Cinsel Suçlar (Ayrıntı İçermeyen Beyanlar)

1-    Mağdurenin ayrıntı içermeyip sosyo kültürel durumuna göre de itibar edilmeyen beyanları:

“…Suça sürüklenen çocuğun aşamalardaki istikrarlı savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre, üzerine atılı suçu işlediği hususunda mağdurenin ayrıntı içermeyip sosyo kültürel durumu da gözetildiğinde itibar edilmeyen beyanları dışında, cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından, beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2017/5945 E. 2018/230 K. 11/01/2018 T.)

2-    Mağdurenin çelişkili beyanları ve eylemin nasıl ve ne zaman gerçekleştiğine ilişkin anlatımlarının mahkumiyet için elverişli olmadığı:

Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın inkara yönelik savunması ve tüm dosya kapsamına göre, eylemin nasıl ve ne zaman gerçekleştiğine ilişkin anlatımların mahkûmiyet hükmü kurmaya elverişli olmadığı ve mevcut haliyle sanığın atılı suçu işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, beraati yerine yazılı gerekçelerle mahkûmiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2014/12387 E. 2017/6735 K. 26/12/2017 T.)

3-    Mağdurenin ayrıntı içermeyen, aşamalarda ve tanık anlatımlarıyla çelişkili beyanları, karşılıklı olan başka davalarda cinsel istismardan bahsetmemesi, aileler arası husumet bulunması, 6 ay sonra gündeme getirilmesi:

“…Mağdurenin, üvey babası olan sanık tarafından kendisine yönelik gerçekleştirildiğini iddia ettiği cinsel eylemlerin zamanı ve şekli konusunda ayrıntı içermeyen beyanlarının aşamalarda hem kendi içerisinde hem de tanık beyanları ile çelişmesi, müşteki annenin müşterek haneyi terk etmesinden önce yargılamaya konu eylemlerden haberdar olduğunu iddia etmesine rağmen, sanığa karşı açmış olduğu boşanma davasında ve bundan kısa süre sonra sanık tarafından kendisi ile birlikte annesi ve kardeşine karşı işlenen kasten yaralama, tehdit ve hakaret eylemlerinin ihbarı sırasında cinsel istismardan hiç bahsetmemesi, beyanlarının tanık anlatımları ile çelişmesi, müşteki ve ailesi ile sanık arasında yaşanan olaylar nedeniyle husumet bulunması ve bu anlaşmazlıkların ardından yaklaşık 6 ay sonra ilk olarak müşteki … tarafından cinsel istismarın gündeme getirilmesi, sanığın aşamalarda suçu inkara yönelik savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre sanığın, mağdureye yönelik cinsel istismar suçunu işlediğine dair savunmasının aksine cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından, beraati yerine delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2016/8186 E. 2017/2592 K. 11/05/2017 T.)

Cinsel Suçlar (Çelişkili Beyanlar)

1-    Çelişkili beyanlar, mağdurenin söylediği suç tarihinde sanığın başka yerde olduğu ortaya çıkınca ifadesini değiştirmesi, görüşmeye devam etme, sanıktan hoşlandığını söylemesi, muayenenin olaydan 23 gün sonra yapılması, atk raporunda kesin tespit olmaması, sanığın olay saatinde ilgili yerde baz sinyali vermesinin; önceki tarihlerde de aynı yerde baz sinyali verdiğinden aleyhine delil oluşturmaması:

“…Katılan mağdurenin kollukta verdiği ilk ifadesinde 06.10.2014 tarihinde sanığın kendisini kolundan tutarak zorla araca bindirdiği ve otoban gibi bir yere götürerek zorla anal yoldan ilişkiye girdiğini beyan etmesine karşın kollukça alınan ek ifadesinde, araca tehditle bindirildiğini ve araçta silah bulunduğunu ifade etmesi, yine suç tarihini daha önce 06.10.2014 olarak belirtmiş iken sanığın o tarihte İstanbul ilinde olmadığının tespit edilmesi üzerine bu defa savcılıkta alınan ifadesinde suç tarihini Eylül ayının sonları olarak ifade ederek, ileri sürülen olayın üzerinden uzun zaman geçmediği halde, hem olay tarihi hem de olayın gerçekleşme şekli açısından çelişkili anlatımlarda bulunması, sanığın kendisini rahatsız etmesinden dolayı uyarmak için onu aradığını belirtmesine rağmen HTS kayıtlarına göre suç tarihinden sonra da sanıkla karşılıklı görüşmelerinin bulunması, sınıf arkadaşlarına uzun süre olaydan bahsetmemesinin yanı sıra sanığı bir yakını olarak tanıtması, tanık…’un katılan mağdurenin sanıktan hoşlandığını kendisine dolaylı olarak anlattığını ifade etmesi, katılan mağdurenin anal muayenesinde belirlenen bulguların olaydan 23 gün sonra düzenlenen rapora dayanması nedeniyle olayla arasındaki illiyet bağının tespit edilememesi, Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen raporda söz konusu bulguların kabızlık gibi doğal nedenlerle de oluşabileceğinin belirtilmesi, sanığın kullandığı hattın olay saatinde Samandıra’dan baz sinyali alması sanık aleyhine değerlendirilebilir ise de bu hattın daha önceki tarihlerde de aynı bazdan birçok kez sinyal aldığının tespit edilmesi nedeniyle bu durumun sanık aleyhine delil teşkil etmemesi ve tüm aşamalarda katılan mağdurenin kendisine ilgi duyduğunu, kendisini sürekli aradığını, onunla cinsel ilişkiye girmediğini, atılı suçları işlemediğini belirten sanık savunmasının aksine bir delil bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanığın katılan mağdureyi aracına zorla bindirip otoban yakınına götürerek cinsel istismarda bulunduğuna dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, bu şekilde sanığın atılı suçlardan beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesinin isabetli olmadığı kabul edilmelidir…” (Yargıtay CGK. 2019/171 E. 2020/169 K. 10/03/2020 T.)

2-    Çelişkili beyanlar, doktor raporlarında bulgu olmaması, olaydan sonra evine gidip uyuması ve sabah işe gittikten sonra karakola müracaatta bulunması:

“…sanıgın kendisini eve bırakma yönündeki teklifini kabul etmemesi üzerine bir eli ile kolundan tutup diger eli ile agzını kapatarak, zorla sokak üzerinde bulunan evlerden birinin kömürlügüne götürdügünü, durusmadaki beyanında ise sanıgın eve bırakma teklifini kabul ettigini ve kendi istegi ile sanıkla kömürlüge gittigini ifade etmis olmasının asamalarda çeliksi olusturması, magdure hakkında tanzim edilen doktor raporlarında cinsel saldırıya iliskin bir bulgunun elde edilememis olması, sanıgın tüm asamalarda magdure ile rızaya dayalı cinsel ilikside bulundugunu savunması, magdurenin olaydan hemen sonra sorusturma makamlarına basvurmamasının haklı ve kabul edilebilir bir gerekçesi olmaksızın, evine gidip uyuması ve ertesi sabah uyanarak çalıstıgı gazetede islerini hallettikten sonra karakola müracatta bulunması karsısında, savunmanın aksine, sanıgın magdure ile rızası dısında cinsel iliskiye girdigine dair her türlü süpheden uzak, kesin, somut ve inandırıcı bir delilin bulunmaması…” (Yargıtay 14. CD. 2014/643 E. 2014/4746 K. 09/04/2014 T.)

3-    Mağdurenin aşamalardaki çelişkili ifadeleri, annesi ve yengesinin baskısıyla ifade vermesi, tanıkların bu yönde ifadesinin olmaması:

“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili ifadeleri, istinabe yoluyla alınan 22.06.2011 tarihli beyanında annesi ve yengesinin baskısıyla ifade verdiğini belirtmesi, tanık …’in de aynı şekilde tutarsız beyanlarda bulunması, diğer tanık …’in sanığın kendisine cinsel eylemde bulunduğuna dair mağdurenin herhangi bir açıklamasının olmadığını söylemesi, tanık …’ın sanığın cinsel eylemde bulunduğunu gördüğüne dair ifadesinin bulunmaması, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/4643 E. 2020/1668 K. 03/03/2020 T.)

4-    Mağdurenin aşamalardaki başka delille desteklenmeyen çelişkili beyanları:

“…Mağdurenin aşamalardaki başka delille desteklenmeyen çelişkili beyanları, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/7099 E. 2020/1815 K. 09/03/2020 T.)

5-    Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları:

“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, tanık anlatımları ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın değişik tarihlerde mağdureye yönelik alıkoyma ve cinsel ilişki eylemlerini cebir veya tehditle gerçekleştirdiğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2019/6210 E. 2020/1769 K. 04/03/2020 T.)

“…Katılanın aşamalarda değişen çelişkili beyanları, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair katılanın soyut iddiası dışında cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2015/7883 E. 2018/7735 K. 25/12/2018 T.)

6-    Doktor raporlarında herhangi bir bulguya rastlanılmaması, birbiriyle çelişen mağdure iddiasının tanık beyanı veya yan delille desteklenmemesi

      “…mağdurenin anal ve vajinal yoldan zorla gerçekleştirildiğini ileri sürdüğü cinsel istismar eylemlerine ilişkin olay sonrası düzenlenen doktor raporlarında herhangi bir bulguya rastlanılmaması, birbiriyle çelişen mağdurenin iddiasının tanık beyanları veya başkaca herhangi bir yan delille desteklenmemesi ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, suça sürüklenen çocuk ile sanıkların mağdureyle rızaen cinsel ilişkiye girdikleri ya da zorla cinsel istismarda bulunduklarına ve Sanık …’un mağdureye rızası dışında alıkoyduğuna dair soyut iddia dışında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilerek beraatleri yerine yeterli olmayan yazılı gerekçelerle mahkûmiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/574 E. 2018/2607 K. 09/04/2018 T.)

7-    Mağdurenin çelişkili beyanları ve eylemin nasıl ve ne zaman gerçekleştiğine ilişkin anlatımlarının mahkumiyet için elverişli olmadığı:

“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın inkara yönelik savunması ve tüm dosya kapsamına göre, eylemin nasıl ve ne zaman gerçekleştiğine ilişkin anlatımların mahkûmiyet hükmü kurmaya elverişli olmadığı ve mevcut haliyle sanığın atılı suçu işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, beraati yerine yazılı gerekçelerle mahkûmiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2014/12387 E. 2017/6735 K. 26/12/2017 T.)

8-    Mağdurelerin aşamalardaki çelişkili beyanları, beyanların tanıklar tarafından doğrulanmaması, iddiaların aile içi uyuşmazlık sonrası ve sanığın suç duyurusunda bulunması sonrası ortaya atılması:

“…Mağdureleri n aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, eylemlerin uzun süredir devam ettiği iddia edilmesine rağmen mağdurelerin beyanlarının tanıklar tarafından doğrulanmaması, sanıkla ilgili iddiaların aile içi uyuşmazlık sonrası gündeme getirilmesi, sanığın mağdure …’nun evden ayrılıp kaçtığını düşündüğü kişi hakkında 02.08.2011 tarihinde suç duyurusunda bulunmasından sonra 03.08.2011 günü … tarafından cinsel istismar iddialarının ortaya atılması, mağdure …’nin de diğer mağdurenin suç duyurusunda bulunmasından sonra cinsel istismar iddiasında bulunması ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanığın, mağdurelere yönelik çocuğun cinsel istismarı ve …’ya yönelik tehdit suçlarını işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, tarafsız ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2017/4398 E. 2017/5619 K. 15/11/2017 T.)

9-    Aşamalardaki çelişkili anlatımlar, yaklaşık 2 ay sonra usulüne uygun şekilde yapılmayan teşhisle dava açılması:

“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları, gerçekleştiğini iddia ettiği eylemden dolayı süresinde kolluğa başvurarak resmi şikayette bulunmayıp anılan olayla ilgili olarak yaklaşık iki ay kadar sonra başka bir cinsel istismar eyleminden dolayı yakalanan sanığı usulüne uygun şekilde yapılmayan işlemde teşhis etmesi üzerine kamu davasının açılması, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın atılı suçu işlediği hususunda soyut iddia dışında cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, beraati…” (Yargıtay 14. CD. 2014/9936 E. 2017/3659 K. 05/07/2017 T.)

10-  Ayrıntı içermeyen, tanık anlatımlarıyla ve kendi içende çelişen beyanlar, husumet, 6 ay sonra şikayet:

“…Mağdurenin, üvey babası olan sanık tarafından kendisine yönelik gerçekleştirildiğini iddia ettiği cinsel eylemlerin zamanı ve şekli konusunda ayrıntı içermeyen beyanlarının aşamalarda hem kendi içerisinde hem de tanık beyanları ile çelişmesi, müşteki annenin müşterek haneyi terk etmesinden önce yargılamaya konu eylemlerden haberdar olduğunu iddia etmesine rağmen, sanığa karşı açmış olduğu boşanma davasında ve bundan kısa süre sonra sanık tarafından kendisi ile birlikte annesi ve kardeşine karşı işlenen kasten yaralama, tehdit ve hakaret eylemlerinin ihbarı sırasında cinsel istismardan hiç bahsetmemesi, beyanlarının tanık anlatımları ile çelişmesi, müşteki ve ailesi ile sanık arasında yaşanan olaylar nedeniyle husumet bulunması ve bu anlaşmazlıkların ardından yaklaşık 6 ay sonra ilk olarak müşteki tarafından cinsel istismarın gündeme getirilmesi, sanığın aşamalarda suçu inkara yönelik savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre sanığın, mağdureye yönelik cinsel istismar suçunu işlediğine dair savunmasının aksine cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından…” (Yargıtay 14. CD. 2016/8186 E. 2017/2592 K. 11/05/2017 T.)

11-  Bir ay sonra şikayet, tanıkların değişen ve çelişen anlatımları, husumet bulunması:

“…İntikalin, iddia edilen eylemden yaklaşık bir ay sonra gerçekleşmesi, tanıkların aşamalarda değişen ve çelişen anlatımları, sanığın yazılı ve sözlü savunmaları, mağdure ile sanık arasında sınıfta kalan mağdurenin sene tekrarı yapmadan bir üst sınıfa geçirilmesi hususunda husumet bulunması ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın atılı suçtan mahkumiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD. 2016/9146 E. 2017/2488 K. 08/05/2017 T.)

12-  Mağdurelerin ifadeleri arasında çelişki, uzun süre sonra şikayet, husumet olduğu, intikam alacaklarına ilişkin konuşmaların olduğu, sanığa isnatta bulunabilecekleri yönünde şüphe oluştuğu:

“…mağdurelerin ifadeleri arasında çelişki oluştuğu, mağdurelerin iddialarını eylemlerden uzun süre sonra dile getirdikleri, sanığın savunmalarında üzerine atılı suçu inkar edip anılan husumet oluşturacak sebebi dile getirdiği, mağdurelerin sanıktan intikam alacaklarına dair konuşmalarının da farklı yer ve zamanlarda birden fazla tanık tarafından duyulduğu anlaşılmakla, mağdurelerin sanığa isnatta bulunabilecekleri yönünde şüphe oluştuğu, bu nedenle sanığın müsnet suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/12325 E. 2017/1430 K. 22/03/2017 T.)

13-  Husumet bulunduğu, çelişkili beyanlar:

“…Olayın intikal şekli ve aile içi uyuşmazlık ortamında ileri sürülmesi, sanığın aşamalardaki istikrarlı, suçu inkara yönelik ve müşteki Filizle aralarında boşanma davasına da konu olan husumet bulunduğuna dair savunmaları, bunu destekleyen tanık anlatımları, mağdure, müştekiyle kardeşi tanık Gizem’in aşamalardaki birbirleriyle çelişkili beyanları, mağdurenin intikal sonrası aldırılan muayene raporları ve tüm dosya kapsamından sanığın, mağdureye yönelik beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun basit cinsel istismarı suçunu işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD. 2016/11974 E. 2017/735 K. 16/02/2017 T.)

14-  Çelişkili beyanlar, biyolojik delil elde edilememesi, husumet bulunması:

“…Mağdurenin aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen beyanlarda bulunup anlatımların hayatın olağan akışına da aykırı olması, sanık … tarafından zorla cinsel istismara maruz bırakıldığına dair herhangi bir biyolojik delil elde edilememesi, mağdure ile annesi arasındaki telefon görüşme ve mesaj kayıtlarını içeren bilirkişi inceleme tutanağının mahiyeti, taraflar arasında 2013 yılı Mayıs ayında sanık … tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen eylemlere ilişkin devam etmekte olan dava nedeniyle husumet bulunması ve tüm dosya içeriği karşısında, sanıkların atılı suçlardan cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/9338 E. 2017/324 K. 30/01/2017 T.)

15-  Çelişkili beyanlar, husumet:

“…Mağdure ile müşteki annesinin aşamalardaki çelişki beyanları, savunma, 06.04.2015 tarihli sosyal inceleme raporu ve 21.07.2015 günlü adli görüşme raporu içeriği, tanık beyanları, sanık ile müşteki anne arasında husumet olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın mağdureye yönelik çocuğun basit cinsel istismarı ve tehdit suçlarını işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD. 2016/2107 E. 2016/6007 K. 22/06/2016 T.)

16-  Husumet bulunması, sanıkla görüşmeye devam etmesinin hayatın olağan akışına uygun olmaması, çelişkili anlatımlar:

“…taraflar arasında sanığın üstlendiği dolap yapımından kaynaklanan anlaşmazlık nedeniyle husumet bulunması ve mağdurenin kendisine cinsel saldırıda bulunan sanıkla iş yapmaya devam ederek bir kaç kez evde yalnız bulunduğu sırada eve gelmesine rıza göstermesinin de hayatın olağan akışına uygun olmaması karşısında, sanığın mağdureye yönelik basit cinsel saldırı eylemlerinde bulunduğuna dair mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları dışında sanığın cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2013/10860 E. 2015/9960 K. 28/10/2015 T.)

17-  Birbiriyle çelişen beyanlar, olayın adli makamlara intikal zamanı:

“…Mağdurenin aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen beyanları, olayın adli makamlara intikal zamanı ve tüm dosya içeriğinden, sanığın savunmasının aksine cezalandırılmasına yeter kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2013/9244 E. 2015/8312 K. 14/09/2015 T.)

18-  Mağdurenin aşamalardaki çelişkili ve tutarsız beyanları:

“…Olayın intikal şekli ve zamanı, mağdurenin aşamalardaki çelişkili ve tutarsız beyanları, savunma ile tüm dosya kapsamı nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2017/707 E. 2020/1132 K. 12/02/2020 T.)

“…Mağdurun aşamalardaki çelişkili beyanlarına, sanıkların savunmalarına, olayların intikal süresine ve tüm dosya kapsamına göre; mağdurun soyut ve çelişkili beyanları dışında sanıkların atılı suçları işledikleri hususunda cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2018/4728 E. 2018/6569 K. 12/11/2018 T.)

19-  Mağdurenin aşamalardaki çelişkili ifadeleri, tanıkların mağdureyle çelişen anlatımları:

“…Olayın intikal şekli ve zamanı, mağdurenin aşamalardaki çelişkili ifadeleri, tanıklar …’nin, mağdurenin beyanlarıyla çelişen anlatımları, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2019/2294 E. 2020/1600 K. 27/02/2020 T.)

20-  Beyanların kendi içeresinde ve birbirleri arasında çelişkiler bulunması, tarafsız tanığın bilgisi olmaması, sanıkla katılan arasında husumet bulunması, sanığın atılı suçları işlediğinin şüphe boyutunda kalması:

“…Arkadaş olup olaydan kısa bir süre önce işyerinde çalışmaya başlayan katılanların beyanlarında kendi içerisinde ve birbirleri arasında çelişkiler bulunması, katılan Kader tarafından tanık olarak gösterilen ve olay sırasında orada olduğu beyan edilen tarafsız tanık Sibel Kelemci’nin hakaret ve cinsel taciz olayına ilişkin bir görgü ve bilgisi olmadığını beyan etmesi, sanıkla katılanlardan Oya Akbaba arasında husumet bulunması, sanığın tüm aşamalarda ısrarlı ve istikrarlı biçimde katılanlarla tartıştığını ancak hakaret etmediğini ve cinsel tacizde bulunmadığını yaklaşık on yıldır aynı işyerinde çalıştığını savunması hususları birlikte dikkate alındığında, sanığın atılı suçları işlediği şüphe BOYUTUNDA KALMAKTADIR. Mahkumiyet hükmü kurulabilmesi için suçun sabit olması, aksi durumda ise şüpheden sanık yararlanır ilkesi uyarınca sanığın beraatine HÜKMOLUNMASI GEREKMEKTEDİR…” (Yargıtay CGK. 2013/14-376 E. 2015/189 K. 02/06/2015 T.)

21-  Olaydan sonra işyerinde çalışmaya devam etmesi, şikayette bulunmaması, sanıktan hediyeler alması, telefonla konuşmaya devam etmesi, telefon hattını kırdığını söylemesine rağmen kapatmadığının anlaşılması, aralarında problem olması, yapılan muayenede bulgu elde edilememesi, çelişkili anlatımlar:

“…Mağdure soruşturma aşamasında yaz tatili süresince çalışmak için girdiği işyerinde sanığın 2011 yılı Temmuz ayında kendisine yönelik cinsel davranışlarının başladığını ve Ağustos ayında da anal ve oral yoldan defalarca tecavüze uğradığını belirtmesine rağmen gerek sanığın ilk cinsel davranışlarının başladığını söylediği Temmuz ayında, gerekse Ağustos ayı içerisinde işyerinde çalışmaya devam edip, okulların açılacak olması nedeniyle işten ayrılması, ayrıca sanığın cinsel birlikteliklerini anlatacağı yönündeki tehditi üzerine daha sonraki cinsel saldırılarına sesini çıkartamadığını iddia eden mağdurenin, işyerinden ayrıldıktan sonra da sanığın böyle bir olayı anlatmasının mümkün olmasına rağmen işten ayrıldıktan sonra sanığın kendisini birlikte olmak için çağırdığında kabul etmediğini beyan etmesi, sanık hakkında herhangi bir merciiye şikayette bulunmaması, kovuşturma aşamasında mağdurenin olay tarihinde 18 yaşından büyük olduğu tespit edilerek yaşı düzeltilmiş ise de, öncesinde mağdurenin yaşının 16 olarak bilinmesi nedeniyle, evli ve esnaf olan sanığın böyle bir olayı anlatması durumunda çevresinde zor duruma düşebileceği gibi cezai sorumluluğunun da söz konusu olabilmesi, mağdurenin ablası olan tanık Halisa’nın; mağdurenin Ramazan ayı boyunca eve gece 24:00-01:00 saatlerinde gelerek, çalıştığı işyerinden elbiseler, aksesuarlar ve takılar getirip, bu elbiseleri ve takıları patronunun hediye olarak verdiğini söylediğine ilişkin beyanları, yine mağdurenin, annesi Hatice’ye çalıştığı işyerinin sahibi olan sanığın kendisi ile birlikte olmak istediğini anlatma şekline göre, annesi tarafından bu durumun sanığın kızıyla evlenmek istediği şeklinde algılanması ve mağdurenin kovuşturma aşamasında önceki anlatımlarından da dönmüş olduğu nazara alındığında sanığın tehdit yoluyla cinsel saldırıda bulunduğu iddiası şüphe boyutunda kalmaktadır…

…mağdurenin telefon görüşmelerine ilişkin HTS kayıtlarından; belirtilen tarihlerde sanıkla yaptığı telefon görüşmeleri dışında, başka kişilerle de gece geç saatlere, bazı günler sabah saatlerine kadar telefon görüşmeleri ve mesajlaşmalarının olduğu, ayrıca soruşturma aşamasında işten ayrılmasından sonra sanığın kendisini telefonla rahatsız etmesi nedeniyle bu telefon hattını kırarak kapattığını belirtmesine rağmen, hattın 30.03.2012 tarihine kadar fiilen kullanıldığı anlaşılmıştır.

Yine tanık Melek sanık aleyhine beyanlarda bulunmuş ise de; mağdure ile tanıklar Necla ve Songül’ün, Melek’in beyanlarını doğrulamayarak adı geçenle sanık arasında problemler olduğunu belirtmeleri karşısında, Melek’in beyanlarının sanık aleyhine değerlendirilmesi mümkün değildir.

Bu nedenlerle; yapılan muayenesinde cinsel saldırıya yönelik herhangi bir bulgu ve emare tespit edilmeyen, aşamalarda çelişkili beyanlarda bulunan ve kovuşturma aşamasında sanık hakkındaki suçlamalarından dönen mağdureye yönelik gerçekleştirildiği iddia olunan cinsel saldırı eyleminin sabit olduğuna ilişkin, sanığın savunmasının aksini gösterir her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından…” (Yargıtay CGK. 2014/14-604 E. 2015/37 K. 10/03/2015 T.)

22-  Tarafsız görgü tanığının bulunmaması, çelişkili beyanlar, yönlendirmeye müsait tanıkla birebir aynı beyanlar:

“…Olayın tarafsız görgü tanığının bulunmaması, olay günü 165 promil alkollü olan katılan …’in aşamalarda mekan, zaman ve olayın oluş şekline ilişkin çelişkili beyanları, yargılama aşamasında olayı gördüğünü bildirdiği 10 yaşındaki kızının yönlendirilmeye müsait olup tanık olarak alınan beyanının mağdurenin son beyanıyla bire bir aynı olması, sanığın inkarı ve tüm dosya içeriğine göre, üzerine atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, mahkûmiyete yeterli kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2014/10550 E. 2015/467 K. 22/01/2015 T.)

23-  Çelişkili beyanlar, 1,5 yıl sonra şikayet, husumet bulunması, herhangi maddi delil bulunmaması:

Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, olay tarihi ile olayın k arakola başvuru yoluyla intikali arasında bir buçuk yılı aşkın bir sürenin geçmiş olması, sanığın aşamalardaki savunmalarında atılı suçu işlemediğine ilişkin istikrarlı savunmaları, mağdurenin annesi tanık Elif ile babası müşteki Hüseyin’in 1999 yılında Elif’in babası olan sanığın evlenmelerine rıza göstermemesi sebebiyle kaçarak evlenmeleri, bu sebeple de aileler arasında anlaşmazlık ortaya çıkması, ayrıca 2008 yılı içerisinde mağdurenin annesinin bu kez babasına boşanma davası açması sebebiyle müşteki Hüseyin ve ailesinin ayrılmak isteyen tanık Elif’e ve babası sanığa husumet beslemeleri, yine mağdurenin dosyada mevcut raporlarında cinsel istismara maruz kaldığına yönelik herhangi bir maddi delilin bulunmaması ve tüm dosya içeriği karşısında, sanığın üzerine atılı çocuğun cinsel istismarı suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediğinden…” (Yargıtay 14. CD. 2014/5780 E. 2014/14913 K. 30/04/2012 T.)

24-  Görüşmeye devam etme, mesaj içeriklerinde sanıkla ilgili güzel sözler söylemesi, çelişkili beyan, husumet bulunması, çok uzun süre sonra şikayette bulunması, tanıkların mağdureyi yalanlamaları, katılanların beyanı dışında başka delil bulunmaması:

“…gerçekleştiğini iddia ettiği ilk olaydan sonra ikinci kez çağırdığında sanığın yanına tekrar gitmiş olması ve cinsel istismarda bulunduğunu iddia ettiği sanığın yanına İstanbul’a olaydan sonra giderek bir süre birlikte yaşaması hayatın olağan AKIŞINA AYKIRIDIR. Kaldı ki katılanın, sanığın birlikte yaşadığı tanık Sultan Erdoğan’a gönderdiği tespit edilen mesaj içeriklerinde sanığa yönelik olarak kullandığı “ben babamın kızıyım, babamın hatırına susuyorsak, babamdan bir fiske yememişken” şeklindeki ifadeler de cinsel istismar eyleminde bulunduğu iddia edilen bir baba için kullanılması beklenen BEYANLARLA ÖRTÜŞMEMEKTEDİR…

…Bu durum karşısında katılanların aşamalardaki beyanları arasındaki çelişkiler ve hayatın olağan akışına uymayan hususlar, sanıkla katılanlar ve anneleri arasında sanığın bir başka kadınla birlikte yaşaması nedeniyle husumet bulunması, gerçekleştiği iddia olunan eylemlerden çok uzun bir süre sonra şikayette bulunulması, tanıklar Zeynep Açıkgöz, Berna Sibel Sönmez, Ahmet kızı Naciye Açıkgöz ve Erdem Balaban’ın katılan Yüksel ve tanık Ahmet Yalçın kızı Naciye Açıkgöz’ün beyanlarının doğru olmadığını ifade etmiş olmaları, sanığın tüm aşamalarda ısrarla ve tereddüde yer vermeyecek şekilde suçlamaları kabul etmemesi, katılanların anlatımları dışında yargılamaya konu eylemlerin gerçekleştiğine ilişkin herhangi bir delilin dosya içerisinde bulunmadığı birlikte nazara alındığında, sanığın üzerine atılı öz kızları olan katılanlara yönelik çocuğun cinsel istismarı suçlarını işlediği iddiasının sabit olmadığı ve şüphe boyutunda KALDIĞI ANLAŞILMAKTADIR…” (Yargıtay CGK. 2013/14-711 E. 2014/530 K. 02/12/2014 T.)

