola müracatta bulunması karsısında, savunmanın aksine, sanıgın magdure ile
rızası dısında cinsel iliskiye girdigine dair her türlü süpheden uzak, kesin,
somut ve inandırıcı bir delilin bulunmaması…” (Yargıtay 14. CD. 2014/643 E.
2014/4746 K. 09/04/2014 T.)
“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili
ifadeleri, istinabe yoluyla alınan 22.06.2011 tarihli beyanında annesi ve
yengesinin baskısıyla ifade verdiğini belirtmesi, tanık ...'in de aynı şekilde
tutarsız beyanlarda bulunması, diğer tanık ...'in sanığın kendisine
cinsel eylemde bulunduğuna dair mağdurenin herhangi bir açıklamasının
olmadığını söylemesi, tanık ...'ın sanığın cinsel eylemde bulunduğunu gördüğüne
dair ifadesinin bulunmaması, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında,
sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü
şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine
yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14.
CD. 2018/4643 E. 2020/1668 K. 03/03/2020 T.)
“…Mağdurenin
aşamalardaki başka delille desteklenmeyen çelişkili beyanları, savunma
ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçları
işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde
mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/7099
E. 2020/1815 K. 09/03/2020 T.)
“…Mağdurenin
aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, tanık anlatımları ile tüm dosya
içeriği nazara alındığında, sanığın değişik tarihlerde mağdureye yönelik
alıkoyma ve cinsel ilişki eylemlerini cebir veya tehditle gerçekleştirdiğine
dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı
delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan beraati yerine yazılı
şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD.
2019/6210 E. 2020/1769 K. 04/03/2020 T.)
“…Katılanın aşamalarda değişen
çelişkili beyanları, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında,
sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair katılanın soyut iddiası dışında
cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar
verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay
14. CD. 2015/7883 E. 2018/7735 K. 25/12/2018 T.)
“…mağdurenin
anal ve vajinal yoldan zorla gerçekleştirildiğini ileri sürdüğü cinsel istismar
eylemlerine ilişkin olay sonrası düzenlenen doktor raporlarında herhangi bir
bulguya rastlanılmaması, birbiriyle çelişen mağdurenin iddiasının tanık
beyanları veya başkaca herhangi bir yan delille desteklenmemesi ve tüm
dosya içeriği nazara alındığında, suça sürüklenen çocuk ile sanıkların
mağdureyle rızaen cinsel ilişkiye girdikleri ya da zorla cinsel istismarda
bulunduklarına ve Sanık ...'un mağdureye rızası dışında alıkoyduğuna dair soyut
iddia dışında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil elde edilemediği gözetilerek beraatleri yerine yeterli olmayan
yazılı gerekçelerle mahkûmiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/574 E. 2018/2607 K. 09/04/2018 T.)
“Mağdurenin aşamalardaki
çelişkili beyanları, sanığın inkara yönelik savunması ve tüm dosya kapsamına
göre, eylemin nasıl ve ne zaman gerçekleştiğine ilişkin anlatımların mahkûmiyet
hükmü kurmaya elverişli olmadığı ve mevcut haliyle sanığın atılı suçu işlediği
hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, beraati yerine yazılı
gerekçelerle mahkûmiyetine karar verilmesi…”
(Yargıtay 14. CD. 2014/12387 E. 2017/6735 K. 26/12/2017 T.)
“…Mağdureleri
n aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, eylemlerin uzun süredir devam
ettiği iddia edilmesine rağmen mağdurelerin beyanlarının tanıklar tarafından
doğrulanmaması, sanıkla ilgili iddiaların aile içi uyuşmazlık sonrası gündeme
getirilmesi, sanığın mağdure ...'nun evden ayrılıp kaçtığını düşündüğü
kişi hakkında 02.08.2011 tarihinde suç duyurusunda bulunmasından sonra
03.08.2011 günü ... tarafından cinsel istismar iddialarının ortaya atılması,
mağdure ...'nin de diğer mağdurenin suç duyurusunda bulunmasından sonra cinsel
istismar iddiasında bulunması ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanığın,
mağdurelere yönelik çocuğun cinsel istismarı ve ...'ya yönelik tehdit suçlarını
işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin,
tarafsız ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2017/4398 E.
