1- Makul şüphe olmadan ve başka deliller toplanmadan arama kararı alınmıştır.

(Delil: İstanbul 4. SCH. 09/07/2018 T. 2018/3798 d.iş sayılı arama kararında; makul şüphenin bulunup bulunmadığının, bulunuyorsa hangi delillere dayandığının, arama nedenini oluşturan fiilin gösterilmemesi.)

Emsal Karar: “…soruşturmada, suçun mahiyetiyle ilgili hiçbir araştırma ve inceleme yapılmadan, başka deliller de toplanmadan kolluğun talep yazısı üzerine CMK’nın 160. Maddesi gereğince yetkili Cumhuriyet savcılığınca suç delillerinin neler olduğu belirtilmeden, ortada makul şüphe olduğuna dair bir delil de sunulmadan, davacının gözaltına altına alınması üzerine verilen arama kararına dayalı olarak evinde arama yapıldığı ve arama kararının AİHM kararlarındaki ölçütlere ve ilkelere ve ulusal mevzuata uygun olmadığı, dolayısıyla hukuka aykırı olduğu anlaşılan bu karara istinaden yapılan aramanın tazminatı gerektireceği anlaşılmakla…”   (Yargıtay 12. CD. 2015/12815 E. 2015/19162 K. 10/12/2015 T.)

2- Arama kararında yazılı adresten farklı adreste arama yapıldığı halde bu adres için yeni bir arama kararı alınmamıştır.

(Delil: 11/07/2018 tarihli tutanağa göre; arama kararında Kandilli Mah. Yamaçlı Sk. No:36 olarak yazan adreste aramaya başlandıktantan 8 saat sonra, arama yapılan adresin aslında Eşref Bitlis Sk. No: 13-15-17-19 olduğu anlaşılması, ancak yeni bir arama kararı alınmadan aramaya devam edilmesi.)

Emsal Karar: “…Bandırma Sulh Ceza Mahkemesi’nin 24.07.2014 gün ve 2014/50 D.iş sayılı arama kararında, sanık ve babasının üzerinde ve sanığın babasının “… Mahallesi … Caddesi No:83” sayılı ikamet adresinde arama yapılmasına karar verildiği, sanığın babasına ait bu adreste yapılan arama sonucu suç unsuruna rastlanılmadığı; suça konu silahın bulunduğu sanığa ait … Mahallesi … Sokak No:14 sayılı yerde ise arama yapılabileceğine ilişkin usulüne uygun bir arama kararının bulunmadığı halde, anılan yerde yapılan arama ve elkoyma işlemlerinin hukuka aykırı olduğu, ele geçirilen suç eşyasının hukuka aykırı yöntemle elde edilmiş delil olmasından dolayı hükme esas alınamayacağı gözetilmeden, sanık hakkında atılı suçtan yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması, Yasaya aykırı…”  (Yargıtay 8. CD. 2016/2055 E. 2017/504 K. 19/01/2017 T.)

3- Arama kararı alınmayan adreste, gecikmesinde sakınca bulunan bir hal olmadığı halde ve C. Savcısının yazılı talimatı olmadan arama yapılmıştır.

(Delil: 11/07/2018 tarihli tutanağa göre; arama kararında Kandilli Mah. Yamaçlı Sk. No:36 olarak belirlenen adreste aramaya başlandıktantan 8 saat sonra, arama yapılan adresin aslında Eşref Bitlis Sk. No: 13-15-17-19 olduğunun anlaşılması, ancak arama mahalli zaten kontrol altında olduğundan gecikmesinde sakınca olan hal bulunmadığı halde, savcının sözlü talimatıyla aramaya devam edilmesi)

Emsal Karar:

“…şüphelinin kısa bir süre içinde ikametinden ayrılacağı bulundurduğu iddia edilen esrarı elinden çıkaracağı ya da yok edeceği yönünde ek bilgi edinilmediği gibi, gecikmesinde sakınca bulunan halin kabulü için hakime başvurulup arama kararı talep edilmesi halinde delillerin kaybolacağı veya bu tedbirin uygulanamaz hale geleceği hususunda başkaca somut olgular da ortaya konulmamış ve ilçe merkezindeki hakimden karar alınması halinde ne gibi telafisi mümkün olmayan sonuçların ortaya çıkacağını gösteren ve aciliyeti haklı kılan herhangi bir halden söz edilmemiştir…” (Yargıtay CGK. 2014/8-166 E. 2014/514 K. 25/11/2014 T.)

“…Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında da ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, aramanın, yazılı bir karara veya emre dayanmak zorunda olduğu, sonradan yazıya çevrilmiş olsa bile sözlü emir ile arama yapılması mümkün bulunmayıp, yazılılık şartının, Anayasanın 20, 21 ve 52 71 sayılı CMK’nın 1 1 9. maddelerinin amir hükmü gereği olduğu…”  (Yargıtay 12. CD. 2015/11539 E. 2017/4870 K.)

4- Savcılıkça talep edilmesine rağmen, sadece adreslerde arama için karar verilmiş, kişilerin üst araması için karar verilmediği halde arama yapılmıştır.

(Delil: Arama / el koyma tutanaklarında ve iddianamenin 1246. Sayfası ve diğer sayfalarında yazan “üst aramasında ele geçirilen” ibaresine göre; İstanbul 4. SCH. 2018/3798 d.iş sayılı arama kararında sadece adreste arama yapılması kararı verilmişken, kişilerin üstlerinin aranması.)

Emsal Karar:

“…konut, iş yeri, kamuya açık olmayan kapalı alanlar ile buralarda bulunan kişiler üzerinde gerçekleştirilecek aramanın ancak CMK’nın 116 ve devamı maddeleri uyarınca alınacak adli arama kararı veya yazılı arama emri ile yapılabileceği, ana kuraldan ayrılmayı gerekli kılacak bir kanun hükmünün bulunmadığı, bu yerler ile buralarda bulunan kişiler üzerinde yoklama sureti ile kontrol dahi yapılamayacağının ve bu suretle elde edilecek olan delillerin her hâlükârda hukuka aykırı olup hükme esas alınamayacağının anlaşılması karşısında…” (Yargıtay CGK. 2016/730 E. 2018/558 K. 22/11/2018 T.)

“…Ayrıca, arama kararı (kararda belirtilmiş olmak kaydıyla) kime, neye, nereye ve ne zamana ilişkin ise o kapsamda yerine getirilebilir. Bunun dışında, arama kararında yer alan kişiden başka bir kişinin, başka bir eşyanın, başka bir yerin aranması veya başka bir zamanda arama yapılması mümkün değildir…”  (Yargıtay 21. CD. 2015/5279 E. 2016/1485 K. 18/02/2016 T.)

5- Arama tanıkları olmaksızın arama yapılmıştır.

(Delil: Kandilli Mah. Eşref Bitlis Sk.’ta tutulan tutanağa göre; aynı anda birden fazla odada yapılan aramada; bazı odalarda hiç hazirun bulunmaması, bazılarında sadece şüphelilerin hazirun olarak gösterilmesi ve arama yapan bazı memurların aynı anda birden fazla odada bulunması)

Emsal Karar:

“…kolluk tarafından aramanın 5271 sayılı CMK’nun aramanın güvenirliliği ile ilgili 119/4. maddesinin “Cumhuriyet savcısı hazır olmaksızın konut, işyeri veya diğer kapalı yerlerde arama yapabilmek için o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişi bulundurulur” amir hükmüne aykırı olarak o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişi hazır bulundurulmaksızın yapılması nedeniyle icrası bakımından hukuka aykırı olduğu ve arama sonucu elde edilen suça konu mermilerin hukuka aykırı yöntemle elde edilmiş delil niteliğinde bulunduğunun kabulünde zorunluluk bulunmaktadır

…Bu itibarla, hukuka uygun olmayan arama işlemi sonucunda ele geçen delillerin hükme esas alınamayacağının belirlendiği olayda; sanığın tüm aşamalarda suçlamayı, aramada ele geçen şeylerin varlığını ve zilyetliğini kabul etmediği de gözetildiğinde dosyadaki hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen deliller değerlendirme dışı tutulduğunda sanığın cezalandırılmasına yeterli delil bulunmamaktadır…” (Yargıtay CGK. 2013/464 E. 2015/132 K. 28/04/2015 T.)

6- Arama yapılan odalarda, eşyaların sahibinin bulunmasına izin verilmemiştir.

