Sanıklara Haklarının Hatırlatılmaması

1-    Sanığın sosyo kültürel durumunu göz önüne alarak haklarının hatırlatılmaması, savunma hakkının ihlalidir:

“…sanığın sosyal ve kültürel durumu, tahsili, koşulları gözönüne alınarak; sanık CYUY.nın 135. maddesindeki haklarından bilgi sahibidir bu nedenle ona hatırlatılmasına gerek yoktur biçimindeki bir yaklaşım hukuksal olamyacağı gibi, hukuk uygulamasında eşitlik ve istikrara da aykırıdır. Kaldı ki, hazırlık soruşturması sırasında ifadesi alınırken ve sulh hakimi tarafından sorguya çekilirken CYUY.nın 135. maddesindeki hakları hatırlatılan sanığa, duruşmada müdafi hazır olsa dahi yasal haklarının yeniden hatırlatılması gerektiği Ceza Genel Kurulu’nun 1.5.1995 gün ve 71/147 sayılı kararı ile benimsenmiştir. Zira bu  madde  ile  sanığa  tanınan  haklar  sadece  müdafi  tayininden  ibaret  olmayıp  135.  maddenin  diğer bentlerindeki hususların da aynı derecede önemli ve savunma hakkına ilişkin olduğu bilinmelidir…

…Bu itibarla, sair yönleri incelenmeyen kararın bu usuli sebepten bozulmasına karar verilmelidir…”  (Yargıtay CGK. 1995/165 E. 1995/302 K. 24/10/1995)

Sanıkların Sorgusunun Yapılmaması

1-    Sanığın sorgusu yapılmadan hüküm kurulduğu:

“…delillerin takdir ve tayininin gerektiği durumlarda sanığın sorgusu yapılmadan hüküm kurulmasının olanaklı bulunmaması ve sanığın 20.11.2013 tarihinde Simav Sulh Ceza Mahkemesince istinabe yoluyla yapılan sorgusunda da duruşmalardan vareste tutulmak istemediğini ve asıl mahkemesinde ifade vermek istediğini beyan ettiğinin anlaşılması karşısında, 5271 sayılı CMK’nın 193. maddesi hükmüne aykırı olarak aynı Kanun’un 147 ve 191. maddeleri uyarınca sanığın sorgusu yapılmadan hüküm kurulması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması Yasaya aykırı…”  (Yargıtay 8. CD. 2017/8331 E. 2017/14886 K. 21/12/2017 T.)

2-    Birleşen dosya için sanığın sorgusunun yapılmadığı:

“…5271 sayılı CMK’nın 193. maddesi hükmüne aykırı olarak, aynı Kanun’un 147 ve 191. Maddeleri uyarınca sanığın, birleşen 2013/16 esas sayılı dosyada sorgusu yapılmadan mahkumiyet hükmü kurulması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması…”  (Yargıtay 2. CD. 2014/25872 E. 2016/6816 K. 12/04/2016 T.)

“…sanığın birleşen 2009/280 sayılı dava dosyasının 21.10.2009 tarihli oturumunda iddianamenin tarafına tebliğ edilmediğini, savunmasını hazırlamak için süre istediğini belirtmesine karşın anılan dava dosyasında kendisine isnat edilen suçlamaya yönelik 5271 sayılı CMK’nın 191 ve 147. maddeleri gereğince sorgusu yapılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması… bozmayı gerektirmiş…”  (Yargıtay 22. CD. 2015/462 E. 2015/1318 K. 27/05/2015 T.)

3-    Birleşen dosyadaki iddianame ve birleştirme kararı okunmadan sanığın sorgusunun yapıldığı:

“…birleşen dava dosyasına ait iddianame ve birleştirme kararı 5271 sayılı CMK.nun 191/3-b madde ve fıkrası uyarınca sanığa okunmadan sorgusunun yapılması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması, Yasaya aykırı…”  (Yargıtay 8. CD. 2015/15830 E. 2016/6594 K. 23/05/2016 T.)

“…Birleşen 2006/1411 esas sayılı dava dosyasındaki iddianame ile, 2005/647 esas sayılı dava dosyasında mevcut iddianame okunmadan ve yasal hakları hatırlatılmadan sanığın sorgusunun yapılması nedeniyle CMK.nun 191/3-b ve 147. maddelerine aykırılıkta bulunulması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması…”  (Yargıtay 8. CD. 2010/3406 E. 2010/6195 K. 27/04/2010 T.)