2017/5619 K. 15/11/2017 T.)
“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili
anlatımları, gerçekleştiğini iddia ettiği eylemden dolayı süresinde kolluğa
başvurarak resmi şikayette bulunmayıp anılan olayla ilgili olarak yaklaşık iki
ay kadar sonra başka bir cinsel istismar eyleminden dolayı yakalanan sanığı
usulüne uygun şekilde yapılmayan işlemde teşhis etmesi üzerine kamu davasının
açılması, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın atılı
suçu işlediği hususunda soyut iddia dışında cezalandırılmasına yeter, her türlü
şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, beraati…”
(Yargıtay 14. CD. 2014/9936 E. 2017/3659 K. 05/07/2017 T.)
“…İntikalin,
iddia edilen eylemden yaklaşık bir ay sonra gerçekleşmesi, tanıkların
aşamalarda değişen ve çelişen anlatımları, sanığın yazılı ve sözlü
savunmaları, mağdure ile sanık arasında sınıfta kalan mağdurenin sene tekrarı
yapmadan bir üst sınıfa geçirilmesi hususunda husumet bulunması ve tüm dosya
içeriği nazara alındığında, sanığın atılı suçtan mahkumiyetine yeter, her türlü
şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay
14. CD. 2016/9146 E. 2017/2488 K. 08/05/2017 T.)
“…mağdurelerin
ifadeleri arasında çelişki oluştuğu, mağdurelerin iddialarını eylemlerden uzun
süre sonra dile getirdikleri, sanığın savunmalarında üzerine atılı suçu inkar
edip anılan husumet oluşturacak sebebi dile getirdiği, mağdurelerin sanıktan
intikam alacaklarına dair konuşmalarının da farklı yer ve zamanlarda birden
fazla tanık tarafından duyulduğu anlaşılmakla, mağdurelerin sanığa
isnatta bulunabilecekleri yönünde şüphe oluştuğu, bu nedenle sanığın müsnet
suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak,
kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/12325 E.
2017/1430 K. 22/03/2017 T.)
“…Olayın
intikal şekli ve aile içi uyuşmazlık ortamında ileri sürülmesi, sanığın
aşamalardaki istikrarlı, suçu inkara yönelik ve müşteki Filizle aralarında
boşanma davasına da konu olan husumet bulunduğuna dair savunmaları,
bunu destekleyen tanık anlatımları, mağdure, müştekiyle kardeşi tanık Gizem'in
aşamalardaki birbirleriyle çelişkili beyanları, mağdurenin intikal sonrası
aldırılan muayene raporları ve tüm dosya kapsamından sanığın, mağdureye yönelik
beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun basit cinsel istismarı suçunu
işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin,
somut, tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD.
2016/11974 E. 2017/735 K. 16/02/2017 T.)
“…Mağdurenin
aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen beyanlarda bulunup anlatımların
hayatın olağan akışına da aykırı olması, sanık ... tarafından zorla
cinsel istismara maruz bırakıldığına dair herhangi bir biyolojik delil elde
edilememesi, mağdure ile annesi arasındaki telefon görüşme ve mesaj
kayıtlarını içeren bilirkişi inceleme tutanağının mahiyeti, taraflar arasında
2013 yılı Mayıs ayında sanık ... tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen
eylemlere ilişkin devam etmekte olan dava nedeniyle husumet bulunması ve tüm
dosya içeriği karşısında, sanıkların atılı suçlardan cezalandırılmalarına
yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil
bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/9338 E. 2017/324 K. 30/01/2017 T.)
“…Mağdure
ile müşteki annesinin aşamalardaki çelişki beyanları, savunma, 06.04.2015
tarihli sosyal inceleme raporu ve 21.07.2015 günlü adli görüşme raporu içeriği,
tanık beyanları, sanık ile müşteki anne arasında husumet olduğu hususları
birlikte değerlendirildiğinde, sanığın mağdureye yönelik çocuğun basit
cinsel istismarı ve tehdit suçlarını işlediği hususunda cezalandırılmasına
yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay
14. CD. 2016/2107 E. 2016/6007 K. 22/06/2016 T.)
“…taraflar
arasında sanığın üstlendiği dolap yapımından kaynaklanan anlaşmazlık nedeniyle
husumet bulunması ve mağdurenin kendisine cinsel saldırıda bulunan sanıkla iş
yapmaya devam ederek bir kaç kez evde yalnız bulunduğu sırada eve gelmesine
rıza göstermesinin de hayatın olağan akışına uygun olmaması karşısında,
sanığın mağdureye yönelik basit cinsel saldırı eylemlerinde bulunduğuna dair
mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları dışında sanığın
cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2013/10860 E. 2015/9960 K. 28/10/2015 T.)