25-  Husumet bulunması, mağdurun annesi olan tanığın sanığı doğrulaması, çocuk psikiyatri uzman raporunda ifadenin çelişkili olduğunun belirtilmesi:

“…sanığın, mağdurun değişik erkeklerle görüşmesi nedeniyle mağdurla tartıştığını, mağduru dövmesi nedeniyle aralarında husumet bulunduğunu savunması ve bu savunmanın tanık … ve mağdurun annesi olan müşteki … tarafından doğrulanması ile mağdurla birebir görüşme yapan çocuk psikiyatri uzmanı Uzman Doktor…’ın 22.07.2010 tarihli raporunda, mağdurun cinsel istismar olaylarları ile ilgili ifadelerinin çelişkili olduğu yönünde görüş bildirmesi karşısında…” (Yargıtay 14. CD. 2012/7646 E. 2014/7237 K. 29/05/2014 T.)

26-  Kendi içindeki çelişkili ve hayatın olağan akışına aykırı beyanlar, olaydan 6 ay sonra evden kaçıp polis tarafından bulunduğunda anlatması, evlenme vaadinde bulununca rızasıyla ilişkiye girdiğini söylemesi, reşit olmayanca cinsel ilişki suçunun 6 aylık şikayet süresine tabi olduğundan davanın düşürülmesi gerektiği:

“…Cumhuriyet Savcılığındaki ifadesinde, 2011 yılı Ağustos aylarının sonuna doğru sanıkla tanıştığını, birkaç gün sonra sanığın dükkanında otururken kendisine daha önce yaşadıklarını herkese anlatmak konusunda şantaj yaptığını, işyerinin kapısını kilitleyerek şantaj altında cinsel ilişkiye girdiğini, daha sonra sevgili olarak iyi görüşmeye başladıklarını, sanıkla evlenme ümidi bulunduğundan rızasıyla 5-10 kez cinsel ilişki yaşadığını, ancak daha sonra aralarının bozulduğunu 2011 Eylül ayında ayrıldıklarını belirtmesi, mahkemedeki 10.04.2013 günlü anlatımında ise sanığın ilk cinsel ilişkiyi şantajla yaptığını daha sonra ise evlenme vaadinde bulununca rızasıyla 4-5 kez cinsel ilişkiye girdiğini söylemesi, intikalin olaydan yaklaşık 6 ay sonra, mağdurenin evden kaçtığı bir zaman polis tarafından bulunduğunda alınan ifadesinden sonra olması olması, sanığın ise aşamalarda mağdure ile birden fazla kez rızası ile cinsel ilişkiye girdiğini savunması, mağdurenin sanığın yanına gittiğinde tokatla vurduğunu, boynunu sıktığını beyan etmesine karşın 07.04.2012 günü alınan adli raporunda darp ve cebir izi bulunmadığının tespit edilmesi, sanıkla mağdure arasındaki yazışmalar, fotoğraflar ve tüm dosya içeriği karşısında, sanığın mağdure ile cebir, tehdit veya iradeyi etkileyen başka bir nedenle cinsel ilişkiye girdiğine ve hürriyetinden yoksun bıraktığına dair mağdurenin açıklandığı üzere aşamalardaki kendi içindeki çelişkili ve hayatın olağan akışına aykırı beyanları dışında şüpheden uzak, kesin inandırıcı deliller olmadığı, eylemlerin bu hali ile TCK.nın 104/1. maddesinde tanımlanan reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğu atılı suçun takibinin anılan Kanunun 73/1. maddesi uyarınca 6 aylık şikâyet süresine tâbi olduğu, sanığın en son eyleminin Eylül 2011 olmasına rağmen şikâyetin Nisan 2012 tarihinde yapıldığı anlaşılmakla CMK.nın 223/8. maddesi uyarınca açılan kamu davasının düşürülmesi yerine yargılamaya devamla yazılı şekilde karar verilmesi ve dosya içeriğine göre, suç tarihinde 17 yaşı içerisinde olan mağdurenin rızası ile sanıkla birlikte kalması şeklinde sübut bulan eylemde, sanığın TCK.nın 109. maddesi anlamında hukuka aykırı bir davranışından söz edilemeyeceğinden kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan beraati yerine mahkûmiyetine hükmedilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2014/3166 E. 2014/5695 K. 28/04/2014 T.)

27-  Ruh sağlığının bozulması eylemin zorla olduğuna tek başına karine teşkil etmez. Katılanın duruşmada sanığı görünce hırçınlaşması, bağırması, kendini yere atması eylemin zorla olduğunu göstermez. Çelişkili beyanlar, sanıkla görüşmeye devam etme, olaydan hemen sonra anlatmama:

“…Sanığın istikrarlı bir şekilde katılanın isteğiyle cinsel ilişkiye girdiğini beyan etmesi, katılanın olayın oluşuyla ilgili olarak aşamalarda çelişkili beyanlarda bulunması, sanık ve katılanın olaydan sonra iş yerinden birlikte çıkmaları ve katılanın da bunu doğrulaması, katılanın 26.09.2010 tarihinde gerçekleşen olaydan sonra olayı ailesine anlatmayıp, apandisit ameliyatı olduğu 28.09.2010 tarihinde narkozun etkisiyle olayı anlatması neticesinde ailesinin haberdar olması ve 06.10.2009 tarihinde şikayetçi olmaları, sanığın sırtında bulunan izlerin nasıl oluştuğunun kesin olarak tespit edilememesi gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde, sanığın katılana karşı cinsel saldırıda bulunduğu ve hürriyetinden yoksun bıraktığı hususları şüphe boyutunda kalmakta ve SÜBUTA ERMEMEKTEDİR.

Bununla birlikte E.Ü. Tıp Fakültesi tarafından düzenlenen genital muayene raporunda belirtilen bulguların ilk kez cinsel ilişkiye giren bütün kadınlarda ortaya çıkabilecek belirtiler olduğu, ayrıca katılanın ruh sağlığının bozulmuş olmasının tek başına eylemin zorla gerçekleştiği konusunda bir karine oluşturmayacağı, kaldı ki Adli Tıp Kurumu 6. Adli Tıp İhtisas Kurulunun raporunda ruh sağlığının tam olarak neden bozulduğunun belirtilmediği, aynı şekilde katılanın 23.12.2011 tarihli oturumda sanığı görür görmez hırçınlaşması, bağırması ve kendini yerlere atmasının eylemin zorla gerçekleştiğinin göstergesi olamayacağı, nitekim katılanın sanığın hazır bulunduğu 13.01.2010 tarihli oturumda benzer tepkilerde bulunmadığı anlaşılmakta olup, sanığın, kesin bir kanaat vermekten uzak olan katılanın çelişkili beyanlarına dayanılarak atılı suçlarda cezalandırılmasına karar verilmesi, evrensel bir ilke olan şüpheden sanık yararlanır ilkesine AYRILIK OLUŞTURACAKTIR.

Bu itibarla, atılı suçları işlediği hususunda her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmayan sanığın beraatı yerine mahkumiyetine ilişkin yerel mahkeme hükmü isabetsiz olduğundan bozulmasına KARAR VERİLMELİDİR…” (Yargıtay CGK. 2013/14-326 E. 2013/461 K. 19/11/2013 T.)

28-  Tehditin ırza geçme fiilinden daha ağır bir sonuç doğuracak nitelikte olması gerekir. Ayrıntı içermeyen, çelişkili beyan, uzun süre şikayetçi olmama, ayıplı durumunu izah edebilmek amacıyla şikayet, rıza:

“…Mağdure anlatımlarında, soyut olarak zor ve tehditten bahsetmiş ancak zorun veya tehditin nasıl YAPILDIĞINI AÇIKLAMAMIŞTIR. Cebrin, ırza geçme fiilinden önce mağdureye yönelik OLMASI GEREKMEKTEDİR. Tehdit ise, kendisi veya yakınlarının ağır bir zarara uğratılacağı hususunda, belli bir boyuta ulaşan, kolayca kurtulma olanağı olmayan, ırza geçme fiilinden daha ağır bir sonuç doğuracak nitelikte olması nedeniyle mağdurun daha hafif nitelikteki ırza geçme fiilini kabul etmek zorunda OLDUĞU HALLERDİR.

Somut olayda, akıl veya beden hastalığı bulunduğu ileri sürülmeyen mağdureye yönelik aldatıcı, kandırıcı hareketlerden söz edilmemiş, zor ve tehditin ne şekilde YAPILDIĞI AÇIKLANMAMIŞTIR. Zora ilişkin bir kanıt ELDE EDİLEMEMİŞTİR. Mağdurenin ifadeleri de çelişkili olup tehditin belli bir boyuta ulaştığı, kolayca kurtulma olanağının bulunmadığı, ırza geçme fiilinden daha ağır sonuçlar doğuracak nitelikte olduğu hususunda da bir iddia ve açıklama YER ALMAMAKTADIR. Mağdure, olayı hemen annesine veya YAKINLARINA ANLATMAMIŞTIR. Saçı başı dağınık bir halde görüldüğünde, anneannesine yine olaydan SÖZ ETMEMİŞTİR. Uzun süre şikayetçi olmamış, üvey dayısıyla karı-koca hayatı yaşamış, bir başkasıyla evlenmek istediğinde, ayıplı durumunu izah edebilmek amacıyla şikayette bulunmuş, fiilin zorla İŞLENDİĞİNİ BİLDİRMİŞTİR. Bu hususlar, fiilin rızaya dayalı OLDUĞUNU GÖSTERMEKTEDİR…” (Yargıtay CGK. 2000/5-196 E. 2000/21 K. 17/10/2000 T.)

29-  Sanıkların istikrarlı ve uyumlu savunmaları, mağdurenin çelişkili beyanları, tanıkların mağdureyle örtüşmeyen anlatımları:

“…Olayın intikal şekli ve zamanı, sanıkların istikrarlı ve uyumlu savunmaları, mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, mağdure hakkındaki 07.10.2010 tarih ve 2010/10252 sayılı rapor içeriğinde genital muayene sonucu elde edilen bulgunun 2-4 gün aralığında gerçekleştiğinin bildirilmesine karşın mağdurenin soruşturma beyanında sanık … tarafından rapor tarihinden yaklaşık 9 gün önce nitelikli cinsel istismara maruz kaldığını belirtmesi, tanıkların mağdurenin beyanları ile örtüşmeyen anlatımları ve tüm dosya kapsamına göre, sanıkların farklı tarihlerde birbirlerinden bağımsız olarak mağdureye yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve sanık …’ın çocuğun basit cinsel istismarı, sanık …’ın ise çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçlarını işlediklerine dair cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından, atılı suçlardan beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2017/293 E. 2017/1380 K. 16/03/2017 T.)

30-  Mağdurenin ayrıntı içermeyen, aşamalarda ve tanık anlatımlarıyla çelişkili beyanları, karşılıklı olan başka davalarda cinsel istismardan bahsetmemesi, aileler arası husumet bulunması, 6 ay sonra gündeme getirilmesi:

“…Mağdurenin, üvey babası olan sanık tarafından kendisine yönelik gerçekleştirildiğini iddia ettiği cinsel eylemlerin zamanı ve şekli konusunda ayrıntı içermeyen beyanlarının aşamalarda hem kendi içerisinde hem de tanık beyanları ile çelişmesi, müşteki annenin müşterek haneyi terk etmesinden önce yargılamaya konu eylemlerden haberdar olduğunu iddia etmesine rağmen, sanığa karşı açmış olduğu boşanma davasında ve bundan kısa süre sonra sanık tarafından kendisi ile birlikte annesi ve kardeşine karşı işlenen kasten yaralama, tehdit ve hakaret eylemlerinin ihbarı sırasında cinsel istismardan hiç bahsetmemesi, beyanlarının tanık anlatımları ile çelişmesi, müşteki ve ailesi ile sanık arasında yaşanan olaylar nedeniyle husumet bulunması ve bu anlaşmazlıkların ardından yaklaşık 6 ay sonra ilk olarak müşteki … tarafından cinsel istismarın gündeme getirilmesi, sanığın aşamalarda suçu inkara yönelik savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre sanığın, mağdureye yönelik cinsel istismar suçunu işlediğine dair savunmasının aksine cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından, beraati yerine delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2016/8186 E. 2017/2592 K. 11/05/2017 T.)

31-  Mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları, zor unsurunun tıbbi ve hukuki kanıtının bulunmadığı, ruh sağlığının bozulduğu yönünde kanıt olmadığı, kırsal kesimde hoş karşılanmayacak böyle bir olayın aleniyet kazanmasından kaynaklanabileceği:

“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları, olayın ortaya çıkış şekli, telefon iletişim tutanakları, tanık anlatımları ile sanık savunmalarından eylemde zor unsurunun tıbbı ve hukuki kanıtının bulunmadığı, mağdurenin ruh sağlığının bozulmasının ise, Şubat 2006 yılında meydana gelen olaydan sonra ruh sağlığında herhangi bir bozulmanın olduğu yolunda iddia ve kanıtın olmadığı, Mart 2007 yılında tekrarlanan olayın ise mağdurenin görümcesi ve kayın validesi tarafından görülmesi üzerine kırsal kesimde hoş karşılanmayacak böyle bir olayın aleniyet kazanmasından kaynaklanabileceği gözetilerek sanığa yükletilen nitelikli cinsel saldırı ve şantaj suçlarından beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi…”  (Yargıtay 5. CD. 2008/2477 E. 2008/4651 K. 20/05/2008 T.)

32-  Mağdurenin suça ve suçun işlendiği tarihe yönelik iddialarının aşamalarda ve kendi içinde çelişkili olduğu, doktor raporu ile doğrulanmadığı:

“…Bir iddianın samimiyeti ve doğruluğu, suçun işlendiği yer, zaman, işleniş biçimi, tarafların kişilikleri, iddianın aşamalardaki değişmezliği nazara alınarak değerlendirilmelidir.

Mağdurenin iddiası, aşamalarda değiştiği gibi kendi içinde de çelişkilidir. Bu çelişkiler, gereksiz ayrıntılara yönelik olmayıp suça ve suçun işlendiği tarihe ilişkindir. İddia, olay tarihini belirleyen doktor raporu ile doğrulanmamış aksine, belirtilen tarihlerde suçun işlenmediği saptanmıştır.

Sanığın; yüklenen suçu işlediğine dair savunmasının aksini gösterir, cezalandırılmasına yeterli, her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı kanıt bulunamamıştır…”  (Yargıtay CGK. 1991/75 E. 1991/103 K. 01/04/1991 T.)

33-  Mağdure, annesi, ablası ve tanığın aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen anlatımları, müracaatın olaydan 1 yıl sonra çocukların velayetini almak isteyen anne tarafından yapılmış olması:

“…Mağdure, annesi katılan Nezaket ve ablası olan tanık Sümeyye’nin aşamalarda değişen ve birbiriyle de çelişen anlatımları, mağdurenin Cumhuriyet Savcılığında alınan 04.09.2008 tarihli beyanında sanık tarafından gerçekleştirilen iki eylemden bahsettiği halde, 25.02.2009 tarihli savcılık beyanında ilk eylemi anlatarak başkaca herhangi bir olayın gerçekleşmediğini bildirmesi ve her iki beyanında olayların üvey annesi ile birlikte ikamet ettikleri evde olduğunu söylemesine rağmen 15.09.2009 tarihli celsede olayların üvey annenin annesine ait evde yaşandığını belirtmesi, bacaklarını okşama şeklinde tezahür eden ikinci eylemi ablası tanık Sümeyye’nin de gördüğünü söylediği halde, tanık Sümeyye’nin bu konuda aynı celse çelişkili beyanlarda bulunması ve bu karışıklığa geçerli bir açıklama getirememesi, katılan Nezaket’in müracaatında sanığın her iki kızına yönelik cinsel eylemleri bulunduğunu bildirmesine karşın tanık Sümeyye’nin sanığın kendisine herhangi bir cinsel davranışta bulunmadığını net olarak ifade etmesi, müracaatın, olaydan yaklaşık olarak bir yıl sonra, üvey anne tarafından gerçekleştirildiği iddia olunan kötü muamele mahiyetindeki eylemler nedeniyle şikâyetçi olunurken ve çocukların velâyetini almak isteyen öz anne tarafından yapılmış olması, sanığın suçlamaları kabul etmediğine dair istikrarlı savunmaları ve bu savunmayı doğrulayan tanık anlatımları ile tüm dosya içeriğinden, sanığın atılı suçu işlediğine ilişkin cezalandırılmasına yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığının anlaşılması karşısında, şüpheden sanık yararlanır ilkesi de nazara alınarak atılı suçtan beraati yerine yazılı gerekçeyle mahkûmiyetine karar verilmesi,Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2012/11463 E. 2014/8940 K. 30/06/2014 T.)

34-  Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, tanığın görgüye dayalı olmayan beyanları, karakola ertesi gün başvurması:

“…Sanık savunmaları, mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, tanığın görgüye dayalı olmayan beyanları, olaydan sonra tanığın evine gidip olayları anlatan mağdurenin olay günü değilde ertesi gün annesine gittikten sonra karakola başvurması ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın üzerine atılı suçları işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinin anlaşılması karşısında atılı suçlarından beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/3752 E. 2018/6405 K. 05/11/2018 T.)

35-  Katılanın aşamalardaki çelişkili ve maddi delillerle desteklenmeyen ifadeleri:

“…Katılanın aşamalardaki çelişkili beyanları, adli muayene raporu, dosya kapsamına alınan HTS kayıtları ile mesaj tespit tutanağı içeriği, olay anına ilişkin kayıtla ilgili yaptırılan ses çözümü içeriği, savunma ve tanık beyanları ile tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanıkların, eylemlerini zorla gerçekleştirdiklerine dair katılanın aşamalardaki çelişkili ve maddi delillerle desteklenmeyen ifadeleri dışında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan beraatleri yerine yazılı şekilde mahkûmiyetlerine karar verilmesi…”  (Yargıtay 14. CD. 2018/5653 E. 2018/5385 K. 24/09/2018 T.)

36-  Müştekinin aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın sevgili oldukları ancak cinsel ilişkide bulunmadığına dair savunması, tanık beyanı, adli raporda belirtilen bulgunun zorla anal ilişki yaşandığına yeterli delil teşkil edemeyeceği:

“…Olayın intikal zamanı, şekli, müştekinin aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın ise aşamalardaki mağdure ile sevgili olduklarını ancak cinsel ilişkide bulunmadıklarına dair savunması, tanık… ‘nin ise beyanlarında mağdurenin rızalı olarak sanıkla ilişki yaşadığını kendilerine söylediği yönündeki beyanları, bu nedenle mağdurenin adli raporunda belirtilen bulgunun zorla anal ilişki yaşandığı yönündeki mağdure iddiasına yeterli delil teşkil edemeyeceği hususu da göz önüne alınarak, mağdurenin başka delille desteklenmeyen beyanları dışında, sanığın yüklenen suçları işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, yeterli, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilmeden, hakkında beraat kararları verilmesi gerektiği halde yazılı gerekçelerle mahkumiyet hükümleri kurulması, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2018/2153 E. 2018/6901 K. 21/11/2018 T.)

37-  Mağdur-tanık beyanlarının çelişkili olmasının mağdurun beyanlarının güvenilirliğini ortadan kaldırdığı:

“…Tüm dosya kapsamına göre mağdurenin anlatımları ile mağdurenin annesi ve babasının anlatımlarının çeliştiği ve birbirini tutmadığı anlaşılmaktadır.Yine tarafların kabulüne göre suç tarihinde evde olduğu belli olan sanığın anne ve babası tanık olarak dinlenmiş ve olay sırasında mağdurun bağırdığının duymadıkları,bağırsaydı duyabilecek konumda olduklarını beyan etmeleri karşısında sanığın atılı suçu işlediği hususunda mağdurun beyanından başka dosyaya yansımış cezalandırmaya yeterli kesin deliller bulunmadığı,bu noktada mahkumiyet için hükme esas alınacak mağdur beyanlarının da onun anne ve babasının beyanları ile çelişkiler içermesi nedeni ile hükme esas alınamayacağı, mağdurun olay anında bağındığının söylemesine rağmen evde bulunan sanığın anne ve babasının bu bağırmayı duymadıklarını söylemesi karşısında,tüm bu durumların mağdurenin beyanlarının güvenilirliğini ortadan kaldırdığı anlaşıldığından sanığa isnat olunan suçu işlediği hususunda cezalandırmaya yeterli her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı deliller bulunmadığı kanaatine varılarak,

İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/52 Esas ve 2017/221 Karar sayılı ilamla sanık K2 hakkında TCK 103/1-2 cümle, 62 madde hükümlerince neticeten verilen 2 yıl 6 ay hapis cezasına ilişkin mahkumiyet kararlarının KALDIRILMASINA,

“Sanık K2 ‘ın üzerine atılı Sarkıntılık Yapmak Suretiyle Cinsel İstismar suçundan cezalandırılmasına ilişkin açılan kamu davasında sanığın müsnet suçu işlediği sabit olmadığından CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca sanığın atılı suçdan BERAATİNE..”  (İstanbul BAM 20. CD. 2017/3147 E. 2018/1315 K. 11/07/2018 K.)

38-  Çelişkili, hayatın olağan akışına aykırı mağdur beyanları dışında maddi / yan delilin bulunmadığı:

“…Sanık ile mağdur arasında geçen olaya ilişkin mağdurun soruşturma aşamasında verdiği beyanı ve sonrasında sinirlendiği için bu şekilde beyanda bulunduğunu belirterek cinsel saldırı olayının yaşanmadığını belirten beyanı dışında herhangi bir delil bulunmadığı, dosyada mevcut mesaj dökümleri de değerlendirildiğinde aralarında bir ilişkinin mevcut olduğu anlaşılmakla bu şekilde çelişkili mağdur beyanları dışında sanığın üzerine atılı cinsel saldırı suçunu işlediğine dair her tür şüpheden uzak yeterli somut delil bulunmadığından,şüpheden sanık yararlanır ilkesi de gözetilerek sanığın beraati yerine mahkumiyetine dair hatalı karar verilmiştir…”  (Bursa BAM 7. CD. 2018/3127 E. 2019/476 K. 04/03/2019 T.)

“…Görüldüğü üzere sanığın aşamalardaki savunmaları aynı yönde olduğu halde katılan K2 ‘ın aşamalardaki beyanlarının sürekli çeliştiği, sanığın kendisine yönelik gerçekleştirdiğini iddia ettiği cinsel eylemlerin niteliği konusunda sürekli farklı beyanda bulunduğu, dairemizde beyanı alınırken dahi sanığın kendisinin bir yılını mahfettiğini ve bu olay nedeniyle çevrede kötü anılmasından dolayı olmayan şeyleri söylediğini kabul ettiği anlaşılmıştır…

..Tüm   dosya   kapsamına   göre,   sanğıın   savunmasının   aksine   müsnet   suçlardan cezalandırılmasını gerektirir, her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilmediğinden, yüklenen çocuğun cinsel istismarı ve cebir tehdit veya hile kullanmak suretiyle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarını işlediğinin sabit olmaması nedeniyle CMK’nun 223/2-e.maddesi gereğince sanığın beraatine karar vermek  gerekmiş…”  (Adana BAM 6. CD. 2017/219 E. 2018/607 K. 29/03/2018 T.)

“…Mağdurenin ilk ifadesinde bodrum kata ilk önce kendisinin indiğini, sanığın cebir veya tehdit uygulamadığını, sadece ağzını kapattığını beyan ettiği, ancak sanığın eylemini gerçekleştirirken yaklaşık bir saat süreyle mağdurenin ağzını kapatmasının da mümkün görülmediği, mağdurenin vücudunda darp ve cebir izine rastlanmadığı gibi, olaydan sonra mağdureyi gören ilk kişi olan tanık K4 ‘nin beyanlarına göre de kıyafetlerinin düzgün olduğu, gerçekleşme şekli tam olarak aydınlatılamamış olayların ve iddiaların sanık aleyhine yorumlanmak suretiyle mahkumiyet hükmü kurulmasının mümkün olmadığı anlaşılmakla,

Tarsus 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 13/10/2017 tarihli 2017/111 esas 2017/199 karar nolu ilamının CMK’nın 280/2 maddesi uyarınca kaldırılmak suretiyle, sanığın üzerine atılı bulunançocuğun cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarını işlediğinin sabit olmaması sebebiyle müsnet suçlardan CMK’nın 223/2-e maddesi  uyarınca ayrı  ayrı beraatine…”  (Adana BAM 8. CD. 2018/665 E. 2019/41 K. 09/01/2019 T.)

 “…Her ne kadar sanığın çocuğa karşı cinsel istismar suçunu işlediği ve bu nedenle TCK’nın 103/2 maddesi gereğince cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ise de mağdurun aşamalardaki çelişkili ve hayatın olağan akışına aykırı beyanı dışında sanığın atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak mahkumiyete yeter kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından atılı suçtan CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca BERAATİNE…”  (Gaziantep BAM 17. CD. 2018/588 E. 2018/1064 K. 26/09/2018 T.)

“…Mağdurenin  yapılan muayenesinde  bakire  olduğuna,  kızlık  zarının  elastik  yapıda  bulunduğuna,  anal  muayenesinin  normal olduğuna ve vücudunda darp cebir izi bulunmadığına dair Edirne Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 05/04/2016 tarihli raporu, olay mahallinden alınan pikede yer alan 12 adet leke örneğinde suça sürüklenen çocuk ve mağdureye  ait  herhangi  bir  DNA-Sperm  örneğine  rastlanmadığına  dair  ATK  Biyoloji  İhtisas  Dairesinin 18/05/2016 tarihli raporu, hayatın olağan akışı, suça sürüklenen çocuğun mağdureyle evlenmek istemesi ancak mağdurenin babasının rıza göstermemesi üzerine olayın ortaya çıkması biçimindeki olayın intikal şekli ve süresi gözetildiğinde, soyut ve başka delillerle desteklenmeyen, taşıdığı çelişki nedeniyle olayı temsil etme ve  aydınlatma  elverişliliğine  sahip  olmayan  mağdure  beyanlarına,  doğrudan  görgüye  dayalı  bilgisi bulunmayan tanıklar K10 , K16 ve K12 ‘in anlatımlarına itibar edilemeyeceği, dolayasıyla suça sürüklenen çocuğun çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…”  (İstanbul BAM 20. CD. 2018/1213 E. 2020/178 K. 03/02/2020 T.)

 “…Şüpheden sanık yararlanır evrensel ceza hukuku ilkesi bağlamında somut olay değerlendirildiğinde; her ne kadar sanığın müsnet suçtan cezalandırılması istemi ile kamu davası açılmış ise de, olayın tanığının ve maddi delilinin bulunmadığı, sanığın tüm aşamalarda çelişki ihtiva etmeyen tutarlı anlatımları ve savunması ile suçlamayı reddettiği, mağdurların kovuşturma aşamasında alınan beyanlarında, soruşturma evresindeki beyanlarının aslen gerçeği yansıtmadığını belirtip, çelişkili ifade vermeleri karşısında, olayın tek tanığı olan mağdurların beyanlarında istikrar bulunduğundan bahsedilemeyeceği ve bu beyanların kesin delil olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olayların ve iddiaların sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamayacağı, dolayısıyla sanığın savunmasının aksine mahkumiyetine yeter nitelik ve derecede her türlü şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil bulunmadığı halde dosya kapsamı ile bağdaşmayan ve yasal olmayan gerekçeler ile sanığın bu suçlardan mahkûmiyetine karar verilmesi, Usul ve yasaya aykırı…”  (Adana BAM 8. CD. 2018/4681 E. 2019/147 K. 18/01/2019 T.)

“…Her ne kadar sanığın çocuğa karşı cinsel istismar suçunu işlediği ve bu nedenle TCK’nın 103/2 maddesi gereğince cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ise de mağdurun aşamalardaki çelişkili ve hayatın olağan akışına aykırı beyanı dışında sanığın atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak mahkumiyete yeter kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından atılı suçtan CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca BERAATİNE…”  (Gaziantep BAM 17. CD. 2018/588 E. 2018/1064 K. 26/09/2018 T.)

“…mağdure sanığın kendisine babacan tavırla yaklaştığı, bu nedenle yaptığı hareketlerin anlamını önce anlayamadığını söylemiş ise de beyanlarına göre sanığın eyleminin uzunca bir süre sürdüğü, ayrıca göğüslerine hem yüzü koyun yatarken hem de sırt üstü yatmasını söyledikten sonra dokunmasının muayene amaçlı olmadığını anlaması gerektiği, yine olayın 22/10/2016 tarihinde meydana geldiği, mağdurenin 25/10/2016 tarihinde yani olaydan üç gün sonra şikayetçi olduğu da dikkate alındığında sanığın mağdurenin sırt ve boyun bölgesine dokunmasının muayene amaçlı mı yoksa cinsel saikle mi yapıldığı, ayrıca göğüslerine dokunup dokunmadığı konusunda mağdurenin hayatın olağan akışı ile bağdaşmayan beyanları dışında başkaca delile ulaşılamadığı dikkate alınarak basit cinsel saldırı suçunun sanık tarafından işlendiğine dair her türlü şüpheden uzak cezalandırılmasına yeterli derece ve nitelikte delil elde edilemediğinden beraatine karar vermek gerektiği kanaatine varılmakla ilk derece mahkemesinin bu suçtan mahkumiyete ilişkin kararı CMK’nın 280/2.maddesi uyarınca kaldırılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur…”  (Ankara BAM 17. CD. 2018/1506 E. 2019/1512 K. 11/10/2019 T.)

