1- Mal bildirimiyle ilgili önceden ihtarda bulunulmamıştır.

Emsal Karar:

“…3628 sayılı kanunun 10/1 ve 6/d maddelerinde “mal varlığında önemli bir değişiklik olduğunda bir ay içinde” bildirimlerinin verileceği merciilere mal bildirimlerin verilmesi zorunlu olduğu, bu lazimeye riayet etmeyen sanığa merciince ihtarda bulunulması gerektiği, ihtarın kendisine tebliğinden itibaren otuz gün içinde mazeretsiz olarak bildirimde bulunmayanın tecziyesi cihetine gidileceği gözetilerek öncelikle yetkili mercii tarafından sanığa usulüne uygun yapılmış bir ihtaratın olup olmadığı araştırılmadan yazılı şekilde hüküm tesisi…”  (Yargıtay 7. CD. 2000/73 E. 2000/5372 K. 06/04/2000 T.)

2- Malvarlığının devlet memurunun aylık net maaşının 5 katından fazla olup olmadığı araştırılmamıştır.

Emsal Karar:

“…Sanığın 2000 yılında bildirimde bulunması gereken aracın değerinin 3628 sayılı yasanın 5.maddesi gereğince kendisine yapılan aylık net ödemenin beş katından fazla olup olmadığı araştırılarak bildirim konusu olup olamayacağı tespit edilmeden karar verilmesi, Yasaya aykırı…”  (Yargıtay 7. CD. 2004/10108 E. 2004/8772 K. 24/04/2004 T.)

3- Malvarlığı değerleri tespit edilmemiş, önceki mal bildirimiyle karşılaştırılmamıştır.

Emsal Karar:

“…Sanığın mal bildirimlerinde yer alan ve almayan Kartal, Tempra, Toyota marka araçlar ile 21.10.1997 günlü mal bildiriminde gösterilen Çankaya’da ki taşınmaz ve Demetevler’de satılan ve alınan taşınmazlar ile Antalya da ki taşınmaz hissesinin, alım ve satım tarihleri itibariyle değerleri tespit edilerek önceki dönemde sanığın mal bildirimlerindeki aktifleri ile mevcut bulunan aktifleri karşılaştırılıp, edinimlerden yasal ve genel ahlaka uygun olanlar ve olmayanlar belirlendikten sonra karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ve incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi, Yasaya aykırı…”  (Yargıtay 7. CD. 2001/10638 E. 2001/12641 K. 04/07/2001 T.)

4- Malvarlığı değerleriyle ilgili bilirkişi raporu alınmamıştır.

Emsal Karar:

“…Milli Emlak Müdür Yardımcısı olarak görev yapan sanığın A. Çağlan Köyünde bulunan 14 pafta 766 parselin satış bedelini mal bildirimi tarihindeki değerleri esas alınarak beyan etmediği ve bu durumda gerçeğe aykırı bildirimde bulunduğu iddiasına ilişkin olarak 3628 sayılı Kanun’un 12. maddesi uyarınca cezalandırılması talebiyle açılan kamu davasında; 3628 sayılı Kanun’un 12. maddesinde yer alan ”Kanunen daha ağır bir cezayı gerektirmediği takdirde gerçeğe aykırı bildirimde bulunanlara altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.” şeklindeki düzenleme ile bu Kanun kapsamında mal bildiriminde bulunmakla yükümlülerin gerçeğe aykırı bildirimde bulunmalarının da yaptırıma bağlandığı cihetle; dosya arasında bulunan 04/12/2013 tarihli soruşturma raporunda 766 parsel sayılı taşınmazın hisse satışına ait sanığın banka hesabına yatan farklı meblağlarda paraların bulunduğu, banka hesaplarındaki satış bedeli ile tapuda beyan edilen satış bedeli arasında tutarsızlıklar olduğu ve tapu beyanının gerçeği yansıtmadığı bildirilmiş olması karşısında, A. Çağlan Köyünde bulunan 14 pafta 766 parselin suç tarihi itibariyle gerçek değerinin tespit edilerek sanığın banka hesap hareketleri, mal beyanları ve diğer delillerin kül halinde değerlendirilmesini içeren ayrıntılı bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve tespiti gerekirken hiçbir araştırma yapılmadan eksik kovuşturma ile yazılı şekilde karar verilmesi…”  (Yargıtay 19. CD. 2019/29544 E. 2019/14217 K. 13/11/2019 T.)

5607 Sayılı Kaçakçılık Kanununa Muhalefet İddiası Neden Geçersizdir?

1- Savcılık ve mahkeme yanlış nitelendirme yapmıştır. Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu (KKDF) kesintisinin eksik ödenmesi fiili; kaçakçılık suçunun konusu olmayıp suç teşkil etmemektedir.

Emsal Karar:

“…Gümrük Kanunu ve Danıştay kararları doğrultusunda kaynak kullanımı destekleme fonu vergi olmadığı gibi, mali yükümlülük niteliğinde de olmadığından ve ayrıca eşyanın gümrük kıymetine dahil edilen bir unsur olmadığından, kaçakçılık suçunun konusunu oluşturmayacaktır. Sanığa isnat edilen kaçakçılık suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı anlaşılmıştır. Resmi belgede sahtecilik suçu yönünden, belge asılları bulunamadığından iğfal kabiliyeti açısından değerlendirme yapılması mümkün olmadığı gibi, yukarıda izah edilen Danıştay kararları değerlendirildiğinde kaynak kullanımı destekleme fonu dekontları ile atılı suçun oluşması da mümkün değildir. Bu nedenlerle sanık hakkında kaçakçılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından suçun unsurları oluşmadığından beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (İstanbul BAM 18. CD. 2019/1820 E. 2019/1417 K. 25/02/2019 T.)

6136 Sayılı Kanuna Muhalefet İddiası Neden Geçersizdir?

1- Silahı çok kısa süre elde bulundurmak, suç değildir.

Emsal Karar:

“…kardeş olan sanıkların olay tarihinde sanık …’ın kullandığı araçla biçer döver işi için Ceyhan’dan Tarsus’a doğru yola çıktıkları, aracı kullanırken üzerinde taşıdığı silahın kendisine rahatsızlık vermesi üzerine sanık …’ın suça konu silahı sanık …’a verdiği ve yapılan aramada silahın sanık …’ın üzerinde ele geçtiği olayda; suça konu silahı kısa süre üzerinde bulunduran sanık …’ın silah taşıma kastı bulunmadığı anlaşılmakla; 6136 sayılı Yasaya aykırı davranma suçunun yasal unsurları oluşmadığından beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Yasaya aykırı…” (Yargıtay 8. CD. 2015/15850 E. 2016/4278 K. 31/03/2016 T.)

Cinsel Suç İddiası Neden Geçersizdir?

1- Soyut müşteki beyanından başka bir delil bulunmamaktadır.

Emsal Karar:

“…mağdurenin anal ve vajinal yoldan zorla gerçekleştirildiğini ileri sürdüğü cinsel istismar eylemlerine ilişkin olay sonrası düzenlenen doktor raporlarında herhangi bir bulguya rastlanılmaması, birbiriyle çelişen mağdurenin iddiasının tanık beyanları veya başkaca herhangi bir yan delille desteklenmemesi ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, suça sürüklenen çocuk ile sanıkların mağdureyle rızaen cinsel ilişkiye girdikleri ya da zorla cinsel istismarda bulunduklarına ve Sanık …’un mağdureye rızası dışında alıkoyduğuna dair soyut iddia dışında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilerek beraatleri yerine yeterli olmayan yazılı gerekçelerle mahkûmiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/574 E. 2018/2607 K. 09/04/2018 T.)

2- Müşteki beyanları ayrıntı içermemektedir.