4-    Birleşen dosyadaki iddianame ve birleştirme kararının okunmadığı, sanığın savunmasının alınmadığı:

“…26.05.2010 tarihli duruşmada sanığın yalnızca 20.01.2010 tarihli 2010/1310 Esas sayılı iddianame kapsamında savunmasının alınması karşısında; birleştirme kararı ile birleşen dosyadaki iddianame okunmadan ve birleştirme kararına konu olan olay hakkında savunması alınmadan 5237 sayılı TCK’nun 204/1. maddesi gereğince mahkumiyetine karar verilmek suretiyle sanığın savunma hakkının kısıtlanması…”  (Yargıtay 11. CD. 2013/18573 E. 2015/29727 K. 15/10/2015 T.)

5-    Sanığın savunması alınmadan birleştirme kararı verildiği ve birleşen dosya için sanığın sorgusunun yapılmadığı:

“…Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/33 Esas numaralı birleşen dosyasında sanığın savunması alınmadan birleştirme kararı verildiği ve ana dosyadaki yargılama sırasında da birleşen dosya yönünden sanığın sorgusunun yapılmadığı anlaşılmakla bu şekilde davaya devam edilerek sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulmak suretiyle savunma hakkının kısıtlanması, Yasaya aykırı…”  (Yargıtay 21. CD. 2016/7302 E. 2016/6457 K. 31/10/2016 T.)

6-    Birleşen dosyada şikayetçinin katılma isteği sorulmadan hüküm kurulduğu:

“…Birleşen 2009/80 sayılı dava dosyasının 01.07.2009 tarihli oturumunda beyanı alınan …’a şikayet ve delilleri ile katılma isteği sorulmadan hüküm kurulmak suretiyle, 5271 sayılı CMK’nın 234 ve 238. maddelerine aykırı davranılması, Bozmayı gerektirmiş…”  (Yargıtay 22. CD. 2015/462 E. 2015/1318 K. 27/05/2015 T.)

Tanıkların Dinlenmemesi

1-    Soruşturmada ifadesi bulunan tanıkların mahkemede dinlenilmediği, bulunamayan tanıkların hazırlıktaki ifadesinin okunmadığı, hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırıldığı :

   “Suça konu olaya ilişkin hazırlıktaki ifadesi bulunan tanıklar Fediye Şaban ile Ruba Hallak’ın CMK nun 210. maddesi uyarınca mahkemede dinlenmesi zorunluluğu bulunduğu halde dinlenmediği, tanıklar arandıktan sonra bulunamaması halinde CMK nun 211. Maddesi uyarınca hazırlıkta alınan beyanlarının mahkemede okunması gerektiği halde duruşmada tanıkların beyanlarının okunmadığı, nazara alındığında söz konusu eksikliğin CMK 289/1-h maddesinde belirtilen savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğu dolayısıyla Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması…

   …Hukuka aykırı ve istinaf başvurusunda bulunan sanıklar müdafii Av. Mehmet Burak Genco’nun istinaf nedenleri yerinde görüldüğünden, CMK’nın 289/1-h, 280/1-b maddeleri uyarınca HÜKMÜN BOZULMASINA, CMK 283/1 maddesi gereğince kazanılmış hakkının korunmasına ve dosyanın incelenmekle hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE…”  (Gaziantep BAM  17.CD 2016/3 E. 2016/2 K. 30/09/2016 T.)

2-    Tanığın dinlenmesi kararından vazgeçilerek hazırlık aşamasında alınan ifadesinin okunması ile yetinildiği, tanık hakkında ayrıntılı adres araştırılması yaptırılmadığı:

“…Mahkemece sanık hakkında TCK’nun 43. Maddesinin uygulanmasına gerekçe olarak gösterilen Ahmet KIRAÇ adına düzenlenmiş sahte kimliği kullanan tanık Celil Unatın’ın soruşturma aşamasında verdiği beyanı ile yetinildiği, tanık hakkında ayrıntılı adres araştırması yaptırılmadan ve bu kişi hakkında kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak ve ayrıca belgede sahtecilik yapmak suçlarından yürütülen soruşturma ve açılan kamu davası bulunmasına rağmen bu dosyaların getirtilerek incelenip adresinin tespiti cihetine gidilmediği, ilk celsede tanığın dinlenmesi yönündeki ara karardan vazgeçilerek hazırlık aşamasında alınan ifadesinin okunulması ile yetinildiği, belirtilen dosyaların getirtilip incelenerek ve tanık hakkında ayrıntılı adres araştırması yaptırılarak adresinin tespiti ile ifadesinde ismi geçen İlyas isimli şahsın sanık İlyas olup olmadığının tespiti ile sonucuna göre değerlendirme yapılması gerektiğinden bu yönüyle sanık ve sanık müdafisinin istinaf talebi yerinde görülerek CMK’nın 289/1-h. maddesi uyarınca CMK’nın 280/1-b maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA…”  (Antalya BAM 5. CD. 2016/9 E. 2016/12 K. 30/09/2016 T.)

3-    Olayla ilgili beyanda bulunmak için dilekçe veren kişinin tanık olarak dinlenmediği, mağdure ve sanık hekim arasındaki karşılıklı görüşme kayıtlarının getirilmediği:

“…Mağdure Fehime hakkında soruşturma aşamasında, cinsel saldırı suçuna maruz kalıp kalmadığına ilişkin rapor sonucu dosya arasında getirtilip, olay esnasında evde olduğu iddia edilen Hunay Erdoğan, sanık Vedat’ın savunmasında geçen Mukaddes isimli bayan ile mahkemeye olay ile ilgili beyanda bulunmak için dilekçe veren Leyla Erdoğan tanık olarak dinlenip, sanık müdafilerin savunmalarında belirttiği 2017/637 sayılı soruşturma evrakları dosya arasına alınıp, 02/05/2017-01/07/2015 tarihlerine ilişkin iletişim tespit özetlerinde mağdure ile sanık Hekim arasında karşılıklı 75 görüşme ve mesajlaşmanın bulunduğu da nazara alınıp, gerektiğinde 2015 yılı Mayıs ayı öncesine ilişkin mağdure ve sanık Hekim arasındaki görüşme kayıtları da getirtilip, tanık Tuğçe’nin olay tarihinde hastanede bulunup bulunmadığı kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespit edilip, oluşacak yeni duruma göre tüm beyanlar ve dosyadaki deliller irdelenerek sanıkların hukuki durumunun tayin ve takdiri yerine, eksik araştırma ve yetersiz gerekçe ile savunma hakkı da kısıtlanarak yazılı şekilde hükümler kurulması,

Hukuka aykırı ve istinaf başvurusunda bulunan sanıklar müdafilerinin istinaf itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden CMK’nın 289/1-g-h ve 280/1-b maddeleri uyarınca sair yönleri incelenmeyen hükümlerin BOZULMASINA…”  (Erzurum BAM 3. CD. 2017/1361 E. 2017/1042 K. 18/07/2017 T.)

4-    Tanıkların adreslerinin araştırılarak dinlenilmediği, dinlenilmesinden vazgeçilmesi halinde önceki ifadelerinin okunarak C.Savcısı, sanıklar ve müdafilerinden diyeceklerinin sorulmadığı:

“…Beyanları hükme esas alınan tanık Münir Ahmet ve tercüman- tanık Couhan Daouat Ali’nin ve bu tanığın ifadesinde adıgeçen kişilerin adreslerinin araştırılması ve dinlenilmeleri, dinlenilmelerinden vazgeçilmesi halinde önceki ifadeleri duruşmada okunarak C. Savcısından, sanıklar ve müdafilerinden diyeceklerinin sorulması gerektiğinin düşünülmemesi suretiyle CMK.nun 209 ve 215. maddelerine aykırı davranılması…”  (Yargıtay 1. CD. 2008/5168 E. 2008/6370 K. 31/07/2008 T.)

5-    Tanıkların usulünce çağrılıp dinlenilmemesi veya hukuki dayanağı gösterilip dinlenilmesine gerek bulunmadığına dair karar verilmemesi kanuna aykırı:

“…Soruşturma aşamasındaki anlatımlardan olaya ilişkin görgüye dayalı bilgileri olduğu anlaşılan tanıklar … … ve …’in usulünce duruşmaya çağrılarak dinlenilmeden veya hukuki dayanağı gösterilip dinlenilmelerine gerek bulunmadığına dair bir karar da verilmeden, CMK’nın 206/2, 211/1-c maddelerine aykırı davranılması, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 4. CD. 2016/6404 E. 2016/11314 K. 02/06/2016 T.)