“…Mağdurenin
aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen beyanları, olayın adli makamlara intikal
zamanı ve tüm dosya içeriğinden, sanığın savunmasının aksine
cezalandırılmasına yeter kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay
14. CD. 2013/9244 E. 2015/8312 K. 14/09/2015 T.)
“…Olayın
intikal şekli ve zamanı, mağdurenin aşamalardaki çelişkili ve tutarsız
beyanları, savunma ile tüm dosya kapsamı nazara alındığında, sanığın
üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden
uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı
şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2017/707 E. 2020/1132 K.
12/02/2020 T.)
“…Mağdurun aşamalardaki çelişkili
beyanlarına, sanıkların savunmalarına, olayların intikal süresine ve tüm dosya
kapsamına göre; mağdurun soyut ve çelişkili beyanları dışında sanıkların atılı
suçları işledikleri hususunda cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden
uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraatleri yerine
yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/4728 E. 2018/6569 K.
12/11/2018 T.)
“…Olayın
intikal şekli ve zamanı, mağdurenin aşamalardaki çelişkili ifadeleri, tanıklar
...'nin, mağdurenin beyanlarıyla çelişen anlatımları, savunma ve tüm dosya
içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair
cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar
verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay
14. CD. 2019/2294 E. 2020/1600 K. 27/02/2020 T.)
“…Mağdure soruşturma aşamasında yaz
tatili süresince çalışmak için girdiği işyerinde sanığın 2011 yılı Temmuz
ayında kendisine yönelik cinsel davranışlarının başladığını ve Ağustos ayında
da anal ve oral yoldan defalarca tecavüze uğradığını belirtmesine rağmen
gerek sanığın ilk cinsel davranışlarının başladığını söylediği Temmuz ayında,
gerekse Ağustos ayı içerisinde işyerinde çalışmaya devam edip, okulların
açılacak olması nedeniyle işten ayrılması, ayrıca sanığın cinsel
birlikteliklerini anlatacağı yönündeki tehditi üzerine daha sonraki cinsel
saldırılarına sesini çıkartamadığını iddia eden mağdurenin, işyerinden
ayrıldıktan sonra da sanığın böyle bir olayı anlatmasının mümkün olmasına
rağmen işten ayrıldıktan sonra sanığın kendisini birlikte olmak için çağırdığında
kabul etmediğini beyan etmesi, sanık hakkında herhangi bir merciiye şikayette
bulunmaması, kovuşturma aşamasında mağdurenin olay tarihinde 18 yaşından büyük
olduğu tespit edilerek yaşı düzeltilmiş ise de, öncesinde mağdurenin yaşının 16
olarak bilinmesi nedeniyle, evli ve esnaf olan sanığın böyle bir olayı
anlatması durumunda çevresinde zor duruma düşebileceği gibi cezai
sorumluluğunun da söz konusu olabilmesi, mağdurenin ablası olan tanık
Halisa'nın; mağdurenin Ramazan ayı boyunca eve gece 24:00-01:00 saatlerinde
gelerek, çalıştığı işyerinden elbiseler, aksesuarlar ve takılar getirip, bu
elbiseleri ve takıları patronunun hediye olarak verdiğini söylediğine ilişkin
beyanları, yine mağdurenin, annesi Hatice'ye çalıştığı işyerinin sahibi olan
sanığın kendisi ile birlikte olmak istediğini anlatma şekline göre, annesi
tarafından bu durumun sanığın kızıyla evlenmek istediği şeklinde algılanması ve
mağdurenin kovuşturma aşamasında önceki anlatımlarından da dönmüş olduğu nazara
alındığında sanığın tehdit yoluyla cinsel saldırıda bulunduğu iddiası şüphe
boyutunda kalmaktadır……mağdurenin telefon görüşmelerine ilişkin HTS
kayıtlarından; belirtilen tarihlerde sanıkla yaptığı telefon görüşmeleri
dışında, başka kişilerle de gece geç saatlere, bazı günler sabah saatlerine
kadar telefon görüşmeleri ve mesajlaşmalarının olduğu, ayrıca soruşturma