Emsal Karar:

“…sanık tarafından kendisine yönelik gerçekleştirildiğini iddia ettiği cinsel eylemlerin zamanı ve şekli konusunda ayrıntı içermeyen beyanlarının aşamalarda hem kendi içerisinde hem de tanık beyanları ile çelişmesi, müşteki annenin müşterek haneyi terk etmesinden önce yargılamaya konu eylemlerden haberdar olduğunu iddia etmesine rağmen, sanığa karşı açmış olduğu boşanma davasında ve bundan kısa süre sonra sanık tarafından kendisi ile birlikte annesi ve kardeşine karşı işlenen kasten yaralama, tehdit ve hakaret eylemlerinin ihbarı sırasında cinsel istismardan hiç bahsetmemesi, beyanlarının tanık anlatımları ile çelişmesi, müşteki ve ailesi ile sanık arasında yaşanan olaylar nedeniyle husumet bulunması ve bu anlaşmazlıkların ardından yaklaşık 6 ay sonra ilk olarak müşteki … tarafından cinsel istismarın gündeme getirilmesi, sanığın aşamalarda suçu inkara yönelik savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre sanığın, mağdureye yönelik cinsel istismar suçunu işlediğine dair savunmasının aksine cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından, beraati yerine delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2016/8186 E. 2017/2592 K. 11/05/2017 T.)

3- Müşteki beyanları çelişkilidir.

Emsal Karar:

“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, tanık anlatımları ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın değişik tarihlerde mağdureye yönelik alıkoyma ve cinsel ilişki eylemlerini cebir veya tehditle gerçekleştirdiğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2019/6210 E. 2020/1769 K. 04/03/2020 T.)

4- Müşteki beyanları, hayatın olağan akışına aykırıdır.

Emsal Karar:

“…taraflar arasında sanığın üstlendiği dolap yapımından kaynaklanan anlaşmazlık nedeniyle husumet bulunması ve mağdurenin kendisine cinsel saldırıda bulunan sanıkla iş yapmaya devam ederek bir kaç kez evde yalnız bulunduğu sırada eve gelmesine rıza göstermesinin de hayatın olağan akışına uygun olmaması karşısında, sanığın mağdureye yönelik basit cinsel saldırı eylemlerinde bulunduğuna dair mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları dışında sanığın cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2013/10860 E. 2015/9960 K. 28/10/2015 T.)

5- Müştekilerle sanıklar arasında husumet bulunmaktadır.

Emsal Karar:

“…mağdurelerin ifadeleri arasında çelişki oluştuğu, mağdurelerin iddialarını eylemlerden uzun süre sonra dile getirdikleri, sanığın savunmalarında üzerine atılı suçu inkar edip anılan husumet oluşturacak sebebi dile getirdiği, mağdurelerin sanıktan intikam alacaklarına dair konuşmalarının da farklı yer ve zamanlarda birden fazla tanık tarafından duyulduğu anlaşılmakla, mağdurelerin sanığa isnatta bulunabilecekleri yönünde şüphe oluştuğu, bu nedenle sanığın müsnet suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/12325 E. 2017/1430 K. 22/03/2017 T.)

6- Şikayetler uzun süre sonra yapılmıştır.

Emsal Karar:

“…Üç aydır kira meselesi yüzünden konuşmadıkları anlaşılan katılanın olayların üzerinden uzunca bir süre geçtikten sonra kayınlarını çağırarak olayı anlatıp ardından da jandarmaya müracaat ederek nitelikli cinsel saldırıya uğradığı yolundaki iddiasını doğrulayan delil elde edilememiş bulunması ve tanık Tevfik’in beyanına göre de katılanın önce sanığın sarkıntılıkta bulunduğunu iddia etmesi, tartışmanın büyümesinden sonra ise tecavüze uğradığını ileri sürmesi, diğer tanıkların ise görgüye dayalı bilgilerinin bulunmaması karşısında mahkümiyete yeter derecede kesin ve her türlü şüpheden uzak deliller elde edilmediği halde yazılı gerekçelerle hükümlülüğe karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 5. CD. 2009/5439 E. 2009/7883 K. 22/06/2009 T.)

7- İfadeler yönlendirilerek alınmıştır.

Emsal Karar:

“…Olayın uzun süre sonra şikayete konu edilmesi, dosya içerisinde bulun an mağdurenin anlatımına ilişkin görüntü kaydının incelenmesinde ifadesinin yönlendirilerek alındığının anlaşılması, suçun tüm unsurlarının tespite elverişli içerikten yoksun olması, sanığın aşamalarda suçlamayı kabul etmemesi ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, atılı suçları işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/8327 E. 2016/8113 K. 2019/11/2016 T.)

8- İddia edilen olaydan sonra müştekiler görüşmeye devam etmiştir.

Emsal Karar:

“…Katılanın aşamalardaki anlatımları, savunma, ilk gün gerçekleştiği iddia edilen eylem sonrası katılanın sanıkla yemeğe gitmesi, tanık beyanları ve tüm dosya içeriği nazara alındığında olay tarihinden önce sanığın, müdür yardımcısı olarak görev yaptığı okulda sekreterlik yapmaya başlayan katılanı değişik zamanlarda dudaklarından öpmek suretiyle atılı suçu işlediğine dair sanığın savunmasının aksine soyut iddia dışında cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2015/7846 E. 2019/85 K. 08/01/2019 T.)

9- İddia edilen olaydan sonra müştekiler güzel sözler söylemeye devam etmiş ve mutlu resimler paylaşmışlardır.

Emsal Karar:

“…Gerek görüntülerdeki sanığın hareketleri, gerek tüm görüntüler boyunca mağdurenin hareketleri, yüz mimikleri, yüzünün hali dikkate alındığında sanığın beyanlarının doğru olduğu konusunda Dairemizde tam bir kanaat oluştuğu, ayrıca mağdurenin hemen olayın akabinde şikayetçi olmadığı, ertesi gün gece yarısına yakın bir saatte eşiyle birlikte karakola giderek sanıktan şikayetçi olduğu, bu durumun mağdurenin sanığın dükkanına gitmesinin eşi veya ailesi tarafından duyulması üzerine şikayetçi olduğu izlenimi yarattığı, bu nedenle sanığın üzerine atılı basit cinsel saldırı suçunun unsurlarının oluşmadığı kanaatine varılmakla, bu suçtan ilk derece mahkemesince  verilen  mahkumiyet  kararı  CMK  280/2.maddesi  uyarınca  kaldırılarak  beraatine  karar verilmiştir…”  (Ankara BAM 17. CD. 2017/780 E. 2017/1438 K. 05/07/2017 T.)

10- Farklı müşteki beyanlarında, birbirinin aynı çok sayıda ifade bulunmaktadır.

Emsal Karar:

“…Olayın tarafsız görgü tanığının bulunmaması, olay günü 165 promil alkollü olan katılan …’in aşamalarda mekan, zaman ve olayın oluş şekline ilişkin çelişkili beyanları, yargılama aşamasında olayı gördüğünü bildirdiği 10 yaşındaki kızının yönlendirilmeye müsait olup tanık olarak alınan beyanının mağdurenin son beyanıyla bire bir aynı olması, sanığın inkarı ve tüm dosya içeriğine göre, üzerine atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, mahkûmiyete yeterli kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2014/10550 E. 2015/467 K. 22/01/2015 T.)

11- Müştekiler; bir kısım kişilerin tehdit ve baskısı, internetten hakkında karalama kampanyası yapılma, müşteki iken sanık haline gelme, tutuklanma gibi tehlikelerden kendilerini korumak için, uydurma, mizansen beyanlar vermişlerdir.

Emsal Karar:

“…söz konusu olay hakkında, o güne kadar herhangi bir sikayetinin bulunmaması ve tüm dosya içerigi karsısında; sanıkların savunmalarının aksini gösterir, magdurenin samimiyeti kuskulu, tutarsız ve kendisini ailesinden korumaya yönelik olarak planladıgı mizansen niteliginde görülen anlatımları dısında sanıkların eylemlerinin zorla olduguna dair, kesin ve inandırıcı kanıt bulunmadıgı gözetilmeyerek beraatleri yerine yazılı sekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi…”  (Yargıtay 14. CD. 2012/2544 E. 2012/6218 K. 31/05/2012 T.)