6-    Çağrılmasına rağmen duruşmaya gelmeyen tanıkların  dinlenilmemesi veya verilen kararda neden dinlemeye gerek  bulunmadığının hukuki dayanağının gösterilmemesi ve de   soruşturma ifadesinin duruşmada okunmaması. kanuna aykırı:

   “…Soruşturma evresindeki anlatımlardan olaya ilişkin görgüye dayalı bilgileri olduğu anlaşılan ve usulünce duruşmaya çağrılmasına rağmen gelmeyen tanıklar dinlenilmeden veya hukuki dayanağı gösterilip dinlenilmelerine gerek bulunmadığına dair bir karar da verilmeden, soruşturma evresinde verdikleri ifadeleri de duruşmada okunmayarak, CMK’nın 206/2, 211/1-c maddelerine aykırı davranılması, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 4. CD. 2013/11377 E. 2015/24494 K. 12/03/2015 T.)

   “…Soruşturma evresindeki anlatımlardan olaya ilişkin görgüye dayalı bilgisi olduğu anlaşılan tanıklarvSedat Utangaç ve Ali Temoçin usulünce duruşmaya çağrılarak dinlenilmeden veya hukuki dayanağı gösterilip dinlenilmelerine gerek bulunmadığına dair bir karar da verilmeden, soruşturma evresinde verdiği ifadeleri de duruşmada okunmayarak, CMK’nın 43, 206 ve 211. maddelerine aykırı davranılması…”  (Yargıtay 18. CD. 2019/11570 E. 2020/8686 K. 07/07/2020 T.)

   “…Soruşturma evresindeki anlatımlarından olaya ilişkin görgüye dayalı bilgisi olduğu anlaşılan tanıklarve S…..nın usulünce duruşmaya çağrılarak dinlenilmeden veya hukuki dayanağı gösterilip dinlenilmesine gerek bulunmadığına dair bir karar da verilmeden, CMK’nın 206/2, 211/1-c maddelerine aykırı davranılması suretiyle eksik inceleme ile sanık hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 18. CD. 2016/10728 E. 2020/8366 K. 01/07/2020 T.)

7-    Duruşma salonu dışında hazır bulunan tanıklar dinlenilmeyerek sanıkların savunma haklarının kısıtlanması kanuna aykırı:

“…Sanıklar müdafilerinin 12.11.2015 tarihli karar celsesinde tanıklarını hazır ettiklerini belirtmelerine ve tanıkların da duruşma salonu dışında hazır olmasına rağmen, mahkemenin bu tanıkları dinlemeyerek 5271 sayılı CMK’nın 178. maddesine muhalefetle sanıkların savunma haklarını kısıtlaması, Yasaya aykırı…”  (Yargıtay 8. CD. 2019/4410 E. 2020/14769 K. 01/07/2020 T.)

“…sanık müdafii 13/04/2010 tarihli karar celsesinde daha önce mahkemeye dilekçe ile bildirilen tanıkları hazır ettiğini belirtmesine ve tanıkların duruşma salonu dışında hazır olmasına rağmen, mahkemenin bu tanıkları dinlemeyerek, CMK’nın 178. maddesine aykırı uygulama yaparak savunma hakkını kısıtlaması…”  (Yargıtay 15. CD. 2012/20157 E. 2014/12633 K. 24/06/2014 T.)

Müştekilerin Dinlenmemesi

1-    Birleşen dosyada mağdurlar dinlenmeden, sanık savunması alınmadan, sorgusu yapılmadan karar verildiği:

“…Diyarbakır 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/847 E. 2018/830 K. Sayılı birleşen dosyasında sanığın mağdurlar K1 ve K2’a yönelik zincirleme hakaret ve zincirleme basit tehdit suçundan açılan dosyada usulüne uygun mağdurlara duruşma gününü bildirir tebligat çıkartılmadan, mağdurlar dinlenmeden, sanık savunması alınmadan, sanığın birleşen dosyadaki eylemler yönünde sorgusu yapılmadan, atılı suçlar yönünden sanığın yokluğunda yargılama yapılarak karar verildiğinin anlaşılması karşısında CMK’nın 289/1-e, h, ve 280/1-f maddelerine aykırı davranılarak hüküm kurulmuş olunması…”  (Diyarbakır BAM 6. CD. 2020/519 E. 2020/513 K. 31/03/2020 T.)