aşamasında işten ayrılmasından sonra sanığın kendisini telefonla rahatsız
etmesi nedeniyle bu telefon hattını kırarak kapattığını belirtmesine rağmen,
hattın 30.03.2012 tarihine kadar fiilen kullanıldığı anlaşılmıştır. Yine tanık
Melek sanık aleyhine beyanlarda bulunmuş ise de; mağdure ile tanıklar Necla ve
Songül'ün, Melek'in beyanlarını doğrulamayarak adı geçenle sanık arasında
problemler olduğunu belirtmeleri karşısında, Melek'in beyanlarının sanık
aleyhine değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu nedenlerle; yapılan
muayenesinde cinsel saldırıya yönelik herhangi bir bulgu ve emare tespit
edilmeyen, aşamalarda çelişkili beyanlarda bulunan ve kovuşturma
aşamasında sanık hakkındaki suçlamalarından dönen mağdureye yönelik
gerçekleştirildiği iddia olunan cinsel saldırı eyleminin sabit olduğuna
ilişkin, sanığın savunmasının aksini gösterir her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından…” (Yargıtay CGK.
2014/14-604 E. 2015/37 K. 10/03/2015 T.)
Mağdurenin aşamalardaki çelişkili
beyanları, olay tarihi ile olayın karakola başvuru yoluyla intikali arasında
bir buçuk yılı aşkın bir sürenin geçmiş olması, sanığın aşamalardaki savunmalarında atılı suçu işlemediğine ilişkin
istikrarlı savunmaları, mağdurenin annesi tanık Elif ile babası müşteki
Hüseyin'in 1999 yılında Elif'in babası olan sanığın evlenmelerine rıza
göstermemesi sebebiyle kaçarak evlenmeleri, bu sebeple de aileler arasında
anlaşmazlık ortaya çıkması, ayrıca 2008 yılı içerisinde mağdurenin annesinin bu
kez babasına boşanma davası açması sebebiyle müşteki Hüseyin ve ailesinin
ayrılmak isteyen tanık Elif'e ve babası sanığa husumet beslemeleri, yine
mağdurenin dosyada mevcut raporlarında cinsel istismara maruz kaldığına yönelik
herhangi bir maddi delilin bulunmaması ve tüm dosya içeriği karşısında, sanığın
üzerine atılı çocuğun cinsel istismarı suçunu işlediğine dair her türlü
şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediğinden…”
(Yargıtay 14. CD. 2014/5780 E. 2014/14913 K. 30/04/2012 T.)
“…gerçekleştiğini
iddia ettiği ilk olaydan sonra ikinci kez çağırdığında sanığın yanına tekrar
gitmiş olması ve cinsel istismarda bulunduğunu iddia ettiği sanığın yanına
İstanbul'a olaydan sonra giderek bir süre birlikte yaşaması hayatın olağan
AKIŞINA AYKIRIDIR. Kaldı ki katılanın, sanığın birlikte yaşadığı tanık
Sultan Erdoğan'a gönderdiği tespit edilen mesaj içeriklerinde sanığa yönelik
olarak kullandığı "ben babamın kızıyım, babamın hatırına susuyorsak, babamdan
bir fiske yememişken" şeklindeki ifadeler de cinsel istismar
eyleminde bulunduğu iddia edilen bir baba için kullanılması beklenen BEYANLARLA
ÖRTÜŞMEMEKTEDİR…
…Bu durum karşısında katılanların
aşamalardaki beyanları arasındaki çelişkiler ve hayatın olağan akışına uymayan
hususlar, sanıkla katılanlar ve anneleri arasında sanığın bir başka kadınla
birlikte yaşaması nedeniyle husumet bulunması, gerçekleştiği iddia olunan
eylemlerden çok uzun bir süre sonra şikayette bulunulması, tanıklar Zeynep
Açıkgöz, Berna Sibel Sönmez, Ahmet kızı Naciye Açıkgöz ve Erdem Balaban'ın
katılan Yüksel ve tanık Ahmet Yalçın kızı Naciye Açıkgöz'ün beyanlarının doğru
olmadığını ifade etmiş olmaları, sanığın tüm aşamalarda ısrarla ve tereddüde
yer vermeyecek şekilde suçlamaları kabul etmemesi, katılanların anlatımları
dışında yargılamaya konu eylemlerin gerçekleştiğine ilişkin herhangi bir
delilin dosya içerisinde bulunmadığı birlikte nazara alındığında, sanığın
üzerine atılı öz kızları olan katılanlara yönelik çocuğun cinsel istismarı
suçlarını işlediği iddiasının sabit olmadığı ve şüphe boyutunda KALDIĞI
ANLAŞILMAKTADIR…” (Yargıtay CGK. 2013/14-711 E. 2014/530 K. 02/12/2014 T.)