Eğitim Öğretim Hakkının Engellenmesi İddiası Neden Geçersizdir?

1- İddialar 2014 yılı öncesine ait olduğundan suç oluşturmamaktadır.

Emsal Karar:

“…Yargılamaya konu olayda, sanığın kardeşi olan …’in cezaevine girmesi nedeniyle kendisini bakım ve gözetimlerinden sorumlu hissettiği yeğenleri olan mağdurlar … ve Selcan’ın okula gitmesini istemediği, bu nedenle 28/12/2007 günü mağdurlara “okula gitmeyeceksiniz, eğer giderseniz sizi öldürürüm” diyerek, ardından da mağdurların annesi olan Perihan’a “bu çocuklar okula gitmeyecek, eğer giderlerse seni öldürürüm” demek suretiyle sürdürdüğü tehdit eyleminin, bireysel nitelikteki eğitim ve öğretim hakkının engellenmesine yönelik olduğu, bu itibarla suç tarihindeki yasal düzenlemede suç olarak tanımlanan genel nitelikteki eğitim ve öğretim faaliyetlerinin engellenmesi kapsamında değerlendirilemeyeceği…” (Yargıtay 4. CD. 2013/32364 E. 2016/1134 K. 22/01/2016 T.)

Eziyet İddiası Neden Geçersizdir?

1- Müştekilerin eziyete maruz kaldığını gösteren herhangi bir rapor bulunmamaktadır.

Emsal Karar:

“…Oluş, dosya kapsamı, mağdurun eziyete maruz kaldığını gösteren herhangi bir raporun ve tarafsız tanık anlatımının bulunmaması karşısında; sanığın inkara yönelik savunmasının aksine her türlü şüpheden uzak mahkumiyete yeterli, kesin ve inandırıcı kanıt bulunmadığı gözetilmeden beraati yerine yazılı gerekçe ile mahkumiyetine karar verilmesi, Yasaya aykırı…”  (Yargıtay 8. CD. 2017/19875 E. 2018/4712 K. 26/04/2018 T.)

2- İddia edilen eylemden uzun süre sonra şikayet yapılmıştır.

Emsal Karar:

“…Sanığın var olduğu iddia edilen son eylemden 2 yıl 9 ay sonra şikayet edilmiş olması, sanıkla mağdurun dosya kapsamına göre 2006 yılından beri aynı evde yaşamamalarına ve bu tarihten itibaren mağdurun babası ile sanığın arasında boşanma davası bulunmasına rağmen, şikayet için 2008 yılı Kasım ayının beklenmiş olması, mağdure Kübra İşler’in Cumhuriyet Savcılığındaki ifadesinde sanığın kendisini soğuk suyla yıkamak gibi bir zorlamasının bulunmadığı, hastalığına iyi geleceğine inandığı için kendisinden birkaç sefer kül yemesini istediğini beyan etmesi, mağdurun vücudunda tespit edilmiş ve sanık tarafından meydana getirilmiş bir bulgunun bulunmaması dikkate alındığında, sanığın atılı suçu işlediğine yönelik mahkumiyetine yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraatı yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Yasaya aykırı…”  (Yargıtay 8. CD. 2013/3223 E. 2013/10984 K. 08/04/2013 T.)

3-  İçeriği maddi delillerle desteklenmeyen taraflı görgü tanığı dışında delil bulunmamaktadır.

Emsal Karar:

“…Sanık aşamalardaki savunmalarında özetle, suçlamayı kabul etmediğini, mağdura eziyet etmediğini, eski eşi olan katılanın iftira ettiğini beyan ettiği, 08.04.2009 tarihli adli tıp raporuna göre de, mağdurenin sol el sırtında ve vulvada hiperpigmente maküller saptandığı ancak tespit edilen bulguların ne şekilde meydana geldiği hakkında yorumda bulunmanın mümkün olmadığının belirtilmesi birlikte değerlendirildiğinde, sanığın savunmasının aksine içeriği maddi delillerle desteklenmeyen aralarında menfeat çatışması olan görgü tanığının anlatımı dışında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair mahkumiyetine yeterli her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeksizin beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi, Yasaya aykırı…”  (Yargıtay 8. CD. 2017/21960 E. 2017/13933 K. 07/12/2017 T.)

Kasten Öldürmeye Teşebbüs İddiası Neden Geçersizdir?

1- Olay yerinde keşif yapılmamıştır.

Emsal Karar:

“…yapılan 5×8 metre ebadında taş duvarla örülü temelin tespit işleminden sonra belediye işçilerine yıktırıldığı belirtilmiş olduğuna göre, tutanağı düzenleyen görevliler keşif mahallinde hazır edilip tespiti yapılan temel duvarının yer göstermesinin yaptırılması ve Yargıtay denetimine olanak verecek şekilde olay yeri krokisinin hazırlatılması ile hasıl olacak sonuca göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken ve duvarın dava öncesinde yıktırıldığı gözetilmeden, bilirkişilerin keşif sırasında ortada gecekondu bulunmadığı şeklindeki hüküm kurmağa yeterli olmayan raporuna dayanılarak yazılı şekilde karar verilmesi, Yasaya aykırı…” (Yargıtay 7. CD. 2006/1789 E. 2006/17048 K. 08/11/2006 T.)

2- Adli Tıp Kurumundan rapor alınmamıştır.

Emsal Karar:

“…temsili ve tatbiki bir keşif yaptırılarak bütün bu sorunların aydınlatılmasına gayret edilmeli ve sonunda dosya bir kez de adli tıp meclisine gönderilerek bilhassa yara, mesirlerine göre alışların arkadan olup olmadığı oradan da sonuralarak belirlenecek duruma göre sanığın öldürme suçundaki hukuku durumunun tayini gerekir…” (Yargıtay 1. CD. 1977 E. 2410 K. 20/09/1977 T.)

Kişiler Arasındaki Konuşmaların Dinlenmesi ve Kayda Alınması İddiası Neden Geçersizdir?

1- Hukuka aykırı elde edilen, şaibeli dijital kayıtlardan başka delil bulunmamaktadır.

(Delil: HTS kayıtlarına göre sanıklar gözaltındayken açılıp internete bağlanan telefonlar, imaj raporlarına göre önce raporu yazılıp sonra imajı alınan dijital materyaller, tutanaklara göre mühürlenmeden torbalara konan dijital materyaller, televizyon haberlerinde gösterilen yolda bir torbadan alınıp başka bir torbaya konan dijital materyaller, uzman mütalalarına göre üzerinde oynama yapılan dijital kayıtlar vb.)

Emsal Karar:

“CMK’nın 134. maddesinde düzenlenen tedbire ilişkin olarak kanun koyucunun amacının ceza davasında delil oluşturabilecek dijital verilerin mevcut hâllerinin korunması, bu verilere imajlarının alınmasından önce müdahale etme imkânının ortadan kaldırılması ve şüphelinin mağduriyetinin önlenmesi olduğunun kabulü gerekmektedir…. Somut olayın özelliklerine göre mahallinde yedekleme yapma ve yedekten kopya verme olanağının bulunmadığının objektif olarak kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, dijital delillere imaj alınmadan önce müdahale edildiği intibasını ortadan kaldıracak önlemler alınmadan inceleme yapılması hâlinde arama ve elkoyma işleminin yasaya ve hukuka uygunluğundan bahsetmek mümkün olmayacak  ve  elde  edilen  veriler  hukuka  aykırı  yöntemle  elde  edilen  delil  niteliğinde olacaktır.”  (Yargıtay CGK. 2016/544 E. 2020/127 K. 25/02/2020 T.)

Kişisel Verileri Hukuka Aykırı Ele Geçirmek ve Yaymak İddiası Neden Geçersizdir?

1- Delil olarak kullanılamayacak hukuka aykırı telefon tapeleri dışında delil bulunmamaktadır.