“…şüpheden sanık yararlanır evresel hukuk ilkesi de dikkate alındığında aşamalarda değişen ve kendi içerisinde ve adli raporla çelişen mağdurenin beyanı dışında suça sürüklenen çocuğun üzerine atılı suçu işlediğine dair mahkumiyetine yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden AİHS’nin 6. ve T.C. Anayasası 38. maddelerinde belirtilen masumiyet karinesi gereğince CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince suça sürüklenen çocuğun atılı suçtan BERAATİNE…”  (Gaziantep BAM 17. CD. 2017/2771 E. 2019/291 K. 12/04/2019 T.)

“…Sanık hakkında her ne kadar üzerine atılı çocuğun basit cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan dolayı cezalandırılması istemi ile kamu davası açılmış ise de; yapılan yargılama sonucunda toplanan deliller kapsamında adli raporla doğrulanmayan kendi içerisinde çelişen, aşamalarda değişen ve hayatın olağan akışına aykırı mağdurenin soyut beyanları dışında cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından sanığın üzerine atılı suçlardan CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince ayrı ayrı BERAATİNE…”  (Gaziantep BAM 17. CD. 2019/1789 E. 2019/1168 K. 01/11/2019 T.)

“…Sanık K3 ‘nin mağdurun üvey annesi olduğu, sanık K3 ‘nin diğer sanık K2 ile arkadaşlığının olduğu, mağdurun kollukta vermiş olduğu sanıklardan K2 ‘ın kendisi ile cinsel ilişkiye girdiği ve diğer sanık K3 ‘un sanık K2 ‘a işlenen suç konusunda yardımcı olduğu, aracılık ettiği yönünde beyanlarda bulunduğu halde duruşmada heyet huzurunda vermiş olduğu beyanlarında ise üvey annesi olan K3 ‘nin herhangi bir suçu olmadığını, diğer sanık K2 ‘ın kendisine yönelik eylemleri tek başına gerçekleştirdiğini beyan ederek çelişkili ifadelerde bulunduğu, mağdurun aşamalardaki beyanlarının tutarsız olduğu bunun dışında da dosya kapsamında sanıkların suçu işlediklerine yönünde her türlü şüpheden uzak kesin kanaat uyandırıcı delilin bulunmadığı yönünde Dairemizde kanaat oluşmuştur…”  (Gaziantep BAM 17. CD. 2017/1427 E. 2018/1060 K. 12/09/2018 T.)

“Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “kuşkudan sanık yararlanır” kuralı ve “masumluk” karinesi de dikkate alınarak tanık ve sanığa ait cep telefonuna ait HTS kayıtları doğrulanmayan, aşamalarda değişen müşteki K1 ‘in beyanları ve mağdure K2 ‘nin kendi içerisinde çelişen ve tutarlı olmayan soyut beyanları dışında sanığın üzerine atılı suçu işlediğine ilişkin her türlü şüpheden uzak mahkumiyete yeter kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından sanığın beraatine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…”   (Gaziantep BAM 17. CD. 2017/1688 E. 2018/673 K. 09/05/2018 T.)

“…Olayda, sanığın istikrarlı beyanı haricinde, mağdurun beyanını destekleyen livata bulgusu olduğuna dair Adli Tıp Kurumu raporu bulunmamakta, eylemin gerçekleştiğini destekleyen tanık beyanı da bulunmamaktadır. Sanık ile mağdur arasında, karşılıklı iddialar dışında husumet olup olmadığına ilişkin Dairemizce bir kanaate de varılamamıştır. Cinsel suçların özelliğinden dolayı, tanık beyanı bulunması şart olmamakla birlikte, “somut yan delillerin” bulunması, mahkümiyet için gereklidir. Livata bulgusu olmadığına dair Adli Tıp Kurumu raporu aksine ve cezai yönden ağır sonuçlar doğrudan cinsel istismar suçunda sanık hakkında yalnızca mağdurun beyanı ile mahkümiyete karar vermek telafisi imkansız sonuçlara yol açabilecektir.

Yukarıda açıklanıp anlatılan gerekçelerle, leh ve aleyhe delillerin bütün halinde değerlendirilmesi sonucu, sanığın mağdura karşı cinsel istismar suçunu gerçekleştirdiğine dair mahkumiyete yeterli her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delilin bulunmadığı Dairemizce kabul edilmiş, sanığın atılı suçu işlediği şüphe boyutunda kaldığından, “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi gereğince, gerekçelerine itibar edilmeyen  ilk derece mahkemesinin kararı CMK’nın 280/2. maddesinin verdiği yetki uyarınca kaldırılarak, sanık hakkında beraat kararı verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…”  (Erzurun BAM 3. CD. 2017/826 E. 2017/979 K. 22/06/2017 T.) “…mağdure ile tanıkların aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın istikrarlı savunması ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın müsnet suçu işlediğine dair mahkûmiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, ceza muhakemesi hukukunun temel ilkelerinden olan “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi de gözetilerek beraatine karar verilmesi yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmedilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2016/1933 E. 2016/5622 K. 07/06/2016 T.)

Cinsel Suçlar (Delillerle Desteklenmeyen Soyut İddialar)

1-    Mağdurenin aşamalarda birbirleri ile çelişen beyanları dışında delil elde edilemediği, muayenede iz bulunmadığı, ailesine karşı haklı çıkarma gayretine bağlı olabileceği:

“…Olaydan sonra mağdurelerin Ümraniye Adli Tıp Şube Müdürlüğünden alınan 03.05.2007 tarihli raporlarının düzenlenmesi esnasındaki muayenelerinde, adli tıp uzmanına olayı öyküleme biçimleri de dikkate alındığında mağdurelerin eylemin gerçekleştiği yer ile sanıkların eylemlerini gerçekleştirirken ne şekilde cebir ve tehdit kullandığına ilişkin aşamalarda birbirleri ile çelişen beyanları dışında delil elde edilemediği gibi, 03.05.2007 tarihinde Ümraniye Adli Tıp Şube Müdürlüğünce yapılan muayenelerinde hymende taze yırtıklar olmakla birlikte vücutlarında herhangi bir darp ve cebir izi bulunmadığı, mağdurelerin zor iddialarının, kendilerini ailelerine karşı haklı çıkarma gayretine bağlı olabileceği…” (Yargıtay 14. CD. 2012/13546 E. 2013/2184 K. 05/03/2013 T.)

2-    Olay saatinde hts baz istasyonu kayıtlarının olay mahallinde bulunmadığı, mağdurenin görgüye dayalı tanık beyanlarıyla desteklenmeyen soyut beyanları, usulüne uygun yapılmayan teşhis:

Sanığın çalışmış olduğu işyerinden gönderilen mesai çizelgesi ve telsiz kayıtlarına göre olay saatinde tramvay kullandığı, yine Teknoloji İletişim Başkanlığından gönderilen kayıtlara göre de olay saati olarak gösterilen zaman diliminde sanığın kullandığı baz istasyonlarının olay mahallinde bulunmadığı anlaşılmakla, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair, katılan mağdurenin, görgüye dayalı tanık beyanlarıyla desteklenmeyen soyut beyanları ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunun Ek-6. maddesinde belirtilen şekilde usulüne uygun yapılmayan teşhis dışında, hukuka uygun, her türlü şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediğinden sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2012/7086 E. 2014/1600 K. 12/12/2014 T.)

3-    İlk beyanında sanıklar hakkında iddiada bulunmayıp ikinci beyanında iddialarda bulunduğu, beyanları destekleyen herhangi bir delil olmadığı, sadece sanıkların yer aldığı teşhis tutanağının aleyhe delil oluşturmayacağı:

“…17.06.2011 tarihli kolluk beyanında sanık … dışındaki sanıklarla ilgili herhangi bir iddiada bulunmayan mağdurun, üç gün sonra yine kollukta alınan beyanında sanık …’in eylemine ilişkin beyanlarının yanısıra sanıklar…ve …’a yönelik iddialarda da bulunduğu, olay öncesinde sanıkları tanıdığından, yalnızca sanıkların yer alması nedeniyle Polis ve Vazife Salahiyet Kanununun ek 6. maddesine aykırı nitelikte olan 21.06.2011 tarihli teşhis tutanağının sanıklar aleyhine delil oluşturmayacağı, ayrıca Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulunun 28.09.2012 tarihli raporunda, mağdurun ifadelerine ana hatları ile ve diğer delillerle desteklendiği taktirde itibar edilebileceğinin belirtildiği ve dosya kapsamında mağdurun sanıklarla ilgili beyanlarını destekleyen her hangi bir delilin de bulunmadığı gözetildiğinde, sanıkların cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek müsnet suçlardan beraatlerine karar verilmesi yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine hükmedilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/3098 E. 2016/8122 K. 29/11/2016 T.)

4-    Mağdurenin aşamalardaki başka delille desteklenmeyen çelişkili beyanları

“…Olayın intikal şekli ve zamanı, mağdurenin başka delillerle desteklenmeyen çelişkili beyanları, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı..” (Yargıtay 14. CD. 2016/8494 E. 2020/1729 K. 04/03/2020 T.)

 “…Mağdurenin aşamalardaki başka delille desteklenmeyen çelişkili beyanları, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/7099 E. 2020/1815 K. 09/03/2020 T.)

“…Mağdurenin aşamalardaki soyut ve çelişkili ifadeleri, olayın intikal şekli ve süresi, tanık beyanları, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/5917 E. 2019/1362 K. 25/12/2019 T.)

5-    Doktor raporlarında herhangi bir bulguya rastlanılmaması, birbiriyle çelişen mağdure iddiasının tanık beyanı veya yan delille desteklenmemesi

“…mağdurenin anal ve vajinal yoldan zorla gerçekleştirildiğini ileri sürdüğü cinsel istismar eylemlerine ilişkin olay sonrası düzenlenen doktor raporlarında herhangi bir bulguya rastlanılmaması, birbiriyle çelişen mağdurenin iddiasının tanık beyanları veya başkaca herhangi bir yan delille desteklenmemesi ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, suça sürüklenen çocuk ile sanıkların mağdureyle rızaen cinsel ilişkiye girdikleri ya da zorla cinsel istismarda bulunduklarına ve Sanık …’un mağdureye rızası dışında alıkoyduğuna dair soyut iddia dışında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilerek beraatleri yerine yeterli olmayan yazılı gerekçelerle mahkûmiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/574 E. 2018/2607 K. 09/04/2018 T.)

6-    Soyut beyan dışında başka delil bulunmaması, cinsel istismara yönelik raporunun bulunmaması:

“…Mağdurenin olaya ilişkin soruşturma evresinde alınan soyut beyanı dışında başkaca bir delil bulunmaması sanığın atılı suçları işlemediğine yönelik istikrarlı savunması, mağdurenin olayın hemen akabinde şikayetçi olmaması nedeniyle cinsel istismara yönelik raporunun bulunmaması ve tüm dosya kapsamına göre mağdure ile aralarında daha önceden duygusal anlamda ilişki bulunan sanığın atılı suçları işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2017/3381 E. 2017/6395 K. 12/12/2017 T.)

7-    Çelişkili beyanlar, biyolojik delil elde edilememesi, husumet bulunması:

“…Mağdurenin aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen beyanlarda bulunup anlatımların hayatın olağan akışına da aykırı olması, sanık … tarafından zorla cinsel istismara maruz bırakıldığına dair herhangi bir biyolojik delil elde edilememesi, mağdure ile annesi arasındaki telefon görüşme ve mesaj kayıtlarını içeren bilirkişi inceleme tutanağının mahiyeti, taraflar arasında 2013 yılı Mayıs ayında sanık … tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen eylemlere ilişkin devam etmekte olan dava nedeniyle husumet bulunması ve tüm dosya içeriği karşısında, sanıkların atılı suçlardan cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/9338 E. 2017/324 K. 30/01/2017 T.)

8-    Somut kanıtla desteklenmeyen, aşamalarda değişen mağdure anlatımları:

“…hükme dayanak alınan kanıtların gerçekçi, akılcı, olayı temsil edici, kanıtlayıcı ve hukuka uygun bulunmaları ve mutlak surette her türlü kuşkuyu gidermeye yeter düzeyde olmaları gerekir. Bu belirlemeler ceza yargılamasında şekli duruma değil, somut gerçeğe itibar edileceğini ortaya koymaktadır. Aksinin kabulü hak ve adalet duygularını yaralayacaktır.

Yerel Mahkemece, herhangi bir somut kanıtla desteklenmeyen ve aşamalarda değişen mağdure anlatımlarına itibarla, dosya kapsamına uymayan ve varsayımlara dayalı gerekçelerle sanığın cezalandırılmasına ilişkin hükümde direnilmesi yasaya aykırıdır…” (Yargıtay CGK. 2005/5-176 E. 2006/114 K. 11/04/2006 T.)

9-    Olayın ne şekilde gerçekleştiği ve nasıl son bulduğuna dair ayrıntı içermeyen soyut beyanlar, kolluk anlatımındaki yazılı metinde ilişkiye girdiğinin yazılı olmasına rağmen kamera görüntüleri dökümünde böyle bir anlatımın olmaması:

“…Mağdurenin sanık …’ın eylemlerine dair netlik göstermeyip sadece “bana saldırdı” şeklinde iddiada bulunması ve olayın ne şekilde gerçekleştiği ve nasıl son bulduğuna dair ayrıntı içermeyen soyut beyanları, bu dosyada tanık konumunda olan …”nın sanığın evine gitmediklerine dair anlatımları, sanığın tüm aşamalarda suçlamayı kabul etmemesi karşısında, sanık …’ın atılı suçlardan mahkumiyetini gerektirir her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden, beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine hükmedilmesi,

Mağdurenin kamera eşliğinde alınan kolluk anlatımına dair yazılı metinde sanık … ile ilişkiye girdiğinin yazılı olması, ancak bilirkişi aracılığıyla yazıya dökülen kamera dökümlerinde sanık ile ilişkiye girdiğine dair bir anlatımının bulunmaması, mağdurenin duruşmada sanıkla ilişkiye girmediğini beyan etmesi, sanığında mağdurenin kendi evinde kaldığını ancak ilişkiye girmediğini ifade etmesi karşısında, sanık …’ın atılı suçtan mahkumiyetini gerektirir her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine hükmedilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2015/4843 E. 2016/2964 K. 28/03/2016 T.)

10-  Durumunu çevreye mazur gösterme düşüncesi nedeniyle ve mağdurenin beyanından başka delil olmadığı:

“…Suç tarihinde onaltı yaşı içerisinde bulunan mağdurenin babasının kayıp müracaatı ile intikal eden olayda, saat 18.30 dan ertesi gün saat 07.00′ a kadar sanığın arabasıyla gezen katılan mağdurenin zor iddiasının durumunu çevreye mazur gösterme düşüncesinin sonucu olduğunun kabul edilmesi gerektiği gibi eylemin cebir ve tehditle gerçekleştiğine dair mağdurenin beyanından başka sanığın cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil de bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2014/523 E. 2015/11972 K. 22/12/2015 T.)

11-  Olay tarihinden 1 yıl 2 ay sonra şikayet, soyut beyan:

“…On altı yaşındaki yabancı uyruklu mağdurenin olay tarihinden bir yıl iki ay sonra anlatması sonucu soruşturmasına başlanılan olayda, mağdurenin soyut beyanı dışında sanığın atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2013/10377 E. 2015/11086 K. 26/11/2015 T.)

12-  Uzun süre sonra şikayet, anlatımların hayatın olağan akışına uygun bulunmaması, tanıkların olayı teyit etmemesi, sanığın mağdureye gönderdiği pusulada mağdurdan cinsel olarak yararlanmak istediği anlaşılsa bile bunun ileriye yönelik bir amaç olduğu suçu işlediğine ilişkin kanıt sayılamayacağı:

“…mağdurenin uzun sayılacak bir süre sanığa isnat ettiği eylemlerden kimseye söz etmemesi ve ilk olayla ilgili anlatımlarının hayatın olağan akışına uygun bulunmaması, tanık beyanlarının hiç bir şekilde olaylarla ilgili olarak mağdurenin çelişkili anlatımlarını asgari biçimde dahi teyit etmemesi, sanığın savunmasında mağdurenin önceden erkek arkadaşıyla cinsel ilişkiye girmesi ve ailesince dışlanması itibarıyla kendisinin mağdureyi takip altına aldığını ve son olayda mağdureye gönderdiği pusulanın bu nedene dayalı olduğunu beyan etmesi ve tüm dosya içeriği karşısında, söz konusu pusulaya göre sanığın mağdureden cinsel olarak yararlanmak istemesi söz konusu olsa bile, bunun ileriye yönelik bir amaç olduğu, dava konusu suçları işlediğine ilişkin kanıt sayılamayacağı göz önüne alınarak sanığın üzerine atılı eylemleri işlediğine dair kuşkudan öte, kesin ve inandırıcı kanıt elde edilemediği gözetilip atılı suçlardan beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyetlerine hükmedilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2012/2159 E. 2012/4993 K. 02/05/2012 T.)

13-  Olaydan sonra işyerinde çalışmaya devam etmesi, şikayette bulunmaması, sanıktan hediyeler alması, telefonla konuşmaya devam etmesi, telefon hattını kırdığını söylemesine rağmen kapatmadığının anlaşılması, aralarında problem olması, yapılan muayenede bulgu elde edilememesi, çelişkili anlatımlar:

“…Mağdure soruşturma aşamasında yaz tatili süresince çalışmak için girdiği işyerinde sanığın 2011 yılı Temmuz ayında kendisine yönelik cinsel davranışlarının başladığını ve Ağustos ayında da anal ve oral yoldan defalarca tecavüze uğradığını belirtmesine rağmen gerek sanığın ilk cinsel davranışlarının başladığını söylediği Temmuz ayında, gerekse Ağustos ayı içerisinde işyerinde çalışmaya devam edip, okulların açılacak olması nedeniyle işten ayrılması, ayrıca sanığın cinsel birlikteliklerini anlatacağı yönündeki tehditi üzerine daha sonraki cinsel saldırılarına sesini çıkartamadığını iddia eden mağdurenin, işyerinden ayrıldıktan sonra da sanığın böyle bir olayı anlatmasının mümkün olmasına rağmen işten ayrıldıktan sonra sanığın kendisini birlikte olmak için çağırdığında kabul etmediğini beyan etmesi, sanık hakkında herhangi bir merciiye şikayette bulunmaması, kovuşturma aşamasında mağdurenin olay tarihinde 18 yaşından büyük olduğu tespit edilerek yaşı düzeltilmiş ise de, öncesinde mağdurenin yaşının 16 olarak bilinmesi nedeniyle, evli ve esnaf olan sanığın böyle bir olayı anlatması durumunda çevresinde zor duruma düşebileceği gibi cezai sorumluluğunun da söz konusu olabilmesi, mağdurenin ablası olan tanık Halisa’nın; mağdurenin Ramazan ayı boyunca eve gece 24:00-01:00 saatlerinde gelerek, çalıştığı işyerinden elbiseler, aksesuarlar ve takılar getirip, bu elbiseleri ve takıları patronunun hediye olarak verdiğini söylediğine ilişkin beyanları, yine mağdurenin, annesi Hatice’ye çalıştığı işyerinin sahibi olan sanığın kendisi ile birlikte olmak istediğini anlatma şekline göre, annesi tarafından bu durumun sanığın kızıyla evlenmek istediği şeklinde algılanması ve mağdurenin kovuşturma aşamasında önceki anlatımlarından da dönmüş olduğu nazara alındığında sanığın tehdit yoluyla cinsel saldırıda bulunduğu iddiası şüphe boyutunda kalmaktadır…

…mağdurenin telefon görüşmelerine ilişkin HTS kayıtlarından; belirtilen tarihlerde sanıkla yaptığı telefon görüşmeleri dışında, başka kişilerle de gece geç saatlere, bazı günler sabah saatlerine kadar telefon görüşmeleri ve mesajlaşmalarının olduğu, ayrıca soruşturma aşamasında işten ayrılmasından sonra sanığın kendisini telefonla rahatsız etmesi nedeniyle bu telefon hattını kırarak kapattığını belirtmesine rağmen, hattın 30.03.2012 tarihine kadar fiilen kullanıldığı anlaşılmıştır.

Yine tanık Melek sanık aleyhine beyanlarda bulunmuş ise de; mağdure ile tanıklar Necla ve Songül’ün, Melek’in beyanlarını doğrulamayarak adı geçenle sanık arasında problemler olduğunu belirtmeleri karşısında, Melek’in beyanlarının sanık aleyhine değerlendirilmesi mümkün değildir.

Bu nedenlerle; yapılan muayenesinde cinsel saldırıya yönelik herhangi bir bulgu ve emare tespit edilmeyen, aşamalarda çelişkili beyanlarda bulunan ve kovuşturma aşamasında sanık hakkındaki suçlamalarından dönen mağdureye yönelik gerçekleştirildiği iddia olunan cinsel saldırı eyleminin sabit olduğuna ilişkin, sanığın savunmasının aksini gösterir her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından…” (Yargıtay CGK. 2014/14-604 E. 2015/37 K. 10/03/2015 T.)

14-  Tarafsız görgü tanığının bulunmaması, çelişkili beyanlar, yönlendirmeye müsait tanıkla birebir aynı beyanlar:

“…Olayın tarafsız görgü tanığının bulunmaması, olay günü 165 promil alkollü olan katılan …’in aşamalarda mekan, zaman ve olayın oluş şekline ilişkin çelişkili beyanları, yargılama aşamasında olayı gördüğünü bildirdiği 10 yaşındaki kızının yönlendirilmeye müsait olup tanık olarak alınan beyanının mağdurenin son beyanıyla bire bir aynı olması, sanığın inkarı ve tüm dosya içeriğine göre, üzerine atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, mahkûmiyete yeterli kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2014/10550 E. 2015/467 K. 22/01/2015 T.)

15-  Çelişkili beyanlar, 1,5 yıl sonra şikayet, husumet bulunması, herhangi maddi delil bulunmaması:

Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, olay tarihi ile olayın k arakola başvuru yoluyla intikali arasında bir buçuk yılı aşkın bir sürenin geçmiş olması, sanığın aşamalardaki savunmalarında atılı suçu işlemediğine ilişkin istikrarlı savunmaları, mağdurenin annesi tanık Elif ile babası müşteki Hüseyin’in 1999 yılında Elif’in babası olan sanığın evlenmelerine rıza göstermemesi sebebiyle kaçarak evlenmeleri, bu sebeple de aileler arasında anlaşmazlık ortaya çıkması, ayrıca 2008 yılı içerisinde mağdurenin annesinin bu kez babasına boşanma davası açması sebebiyle müşteki Hüseyin ve ailesinin ayrılmak isteyen tanık Elif’e ve babası sanığa husumet beslemeleri, yine mağdurenin dosyada mevcut raporlarında cinsel istismara maruz kaldığına yönelik herhangi bir maddi delilin bulunmaması ve tüm dosya içeriği karşısında, sanığın üzerine atılı çocuğun cinsel istismarı suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediğinden…” (Yargıtay 14. CD. 2014/5780 E. 2014/14913 K. 30/04/2012 T.)

16-  Görüşmeye devam etme, mesaj içeriklerinde sanıkla ilgili güzel sözler söylemesi, çelişkili beyan, husumet bulunması, çok uzun süre sonra şikayette bulunması, tanıkların mağdureyi yalanlamaları, katılanların beyanı dışında başka delil bulunmaması:

“…gerçekleştiğini iddia ettiği ilk olaydan sonra ikinci kez çağırdığında sanığın yanına tekrar gitmiş olması ve cinsel istismarda bulunduğunu iddia ettiği sanığın yanına İstanbul’a olaydan sonra giderek bir süre birlikte yaşaması hayatın olağan AKIŞINA AYKIRIDIR. Kaldı ki katılanın, sanığın birlikte yaşadığı tanık Sultan Erdoğan’a gönderdiği tespit edilen mesaj içeriklerinde sanığa yönelik olarak kullandığı “ben babamın kızıyım, babamın hatırına susuyorsak, babamdan bir fiske yememişken” şeklindeki ifadeler de cinsel istismar eyleminde bulunduğu iddia edilen bir baba için kullanılması beklenen BEYANLARLA ÖRTÜŞMEMEKTEDİR…

…Bu durum karşısında katılanların aşamalardaki beyanları arasındaki çelişkiler ve hayatın olağan akışına uymayan hususlar, sanıkla katılanlar ve anneleri arasında sanığın bir başka kadınla birlikte yaşaması nedeniyle husumet bulunması, gerçekleştiği iddia olunan eylemlerden çok uzun bir süre sonra şikayette bulunulması, tanıklar Zeynep Açıkgöz, Berna Sibel Sönmez, Ahmet kızı Naciye Açıkgöz ve Erdem Balaban’ın katılan Yüksel ve tanık Ahmet Yalçın kızı Naciye Açıkgöz’ün beyanlarının doğru olmadığını ifade etmiş olmaları, sanığın tüm aşamalarda ısrarla ve tereddüde yer vermeyecek şekilde suçlamaları kabul etmemesi, katılanların anlatımları dışında yargılamaya konu eylemlerin gerçekleştiğine ilişkin herhangi bir delilin dosya içerisinde bulunmadığı birlikte nazara alındığında, sanığın üzerine atılı öz kızları olan katılanlara yönelik çocuğun cinsel istismarı suçlarını işlediği iddiasının sabit olmadığı ve şüphe boyutunda KALDIĞI ANLAŞILMAKTADIR…” (Yargıtay CGK. 2013/14-711 E. 2014/530 K. 02/12/2014 T.)

17-  Uzun süre sonra şikayet, tanıkların görgüye dayalı bilgilerinin bulunmaması:

“…Üç aydır kira meselesi yüzünden konuşmadıkları anlaşılan katılanın olayların üzerinden uzunca bir süre geçtikten sonra kayınlarını çağırarak olayı anlatıp ardından da jandarmaya müracaat ederek nitelikli cinsel saldırıya uğradığı yolundaki iddiasını doğrulayan delil elde edilememiş bulunması ve tanık Tevfik’in beyanına göre de katılanın önce sanığın sarkıntılıkta bulunduğunu iddia etmesi, tartışmanın büyümesinden sonra ise tecavüze uğradığını ileri sürmesi, diğer tanıkların ise görgüye dayalı bilgilerinin bulunmaması karşısında mahkümiyete yeter derecede kesin ve her türlü şüpheden uzak deliller elde edilmediği halde yazılı gerekçelerle hükümlülüğe karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 5. CD. 2009/5439 E. 2009/7883 K. 22/06/2009 T.)

18-  İlk olaydan 4 ay sonra şikayet, katılanın anlatımı dışında delil olmaması:

“…30.8.2005 tarihinden 4 ay kadar önce ve 24.8.2005 tarihlerinde tekrarlanmasına rağmen katılan mağdurenin ırza geçme eylemlerini hiç kimseye anlatıp şikayetçi olmaması ve annesinin C. Savcılığına başvurması üzerine 30.8.2005 tarihinde açıklama yapması ile katılan mağdurenin yaşı, eylemin süresi, ortaya çıkış biçimi gözetildiğinde; ırza geçmenin cebir şiddet kullanılarak yapıldığına dair katılanın anlatımı dışında sanığın cezalandırılması için kesin ve inandırıcı başkaca da delil elde edilemediği, dolayısıyla eylemlerin rızaya dayalı olarak işlendiğinin kabulü yerine, oluşa uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 5. CD. 2009/4946 E. 2009/7069 K. 11/06/2009 T.)

19-  Mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları, zor unsurunun tıbbi ve hukuki kanıtının bulunmadığı, ruh sağlığının bozulduğu yönünde kanıt olmadığı, kırsal kesimde hoş karşılanmayacak böyle bir olayın aleniyet kazanmasından kaynaklanabileceği:

“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları, olayın ortaya çıkış şekli, telefon iletişim tutanakları, tanık anlatımları ile sanık savunmalarından eylemde zor unsurunun tıbbı ve hukuki kanıtının bulunmadığı, mağdurenin ruh sağlığının bozulmasının ise, Şubat 2006 yılında meydana gelen olaydan sonra ruh sağlığında herhangi bir bozulmanın olduğu yolunda iddia ve kanıtın olmadığı, Mart 2007 yılında tekrarlanan olayın ise mağdurenin görümcesi ve kayın validesi tarafından görülmesi üzerine kırsal kesimde hoş karşılanmayacak böyle bir olayın aleniyet kazanmasından kaynaklanabileceği gözetilerek sanığa yükletilen nitelikli cinsel saldırı ve şantaj suçlarından beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi…”  (Yargıtay 5. CD. 2008/2477 E. 2008/4651 K. 20/05/2008 T.)

Cinsel Suçlar (Durumunu Çevreye Mazur Göstermeye Yönelik Beyanlar)

1-    Durumunu çevreye mazur gösterme düşüncesi nedeniyle ve mağdurenin beyanından başka delil olmadığı:

“…Suç tarihinde onaltı yaşı içerisinde bulunan mağdurenin babasının kayıp müracaatı ile intikal eden olayda, saat 18.30 dan ertesi gün saat 07.00′ a kadar sanığın arabasıyla gezen katılan mağdurenin zor iddiasının durumunu çevreye mazur gösterme düşüncesinin sonucu olduğunun kabul edilmesi gerektiği gibi eylemin cebir ve tehditle gerçekleştiğine dair mağdurenin beyanından başka sanığın cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil de bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2014/523 E. 2015/11972 K. 22/12/2015 T.)