(Delil: Kandilli Mah. Eşref Bitlis Sk.’da her oda için ayrı tutulan tutanaklara göre; eşya sahiplerinin imzasının bulunmaması ve görüntülere göre de kişilerin kelepçelenerek bir araya toplanması)

Emsal Karar:

“…Konut, işyeri, bina gibi birden fazla odası veya bağımsız bölümü olan mahallerde; şüpheli, malik, yetkili veya zilyed gibi ilgili kişilerin arama sırasında hazır bulunması; mezkur kişilerin arama yapılan yerin sadece bir bölümünde bulundurulması veya bekletilmesi demek değildir. Aramanın yapıldığı her bölümde, ilgilinin ve/veya müdafiinin hazır bulunma, aramanın kendi gözetiminde yapılmasını isteme hakkı vardır. Şüpheliye ve diğer kişilere böyle bir hak, aleyhlerine suç delili olabilecek eşyanın elde edilmesine tanık olabilmeleri ve oluşabilecek kuşkuları ortadan kaldırmak için verilmiştir. Bu husus savunma hakkının bir parçası olup aynı anda birden fazla yerde arama yapan kolluk, bu hakkın kısıtlanması sonucunu doğuracak şekilde hareket etmemelidir. Yine arama faaliyetinin tamamı, işlem tanığı olarak mahalde bulunan şahısların da huzurunda yapılmalı; bu şahıslar elde edilen her delile, bulunduğu yere, bulunma yöntemine ve muhafaza altına alınışına tanıklık etmelidir. Aksine yapılan uygulama -itiraz vaki olduğunda- arama tutanağında yazılmış ve imza altına alınmış olsa dahi elde edilen delilin sıhhati bakımından kuşku doğuracak ve o delili CMK’nın 206. maddesi uyarınca hukuka aykırı olarak elde edilmiş delil vasfına sokabilecektir.… ”  (Yargıtay 16. CD. 2015/4672 E. 2016/2330 K. 21/04/2016 T.)

7- Aramada el konulan kağıtlar mühürlü delil torbasına konulmamış, delil torbaları hakim ve kağıdın ilgilisi huzurunda açılmamış, belgeler hakim ve kağıdın ilgilisi huzurunda incelenmemiştir.

(Delil: Kandilli Mahallesi Eşref Bitlis Sk.’da yapılan aramada ve arama yapılan diğer evlerde tutulan tutanaklarda; el konulan eşyanın mühürlü torbalara konulduğuna dair hiçbir ibare bulunmaması)

Emsal Karar:

“…Kolluk görevlileri arama işlemi sırasında belirtilen nitelikte kağıtlara rastladıklarında bunları ilgilinin rızası olsa bile okumayarak bir zarfa koyacak ve mühürleyecektir. Kolluk görevlileri, soruşturma ve kovuşturma konusu suçla ilgilisi olmayan ve belgelerin incelenmesi sırasında öğrenilen kişilere ait özel bilgilerin, kişisel veri olarak korunması gerektiğini, maddenin amacının ilgilinin suçla ilişkisi bulunmayan ve onun özel hayatı ve ilişkilerine dair yazıların ne surette olursa olsun başkaları tarafından okunmamasını sağlamak ve böylece özel hayatın dokunulmazlığını güvence altına almak olduğunun göz önünde tutmalıdır. Nitekim, Adli ve Önleme Arama Yönetmeliği’nin 16/2. maddesinde kolluk görevlilerinin aramada ele geçen belge ve kağıtları inceleme yetkisi bulunmadığı vurgulanmıştır. Buna göre; “kolluk arama sırasında ele geçen belge ve kağıtlara suçla ilgili olup olmadığını tespit amacıyla incelemeksizin bakabilir, suçla ilgili olabileceğinden şüphelendiği anda Kanun’un öngörüldüğü şekilde incelenecek belge ve kağıtları ambalajlayarak mühürler.”

Maddede açıkça belirtildiği üzere belge ve kağıtlara zilyedi veya temsilcisi el konulan bu belge ve kağıtların değiştirilmesini önlemek amacıyla kendi özel mührünü koyabilir veya imzasını atabilir. Mührü kaldırarak incelemeye karar verildiğinde hazır bulunmak üzere zilyedi veya temsilcisi ya da müdafii veya vekili çağırılır. Çağrıya uyulmasa da mühürler açılarak incelemeye geçilebilir…

…Arama sırasında elde edilen belgelerin ve kağıtların incelenmesiyle ilgili uygulamaların değerlendirilmesinde, sanıklar …, ve …’da olduğu gibi aramalarda ele geçen evrak ve kağıtlaırı inceleme yetkisinin CMK’nın 122/1 maddesi uyarınca Cumhuriyet savcısı ve hakime ait olduğu nazara alınmadan, doğrudan kolluk personelince incelenmesi suretiyle oluşturulan doküman inceleme tutanaklarının bu haliyle hükme esas alınması suretiyle CMK’nın 122 ve 217. maddelerine muhalefet edilmesi…”  (Yargıtay 16. CD. 2015/4672 E. 2016/2330 K. 21/04/2016 T.)

8- Hükme esas alınan el yazılı notların, arama mahallinde bulunduğuna ilişkin bir tutanak bulunmamaktadır.

(Delil: Kandilli Mah. Eşref Bitlis Sk. adresinde, 5 / 7 ile numaralandırılan odada yapılan aramayla ilgili tutulan arama / el koyma tutanağında, el yazılı not bulunduğuna ilişkin bir ibare bulunmaması.)

Emsal Karar:

“…29/05/2008  tarihli  inceleme  değerlendirme  raporunda  (2  nolu  delil)  telefon  hafıza  kartı,  bilgisayar inceleme raporunda ise medion marka pocket pc’den çıkan hafıza kartı olarak kabul edilen dijital delilin, arama işleminde bulunduğuna dair 24/01/2008 tarihli arama tutanağında herhangi bir ibare olmadığı; bahse konu inceleme değerlendirme raporunun incelenmesinde, mezkur hafıza kartında 25/01/2008 günü 06:00-06:04 saatleri arasında oluşturulmuş 8 adet dijital dosyanın mevcut olduğu tespit edilmiş, arama işleminin ise arama tutanağında belirtildiği üzere 24/01/2008 günü saat 23:00’da tamamlandığı da gözetilerek;

a-Hafıza kartının sanık hakkında yapılan arama işleminden elde edilip edilmediğinin araştırılması;

b-Hafıza kartında el konulma tarihinden sonra 8 adet dosyanın oluşturulup oluşturulmadığı hususunda uzman bir heyetten bilirkişi raporu aldırılması, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi ve delile el konulma tarihinden sonra hukuka aykırı bir müdahalede bulunulduğu tespit edilmesi halinde, ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulması gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi…”  (Yargıtay 16. CD. 2015/4672 E. 2016/2330 K. 21/04/2016 T.)

9- Dijital materyaller için arama kararı verilmemiştir.

(Delil: İçinde, dijital materyaller için arama / el koyma ibaresi bulunmayan İstanbul 4. SCH. 09/07/2018 T. 2018/3798 d.iş sayılı arama / el koyma kararı ve buna rağmen el konulan dijital materyaller)

Emsal Karar:

“… Sulh Ceza Mahkemesinin 31.08.2010 tarih 2010/949 D.İş. sayılı kararında CMK’nın 119. maddesi uyarınca sanık tarafından işletilen iş yerinde arama yapılmasına karar verilmesine karşın aynı iş yerinde bulunan bilgisayarlar üzerinde arama yapılabilmesine olanak tanıyan CMK.’nın 134. maddesine göre verilmiş bir arama kararı bulunmadığı anlaşılmakla, iş yerinde bulunan bilgisayarlar üzerinde yapılan arama sonucunda el konulan ve içerisinde müşteki firmaya ait lisanssız yazılımların olduğu belirtilen hard diskler ve CD’ler hukuka aykırı delil niteliğinde olup hükme esas alınamayacağından, sanık hakkında verilen beraat kararı usul ve yasaya uygun görülmekle…”   (Yargıtay 19. CD. 2015/2129 E. 2015/910 K. 29/04/2015 T.)

10- Dijital materyallere kanuna aykırı el konulmuştur.