(Delil:  Katalog suçlar kapsamında olmadığı için kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek suçunda delil olarak kullanılması mümkün olmadığı halde; telefon tapelerinin, iddianamenin 57. sayfasında bu suça tek dayanak olarak gösterilmesi)

Emsal Karar:

“…Katalog suçlar kapsamında yer almayan suçlara ilişkin olarak telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi tedbiri sonucunda elde edilen kayıtların delil olarak kullanılmasının mümkün olmadığı, bu tür delillerin hukuka aykırı delil niteliği taşıdığı ve hükme esas alınamayacağı hususu Yargıtay tarafından tespit edilmiştir (bkz. §§ 26-28). 21/2/2014 tarihinden önce, nitelikli hırsızlık suçunun 5271 sayılı Kanun’un 135. Maddesinde yer alan katalog suçlar listesinde düzenlenmediği ve dolayısıyla kanuni bir temeli olmaksızın elde edilen delillerin -Yargıtay tarafından da tespit edildiği üzere- hukuka aykırı delil mahiyetinde olduğu açıktır. Neticede mahkûmiyette belirleyici olarak kullanılan delillerin kanuni bir temeli olmaksızın elde edildiği anlaşılmaktadır.

Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme yetkisi kural olarak yargılamayı yapan mahkemeye ait olmakla birlikte somut olayda kanuni bir temeli olmaksızın telekomünikasyon yoluyla iletişimin denetlenmesi tedbiri sonucunda elde edilen ve Yargıtay kararlarıyla hukuka aykırı olduğu tespit edilen delillerin mahkûmiyette belirleyici delil olarak kullanılmasının bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği görülmektedir. Söz konusu “hukuka aykırılığın” yargılamanın bütünü yönünden adil yargılanma hakkını ihlal eder nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır…

…2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Tuzluca Asliye Ceza Mahkemesine (Tuzluca Asliye Ceza Mahkemesinin 9/12/2011 tarihli ve E.2008/123, K.2011/268 sayılı kararı ile ilişkilidir.) GÖNDERİLMESİNE…”  (Anayasa Mahkemesi, 2.B., 2014/16877 B. 22/03/2018 T.)

Kişisel Verilen Kaydedilmesi İddiası Neden Geçersizdir?

1- Suç içerdiği iddia edilen bilgiler, internetten ve herkese açık kaynaklardan öğrenilebilen bilgilerdir.

Emsal Karar:

“…bahse konu fotoğrafın, katılanın herkese açık profilinden elde edildiği, bu fotoğraflara kolaylıkla ulaşılabildiği, fotoğrafın özel hayata ilişkin olduğuna dair bir iddiada da bulunulmadığı dikkate alındığında, özel hayata ilişkin olmayan, herkese açık facebook profilinden kolaylıkla elde edilen fotoğrafların, ilgilinin isim ve soyismi kullanılmadan, sadece başka bir facebook profilinde yayınlanması eyleminin suç olarak kabul edilemeyeceği..” (Yargıtay 12. CD. 2015/4349 E. 2016/5349 K. 30/03/2016 T.)

2- Hukuka aykırı elde edilen, şaibeli dijital kayıtlardan başka delil bulunmamaktadır.

(Delil: Tutanaklara göre mühürlenmeden torbalara konan dijital materyaller, televizyon haberlerinde gösterilen yolda bir torbadan alınıp başka bir torbaya konan dijital materyaller, HTS kayıtlarına göre sanıklar gözaltındayken açılıp internete bağlanan telefonlar, imaj raporlarına göre önce raporu yazılıp sonra imajı alınan dijital materyaller, uzman mütalalarına göre üzerinde oynama yapılan dijital kayıtlar vb.)

Emsal Karar:

“CMK’nın 134. maddesinde düzenlenen tedbire ilişkin olarak kanun koyucunun amacının ceza davasında delil oluşturabilecek dijital verilerin mevcut hâllerinin korunması, bu verilere imajlarının alınmasından önce müdahale etme imkânının ortadan kaldırılması ve şüphelinin mağduriyetinin önlenmesi olduğunun kabulü gerekmektedir…. Somut olayın özelliklerine göre mahallinde yedekleme yapma ve yedekten kopya verme olanağının bulunmadığının objektif olarak kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, dijital delillere imaj alınmadan önce müdahale edildiği intibasını ortadan kaldıracak önlemler alınmadan inceleme yapılması hâlinde arama ve elkoyma işleminin yasaya ve hukuka uygunluğundan bahsetmek mümkün olmayacak  ve  elde  edilen  veriler  hukuka  aykırı  yöntemle  elde  edilen  delil  niteliğinde olacaktır.”  (Yargıtay CGK. 2016/544 E. 2020/127 K. 25/02/2020 T.)

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma İddası Neden Geçersizdir?

1- Müşteki fadeleri çelişkilidir.

Emsal Karar:

“…Mağdurun aşamalardaki çelişkili beyanlarına, sanıkların savunmalarına, olayların intikal süresine ve tüm dosya kapsamına göre; mağdurun soyut ve çelişkili beyanları dışında sanıkların atılı suçları işledikleri hususunda cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2018/4728 E. 2018/6569 K. 12/11/2018 T.)

2- Müşteki ifadeleri, maddi delillerle desteklenmeyen soyut iddialardır.

Emsal Karar:

“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları, savunma, tanık ifadeleri ile tüm dosya kapsamı nazara alındığında, mağdurenin soyut ve dosya kapsamıyla desteklenmeyen beyanları dışında sanıkların müsnet suçu işlediklerine dair cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2015/4984 E. 2018/7077 K. 28/11/2018 T.)

3- Uzun süre sonra şikayet edilmiştir.

Emsal Karar:

“…Olayın iki yıl sonra intikal etmesi, katılanın aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, tanık ifadeleri ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, katılanın soyut ve herhangi bir delille desteklenmeyen beyanları dışında, sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2018/7669 E. 2020/1735 K. 04/03/2020 T.)

4- Müştekilerin durumunu rahatlıkla çevreye bildirme imkanı olduğu halde yardım istememesi hayatın olağan akışına aykırıdır.

Emsal Karar:

“…Mağdure beyanları, sanıkların aşamalardaki istikrarlı savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre; mağdure ile sanık Aydın’ın yaklaşık 1 yıldır arkadaş oldukları, olay tarihinde buluştukları ve sanığın evine gittikleri, yakınlarının mağdurenin sanıkla birlikte olduğunu öğrenmeleri üzerine bulunduğu yere gidip mağdureyi alıp götürmeleri şeklinde gerçekleşen olayda, mağdurenin olaydan iki gün sonra şikayetçi olması, sanıkla birlikte gündüz vakitlerinde belediye otobüsüyle sanığın evine giderken durumunu rahatlıkla çevreye bildirme imkanı olduğu halde hiç kimseden yardım istememesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, mağdurenin zorla tutulduğuna dair aşamalardaki çelişkili, tutarsız ve soyut anlatımlarından başka hiçbir delil bulunmadığı halde, mağdurenin dosya kapsamına ve hayatın olağan akışına uygun düşmeyen beyanlarına itibar edilerek sanıkların atılı suçlardan beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2011/13738 E. 2013/8788 K. 09/09/2013 T.)

Resmi Belgede Sahtecilik ve Resmi Belgeyi Yok Etme İddiası Neden Geçersizdir?

1- Sahte olarak yapıldığı iddia edilen belgelerin asılları mevcut değildir.

Emsal Karar:

“…Resmi belgede sahtecilik suçu yönünden, belge asılları bulunamadığından iğfal kabiliyeti açısından değerlendirme yapılması mümkün olmadığı gibi, yukarıda izah edilen Danıştay kararları değerlendirildiğinde kaynak kullanımı destekleme fonu dekontları ile atılı suçun oluşması da mümkün değildir. Bu nedenlerle sanık hakkında kaçakçılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından suçun unsurları oluşmadığından beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (İstanbul BAM 18. CD. 2019/1820 E. 2019/1417 K. 25/02/2019 T.)

