Açık görüşlerin kayıt altına alınması, Anayasamız ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde belirlenmiş en temel hak ve özgürlüklere aykırıdır. Tutuklu ve mahkumların görüş hakları birinci dereceden yakın akrabaları ve arkadaşları ile sınırlandırılmış durumdadır. Bu kişilerle yapacakları görüşmelerin ailevi ve kişisel özel konular içereceği açıktır. Söz gelimi, bir tutuklu veya mahkumun eşi ile yapacağı görüşmenin kayıt altına alınması özel hayata yönelik son derecek haksız ve yakışıksız bir müdahale konumundadır.

Anayasamız’ın 20. Maddesi: “Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz” olduğunu bildirmektedir. Anayasamızın bu maddesi her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı için geçerlidir. Herhangi bir kişinin eşi ile görüşmesinin başkaları tarafından kaydedilerek takip edilmesi ne kadar uygunsuz ise, mahkum ve tutuklular için de durum aynıdır.

Mahkûmun, gelecekte suç işlemesi ihtimaline yönelik ekstra tedbir altına alınması kanuna uygun değildir. Geçmişte suç işlemiş olan mahkum kişi, bunun cezasını ödemekle yükümlüdür. Gelecekte tekrar suç işlemesi ihtimaline yönelik olarak ise, Türkiye Cumhuriyeti’nin her vatandaşı ile aynı muameleyi görmek durumundadır. Türkiye Cumhuriyeti’ndeki her bir vatandaşın yakınlarıyla görüşmesinin kayıt altına alınması ne kadar uygunsuz ise, bir mahkûmun da eşi ve diğer yakınları ile görüşmelerinin kayıt altına alınması o kadar uygunsuzdur.

Mahkûm ve tutukluların görüşme talebinde bulunduğu kişilerin bu görüşmeye icabet etmesi tamamen kendi isteğine bağlıdır. Dolayısıyla, mahkum ve tutukluların görüştükleri kişileri mağdur edecek şekilde kanuna aykırı bir davranışı ya da sözü olsa bu kişiler zaten görüşe gelmeyebilir ve böyle bir şeyi yetkili kişilere bildirebilir. Bu nedenle, mahkum ve tutukluların açık görüşlerinin kayıt altına alınması, görüştüğü kişileri korumak yönüyle de hiçbir anlam taşımamakta, hiçbir fayda sağlamamaktadır.

Mahkûm ve tutukluların görüştükleri kişileri suça teşvik etme riski, herhangi bir insanın herhangi bir insanı suça teşvik etme riski ile aynıdır. Eğer bu derece bir tedbir politikası uygulanacak olursa, o takdirde Türkiye Cumhuriyeti’nde her eve, her işyerine, her sokağa kamera yerleştirilip kişilerin en özel anlarının dahi kayıt altına alınması gerekir. Sağlıklı düşünen her kişi, bunun kişisel hak ve özgürlüklere, özel hayata ve aile hayatının gizliliğine tamamen aykırı olduğunu ve son derece mantık dışı olduğunu net olarak görebilir. Aynı şekilde mahkûm ve tutuklular için de özel görüşlerin kayıt altına alınması hukuka ve mantığa aykırıdır.

Mahkum kişinin geçmişte işlemiş olduğu suça dair delillerin görüşmelerde ifade edilmesi ihtimaline yönelik olarak açık görüşlerin kayıt altına alınması da, mahkum kişinin işlediği suça dair delil bulunmadığının, dolayısıyla daha önce delilsiz yani haksız bir hüküm verildiğinin ikrarı niteliğindedir. Türkiye Cumhuriyeti Mahkemeleri, hüküm verirken bunu zaten delile dayanarak veriyorsa, hüküm verdikten sonra halen suç delili aramaya devam etmesinin mantığı yoktur. Eğer açık görüşler kayıt altına alınarak suç delili bulmak amaçlanıyorsa, bu, Türkiye Cumuriyeti’nde hukuk sisteminin işlemediğinin bir göstergesi olur. Görüldüğü gibi, açık görüşlerin kayıt altına alınmasının “suçu önleme” adına hiçbir etkisi yoktur. 

Açık görüşlerin kayıt altına alınmasının, en temel insani hak ve özgürlükleri ihlal etmek, vatandaşlara rahatsızlık ve husursuzluk vermek, mağdur etmek dışında hiçbir anlam ve amacı olmadığı açıktır. Açık görüşleri kayıt altına alma konusunun Cumhurbaşkanımızın kişisel özgürlükleri güçlendirmeye hedefleyen hukuk paketinin kamuoyuna açıklanmasına denk gelmesi düşündürücüdür. Açık görüşlerin kayıt alınmasının böyle bu paketin amacına taban tabana zıt olduğu açıktır. Kaldı ki Anayasa Mahkemesi (AYM) cezaevlerindeki kapalı görüşlerin bile kayıt altına alınmasını Anayasa'ya aykırı bulmuştur. 

Cezaevi yönetmelikleri ya da infaz mahkemeleri eli ile Anayasamız tarafından teminat altına alınan temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına gidilmesi büyük bir hatadır. Bu tarz kısıtlamalar özgürlükler ve kişisel haklar hakkında yoğun eleştirilere maruz kalan Türkiye’nin uluslararası imajını daha da olumsuz etkileyecektir.

Her vatandaşımızın, ailesi ve en yakınları ile mahremini, kişisel konularını, özel hayatını paylaşma ve bunu gizli tutma hakkı vardır. Özel hayatın korunması devletimizin sorumluluğundadır. Tüm bu nedenlerle cezaevlerinde açık görüşlerin kayıt altına alınması girişimi durdurulmalı veya özel haller için dar çerçeveli bir kapsam belirlenip elde edilen kayıtlar titizlikle korunmalı, bunun için gerekli yasal teminat sağlanmalıdır.

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.

Daha yeni Daha eski