(Delil: Kandilli Mah. Eşref Bitlik Sk. Ve diğer arama yapılan tüm yerlerde tutulan arama / el koyma tutanaklarına göre; mahallinde yedekleme yapılmayan, neden yedekleme yapıldığına ilişkin gerekçe sunulmayan, ayırt edici özellikleri tutanağa yazılmayan, mühürlü delil torbalarına konulmayan, götürülürken ilgilisinin nezaretine izin verilmeyen, imaj kopyası ilgilisine verilmeyen dijital materyaller)

a) Mahallinde yedekleme yapılmamış, ilgilisine bir kopyası verilmemiştir,

b) Neden mahallinde yedekleme yapılamadığına ilişkin bir gerekçe sunulmamış, tutanaklara yazılmamıştır,

Emsal Karar:

“…sebebi belirtilip bu husus tutanağa geçirilmeden ve mahallinde sistemdeki bütün verilerin yedeklemesi yapılmadan söz konusu sabit disklere el konularak teknik inceleme için İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Asayiş Şube Müdürlüğü, Ar-Ge Büro Amirliğine getirildiği anlaşılan olayda; kural olarak bulundukları mahalde incelenmeleri gereken suça konu sabit disklere gerek CMK’nın arama tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 134/2. maddesinde “Bilgisayar, bilgisayar programları ve bilgisayar kütüklerine şifrenin çözülememesinden dolayı girilememesi veya gizlenmiş bilgilere ulaşılamaması…” şeklinde belirtilen hükme; gerekse objektif olarak kabulü gereken zorunlu nedene dayalı bir gerekçe gösterilmeden elkonulması, yine somut olayın özelliklerine göre engel bir durum bulunmadığı hâlde el koyma işlemi sırasında sistemdeki bütün verilerin yedeklenmesi gerektiği ve istenmesi hâlinde bu yedekten bir kopya çıkartılarak arama sırasında hazır bulunan sanığa verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle CMK’nın 134. maddesinin üç ve dördüncü fıkralarına aykırı hareket edilmesi sebebiyle usulüne uygun olmayan elkoyma işlemi sonucu suça konu sabit disklerden elde edilen verilerin hukuka aykırı olarak elde edilen delil niteliğinde olduğu…” (Yargıtay CGK. 2016/544 E. 2020/127 K. 25/02/2020 T.)

c) Bazı dijital materyallerin seri numaraları ve ayırt edici özellikleri tutanaklara yazılmamıştır.

d) Materyaller mühürlü delil torbalarına konulmamıştır,

e) İnceleme mahalline kadar ilgilisinin nezaret etmesine izin verilmemiştir,

f) İmajlar alındıktan sonra ilgilisine bir kopya verilmemiştir,

Emsal Karar:

“…aramayı gerçekleştiren kişilerce elkoyma işlemine geçildiği sırada sistemdeki verilerin yedeklemesi (imaj-adli kopya) yapılmadan ve yedekten bir kopya alınıp şüpheli veya vekiline verilmeden, ya da yukarıda yazılı nedenlerden dolayı mahalde yedekleme ve yedekten kopya verme olanağının bulunmadığının objektif olarak kabulünde zorunluluk bulunan hallerde, aramayı yapan kolluk birimince dijital delillere müdahaleyi önleyecek şekilde, seri numaraları tutanağa yazılmak suretiyle usulüne uygun olarak zapt edilip mühürlenmeden, şüpheli veya müdafiinin istemesi halinde nezaret etme ve denetleme imkanı sağlanarak inceleme mahalline kadar eşlik etmesi sağlanmadan ve bu yerde şüpheli veya müdafiinin hazır bulunmasına imkan verildikten sonra mümkün olan en kısa süre içinde mühür açılıp, dijital medyanın derhal imajının alınarak ilgilisine de imajlardan bir kopya ve orijinal medya teslim edilmeden, yine sanık veya müdafiinin mühür açma işlemi sırasında hazır bulunmasının mümkün olmadığı hallerde, mühür açma işleminin arama ve el koyma kararını veren hakimin huzurunda açılarak imaj alma işleminin bu sırada yapılması yoluna gidilmeden inceleme yapılması halinde arama ve elkoyma işleminin yasaya ve hukuka uygunluğundan bahsetmek mümkün olmadığı gibi bu yolla elde edilen delillerin de hukuka uygunluğu tartışılır hale gelecek ve yargılama makamınca hükme esas alınması mümkün olamayacaktır…” (Yargıtay 16. CD. 2019/2637 E. 2019/5904 K. 10/10/2019 T.)

11- Arama yapıldıktan 3 ay sonra yeni dijitaller bulunduğu söylenerek dosyaya konulmuştur.

(Delil: Bazı müşteki ve gazetecilerin içine girdiğini ve eşyaları karıştırdıklarını göstereni haberler bulunan Eşref Bitlis Sk.’taki eve, TMSF görevlilerinin de girmesi, burada birçok dijital materyal bulduklarını iddia etmeleri ve 05/10/2018 tarihinde tutulan tutanaklara göre; emniyet görevlilerine dijital materyaller teslim etmeleri)

Emsal Karar:

“CMK’nın 134. maddesinde düzenlenen tedbire ilişkin olarak kanun koyucunun amacının ceza davasında delil oluşturabilecek dijital verilerin mevcut hâllerinin korunması, bu verilere imajlarının alınmasından önce müdahale etme imkânının ortadan kaldırılması ve şüphelinin mağduriyetinin önlenmesi olduğunun kabulü gerekmektedir…. Somut olayın özelliklerine göre mahallinde yedekleme yapma ve yedekten kopya verme olanağının bulunmadığının objektif olarak kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, dijital delillere imaj alınmadan önce müdahale edildiği intibasını ortadan kaldıracak önlemler alınmadan inceleme yapılması hâlinde arama ve elkoyma işleminin yasaya ve hukuka uygunluğundan bahsetmek mümkün olmayacak  ve  elde  edilen  veriler  hukuka  aykırı  yöntemle  elde  edilen  delil  niteliğinde olacaktır.”  (Yargıtay CGK. 2016/544 E. 2020/127 K. 25/02/2020 T.)

12- Dijital materyallerin delil güvenirliğine yönelik şaibeli durumlar bulunmaktadır.

(Delil: HTS kayıtlarına göre sanıklar gözaltındayken telefonların açılması ve internete bağlanması, imaj raporlarına göre dijital materyallerin önce raporunun yazılıp sonra imajının alınması, tutanaklara göre dijital materyallerin mühürlenmeden torbalara konulması, televizyonda gösterilen haberlere göre, materyallerin yolda bir torbadan çıkarılıp başka bir torbaya konulması, uzman mütalaalarına göre dijital kayıtların üzerinde oynama yapılması vb.)

Emsal Karar:

“CMK’nın 134. maddesinde düzenlenen tedbire ilişkin olarak kanun koyucunun amacının ceza davasında delil oluşturabilecek dijital verilerin mevcut hâllerinin korunması, bu verilere imajlarının alınmasından önce müdahale etme imkânının ortadan kaldırılması ve şüphelinin mağduriyetinin önlenmesi olduğunun kabulü gerekmektedir…. Somut olayın özelliklerine göre mahallinde yedekleme yapma ve yedekten kopya verme olanağının bulunmadığının objektif olarak kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, dijital delillere imaj alınmadan önce müdahale edildiği intibasını ortadan kaldıracak önlemler alınmadan inceleme yapılması hâlinde arama ve elkoyma işleminin yasaya ve hukuka uygunluğundan bahsetmek mümkün olmayacak  ve  elde  edilen  veriler  hukuka  aykırı  yöntemle  elde  edilen  delil  niteliğinde olacaktır.” (Yargıtay CGK. 2016/544 E. 2020/127 K. 25/02/2020 T.)

İletişimin Denetlenmesi Kayıtları (Tapeler) Neden Geçersizdir?

1- Mahkeme kararlarında, suç işlendiğine ilişkin somut delillerle desteklenen kuvvetli şüphe sebepleri bulunmamaktadır.

(Delil: İstanbul 3. SCH. 12/01/2018 T. 2018/214 d.iş sayılı somut delillerle desteklenen kuvvetli şüphe sebepleri gösterilmeyen dinleme kararı ve diğer kararlar)

Emsal Karar:

“…dosya kapsamından kolluk görevlilerinin; “uyuşturucu madde ticareti yapmak” suçundan verilen dinleme kararına dayanak teşkil eden kuvvetli suç şüphe sebeplerine ne şekilde ulaştıkları ya da başka suretle delil elde etme yönünde nasıl bir çaba gösterdikleri ise anlaşılamamaktadır…” (Yargıtay 16. CD. 2016/2223 E. 2016/2948 K. 31/03/2016 T.)