2-    Mağdurenin aşamalarda birbirleri ile çelişen beyanları dışında delil elde edilemediği, muayenede iz bulunmadığı, ailesine karşı haklı çıkarma gayretine bağlı olabileceği:

“…Olaydan sonra mağdurelerin Ümraniye Adli Tıp Şube Müdürlüğünden alınan 03.05.2007 tarihli raporlarının düzenlenmesi esnasındaki muayenelerinde, adli tıp uzmanına olayı öyküleme biçimleri de dikkate alındığında mağdurelerin eylemin gerçekleştiği yer ile sanıkların eylemlerini gerçekleştirirken ne şekilde cebir ve tehdit kullandığına ilişkin aşamalarda birbirleri ile çelişen beyanları dışında delil elde edilemediği gibi, 03.05.2007 tarihinde Ümraniye Adli Tıp Şube Müdürlüğünce yapılan muayenelerinde hymende taze yırtıklar olmakla birlikte vücutlarında herhangi bir darp ve cebir izi bulunmadığı, mağdurelerin zor iddialarının, kendilerini ailelerine karşı haklı çıkarma gayretine bağlı olabileceği…” (Yargıtay 14. CD. 2012/13546 E. 2013/2184 K. 05/03/2013 T.)

3-    Mağdurenin ailesinden korkma, çekinme gibi nedenlerle etrafa zorla kaçırıldığı görüntüsü vermiş olabileceği:

“…Magdurenin asamalardaki ifadeleri arasında eylemlerin zora dayalı olup olmadıgı konusunda önemli çeliskiler mevcut olup, yukarıda adı geçen jandarma astsubayı ve jandarma eri tanıkların anlatımlarından magdurenin ilk yakalandıgında rızaen kaçtıgını ifade etmis olması, 12.06.2005 tarihli doktor raporunda darp ve cebir izine rastlanmadıgının belirtilmesi, bu rapordan bir gün sonra alınan 13.06.2005 tarihli doktor raporunda bir kısım bulgulardan bahsedilmekte ise de, kırsal yasam kosulları geregi bunların baska nedene dayalı olarak da olusabilecegi, olay sırasında magdurenin ailesinden korkma, çekinme gibi nedenlerle etrafa zorla kaçırıldıgı görüntüsü vermis olabilecegi, sanıkların eylemlerinin rızaen olduguna iliksin savunmaları hilafına zorla olduguna dair mahkumiyetlerine yeter, kesin ve inandırıcı delil elde edilememis bulunması…” (Yargıtay 14. CD. 2011/3661 E. 2012/8381 K. 13/09/2012 T.)

4-    Mağdurenin hamile olduğunun öğrenilmesi üzerine şikayetçi olması, zor iddiasının durumunu çevreye mazur göstermek olduğunun kabul edilmesi gerektiği:

“…Magdurenin hastaneye götürüldügünde 8 aylık hamile oldugunun ögrenilmesi üzerine sikayetçi olması, bu tarihe kadar ailesinden kimseye nitelikli cinsel saldırıya ugradıgına dair bir beyanda bulunmaması, sanıgın da magdure ile rızası ile birlikte oldugu yönünde savunması karsısında, magdurenin zor iddiasının durumunu çevreye mazur göstermek düsüncesinin sonucu kabul edilmesi gerektigi ve eylemin zorla gerçeklestigine dair her türlü süpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadıgı gözetilerek sanıgın beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi…”  (Yargıtay 14. CD. 2012/5893 E. 2012/8817 K. 24/09/2012 T.)

“…Magdurenin rahatsızlanması üzerine hastaneye götürüldügünde 22 haftalık hamile oldugunun ögrenilmesi üzerine magdurenin sikayetçi olması, magdurenin bu tarihe kadar ailesinden kimseye tecavüze ugradıgına dair bir beyanda bulunmaması, sanıgın da magdureyle rızası ile birlikte oldugu yönünde savunması karsısında, magdurenin zor iddiasının durumunu çevreye mazur göstermek düsüncesinin sonucu kabul edilmesi gerektigi…” (Yargıtay 14. CD. 2012/6645 E. 2012/7000 K. 20/06/2012 T.)

5-    Mağdurenin samimiyeti kuşkulu, tutarsız ve kendisini ailesinden korumaya yönelik olarak planladığı mizansen niteliğinde görülen anlatımları dışında sanıkların eylemlerinin zorla olduğuna dair kesin ve inandırıcı kanıt olmadığı:

“…Nüfus kaydına göre, 09.02.1990 dogumlu olup, suç tarihlerinde 19 yası içinde bulundugu anlasılan magdurenin, asamalardaki eylemlerin zorla olduguna iliskin anlatımları çeliskilerle dolu oldugu gibi, bir kısım beyanlarının hayatın olagan akısına aykırı ve tutarsız bulundugu, babası müsteki S. K.’nın 28.07.2009 tarihli durusmadaki, gelenekleri ve düsünce tarzına iliskin beyanı itibarıyla, cinsel içerikli herhangi bir yanlıs davranıs yapması halinde ailesinin kendisine ve baskalarına büyük zarar verebilecegini düsünen magdurenin, dosya içeriginden kendisini daha evvel tanıdıgı ve evine gidip geldigi anlasılan sanık L.’nın evine 26.12.2008 tarihinde gitmesini izleyen gece, kendisini ailesine karsı hata yapmıs durumdan kurtarmak amacıyla, tanık A. K.’nun anlatımından da anlasıldıgı üzere ailesinden gizli olarak alıp, kullandıgı cep telefonundan, bu telefon baskasınınmıs gibi, bilmedigi bir evde zorla tutulduguna iliskin babasına mesaj göndermis oldugu, suç tarihinin baslangıcı olan 26.12.2008 tarihi ile bu eve polisin gelmesiyle eylemlerin sona erdigi 31.12.2008 tarihi arasındaki günlerde sehir içerisinde bulunan sanık L.’ya ait evde zorla tutulduguna ve kendisine zorla cinsel saldırıda bulunulduguna dair hiç bir kimseye ciddi sayılacak bir beyan ve tavrının, bagırıp, yardım isteme seklinde bir hareketinin bulunmadıgı, bu süre içerisinde sanık L.’yla birlikte alısverise gittigine dair tuhafiye isyeri isleten tanık F. H.’in anlatımı, sanık L.’nın evine misafir olarak gelen tanık C. E.’nin beyanı ve bu beyanı teyit eden, daha sonra dosyaya ibraz edilmis olan fotograflardaki görüntüler ve polisçe düzenlenen olay tutanagı içerigiyle mümzilerinin anlatımları, magdurenin babasına mesaj çektigi, aslında kendi adına oldugu halde, baskasına ait bulundugunu söyledigi cep telefonu numarasının kolluga ailesince bildirilmesi üzerine yapılan arastırma ve incelemeler sonucu tespit edilen sanık L.’ya ait eve, polis memurlarının gelip kapıyı çalarak içeridekileri dısarıya çıkarması sırasında, bulundugu odanın kapısı kilitli olmadıgı anlasılan magdurenin hemen dısarıya çıkmayıp, burada sessizce bekledigi, polislerin dısarıya çıkardıklarının kimlik kontrolünü yapmasından ve içeride baska kimse olup olmadıgını sormasından sonra, bulundugu odadan imdat ister sekilde bagırmaya baslaması ve polislerin bu odaya girmesi üzerine zorla tutulmakta bulunuyorcasına davranıslarda bulunması seklindeki tavrının da samimiyetten uzak ve bir mizansen niteliginde oldugu, muayenesi sonucu düzenlenen 01.01.2009 tarihli doktor raporunda belirtilen boyun ve her iki bacaktaki ekimozların magdureye zor uygulandıgının kesin delili sayılmayıp, rızaen sevisme veya baska nedene dayalı olarak meydana gelmesinin mümkün olabilecegi, magdurenin bu olay nedeniyle kollukta ifadesi alınırken, 2-3 ay öncesi gerçeklestigini iddia ettigi olayla ilgili olarak da sanıklar Ö. ve A.ye iliskin zor iddiasında bulundugu, söz konusu olay hakkında, o güne kadar herhangi bir sikayetinin bulunmaması ve tüm dosya içerigi karsısında; sanıkların savunmalarının aksini gösterir, magdurenin samimiyeti kuskulu, tutarsız ve kendisini ailesinden korumaya yönelik olarak planladıgı mizansen niteliginde görülen anlatımları dısında sanıkların eylemlerinin zorla olduguna dair, kesin ve inandırıcı kanıt bulunmadıgı gözetilmeyerek beraatleri yerine yazılı sekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi…”  (Yargıtay 14. CD. 2012/2544 E. 2012/6218 K. 31/05/2012 T.)

6-    Her ne kadar mağdure rızası dışında olduğunu söylemişse de, olay yerine gelen görevlilerin mağdure ile sanığı öpüşür şekilde gördüğü, araçtan inerken herhangi bir yardım talebinde ve sanıktan şikayetçi olduğuna dair anlatımda bulunmadığı:

“…olay yerine gelen görevlilerin mağdure ile sanığı öpüşür şekilde görüp aracın camına vurdukları ve sanığın kapıyı açmasından sonra mağdureyi aracın arka koltuklarının arasına saklanır vaziyette gördükleri tüm dosya içeriğinden anlaşıldığından, her ne kadar mağdure sanığın kendisini öpmesinin rızası dışında gerçekleştiğini söylemiş ise de, olayın intikal şekli, olay tutanağı ve mağdurenin araçtan inerken herhangi bir yardım talebinde ve sanıktan şikâyetçi olduğuna dair anlatımda bulunmadığına ilişkin tutanak mümzii tanıkların beyanları nazara alındığında, mağdurenin oluşa uygun düşmeyen zor iddiasının kendisini çevreye mazur gösterme düşüncesinin sonucu olduğu ve eylemin zorla gerçekleştiğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek sanığın atılı suçtan beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmedilmesi Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2013/4944 E. 2015/4622 K. 16/03/2015 T.)

7-    Mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları, zor unsurunun tıbbi ve hukuki kanıtının bulunmadığı, ruh sağlığının bozulduğu yönünde kanıt olmadığı, kırsal kesimde hoş karşılanmayacak böyle bir olayın aleniyet kazanmasından kaynaklanabileceği:

“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları, olayın ortaya çıkış şekli, telefon iletişim tutanakları, tanık anlatımları ile sanık savunmalarından eylemde zor unsurunun tıbbı ve hukuki kanıtının bulunmadığı, mağdurenin ruh sağlığının bozulmasının ise, Şubat 2006 yılında meydana gelen olaydan sonra ruh sağlığında herhangi bir bozulmanın olduğu yolunda iddia ve kanıtın olmadığı, Mart 2007 yılında tekrarlanan olayın ise mağdurenin görümcesi ve kayın validesi tarafından görülmesi üzerine kırsal kesimde hoş karşılanmayacak böyle bir olayın aleniyet kazanmasından kaynaklanabileceği gözetilerek sanığa yükletilen nitelikli cinsel saldırı ve şantaj suçlarından beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi…”  (Yargıtay 5. CD. 2008/2477 E. 2008/4651 K. 20/05/2008 T.)

Cinsel Suçlar (Cinsel Arzuları Tatmin Amacı Olmayan Eylemler)

1-    Muayene sırasında odada başka kişilerin de bulunduğu, sanığın katılanla baş başa kalmadığı, tartışma yaşanmadığı, sanığa teşekkür ederek odadan ayrıldığı, etik kurulu raporuna göre gözle ve elle muayenenin tıbbi gereklilik olduğu, sanığın cinsel arzularını tatmin amacı ile davranışlarda bulunduğunun şüphe boyutunda kaldığı:

“…Katılanın sanık tarafından muayene edildiği sırada bez perde ile bölünmüş odada sanık ve katılanla birlikte toplam beş kişinin bulunması, sanığın tıbbi müdahale sırasında hiçbir zaman odada katılan ile başbaşa kalmaması, odada bulunan tanıkların sanığın anlatımlarını doğrulaması, müdahale sırasında sanık ile katılan arasında herhangi bir konuşma geçmediğini ve tartışma yaşanmadığını beyan etmeleri, katılanın müdahale sonrasında hiçbir olumsuz tepki göstermeden aksine sanığa teşekkür ederek odadan ayrılması, … Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Etik Kurulu raporunda katılanın maruz kaldığı rahatsızlıkta cerrahi müdahale sırasında hem gluteal (kalça bölgesi) hem de perianal (anüs çevresi) bölgede gözle ve elle muayene yapılmasının tıbbi gereklilik olduğunun belirtilmesi hususları birlikte gözetildiğinde sanığın cinsel arzularını tatmin amacı ile katılanın vücudu üzerinde cinsel davranışlarda bulunduğu hususu şüphe boyutunda kalmaktadır.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün sanığın üzerine atılı suçun sabit olmaması nedeniyle beraatine karar verilmesi gerekirken mahkumiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir…”  (Yargıtay CGK. 2013/490 E. 2015/141 K. 05/05/2015 T.)

Cinsel Suçlar (Hayatın Olağan Akışına Aykırı Durumlar – Görüşmeye Devam Etme, Güzel Sözler Söyleme, Mutlu Fotoğraflar Paylaşma vb.)

1-    Mağdurenin kendisini rahatsız ettiğini iddia ettiği bir şahsa sabah erken çağrı bırakmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, sanık ve mağdurenin konuşma sürelerinin uzunluğu ve karşılıklı olarak arayıp mesajlaştıkları:

“…Dosyada bulunan iletişim tespitine ilişkin arama kayıtları içeriğinden sanık ile mağdurenin karşılıklı olarak 72 görüşme ve mesajlaşmalarının bulunduğu, görüşmelerin bazılarının 18-19 dakikayı bulduğu, mağdurenin beyanında sanığa sadece 2 mesaj çektiğini, bu mesajlarında da kendisini rahatsız etmemesini söylediğini iddia etmiş ise de, iletişim kayıtlarından mağdurenin ayrı günlerde sanığa toplam 16 mesaj çektiği ve 9 defa da aradığının anlaşıldığı, özellikle 26.03.2007 günü saat 20.47’den sonra mağdurenin sanığa 2 defa mesaj gönderip 1 defa aradıktan sonra sanığın mağdureyi aradığı, bir sonraki günün sabahında yani 27.03.2007 günü saat 07.50’de sanık henüz mağdureyi telefonla rahatsız etmemişken, mağdurenin sanığa çağrı bıraktığı gözününe alındığında, mağdurenin kendisini rahatsız ettiğini iddia ettiği bir şahsa sabah erkenden çağrı bırakmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, sanık ve mağdurenin konuşma sürelerinin uzunluğu ve karşılıklı olarak arayıp mesajlaştıkları gözönüne alındığında mağdurenin bu eylemlere rızasının bulunduğunun kabulü gerektiği gözetilmeden, sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2012/13148 E. 2012/10807 K. 06/11/2012 T.)

2-    Durumu çevresine mazur göstermek isteyen mağdurun 9 ay süreyle tehdit baskı altına kaldığının kabulü mümkün değildir:

“…Evli olan sanığın, eylemin ortaya çıkmasıyla kendisinin de zarara uğrayacağı aşikardır. Keza olayın ortaya çıkmasıyla içinde bulunduğu durumu çevresine mazur göstermek isteyen mağdurun 9 ay süreyle devamlı tehdit ve baskı altında kaldığının kabulü de mümkün değildir…” (Yargıtay 5. CD. 2011/2970 E. 2011/4134 K. 23/05/2011 T.)

3-    Mağdurenin uzun süre işe devam etmesi, sanıkla sözlenmesi, sanıktan aldığı paranın iadesinden sonra şikayetçi olması:

“…mağdurenin kendisine cinsel saldırıda bulu nulduğunu belirtmesine rağmen uzun süre işe devam etmesi ve iddia ettiği eylemler sırasında sanıkla sözlenmesi, sanıktan aldığı paraların iadesinin istenilmesinden sonra şikayetçi olması, dosya içerisindeki fotoğraflar, mesaj kayıtları tanık anlatımları ve tüm dosya kapsamına göre sanığın, mağdureye yönelik basit cinsel saldırı suçunu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin  inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2014/12310 E. 2017/5516 K. 09/11/2017 T.)

4-    Husumet bulunması, sanıkla görüşmeye devam etmesinin hayatın olağan akışına uygun olmaması, çelişkili anlatımlar:

“…taraflar arasında sanığın üstlendiği dolap yapımından kaynaklanan anlaşmazlık nedeniyle husumet bulunması ve mağdurenin kendisine cinsel saldırıda bulunan sanıkla iş yapmaya devam ederek bir kaç kez evde yalnız bulunduğu sırada eve gelmesine rıza göstermesinin de hayatın olağan akışına uygun olmaması karşısında, sanığın mağdureye yönelik basit cinsel saldırı eylemlerinde bulunduğuna dair mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları dışında sanığın cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2013/10860 E. 2015/9960 K. 28/10/2015 T.)

5-    Olaydan sonra işyerinde çalışmaya devam etmesi, şikayette bulunmaması, sanıktan hediyeler alması, telefonla konuşmaya devam etmesi, telefon hattını kırdığını söylemesine rağmen kapatmadığının anlaşılması, aralarında problem olması, yapılan muayenede bulgu elde edilememesi, çelişkili anlatımlar:

“…Mağdure soruşturma aşamasında yaz tatili süresince çalışmak için girdiği işyerinde sanığın 2011 yılı Temmuz ayında kendisine yönelik cinsel davranışlarının başladığını ve Ağustos ayında da anal ve oral yoldan defalarca tecavüze uğradığını belirtmesine rağmen gerek sanığın ilk cinsel davranışlarının başladığını söylediği Temmuz ayında, gerekse Ağustos ayı içerisinde işyerinde çalışmaya devam edip, okulların açılacak olması nedeniyle işten ayrılması, ayrıca sanığın cinsel birlikteliklerini anlatacağı yönündeki tehditi üzerine daha sonraki cinsel saldırılarına sesini çıkartamadığını iddia eden mağdurenin, işyerinden ayrıldıktan sonra da sanığın böyle bir olayı anlatmasının mümkün olmasına rağmen işten ayrıldıktan sonra sanığın kendisini birlikte olmak için çağırdığında kabul etmediğini beyan etmesi, sanık hakkında herhangi bir merciiye şikayette bulunmaması, kovuşturma aşamasında mağdurenin olay tarihinde 18 yaşından büyük olduğu tespit edilerek yaşı düzeltilmiş ise de, öncesinde mağdurenin yaşının 16 olarak bilinmesi nedeniyle, evli ve esnaf olan sanığın böyle bir olayı anlatması durumunda çevresinde zor duruma düşebileceği gibi cezai sorumluluğunun da söz konusu olabilmesi, mağdurenin ablası olan tanık Halisa’nın; mağdurenin Ramazan ayı boyunca eve gece 24:00-01:00 saatlerinde gelerek, çalıştığı işyerinden elbiseler, aksesuarlar ve takılar getirip, bu elbiseleri ve takıları patronunun hediye olarak verdiğini söylediğine ilişkin beyanları, yine mağdurenin, annesi Hatice’ye çalıştığı işyerinin sahibi olan sanığın kendisi ile birlikte olmak istediğini anlatma şekline göre, annesi tarafından bu durumun sanığın kızıyla evlenmek istediği şeklinde algılanması ve mağdurenin kovuşturma aşamasında önceki anlatımlarından da dönmüş olduğu nazara alındığında sanığın tehdit yoluyla cinsel saldırıda bulunduğu iddiası şüphe boyutunda kalmaktadır…

…mağdurenin telefon görüşmelerine ilişkin HTS kayıtlarından; belirtilen tarihlerde sanıkla yaptığı telefon görüşmeleri dışında, başka kişilerle de gece geç saatlere, bazı günler sabah saatlerine kadar telefon görüşmeleri ve mesajlaşmalarının olduğu, ayrıca soruşturma aşamasında işten ayrılmasından sonra sanığın kendisini telefonla rahatsız etmesi nedeniyle bu telefon hattını kırarak kapattığını belirtmesine rağmen, hattın 30.03.2012 tarihine kadar fiilen kullanıldığı anlaşılmıştır.

Yine tanık Melek sanık aleyhine beyanlarda bulunmuş ise de; mağdure ile tanıklar Necla ve Songül’ün, Melek’in beyanlarını doğrulamayarak adı geçenle sanık arasında problemler olduğunu belirtmeleri karşısında, Melek’in beyanlarının sanık aleyhine değerlendirilmesi mümkün değildir.

Bu nedenlerle; yapılan muayenesinde cinsel saldırıya yönelik herhangi bir bulgu ve emare tespit edilmeyen, aşamalarda çelişkili beyanlarda bulunan ve kovuşturma aşamasında sanık hakkındaki suçlamalarından dönen mağdureye yönelik gerçekleştirildiği iddia olunan cinsel saldırı eyleminin sabit olduğuna ilişkin, sanığın savunmasının aksini gösterir her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından…” (Yargıtay CGK. 2014/14-604 E. 2015/37 K. 10/03/2015 T.)

6-    Görüşmeye devam etme, mesaj içeriklerinde sanıkla ilgili güzel sözler söylemesi, çelişkili beyan, husumet bulunması, çok uzun süre sonra şikayette bulunması, tanıkların mağdureyi yalanlamaları, katılanların beyanı dışında başka delil bulunmaması:

“…gerçekleştiğini iddia ettiği ilk olaydan sonra ikinci kez çağırdığında sanığın yanına tekrar gitmiş olması ve cinsel istismarda bulunduğunu iddia ettiği sanığın yanına İstanbul’a olaydan sonra giderek bir süre birlikte yaşaması hayatın olağan AKIŞINA AYKIRIDIR. Kaldı ki katılanın, sanığın birlikte yaşadığı tanık Sultan Erdoğan’a gönderdiği tespit edilen mesaj içeriklerinde sanığa yönelik olarak kullandığı “ben babamın kızıyım, babamın hatırına susuyorsak, babamdan bir fiske yememişken” şeklindeki ifadeler de cinsel istismar eyleminde bulunduğu iddia edilen bir baba için kullanılması beklenen BEYANLARLA ÖRTÜŞMEMEKTEDİR…

…Bu durum karşısında katılanların aşamalardaki beyanları arasındaki çelişkiler ve hayatın olağan akışına uymayan hususlar, sanıkla katılanlar ve anneleri arasında sanığın bir başka kadınla birlikte yaşaması nedeniyle husumet bulunması, gerçekleştiği iddia olunan eylemlerden çok uzun bir süre sonra şikayette bulunulması, tanıklar Zeynep Açıkgöz, Berna Sibel Sönmez, Ahmet kızı Naciye Açıkgöz ve Erdem Balaban’ın katılan Yüksel ve tanık Ahmet Yalçın kızı Naciye Açıkgöz’ün beyanlarının doğru olmadığını ifade etmiş olmaları, sanığın tüm aşamalarda ısrarla ve tereddüde yer vermeyecek şekilde suçlamaları kabul etmemesi, katılanların anlatımları dışında yargılamaya konu eylemlerin gerçekleştiğine ilişkin herhangi bir delilin dosya içerisinde bulunmadığı birlikte nazara alındığında, sanığın üzerine atılı öz kızları olan katılanlara yönelik çocuğun cinsel istismarı suçlarını işlediği iddiasının sabit olmadığı ve şüphe boyutunda KALDIĞI ANLAŞILMAKTADIR…” (Yargıtay CGK. 2013/14-711 E. 2014/530 K. 02/12/2014 T.)

7-    Husumet bulunması, uzun süre sonra şikayet, hakkında güzel sözler söylemesi:

“…Sanığın eşi … aleyhine boşanma davas ı açtığı, eşinin çocukları ile birlikte sanıktan ayrı yaşadığı ve aralarında husumet bulunduğu, mağdurenin ilk beyanlarında eylemi olay günü ile sınırlı olarak anlatmasına karşın kovuşturma aşamasındaki beyanlarında eylemin 15 yıldır sürdüğünü beyan ettiği, adli raporlarının incelenmesinde olay tarihinden 6 yıl önce 06.11.2000 tarihinde Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesinden alınan anamnezde babası ile ilgili “Çok anlayışlı, içkiyi bıraktığı için mutluymuş” ibaresinin yazılı olduğunun anlaşılması karşısında, aşamalarda suçlamayı kabul etmeyen sanığın savunmasının aksine atılı suçu işlediği hususunda şüpheden uzak, kesin, somut ve inandırıcı bir delil elde edilmemiş olması sebebiyle atılı suçtan beraatlerine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden…” (Yargıtay 14. CD. 2012/7204 E. 2014/5945 K. 05/05/2014 T.)

8-    Ruh sağlığının bozulması eylemin zorla olduğuna tek başına karine teşkil etmez. Katılanın duruşmada sanığı görünce hırçınlaşması, bağırması, kendini yere atması eylemin zorla olduğunu göstermez. Çelişkili beyanlar, sanıkla görüşmeye devam etme, olaydan hemen sonra anlatmama:

“…Sanığın istikrarlı bir şekilde katılanın isteğiyle cinsel ilişkiye girdiğini beyan etmesi, katılanın olayın oluşuyla ilgili olarak aşamalarda çelişkili beyanlarda bulunması, sanık ve katılanın olaydan sonra iş yerinden birlikte çıkmaları ve katılanın da bunu doğrulaması, katılanın 26.09.2010 tarihinde gerçekleşen olaydan sonra olayı ailesine anlatmayıp, apandisit ameliyatı olduğu 28.09.2010 tarihinde narkozun etkisiyle olayı anlatması neticesinde ailesinin haberdar olması ve 06.10.2009 tarihinde şikayetçi olmaları, sanığın sırtında bulunan izlerin nasıl oluştuğunun kesin olarak tespit edilememesi gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde, sanığın katılana karşı cinsel saldırıda bulunduğu ve hürriyetinden yoksun bıraktığı hususları şüphe boyutunda kalmakta ve SÜBUTA ERMEMEKTEDİR.

Bununla birlikte E.Ü. Tıp Fakültesi tarafından düzenlenen genital muayene raporunda belirtilen bulguların ilk kez cinsel ilişkiye giren bütün kadınlarda ortaya çıkabilecek belirtiler olduğu, ayrıca katılanın ruh sağlığının bozulmuş olmasının tek başına eylemin zorla gerçekleştiği konusunda bir karine oluşturmayacağı, kaldı ki Adli Tıp Kurumu 6. Adli Tıp İhtisas Kurulunun raporunda ruh sağlığının tam olarak neden bozulduğunun belirtilmediği, aynı şekilde katılanın 23.12.2011 tarihli oturumda sanığı görür görmez hırçınlaşması, bağırması ve kendini yerlere atmasının eylemin zorla gerçekleştiğinin göstergesi olamayacağı, nitekim katılanın sanığın hazır bulunduğu 13.01.2010 tarihli oturumda benzer tepkilerde bulunmadığı anlaşılmakta olup, sanığın, kesin bir kanaat vermekten uzak olan katılanın çelişkili beyanlarına dayanılarak atılı suçlarda cezalandırılmasına karar verilmesi, evrensel bir ilke olan şüpheden sanık yararlanır ilkesine AYRILIK OLUŞTURACAKTIR.

Bu itibarla, atılı suçları işlediği hususunda her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmayan sanığın beraatı yerine mahkumiyetine ilişkin yerel mahkeme hükmü isabetsiz olduğundan bozulmasına KARAR VERİLMELİDİR…” (Yargıtay CGK. 2013/14-326 E. 2013/461 K. 19/11/2013 T.)

9-    Mağdurenin ilk eylemden sonra 5 ay daha işe devam etmesi, işten çıkarılmasından sonra şikayet etmesi:

“…sanığın mağdureyi işe geç gelmesi ve MSN’de çok vakit geçirmesi nedeniyle işine son verdiğini, hiçbir şekilde ilişkiye girmediğini savunması, mağdurenin ilk eylemden sonra 5 ay daha işe devam etmesi ve sanığın bu sürede eylemlerini defalarca gerçekleştirmesi, mağdurenin teselsül eden eylemleri gizleyip ancak işten çıkarılmasından sonra şikayetçi olması nazara alındığında; nitelikli cinsel saldırı eyleminin cebir, tehdit veya hile kullanılarak zorla işlendiğini kabule yeterli, kesin, inandırıcı, her türlü kuşkudan uzak ve somut delillerin bulunmadığı, Adli Tıp 6. İhtisas Kurulunun 23.10.2009 günlü raporu ile tespit edilen travma sonrası stres bozukluğunun ise mağdurenin işten çıkarılması, olayın ailesi tarafından öğrenilmesi, sanığın evlenme vaadini yerine getirmemesi gibi sebeplerle de meydana gelmiş olabileceği kuşkusuna yol açtığı halde yazılı şekilde mahkümiyet kararı verilmesi…” (Yargıtay 5. CD. 2011/3892 E. 2011/4947 K. 23/06/2011 T.)

10-  Sanığın çektiği fotoğraflarda mağdurenin parmaklarıyla zafer işareti yaparak poz verdiği görüldüğünden, ilk derece mahkemesinin rıza olup olmadığı konusunda delillerin tamamını değerlendirmesi gerekir:

“…Magdurenin olay sırasında sanık tarafından çekildigi anlasılan fotograflarda parmaklarıyla zafer isareti yaparak poz verdiginin anlasılması karsısında ilk derece mahkemesinin gerekçesinde magdurenin maruz kaldıgı eyleme rızasının bulunup bulunmadıgı hususunda delillerin tamamının degerlendirilmesi gerektiginin gözetilmemesi suretiyle, 5271 sayılı CMK’nın 230/1-b. Maddesine uygun düsmeyen gerekçeyle kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik istinaf basvurusunun kabulü yerine yazılı sekilde esastan reddine karar verilmesi suretiyle aynı Kanunun 289/1-g. Maddesine muhalefet edilmesi, Bozmayı gerektirdiginden…”  (Yargıtay 14. CD. 2018/9115 E. 2019/8568 K. 27/03/2019 T.)