2- Sahte olarak yapıldığı iddia edilen belgenin özellikleri duruşma tutanağına yazılmamış, duruşmada incelenmemiştir.

Emsal Karar:

“…belgelerde sahtecilik suçlarında aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdiri hakime ait olduğu cihetle, suça konu sahte belge aslının duruşmaya getirtilip incelenmek suretiyle, özelliklerinin duruşma tutanağına yazılması, aldatıcı nitelikte olup olmadığının kararda tartışılması ve denetime imkan verecek şekilde dosya içine konulmasından sonra toplanan tüm deliller değerlendirilip sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik soruşturma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya aykrı…”  (Yargıtay 21. CD. 2015/7445 E. 2016/6388 K. 26/10/2016 T.)

3- Yok edildiği iddia edilen belgenin gerçekte var olduğu bilinmemektedir, aslı veya fotokopisini gören memur yoktur,  içerisinden alındığı söylenen Gümrük Müdürlüğü dosyasına hiçbir zaman girmemiştir. Belgenin gerçekte var olup olmadığına ilişkin hiçbir araştırma yapılmamıştır.

Emsal Karar:

“…sanıkların bu şekilde iştirak halinde “resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek” ve “resmi belgede sahtecilik” suçlarını işlediği iddia edilmişse de; maddi gerçeğin kuşkuya vermeyecek şekilde ortaya çıkması amacıyla, tanık …’in ifadesinde geçen ve kaybolan belgeyi gören icra dairesi çalışanı …’ün tanık sıfatıyla ifadesine başvurularak belgeyi UYAP sistemine neden aktarmadığını ve belgeyi dosya içine koyup koymadığını ve belge dosyaya girdikten sonra dosyanın sanıklar veya başka kişilerce incelenmek amacıyla istenip istenmediğininin sorulması, yine dosya içerisinde yer alan “safahat bilgileri” başlıklı belge dikkate alındığında, sanık … tarafından yatırılan 300 TL’lik makbuzda tarih ve zamanına ilişkin “23/03/2010 09:44:41” şeklinde kaydın olduğu anlaşılmakla, …’in yeniden tanık sıfatıyla ifadesine başvurularak, hangi tarihte sanık … tarafından bu ücretin yatırıldığını ve tahsilat makbuzunu önceki tarihli olarak kesip kesmediğini ve bunu kimin talep ettiğinin sorulması, belgelerde sahtecilik suçlarında aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdiri hakime ait olduğu cihetle, suça konu sahte belge aslının duruşmaya getirtilip incelenmek suretiyle, özelliklerinin duruşma tutanağına yazılması, aldatıcı nitelikte olup olmadığının kararda tartışılması ve denetime imkan verecek şekilde dosya içine konulmasından sonra toplanan tüm deliller değerlendirilip sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik soruşturma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya aykrı…”  (Yargıtay 21. CD. 2015/7445 E. 2016/6388 K. 26/10/2016 T.)

Resmi Belgenin Düzenlenmesinde Yalan Beyan İddiası Neden Geçersizdir?

1- Savcılık ve mahkeme yanlış nitelendirme yapmıştır. “Vakıf iktisadi işletmesini kapatırken bildirilen mal beyanında mevcudu eksik gösterme” fiili, Türk Ceza Kanunu’na değil 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 337/a maddesine girmektedir ve iddia edilen suç şikayete tabidir, zamanaşımına uğramıştır.

Emsal Karar:

“…2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 44.maddesinin 1.fıkrası”Ticareti terk eden bir tacir 15 gün içinde keyfiyeti kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirmeye ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren bir mal beyanında bulunmaya mecburdur. Keyfiyet ticaret sicili memurluğunca ticaret sicili ilanlarının yayımlandığı gazete’de ve alacaklıların bulunduğu yerlerde de mutat ve münasip vasıtalarla ilan olunur. İlan masraflarını ödemiyen tacir beyanda bulunmamış sayılır” ve aynı Kanun’un 337/a maddesinin 1.fıkrası, ”44’üncü maddeye göre mal beyanında bulunmayan veya beyanında mevcudunu eksik gösteren veya aktifinde yer almış malı veya yerine kaim olan değerini haciz veya iflas sırasında göstermeyen veya beyanından sonra bu malları üzerinde tasarruf eden borçlu, bundan zarar gören alacaklının şikâyeti üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” amir hükmünü içermektedir.Sanığa yüklenen “ticareti usulüne aykırı terk etmek” suçunun takibi şikayete bağlı olup,… Vergi Dairesi Müdürlüğünün 12/11/2014 tarih ve 55129 sayılı yazısı ile borçlu şirketin mükellefiyetinin 07/07/2009 tarihi itibariyle re’sen terk ettirildiğinin belirtilmesi buna göre de, suç tarihinin sanığın ticareti terk ettiği tarihi takip eden 15’nci günün mesai saati sonu olan 22.07.2009 olmasına rağmen, şikayetçi vekilinin aynı Kanun’un 347. maddesinde düzenlenen suç tarihinden itibaren bir yıllık süre geçtikten sonra 05/06/2014 tarihinde şikayette bulunması nedeniyle şikayet hakkının düşürülmesi yerine yazılı şekilde beraat kararı verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 19. CD. 2015/4012 E. 2016/13304 K. 21/03/2016 T.)

Siyasal ve Askeri Casusluk İddiası Neden Geçersizdir?

1- Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan gelen yazıda ve Dışişleri Bakanlığı’ndan gelen 2 ayrı yazıda; temin edildiği iddia edilen bilgilerin gizli bilgiler olmadığı, Dışişleri Bakanlığı’nca kamuoyuna açıklanan bilgiler olduğu ifade edilmiştir.

Emsal Karar:

“…Sanık H.. T..’un Parastin görevlilerine ilettiği iddia ve kabul edilen ancak Genel Kurmay Başkanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı yazılarına göre Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgilerden olmadığı bildirilen resmi anket ve formlar ile siyasi toplantılara ilişkin bilgilerin TCK’nın 334 ve devamı maddeleri kapsamında yetkili makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bigilerden olup olmadığının yetkili mercilerden araştırılıp belirlenmesi ve sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayini gerektiğinin gözetilmemesi, Kanuna aykırı… (Yargıtay 9. CD. 2014/4290 E. 2014/7360 K. 18/06/2014 T.)

2- Hukuka aykırı elde edilen, şaibeli dijital kayıtlardan başka delil bulunmamaktadır.

(Delil: HTS kayıtlarına göre sanıklar gözaltındayken telefonların açılması ve internete bağlanması, imaj raporlarına göre dijital materyallerin önce raporunun yazılıp sonra imajının alınması, tutanaklara göre dijital materyallerin mühürlenmeden torbalara konulması, televizyonda gösterilen haberlere göre, materyallerin yolda bir torbadan çıkarılıp başka bir torbaya konulması, uzman mütalaalarına göre dijital kayıtların üzerinde oynama yapılması vb.)

Emsal Karar:

“CMK’nın 134. maddesinde düzenlenen tedbire ilişkin olarak kanun koyucunun amacının ceza davasında delil oluşturabilecek dijital verilerin mevcut hâllerinin korunması, bu verilere imajlarının alınmasından önce müdahale etme imkânının ortadan kaldırılması ve şüphelinin mağduriyetinin önlenmesi olduğunun kabulü gerekmektedir…. Somut olayın özelliklerine göre mahallinde yedekleme yapma ve yedekten kopya verme olanağının bulunmadığının objektif olarak kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, dijital delillere imaj alınmadan önce müdahale edildiği intibasını ortadan kaldıracak önlemler alınmadan inceleme yapılması hâlinde arama ve elkoyma işleminin yasaya ve hukuka uygunluğundan bahsetmek mümkün olmayacak  ve  elde  edilen  veriler  hukuka  aykırı  yöntemle  elde  edilen  delil  niteliğinde olacaktır.”  (Yargıtay CGK. 2016/544 E. 2020/127 K. 25/02/2020 T.)

