Sayın Aytunç Erkin'in, geçtiğimiz günlerde Sözcü Gazetesinde yayınlanan, kısmen kendisinin, kısmen de gazeteci bir arkadaşının kitabının tanıtımını yapmak amacıyla hazırlandığı izlenimi veren yazısındaki gerçek dışı ithamlara cevap vermeyi ve kendisine önemli bazı hatırlatmalarda bulunmayı gerekli görüyoruz.

Öncelikle 1999 senesinde Adnan Bey ve arkadaşlarımızın ağır işkence ve ölüm tehditleri altında, hayatta kalabilmek için dönemin Organize Şube Müdürü Adil Serdar Saçan ve ekibi tarafınan önceden hazırlanmış ve kendilerine kamera karşısında zorla anlattırılan düzmece senaryoları sanki gerçek ve samimi ifadeleriymiş gibi kaleme almanızı hayretle karşıladığımızı söylemek isteriz.

Adnan Bey ve arkadaşlarımızın 1999 senesinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlar Şubesi'nde gözaltında oldukları o dönemde, 

  • Emniyetin üst katlarındaki pencerelerden kendilerini atarak intihar eden insanlar hakkında gazetelerde çıkan haberleri ve
  • Dönemin Organize Şube Müdürü Adil Serdar Saçan'ın, gözaltındaki çok sayıda insana işkence yaptığı için defalarca polislik mesleğinden ihraç edildiğini 

bir gazeteci olarak yakinen bildiğinize eminiz. 

Sayın Erkin, inanıyoruz ki Adnan Bey ve arkadaşlarımızın o dönemde İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'nde maruz bırakıldıkları işkenceler ile ölüm tehditlerine eğer siz maruz kalsaydınız, bırakın yazınızda yer verdiğiniz uydurma senaryoları anlatmayı, emin olun bizzat kendinizin Napolyon Bonapart olduğunuzu ve ordunuzun başında zaferden zafere koştuğunuzu dahi bire bin katarak anlatır ve bunu bile içtenlikle savunurdunuz.

İşkence ve kötü muamelenin insanlık dışı bir uygulama olduğunu bile bile, Adnan Bey ve arkadaşlarımızın o dönem Emniyet'te maruz bırakıldıkları işkenceleri görmezden gelmenizin sebebinin ideolojik olduğuna ilişkin emareleri aslında yazınızda siz de dile getirmiş bulunmaktasınız.

Gerçekten de Adnan Bey, Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan'ın, daha İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olduğu dönemden beri hep kendisinin yanında olmuş, her şart ve koşulda kendisini desteklemiştir. Adnan Bey ve arkadaşlarımızın ülke çapında yürüttükleri bilimsel ve imani faaliyetler, dindar bir neslin yetişmesine vesile olmuş, bu da Sayın Erdoğan'ın ve AK Parti'nin fikri iktidarı ile arkalarındaki halk desteğinin manevi temellerini oluşturmuştur. 

Ancak, Sayın Cumhurbaşkanımızın da sıklıkla dile getirdiği Bediüzzaman Said Nursi'nin “Zulme Rıza Zulümdür” sözüyle anlatıldığı gibi bugün hukukun ayaklar altına alınmış ve yargı ile adalete olan güvenin Cumhuriyet tarihinin en düşük seviyesine gerilemiş olmasının bir sebebi de bazı kesimlerin olayları ideolojik bir yaklaşımla değerlendirmeleri, “bizden olmayan kimseler işkence gördüyse bundan bize ne" diye çok çarpık ve adaletsiz bir çifte standartla düşünerek hareket etmeleridir. Sizin gibi demokrat bir insanın ise bu düşüncede olabileceğine ihtimal vermiyoruz. 

  • “ADALET OLSUN AMA YALNIZCA BANA ve BENİM GİBİ DÜŞÜNENLERE” şeklinde bir yaklaşımın gerçek ADALET olmadığı,
  • Böyle sevgiden uzak bir zihniyetin yarın bir gün bunu savunanı da mağdur edeceği,
  • Bu anlayışın ülkemize gerçek bir demokrasi ve özgürlük getirmeyeceği 

ortadadır. 

Nitekim, böyle de olmuş, bu çarpık ideolojik yaklaşımın kaçınılmaz sonucu olarak ülkemiz uzunca bir süredir, Adalet Bakanı'ndan yüksek yargı organlarının başkanlarına, akademisyenlerden gazetecilere kadar pek çok kişinin televizyonlara çıkıp ülkede adaletin kalmadığını sürekli dile getirdiği bir döneme girmiştir. 

Bu dönemin mağdur ettiği binlerce vatandaşımız arasında, bizzat gazetenizin yazarı olan gazeteci arkadaşlarınızın da bulunduğu, yaşı ileri insanların dahi Adliye koridorlarında gözleri yaşlı bir şekilde ülkede hukuk ve adaletin kalmadığını haykırdıkları bu dönemde, sizin niçin zulümleri, hukuksuzlukları destekleyici yazılar yazdığınızı ve bu adaletsizlik çarkına su taşıdığınızı açıkçası anlamakta zorluk çekmekteyiz. 

Ancak, diğer insanların da haksızlıkları sizle aynı boyutta, ideolojik bir yaklaşımla, çifte standartlarla değerlendirmesi durumunda, ülkemizde hukuk ve adaletin iyiden iyiye biteceğini ve neticesinde inancı veya ideolojik görüşü ne olursa olsun bundan siz de dahil hepimizin aynı oranda etkilenip mağdur olacağımızı görmeniz gerektiğini düşünüyoruz. 

Sayın Erkin;

Özetle yazınızda yer alan hususlar hiçbir şekilde gerçekleri yansıtmadığı gibi güzel ülkemiz için hepimizin arzu ettiği demokrasi, adalet ve medeniyetin gelişmesine katkıda bulunmaktan da uzaktır. Oysa;

  • Kendinden olmayan” için de hukuku savunmak, 
  • Koşullar ne olursa olsun adil olmak, 
  • Karşı tarafı dinlemek ve onun savunmasına, görüşlerine, düşüncelerine yer verecek bir eşitlik ilkesine sahip olmak
  • ileri demokrasilerin olmazsa olmazlarıdır.

Kimsenin yapmadığını neden ben yapayım demek yerine hiç kimse yapmasa da herkes beni hedef alsa da vicdanın gereğini yapacağım demek her kesimden birçok insanın canını yakan sevgisiz sistemin ve çarpıklıkların ortadan kalkması için ilk adımdır. 

Sizin de bu adımı atacağınızdan emin olarak, yazılarınızda bizlerin de açıklamasına yer vermenizi temenni eder, sevginin ve anlayışın hakim olduğu bir dünyada hep birlikte huzur içinde yaşayacağımız günler dileriz. 

Saygılarımızla kauoyunun bilgisine sunarız.

Daha yeni Daha eski