11-  Sanığın kendisini zorla araca bindirerek cinsel saldırıda bulunduğunu belirten mağdurenin, sanığın telefon numarasını almasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu:

“…Sanık savunmaları, tanık …’ın beyanları, mağdure anlatımlarında; adli rapor içeriğindeki bulguların da hareket halindeki araçtan düşme neticesinde oluştuğunu beyan etmesi, sanıkların kendisini zorla araca bindirilerek cinsel saldırıda bulunduğunu belirten mağdurenin, sanık …’un telefon numarasını almasının hayatın olağan akışına aykırı oluşu ve tüm dosya kapsamına göre sanıkların atılı suçu işlediklerine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraatleri yerine nitelikli cinsel saldırı suçundan verilen beraat gerekçesi ile de çelişecek şekilde yazılı şekilde mahkûmiyet hükümleri kurulması, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2014/2619 E. 2016/2017 K. 02/03/2016 T.)

12-  Olayın adli mercilere 8 ay sonra intikal etmesi, buna rağmen mağdurenin sanık babasının yanında kalması, sosyal inceleme raporunda baba-kız ilişkilerinin sıcak olduğunun belirtilmesi, gönderilen mesajın içeriği, sanığın suçlamayı kabul etmemesi:

“…Mağdurenin, babası olan sanık tarafından cinsel istismara uğradığını iddia etmesine rağmen, babasından sürekli karnına masaj yapmasını istemesi, iddia edilen son cinsel istismar eylemi üzerinden yaklaşık 8 ay geçtikten sonra olayın adli mercilere intikal etmesinin ardından mağdurenin kendi isteğiyle babasının yanına giderek kalması, annesinin de cinsel istismar olayına ihtimal vermediğini beyan etmesi ve sosyal inceleme raporunu düzenleyen uzmana kızının babası ile ilişkilerinin iyi ve sıcak olduğu, babasından uzaklaşmadığına ilişkin anlatımda bulunması, mağdurenin sınıf arkadaşları olan tanıklar Selenay ile Satiye’nin mağdurenin arkadaşlık teklif ettiği bir çocuğun bu teklifi reddetmesi üzerine bu çocuğun da kendisine tacizde bulunduğunu söylediğine ilişkin beyanları, olaydan sonra mağdure tarafından sanığa gönderilen mesaj içeriği, sanığın aşamalarda suçlamayı kabul etmemesi ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın atılı suçu işlediğine dair mahkumiyete yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, müsnet suçtan beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi…”  (Yargıtay 14. CD. 2016/7823 E. 2017/11 K. 09/01/2017 T.)

13-  Eylem sonrası katılanın sanıkla yemeğe gitmesi:

“…Katılanın aşamalardaki anlatımları, savunma, ilk gün gerçekleştiği iddia edilen eylem sonrası katılanın sanıkla yemeğe gitmesi, tanık beyanları ve tüm dosya içeriği nazara alındığında olay tarihinden önce sanığın, müdür yardımcısı olarak görev yaptığı okulda sekreterlik yapmaya başlayan katılanı değişik zamanlarda dudaklarından öpmek suretiyle atılı suçu işlediğine dair sanığın savunmasının aksine soyut iddia dışında cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2015/7846 E. 2019/85 K. 08/01/2019 T.)

14-  Kamera kayıtlarına göre, mağdurenin rahat tavırları olduğu, gülümsediğinin anlaşıldığı, hemen olayın akabinde şikayetçi olmadığı:

“…Gerek görüntülerdeki sanığın hareketleri, gerek tüm görüntüler boyunca mağdurenin hareketleri, yüz mimikleri, yüzünün hali dikkate alındığında sanığın beyanlarının doğru olduğu konusunda Dairemizde tam bir kanaat oluştuğu, ayrıca mağdurenin hemen olayın akabinde şikayetçi olmadığı, ertesi gün gece yarısına yakın bir saatte eşiyle birlikte karakola giderek sanıktan şikayetçi olduğu, bu durumun mağdurenin sanığın dükkanına gitmesinin eşi veya ailesi tarafından duyulması üzerine şikayetçi olduğu izlenimi yarattığı, bu nedenle sanığın üzerine atılı basit cinsel saldırı suçunun unsurlarının oluşmadığı kanaatine varılmakla, bu suçtan ilk derece mahkemesince  verilen  mahkumiyet  kararı  CMK  280/2.maddesi  uyarınca  kaldırılarak  beraatine  karar verilmiştir…”  (Ankara BAM 17. CD. 2017/780 E. 2017/1438 K. 05/07/2017 T.)

15-  Mağdurenin istismara uğradığını söylediği yere tekrar tekrar gittiği, yaşamadığı olayı anlatmasının sebebinin intiharının gerçek sebebini perdelemek için olabileceği, ifadelerinde ısrarcı olmasının tek başına suçun varlığını ispat için yeterli olmadığı, ailesini ve çevresini sosyal boyutu ağır olan böyle bir olayın içerisine soktuktan sonra ifadesinden dönmesinin beklenemeyeceği, iddialarının somut bir delille desteklenmediği, istismardan kendisini koruma yolunda bir davranış geliştirmemesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı:

“…Mağdure ifade tarihinde 15 yaşında, dolayısıyla istismara uğradığını iddia ettiği tarihlerde ise 13-14 yaşlarında olup, ifadesinde de kendisini öpmeye çalıştığını, ancak buna izin vermediğini beyan etmiştir. Bu halde mağdure, sanığın kendisini öpmesine engel olabilecek bir durumda iken, bakkala gitmeyerek de bu duruma engel olabilirdi.Bir an için bakkala gitme sebebinin ailesinin göndermesi olduğu düşünülse bile, mağdurenin bunun dışındaki zamanlarda olsun bakkala gitmemesi gerekirdi. Zira mağdure okul çıkışlarında da aynı bakkala gittiğini kendisi dile getirmiştir. Mağdure kendisine yapılan davranışın yanlış olduğunu, bu konuda kendisini savunduğunu ve koruduğunu açıkça söylemiştir.

Ancak  tartışılması  gereken  başka  bir  husus  mağdurenin  bu  olayı  yaşamamış  ise  neden  anlatmış olduğudur. Esasen bu sorunun cevabını bulmak mümkün olmamakla birlikte, erkek arkadaşından ayrıldığı için intihara kalkışmış olan mağdurenin bu durumu ailesinden saklamak için mahallesinden de daha önce taşınmış olan sanığı söyleyerek intiharın gerçek sebebini perdelemeye çalışmış olması mümkündür. Dosyada da gerek annenin, gerekse mağdurenin ilk ifadelerinde intiharın gerçek sebebinin saklanmaya çalışıldığı çok açık olarak görülmektedir. Yine mağdure olayı anlatırken doğrudan cinsel istismardan kaynaklı olarak intihar ettiğini söylemeyip, sanığın oğlunun kendi okulunda olduğunu öğrenmesi üzerine istismarın devam edeceğine dair düşünceye kapılarak intihar ettiğini söylemiştir. Halbuki mağdure sanığın oğlu K5 ‘u okulda zaten tanımakta, ancak onun sanığın oğlu olduğunu bilmemektedir. İntihar tarihinde yaşı istismara uğradığını iddia ettiği döneme göre daha büyüktür. Bu haldeyken K5 ‘un sanığın oğlu olduğunu öğrenince istismarın devam edeceğini düşünmesi sağlıklı bir insan davranışı olarak görülmemiştir. Sanığın oğlunun okulunda olduğunu öğrenmesi ile geçmişte yaşadığı olayları yeniden hatırlaması sebebiyle intihar girişiminde bulunmuş olsa idi, bu durum daha mantıklı bulunabilirdi.

Mağdurenin aşamalarda ifadelerinde ısrarcı olması tek başına suçun varlığını ispat için yeterli değildir. Nitekim yaşadıkları olaylar sebebiyle intihara kalkışmış olan, ailesini ve çevresini sosyal boyutu ağır olan böyle bir olayın içerisine soktuktan sonra ifadesinden dönmesinin yaşı gereğince de beklenemeyeceği, bu durumda mağdurenin ifadesinde ısrar etmesinin beklenebilecek bir durum olduğunun kabulü gerekmektedir.

Yukarıda açıklandığı üzere, mağdurenin iddialarının somut bir delille desteklenmemesi, mağdurenin intihara girişim sebebinin dosya ve hayatın gerçekleriyle uyuşmaması, yaşının küçük olması sebebiyle istismara maruz kalması kabul edilebilir durumda olmakla birlikte, kendi anlatımları dikkate alındığında, kendisini savunabilecek bir psikolojide olduğunun anlaşılmasına karşın, bu tür bir istismardan kendisini koruma yolunda bir davranış geliştirmemesinin hayatın olağan akışına uygun bulunmaması, mağdurenin sanığın oğlunu tanımadığına dair anlatımlarının dosyadaki  delillerle uyuşmamasına rağmen bu  konuda ısrarcı olması hep birlikte dikkate alındığında, Dairemizce sanığın atılı suçu işlediği konusunda kesin ve inandırıcı bir kanaate varılamadığından ilk derece mahkemesince verilen mahkumiyet kararının kaldırılarak, sanığın beraatine karar verme yoluna gidilmiştir…”  (Ankara BAM 17. CD. 2018/482 E. 2018/1329 K. 11/07/2018 T.)

Cinsel Suçlar (Husumet / Menfaat Çalışması Bulunması)

1-    Mağdureyle aralarında husumet bulunduğuna dair savunma ve bunu destekleyen tanık anlatımları, mağdurenin çelişkili beyanları:

“…Olayın intikal şekli, aile içi uyuşmazlık ortamında il eri sürülmesi, sanığın aşamalardaki istikrarlı, suçu inkara yönelik ve mağdureyle aralarında mağdurenin erkek arkadaşlarıyla görüşmesi nedeniyle husumet bulunduğuna dair savunmaları ile bunu destekleyen tanık anlatımları, mağdurenin çelişkili beyanları ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın atılı suçu işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, yeterli, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2017/7427 E. 2018/1264 K. 22/02/2018 T.)

2-    Mağdurelerin aşamalardaki çelişkili beyanları, beyanların tanıklar tarafından doğrulanmaması, iddiaların aile içi uyuşmazlık sonrası ve sanığın suç duyurusunda bulunması sonrası ortaya atılması:

“…Mağdureleri n aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, eylemlerin uzun süredir devam ettiği iddia edilmesine rağmen mağdurelerin beyanlarının tanıklar tarafından doğrulanmaması, sanıkla ilgili iddiaların aile içi uyuşmazlık sonrası gündeme getirilmesi, sanığın mağdure …’nun evden ayrılıp kaçtığını düşündüğü kişi hakkında 02.08.2011 tarihinde suç duyurusunda bulunmasından sonra 03.08.2011 günü … tarafından cinsel istismar iddialarının ortaya atılması, mağdure …’nin de diğer mağdurenin suç duyurusunda bulunmasından sonra cinsel istismar iddiasında bulunması ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanığın, mağdurelere yönelik çocuğun cinsel istismarı ve …’ya yönelik tehdit suçlarını işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, tarafsız ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2017/4398 E. 2017/5619 K. 15/11/2017 T.)

3-    Mağdurenin uzun süre işe devam etmesi, sanıkla sözlenmesi, sanıktan aldığı paranın iadesinden sonra şikayetçi olması:

“…mağdurenin kendisine cinsel saldırıda bulu nulduğunu belirtmesine rağmen uzun süre işe devam etmesi ve iddia ettiği eylemler sırasında sanıkla sözlenmesi, sanıktan aldığı paraların iadesinin istenilmesinden sonra şikayetçi olması, dosya içerisindeki fotoğraflar, mesaj kayıtları tanık anlatımları ve tüm dosya kapsamına göre sanığın, mağdureye yönelik basit cinsel saldırı suçunu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin  inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2014/12310 E. 2017/5516 K. 09/11/2017 T.)

4-    Sanıkla nişanın bozulması üzerine olaydan 2 yıl sonra şikayet:

“…Sanıkla nişanlı olan mağdurenin, aralarındaki nişanın bozulması üzerine olayın gerçekleştiğini iddia ettiği tarih olan 2011 yılı Haziran ayından yaklaşık iki yıl sonra sanığın kendisiyle zorla cinsel ilişkide bulunduğunu ileri sürmesi, hadisenin intikal şekli, süresi ve zamanı ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2017/1107 E. 2017/3133 K. 06/06/2017 T.)

5-    Ayrıntı içermeyen, tanık anlatımlarıyla ve kendi içende çelişen beyanlar, husumet, 6 ay sonra şikayet:

“…Mağdurenin, üvey babası olan sanık tarafından kendisine yönelik gerçekleştirildiğini iddia ettiği cinsel eylemlerin zamanı ve şekli konusunda ayrıntı içermeyen beyanlarının aşamalarda hem kendi içerisinde hem de tanık beyanları ile çelişmesi, müşteki annenin müşterek haneyi terk etmesinden önce yargılamaya konu eylemlerden haberdar olduğunu iddia etmesine rağmen, sanığa karşı açmış olduğu boşanma davasında ve bundan kısa süre sonra sanık tarafından kendisi ile birlikte annesi ve kardeşine karşı işlenen kasten yaralama, tehdit ve hakaret eylemlerinin ihbarı sırasında cinsel istismardan hiç bahsetmemesi, beyanlarının tanık anlatımları ile çelişmesi, müşteki ve ailesi ile sanık arasında yaşanan olaylar nedeniyle husumet bulunması ve bu anlaşmazlıkların ardından yaklaşık 6 ay sonra ilk olarak müşteki tarafından cinsel istismarın gündeme getirilmesi, sanığın aşamalarda suçu inkara yönelik savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre sanığın, mağdureye yönelik cinsel istismar suçunu işlediğine dair savunmasının aksine cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından…” (Yargıtay 14. CD. 2016/8186 E. 2017/2592 K. 11/05/2017 T.)

6-    Bir ay sonra şikayet, tanıkların değişen ve çelişen anlatımları, husumet bulunması:

“…İntikalin, iddia edilen eylemden yaklaşık bir ay sonra gerçekleşmesi, tanıkların aşamalarda değişen ve çelişen anlatımları, sanığın yazılı ve sözlü savunmaları, mağdure ile sanık arasında sınıfta kalan mağdurenin sene tekrarı yapmadan bir üst sınıfa geçirilmesi hususunda husumet bulunması ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın atılı suçtan mahkumiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD. 2016/9146 E. 2017/2488 K. 08/05/2017 T.)

7-    Mağdurelerin ifadeleri arasında çelişki, uzun süre sonra şikayet, husumet olduğu, intikam alacaklarına ilişkin konuşmaların olduğu, sanığa isnatta bulunabilecekleri yönünde şüphe oluştuğu:

“…mağdurelerin ifadeleri arasında çelişki oluştuğu, mağdurelerin iddialarını eylemlerden uzun süre sonra dile getirdikleri, sanığın savunmalarında üzerine atılı suçu inkar edip anılan husumet oluşturacak sebebi dile getirdiği, mağdurelerin sanıktan intikam alacaklarına dair konuşmalarının da farklı yer ve zamanlarda birden fazla tanık tarafından duyulduğu anlaşılmakla, mağdurelerin sanığa isnatta bulunabilecekleri yönünde şüphe oluştuğu, bu nedenle sanığın müsnet suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/12325 E. 2017/1430 K. 22/03/2017 T.)

8-    Husumet bulunduğu, çelişkili beyanlar:

“…Olayın intikal şekli ve aile içi uyuşmazlık ortamında ileri sürülmesi, sanığın aşamalardaki istikrarlı, suçu inkara yönelik ve müşteki Filizle aralarında boşanma davasına da konu olan husumet bulunduğuna dair savunmaları, bunu destekleyen tanık anlatımları, mağdure, müştekiyle kardeşi tanık Gizem’in aşamalardaki birbirleriyle çelişkili beyanları, mağdurenin intikal sonrası aldırılan muayene raporları ve tüm dosya kapsamından sanığın, mağdureye yönelik beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun basit cinsel istismarı suçunu işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD. 2016/11974 E. 2017/735 K. 16/02/2017 T.)

9-    Çelişkili beyanlar, biyolojik delil elde edilememesi, devam etmekte olan dava nedeniyle husumet bulunması:

“…Mağdurenin aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen beyanlarda bulunup anlatımların hayatın olağan akışına da aykırı olması, sanık … tarafından zorla cinsel istismara maruz bırakıldığına dair herhangi bir biyolojik delil elde edilememesi, mağdure ile annesi arasındaki telefon görüşme ve mesaj kayıtlarını içeren bilirkişi inceleme tutanağının mahiyeti, taraflar arasında 2013 yılı Mayıs ayında sanık … tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen eylemlere ilişkin devam etmekte olan dava nedeniyle husumet bulunması ve tüm dosya içeriği karşısında, sanıkların atılı suçlardan cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/9338 E. 2017/324 K. 30/01/2017 T.)

10-  Çelişkili beyanlar, husumet bulunması:

“…Mağdure ile müşteki annesinin aşamalardaki çelişki beyanları, savunma, 06.04.2015 tarihli sosyal inceleme raporu ve 21.07.2015 günlü adli görüşme raporu içeriği, tanık beyanları, sanık ile müşteki anne arasında husumet olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın mağdureye yönelik çocuğun basit cinsel istismarı ve tehdit suçlarını işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD. 2016/2107 E. 2016/6007 K. 22/06/2016 T.)

11-  Şikayet tarihinden öncesine dayalı husumet olması:

“…Mağdurenin aşamalardaki anlatımları, savunma ve tanık beyanlarından, sanık ve eşi ile mağdureyle kızı arasında şikayet tarihinden öncesine dayalı husumet olduğunun anlaşılması, hadisenin intikal şekli ve zamanı ile tüm dosya kapsamına göre, sanığın cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2014/1809 E. 2016/62 K. 11/01/2016 T.)

12-  Husumet bulunması, sanıkla görüşmeye devam etmesinin hayatın olağan akışına uygun olmaması, çelişkili anlatımlar:

“…taraflar arasında sanığın üstlendiği dolap yapımından kaynaklanan anlaşmazlık nedeniyle husumet bulunması ve mağdurenin kendisine cinsel saldırıda bulunan sanıkla iş yapmaya devam ederek bir kaç kez evde yalnız bulunduğu sırada eve gelmesine rıza göstermesinin de hayatın olağan akışına uygun olmaması karşısında, sanığın mağdureye yönelik basit cinsel saldırı eylemlerinde bulunduğuna dair mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları dışında sanığın cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2013/10860 E. 2015/9960 K. 28/10/2015 T.)

13-  Beyanların kendi içeresinde ve birbirleri arasında çelişkiler bulunması, tarafsız tanığın bilgisi olmaması, sanıkla katılan arasında husumet bulunması, sanığın atılı suçları işlediğinin şüphe boyutunda kalması:

“…Arkadaş olup olaydan kısa bir süre önce işyerinde çalışmaya başlayan katılanların beyanlarında kendi içerisinde ve birbirleri arasında çelişkiler bulunması, katılan Kader tarafından tanık olarak gösterilen ve olay sırasında orada olduğu beyan edilen tarafsız tanık Sibel Kelemci’nin hakaret ve cinsel taciz olayına ilişkin bir görgü ve bilgisi olmadığını beyan etmesi, sanıkla katılanlardan Oya Akbaba arasında husumet bulunması, sanığın tüm aşamalarda ısrarlı ve istikrarlı biçimde katılanlarla tartıştığını ancak hakaret etmediğini ve cinsel tacizde bulunmadığını yaklaşık on yıldır aynı işyerinde çalıştığını savunması hususları birlikte dikkate alındığında, sanığın atılı suçları işlediği şüphe BOYUTUNDA KALMAKTADIR. Mahkumiyet hükmü kurulabilmesi için suçun sabit olması, aksi durumda ise şüpheden sanık yararlanır ilkesi uyarınca sanığın beraatine HÜKMOLUNMASI GEREKMEKTEDİR…” (Yargıtay CGK. 2013/14-376 E. 2015/189 K. 02/06/2015 T.)

14-  Çelişkili beyanlar, 1,5 yıl sonra şikayet, husumet bulunması, herhangi maddi delil bulunmaması:

Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, olay tarihi ile olayın k arakola başvuru yoluyla intikali arasında bir buçuk yılı aşkın bir sürenin geçmiş olması, sanığın aşamalardaki savunmalarında atılı suçu işlemediğine ilişkin istikrarlı savunmaları, mağdurenin annesi tanık Elif ile babası müşteki Hüseyin’in 1999 yılında Elif’in babası olan sanığın evlenmelerine rıza göstermemesi sebebiyle kaçarak evlenmeleri, bu sebeple de aileler arasında anlaşmazlık ortaya çıkması, ayrıca 2008 yılı içerisinde mağdurenin annesinin bu kez babasına boşanma davası açması sebebiyle müşteki Hüseyin ve ailesinin ayrılmak isteyen tanık Elif’e ve babası sanığa husumet beslemeleri, yine mağdurenin dosyada mevcut raporlarında cinsel istismara maruz kaldığına yönelik herhangi bir maddi delilin bulunmaması ve tüm dosya içeriği karşısında, sanığın üzerine atılı çocuğun cinsel istismarı suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediğinden…” (Yargıtay 14. CD. 2014/5780 E. 2014/14913 K. 30/04/2012 T.)

15-  Görüşmeye devam etme, mesaj içeriklerinde sanıkla ilgili güzel sözler söylemesi, çelişkili beyan, husumet bulunması, çok uzun süre sonra şikayette bulunması, tanıkların mağdureyi yalanlamaları, katılanların beyanı dışında başka delil bulunmaması:

“…gerçekleştiğini iddia ettiği ilk olaydan sonra ikinci kez çağırdığında sanığın yanına tekrar gitmiş olması ve cinsel istismarda bulunduğunu iddia ettiği sanığın yanına İstanbul’a olaydan sonra giderek bir süre birlikte yaşaması hayatın olağan AKIŞINA AYKIRIDIR. Kaldı ki katılanın, sanığın birlikte yaşadığı tanık Sultan Erdoğan’a gönderdiği tespit edilen mesaj içeriklerinde sanığa yönelik olarak kullandığı “ben babamın kızıyım, babamın hatırına susuyorsak, babamdan bir fiske yememişken” şeklindeki ifadeler de cinsel istismar eyleminde bulunduğu iddia edilen bir baba için kullanılması beklenen BEYANLARLA ÖRTÜŞMEMEKTEDİR…

…Bu durum karşısında katılanların aşamalardaki beyanları arasındaki çelişkiler ve hayatın olağan akışına uymayan hususlar, sanıkla katılanlar ve anneleri arasında sanığın bir başka kadınla birlikte yaşaması nedeniyle husumet bulunması, gerçekleştiği iddia olunan eylemlerden çok uzun bir süre sonra şikayette bulunulması, tanıklar Zeynep Açıkgöz, Berna Sibel Sönmez, Ahmet kızı Naciye Açıkgöz ve Erdem Balaban’ın katılan Yüksel ve tanık Ahmet Yalçın kızı Naciye Açıkgöz’ün beyanlarının doğru olmadığını ifade etmiş olmaları, sanığın tüm aşamalarda ısrarla ve tereddüde yer vermeyecek şekilde suçlamaları kabul etmemesi, katılanların anlatımları dışında yargılamaya konu eylemlerin gerçekleştiğine ilişkin herhangi bir delilin dosya içerisinde bulunmadığı birlikte nazara alındığında, sanığın üzerine atılı öz kızları olan katılanlara yönelik çocuğun cinsel istismarı suçlarını işlediği iddiasının sabit olmadığı ve şüphe boyutunda KALDIĞI ANLAŞILMAKTADIR…” (Yargıtay CGK. 2013/14-711 E. 2014/530 K. 02/12/2014 T.)

16-  6 ay sonra şikayet, husumet bulunması:

“…sanığın kendisine zorla cinsel istismarda bulunduğuna ilişkin müracaatını 6 ay sonra yapması, aralarında sonradan oluşan geçimsizlik nedeniyle husumet bulunması, sanığın aksi kanıtlamayan cinsel ilişkinin rıza ile gerçekleştiğine dair aşamalardaki savunmaları karşısında, cebir ve tehditle mağdureye cinsel istismarda bulunduğuna ilişkin sübuta yeterli kesin ve inandırıcı delil bulunmayan sanığın…” (Yargıtay 14. CD. 2013/613 E. 2014/11301 K. 21/09/2011 T.)

17-  Husumet bulunması, mağdurun annesi olan tanığın sanığı doğrulaması, çocuk psikiyatri uzman raporunda ifadenin çelişkili olduğunun belirtilmesi:

“…sanığın, mağdurun değişik erkeklerle görüşmesi nedeniyle mağdurla tartıştığını, mağduru dövmesi nedeniyle aralarında husumet bulunduğunu savunması ve bu savunmanın tanık … ve mağdurun annesi olan müşteki … tarafından doğrulanması ile mağdurla birebir görüşme yapan çocuk psikiyatri uzmanı Uzman Doktor…’ın 22.07.2010 tarihli raporunda, mağdurun cinsel istismar olaylarları ile ilgili ifadelerinin çelişkili olduğu yönünde görüş bildirmesi karşısında…” (Yargıtay 14. CD. 2012/7646 E. 2014/7237 K. 29/05/2014 T.)

18-  Husumet bulunması, uzun süre sonra şikayet, hakkında güzel sözler söylemesi:

“…Sanığın eşi … aleyhine boşanma davas ı açtığı, eşinin çocukları ile birlikte sanıktan ayrı yaşadığı ve aralarında husumet bulunduğu, mağdurenin ilk beyanlarında eylemi olay günü ile sınırlı olarak anlatmasına karşın kovuşturma aşamasındaki beyanlarında eylemin 15 yıldır sürdüğünü beyan ettiği, adli raporlarının incelenmesinde olay tarihinden 6 yıl önce 06.11.2000 tarihinde Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesinden alınan anamnezde babası ile ilgili “Çok anlayışlı, içkiyi bıraktığı için mutluymuş” ibaresinin yazılı olduğunun anlaşılması karşısında, aşamalarda suçlamayı kabul etmeyen sanığın savunmasının aksine atılı suçu işlediği hususunda şüpheden uzak, kesin, somut ve inandırıcı bir delil elde edilmemiş olması sebebiyle atılı suçtan beraatlerine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden…” (Yargıtay 14. CD. 2012/7204 E. 2014/5945 K. 05/05/2014 T.)

19-  Husumet bulunması, olayın üzerinden bir süre geçtikten sonra şikayette bulunması:

“…taraflar arasında sanığın savunmasını destekler mahiyette husumet bulunması; müşteki Ceylan’ın olayın üzerinden bir süre geçtikten sonra şikayette bulunması ve tüm dosya kapsamı karşısında sanığın mahkûmiyetine yeterli, kesin ve inandırıcı kanıt bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2012/7671 E. 2014/4895 K. 21/01/2011 T.)

20-  Olaydan 3 ay sonra şikayet, olayı doğrulayan tanıkların sanıkla ilgili başka davada müşteki olmaları, husumet bulunması:

“…Olayın intikalinin katılanın işten çıkartılmasından yaklaşık 3 ay sonra olması, katılanın bey anını doğrulayan tanıkların mevcut iş yerinden çıkartılanlar olması ve aynı zamanda sanık aleyhine benzer iddialarla açılan kamu davasının müştekileri olmaları, tanıklar E.. A.., Y.. P..ve Y.. V..’nin iddia edilen eylemlere şahit olmadıklarını ifade etmeleri, tarafların çalıştıkları iş yerlerinin bölge müdürü olan sanığın atanmasından sonra ilgili kişilerin işine son verilmesi nedeniyle taraflar arasında husumetin bulunması karşısında sanığın isnat edilen eylemleri gerçekleştirdiğine dair şüphe oluştuğu, şüphe sanık lehine değerlendirilerek atılı suçtan beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2012/13058 E. 2013/8916 K. 10/09/2013 T.)

21-  Maddi menfaat çatışması nedeniyle husumet bulunması:

“…mahkemece her ne kadar mağdurenin, müşteki …’nın ve yine müştekinin oğlu olan tanık Aslan’ın beyanlarına istinaden sanığın üzerine atılı suçu işlediğinden bahisle, yazılı şekilde sanığın mahkûmiyetine karar vermiş ise de; sanık ve müşteki arasında maddi menfaat çatışması nedeniyle husumet bulunması, olayın intikal şekli ve yaşanan olaylara rağmen müştekinin, sanığın ısrarlı şekilde açtığı boşanma davalarında boşanmak istememesi ve tüm dosya kapsamından sanığın üzerine atılı cinsel istismar suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2013/11017 E. 2013/12857 K. 09/12/2013 T.)

22-  Mağdurenin ilk eylemden sonra 5 ay daha işe devam etmesi, işten çıkarılmasından sonra şikayet etmesi:

“…sanığın mağdureyi işe geç gelmesi ve MSN’de çok vakit geçirmesi nedeniyle işine son verdiğini, hiçbir şekilde ilişkiye girmediğini savunması, mağdurenin ilk eylemden sonra 5 ay daha işe devam etmesi ve sanığın bu sürede eylemlerini defalarca gerçekleştirmesi, mağdurenin teselsül eden eylemleri gizleyip ancak işten çıkarılmasından sonra şikayetçi olması nazara alındığında; nitelikli cinsel saldırı eyleminin cebir, tehdit veya hile kullanılarak zorla işlendiğini kabule yeterli, kesin, inandırıcı, her türlü kuşkudan uzak ve somut delillerin bulunmadığı, Adli Tıp 6. İhtisas Kurulunun 23.10.2009 günlü raporu ile tespit edilen travma sonrası stres bozukluğunun ise mağdurenin işten çıkarılması, olayın ailesi tarafından öğrenilmesi, sanığın evlenme vaadini yerine getirmemesi gibi sebeplerle de meydana gelmiş olabileceği kuşkusuna yol açtığı halde yazılı şekilde mahkümiyet kararı verilmesi…” (Yargıtay 5. CD. 2011/3892 E. 2011/4947 K. 23/06/2011 T.)