“…Mağdure
anlatımlarında, soyut olarak zor ve tehditten bahsetmiş ancak zorun veya
tehditin nasıl YAPILDIĞINI AÇIKLAMAMIŞTIR. Cebrin, ırza geçme fiilinden önce
mağdureye yönelik OLMASI GEREKMEKTEDİR. Tehdit ise, kendisi veya yakınlarının
ağır bir zarara uğratılacağı hususunda, belli bir boyuta ulaşan, kolayca
kurtulma olanağı olmayan, ırza geçme fiilinden daha ağır bir sonuç doğuracak
nitelikte olması nedeniyle mağdurun daha hafif nitelikteki ırza geçme fiilini
kabul etmek zorunda OLDUĞU HALLERDİR.
Somut olayda, akıl veya beden hastalığı
bulunduğu ileri sürülmeyen mağdureye yönelik aldatıcı, kandırıcı hareketlerden
söz edilmemiş, zor ve tehditin ne şekilde YAPILDIĞI AÇIKLANMAMIŞTIR. Zora
ilişkin bir kanıt ELDE EDİLEMEMİŞTİR. Mağdurenin ifadeleri de çelişkili olup tehditin
belli bir boyuta ulaştığı, kolayca kurtulma olanağının bulunmadığı, ırza geçme
fiilinden daha ağır sonuçlar doğuracak nitelikte olduğu hususunda da bir iddia
ve açıklama YER ALMAMAKTADIR. Mağdure, olayı hemen annesine veya YAKINLARINA
ANLATMAMIŞTIR. Saçı başı dağınık bir halde görüldüğünde, anneannesine yine
olaydan SÖZ ETMEMİŞTİR. Uzun süre şikayetçi olmamış, üvey dayısıyla karı-koca
hayatı yaşamış, bir başkasıyla evlenmek istediğinde, ayıplı durumunu izah
edebilmek amacıyla şikayette bulunmuş, fiilin zorla İŞLENDİĞİNİ BİLDİRMİŞTİR.
Bu hususlar, fiilin rızaya dayalı OLDUĞUNU GÖSTERMEKTEDİR…” (Yargıtay CGK.
2000/5-196 E. 2000/21 K. 17/10/2000 T.)
“…Olayın
intikal şekli ve zamanı, sanıkların istikrarlı ve uyumlu savunmaları,
mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, mağdure hakkındaki
07.10.2010 tarih ve 2010/10252 sayılı rapor içeriğinde genital muayene sonucu
elde edilen bulgunun 2-4 gün aralığında gerçekleştiğinin bildirilmesine karşın
mağdurenin soruşturma beyanında sanık ... tarafından rapor tarihinden yaklaşık
9 gün önce nitelikli cinsel istismara maruz kaldığını belirtmesi, tanıkların
mağdurenin beyanları ile örtüşmeyen anlatımları ve tüm dosya kapsamına göre,
sanıkların farklı tarihlerde birbirlerinden bağımsız olarak mağdureye yönelik
kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve sanık ...'ın çocuğun basit cinsel
istismarı, sanık ...'ın ise çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçlarını
işlediklerine dair cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin
ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından, atılı suçlardan
beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, Kanuna
aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2017/293
E. 2017/1380 K. 16/03/2017 T.)
“…Mağdurenin,
üvey babası olan sanık tarafından kendisine yönelik gerçekleştirildiğini iddia
ettiği cinsel eylemlerin zamanı ve şekli konusunda ayrıntı içermeyen
beyanlarının aşamalarda hem kendi içerisinde hem de tanık beyanları ile
çelişmesi, müşteki annenin müşterek haneyi terk etmesinden önce
yargılamaya konu eylemlerden haberdar olduğunu iddia etmesine rağmen, sanığa
karşı açmış olduğu boşanma davasında ve bundan kısa süre sonra sanık tarafından
kendisi ile birlikte annesi ve kardeşine karşı işlenen kasten yaralama, tehdit
ve hakaret eylemlerinin ihbarı sırasında cinsel istismardan hiç bahsetmemesi,
beyanlarının tanık anlatımları ile çelişmesi, müşteki ve ailesi ile sanık
arasında yaşanan olaylar nedeniyle husumet bulunması ve bu anlaşmazlıkların
ardından yaklaşık 6 ay sonra ilk olarak müşteki ... tarafından cinsel
istismarın gündeme getirilmesi, sanığın aşamalarda suçu inkara yönelik
savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre sanığın, mağdureye yönelik cinsel
istismar suçunu işlediğine dair savunmasının aksine cezalandırılmasına yeter,
her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği
anlaşıldığından, beraati yerine delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek
yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/8186 E. 2017/2592
K. 11/05/2017 T.)
“…Bir iddianın samimiyeti ve doğruluğu, suçun
işlendiği yer, zaman, işleniş biçimi, tarafların kişilikleri, iddianın
aşamalardaki değişmezliği nazara alınarak değerlendirilmelidir.
Mağdurenin iddiası, aşamalarda
değiştiği gibi kendi içinde de çelişkilidir. Bu çelişkiler, gereksiz ayrıntılara yönelik olmayıp suça ve suçun
işlendiği tarihe ilişkindir. İddia, olay tarihini belirleyen doktor raporu ile
doğrulanmamış aksine, belirtilen tarihlerde suçun işlenmediği saptanmıştır.
Sanığın; yüklenen suçu işlediğine dair
savunmasının aksini gösterir, cezalandırılmasına yeterli, her türlü kuşkudan
uzak kesin ve inandırıcı kanıt bulunamamıştır…” (Yargıtay CGK. 1991/75 E. 1991/103 K.
01/04/1991 T.)
“…Mağdure,
annesi katılan Nezaket ve ablası olan tanık Sümeyye'nin aşamalarda değişen ve
birbiriyle de çelişen anlatımları, mağdurenin Cumhuriyet Savcılığında
alınan 04.09.2008 tarihli beyanında sanık tarafından gerçekleştirilen iki
eylemden bahsettiği halde, 25.02.2009 tarihli savcılık beyanında ilk eylemi
anlatarak başkaca herhangi bir olayın gerçekleşmediğini bildirmesi ve her iki
beyanında olayların üvey annesi ile birlikte ikamet ettikleri evde olduğunu
söylemesine rağmen 15.09.2009 tarihli celsede olayların üvey annenin annesine
ait evde yaşandığını belirtmesi, bacaklarını okşama şeklinde tezahür eden
ikinci eylemi ablası tanık Sümeyye'nin de gördüğünü söylediği halde, tanık
Sümeyye'nin bu konuda aynı celse çelişkili beyanlarda bulunması ve bu
karışıklığa geçerli bir açıklama getirememesi, katılan Nezaket'in müracaatında
sanığın her iki kızına yönelik cinsel eylemleri bulunduğunu bildirmesine karşın
tanık Sümeyye'nin sanığın kendisine herhangi bir cinsel davranışta
bulunmadığını net olarak ifade etmesi, müracaatın, olaydan yaklaşık olarak bir
yıl sonra, üvey anne tarafından gerçekleştirildiği iddia olunan kötü muamele
mahiyetindeki eylemler nedeniyle şikâyetçi olunurken ve çocukların velâyetini
almak isteyen öz anne tarafından yapılmış olması, sanığın suçlamaları kabul
etmediğine dair istikrarlı savunmaları ve bu savunmayı doğrulayan tanık
anlatımları ile tüm dosya içeriğinden, sanığın atılı suçu işlediğine ilişkin
cezalandırılmasına yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığının anlaşılması karşısında, şüpheden sanık yararlanır ilkesi de
nazara alınarak atılı suçtan beraati yerine yazılı gerekçeyle mahkûmiyetine
karar verilmesi,Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2012/11463 E. 2014/8940 K.