2- Mahkeme kararlarında başka suretle delil elde etme imkanının nasıl kalmadığı gösterilmemiştir.

(Delil: İstanbul 7. SCH. 28/11/2017 T. 2017/4853 d.iş sayılı, başka suretle delil elde etme imkanının nasıl kalmadığı gösterilmeyen dinleme kararı ve diğer kararlar)

Emsal Karar:

“…CMK 135/1. Maddenin iletişimin dinlenilmesi kararı verilebilmesi için öngördüğü subjektif şartın ikinci unsuru başka suretle delil elde etme imkanının bulunmamasıdır. Doktrinde isabetle belirttiği üzere iletişimin dinlenilmesi son çaredir. Hakim soruşturma makamından delil elde etme hususundaki hangi çabalarının sonuçsuz kaldığını talep etmek durumundadır…” (Yargıtay 16. CD. 2016/2524 E. 2017/5338 K. 08/05/2017 T.)

3- Telefon dinleme uzatma kararları, bir önceki dinlemeye ait kayıtlar çözümlenip hakim önüne getirilmeden alınmıştır.

(Delil: İstanbul 12. SCH. 26/01/2018 T. 2018/370 d.iş sayılı, içinde bir önceki dinlemeye ait çözümlenmiş kayıtlar bulunmayan dinleme uzatma kararı ve diğer uzatma kararları)

Emsal Karar:

“…Adıyaman Sulh Ceza Mahkemesinin 13.04.2007 tarih ve 2007/464 müt. Sayılı kararı ile sanıklar M.. B.. ve E.. G.. haklarında CMK.nun 135. Maddesi uyarınca üç ay için verilen iletişimin denetlenmesine ilişkin kararın, anılan sürenin bitiminden sonra denetlemeye ilişkin kayıtlar çözülüp hakim huzuruna getirilmeden, 16.07.2007 tarihinde 2007/847 D. İş. Sayılı kararla evrak üzerinde sürenin uzatılmasına karar verilmesi isabetsiz ve bu suretle elde edilen belirti delillerin de hukuken geçerli olamayacağı…” (Yargıtay 18. CD. 2015/16 E. 2015/737 K. 29/04/2015 T.)

4- Mahkeme kararında, bazı telefon hattı kullanıcıları ve sahipleri yanlış gösterilmiştir.

(Delil: Mali Şube’nin 18/12/2017 tarih 2017/18 sayılı ve Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu’nun 05/12/2017 tarih 2017.788714 sayılı, telefon hattı sahipleri ve kullanıcılarının yanlış tespit edildiğine ilişkin yazısı)

Emsal Karar:

“…Cumhuriyet savcılığınca sulh ceza mahkemesinden talepte bulunulurken telefon numarası ve kayıtlı olduğu kişilere ilişkin kimlik bilgileri doğru yazılmasına rağmen kullanıcı olarak diğer sanık …’in gösterildiğisulh ceza mahkemesince de tedbir uygulanacak kişi olarak kararda …’in isminin yazıldığı anlaşılmaktadır. Sulh ceza mahkemesi tarafından verilen … tarih ve 989 değişik iş sayılı iletişimin tespitine ilişkin bu karar, CMK’nun 135/3. maddesine aykırı olup, hukuka aykırı bu kararla elde edilen delillerin mahkûmiyet hükmüne esas alınması mümkün değildir…”  (Yargıtay CGK. 2014/98 E. 2016/83 K. 23/02/2016 T.)

5- İletişimin tespiti (telefon dinleme) ve teknik araçlarla izleme tedbirinin aynı anda uygulanamayacağı, dikkate alınmamıştır.

(Delil: 12/06/2018 T. 2016/2999 d.iş sayılı 1 ay süreyle telefon dinleme kararı varken,  aynı kişiler için verilen 20/06/2018 T. 2018/4193 d.iş sayılı fiziki takip kararı)

Emsal Karar:

“…5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda düzenlenen özel koruma tedbirlerinden iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması başlıklı 135. maddenin 1. fıkrasında “başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması…” ibaresinin gizli soruşturmacı görevlendirmesine ilişkin 139. ve teknik araçlarla izlemeye ait 140. maddelerde bulunmaması ve anılan maddelerde “başka suretle delil elde edilememesi halinde”ki düzenlemeler ile soruşturma ve kovuşturma evreleri ve kapsadıkları suçlar yönünden aralarında öncelik-sonralık ilişkisi olduğu, bu bağlamda öncelikle 135. maddenin diğer iki koruma tedbirine nazaran öncelik aldığı, sonuç alınamaması halinde 140. Ve ancak örgütün mevcudiyeti halinde ise 139. Maddeye başvurulabileceği gözetildiğinde, her üç koruma tedbirine aynı anda ve birlikte karar verilemeyeceği…”  (Yargıtay 18. CD. 2015/29744 E. 2015/4468 K. 09/07/2015 T.)

6- Hakkında dinleme kararı olmayan kişilerin telefon konuşmaları geçersiz sayılmaları gerekirken, hükme esas alınmıştır.

(Delil: İddianamenin 2989. Sayfasında 17/02/2018 tarihli tape çözümüne yer verilen sanık için ve 2063. Sayfasında 24/04/2018 tarihli tape çözümüne yer verilen sanık için bu tarihlerde alınmış bir dinleme kararı bulunmaması)

Emsal Karar:

“…İletişimin tespiti kararı Av. Çağatay Özdemir’e ait cep telefonu için alınmış olup, sanık Ömer Güner Sazak hakkında verilmiş herhangi bir iletişimin dinlenmesi kararı bulunmamaktadır. Sanığa ait olan iletişimin tespiti tutanakları, tesadüfen elde edilmiş kanıt niteliğindedir. Bu konuşmalarda tesadüfen elde edildiği kabul edilen suç kanıtının değerlendirilebilmesi için 4422 sayılı Yasada herhangi bir hüküm yer almadığı gözetildiğinde, iletişimin tespitine ilişkin bu tutanaklar yasa dışı elde edilmiş kanıt niteliğindedir. Kaldı ki, 5271 sayılı CMY.nın 138. maddesine göre de bu tutanağa yasal bir kanıt değeri verilmesi olanaksızdır. Zira, tesadüfen elde edilen bu kanıt üzerine, ilk görüşmenin tespitinden sonra değil, bütün görüşmeler kayıt edildikten sonra durum C.savcısına bildirilmiş, sanık hakkında herhangi bir iletişimin tespiti kararı olmaksızın tespit yapılmış olduğundan, bu tutanaklar yasa dışı elde edilmiş kanıt niteliğindedir. Yasa dışı elde edilen bir kanıtın ise soruşturma ve kovuşturma aşamalarında kullanılmasına olanak bulunmamaktadır…” (Yargıtay CGK. 2007/23 E. 2007/167 K. 03/07/2007 T.)

7- Telefon tapeleri, mahkeme kararında yer almayan suç maddeleri için geçersiz delil olmaları gerekirken, hükme esas alınmıştır.

(Delil: TCK 220/3. maddesi için alınan İstanbul 8. SCH. 2018/852 d.iş sayılı kararına istinaden yapılan dinlemelerin; kararda yer almayan farklı suç maddeleri için de geçerli kabul edilmesi)

Emsal Karar:

“…Cumhuriyet savcısı, mevcut konuşmalara dayanarak belirtilen suçlardan dolayı soruşturma yapabilir. Soruşturma yaptığı takdirde, bu suçlar için ayrıca dinleme kararı almadıkça telefon konuşmaları delil olarak değerlendirilemez…Telefon konuşmaları ise bu suçlarda delil olarak kullanılamaz”  (Yargıtay CGK 2013/468 E. 2014/268 K. 20/05/2014 T.)

Teknik Araçlarla İzleme Kayıtları Neden Geçersizdir?

1- Mahkeme kararlarında, kuvvetli suç şüphesi ve somut delillerin ne olduğu, nasıl son çare haline geldiği açıklanmamış, kararın icrasında hangi delillere ulaşıldığı ve neden uzatmaya gerek duyulduğu açıklanmadan uzatma kararı verilmiştir.