23-  Olay tarihinde şikayetçi olmadığı, sanık hakkında internette çıkan, mağdureye tecavüz edip baskıyla şikayetçi olmasını engellediği yönündeki yayınlar sebebiyle sanığın kendisinden şikayetçi olacağını söylemesi üzerine mağdurenin başvuru yapması:

“…08.09.2015 günü sanıgın, instagram isimli cep telefonu mesajlasma programı vasıtasıyla bulusmak istedigi yirmiüç yasındaki magdurenin olumlu yanıt vermesinin ardından aynı gece saat 22.00 sularında geldigi Mugla il merkezinde ev arkadası tanık B..’yle yasayan magdureyle bulusup bara gittikleri, burada birlikte alkol alınmasından sonra sanıgın gece saat 01.30 civarında evine gitmek istemeyen magdureyle anlasarak arkadasları olan tanıklar F.. ile E..’le beraber ara ara kaldıgı eve gitmelerinin ardından burada magdureyle vajinal ve anal iliskiye girmelerinden sonra o tarihte magdurenin sanık hakkında sikayetçi olmadıgı, 11.09.2015 günü internet üzerinden magdureye zorla tecavüz edip baskıyla sikayetçi olmasını önledigi yönünde yayın yapılması üzerine sanıgın, bu durumdan sorumlu tutarak sikayetçi olacagına dair haber gönderdigi magdurenin 13.09.2015 gecesi saat 03.00 sularında emniyete basvurarak sanıgın zorla tecavüz ettiginden bahisle sikayetçi oldugu tüm dosya içeriginden anlasıldıgından, mevcut haliyle sanıgın magdureyle rızası dısında cinsel iliksiye girdigi hususunda soyut iddia dısında cezalandırılmasına yeter, her türlü süpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadıgı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/6581 E. 2016/6322 K. 27/06/2016 T.)

24-  Katılanların beyanlarında çelişkiler bulunması, tarafsız tanığın olayı doğrulamaması, husumet bulunması, sanığın ısrarla cinsel tacizde bulunmadığını savunması, suçu işlediğinin şüphe boyutunda kalması:

“…Arkadaş olup olaydan kısa bir süre önce işyerinde çalışmaya başlayan katılanların beyanlarında kendi içerisinde ve birbirleri arasında çelişkiler bulunması, katılan Kader tarafından tanık olarak gösterilen ve olay sırasında orada olduğu beyan edilen tarafsız tanık Sibel Kelemci’nin hakaret ve cinsel taciz olayına ilişkin bir görgü ve bilgisi olmadığını beyan etmesi, sanık ile katılanlardan Oya Akbaba arasında husumet bulunması, sanığın tüm aşamalarda ısrarlı ve istikrarlı biçimde katılanlarla tartıştığını ancak hakaret etmediğini ve cinsel tacizde bulunmadığını yaklaşık on yıldır aynı işyerinde çalıştığını savunması hususları birlikte dikkate alındığında, sanığın atılı suçları işlediği şüphe boyutunda kalmaktadır. Mahkumiyet hükmü kurulabilmesi için suçun sabit olması, aksi durumda ise şüpheden sanık yararlanır ilkesi uyarınca sanığın beraatine hükmolunması gerekmektedir…” (Yargıtay CGK. 2013/376 E. 2015/189 K. 02/06/2015 T.)

25-  Mağdurenin ayrıntı içermeyen, aşamalarda ve tanık anlatımlarıyla çelişkili beyanları, karşılıklı olan başka davalarda cinsel istismardan bahsetmemesi, aileler arası husumet bulunması, 6 ay sonra gündeme getirilmesi:

“…Mağdurenin, üvey babası olan sanık tarafından kendisine yönelik gerçekleştirildiğini iddia ettiği cinsel eylemlerin zamanı ve şekli konusunda ayrıntı içermeyen beyanlarının aşamalarda hem kendi içerisinde hem de tanık beyanları ile çelişmesi, müşteki annenin müşterek haneyi terk etmesinden önce yargılamaya konu eylemlerden haberdar olduğunu iddia etmesine rağmen, sanığa karşı açmış olduğu boşanma davasında ve bundan kısa süre sonra sanık tarafından kendisi ile birlikte annesi ve kardeşine karşı işlenen kasten yaralama, tehdit ve hakaret eylemlerinin ihbarı sırasında cinsel istismardan hiç bahsetmemesi, beyanlarının tanık anlatımları ile çelişmesi, müşteki ve ailesi ile sanık arasında yaşanan olaylar nedeniyle husumet bulunması ve bu anlaşmazlıkların ardından yaklaşık 6 ay sonra ilk olarak müşteki … tarafından cinsel istismarın gündeme getirilmesi, sanığın aşamalarda suçu inkara yönelik savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre sanığın, mağdureye yönelik cinsel istismar suçunu işlediğine dair savunmasının aksine cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından, beraati yerine delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2016/8186 E. 2017/2592 K. 11/05/2017 T.)

26-  Sanık ile katılan arasında husumet bulunduğu:

“…Sanığın aşamalardaki istikrarlı ve suçu kabul etmeyen savunmaları, sanığa cinsel istismar isnadının bir kısmının yıllar öncesine dayanması ve şikayet konusu olmaması, mağdurun annesi olan katılan K1 ‘nin sanık ile tartışmasından sonra, mağdurun da 1 hafta sonra sanık hakkında şikayetçi olması, sanık ile katılan K1 arasında tartışma ve kavgaların olması, bu şekildeki husumetin katılanın, whatsap mesajlaşmalarında sanığın profil ismini “İt” olarak kaydetmesi ile de açıkça görülmesi, aynı evde yaşayan katılanın, mağdur ile sanık arasındaki olaylara ilişkindoğrudan görgüsünün bulunmaması, yine sanığın oğlu olan K2 ‘ın beyanında, babası ile küçüklüğünden beri arasının iyi olmadığını, babası olan sanığın kardeşi olan mağduru sadece ayaktayken boynundan ve kulağından öptüğünü gördüğünü beyan etmesi sanığın lehine delil olarak kabul edilmiştir…

…Yukarıda açıklanıp anlatılan gerekçelerle, leh ve aleyhe delillerin bütün halinde değerlendirilmesi sonucu, sanığın mağdura karşı cinsel istismar ve katılana karşı tehdit eylemlerini gerçekleştirip gerçekleştirmediği hususunda Dairemizce yapılan değerlendirmede; ilk derece mahkemesince sanığın cezalandırılmasına ilişkin konulan gerekçelerin mağdurun ve katılanın beyanları ile sınırlı olduğu, aile içinde gerçekleştiği iddia edilen bu olayların diğer bireyler tarafından görülmemesi, aile bireyleri arasında dosya kapsamına yansıyan husumet nazara alındığında, sadece mağdur ve katılan beyanlarına itibar eden ilk derece mahkemesinin gerekçeleri isabetli görülmemiş, soyut iddia haricinde sanığın mahkumiyetine yeterli her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delilin bulunmadığı, sanığın atılı suçları işlediği şüphe boyutunda kaldığından ve “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi gereğince, sanığın beraatı yerine ilk derece mahkemesince yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Hukuka aykırı…”  (Erzurum BAM 3. CD. 2017/456 E. 2018/118 K. 05/02/2018 T.)

Cinsel Suçlar (İrade Fesadı / Evlilik Vaadi / Rıza)

1-    Dini telkinin irade fesadı olmadığı:

“…Olayın meydana çıkış biçimi, mağdurelerin aşamalardaki beyanları, iletişimin dinlenmesine ilişkin görüşme dökümleri, savunma ile tüm dosya kapsamına göre; sanık …’nın, beden veya ruh sağlığı bakımından kendilerini savunabilecek durumda bulunan mağdurelere yönelik eylemlerini cebir, tehdit veya mağdurelerin rızası dışında gerçekleştirdiğine dair delil bulunmadığından, mağdureler Seher, Dilek, Nazife ile Hülya’ya yönelik nitelikli cinsel saldırı suçundan (dört kez) beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyetine hükmedilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2016/4887 E. 2016/8588 K. 19/12/216 T.) (Suffe Derneği Yargıtay CGK. Usül eksikliğinden bozdu)

2-    Çaresizlik halinin irade fesadı olmadığı:

“…mağdurun, annesinin ölümünden sonra babası ve üvey annesi tarafından sahipsiz bırakılmış olması, bu nedenle sokaklarda yaşamak zorunda kalması, halkın verdiği yiyeceklerle geçinmesi, yönlendirmeye müsait bir yapısının bulunması ise ancak bir çaresizlik hâli olarak kabul edilebilecek ise de, 5237 sayılı TCK’nın 103’üncü maddesinde aynı Kanunun 80 ve 227’nci maddelerinde kabul edildiği gibi çaresizlik hâlinin suçun tipiklik unsuru ya da nitelikli hali olarak kabul edilmediği, belirtilen durumun mağdurun iradesini etkileyip eyleme karşı koymasına engel bir neden olarak kabul edilemeyeceği, aksine kabul ve uygulamanın ise suç ve ceza içeren hükümlerin kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlama yasağı ile kanunda açıkça yazılmış olmadıkça cezaların arttırılıp eksiltilemeyeceği ve değiştirilemeyeceği hükmüne aykırı olacağı…” (Yargıtay 14. CD. 2015/8952 E. 2016/2503 K. 15/03/2016 T.)

3-    Evlenme vaadinin fiile karşı koyma gücünü ortadan kaldıracak boyutta hile olmadığı:

“…suça sürüklenen çocuğun evlenme vaadinde bulunması mağdurenin iradesini bertaraf edip fiile karşı koyma gücünü ortadan kaldıracak boyutta bir hile olarak kabul edilemeyeceğinden, mevcut haliyle eylemlerin reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturup, TCK’nın 104/1, 43. maddelerine uyduğu gözetilmeksizin dosya kapsamına uygun düşmeyecek şekilde suça sürüklenen çocuğun eylemlerini evlenme vaadi şeklinde hile ile gerçekleştirdiği belirtilerek çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan hüküm kurulması, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2014/1552 E. 2015/5994 K. 30/04/2015 T.)

“…sanığın kendisine olan evlenme vaadinde bulunarak ormanlık bir arazide araç içerisinde ilk kez zorla istismarda bulunduğunu, bu olaydan bir hafta sonra yine sanıkla buluştuğunu ve aynı yere gitmeye rıza göstererek ve yine ilk istismar olayında olduğu gibi sanığın araç içerisinde zorla istismarda bulunduğunu beyan etmesi, bu olaylardan sonra ise sanıkla evleneceğini düşünerek rızasıyla birden fazla kez ilişkiye girmesi, aralarında yaptıkları nişanın bozulması üzerine şikâyetçi olması nazara alındığında eylemin zorla gerçekleştiğe dair her türlü şüpheden uzak, hukuka uygun ve yeterli delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2013/11351 E. 2014/2619 K. 03/03/2014 T.)

4-    Kendi içindeki çelişkili ve hayatın olağan akışına aykırı beyanlar, olaydan 6 ay sonra evden kaçıp polis tarafından bulunduğunda anlatması, evlenme vaadinde bulununca rızasıyla ilişkiye girdiğini söylemesi, reşit olmayanca cinsel ilişki suçunun 6 aylık şikayet süresine tabi olduğundan davanın düşürülmesi gerektiği:

“…Cumhuriyet Savcılığındaki ifadesinde, 2011 yılı Ağustos aylarının sonuna doğru sanıkla tanıştığını, birkaç gün sonra sanığın dükkanında otururken kendisine daha önce yaşadıklarını herkese anlatmak konusunda şantaj yaptığını, işyerinin kapısını kilitleyerek şantaj altında cinsel ilişkiye girdiğini, daha sonra sevgili olarak iyi görüşmeye başladıklarını, sanıkla evlenme ümidi bulunduğundan rızasıyla 5-10 kez cinsel ilişki yaşadığını, ancak daha sonra aralarının bozulduğunu 2011 Eylül ayında ayrıldıklarını belirtmesi, mahkemedeki 10.04.2013 günlü anlatımında ise sanığın ilk cinsel ilişkiyi şantajla yaptığını daha sonra ise evlenme vaadinde bulununca rızasıyla 4-5 kez cinsel ilişkiye girdiğini söylemesi, intikalin olaydan yaklaşık 6 ay sonra, mağdurenin evden kaçtığı bir zaman polis tarafından bulunduğunda alınan ifadesinden sonra olması olması, sanığın ise aşamalarda mağdure ile birden fazla kez rızası ile cinsel ilişkiye girdiğini savunması, mağdurenin sanığın yanına gittiğinde tokatla vurduğunu, boynunu sıktığını beyan etmesine karşın 07.04.2012 günü alınan adli raporunda darp ve cebir izi bulunmadığının tespit edilmesi, sanıkla mağdure arasındaki yazışmalar, fotoğraflar ve tüm dosya içeriği karşısında, sanığın mağdure ile cebir, tehdit veya iradeyi etkileyen başka bir nedenle cinsel ilişkiye girdiğine ve hürriyetinden yoksun bıraktığına dair mağdurenin açıklandığı üzere aşamalardaki kendi içindeki çelişkili ve hayatın olağan akışına aykırı beyanları dışında şüpheden uzak, kesin inandırıcı deliller olmadığı, eylemlerin bu hali ile TCK.nın 104/1. maddesinde tanımlanan reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğu atılı suçun takibinin anılan Kanunun 73/1. maddesi uyarınca 6 aylık şikâyet süresine tâbi olduğu, sanığın en son eyleminin Eylül 2011 olmasına rağmen şikâyetin Nisan 2012 tarihinde yapıldığı anlaşılmakla CMK.nın 223/8. maddesi uyarınca açılan kamu davasının düşürülmesi yerine yargılamaya devamla yazılı şekilde karar verilmesi ve dosya içeriğine göre, suç tarihinde 17 yaşı içerisinde olan mağdurenin rızası ile sanıkla birlikte kalması şeklinde sübut bulan eylemde, sanığın TCK.nın 109. maddesi anlamında hukuka aykırı bir davranışından söz edilemeyeceğinden kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan beraati yerine mahkûmiyetine hükmedilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2014/3166 E. 2014/5695 K. 28/04/2014 T.)

5-    Evlilik vaadi, uzun bir süre sonra kandırıldığını düşünerek şikayet, tanığın ilişkinin rızayla olduğuna dair beyanı, şikayet süresinin zamanında olup olmadığını belirlemek için suç tarihinin tespit edilmesi ve sonucuna göre reşit olmayanla cinsel ilişki suçunun değerlendirilmesi gerektiği:

“…mağdurenin olaydan sonra evleneceklerini söyleyen sanığa inanarak müracaatçı olmadığı, sanığın İstanbul’a taşınması üzerine ona ulaşamaması neticesinde kandırıldığını düşünen mağdurenin olaydan uzunca bir süre sonra Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat ettiği ve olayın da bu şekilde ortaya çıktığı, mahkemede dinlenilen tanık N… de beyanında, mağdurenin kendisine sanıkla rızasıyla ilişkiye girdiğini söylediğini beyan ettiği hususları nazara alındığında, sanığın Yazıcı Barajı mevkiindeyken araç içinde mağdureye organ sokmak suretiyle gerçekleştirdiği eylemini zor kullanarak işlediği yönünde şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, şikayet süresinin zamanında olup olmadığının belirlenmesi açısından öncelikle suç tarihlerinin tespitiyle sonucuna göre, sanığın reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan mahkumiyeti yerine nitelikli cinsel istismar suçundan mahkumiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2013/11014 E. 2014/948 K. 28/01/2014 T.)

Cinsel Suçlar (Ruh Sağlığı / Mağdurun Tepkisi)

1-    Ruh sağlığının bozulması eylemin zorla olduğuna tek başına karine teşkil etmez. Katılanın duruşmada sanığı görünce hırçınlaşması, bağırması, kendini yere atması eylemin zorla olduğunu göstermez. Çelişkili beyanlar, sanıkla görüşmeye devam etme, olaydan hemen sonra anlatmama:

“…Sanığın istikrarlı bir şekilde katılanın isteğiyle cinsel ilişkiye girdiğini beyan etmesi, katılanın olayın oluşuyla ilgili olarak aşamalarda çelişkili beyanlarda bulunması, sanık ve katılanın olaydan sonra iş yerinden birlikte çıkmaları ve katılanın da bunu doğrulaması, katılanın 26.09.2010 tarihinde gerçekleşen olaydan sonra olayı ailesine anlatmayıp, apandisit ameliyatı olduğu 28.09.2010 tarihinde narkozun etkisiyle olayı anlatması neticesinde ailesinin haberdar olması ve 06.10.2009 tarihinde şikayetçi olmaları, sanığın sırtında bulunan izlerin nasıl oluştuğunun kesin olarak tespit edilememesi gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde, sanığın katılana karşı cinsel saldırıda bulunduğu ve hürriyetinden yoksun bıraktığı hususları şüphe boyutunda kalmakta ve SÜBUTA ERMEMEKTEDİR.

Bununla birlikte E.Ü. Tıp Fakültesi tarafından düzenlenen genital muayene raporunda belirtilen bulguların ilk kez cinsel ilişkiye giren bütün kadınlarda ortaya çıkabilecek belirtiler olduğu, ayrıca katılanın ruh sağlığının bozulmuş olmasının tek başına eylemin zorla gerçekleştiği konusunda bir karine oluşturmayacağı, kaldı ki Adli Tıp Kurumu 6. Adli Tıp İhtisas Kurulunun raporunda ruh sağlığının tam olarak neden bozulduğunun belirtilmediği, aynı şekilde katılanın 23.12.2011 tarihli oturumda sanığı görür görmez hırçınlaşması, bağırması ve kendini yerlere atmasının eylemin zorla gerçekleştiğinin göstergesi olamayacağı, nitekim katılanın sanığın hazır bulunduğu 13.01.2010 tarihli oturumda benzer tepkilerde bulunmadığı anlaşılmakta olup, sanığın, kesin bir kanaat vermekten uzak olan katılanın çelişkili beyanlarına dayanılarak atılı suçlarda cezalandırılmasına karar verilmesi, evrensel bir ilke olan şüpheden sanık yararlanır ilkesine AYRILIK OLUŞTURACAKTIR.

Bu itibarla, atılı suçları işlediği hususunda her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmayan sanığın beraatı yerine mahkumiyetine ilişkin yerel mahkeme hükmü isabetsiz olduğundan bozulmasına KARAR VERİLMELİDİR…” (Yargıtay CGK. 2013/14-326 E. 2013/461 K. 19/11/2013 T.)

2-    Mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları, zor unsurunun tıbbi ve hukuki kanıtının bulunmadığı, ruh sağlığının bozulduğu yönünde kanıt olmadığı, kırsal kesimde hoş karşılanmayacak böyle bir olayın aleniyet kazanmasından kaynaklanabileceği:

“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları, olayın ortaya çıkış şekli, telefon iletişim tutanakları, tanık anlatımları ile sanık savunmalarından eylemde zor unsurunun tıbbı ve hukuki kanıtının bulunmadığı, mağdurenin ruh sağlığının bozulmasının ise, Şubat 2006 yılında meydana gelen olaydan sonra ruh sağlığında herhangi bir bozulmanın olduğu yolunda iddia ve kanıtın olmadığı, Mart 2007 yılında tekrarlanan olayın ise mağdurenin görümcesi ve kayın validesi tarafından görülmesi üzerine kırsal kesimde hoş karşılanmayacak böyle bir olayın aleniyet kazanmasından kaynaklanabileceği gözetilerek sanığa yükletilen nitelikli cinsel saldırı ve şantaj suçlarından beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi…”  (Yargıtay 5. CD. 2008/2477 E. 2008/4651 K. 20/05/2008 T.)

Cinsel Suçlar (Uzun Süre Sonra Şikayet)

1-    Çelişkili beyanlar, doktor raporlarında bulgu olmaması, olaydan sonra evine gidip uyuması ve sabah işe gittikten sonra karakola müracaatta bulunması:

“…sanıgın kendisini eve bırakma yönündeki teklifini kabul etmemesi üzerine bir eli ile kolundan tutup diger eli ile agzını kapatarak, zorla sokak üzerinde bulunan evlerden birinin kömürlügüne götürdügünü, durusmadaki beyanında ise sanıgın eve bırakma teklifini kabul ettigini ve kendi istegi ile sanıkla kömürlüge gittigini ifade etmis olmasının asamalarda çeliksi olusturması, magdure hakkında tanzim edilen doktor raporlarında cinsel saldırıya iliskin bir bulgunun elde edilememis olması, sanıgın tüm asamalarda magdure ile rızaya dayalı cinsel ilikside bulundugunu savunması, magdurenin olaydan hemen sonra sorusturma makamlarına basvurmamasının haklı ve kabul edilebilir bir gerekçesi olmaksızın, evine gidip uyuması ve ertesi sabah uyanarak çalıstıgı gazetede islerini hallettikten sonra karakola müracatta bulunması karsısında, savunmanın aksine, sanıgın magdure ile rızası dısında cinsel iliskiye girdigine dair her türlü süpheden uzak, kesin, somut ve inandırıcı bir delilin bulunmaması…” (Yargıtay 14. CD. 2014/643 E. 2014/4746 K. 09/04/2014 T.)

2-    Aşamalardaki çelişkili anlatımlar, yaklaşık 2 ay sonra usulüne uygun şekilde yapılmayan teşhisle dava açılması:

“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları, gerçekleştiğini iddia ettiği eylemden dolayı süresinde kolluğa başvurarak resmi şikayette bulunmayıp anılan olayla ilgili olarak yaklaşık iki ay kadar sonra başka bir cinsel istismar eyleminden dolayı yakalanan sanığı usulüne uygun şekilde yapılmayan işlemde teşhis etmesi üzerine kamu davasının açılması, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın atılı suçu işlediği hususunda soyut iddia dışında cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, beraati…” (Yargıtay 14. CD. 2014/9936 E. 2017/3659 K. 05/07/2017 T.)

3-    Sanıkla nişanın bozulması üzerine olaydan 2 yıl sonra şikayet:

“…Sanıkla nişanlı olan mağdurenin, aralarındaki nişanın bozulması üzerine olayın gerçekleştiğini iddia ettiği tarih olan 2011 yılı Haziran ayından yaklaşık iki yıl sonra sanığın kendisiyle zorla cinsel ilişkide bulunduğunu ileri sürmesi, hadisenin intikal şekli, süresi ve zamanı ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2017/1107 E. 2017/3133 K. 06/06/2017 T.)

4-    Ayrıntı içermeyen, tanık anlatımlarıyla ve kendi içende çelişen beyanlar, husumet, 6 ay sonra şikayet:

“…Mağdurenin, üvey babası olan sanık tarafından kendisine yönelik gerçekleştirildiğini iddia ettiği cinsel eylemlerin zamanı ve şekli konusunda ayrıntı içermeyen beyanlarının aşamalarda hem kendi içerisinde hem de tanık beyanları ile çelişmesi, müşteki annenin müşterek haneyi terk etmesinden önce yargılamaya konu eylemlerden haberdar olduğunu iddia etmesine rağmen, sanığa karşı açmış olduğu boşanma davasında ve bundan kısa süre sonra sanık tarafından kendisi ile birlikte annesi ve kardeşine karşı işlenen kasten yaralama, tehdit ve hakaret eylemlerinin ihbarı sırasında cinsel istismardan hiç bahsetmemesi, beyanlarının tanık anlatımları ile çelişmesi, müşteki ve ailesi ile sanık arasında yaşanan olaylar nedeniyle husumet bulunması ve bu anlaşmazlıkların ardından yaklaşık 6 ay sonra ilk olarak müşteki tarafından cinsel istismarın gündeme getirilmesi, sanığın aşamalarda suçu inkara yönelik savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre sanığın, mağdureye yönelik cinsel istismar suçunu işlediğine dair savunmasının aksine cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından…” (Yargıtay 14. CD. 2016/8186 E. 2017/2592 K. 11/05/2017 T.)

5-    Bir ay sonra şikayet, tanıkların değişen ve çelişen anlatımları, husumet bulunması:

“…İntikalin, iddia edilen eylemden yaklaşık bir ay sonra gerçekleşmesi, tanıkların aşamalarda değişen ve çelişen anlatımları, sanığın yazılı ve sözlü savunmaları, mağdure ile sanık arasında sınıfta kalan mağdurenin sene tekrarı yapmadan bir üst sınıfa geçirilmesi hususunda husumet bulunması ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın atılı suçtan mahkumiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD. 2016/9146 E. 2017/2488 K. 08/05/2017 T.)

6-    Mağdurelerin ifadeleri arasında çelişki, uzun süre sonra şikayet, husumet olduğu, intikam alacaklarına ilişkin konuşmaların olduğu, sanığa isnatta bulunabilecekleri yönünde şüphe oluştuğu:

“…mağdurelerin ifadeleri arasında çelişki oluştuğu, mağdurelerin iddialarını eylemlerden uzun süre sonra dile getirdikleri, sanığın savunmalarında üzerine atılı suçu inkar edip anılan husumet oluşturacak sebebi dile getirdiği, mağdurelerin sanıktan intikam alacaklarına dair konuşmalarının da farklı yer ve zamanlarda birden fazla tanık tarafından duyulduğu anlaşılmakla, mağdurelerin sanığa isnatta bulunabilecekleri yönünde şüphe oluştuğu, bu nedenle sanığın müsnet suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/12325 E. 2017/1430 K. 22/03/2017 T.)

7-    Mağdurenin olayı hemen intikal ettirmeyip kardeşinin annesine anlatması sonrası bahsetmesi:

“…Sanığın aşamalarda atılı suçu işlemediğine yönelik savunması, tanık …..’nın anlatımları, mağdurenin olayı hemen intikal ettirmeyip kardeşinin, sanığın eylemini annesine anlatması sonrası sanığın eylemlerinden bahsetmesi şeklinde olayın intikal şekli ve zamanı ile tüm dosya kapsamına göre, sanığın cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/11995 E. 2017/739 K. 16/02/2017 T.)

8-    Uzun süre sonra şikayet, ifadesinin yönlendirilerek alındığının anlaşılması:

“…Olayın uzun süre sonra şikayete konu edilmesi, dosya içerisinde bulun an mağdurenin anlatımına ilişkin görüntü kaydının incelenmesinde ifadesinin yönlendirilerek alındığının anlaşılması, suçun tüm unsurlarının tespite elverişli içerikten yoksun olması, sanığın aşamalarda suçlamayı kabul etmemesi ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, atılı suçları işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/8327 E. 2016/8113 K. 2019/11/2016 T.)

9-    Şikayetin olaydan 17 gün sonra arkadaşının ihbarıyla yapılması

“…Sanığın mağdureye zorla nitelikli cinsel istismarda bulunduğu iddia edilen olayda intikalin, olaydan yaklaşık onyedi gün sonra mağdurenin arkadaşı …’un kendisiyle ilgili olayı yurt müdürlüğüne ihbarı sırasında yapılması, sanığın aşamalarda inkara yönelik savunması ve bu savunmayı doğrulayan diğer sanık …’nin beyanları ile tüm dosya içeriğine göre, sanığın mağdureyle rızası ile cinsel ilişkiye girdiğine dair mağdurenin soyut beyanı dışında cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2014/3189 E. 2016/2236 K. 08/03/2016 T.)

10-  Olay tarihinden 1 yıl 2 ay sonra şikayet, soyut beyan:

“…On altı yaşındaki yabancı uyruklu mağdurenin olay tarihinden bir yıl iki ay sonra anlatması sonucu soruşturmasına başlanılan olayda, mağdurenin soyut beyanı dışında sanığın atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2013/10377 E. 2015/11086 K. 26/11/2015 T.)

11-  Birbiriyle çelişen beyanlar, olayın adli makamlara intikal zamanı:

“…Mağdurenin aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen beyanları, olayın adli makamlara intikal zamanı ve tüm dosya içeriğinden, sanığın savunmasının aksine cezalandırılmasına yeter kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2013/9244 E. 2015/8312 K. 14/09/2015 T.)

12-  Çelişkili beyanlar, 1,5 yıl sonra şikayet, husumet bulunması, herhangi maddi delil bulunmaması:

Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, olay tarihi ile olayın karakola başvuru yoluyla intikali arasında bir buçuk yılı aşkın bir sürenin geçmiş olması, sanığın aşamalardaki savunmalarında atılı suçu işlemediğine ilişkin istikrarlı savunmaları, mağdurenin annesi tanık Elif ile babası müşteki Hüseyin’in 1999 yılında Elif’in babası olan sanığın evlenmelerine rıza göstermemesi sebebiyle kaçarak evlenmeleri, bu sebeple de aileler arasında anlaşmazlık ortaya çıkması, ayrıca 2008 yılı içerisinde mağdurenin annesinin bu kez babasına boşanma davası açması sebebiyle müşteki Hüseyin ve ailesinin ayrılmak isteyen tanık Elif’e ve babası sanığa husumet beslemeleri, yine mağdurenin dosyada mevcut raporlarında cinsel istismara maruz kaldığına yönelik herhangi bir maddi delilin bulunmaması ve tüm dosya içeriği karşısında, sanığın üzerine atılı çocuğun cinsel istismarı suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediğinden…” (Yargıtay 14. CD. 2014/5780 E. 2014/14913 K. 30/04/2012 T.)