2-    Olayın tek tanığı olan müştekiler duruşmaya çağrılmadan ve dinlenmeden karar verildiği:

“…soruşturma evresindeki anlatımlarından 30.10.2011 tarihinde 02:30 sıralarında meydana gelen olayın tek tanığı durumunda olduğu anlaşılan müştekilerden …’in en son bildirdiği adrese duruşma günü tebliğ edilip usulüne uygun olarak duruşmaya çağrılmadan ve yeniden adres tespiti de yapılıp dinlenilmeden, temyize konu dosya ile birleşen Ankara 22. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2913/32 Esas ve 2013/199 Karar sayılı dosyanında, 30.10.2011 tarihinde 15:20 sıralarında meydana gelen ikinci olay ilgili olarak tanık olarak beyanı alınan tanık … duruşmaya çağrılarak mağdura silahla ateş edeni görüp görmediği de sorulup ayrıntılı olarak beyanı alınmadan CMK’nın 210/1. maddesine aykırı olarak eksik kovuşturma ve yetersiz gerekçe ile sanığın üzerine atılı suçlardan yazılı şekilde karar verilmesi…”  (Yargıtay 4. CD. 2015/24851 E. 2019/19827 K. 17/12/2019 T.)

Delillerin Okunmaması ve Sanıklara Diyeceklerinin Sorulmaması

1-    Tanık ve şikayetçinin beyanı, tutanaklar, olay yeri inceleme raporu, bulgu delil listesi, kolluk tutanağı vb. suçun sübutuna tesir edecek belgelerin, isimleri de belirtilmek suretiyle sanıklara açıkça okunarak diyeceklerinin sorulmadığı, “dosyadaki mevcut tutanak, belgeler ile raporlar okundu” ifadesinin belgelerin okunduğu anlamına gelmeyeceği:

“…CMK.nın 209. maddesinin bu maddede tadadi olarak sayılan ve ancak tahdid edilmeyen suçun subutuna tesir edecek esasa müessir belgelerin duruşmada okunmasını ve sanıktan veya müdafiinden bu okunan belgelere karşı diyeceklerinin nelerden ibaret olduğunun sorulmasını emrettiği, yukarıya alıntılanan Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararının ise bu belgelerin okunup sanıktan okunan belgelere karşı diyeceklerinin sorulmamasının savunma hakkının kısıtlanması mahiyetinde olduğunun içtihat edilmekte olduğu,

İş bu kamu davası dosyasında Tanık Osman DEMİRKOL’un beyanı, Şikayetçi Murat PEKMEZCİ’nin soruşturma evresindeki beyanı, soruşturma evresinde tanzim olunan teslim tesellüm ve takdiri kıymet tutanağı, olay yeri inceleme raporu ve bulgu delil listesi, soruşturma evresinde tanzim olunan 14/11/2016 tarihli kolluk tutanağı, bu tutanakların ve raporun isimleri de belirtilmek suretiyle sanıklara açıkça okunarak diyeceklerinin sorulup zapta geçirilmesi gerekir iken, bunun yerine yukarıda zikrolunan Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararında belirtildiği üzere sanığa “dosyadaki mevcut tutanak, belgeler ile raporlar okundu” şeklindeki soyut ifadelerin hükme esas alınan zikrolunan belgelerin okunduğu anlamına gelmeyeceği,

Dolayısıyla zikrolunan belgelerin sanıklara okunmamasının sanıkların savunma hakkını kısıtlar mahiyette olduğu, sanığın savunma hakkının kısıtlanmasının kesin hukuka aykırılık sebebi olup, bozma müeyyidesine tabi olduğu,

2-)Tanıklardan Osman DEMİRKOL’un soruşturma evresindeki beyanlarının esasa müessir nitelikte bulunduğunun anlaşılmış olmasına karşın kovuşturma evresinde dinlenilmemesi,

3-)Kovuşturma evresinde dinlenmesinden sarfınazar olunan ve sıfatı esasen tanık olup şikayetçi sıfatı ile dinlenen Murat PEKMAZCİ’nin özellikte zararın miktarı, verilen zararın yeni yada eski zarar olup olmadığı, suç konu yerin konut yada işyeri veya eklenti olup olmadığı, mahallin suç zamanında kullanılmayan boş yer olup olmadığı hususlarında dinlenmesi gerektiğinin gözetilmeyerek dinlenmesinden vazgeçilmiş olması…”  (İstanbul BAM 6. CD. 2017/1902 E. 2017/1974 K. 19/07/2017 T.)