Fetö Örgütüne Yardım Etme İddiası Neden Geçersizdir?

1- Bylock veya Eagle programı kullanan, Fetö liderinin çağrısıyla Bank Asya’ya para yatıran, KHK ile kapatılan sendikalarda üye kaydı olan, TMSF’ye devredilen şirketlerde çalışan, 2014 yılından sonra Fetö irtibatlı kişilerle HTS kaydı olan, sohbetlere katılan kimse bulunmamaktadır. Ayrıca Fetö’ye insan kazandırma faaliyeti yapıldığına, maddi katkıda bulunulduğuna, yurtdışı organizasyonlarıyla bağlantıda olunduğuna ve örgüt içerisinde yapılan herhangi bir eyleme katılım  sağlandığına dair delil de bulunmamaktadır.

(Delil: İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün 14/07/2018 tarihli ve Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Müdürlüğü’nün 30/07/2018 tarihli, Fetömetre raporları)

Emsal Karar:

“…Sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olduğuna ve örgüt liderinin çağrı ve talimatları üzerine Bank F1 isimli bankaya destek olmak amacıyla para yatırdığına dair, sanığın savunmasının aksine herhangi bir delil elde edilemediği ayrıca Mersin Kom Şube Müdürlüğünce çevre araştırma tutanakları irdelendiğinde sanığın X1 kullanıcısı olmadığı, dernek, sendika üyeliği, sgk kaydı ve tepe yönetimiyle irtibatının olmadığı bu nedenlerle Tüm dosya kapsamı itibariyle mevcut delillerin, sanığın örgütün hiyerarşik yapısına organik bir bağ ile dahil olduğuna dair delil olmadığı gibi Bank F1 ‘daki  hesap  hareketlerinin  FETÖ/PDY  silahlı  terör  örgütüne  yardım  kastıyla  hareket  ettiğini göstermeye yeterli olmadığı, açıklanan nedenlere sanığın üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin delil elde edilemediği anlaşıldığından CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince beraatine yönelik aşağıda yazılı şekilde karar verme cihetine gidilmiştir…”  (Adana BAM 2. CD. 2018/2546 E. 2020/61 K. 29/01/2020 T.)

“…Sonuç olarak, örgüte maddi katkıda veya insan kazandırma faaliyetlerinde bulunduğuna, örgütün yurtdışı organizasyonlarına dahil olduğuna, örgütün gizli haberleşme programlarını kullandığına, sohbet adı verilen toplantılara  katıldığına  dair  hakkında  bir  delil  veya  tespit  bulunmayan  sanığın,  hakkında  FETÖ  üyeliği suçundan işlem yapılan bazı kişilerle iletişimde bulunduğuna dair HTS kayıtlarının, bu iletişimlerin örgütsel amaçla  yapıldığının  belirlenememesi  sebebiyle  aleyhe  değerlendirilmediği,  sanığın  Bank F9 hesap hareketlerinin rutin bankacılık işlemleri mahiyetinde olması nedeniyle örgüte yardım kastıyla Bank F9 ‘da işlem  yaptığı  sonucuna  ulaşılamadığı,  tanıklar K20 ve K2 ‘in  somut  bilgi  içermeyen  duyuma  dayalı beyanlarına Dairemizce itibar edilmediği, diğer tanıkların ise sanığın FETÖ silahlı terör örgütüyle bağlantısı olduğunu görmediklerini beyan ettikleri, öte yandan sanığın K13 ‘nın bulunduğu bir etkinliğe katılması ve örgüte müzahir okuldaki çocuklara diş taraması yapması eylemlerinin tek başına FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün kuruluş amaçlarını, faaliyet ve eylemlerini benimsediğini gösterir şekilde yoğunluk, süreklilik ve çeşitlilik  arz  eden  eylemler  olarak  nitelendirilemeyeceği  gibi  başlı  başına  örgüte  yardım  olarak  da değerlendirilemeyeceği, sayılan bu eylemlerin sanığın konumu ve kişisel özellikleri de gözetilerek sempati ve iltisak boyutunda kalmış olup bu boyutu aşar nitelikte örgütün hiyerarşik yapısına organik bir bağ ile dahil olduğunu  ya  da  örgüte  yardım  suçunu  işlediğini  ispat  etmeye  yeterli  olmadığı,  aksi  durumun  ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” kuşkudan sanık yararlanır kuralına aykırılık teşkil edeceği, sanığın cezalandırılmasının temel koşulunun, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlı olduğu, şüpheli ve aydınlatılamamış olaylar ve iddiaların sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemeyeceği, ceza mahkûmiyetinin bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanması gerektiği, bu ispatın teorik de olsa hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemesi gerektiği, yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmanın, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına geleceği, dosya kapsamı itibariyle mevcut delillerin, sanığın FETÖ/PDY silahlı  terör  örgütüne  üye  olduğunu  ya  da  yardım  kastıyla  hareket  ettiğini  sübuta  erdirecek  mahiyette olmadığı, dolayısıyla sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin delil elde edilemediği,  yüklenen  suçun  sanık  tarafından  işlendiğinin  sabit  olmadığı  anlaşıldığından  ilk  derece mahkemesi hükmünün CMK’nın 280/2. maddesi uyarınca kaldırılarak CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca sanığın beraatine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…”  (Konya BAM 2. CD. 2019/1122 E. 2020/57 K. 13/01/2020 T.)

Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma İddiası Neden Geçersizdir?

1- Ortada bir örgüt yoktur, aynı dünya görüşünü paylaşan arkadaş grubu vardır.

Emsal Karar:

“…Sanıkların kendi aralarındaki görüşmelerin, benimsedikleri dünya görüşü doğrultusunda dini içerikli olduğu ancak örgüt niteliğindeki yapılanma düzeyinde yasadışı ilişki tespit edilemediği;

Yapılan yargılama sonunda sanıkların mensup oldukları iddia edilen örgütle organik bağ içine girip sürekli şekilde çeşitlilik ve yoğunluk gösteren eylemlerde bulunduklarına ilişkin her türlü şüpheden uzak mahkumiyetlerine yeterli, kesin ve ikna edici delil bulunmadığı; diğer sanıklarla olan soyut iletişim ve irtibatlarının da örgütsel faaliyet olarak kabul edilemeyeceği…” (Yargıtay 16. CD. 2016/4611 E. 2017/4125 K. 22/05/2017 T.)

2- Amaç suç tespit edilememiştir.

Emsal Karar:

“…Suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün varlığından bahsedebilmek için örgütün hangi suç ve/veya suçları işlemek amacıyla kurulduğu da tespit edilmelidir. Çünkü örgütün amacı bir suç programını gerçekleştirmektir. Yani belirsiz sayıda suç işlemektir. Suç sayılmayan ancak hukuka aykırılık teşkil eden fiilleri gerçekleştirmek için kurulmuş ise amacı kanunda suç olarak tanımlanan fiilleri işlemek olmayan bir örgütlenme bu anlamda algılanamaz…”  (Yargıtay 6. CD. 2013/5246 E. 2016/5163 K. 16/06/2016 T.)

3- Teknik takip sonucu, hiyerarşik bağ, tespit edilememiştir.

Emsal Karar:

“…Bir suç örgütünün varlığı için hiyerarşik yapılanmanın amaç suçları işlemede devamlılığını gösteren somut deliller örneğin emir-komuta zincirini ortaya koyan temel yapılanma buna ilişkin şüpheli sanık ve tanık beyanları ve/veya telefon, ortam dinleme kanıtları ile teknik araçlarla tespit edilen verilere ve net bulgulara ulaşılmalıdır. Yalnız yasal düzenlemeleri tekrar ve yorumu ile suç örgütü varlığı kabul edilemez.