(Delil: İstanbul 2. SCH. 20/06/2018 T. 2018/4193 d.iş sayılı fiziki takip ve İstanbul 6. SCH. 10/07/2018 T. 2018/3915 d.iş nolu uzatma kararı)

Emsal Karar:

“…Soruşturmanın CMK’nun 140/1-a-1 bendinde gösterilen ve karar tarihi itibarıyla katalog suçlardan olan “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” suçundan başlatılmış olmasına rağmen, “örgütün varlığını ortaya koyan kuvvetli suç şüphesinin bulunup bulunmadığı ile bulunduğu kabul ediliyorsa buna dayanak teşkil eden “somut deliller”in nelerden ibaret olduğunun kararda belirtilmemiş olması,

Özgürlüklerin ağır şekilde kısıtlanmasına sebep olması nedeniyle soruşturmada “son çare” olarak başvurulması gereken, “teknik araçlarla izleme” tedbirine; hangi deliller niçin yetersiz kaldığı için başvurulduğunun açıklanmaması,

”Fiziki Takip Tutanağına” esas teşkil eden teknik araçlarla izlemenin uzatılmasına ilişkin kararda, uzatmaya ilişkin karara temel teşkil eden ilk kararın icrası kapsamında hangi delillere ulaşıldığının ve niçin uzatmaya gerek duyulduğunun gösterilmemesi,

Gerek ilk kararda, gerekse uzatma kararında, teknik araçlarla izleme yapılmasının sebebi, “örgüt kurulduğuna dair bilgi alınmış olup, bu durumun ve olayın aydınlatılması için teknik araçlarla izlemeye gerek duyulması” olarak gösterilmiş ve buna bağlı olarak örgütün varlığı konusunda duyum dışında hiçbir delil bulunmadığı açıkça belirtilmiş iken, kararların daha sonraki bölümünde “suç işlendiğine dair kuvvetli şüphenin bulunduğunun” belirtilmesi suretiyle çelişkiye neden olunması,

Teknik araçlarla izleme kararının icrası sırasında tesadüfen elde edilen ve “resmi belgede sahtecilik ile suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi” suçlarına ilişkin olan delillerin kullanılması,

2009/1838 sayı ile verilen ilk teknik izleme kararma tarih yazılmayarak, kararda belirtilen 4 (dört) haftalık sürenin ne zaman başlayacağı hususunda tereddüte neden olunması,

Münhasıran katalogda yer alan “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” suçundan alınan” teknik araçlarla izleme kararının”, katalogda ve kararda yer almayan “resmi belgede sahtecilik ve suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi” suçlarıyla ilgili olarak da kullanılmış olması,

Nedenleriyle, sanık hakkında verilmiş bulunan “teknik izleme kararı” ile buna bağlı “uzatma kararı” hukuka aykırı olduğundan, hukuka aykırı olan kararın icrası kapsamında elde edilmiş bulunan “Fiziki Takip Tutanağı”  da  hukuka  aykırı  olarak  elde  edilmiş  bir  delil  olması  itibarıyla  CMK’nun  217.  Maddesi bağlamında hükme esas alınamaz…”  (Yargıtay 21. CD. 2015/2995 E. 2015/4063 K. 19/10/2015 T.)

2- Teknik araçlarla izleme tedbirinin iletişimin tespiti (telefon dinleme) tedbiriyle aynı anda uygulanamayacağı, dikkate alınmamıştır.

(Delil: 13/06/2018 T. 2016/2999 d.iş sayılı 2 ay süreyle telefon dinleme kararı varken,  aynı kişiler için verilen 10/07/2018 T. 2018/3915 d.iş sayılı fiziki takip kararı)

 Emsal Karar:

“…5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda düzenlenen özel koruma tedbirlerinden iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması başlıklı 135. maddenin 1. fıkrasında “başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması…” ibaresinin gizli soruşturmacı görevlendirmesine ilişkin 139. ve teknik araçlarla izlemeye ait 140. maddelerde bulunmaması ve anılan maddelerde “başka suretle delil elde edilememesi halinde”ki düzenlemeler ile soruşturma ve kovuşturma evreleri ve kapsadıkları suçlar yönünden aralarında öncelik-sonralık ilişkisi olduğu, bu bağlamda öncelikle 135. maddenin diğer iki koruma tedbirine nazaran öncelik aldığı, sonuç alınamaması halinde 140. Ve ancak örgütün mevcudiyeti halinde ise 139. Maddeye başvurulabileceği gözetildiğinde, her üç koruma tedbirine aynı anda ve birlikte karar verilemeyeceği…”  (Yargıtay 18. CD. 2015/29744 E. 2015/4468 K. 09/07/2015 T.)

Dosyaya Sunulan Dijital Materyaller Neden Geçersizdir?

1- Ses ve video kayıtları hazırlıklı ve planlı bir şekilde delil oluşturmak amacıyla, sahte olarak yapılmıştır.

(Delil: 06/08/2020 tarihli duruşmada müştekinin, uzun süre boyunca kayıt yaptığı ve bu kayıtları birçok yere gönderdiğine dair ifadesi)

Emsal Karar:

“…katılanla yaptığı telefon görüşmesinde, katılana özel olarak sorular sorarak, katılanın cevaplarını ve aralarındaki tüm konuşmaları cep telefonuyla gizlice kayda aldığı, bilahare ses kayıtlarını CD’ye aktarıp C.Başsavcılığına ibraz ederek katılan hakkında yalan tanıklık suçundan şikayetçi olduğu ve kayıtları boşanma davasına da delil olarak sunduğu olayda; sanığın, bir daha delil elde etme olanağının bulunmadığı bir durumda iken, kaybolma olasılığı bulunan mevcut delilin muhafazasını sağlamak için değil, önceden hazırlıklı ve planlı şekilde, katılan hakkında C.Başsavcılığına yapacağı şikayete ve boşanma davasına delil oluşturmak amacıyla hareket ederek gizlice kayıt yapıp, bu ses kayıtlarını içerir CD’yi, adli makamlara delil olarak sunduğu, somut olayda, sanığın, hukuka uygun davrandığının kabul edilemeyeceği cihetle, atılı suçun yasal unsurlarının oluştuğu anlaşılmakla…” (Yargıtay 12. CD. 2014/11623 E. 2015/20 K. 12/01/2015 T.)

“…katılan …’in mahkemenin kabulünde belirtildiği gibi sanık …’i konuşmaları ile suça tahrik edip lehine olarak konuşmaları delil olarak kullanma kastının belirgin olması, Tuğba Türker’in telefon konuşmalarına devamda istekli ve konuşma içeriklerinde mevcut ilişkiden rahatsız olmaması ve bu nedenlerle sanık ile yapmış olduğu konuşmaları kayda alması karşısında, tesadüfen yapılan bir arama üzerine başka şekilde ispatlanması mümkün olmayan bir hal içerisinde değilbir planlama dahilinde yapılan ses kaydının yasak kanıt niteliğinde olduğu gözetilmeden, dosyadaki diğer kanıtlara göre hüküm kurulması gerekirken, yasak kanıta dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 4. CD. 2017/21973 E. 2019/3037 K. 26/02/2019 T.)

Müşteki İfadeleri Neden Geçersizdir?

1- Beyanlar ayrıntı içermemektedir.

Emsal Karar:

“…Suça sürüklenen çocuğun aşamalardaki istikrarlı savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre, üzerine atılı suçu işlediği hususunda mağdurenin ayrıntı içermeyip sosyo kültürel durumu da gözetildiğinde itibar edilmeyen beyanları dışında, cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği…”  …” (Yargıtay 14. CD. 2017/5945 E. 2018/230 K. 11/01/2018 T.)

Aynı mahiyette diğer kararlar:
(Yargıtay 14. CD. 2014/12387 E. 2017/6735 K. 26/12/2017 T.)
(Yargıtay 14. CD. 2016/8186 E. 2017/2592 K. 11/05/2017 T.)
… ve 2 karar daha

2- Beyanlar çelişkilidir.

Emsal Karar:

“…Mağdurenin aşamalardaki başka delille desteklenmeyen çelişkili beyanları, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/7099 E. 2020/1815 K. 09/03/2020 T.)

Aynı mahiyette diğer kararlar:
(Yargıtay CGK. 2019/171 E. 2020/169 K. 10/03/2020 T.)
 (Yargıtay 14. CD. 2018/4643 E. 2020/1668 K. 03/03/2020 T.)
… ve 33 karar daha

3- İfadeler, maddi delillerle desteklenmeyen soyut iddialardan ibarettir.