13-  Olaydan sonra işyerinde çalışmaya devam etmesi, şikayette bulunmaması, sanıktan hediyeler alması, telefonla konuşmaya devam etmesi, telefon hattını kırdığını söylemesine rağmen kapatmadığının anlaşılması, aralarında problem olması, yapılan muayenede bulgu elde edilememesi, çelişkili anlatımlar:

“…Mağdure soruşturma aşamasında yaz tatili süresince çalışmak için girdiği işyerinde sanığın 2011 yılı Temmuz ayında kendisine yönelik cinsel davranışlarının başladığını ve Ağustos ayında da anal ve oral yoldan defalarca tecavüze uğradığını belirtmesine rağmen gerek sanığın ilk cinsel davranışlarının başladığını söylediği Temmuz ayında, gerekse Ağustos ayı içerisinde işyerinde çalışmaya devam edip, okulların açılacak olması nedeniyle işten ayrılması, ayrıca sanığın cinsel birlikteliklerini anlatacağı yönündeki tehditi üzerine daha sonraki cinsel saldırılarına sesini çıkartamadığını iddia eden mağdurenin, işyerinden ayrıldıktan sonra da sanığın böyle bir olayı anlatmasının mümkün olmasına rağmen işten ayrıldıktan sonra sanığın kendisini birlikte olmak için çağırdığında kabul etmediğini beyan etmesi, sanık hakkında herhangi bir merciiye şikayette bulunmaması, kovuşturma aşamasında mağdurenin olay tarihinde 18 yaşından büyük olduğu tespit edilerek yaşı düzeltilmiş ise de, öncesinde mağdurenin yaşının 16 olarak bilinmesi nedeniyle, evli ve esnaf olan sanığın böyle bir olayı anlatması durumunda çevresinde zor duruma düşebileceği gibi cezai sorumluluğunun da söz konusu olabilmesi, mağdurenin ablası olan tanık Halisa’nın; mağdurenin Ramazan ayı boyunca eve gece 24:00-01:00 saatlerinde gelerek, çalıştığı işyerinden elbiseler, aksesuarlar ve takılar getirip, bu elbiseleri ve takıları patronunun hediye olarak verdiğini söylediğine ilişkin beyanları, yine mağdurenin, annesi Hatice’ye çalıştığı işyerinin sahibi olan sanığın kendisi ile birlikte olmak istediğini anlatma şekline göre, annesi tarafından bu durumun sanığın kızıyla evlenmek istediği şeklinde algılanması ve mağdurenin kovuşturma aşamasında önceki anlatımlarından da dönmüş olduğu nazara alındığında sanığın tehdit yoluyla cinsel saldırıda bulunduğu iddiası şüphe boyutunda kalmaktadır…

…mağdurenin telefon görüşmelerine ilişkin HTS kayıtlarından; belirtilen tarihlerde sanıkla yaptığı telefon görüşmeleri dışında, başka kişilerle de gece geç saatlere, bazı günler sabah saatlerine kadar telefon görüşmeleri ve mesajlaşmalarının olduğu, ayrıca soruşturma aşamasında işten ayrılmasından sonra sanığın kendisini telefonla rahatsız etmesi nedeniyle bu telefon hattını kırarak kapattığını belirtmesine rağmen, hattın 30.03.2012 tarihine kadar fiilen kullanıldığı anlaşılmıştır.

Yine tanık Melek sanık aleyhine beyanlarda bulunmuş ise de; mağdure ile tanıklar Necla ve Songül’ün, Melek’in beyanlarını doğrulamayarak adı geçenle sanık arasında problemler olduğunu belirtmeleri karşısında, Melek’in beyanlarının sanık aleyhine değerlendirilmesi mümkün değildir.

Bu nedenlerle; yapılan muayenesinde cinsel saldırıya yönelik herhangi bir bulgu ve emare tespit edilmeyen, aşamalarda çelişkili beyanlarda bulunan ve kovuşturma aşamasında sanık hakkındaki suçlamalarından dönen mağdureye yönelik gerçekleştirildiği iddia olunan cinsel saldırı eyleminin sabit olduğuna ilişkin, sanığın savunmasının aksini gösterir her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından…” (Yargıtay CGK. 2014/14-604 E. 2015/37 K. 10/03/2015 T.)

14-  Görüşmeye devam etme, mesaj içeriklerinde sanıkla ilgili güzel sözler söylemesi, çelişkili beyan, husumet bulunması, çok uzun süre sonra şikayette bulunması, tanıkların mağdureyi yalanlamaları, katılanların beyanı dışında başka delil bulunmaması:

“…gerçekleştiğini iddia ettiği ilk olaydan sonra ikinci kez çağırdığında sanığın yanına tekrar gitmiş olması ve cinsel istismarda bulunduğunu iddia ettiği sanığın yanına İstanbul’a olaydan sonra giderek bir süre birlikte yaşaması hayatın olağan AKIŞINA AYKIRIDIR. Kaldı ki katılanın, sanığın birlikte yaşadığı tanık Sultan Erdoğan’a gönderdiği tespit edilen mesaj içeriklerinde sanığa yönelik olarak kullandığı “ben babamın kızıyım, babamın hatırına susuyorsak, babamdan bir fiske yememişken” şeklindeki ifadeler de cinsel istismar eyleminde bulunduğu iddia edilen bir baba için kullanılması beklenen BEYANLARLA ÖRTÜŞMEMEKTEDİR…

…Bu durum karşısında katılanların aşamalardaki beyanları arasındaki çelişkiler ve hayatın olağan akışına uymayan hususlar, sanıkla katılanlar ve anneleri arasında sanığın bir başka kadınla birlikte yaşaması nedeniyle husumet bulunması, gerçekleştiği iddia olunan eylemlerden çok uzun bir süre sonra şikayette bulunulması, tanıklar Zeynep Açıkgöz, Berna Sibel Sönmez, Ahmet kızı Naciye Açıkgöz ve Erdem Balaban’ın katılan Yüksel ve tanık Ahmet Yalçın kızı Naciye Açıkgöz’ün beyanlarının doğru olmadığını ifade etmiş olmaları, sanığın tüm aşamalarda ısrarla ve tereddüde yer vermeyecek şekilde suçlamaları kabul etmemesi, katılanların anlatımları dışında yargılamaya konu eylemlerin gerçekleştiğine ilişkin herhangi bir delilin dosya içerisinde bulunmadığı birlikte nazara alındığında, sanığın üzerine atılı öz kızları olan katılanlara yönelik çocuğun cinsel istismarı suçlarını işlediği iddiasının sabit olmadığı ve şüphe boyutunda KALDIĞI ANLAŞILMAKTADIR…” (Yargıtay CGK. 2013/14-711 E. 2014/530 K. 02/12/2014 T.)

15-  6 ay sonra şikayet, husumet bulunması:

“…sanığın kendisine zorla cinsel istismarda bulunduğuna ilişkin müracaatını 6 ay sonra yapması, aralarında sonradan oluşan geçimsizlik nedeniyle husumet bulunması, sanığın aksi kanıtlamayan cinsel ilişkinin rıza ile gerçekleştiğine dair aşamalardaki savunmaları karşısında, cebir ve tehditle mağdureye cinsel istismarda bulunduğuna ilişkin sübuta yeterli kesin ve inandırıcı delil bulunmayan sanığın…” (Yargıtay 14. CD. 2013/613 E. 2014/11301 K. 21/09/2011 T.)

16-  Husumet bulunması, uzun süre sonra şikayet, hakkında güzel sözler söylemesi:

“…Sanığın eşi … aleyhine boşanma davas ı açtığı, eşinin çocukları ile birlikte sanıktan ayrı yaşadığı ve aralarında husumet bulunduğu, mağdurenin ilk beyanlarında eylemi olay günü ile sınırlı olarak anlatmasına karşın kovuşturma aşamasındaki beyanlarında eylemin 15 yıldır sürdüğünü beyan ettiği, adli raporlarının incelenmesinde olay tarihinden 6 yıl önce 06.11.2000 tarihinde Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesinden alınan anamnezde babası ile ilgili “Çok anlayışlı, içkiyi bıraktığı için mutluymuş” ibaresinin yazılı olduğunun anlaşılması karşısında, aşamalarda suçlamayı kabul etmeyen sanığın savunmasının aksine atılı suçu işlediği hususunda şüpheden uzak, kesin, somut ve inandırıcı bir delil elde edilmemiş olması sebebiyle atılı suçtan beraatlerine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden…” (Yargıtay 14. CD. 2012/7204 E. 2014/5945 K. 05/05/2014 T.)

17-  Kendi içindeki çelişkili ve hayatın olağan akışına aykırı beyanlar, olaydan 6 ay sonra evden kaçıp polis tarafından bulunduğunda anlatması, evlenme vaadinde bulununca rızasıyla ilişkiye girdiğini söylemesi, reşit olmayanca cinsel ilişki suçunun 6 aylık şikayet süresine tabi olduğundan davanın düşürülmesi gerektiği:

“…Cumhuriyet Savcılığındaki ifadesinde, 2011 yılı Ağustos aylarının sonuna doğru sanıkla tanıştığını, birkaç gün sonra sanığın dükkanında otururken kendisine daha önce yaşadıklarını herkese anlatmak konusunda şantaj yaptığını, işyerinin kapısını kilitleyerek şantaj altında cinsel ilişkiye girdiğini, daha sonra sevgili olarak iyi görüşmeye başladıklarını, sanıkla evlenme ümidi bulunduğundan rızasıyla 5-10 kez cinsel ilişki yaşadığını, ancak daha sonra aralarının bozulduğunu 2011 Eylül ayında ayrıldıklarını belirtmesi, mahkemedeki 10.04.2013 günlü anlatımında ise sanığın ilk cinsel ilişkiyi şantajla yaptığını daha sonra ise evlenme vaadinde bulununca rızasıyla 4-5 kez cinsel ilişkiye girdiğini söylemesi, intikalin olaydan yaklaşık 6 ay sonra, mağdurenin evden kaçtığı bir zaman polis tarafından bulunduğunda alınan ifadesinden sonra olması olması, sanığın ise aşamalarda mağdure ile birden fazla kez rızası ile cinsel ilişkiye girdiğini savunması, mağdurenin sanığın yanına gittiğinde tokatla vurduğunu, boynunu sıktığını beyan etmesine karşın 07.04.2012 günü alınan adli raporunda darp ve cebir izi bulunmadığının tespit edilmesi, sanıkla mağdure arasındaki yazışmalar, fotoğraflar ve tüm dosya içeriği karşısında, sanığın mağdure ile cebir, tehdit veya iradeyi etkileyen başka bir nedenle cinsel ilişkiye girdiğine ve hürriyetinden yoksun bıraktığına dair mağdurenin açıklandığı üzere aşamalardaki kendi içindeki çelişkili ve hayatın olağan akışına aykırı beyanları dışında şüpheden uzak, kesin inandırıcı deliller olmadığı, eylemlerin bu hali ile TCK.nın 104/1. maddesinde tanımlanan reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğu atılı suçun takibinin anılan Kanunun 73/1. maddesi uyarınca 6 aylık şikâyet süresine tâbi olduğu, sanığın en son eyleminin Eylül 2011 olmasına rağmen şikâyetin Nisan 2012 tarihinde yapıldığı anlaşılmakla CMK.nın 223/8. maddesi uyarınca açılan kamu davasının düşürülmesi yerine yargılamaya devamla yazılı şekilde karar verilmesi ve dosya içeriğine göre, suç tarihinde 17 yaşı içerisinde olan mağdurenin rızası ile sanıkla birlikte kalması şeklinde sübut bulan eylemde, sanığın TCK.nın 109. maddesi anlamında hukuka aykırı bir davranışından söz edilemeyeceğinden kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan beraati yerine mahkûmiyetine hükmedilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2014/3166 E. 2014/5695 K. 28/04/2014 T.)

18-  Husumet bulunması, olayın üzerinden bir süre geçtikten sonra şikayette bulunması:

“…taraflar arasında sanığın savunmasını destekler mahiyette husumet bulunması; müşteki Ceylan’ın olayın üzerinden bir süre geçtikten sonra şikayette bulunması ve tüm dosya kapsamı karşısında sanığın mahkûmiyetine yeterli, kesin ve inandırıcı kanıt bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2012/7671 E. 2014/4895 K. 21/01/2011 T.)

19-  Evlilik vaadi, uzun bir süre sonra kandırıldığını düşünerek şikayet, tanığın ilişkinin rızayla olduğuna dair beyanı, şikayet süresinin zamanında olup olmadığını belirlemek için suç tarihinin tespit edilmesi ve sonucuna göre reşit olmayanla cinsel ilişki suçunun değerlendirilmesi gerektiği:

“…mağdurenin olaydan sonra evleneceklerini söyleyen sanığa inanarak müracaatçı olmadığı, sanığın İstanbul’a taşınması üzerine ona ulaşamaması neticesinde kandırıldığını düşünen mağdurenin olaydan uzunca bir süre sonra Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat ettiği ve olayın da bu şekilde ortaya çıktığı, mahkemede dinlenilen tanık N… de beyanında, mağdurenin kendisine sanıkla rızasıyla ilişkiye girdiğini söylediğini beyan ettiği hususları nazara alındığında, sanığın Yazıcı Barajı mevkiindeyken araç içinde mağdureye organ sokmak suretiyle gerçekleştirdiği eylemini zor kullanarak işlediği yönünde şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, şikayet süresinin zamanında olup olmadığının belirlenmesi açısından öncelikle suç tarihlerinin tespitiyle sonucuna göre, sanığın reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan mahkumiyeti yerine nitelikli cinsel istismar suçundan mahkumiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2013/11014 E. 2014/948 K. 28/01/2014 T.)

20-  Ruh sağlığının bozulması eylemin zorla olduğuna tek başına karine teşkil etmez. Katılanın duruşmada sanığı görünce hırçınlaşması, bağırması, kendini yere atması eylemin zorla olduğunu göstermez. Çelişkili beyanlar, sanıkla görüşmeye devam etme, olaydan hemen sonra anlatmama:

“…Sanığın istikrarlı bir şekilde katılanın isteğiyle cinsel ilişkiye girdiğini beyan etmesi, katılanın olayın oluşuyla ilgili olarak aşamalarda çelişkili beyanlarda bulunması, sanık ve katılanın olaydan sonra iş yerinden birlikte çıkmaları ve katılanın da bunu doğrulaması, katılanın 26.09.2010 tarihinde gerçekleşen olaydan sonra olayı ailesine anlatmayıp, apandisit ameliyatı olduğu 28.09.2010 tarihinde narkozun etkisiyle olayı anlatması neticesinde ailesinin haberdar olması ve 06.10.2009 tarihinde şikayetçi olmaları, sanığın sırtında bulunan izlerin nasıl oluştuğunun kesin olarak tespit edilememesi gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde, sanığın katılana karşı cinsel saldırıda bulunduğu ve hürriyetinden yoksun bıraktığı hususları şüphe boyutunda kalmakta ve SÜBUTA ERMEMEKTEDİR.

Bununla birlikte E.Ü. Tıp Fakültesi tarafından düzenlenen genital muayene raporunda belirtilen bulguların ilk kez cinsel ilişkiye giren bütün kadınlarda ortaya çıkabilecek belirtiler olduğu, ayrıca katılanın ruh sağlığının bozulmuş olmasının tek başına eylemin zorla gerçekleştiği konusunda bir karine oluşturmayacağı, kaldı ki Adli Tıp Kurumu 6. Adli Tıp İhtisas Kurulunun raporunda ruh sağlığının tam olarak neden bozulduğunun belirtilmediği, aynı şekilde katılanın 23.12.2011 tarihli oturumda sanığı görür görmez hırçınlaşması, bağırması ve kendini yerlere atmasının eylemin zorla gerçekleştiğinin göstergesi olamayacağı, nitekim katılanın sanığın hazır bulunduğu 13.01.2010 tarihli oturumda benzer tepkilerde bulunmadığı anlaşılmakta olup, sanığın, kesin bir kanaat vermekten uzak olan katılanın çelişkili beyanlarına dayanılarak atılı suçlarda cezalandırılmasına karar verilmesi, evrensel bir ilke olan şüpheden sanık yararlanır ilkesine AYRILIK OLUŞTURACAKTIR.

Bu itibarla, atılı suçları işlediği hususunda her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmayan sanığın beraatı yerine mahkumiyetine ilişkin yerel mahkeme hükmü isabetsiz olduğundan bozulmasına KARAR VERİLMELİDİR…” (Yargıtay CGK. 2013/14-326 E. 2013/461 K. 19/11/2013 T.)

21-  Olaydan 3 ay sonra şikayet, olayı doğrulayan tanıkların sanıkla ilgili başka davada müşteki olmaları, husumet bulunması:

“…Olayın intikalinin katılanın işten çıkartılmasından yaklaşık 3 ay sonra olması, katılanın bey anını doğrulayan tanıkların mevcut iş yerinden çıkartılanlar olması ve aynı zamanda sanık aleyhine benzer iddialarla açılan kamu davasının müştekileri olmaları, tanıklar E.. A.., Y.. P..ve Y.. V..’nin iddia edilen eylemlere şahit olmadıklarını ifade etmeleri, tarafların çalıştıkları iş yerlerinin bölge müdürü olan sanığın atanmasından sonra ilgili kişilerin işine son verilmesi nedeniyle taraflar arasında husumetin bulunması karşısında sanığın isnat edilen eylemleri gerçekleştirdiğine dair şüphe oluştuğu, şüphe sanık lehine değerlendirilerek atılı suçtan beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2012/13058 E. 2013/8916 K. 10/09/2013 T.)

22-  Uzun süre sonra şikayet, anlatımların hayatın olağan akışına uygun bulunmaması, tanıkların olayı teyit etmemesi, sanığın mağdureye gönderdiği pusulada mağdurdan cinsel olarak yararlanmak istediği anlaşılsa bile bunun ileriye yönelik bir amaç olduğu suçu işlediğine ilişkin kanıt sayılamayacağı:

“…mağdurenin uzun sayılacak bir süre sanığa isnat ettiği eylemlerden kimseye söz etmemesi ve ilk olayla ilgili anlatımlarının hayatın olağan akışına uygun bulunmaması, tanık beyanlarının hiç bir şekilde olaylarla ilgili olarak mağdurenin çelişkili anlatımlarını asgari biçimde dahi teyit etmemesi, sanığın savunmasında mağdurenin önceden erkek arkadaşıyla cinsel ilişkiye girmesi ve ailesince dışlanması itibarıyla kendisinin mağdureyi takip altına aldığını ve son olayda mağdureye gönderdiği pusulanın bu nedene dayalı olduğunu beyan etmesi ve tüm dosya içeriği karşısında, söz konusu pusulaya göre sanığın mağdureden cinsel olarak yararlanmak istemesi söz konusu olsa bile, bunun ileriye yönelik bir amaç olduğu, dava konusu suçları işlediğine ilişkin kanıt sayılamayacağı göz önüne alınarak sanığın üzerine atılı eylemleri işlediğine dair kuşkudan öte, kesin ve inandırıcı kanıt elde edilemediği gözetilip atılı suçlardan beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyetlerine hükmedilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2012/2159 E. 2012/4993 K. 02/05/2012 T.)

23-  Uzun süre sonra şikayet, tanıkların görgüye dayalı bilgilerinin bulunmaması:

“…Üç aydır kira meselesi yüzünden konuşmadıkları anlaşılan katılanın olayların üzerinden uzunca bir süre geçtikten sonra kayınlarını çağırarak olayı anlatıp ardından da jandarmaya müracaat ederek nitelikli cinsel saldırıya uğradığı yolundaki iddiasını doğrulayan delil elde edilememiş bulunması ve tanık Tevfik’in beyanına göre de katılanın önce sanığın sarkıntılıkta bulunduğunu iddia etmesi, tartışmanın büyümesinden sonra ise tecavüze uğradığını ileri sürmesi, diğer tanıkların ise görgüye dayalı bilgilerinin bulunmaması karşısında mahkümiyete yeter derecede kesin ve her türlü şüpheden uzak deliller elde edilmediği halde yazılı gerekçelerle hükümlülüğe karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 5. CD. 2009/5439 E. 2009/7883 K. 22/06/2009 T.)

24-  İlk olaydan 4 ay sonra şikayet, katılanın anlatımı dışında delil olmaması:

“…30.8.2005 tarihinden 4 ay kadar önce ve 24.8.2005 tarihlerinde tekrarlanmasına rağmen katılan mağdurenin ırza geçme eylemlerini hiç kimseye anlatıp şikayetçi olmaması ve annesinin C. Savcılığına başvurması üzerine 30.8.2005 tarihinde açıklama yapması ile katılan mağdurenin yaşı, eylemin süresi, ortaya çıkış biçimi gözetildiğinde; ırza geçmenin cebir şiddet kullanılarak yapıldığına dair katılanın anlatımı dışında sanığın cezalandırılması için kesin ve inandırıcı başkaca da delil elde edilemediği, dolayısıyla eylemlerin rızaya dayalı olarak işlendiğinin kabulü yerine, oluşa uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 5. CD. 2009/4946 E. 2009/7069 K. 11/06/2009 T.)

25-  Tehditin ırza geçme fiilinden daha ağır bir sonuç doğuracak nitelikte olması gerekir. Ayrıntı içermeyen, çelişkili beyan, uzun süre şikayetçi olmama, ayıplı durumunu izah edebilmek amacıyla şikayet, rıza:

“…Mağdure anlatımlarında, soyut olarak zor ve tehditten bahsetmiş ancak zorun veya tehditin nasıl YAPILDIĞINI AÇIKLAMAMIŞTIR. Cebrin, ırza geçme fiilinden önce mağdureye yönelik OLMASI GEREKMEKTEDİR. Tehdit ise, kendisi veya yakınlarının ağır bir zarara uğratılacağı hususunda, belli bir boyuta ulaşan, kolayca kurtulma olanağı olmayan, ırza geçme fiilinden daha ağır bir sonuç doğuracak nitelikte olması nedeniyle mağdurun daha hafif nitelikteki ırza geçme fiilini kabul etmek zorunda OLDUĞU HALLERDİR.

Somut olayda, akıl veya beden hastalığı bulunduğu ileri sürülmeyen mağdureye yönelik aldatıcı, kandırıcı hareketlerden söz edilmemiş, zor ve tehditin ne şekilde YAPILDIĞI AÇIKLANMAMIŞTIR. Zora ilişkin bir kanıt ELDE EDİLEMEMİŞTİR. Mağdurenin ifadeleri de çelişkili olup tehditin belli bir boyuta ulaştığı, kolayca kurtulma olanağının bulunmadığı, ırza geçme fiilinden daha ağır sonuçlar doğuracak nitelikte olduğu hususunda da bir iddia ve açıklama YER ALMAMAKTADIR. Mağdure, olayı hemen annesine veya YAKINLARINA ANLATMAMIŞTIR. Saçı başı dağınık bir halde görüldüğünde, anneannesine yine olaydan SÖZ ETMEMİŞTİR. Uzun süre şikayetçi olmamış, üvey dayısıyla karı-koca hayatı yaşamış, bir başkasıyla evlenmek istediğinde, ayıplı durumunu izah edebilmek amacıyla şikayette bulunmuş, fiilin zorla İŞLENDİĞİNİ BİLDİRMİŞTİR. Bu hususlar, fiilin rızaya dayalı OLDUĞUNU GÖSTERMEKTEDİR…” (Yargıtay CGK. 2000/5-196 E. 2000/21 K. 17/10/2000 T.)

26-  Olayın 2 yıl sonra intikal etmesi, soyut ve herhangi bir delille desteklenmeyen çelişkili beyanlar:

“…Olayın iki yıl sonra intikal etmesi, katılanın aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, tanık ifadeleri ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, katılanın soyut ve herhangi bir delille desteklenmeyen beyanları dışında, sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/7669 E. 2020/1735 K. 04/03/2020 T.)

27-  Olaydan 2 yıl sonra kolluktaki ifadelerinde bahsetmesi, ifadelerin detaysız ve kısa olması, etrafındaki kişilerden yardım istemesine rağmen yardım etmediği iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olması:

“…Mağdurenin sanıkla ilgili cinsel ilişki iddiasını yaklaşık iki yıl sonra evden kaçmasının ardından kendisinden şüphelenen kolluk görevlilerince ifadesi alındığında dile getirmesi, bu ifadede ayrıca birçok kişiye ait isim vererek onlarla da ilişkiye girdiğini belirten mağdurenin daha sonraki dönemde de cinsel ilişki yaşadığını beyan etmesi nedeniyle raporları alınamadığı gibi gerekli araştırmaların da zamanında yapılamaması mağdurenin, sanık …’e ilişkin ifadelerinin detaysız ve kısa olması, eylem gerçekleştiğinde etrafta bulunan bazı şahısların kendilerini görmelerine ve yardım istemesine rağmen yardım etmediğini belirtmesinin de hayatın olağan akışına aykırı olması, sanığın aşamalarda mağdureyi tanıdığını, bir dönem görüştüklerini ancak yaşının küçük olduğunu öğrenince ayrıldıklarını ve aralarında cinsel ilişki olmadığını istikrarlı şekilde belirtmesi, tanıklar Bahar ile Döndü’nün de bu savunmayı desteklemesi hususları nazara alındığında, üzerine atılı suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmayan sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2016/11447 E. 2017/964 K. 27/02/2017 T.)

28-  İntikalin olaydan 20 gün sonra gerçekleştiği, arada husumet bulunduğu, sanığın aile huzurunda yaptığı muayene esnasında eylemi gerçekleştirmesinin ve sonra hep beraber başka hastaneye gitmelerinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu:

“…Sanığın aşamalarda istikrar gösteren savunmaları, intikalin olaydan yaklaşık yirmi gün sonra gerçekleştirilmesi, müştekiler ve tanık … ile sanık arasında husumet bulunması, sanığın müşteki anne … ve tanık … huzurunda yaptığı muyene esnasında atılı eylemleri gerçekleştirmesinin ve olaydan sonra hep birlikte başka bir hastaneye sanıkla birlikte gitmelerinin hayatın olağan akışına aykırı görülmesi ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın mağdureye yönelik muayene sınırlarını aşar şekilde cinsel amaçla bedensel temasta veya sözlü tacizde bulunduğuna dair her türlü şüpheden uzak, tarafsız, somut, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından, atılı suçtan beraati yerine, hükmün gerekçe bölümünde suçun sübutu konusunda kuşkuya yer verilip çelişki de oluşturulmak suretiyle yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2016/10510 E. 2017/3712 K. 06/07/2017 T.)

29-  Olaydan 3 gün sonra şikayet, arada husumet bulunduğu, başka delillerle desteklenmeyen beyanlar:

“…Katılanın, olayın meydana gelmesinden üç gün sonra şikayetini dile getirmesi, sanığın, camide yaşanan olay nedeniyle arada husumet bulunmasından dolayı suç isnadında bulunulduğu yönündeki savunması, mahkemece katılana ilişkin yapılan gözlem, tanık polis memuru İlhan …’ın duruşmada katılanın psikolojik durumu hakkındaki beyanı ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında, katılanın başka delille desteklenmeyen beyanları dışında, sanığın atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2016/6422 E. 2019/11624 K. 14/10/2019 T.)

30-  Mağdurenin ayrıntı içermeyen, aşamalarda ve tanık anlatımlarıyla çelişkili beyanları, karşılıklı olan başka davalarda cinsel istismardan bahsetmemesi, aileler arası husumet bulunması, 6 ay sonra gündeme getirilmesi:

“…Mağdurenin, üvey babası olan sanık tarafından kendisine yönelik gerçekleştirildiğini iddia ettiği cinsel eylemlerin zamanı ve şekli konusunda ayrıntı içermeyen beyanlarının aşamalarda hem kendi içerisinde hem de tanık beyanları ile çelişmesi, müşteki annenin müşterek haneyi terk etmesinden önce yargılamaya konu eylemlerden haberdar olduğunu iddia etmesine rağmen, sanığa karşı açmış olduğu boşanma davasında ve bundan kısa süre sonra sanık tarafından kendisi ile birlikte annesi ve kardeşine karşı işlenen kasten yaralama, tehdit ve hakaret eylemlerinin ihbarı sırasında cinsel istismardan hiç bahsetmemesi, beyanlarının tanık anlatımları ile çelişmesi, müşteki ve ailesi ile sanık arasında yaşanan olaylar nedeniyle husumet bulunması ve bu anlaşmazlıkların ardından yaklaşık 6 ay sonra ilk olarak müşteki … tarafından cinsel istismarın gündeme getirilmesi, sanığın aşamalarda suçu inkara yönelik savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre sanığın, mağdureye yönelik cinsel istismar suçunu işlediğine dair savunmasının aksine cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından, beraati yerine delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2016/8186 E. 2017/2592 K. 11/05/2017 T.)