Birkaç kişinin telefon konuşmalarında lakap, üstü kapalı ve/veya yüz yüze konuşma ve buluşma konuşmaları tek başına hiyerarşik yapıyı ortaya koymaz, çünkü suç örgütü basit bir yapılanma değildir.

Örgüt şemaları sadece iletişim tespit bilgileri, kimi ne kadar süre ve sıklıkla aradığı da yapılanmadaki hiyerarşik olguyu göstermez, bu bir şüphe ise kamu davası başlangıcına etkin olabilir. Ancak başlı başına örgütü göstermez. Mahkumiyet/suçsuzluk karnesi ve suç örgütü ile ilgili ispat yükü terse döner…” (Yargıtay 6. CD. 2015/876 E. 2015/41339 K. 10/06/2015 T.)

4- Teknik takip sonucu, suç işleme iradesi tespit edilememiştir.

Emsal Karar:

“…Somut olayda; sanıklar ile hakkında tefrik kararı verilen diğer sanık Muhyettin Karavaş’ın örgüt oluşturmak için sayısal yeterlikte oldukları anlaşılmakta ise de, toplanan kanıtlar, özellikle teknik takip sonucu elde edilen bilgi ve belgelere göre aralarında hiyerarşik bir bağ bulunduğu veya suç işleme iradelerinde devamlılık bulunduğuna ilişkin delil bulunmadığının anlaşılması karşısında…” (Yargıtay 13. CD. 2012/1320 E. 2012/10926 K. 10/05/2012 T.)

5- Örgütsel eylemde bulunulduğuna dair delil bulunmamaktadır.

Emsal Karar:

“…Sanıkların örgütle organik bağ içine girip sürekli şekilde çeşitlilik ve yoğunluk gösteren eylemlerde bulunduklarına ve örgütsel konumlarına, ilişkin bir delil, bilgi ve belge bulunmadığı, mevcut şüphenin de sanıklar lehine değerlendirilmesi gerektiği, ayrıca sanıklar B.. ve Y.. hakkında 5726 sayılı Tanık Koruma Kanununun 9/8 inci maddesinde belirtildiği üzere başkaca delillerle desteklenmeyen gizli tanık beyanının hükme esas alınamayacağı gözetilmeksizin, sanıklara atılı örgüt üyeliği suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığından, sanıkların beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 16. CD. 2015/2664 E. 2017/932 K. 01/03/2017 T.)

6- Hiyerarşik bir yapılanmaya dair emir komuta zinciri altlık üstlük ilişkisine dair delil bulunmamaktadır.

Emsal Karar:

“…Mahkemece sanıkların suç işlemek amacıyla örgüt kurup yönettikleri kabul edilmiş ise de; örgütün kuruluş sürecine, kanunun suç saydığı fiilleri işlemek(suç işleme programı altında) amacı ile bir araya gelip aralarında sıkı veya gevşek hiyerarşik bir bağın bulunduğuna, hiyerarşik yapılanmayı gösteren emir komuta zinciri ile altlık üstlük ilişkisinin varlığına ve sanıkların faaliyetleri ile örgütün doğmasına veya üst pozisyonda kollektif faaliyeti kısmen veya tamamen düzenleyip koordine ettiklerine ilişkin olarak hangi sanığın suçu oluşturan eylemlerinin nelerden ibaret olduğu, eylemler ile vakıaların hangi delillere üstünlük tanınarak sabit kabul edildiği, karar yerinde açıklanıp tartışılmadan yazılı şekilde karar verilmesi…” (Yargıtay 8. CD. 2017/19771 E. 2017/11615 K. 19/10/2017 T.)

7- Telefon konuşmalarında herhangi bir talimat, suç işlemek için yönlendirme konuşmaları bulunmamaktadır.

Emsal Karar:

“…Sanığın örgütü sevk ve idare ederek yargılama konusu eylemlerin işlenmesine ilişkin olarak örgüt üyeleri ve yöneticilerine hangi talimatları verdiği, hangi eylemleri ile örgütü nasıl yönlendirdiği, örgüt tarafından işlendiği iddia edilen suçlarla ilişkisinin açık ve net bir şekilde delilleriyle birlikte ayrıca cezalandırılmasına götüren ve savunmasının aksini gösteren gerekçelerin denetime imkan verecek şekilde ortaya konması gerekirken, sanıklar Serdar ve Murat ile içeriği belirsiz, yoruma ve değerlendirmeye açık az sayıdaki telefon görüşmelerine dayanılarak, suç örgütünün yönetici kadrosunda olduğu ve örgütün işlediği eylemlerden sorumlu olduğu kabul edilerek yetersiz gerekçe ile mahkumiyet kararları verilmesi…” (Yargıtay 1. CD. 2015/4778 E. 2015/6265 K. 18/12/2015 T.)

8- Suç işlemek amacıyla önceden anlaşıldığına dair delil bulunmamaktadır.

Emsal Karar:

“…Somut olaya bakıldığında; örgüt oluşturmak için sanık sayısı yeterli ise de; devamlı olarak suç işlemek için önceden anlaştıkları ve aralarında hiyerarşik ilişki bulunduğu saptanamamıştır.

Açıklanan durum karşısında, sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nin 220. maddesinde düzenlenen suçların oluşmadığı gözetilmeden, sanıkların beraatleri yerine mahkumiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 10. CD. 2011/8024 E. 2011/55961 K. 13/10/2011 T.)

9- Silahlar ruhsatlı olup, herhangi bir suçta kullanılmamıştır.

Emsal Karar:

“…Örgüte ait olmayıp, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen herhangi bir suçta kullanılmayan ve örgüt üyesi oldukları kabul edilen kişiler tarafından bireysel olarak bulundurulan ya da taşınan silahlar nedeniyle örgüt yöneticisinin sorumluluğuna gidilmesi mümkün olmadığından; somut olayda hangi örgüt üyesinde ne zaman, nerede ve ne şekilde silah ya da silahların ele geçirildiği, silahların  kendilerine örgüt yöneticisi olan sanıklar tarafından suçta kullanmaları amacıyla verilip verilmediği, bu silahların silahlı örgüt üyesi olduğu kabul edilen kişiler tarafından ruhsatsız olarak bulundurulup, taşınmaları dışında suç örgütüne ait olduklarına ve örgüt faaliyeti çerçevesinde hangi suç ya da suçların işlenmesinde kullanıldığı denetime imkan verecek şekilde karar yerinde açıklanıp tartışılmaksızın yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması, bozmayı gerektirmiş… (Yargıtay 1. CD. 2018/5102 E. 2019/2701 K. 13/05/2019 T.)

“…sanık … tarafından kurulduğu kabul edilen örgütün varlığı için gereken süreklilik ve hiyerarşik yapının ne şekilde sağlandığına, örgütün üyelerinin kimler olduğuna, hangi eşya veya olay nedeniyle örgüt kurucusu veya üyelerinin, dolayısıyla bu örgütün silahlı olarak kabul edildiğine, örgütün amaçları doğrultusunda hangi ihaleleri yönlendirdiğine, ihalelerde hangi rakip firma yetkililerine yönelik ne şekilde tehdit ve cebir eylemleri gerçekleştirildiğine, yine inceleme dışı sanık…’den maddi menfaat sağlanması eyleminde ne şekilde silah kullanıldığına, bu bağlamda örgütün amaçları doğrultusunda işlendiği kabul edilen silahlı ya da silahsız eylemlerin neler olduğuna ilişkin herhangi bir açıklamaya yer verilmediği… (Yargıtay CGK. 2018/573 E. 2019/466 K. 11/06/2019 T.)

Sanık …’ın ve/veya adamlarının hangi olaylarda ne gibi silahlar kullandığı ve/veya suçta kullanılmak üzere bir yerde bulundurulduğu gibi sanık …’in ev aramasında ele geçen mermilerin örgüte ait olduğunu gösteren kesin inandırıcı deliller karar yerinde denetime olanak verecek şekilde açıklanıp gösterilmeden…”  (Yargıtay 6. CD. 2018/3883 E. 2019/5193 K. 07/10/2019 T.)

Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama İddiası Neden Geçersizdir?

1- Aklamaya konu değerlerin hangi öncül suçtan elde edildiğini gösteren kesinleşmiş mahkeme kararı bulunmamaktadır.

Emsal Karar:

“…aklamaya konu malvarlığı değerlerinin “hangi öncül suçtan” elde edildiğinin ve sanıkların bu öncül suçtan bir mahkumiyetinin bulunup bulunmadığı kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespit edilip öncül suçun TCK’nın 282/1. maddesindeki unsurları taşıyıp taşımadığı da karar yerinde tartışılmaksızın yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 16. CD. 2017/1360 E. 2017/4303 K. 31/05/2017 T.)

2- Kazançların herhangi bir suçtan kaynaklandığını gösteren delil bulunmamaktadır.

Emsal Karar:

“…TCK’nın 55/1. maddesi uyarınca suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan ya da suçun işlenmesi için sağlanan maddi menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazançların müsaderesine karar verilmesi gerektiği, anılan madde ve fıkra uyarınca sanıkların adlarına kayıtlı taşınmazların suç tarihinden önce edinildikleri ve atılı suçtan kaynaklanan kazanç olduğunun  ispat  edilemediği  nazara  alınarak  müsadere  talebinin  reddine  karar  verilmesi  gerektiğinin gözetilmemesi…”  (Yargıtay 16. CD. 2015/2058 E. 2016/2047 K. 17/03/2016 T.)

3- Aklamaya konu değerlerin suç tarihi tespit edilmemiştir.

Emsal Karar:

“…26.02.2003 tarihinde uyuşturucu madde ticareti suçundan yakalanarak tutuklanan sanığın yapmış olduğu araç alım satım ve tescil işlemlerinin öncül suçtan önceki tarihlere ilişkin olduğu anlaşılmakla unsurları oluşmayan suçtan sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”   (Yargıtay 9. CD. 2012/7409 E. 2013/9914 K. 26/06/2013 T.)

4- Malvarlığı değerlerinin hangi suçlar nedeniyle elde edildiğine yönelik soyut değerlendirmeler bulunmaktadır. İddia edilen suçla nasıl malvarlığı elde edildiği, bu kanaate hangi verilerle ulaşıldığı somutlaştırılmamıştır.

Emsal Karar:

“…başvurucu Erol Eşrefoğlu’nun vergi borçları bakımından da dayanak olarak alınan bilirkişi raporlarında Vergi Usul Kanunu’na aykırılıktan verilmiş bir mahkeme kararına atıf yapılmamış; gerekçeli kararda da bu konuda bir açıklık bulunmamaktadır. Kredi kullandırılması sürecinde evrakta sahtecilik, dolandırıcılık gibi öncü suçların işlenip işlenmediği, öncü suçların işlendiği iddiasıyla soruşturma/kovuşturma işlemi yapılıp yapılmadığı gerekçeli karardan anlaşılamamaktadır. N.M.nin öldürülmesi dolayısıyla nasıl bir mal varlığı elde edildiği de somutlaştırılmış değildir. Bu konuda hazırlanan raporda anılan paranın 2 trilyonolduğu belirtilmişse de bu kanaate hangi verilerden hareket edilerek ulaşıldığı ve para miktarının neyi ifade ettiği belli değildir.

66. Bu durumda başvurucuların ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçunun konusunu oluşturan ekonomik değerlerin hangi öncü suçların işlenmesi suretiyle veya dolayısıyla elde edildiğine dair iddiaları ayrı ve açıkça tartışılmamış ve karşılanmamıştır. Gerekçede birtakım soyut değerlendirmeler bulunmaktaysa da başvurucuların mal varlığı değerlerinin hangi suçlar nedeniyle elde edildiği yönünden bir tartışma yapılmamıştır. Kayıt dışı para ile suçtan kaynaklanan gelirin birbirine karıştırıldığıkuşkusuna sebep olacak şekilde bir değerlendirme yapılmıştır. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucuların gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

67. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir…”  (Anayasa Mahkemesi, 2015/964 B. 12/06/2018 T.)

5- Gümrük vergilerini eksik ödeme şeklindeki kaçakçılık suçu iddiasının, aklama için öncül suç olamayacağı dikkate alınmamıştır.

Emsal Karar:

“…Sanığa atılı “TCK’nın 282. maddesinde düzenlenen suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama” suçunun oluşabilmesi için öncül suç için öngörülen hapis cezasının altı sınırının 1 yıl veya daha fazla olması gerekmekte olup, sanığın gerçeğe aykırı belge ile gümrük idaresini yanıltıp vergilerini eksik ödemek suretiyle ithalat yaparak elde ettiği kazancı akladığı kabul edilmişsede; kaçakçılık suçuna ilişkin öncül suçun düzenlendiği kanunda suçun yaptırımının adli para cezası olarak öngörüldüğünün anlaşılması karşısında, unsurları oluşmayan suçtan sanığın beraati yerine yazılı gerekçe ile mahkumiyetine karar verilmesi…”  (Yargıtay 9. CD. 2013/14306 E. 2014/10739 K. 30/10/2014 T.)

Şantaj İddiası Neden Geçersizdir?

1- Müştekilerin maddi delillerle desteklenmeyen soyut beyanları dışında delil bulunmamaktadır.

Emsal Karar:

“…Katılanın, kendisine yönelik sanığın şantaj eyleminde bulunduğunu beyan etmesi, sanığın ise suçu kabul etmemesi karşısında; sanığın şantaj suçunu işlediğine ilişkin soyut iddia dışında hangi delillere dayandırıldığı gösterilmeden ve katılanın anlatımlarına ne suretle üstünlük tanındığı açıklanmadan, yetersiz gerekçeyle sanığın mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 4. CD. 2014/3409 E. 2016/8983 K. 04/05/2016 T.)

2- Dijital materyallerde yapılan inceleme sonucu, iddia edilen şantaj görüntüleri bulunmamıştır.

Emsal Karar:

“…Dosya kapsamına göre; sanığın, bir dönem birlikte olduğu katılanın kendisinden ayrılması üzerine birlikteliklerini devam ettirmediği takdirde müstehcen görüntülerini internette yayımlayacağından bahisle tehdit ederek şantajda bulunduğu, daha sonra görüntüleri yayımladığı iddia edilen olayda, sanığın bilgisayarında yapılan inceleme sonucu katılana ait müstehcen görüntülere rastanılmaması ve resimlerin yayımlandığı iddia edilen facebook adreslerine ilişkin herhangi bir tespit yapılamaması, aradan geçen süre nedeniylede yeni teknik delil elde edilme imkanının bulunmayışı, tanıkların şantaj suçuna ilişkin görgüye dayalı bilgilerinin olmadığı, katılanın anlatımına göre bilgi sahibi olmaları bir bütün halinde değerlendirildiğinde sanığın cezalandırılmasına yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından, yerel mahkemece sanık hakkında beraat kararı verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir…”  (Yargıtay 12. CD. 2016/6241 E. 2017/6503 K. 20/09/2017 T.)

Tehdit İddiası Neden Geçersizdir?

1- Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, görüntüdeki kişinin sanık olduğuna yönelik kuşkuya yer vermeyecek şekilde kesin tespit yapılamamıştır.

Emsal Karar:

“…05.2011 tarihli olayda sanığın mukayeseye elverişli fotoğrafları ile dosya içerisinde bulunan olay gününe ait fotoğraf ve kamera görüntülerinin karşılaştırmalı incelemesi neticesinde Adli Tıp Kurumu ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen uzmanlık raporunda, görüntülerdeki şahsın sanık olup olmadığı konusunda kuşkuya yer vermeyecek şekilde kesin tespit yapılamadığının bildirildiği nazara alındığında beraatı yerinde yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 16. CD. 2019/3177 E. 2019/5053 K. 18/07/2019 T.)

Daha yeni Daha eski