Emsal Karar:

“…mağdurenin dosyada mevcut raporlarında cinsel istismara maruz kaldığına yönelik herhangi bir maddi delilin bulunmaması ve tüm dosya içeriği karşısında, sanığın üzerine atılı çocuğun cinsel istismarı suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD. 2014/5780 E. 2014/14913 K. 30/04/2012 T.)

Aynı mahiyette diğer kararlar:
(Yargıtay 14. CD. 2016/8494 E. 2020/1729 K. 04/03/2020 T.)
 (Yargıtay 14. CD. 2016/3098 E. 2016/8122 K. 29/11/2016 T.)
… ve 16 karar daha

4- İfadeler hayatın olağan akışına aykırıdır.

Emsal Karar:

“…mağdurenin kendisine cinsel saldırıda bulunan sanıkla iş yapmaya devam ederek bir kaç kez evde yalnız bulunduğu sırada eve gelmesine rıza göstermesinin de hayatın olağan akışına uygun olmaması karşısında, sanığın mağdureye yönelik basit cinsel saldırı eylemlerinde bulunduğuna dair mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları dışında sanığın cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2013/10860 E. 2015/9960 K. 28/10/2015 T.)

Aynı mahiyette diğer kararlar:
 (Yargıtay 14. CD. 2014/2619 E. 2016/2017 K. 02/03/2016 T.)
 (Yargıtay CGK. 2013/14-711 E. 2014/530 K. 02/12/2014 T.)
… ve 7 karar daha

5- Müştekilerle arada husumet bulunmaktadır.

Emsal Karar:

“…müşteki ve ailesi ile sanık arasında yaşanan olaylar nedeniyle husumet bulunması ve bu anlaşmazlıkların ardından yaklaşık 6 ay sonra ilk olarak müşteki tarafından cinsel istismarın gündeme getirilmesi, sanığın aşamalarda suçu inkara yönelik savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre sanığın, mağdureye yönelik cinsel istismar suçunu işlediğine dair savunmasının aksine cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından…” (Yargıtay 14. CD. 2016/8186 E. 2017/2592 K. 11/05/2017 T.)

Aynı mahiyette diğer kararlar:
(Yargıtay 14. CD. 2017/7427 E. 2018/1264 K. 22/02/2018 T.)
(Yargıtay CGK. 2013/376 E. 2015/189 K. 02/06/2015 T.)
… ve 26 karar daha

6- Şikayetler uzun süre sonra yapılmıştır.

Emsal Karar:

“…mağdurelerin ifadeleri arasında çelişki oluştuğu, mağdurelerin iddialarını eylemlerden uzun süre sonra dile getirdikleri, sanığın savunmalarında üzerine atılı suçu inkar edip anılan husumet oluşturacak sebebi dile getirdiği, mağdurelerin sanıktan intikam alacaklarına dair konuşmalarının da farklı yer ve zamanlarda birden fazla tanık tarafından duyulduğu anlaşılmakla, mağdurelerin sanığa isnatta bulunabilecekleri yönünde şüphe oluştuğu, bu nedenle sanığın müsnet suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/12325 E. 2017/1430 K. 22/03/2017 T.)

Aynı mahiyette diğer kararlar:
(Yargıtay CGK. 2013/14-711 E. 2014/530 K. 02/12/2014 T.)
(Yargıtay 14. CD. 2018/7669 E. 2020/1735 K. 04/03/2020 T.)
… ve 28 karar daha

7- İfadeler yönlendirilerek alınmıştır.

Emsal Karar:

“…Olayın uzun süre sonra şikayete konu edilmesi, dosya içerisinde bulunan mağdurenin anlatımına ilişkin görüntü kaydının incelenmesinde ifadesinin yönlendirilerek alındığının anlaşılması, suçun tüm unsurlarının tespite elverişli içerikten yoksun olması, sanığın aşamalarda suçlamayı kabul etmemesi ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, atılı suçları işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/8327 E. 2016/8113 K. 2019/11/2016 T.)

Aynı mahiyette diğer kararlar:
(Yargıtay 14. CD. 2018/4643 E. 2020/1668 K. 03/03/2020 T.)
(Yargıtay 14. CD. 2014/10550 E. 2015/467 K. 22/01/2015 T.)

8- İddia edilen olaydan sonra müştekiler görüşmeye devam etmiştir.

Emsal Karar:

“…mağdurenin kendisine cinsel saldırıda bulunulduğunu belirtmesine rağmen uzun süre işe devam etmesi ve iddia ettiği eylemler sırasında sanıkla sözlenmesisanıktan aldığı paraların iadesinin istenilmesinden sonra şikayetçi olmasıdosya içerisindeki fotoğraflar, mesaj kayıtları tanık anlatımları ve tüm dosya kapsamına göre sanığın, mağdureye yönelik basit cinsel saldırı suçunu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin  inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2014/12310 E. 2017/5516 K. 09/11/2017 T.)

Aynı mahiyette diğer kararlar:
 (Yargıtay 14. CD. 2015/7846 E. 2019/85 K. 08/01/2019 T.)
(Yargıtay CGK. 2014/14-604 E. 2015/37 K. 10/03/2015 T.)
… ve 5 karar daha

9- İddia edilen olaydan sonra müştekiler güzel sözler söylemeye devam etmiş ve mutlu resimler paylaşmışlardır.

Emsal Karar:

“…katılanın, sanığın birlikte yaşadığı tanık Sultan Erdoğan’a gönderdiği tespit edilen mesaj içeriklerinde sanığa yönelik olarak kullandığı “ben babamın kızıyım, babamın hatırına susuyorsak, babamdan bir fiske yememişken” şeklindeki ifadeler de cinsel istismar eyleminde bulunduğu iddia edilen bir baba için kullanılması beklenen BEYANLARLA ÖRTÜŞMEMEKTEDİR…  (Yargıtay CGK. 2013/14-711 E. 2014/530 K. 02/12/2014 T.)

Aynı mahiyette diğer kararlar:
(Yargıtay 14. CD. 2012/7204 E. 2014/5945 K. 05/05/2014 T.)
(Yargıtay 14. CD. 2018/9115 E. 2019/8568 K. 27/03/2019 T.)
(Yargıtay 14. CD. 2016/7823 E. 2017/11 K. 09/01/2017 T.)

10- Farklı müşteki beyanlarında, birbirinin aynı çok sayıda ifade bulunmaktadır.

Emsal Karar:

“…Olayın tarafsız görgü tanığının bulunmaması, olay günü 165 promil alkollü olan katılan …’in aşamalarda mekan, zaman ve olayın oluş şekline ilişkin çelişkili beyanları, yargılama aşamasında olayı gördüğünü bildirdiği 10 yaşındaki kızının yönlendirilmeye müsait olup tanık olarak alınan beyanının mağdurenin son beyanıyla bire bir aynı olması, sanığın inkarı ve tüm dosya içeriğine göre, üzerine atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, mahkûmiyete yeterli kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2014/10550 E. 2015/467 K. 22/01/2015 T.)

11- Sanık ve müdafii hazır olmaksızın müşteki beyanı alınmıştır.

Emsal Karar:

“…İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sırasında 05.06.2017 tarihli ilk celsede hazır edilemeyen üzerine mağdure hakkında tekrar zorla getirme emri çıkartıldığı, ancak mağdurenin, tayin edilen günden önce gelmesi üzerine, sanık ve müdafii hazır edilmeksizin mağdurenin beyanı alınarak savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 236/1. maddesi delaletiyle 181/1. maddesine muhalefet edilmesi nedeniyle ilk derece mahkemesince verilen hükümlere yönelik istinaf başvurusunun kabulü yerine yazılı şekilde anılan hükümlere yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2018/7135 E. 2019/445 K. 28/01/2019 T.)

12- Tanık olarak dinlenmelerine karar verilen müştekiler, ayrı ayrı ve sonraki müştekiler (tanıklar) bulunmaksızın dinlenmesi gerekirken, müştekiler hep beraber duruşma salonunda bulunmuş ve dinlenmiştir.

Emsal Karar:

“…Her tanık, ayrı ayrı ve sonraki tanıklar yanında bulunmaksızın dinlenmesi gerektiği halde, 21/01/2010 tarihli celsede dinlenen diğer tanıkların da hazır bulunduğu anda dinlenilmeleri suretiyle CMK.nun 52/1. maddesine aykırı davranılması, Usule aykırı olup…”  (Yargıtay 1. CD. 2011/1865 E. 2011/5422 K. 22/09/2011 T.)

