Avukat Sn. Celal Ülgen 12 Nisan Pazartesi günü Tele 1 TV ekranlarında yayınlanan Anında Manşet isimli tartışma programına telefon ile konuk olarak bağlanmıştır. 

Sayın Ülgen konuşmasında, kamuoyunda 104 Amiral bildirgesi olarak adlandırılan açıklama ile ilgili, generallerin gözaltına alınmaları esnasında evlerinde yapılan aramalar ve aramalarda el konulan dijital materyaller konusunda eleştiriler yönelterek kendisi adına BARİZ BİR SAMİMİYET TESTİ NİTELİĞİNDE çeşitli açıklamalarda bulunmuştur. 

Sayın Ülgen yapmış olduğu açıklamalarda;

  • Emniyet mensuplarının arama ve el koyma esnasında dijital verileri toplarken mutlak surette bilgisayar ve cep telefonlarının imaj kopyaları ve "H Değerleri"nin sahiplerinin ya da avukatlarının huzurunda tutanakla alınması gerektiğini, 
  • Daha sonra emniyette alınan imaj ve "H Değerleri"nin arama esnasındaki değerlerle karşılaştırıldığı ve bunların birbirlerini tutmaması durumunda, toplanan materyallerin delil hükmünü kaybedip değersiz olacağını, 
  • 104 amiral soruşturmasında da müvekkillerine ait dijital materyallerin “imaj kopyaları ile H Değerlerinin” gözaltı esnasında alınmadıklarını,

açık yüreklilikle dile getirmiş ve detaylı olarak da açıklamıştır. 

Gerçekten de Sayın Ülgen eğer kendi müvekkilleri veya kendisiyle aynı ideolojik görüşü paylaşan insanlar ile ilgili bir konu varsa HAKKI ve DOĞRUYU SÖYLEMEKTE EN UFAK BİR TEREDDÜT GÖSTERMEMEKTEDİR. Ancak kendisinin Darwinist, materyalist ideolojisiyle taban tabana zıt olan Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız söz konusu olduğundaysa, Sayın Ülgen bu kez DERİN BİR SESSİZLİĞE BÜRÜNMEKTE, HATTA DAHA ÖNCE AK DEDİĞİNE BU KEZ KARA DİYEREK, 5 DAKİKA ÖNCE SÖYLEDİKLERİNİN TAM TERSİNİ SÖYLEYEBİLMEKTEDİR.

Nitekim, Sayın Ülgen daha önce olduğu gibi, Tele 1 TV'de katılmış olduğu bu programda sarfettiği çelişkili -aynı kanunu müvekkilleri için farklı, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız için farklı- açıklayıp değerlendirerek bir SAMİMİYET SINAVINDAN DAHA SINIFTA KALMIŞTIR.

104 amiral hakkındaki soruşturmanın detaylarına hakim olmadığımız için kendilerine yapılan arama ve el koymalar esnasında dijital verilerin imaj kopyalarının ve "H Değerleri"nin alınıp alınmadığını bizler bilmiyoruz. 

Ancak, net olarak bildiğimiz bir gerçek vardır ki;

11 Temmuz 2018 tarihinde Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımıza yönelik olarak gerçekleştirilen polis operasyonunda, el konulan arkadaşlarımıza ait cep telefonları ile bilgisayarlarının hiçbirinin “İMAJ KOPYALARI ile H DEĞERLERİ”, ARKADAŞLARIMIZIN ve AVUKATLARIMIZIN TÜM ISRARLARINA RAĞMEN ALINMAMIŞ, cep telefonları ve bilgisayarlar CMK'nun 134. maddesine alenen aykırı şekilde toplanmış ve ÇÖP TORBALARINA DOLDURULARAK Mali Şube'ye götürülmüşlerdir. 

Nitekim, dava sürecinde yapılan tespit ve kontrollerle, dijital materyallere sonradan eklenen sahte verilerin tespiti konusunda uzman, dünyaca tanınmış Adli Bilişim Mühendisi Sayın Tuncay Beşikçi ve Siber Adli Bilişim Profesyonelleri, Adli Kriminalistik Ses ve Görüntü Analizi Uzmanları, Grafoloji, Sahtecilik ve Güvenlik Bilimi Uzmanları olan çeşitli bilirkişiler tarafından hazırlanan bilimsel rapor ve mütalaalar sayesinde,

  • DİJİTAL DELİLLER ADI ALTINDA DOSYAYA EKLENEN YÜZLERCE SAHTE ve KURGU DELİL OLDUĞU TESPİT EDİLEREK ORTAYA ÇIKARTILMIŞ, 
  • Arkadaşlarımıza ait cep telefonları ile bilgisayarlarına ait “imaj kopyaları ile H değerlerinin” de, ZATEN EMNİYET AŞAMASINDA DOSYAYI KURGU ve SAHTE DELİLLERLE DOLDURABİLMEK AMACIYLA, ARKADAŞLARIMIZIN ve AVUKATLARIMIZIN TÜM İKAZ ve UYARILARA RAĞMEN KASITLI OLARAK OPERASYON ESNASINDA ALINMADIKLARI DA,

tüm delil ve ayrıntılarıyla yargılama esnasında ortaya çıkmış bulunmaktadır. 

Zaten, Celal Ülgen'in de çok iyi bildiği üzere, eğer gerçekten ortada bir suç örgütü ya da birtakım suçlar veya suç delilleri olsaydı, o zaman operasyonu gerçekleştiren polis memurları da dijital materyalleri kanuna ve usule uygun olarak toplar, sonrasında Emniyet'te dijital deliller adı altında dosyaya yüzlerce sahte ve kurgu delil eklemekle uğraşmazlardı. 

Ancak, tüm bu bilimsel mütalaa ve delillere rağmen yine de yargılamayı yürüten 30. AĞIR CEZA MAHKEMESİ HEYETİ;

✗ CMK'nın 134. maddesine aykırı yol ve metotlarla adli imajları olay yerinde ve savunma avukatları huzurunda alınmayan, 

 Dolayısıyla, hiçbiri arkadaşlarımıza ait olmayıp, nerede ve ne zaman dosyaya eklendikleri dahi resmi olarak tespit edilemeyen, 

 Bu sebeple HUKUKEN HİÇBİR GEÇERLİLİKLERİ BULUNMAYAN 

Bu SAHTE ve KURGU DİJİTAL MATERYALLERİ,

anlaşılmaz bir şekilde hükme esas kabul etmişler ve AÇIKÇA KANUNA ve HUKUKA AYKIRI DAVRANMIŞLARDIR.

Yerel mahkemenin kararına elbetteki saygılıyız ancak, mahkeme heyeti yargılama esnasında tıpkı bu sahte ve kurgu dijital delillerin kanuna ve hukuka aykırı şekilde hükme esas alınmış olması gibi, her birisi KESİN BİRER BOZMA SEBEBİ olan, YÜZLERCE USÜL, ESAS ve YASAYA AYKIRI UYGULAMALAYA da imza atmış bulunmaktadır. 

Bu sebeple yerel mahkeme tarafından verilen bu haksız mahkumiyet kararlarının YARGITAY AŞAMASINDA MUTLAK SURETTE BOZULACAĞI konusunda dosyayı inceleyen tüm hukukcular fikir birliğine varmışlardır.

Kamuoyunun bilgilerine saygılarımızla sunarız.

Daha yeni Daha eski