(Aynı mahiyette: İstanbul BAM 6. CD. 2017/1874 E. 2017/1982 K. 19/07/2017 T.)

2-    Davanın esasına etkili olan delili olan CD’nin; soruşturma evresinde savcılık tarafından,  yapılmamış ise kovuşturma evresinde mahkeme tarafından kopyasının çıkarılıp dosya arasına bırakılmasıı ve aslının emanette muhafaza edilmesi gerekir:

“…İddianamede nitelenen eylemlerin görüntülerini ihtiva eden ve iş bu nedenle kamu davasının esasa müessir delili olan görüntüleri ihtiva eden cd. nin soruşturma evresinde soruşturma makamınca kopyasının çıkarılıp dosya arasına bırakılması ve aslının emanette muhafazası yönünde soruşturma makamınca işlem tesis olunması gerekirken bu yönde işlem tesis olunmaması ve keza eksik bırakılan aynı işlemin kovuşturma evresinde kovuşturma makamınca ikmal edilmemiş olması…”  (İstanbul BAM 6. CD. 2017/1897 E. 2017/1960 K. 19/07/2017 T.)

3-    Sanığın yokluğunda dinlenen mağdur ve tanıkların beyanlarının okunmadığı ve sanıktan diyeceğinin sorulmadığı:

“…Sanığın yokluğunda dinlenen tanıkların beyanları okunarak sanıktan diyeceğinin sorulmaması,Yasaya aykırı…”  (Yargıtay 4. CD. 2001/10899 E. 2001/13254 K. 31/10/2001 T.)

“…Sanığa yokluğunda dinlenen tanık anlatımları okunmayarak, CMK’nın 215. maddesi hükmüne uyulmaması”…  (Yargıtay 2. CD. 2013/14434 E. 2014/1236 K. 21/01/2014 T.)

 “…CMK 209/1 maddesinin “Naip veya istinabe yoluyla sorgusu yapılan sanığa ait sorgu tutanakları, naip veya istinabe yoluyla dinlenen tanığın ifade tutanakları ile muayene ve keşif tutanakları gibi delil olarak kullanılacak belgeler ve diğer yazılar, adlî sicil özetleri ve sanığın kişisel ve ekonomik durumuna ilişkin bilgilerin yer aldığı belgeler, duruşmada okunur”şeklindeki amir hükmüne rağmen, nüfus ve adli sicil kayıtları dışındaki (adli muayene raporları, tekerrüre esas alınan ilam, sanığın yokluğunda dinlenen mağdur ve tanık beyanlarını içeren tutanaklar gibi)sair evrak okunarak varsa itirazlarının sanık K2’den sorulmaması…hususlarının hukuka aykırı olduğu değerlendirilmiştir…”  (Sakarya BAM 6. CD. 2019/2192 E. 2020/40 K. 08/01/2020 T.)

Müdafinin Sanıklara Hukuki Yardımının Engellenmesi

1-    Duruşmada müdafinin sanıklarla bir arada bulunmasına, sorgu sırasında ya da arada görüşmesine izin verilmeyerek savunma hakkının kısıtlandığı:

“…3-Sanıklara yüklenen suçların niteliği ve niceliği, dosyanın kapsamı dikkate alındığında sanıkların okunan belgelerle ya da dinlenen tanık beyanlarıyla ilgili müdafii yardımına ihtiyaç duyduğunda talepleri doğrultusunda duruşma disiplinini bozmadan bir arada bulunmalarına müsaade edilmeyerek CMK’nın 154. maddesine aykırı davranılmak suretiyle savunma hakkının kısıtlanması;

4-Duruşmalar sırasında sanık müdafilerinin mikrofonları verilen süreyi aştıklarından bahisle kapatılarak hukuki yardım amacıyla oturumda sanıklarla görüşmelerine izin verilmeyerek, duruşma sırasında ve verilen aralara ilişkin kamera kayıtlarına göre işlem yapılmak suretiyle sanık müdafiilerinin görevlerinin yerine getirilmesine engel olunarak savunma hakkının kısıtlanması…”  (Yargıtay 16. CD. 2015/4672 E. 2016/2330 K. 21/04/2016 T.)