Tanık Beyanları Neden Geçersizdir?

1- Soruşturmada tanık ifadeleri C. Savcısı huzurunde değil kollukta alındığından geçersizdir.

(Delil: 24/02/2018 – 02/03/2020 tarihleri arasında İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde alınan tanık ifadeleri)

Emsal Karar:

“…2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun adli görev ve yetkileri düzenleyen ek 6. maddesinde, kolluğa ceza soruşturması sırasında tanık dinleyebileceğine dair bir hüküm bulunmadığının; CMK’nın 43/5 ve 54/2 maddelerinde soruşturma sırasında tanık dinlenmesi konusunda Cumhuriyet savcısının yetkili kılındığı ve bu konuda kolluğa yetki tanınmadığının; kolluğun, soruşturmaya konu fiille ilgili doğrudan görgüsü ve bilgisi olduğunu düşündüğü kişileri “bilgi alma tutanağı” düzenleyerek alınan beyanın “tanık beyanı” yerine geçmeyeceğinin dolayısıyla CMK’nın 210 ila 212. maddelerinde düzenlenen “tanık beyanı” yerine duruşmada tanık beyanı olarak okunamayacağının ve delil olarak kullanılamayacağının anlaşılması karşısında; 5271 sayılı CMK’nın 210 ve 236/1 maddesi gereğince olayın görgü tanığı konumunda olup kolluk tarafından alınan beyanı delil olarak hükme esas alınan K1 ’ın mahkeme huzurunda dinlenmeden sanıkların hükümlülüğüne karar verilemeyeceği…”   (Ankara BAM 13. CD. 2018/2597 E. 2019/632 K. 01/04/2019 T.)

Benzer mahiyette diğer kararlar:
(Yargıtay 16. CD. 2018/4 E. 2018/1470 K. 16/04/2018 T.)

2- Tanıklar, taraflı ve husumetlidir.

Emsal Karar:

“…Oayın intikalinin katılanın işten çıkartılmasından yaklaşık 3 ay sonra olması, katılanın bey anını doğrulayan tanıkların mevcut iş yerinden çıkartılanlar olması ve aynı zamanda sanık aleyhine benzer iddialarla açılan kamu davasının müştekileri olmaları, tanıklar E.. A.., Y.. P..ve Y.. V..’nin iddia edilen eylemlere şahit olmadıklarını ifade etmeleri, tarafların çalıştıkları iş yerlerinin bölge müdürü olan sanığın atanmasından sonra ilgili kişilerin işine son verilmesi nedeniyle taraflar arasında husumetin bulunması karşısında sanığın isnat edilen eylemleri gerçekleştirdiğine dair şüphe oluştuğu, şüphe sanık lehine değerlendirilerek atılı suçtan beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2012/13058 E. 2013/8916 K. 10/09/2013 T.)

3- Tanık beyanları çelişkilidir.

Emsal Karar:

“…İntikalin, iddia edilen eylemden yaklaşık bir ay sonra gerçekleşmesi, tanıkların aşamalarda değişen ve çelişen anlatımları, sanığın yazılı ve sözlü savunmaları, mağdure ile sanık arasında sınıfta kalan mağdurenin sene tekrarı yapmadan bir üst sınıfa geçirilmesi hususunda husumet bulunması ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın atılı suçtan mahkumiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil elde edilemediği…” (Yargıtay 14. CD. 2016/9146 E. 2017/2488 K. 08/05/2017 T.)

Aynı mahiyette diğer kararlar:
(Yargıtay 14. CD. 2019/2294 E. 2020/1600 K. 27/02/2020 T.)
(Yargıtay 14. CD. 2012/11463 E. 2014/8940 K. 30/06/2014 T.)

Etkin Pişmanlıkçı İfadeleri Neden Geçersizdir?

1- Etkin pişmanlığa yönelik ifadeler C. Savcısı tarafından alınmadığı için geçersizdir.

(Delil: Etkin pişmanlıkçı olmak isteyen kişilerin 13/07/2018 – 14/05/2020 tarihleri arasında İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde alınan ifadeleri)

Emsal Karar:

“…Sanık Nurettin Öztürk’ün kollukta savunmanı olmadan alınan 02.11.2007 günlü ilk ifadesinde atılı suçlamaları kabul etmediği, aynı sanığın gene kollukta savunmanı olmadan alınan 28.11.2007 günlü ikinci ifadesinde ise hırsızlık ve işyeri dokunulmazlığını bozmak suçlarını işlediğine dair detaylı anlatımda bulunduğu, sanığın bu eylem nedeniyle C. Savcısınca ifadesinin alınmadığı

…5271 sayılı CMK.nun 148/4. ve 5. fıkralarında yer alan “Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hakim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz.” ve “Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında, bu işlem ancak Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılabilir.” hükümlerine aykırı şekilde sanığın başkaca kesin, yeterli, inandırıcı ve hukuki kanıtlarla desteklenmeyen kolluk anlatımının hükme esas alınarak sanığın atılı suçlardan beraati yerine yazılı şekilde cezalandırılmasına karar verilmesi…” (Yargıtay 6. CD. 2010/30146 E. 2011/6501 K. 05/05/2011 T.)

2- İfadeler, maddi delillerle desteklenmeyen soyut beyanlardır.

Emsal Karar:

“…Sanığın yasadışı terör örgütü PKK’ya yardım ve yataklık yaptığına ilişkin olarak itirafçı sanık Cemil Yarar’ın yan delille doğrulanmayan atfı cürüm niteliğindeki ifadesi dışında delil bulunmadığı gözetilmeden beraati yerine yazılı şekilde hüküm kurulması…”  (Yargıtay 9. CD. 2000/12 E. 2000/157 K. 07/02/2000 T.)

Aynı mahiyette diğer kararlar:
(Yargıtay 9. CD. 1896-3279 E. 01/07/1993 T.)
(Yargıtay CGK. 1998/1-110 E. 1998/181 K. 26/05/1998 T.)
… ve 2 karar daha

3- Beyanlar, kendilerine avantaj elde etmek için verilmiştir.

Emsal Karar:

“…etkin pişmanlıktan yararlanmak için gerekli olan pişmanlık duymak ve “fiilin tüm yönleriyle ortaya çıkarılmasına” yönelik bir beyan sayılamayacağı, zira somut olayda sanığın kastının etkin pişmanlık duyarak, eylemin niteliğini açıklayıp, olayın etraflıca meydana çıkartılmasına hizmet ve yardım niteliğinde değil suçtan kurtulmaya yönelik savunma olarak değerlendirilmesi gerektiği…”  (Yargıtay 7. CD. 2018/17999 E. 2019/589 K. 14/01/2019 T.)

Aynı mahiyette diğer kararlar:
(Yargıtay 16. CD. 2015/1093 E. 2015/1439 K. 25/05/2015 T.)
(AIHM Labita/Italya Kararı, B.No:26772/95, 06/4/2000,P. 156 vd)

Fotoğraf Teşhis Tutanakları Neden Geçersizdir?

1- Gösterilen tüm fotoğraflar teşhis tutanağına eklenmemiştir.

(Delil: 05/05/2018 – 11/02/2020 tarihleri arasında düzenlenen, müşteki fotoğraf teşhis tutanakları)

Emsal Karar:

“…28.04.2017 tarihli teşhis tutanağında teşhise katılanların fotoğraflarının teşhis tutanağına eklenmemesi sebebiyle benzer fiziksel özelliklere sahip kişiler olup olmadığının denetlenememesi ve teşhisin bir defa yapılması da değerlendirildiğinde Polis ve Vazife Salahiyet Kanununun ek 6. maddesine aykırı nitelikte olan teşhis tutanağının sanık aleyhine delil oluşturmayacağının gözetilmemesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/8891 E. 2019/9172 K. 17/04/2019 T.)

2- Teşhis tutanağında sadece sanıklar bulunmaktadır.

(Delil: 10/08/2020 tarihli duruşmada müştekinin, teşhiste sadece sanıkların listesinin gösterildiğine yönelik beyanı)

Emsal Karar:

“…17.06.2011 tarihli kolluk beyanında sanık … dışındaki sanıklarla ilgili herhangi bir iddiada bulunmayan mağdurun, üç gün sonra yine kollukta alınan beyanında sanık …’in eylemine ilişkin beyanlarının yanısıra sanıklar…ve …’a yönelik iddialarda da bulunduğu, olay öncesinde sanıkları tanıdığından, yalnızca sanıkların yer alması nedeniyle Polis ve Vazife Salahiyet Kanununun ek 6. maddesine aykırı nitelikte olan 21.06.2011 tarihli teşhis tutanağının sanıklar aleyhine delil oluşturmayacağı…”  (Yargıtay 14. CD. 2016/3098 E. 2016/8122 K. 29/11/2016 T.)