31-  Mağdure, annesi, ablası ve tanığın aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen anlatımları, müracaatın olaydan 1 yıl sonra çocukların velayetini almak isteyen anne tarafından yapılmış olması:

“…Mağdure, annesi katılan Nezaket ve ablası olan tanık Sümeyye’nin aşamalarda değişen ve birbiriyle de çelişen anlatımları, mağdurenin Cumhuriyet Savcılığında alınan 04.09.2008 tarihli beyanında sanık tarafından gerçekleştirilen iki eylemden bahsettiği halde, 25.02.2009 tarihli savcılık beyanında ilk eylemi anlatarak başkaca herhangi bir olayın gerçekleşmediğini bildirmesi ve her iki beyanında olayların üvey annesi ile birlikte ikamet ettikleri evde olduğunu söylemesine rağmen 15.09.2009 tarihli celsede olayların üvey annenin annesine ait evde yaşandığını belirtmesi, bacaklarını okşama şeklinde tezahür eden ikinci eylemi ablası tanık Sümeyye’nin de gördüğünü söylediği halde, tanık Sümeyye’nin bu konuda aynı celse çelişkili beyanlarda bulunması ve bu karışıklığa geçerli bir açıklama getirememesi, katılan Nezaket’in müracaatında sanığın her iki kızına yönelik cinsel eylemleri bulunduğunu bildirmesine karşın tanık Sümeyye’nin sanığın kendisine herhangi bir cinsel davranışta bulunmadığını net olarak ifade etmesi, müracaatın, olaydan yaklaşık olarak bir yıl sonra, üvey anne tarafından gerçekleştirildiği iddia olunan kötü muamele mahiyetindeki eylemler nedeniyle şikâyetçi olunurken ve çocukların velâyetini almak isteyen öz anne tarafından yapılmış olması, sanığın suçlamaları kabul etmediğine dair istikrarlı savunmaları ve bu savunmayı doğrulayan tanık anlatımları ile tüm dosya içeriğinden, sanığın atılı suçu işlediğine ilişkin cezalandırılmasına yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığının anlaşılması karşısında, şüpheden sanık yararlanır ilkesi de nazara alınarak atılı suçtan beraati yerine yazılı gerekçeyle mahkûmiyetine karar verilmesi,Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2012/11463 E. 2014/8940 K. 30/06/2014 T.)

32-  Olaydan uzun süre sonra şikayet edildiği, görüşmeye devam edildiği, çelişkile beyanlar dışında somut delil bulunmadığı:

“…Sanık ile mağdure arasında cinsel ilişki gerçekleştiğine ilişkin hiçbir somut delil bulunmadığı gibi iddia edilen eylemlerden yaklaşık 5 yıl sonra sanık hakkında şikayetçi olunduğu, görgüye dayalı herhangi bir tanık anlatımının   bulunmadığı,   mağdurenin   hüküm   verilmesinden   sonra   şikayetinden   vazgeçerek   önceki beyanlarının doğru olmadığını söylemesine karşın Dairemizdeki beyanında sanık ile cinsel ilişki yaşadıkları yönünde beyanlarını sürdürerek beyanları arasında çelişki yarattığı, mağdurenin kardeşi K4 ile yaşamış olduğu cinsel ilişkiler nedeniyle 2013 yılında yapılan yargılama sürecinde sanık ile yaşadığı cinsel ilişkilerden hiçbir şekilde bahsetmediği dikkate alındığında, sanık hakkında mahkumiyet hükmü vermeye yeterli nitelikte kesin,  inandırıcı  ve  her  türlü  şüpheden  uzak  delil  bulunmadığı  kanaatine  varıldığından  ilk  derece mahkemesince sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmünün kaldırılmasına ve sanığın üzerine yüklenen çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarını işlediği sabit görülmediğinden her iki suçtan ayrı ayrı beraatine karar vermek gerekmiştir…”  (Ankara BAM 17. CD. 2017/2028 E. 2018/484 K. 21/03/2018 T.)

“…Ceza yargılaması sonucunda mahkumiyet kararının verilebilmesi için suç oluşturan fiilin sanık tarafından işlendiğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak, herkesi inandıracak biçimde kanıtlanması ve masumiyet karinesinin gereği olarak kuşkunun sanık lehine değerlendirilmesi gerektiği, Anayasa 38/4. maddesi, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi 6/2. maddesi, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 11. maddesi, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi 14/2. maddesi gözetildiğinde; mağdurenin soruşturma aşamasında “benim bulunduğum ön koltuğa gelip bana tecavüz etti, ardından geri şoför koltuğuna geçip üzerini topladı” şeklinde, kovuşturma aşamasında ise “sanık parmağını benim vajinama soktu, kanamam oldu, sanığın cinsel organı benim vajina bölgeleme çok yakındı, girip girmediğini hatırlamıyorum” şeklinde aşamalarda çelişkili beyanları, 11/11/2016 tarihli Görüntü İzleme Tutanağı ile 13/04/2017 havale tarihli Bilirkişi Raporunda; mağdurenin sanığın aracına tereddüt etmeden ve beklemeden bindiğinin, otoparktan çıkış esnasında da araç içerisinde herhangi bir hareketin tespit edilemediğinin bildirilmesi, sanığın aracın ön koltuğunda mağdure ile zorla cinsel ilişkiye girmesinin fiziken güçlüğü, sanık ile mağdure arasında önceye dayalı duygusal arkadaşlık bulunması, olaydan sonra sanığın araçla mağdureyi otobüs durağına götürüp bırakması ve mağdurenin olaydan yaklaşık bir ay sonra şikayetçi olması, hayatın olağan akışı ve olayın oluş şekli karşısında, sanığın aşamalarda  tutarlı inkara yönelik savunmasının aksine nitelikli cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarını işlediğine dair mahkumiyetine yeterli, her türlü kuşkudan uzak, somut ve yasal delil bulunmadığından CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca beraatine karar verilmesi yerine, yanılgılı değerlendirme ve yetersiz gerekçeyle mahkumiyetine karar verilmesi, Hukuka aykırı…”  (İstanbul BAM 20. CD. 2017/3545 E. 2018/14 T. 16/01/2018 T.)

“…Nitelikli cinsel saldırı suçu yönünden yapılan değerlendirmede; suç tarihi itibariyle katılanın 18 yaşından büyük olması, Kastamonu’da yaşadıkları köyde başlayan eylemlerin katılanın evlenerek İstanbul’a taşınmasından sonra da devam etmesi, ATK 6. İhtisas Kurulu’nun raporuna göre katılanın fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilecek zekaya sahip olduğunun ve fiile ruhsal yönden mukavemete muktedir olduğunun belirlenmesi, katılanın cinsel ilişkinin zorla gerçekleştirildiğine ilişkin açık ve net bir anlatımının olmaması, yaklaşık 7 yıl süren eylemleri şikayet etme imkanının bulunması, anne babasına ve eşine anlatmamasının olağan görünmemesi, basit bir kavga olayından dolayı karakola giderek şikayetçi olmasına karşın, zorla gerçekleştiğini iddia ettiği cinsel saldırı eylemlerinden dolayı şikayetçi olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olması dikkate alındığında, sanığın katılanla rızası ile cinsel ilişkide bulunduğu kanaatine varılmakla, ilk derece mahkemesince kurulan mahkumiyet hükmünün CMK’nın 280/2.maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmiştir.

Sanığın, üzerine atılı nitelikli cinsel saldırı suçunu işlediğine ilişkin mahkumiyet kararı vermeye yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı deliller elde edilemediği, katılanın suç tarihi itibariyle 18 yaşından büyük olduğu ve cinsel ilişkilerin karşılıklı rızayla gerçekleştiği kanaatine varılmakla beraatine karar vermek gerekmiştir…”  (Ankara BAM 17. CD. 2018/1888 E. 2019/368 K. 06/03/2019 T.)

“…10/08/2015 tarihinde sanıkla gayriresmi şekilde evlenen katılanın, sosyo-kültürel yapısı ve tahsil durumu da gözetilerek bu evliliğin ilk günlerinden itibaren  iddia  ettiği  eylemlere  maruz kalmasına rağmen  adli  makamlarda  müracaatta bulunmaması, yine bu iddiaları ile çelişir şekilde 18/09/2015 tarihinde sanıkla resmi nikah akdi yaparak evliliğini devam ettirmesi hayatın olağan akışına uygun bulunmamıştır. Dinlenen tanıklar eylemlere ilişkin görgüye dayalı net bir beyanda bulunmamışlar ancak dinlenen tanık beyanlarına göre katılanın, sanık ile birlikte dışarı çıktığı, telefon kullandığı sabittir. Katılanın İddia edildiği gibi bir cinsel saldırıya uğraması halinde evden dışarı çıktığında veya telefon kullanırken yardım istemesi mümkün iken şikayet tarihine kadar resmi mercilerden veya çevresinden yardım istememesi hayatın olağan akışına uygun bulunmamıştır. Yine doktor raporları da iddiaları tereddüte yer bırakmayacak şekilde kesin ve net olarak doğrulamamıştır. Katılanın o tarihte eşi olan sanık tarafından darp edilmiş olması ve sanığın telefonunda cinsel içerikli görüntü-resimlerin ele geçirilmesi olması, evliliğin ilk günlerinden beri katılanın zorla nitelikli cinsel saldırıya uğradığının delili sayılamayacaktır. Açıklanan nedenlerle, sanığın atılı suçu işlediğine dair katılanın soyut beyanı dışında her türlü şüpheden uzak, kesin, net ve inandırıcı delil elde edilemediğinden beraatına karar vermek gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek ilk derece mahkemesince mahkûmiyet kararı verilmesi isabetli bulunmadığından O Yer Cumhuriyet Savcısı ile sanık ve müdafiin istinaf itirazlarının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak sanık hakkında atılı suçtan beraat kararı vermek gerekmiştir…”  (Gaziantep BAM 17. CD. 2017/309 E. 2018/918 K. 27/06/2018 T.)

“…Tüm  bu  hususlar  nazara  alındığında  mağdurenin  olayın  meydana  geldiği  tarih  yönünden  görüşme formundaki beyan ile çelişkili aşamalardaki beyanları, sanığın 2014 yılı Haziran ayının 23 günü cezaevinde bulunduğu halde Haziran ayında birden fazla kez mağdurun evine gitmesi, sanık ile mağdurun ailesi arasında sanığın K4 kaçırması nedeniyle husumet bulunması, mağdurun yaklaşık iki yıl süreyle sanığın eyleminden kimseye bahsetmemesi, sanığın farklı tarihlerde mağdurenin eve geldiği halde kafasına silah dayanan cinsel istismara uğrayan mağdurenin hiç tepki vermemesi hususları nazara alındığında mağdurenin dosyadaki somut bilgilerle çelişen soyut beyanı dışında sanığın atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak mahkumiyete yeter kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince beraatine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır…”  (Gaziantep BAM 17. CD. 2017/2403 E. 2018/1083 K. 03/10/2018 T.)

Cinsel Suçlar (Yönlendirilerek Alınmış Beyanlar)

1-    Mağdurenin aşamalardaki çelişkili ifadeleri, annesi ve yengesinin baskısıyla ifade vermesi, tanıkların bu yönde ifadesinin olmaması:

“…Mağdurenin aşamalardaki çelişkili ifadeleri, istinabe yoluyla alınan 22.06.2011 tarihli beyanında annesi ve yengesinin baskısıyla ifade verdiğini belirtmesi, tanık …’in de aynı şekilde tutarsız beyanlarda bulunması, diğer tanık …’in sanığın kendisine cinsel eylemde bulunduğuna dair mağdurenin herhangi bir açıklamasının olmadığını söylemesi, tanık …’ın sanığın cinsel eylemde bulunduğunu gördüğüne dair ifadesinin bulunmaması, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/4643 E. 2020/1668 K. 03/03/2020 T.)

2-    Uzun süre sonra şikayet, ifadesinin yönlendirilerek alındığının anlaşılması:

“…Olayın uzun süre sonra şikayete konu edilmesi, dosya içerisinde bulun an mağdurenin anlatımına ilişkin görüntü kaydının incelenmesinde ifadesinin yönlendirilerek alındığının anlaşılması, suçun tüm unsurlarının tespite elverişli içerikten yoksun olması, sanığın aşamalarda suçlamayı kabul etmemesi ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, atılı suçları işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/8327 E. 2016/8113 K. 2019/11/2016 T.)

3-    Tarafsız görgü tanığının bulunmaması, çelişkili beyanlar, yönlendirmeye müsait tanıkla birebir aynı beyanlar:

“…Olayın tarafsız görgü tanığının bulunmaması, olay günü 165 promil alkollü olan katılan …’in aşamalarda mekan, zaman ve olayın oluş şekline ilişkin çelişkili beyanları, yargılama aşamasında olayı gördüğünü bildirdiği 10 yaşındaki kızının yönlendirilmeye müsait olup tanık olarak alınan beyanının mağdurenin son beyanıyla bire bir aynı olması, sanığın inkarı ve tüm dosya içeriğine göre, üzerine atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, mahkûmiyete yeterli kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2014/10550 E. 2015/467 K. 22/01/2015 T.)

Cinsel Suçlar (Taraflı Tanık)

1-    Olaydan 3 ay sonra şikayet, olayı doğrulayan tanıkların sanıkla ilgili başka davada müşteki olmaları, husumet bulunması:

“…Olayın intikalinin katılanın işten çıkartılmasından yaklaşık 3 ay sonra olması, katılanın bey anını doğrulayan tanıkların mevcut iş yerinden çıkartılanlar olması ve aynı zamanda sanık aleyhine benzer iddialarla açılan kamu davasının müştekileri olmaları, tanıklar E.. A.., Y.. P..ve Y.. V..’nin iddia edilen eylemlere şahit olmadıklarını ifade etmeleri, tarafların çalıştıkları iş yerlerinin bölge müdürü olan sanığın atanmasından sonra ilgili kişilerin işine son verilmesi nedeniyle taraflar arasında husumetin bulunması karşısında sanığın isnat edilen eylemleri gerçekleştirdiğine dair şüphe oluştuğu, şüphe sanık lehine değerlendirilerek atılı suçtan beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2012/13058 E. 2013/8916 K. 10/09/2013 T.)

Cinsel Suçlar (Tehdit / Şantaj Unsuru)

1-    Tehditin ırza geçme fiilinden daha ağır bir sonuç doğuracak nitelikte olması gerekir. Ayrıntı içermeyen, çelişkili beyan, uzun süre şikayetçi olmama, ayıplı durumunu izah edebilmek amacıyla şikayet, rıza:

“…Mağdure anlatımlarında, soyut olarak zor ve tehditten bahsetmiş ancak zorun veya tehditin nasıl YAPILDIĞINI AÇIKLAMAMIŞTIR. Cebrin, ırza geçme fiilinden önce mağdureye yönelik OLMASI GEREKMEKTEDİR. Tehdit ise, kendisi veya yakınlarının ağır bir zarara uğratılacağı hususunda, belli bir boyuta ulaşan, kolayca kurtulma olanağı olmayan, ırza geçme fiilinden daha ağır bir sonuç doğuracak nitelikte olması nedeniyle mağdurun daha hafif nitelikteki ırza geçme fiilini kabul etmek zorunda OLDUĞU HALLERDİR.

Somut olayda, akıl veya beden hastalığı bulunduğu ileri sürülmeyen mağdureye yönelik aldatıcı, kandırıcı hareketlerden söz edilmemiş, zor ve tehditin ne şekilde YAPILDIĞI AÇIKLANMAMIŞTIR. Zora ilişkin bir kanıt ELDE EDİLEMEMİŞTİR. Mağdurenin ifadeleri de çelişkili olup tehditin belli bir boyuta ulaştığı, kolayca kurtulma olanağının bulunmadığı, ırza geçme fiilinden daha ağır sonuçlar doğuracak nitelikte olduğu hususunda da bir iddia ve açıklama YER ALMAMAKTADIR. Mağdure, olayı hemen annesine veya YAKINLARINA ANLATMAMIŞTIR. Saçı başı dağınık bir halde görüldüğünde, anneannesine yine olaydan SÖZ ETMEMİŞTİR. Uzun süre şikayetçi olmamış, üvey dayısıyla karı-koca hayatı yaşamış, bir başkasıyla evlenmek istediğinde, ayıplı durumunu izah edebilmek amacıyla şikayette bulunmuş, fiilin zorla İŞLENDİĞİNİ BİLDİRMİŞTİR. Bu hususlar, fiilin rızaya dayalı OLDUĞUNU GÖSTERMEKTEDİR…” (Yargıtay CGK. 2000/5-196 E. 2000/21 K. 17/10/2000 T.)

2-    Durumu çevresine mazur göstermek isteyen mağdurun 9 ay süreyle tehdit baskı altına kaldığının kabulü mümkün değildir, tehditin; cinsel istismara uğraması nedeniyle uğrayacağı zarardan daha önemli zarara uğratılacağı korkusunu oluşturması gerekir:

“…Evli olan sanığın, eylemin ortaya çıkmasıyla kendisinin de zarara uğrayacağı aşikardır. Keza olayın ortaya çıkmasıyla içinde bulunduğu durumu çevresine mazur göstermek isteyen mağdurun 9 ay süreyle devamlı tehdit ve baskı altında kaldığının kabulü de mümkün değildir…

…cinsel istismar suçlarında varlığı kabul edilen tehditin, suçun zor unsurunu oluşturabilmesi için, cinsel istismara uğraması nedeniyle uğrayacağı zarardan daha önemli bir zarara uğratılacağı korkusunun mağdur üzerinde oluşması, tehdite maruz kalanın iki seçenekten kendisine daha az zarar vereni tercihe zorlanması gerekir…” (Yargıtay 5. CD. 2011/2970 E. 2011/4134 K. 23/05/2011 T.)

3-    Tehditle ilişkiye girildiği belirtilen sürenin uzunluğu, bu süre içinde yetkili mercilere başvuru olmaması, sanığın mağdureye ilişki görüntüleri cd sini teslim etmek istemesi üzerine müracaat edilmesi:

“…cinsel iliski görüntülerinin sanık ve magdurenin bilgisi ve istegiyle kayda alındıgı, her ne kadar magdure beyanlarında iliskinin bittigi 2008 yılından 2009 yılı Haziran ayına kadar sanıgın bu görüntüleri tehdit aracı olarak kullanarak kendisi ile istegi dısında iliskiye girdigini belirtmis ise de, tehditle iliskiye girildigi belirtilen sürenin uzunlugu, bu süre içerisinde magdure tarafından yetkili mercilere yapılmıs bir basvurunun bulunmaması, magdurenin nisanlandıktan sonra sanıgın iliski görüntülerinin bulundugu CD’yi magdureye teslim etmek istemesi üzerine müracaatın yapıldıgı nazara alındıgında, sanıgın atılı suçu isledigine dair süpheden uzak kesin delil bulunmadıgı anlasıldıgından…” (Yargıtay 14. CD. 2012/7165 E. 2014/6891 K. 26/05/2014 T.)

soruşturma aşamasında sanığın cep telefonu üzerinde yapılan incelemede, mağdurenin cinsel ilişki sırasında sanık tarafından çekildiğini iddia ettiği görüntülerin bulunmadığının anlaşılmış olması… mahkemece 17.06.2008 tarihli oturumda mağdurenin anlatımları sırasında zaman zaman olayların sırası ve oluş şekli ile ilgili tutarsız beyanlarda bulunduğu, anlatımlarının hayatın olağan akışına uygun olmadığının saptanmış bulunması, sanığın aşamalarda değişmeyen savunması ve tüm dosya içeriğinden; mağdurenin sanıkla rızaen birlikte olmasından hemen sonra sanığın mağdurenin rızası dışında mağdureye karşı nitelikli cinsel saldırıda bulunduğuna ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ile şantaj suçlarını işlediğine dair, mağdurenin itibar edilmeyen samimiyeti kuşkulu iddiaları dışında, savunmanın aksine, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek sanığın tüm suçlardan beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyetine hükmolunması, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2012/3680 E. 2012/6434 K. 06/06/2012 T.)

Cinsel Suçlar (HTS Kayıtları)

1-    Cep telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesinin sanıkların bir araya geldiğinin görüştüğünün delili olamayacağı:

“…sanık M.Ç. ile N.Ç. ve İ. D.’nın cep telefonlarının sinyal bilgilerinin incelenmesi sonucunda, olay tarihinde cep telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesi nedeniyle sanıkların buluştukları iddia edilmekte ise de; baz istasyonlarının geniş bir kapsama alanının olması, sanık M. Ç.’in işyeri ile N. Ç.’ın görev yaptığı adliye ve ikamet ettiği lojmanın birbirine yakın yerlerde bulunması ve İ. D.’nın avukat olması dikkate alındığında cep telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesinin normal olduğu, başka bir anlatımla İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde birbirine yakın yerlerde oturan, çalışan veya tesadüfen oradan geçmekte olan insanların cep telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesinin olağan bir durum olması gözönüne alındığında, cep telefonlarının aynı baz istasyonu kapsamında sinyal vermesinin sanık M.Ç.’in diğer sanıklarla bir araya geldiği ve görüştüğünü kabule imkan vermemektedir…” (Yargıtay CGK. 2013/247 E. 2015/60 K. 24/03/2015 T.)

2-    Olay saatinde hts baz istasyonu kayıtlarının olay mahallinde bulunmadığı, mağdurenin görgüye dayalı tanık beyanlarıyla desteklenmeyen soyut beyanları, usulüne uygun yapılmayan teşhis:

“…Sanığın çalışmış olduğu işyerinden gönderilen mesai çizelgesi ve telsiz kayıtlarına göre olay saatinde tramvay kullandığı, yine Teknoloji İletişim Başkanlığından gönderilen kayıtlara göre de olay saati olarak gösterilen zaman diliminde sanığın kullandığı baz istasyonlarının olay mahallinde bulunmadığı anlaşılmakla, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair, katılan mağdurenin, görgüye dayalı tanık beyanlarıyla desteklenmeyen soyut beyanları ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunun Ek-6. maddesinde belirtilen şekilde usulüne uygun yapılmayan teşhis dışında, hukuka uygun, her türlü şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediğinden sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2012/7086 E. 2014/1600 K. 12/12/2014 T.)

Cinsel Suçlar (Şikayete Bağlı Suçlarda 6 Aylık Şikayet Süresi)

1-    Kendi içindeki çelişkili ve hayatın olağan akışına aykırı beyanlar, olaydan 6 ay sonra evden kaçıp polis tarafından bulunduğunda anlatması, evlenme vaadinde bulununca rızasıyla ilişkiye girdiğini söylemesi, reşit olmayanla cinsel ilişki suçunun 6 aylık şikayet süresine tabi olduğundan davanın düşürülmesi gerektiği:

“…Cumhuriyet Savcılığındaki ifadesinde, 2011 yılı Ağustos aylarının sonuna doğru sanıkla tanıştığını, birkaç gün sonra sanığın dükkanında otururken kendisine daha önce yaşadıklarını herkese anlatmak konusunda şantaj yaptığını, işyerinin kapısını kilitleyerek şantaj altında cinsel ilişkiye girdiğini, daha sonra sevgili olarak iyi görüşmeye başladıklarını, sanıkla evlenme ümidi bulunduğundan rızasıyla 5-10 kez cinsel ilişki yaşadığını, ancak daha sonra aralarının bozulduğunu 2011 Eylül ayında ayrıldıklarını belirtmesi, mahkemedeki 10.04.2013 günlü anlatımında ise sanığın ilk cinsel ilişkiyi şantajla yaptığını daha sonra ise evlenme vaadinde bulununca rızasıyla 4-5 kez cinsel ilişkiye girdiğini söylemesi, intikalin olaydan yaklaşık 6 ay sonra, mağdurenin evden kaçtığı bir zaman polis tarafından bulunduğunda alınan ifadesinden sonra olması olması, sanığın ise aşamalarda mağdure ile birden fazla kez rızası ile cinsel ilişkiye girdiğini savunması, mağdurenin sanığın yanına gittiğinde tokatla vurduğunu, boynunu sıktığını beyan etmesine karşın 07.04.2012 günü alınan adli raporunda darp ve cebir izi bulunmadığının tespit edilmesi, sanıkla mağdure arasındaki yazışmalar, fotoğraflar ve tüm dosya içeriği karşısında, sanığın mağdure ile cebir, tehdit veya iradeyi etkileyen başka bir nedenle cinsel ilişkiye girdiğine ve hürriyetinden yoksun bıraktığına dair mağdurenin açıklandığı üzere aşamalardaki kendi içindeki çelişkili ve hayatın olağan akışına aykırı beyanları dışında şüpheden uzak, kesin inandırıcı deliller olmadığı, eylemlerin bu hali ile TCK.nın 104/1. maddesinde tanımlanan reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğu atılı suçun takibinin anılan Kanunun 73/1. maddesi uyarınca 6 aylık şikâyet süresine tâbi olduğu, sanığın en son eyleminin Eylül 2011 olmasına rağmen şikâyetin Nisan 2012 tarihinde yapıldığı anlaşılmakla CMK.nın 223/8. maddesi uyarınca açılan kamu davasının düşürülmesi yerine yargılamaya devamla yazılı şekilde karar verilmesi ve dosya içeriğine göre, suç tarihinde 17 yaşı içerisinde olan mağdurenin rızası ile sanıkla birlikte kalması şeklinde sübut bulan eylemde, sanığın TCK.nın 109. maddesi anlamında hukuka aykırı bir davranışından söz edilemeyeceğinden kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan beraati yerine mahkûmiyetine hükmedilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2014/3166 E. 2014/5695 K. 28/04/2014 T.)

2-    Evlilik vaadi, uzun bir süre sonra kandırıldığını düşünerek şikayet, tanığın ilişkinin rızayla olduğuna dair beyanı, şikayet süresinin zamanında olup olmadığını belirlemek için suç tarihinin tespit edilmesi ve sonucuna göre reşit olmayanla cinsel ilişki suçunun değerlendirilmesi gerektiği:

“…mağdurenin olaydan sonra evleneceklerini söyleyen sanığa inanarak müracaatçı olmadığı, sanığın İstanbul’a taşınması üzerine ona ulaşamaması neticesinde kandırıldığını düşünen mağdurenin olaydan uzunca bir süre sonra Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat ettiği ve olayın da bu şekilde ortaya çıktığı, mahkemede dinlenilen tanık N… de beyanında, mağdurenin kendisine sanıkla rızasıyla ilişkiye girdiğini söylediğini beyan ettiği hususları nazara alındığında, sanığın Yazıcı Barajı mevkiindeyken araç içinde mağdureye organ sokmak suretiyle gerçekleştirdiği eylemini zor kullanarak işlediği yönünde şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, şikayet süresinin zamanında olup olmadığının belirlenmesi açısından öncelikle suç tarihlerinin tespitiyle sonucuna göre, sanığın reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan mahkumiyeti yerine nitelikli cinsel istismar suçundan mahkumiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2013/11014 E. 2014/948 K. 28/01/2014 T.)

3-    Şikayet tarihinden yedi sekiz ay önce olan saldırı için 6 aylık şikayet süresi içinde şikayette bulunulmadığından davanın düşmesi:

“…basit cinsel saldırı suçunun soruşturma ve kovuşturmasının şikayete tabi olması ve mağdure beyanları ile oluşa uygun kabule göre şikayet tarihinden yaklaşık yedi sekiz ay önce mağdureye yönelik basit cinsel saldırı eyleminde bulunan sanıkla ilgili olarak 16.09.2010 tarihinde şikayette bulunulduğunun tüm dosya içeriğinden anlaşılması karşısında, aynı Kanunun 73/1. maddesinde düzenlenen altı aylık kanuni süresi içerisinde şikayette bulunulmadığı gözetilerek sanık hakkında açılan kamu davasının düşmesine karar verilmesi gerekirken…” (Yargıtay 14. CD. 2015/10164 E. 2019/10430 K. 27/06/2019 T.)

4-    Reşit olmayanla cinsel ilişki suçunda 6 aylık süre içinde şikayet yapılmadığından davanın düşürülmesi gerekir:

“…reşit olmayanla cinsel ilişki suçunun soruşturma ve kovuşturmasının şikayete tabi olması ve mağdure beyanları ile oluşa uygun kabule göre sanıkla en son 2013 yılı Şubat ayında cinsel ilişkiye giren mağdurenin 19.09.2013 tarihinde şikayette bulunduğunun tüm dosya içeriğinden anlaşılması karşısında aynı Kanunun 73/1. maddesinde düzenlenen altı aylık kanuni süresi içerisinde şikayette bulunulmadığı gözetilerek sanık hakkında görülen kamu davasının düşmesine karar verilmesi” (Yargıtay 14. CD. 2016/5826 E. 2019/19323 K. 11/11/2019 T.) “…Sanığın, mağdure …’e yönelik eyleminin 2011 yılı haziran ayında son bulduğu, hakkında yürütülen disiplin soruşturmasının mağdurenin şikayeti üzerine değil tanık Turhan’ın dilekçesine istinaden yapıldığı, mağdurenin müfettişe ifade verirken şikayetçi olması ise 5271 sayılı CMK’nın 158. maddesi anlamında yetkili makama yapılmış şikayet sayılmayıp, mağdurenin Cumhuriyet Başsavcılığında verdiği 07.02.2012 tarihli ifadesiyle şikayet koşulunun gerçekleştiği, cinsel taciz suçunun takibi şikayete bağlı olup, suç tarihinden şikayetin bildirildiği 07.02.2012 gününe kadar 5237 sayılı TCK’nın 73/1. maddesinde öngörülen altı aylık kanuni şikâyet süresinin geçtiği anlaşıldığından, süresinde şikayette bulunulmaması nedeniyle sanık hakkında müsnet suçtan görülen kamu davasının düşmesine…” (Yargıtay 14. CD. 2015/8736 E. 2019/12151 K. 05/11/2019 T.)

Daha yeni Daha eski