30/06/2014 T.)
“…Sanık
savunmaları, mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, tanığın görgüye
dayalı olmayan beyanları, olaydan sonra tanığın evine gidip olayları
anlatan mağdurenin olay günü değilde ertesi gün annesine gittikten sonra
karakola başvurması ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın üzerine atılı
suçları işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak,
kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinin anlaşılması karşısında
atılı suçlarından beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi…”
(Yargıtay 14. CD. 2018/3752 E. 2018/6405 K. 05/11/2018 T.)
“…Katılanın
aşamalardaki çelişkili beyanları, adli muayene raporu, dosya kapsamına alınan
HTS kayıtları ile mesaj tespit tutanağı içeriği, olay anına ilişkin kayıtla
ilgili yaptırılan ses çözümü içeriği, savunma ve tanık beyanları ile
tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanıkların, eylemlerini zorla
gerçekleştirdiklerine dair katılanın aşamalardaki çelişkili ve maddi delillerle
desteklenmeyen ifadeleri dışında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden
uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan
beraatleri yerine yazılı şekilde mahkûmiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/5653 E. 2018/5385 K.
24/09/2018 T.)
“…Olayın
intikal zamanı, şekli, müştekinin aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın ise
aşamalardaki mağdure ile sevgili olduklarını ancak cinsel ilişkide
bulunmadıklarına dair savunması, tanık... 'nin ise beyanlarında
mağdurenin rızalı olarak sanıkla ilişki yaşadığını kendilerine söylediği
yönündeki beyanları, bu nedenle mağdurenin adli raporunda belirtilen bulgunun
zorla anal ilişki yaşandığı yönündeki mağdure iddiasına yeterli delil teşkil
edemeyeceği hususu da göz önüne alınarak, mağdurenin başka delille
desteklenmeyen beyanları dışında, sanığın yüklenen suçları işlediğine dair her
türlü şüpheden uzak, yeterli, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği
gözetilmeden, hakkında beraat kararları verilmesi gerektiği halde yazılı
gerekçelerle mahkumiyet hükümleri kurulması, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/2153 E. 2018/6901
K. 21/11/2018 T.)
“…Latince
“in dubio pro reo” olarak ifade edilen ve masumiyet (suçsuzluk) karinesinin bir
uzantısı olan “şüpheden sanık yararlanır ilkesi” ceza yargılaması hukukunun
evrensel nitelikteki önemli ilkelerinden biridir. Sanığın bir suçtan
cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle
ispat edilmesine bağlıdır. Kuşkulu ve aydınlatılamamış olaylar ve iddialar
sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Ceza mahkûmiyeti bir
olasılığa değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, teoride olsa
hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. Yüksekte olsa bir
olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı
olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir. Bu açıklama ışığında somut olay incelendiğinde,
mağdure ile tanıkların aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın istikrarlı
savunması ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın müsnet suçu işlediğine dair
mahkûmiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığı anlaşıldığından, ceza muhakemesi hukukunun temel ilkelerinden olan
“Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi de gözetilerek beraatine karar verilmesi
yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmedilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/1933 E. 2016/5622
K. 07/06/2016 T.)
NETİCE-İ
TALEP:
Yukarıda
ayrıntılarıyla arz ve izah ettiğimiz üzere,
S.R.’ın
Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına husumet duyan bir kısım müştekilerin
yönlendirmesiyle tamamen ÇELİŞKİLİ, GERÇEK DIŞI, MESNETSİZ ve TUTARSIZ
iddia ve ihtamlarla dolu ifadelerine, Yargıtay’ın belirlediği mağdur
ifadelerinin çelişki hususundaki kriterler açısından değerlendirildiğinde de
itibar edilmesi mümkün değildir.