3- Tek fotoğraf üzerinden teşhis yaptırılmıştır.

(Delil: 06/08/2020 tarihli duruşmada müştekinin teşhiste tek fotoğraf gösterdiklerine yönelik beyanı)

Emsal Karar:

“…Tek fotoğraf üzerinden yapılan teşhisin PVSK’nın ek 6. maddesine aykırı olması nedeniyle hükme esas alınamayacağının gözetilmemesi…”   (Yargıtay 16. CD. 2017/2252 E. 2017/5483 K. 04/12/2017 T.)

Bilirkişi Raporları Neden Geçersizdir?

1- Konunun uzmanı olmayan bilirkişiler rapor düzenlemiştir.

(Delil: Görüntü analizinde uzman olmayan bir bilgisayar mühendisinin düzenlediği, 30/09/2020 tarihli video karşılaştırma bilirkişi raporu)

Emsal Karar:

“…Sanığın söz konusu tutanaktaki tespite ve bilirkişi raporuna karşı itirazı ile bilirkişi raporunun polis memuru bilirkişi tarafından yeterli açıklama içermeksizin düzenlenmiş olması karşısında; sanığın mukayeseye yarar fotoğrafları temin edilip olay tarihinde çekilmiş fotoğraf ve video görüntüleri ile birlikte Adli Tıp, TÜBİTAK veya TRT gibi uzman kuruluşlardan birisine gönderilip görüntü ve fotoğraf analizleri yaptırılarak, sanığın, fotoğraf ve görüntülerde yer alan kişi olup olmadığı ile yasadışı gösteriler sırasında yüklenen fiilleri gerçekleştirip gerçekleştirmediğinin, eylem ve faaliyetlerinin kuşkuya yer vermeyecek biçimde kesin olarak saptanmasından sonra sonucuna göre tüm deliller birlikte değerlendirilip sanığın hukuki durumunun takdir ve tayin edilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş…”  (Yargıtay 16. CD. 2015/7854 E. 2017/2017 T. 08/03/2017 T.)

“…Sanığın olay günü stadyumda meydana gelen olaylara karışmadığı ve üzerinde beyaz bir tshirt olduğunu beyan etmesi karşısında sanığın hazır olduğu bir oturumda bahse konu CD görüntüleri incelenerek sanığın görüntülere ilişkin beyanları alındıktan sonra dosya içerisinde bulunan kamera görüntülerinde koltuk fırlatan ve üzerinde beyaz vestel forması bulunan şahsın sanık olup olmadığı yönünde görüntü çözümünde uzman bilirkişiden rapor aldırıldıktan sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini yerine eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulması; Yasaya aykırı…”  (Yargıtay 8. CD. 2017/5234 E. 2018/13033 K. 20/11/2018 T.)

2- Bilirkişi raporları bilimsel usüllere aykırı düzenlenmiştir.

(Delil: Grafoloji-Sahtecilik Adli Bilim Uzmanı’nın düzenlediği uzman mütalaasında, bilimsel usüllere aykırı olarak düzenlendiği ve geçerli olmadığı ifade edilen; İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı’nın el yazılı notlarla ilgili düzenlediği bilirkişi raporu)

Emsal Karar:

“…herhangi bir belgedeki imza ve yazının, atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak; grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması; bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, olması gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarını fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara esas alınan bilirkişi raporunda, hangi ortamda, ne tür teknik cihazlar kullanılarak inceleme yapılıp sonucuna varıldığı açıklanmamış; sadece, grafolojik ve grafometrik metotların uygulandığının belirtilmesiyle yetinilmiş,  ulaşılan sonucun maddi dayanakları denetime elverişli şekilde ortaya konulmamıştır. Bu nitelikteki bir bilirkişi raporuna dayalı olarak karar verilemeyeceği…” (Yargıtay 11. CD. 2008/2046 E. 2009/2427 K. 13/03/2009 T.)

3- Raporlarda, kuşkuya yer vermeyecek şekilde kesin tespit yapılamamıştır.

(Delil: Fiziki İncelemeler ve Kriminalistik Bilim Uzmanı’nın düzenlediği uzman mülataasında da geçersiz olduğu ifade edilen; İstanbul Jandarma Kriminal Laboratuvarının kesin tespit yapamadığı, video karşılaştırma bilirkişi raporu)

Emsal Karar:

“…05.2011 tarihli olayda sanığın mukayeseye elverişli fotoğrafları ile dosya içerisinde bulunan olay gününe ait fotoğraf ve kamera görüntülerinin karşılaştırmalı incelemesi neticesinde Adli Tıp Kurumu ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen uzmanlık raporunda, görüntülerdeki şahsın sanık olup olmadığı konusunda kuşkuya yer vermeyecek şekilde kesin tespit yapılamadığının bildirildiği nazara alındığında beraatı yerinde yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 16. CD. 2019/3177 E. 2019/5053 K. 18/07/2019 T.)

4- Bilirkişi raporları, hukuka aykırı elde edilen delillere istinaden düzenlenmiştir.

(Delil: Adli Bilişim Mühendisi’nin düzenlediği 08/01/2021 tarihli uzman mütalaasında da hukuka aykırı deliller olduğu ifade edilen; İstanbul Siber Suçlar Şubesi’nin dijital materyallerle ilgili düzenlediği imaj inceleme raporları)

Emsal Karar:

“…hükmün esas ve belirleyici unsuru, gerçekleştirilen hukuka aykırı arama işlemi sonucunda elde edilen delillerdir. Bilirkişi raporları, aramada ele geçen delillerin değerlendirilmesine yönelik bir araçtır. 59. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten mahkemeye ait olmakla birlikte, somut olayda, koruma tedbiri niteliğindeki arama kararının icrasının hukuka aykırı şekilde gerçekleştirilmesi ile elde edilen delillerin tek ve belirleyici delil olarak kullanılmasının bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği ve aramanın icrasındaki “kanuna aykırılığın” yargılamanın bütünü yönünden adil yargılanma hakkını ihlal eder nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır. Bu sebeplerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına adil yargılanma hakkını ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir…” (Anayasa Mahkemesi, Yaşar Yılmaz Başvurusu, 2013/6183 E. 19/11/2014 T.)

Aynı Baz İstasyonundan Sinyal Verildiğini Gösteren HTS Kayıtları Neden Geçersizdir?

1- Birbirine yakın yerlerde oturan, çalışan, bu sokaklardan geçmek durumunda olan müşteki ve sanıkların, aynı baz istasyonundan sinyal verebileceği dikkate alınmadan, HTS kayıtları delil olarak kabul edilmiştir.

(Delil: Sanıklarla çok yakın bir yerde oturduğunun adres tespitiyle anlaşıldığı ve 01/09/2020 tarihli duruşmada da evlerin yakın olduğunu ifade eden müştekiyle ilgili, iddialara delil olarak kabul edilen HTS kayıtları)

Emsal Karar: “…sanık M.Ç. ile N.Ç. ve İ. D.’nın cep telefonlarının sinyal bilgilerinin incelenmesi sonucunda, olay tarihinde cep telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesi nedeniyle sanıkların buluştukları iddia edilmekte ise de; baz istasyonlarının geniş bir kapsama alanının olması, sanık M. Ç.’in işyeri ile N. Ç.’ın görev yaptığı adliye ve ikamet ettiği lojmanın birbirine yakın yerlerde bulunması ve İ. D.’nın avukat olması dikkate alındığında cep telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesinin normal olduğu, başka bir anlatımla İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde birbirine yakın yerlerde oturan, çalışan veya tesadüfen oradan geçmekte olan insanların cep telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesinin olağan bir durum olması gözönüne alındığında, cep telefonlarının aynı baz istasyonu kapsamında sinyal vermesinin sanık M.Ç.’in diğer sanıklarla bir araya geldiği ve görüştüğünü kabule imkan vermemektedir…” (Yargıtay CGK. 2013/247 E. 2015/60 K. 24/03/2015 T.)

Daha yeni Daha eski