“…Tutuklu sanık ile müdafiin bir araya gelip görüşme, müdafiin sorgu süresince sanığın yanında bulunma talebinin gereği yerine getirilmeden yargılamaya devam edilerek sanığın mâhkumiyetine karar verilmesi durumunda savunma hakkının kısıtlandığı kabul edilmelidir…”  (Yargıtay CGK. 2016/639 E. 2017/339 K. 20/06/2017 T.)

“…CYY.nın 135. maddesine göre, hazır olan sanık müdafinin yalnızca sorgulamada gözlemci olarak bulunmayacağı, onun hukuki yardımından sanığın yararlanabileceği maddenin 3. fıkrasında belirtilmiştir…”  (Yargıtay CGK. 1995/238 E. 1995/305 K. 24/10/1995 T.)

Sanıkların ve Müdafilerin Sözü Kesilerek Savunma Süresinin Sınırlandırılması

1-    Sırf davanın uzayacağı düşüncesiyle sorgunun usulüne uygun yapılmamasını mazur görmenin, diğer usul kurallarının da gözardı edilmesine yol açacağı, adil ve güvenli yargılama hakkını ihlal edeceği:

“…Sorgunun usulüne uygun biçimde yapılması zorunluğunun, davaların uzamasına yol açmayacağı, basit bir değerlendirme ile ortaya çıkarılabilir. Zira, sanık duruşmada hazırdır. Yapılması gereken sadece ve sadece hakim tarafından usulüne uygun bir sorguya başvurmaktır. Ancak, hakimin usulüne uygun biçimde sorgu yapmadığının belirlenmesine rağmen, sırf davaların uzayacağı düşüncesiyle, bu usul aykırılığını mazur ve meşru görmek, diğer buyurücu usul kurallarına aykırılıklarında davaların uzamasına sebebiyet vereceği düşüncesiyle göz ardı edilmesine, bunun sonucunda imzasız olmaları nedeniyle belge kanıtı değeri taşımayan duruşma tutanaklarına dayanılarak kurulan kararların da bozulmaması gibi bir sonucun ortaya çıkmasına yolaçar ki, bu ve benzeri anlayışların maddi gerçeği ortaya çıkarmayı amaçlayan yargılama yasası ile bağdaştığı söylenemez. Böyle bir uygulama evrensel nitelikteki adil ve güvenli yargılanma hakkı ile de bağdaşamaz.,

Bu itibarla, sair yönleri incelenmeyen kararın bu usuli sebepten bozulmasına karar verilmelidir…”  (Yargıtay CGK. 1995/165 E. 1995/302 T. 24/10/1995 T.)

2-    Süreyi aştıklarından bahisle sanık müdafilerinin mikrofonlarının kapatılarak savunma hakkının kısıtlandığı:

“…4-Duruşmalar sırasında sanık müdafilerinin mikrofonları verilen süreyi aştıklarından bahisle kapatılarak hukuki yardım amacıyla oturumda sanıklarla görüşmelerine izin verilmeyerek, duruşma sırasında ve verilen aralara ilişkin kamera kayıtlarına göre işlem yapılmak suretiyle sanık müdafiilerinin görevlerinin yerine getirilmesine engel olunarak savunma hakkının kısıtlanması…”  (Yargıtay 16. CD. 2015/4672 E. 2016/2330 K. 21/04/2016 T.)

Kovuşturmanın Genişletilmesi Talebinin Sorulmaması

1-    Sanığa kovuşturmanın genişletilmesi talebinin neler olduğunun sorulmadığı:

“…Sanığın, hükmün açıklandığı 08/05/2012 tarihli celsede, kovuşturmanın genişletilmesi talepleri olduğunu, avukatını reddettiğini ve başka bir avukat aracılığıyla savunmasını yapacağını beyan etmesine rağmen, sanığa kendisine başka bir avukat yetkilendirmesi için süre verilmeksizin ve kovuşturmanın genişletilmesi taleplerinin neler olduğu sorulmaksızın, yazılı şekilde hüküm kurulmak suretiyle, 5271 sayılı CMK’nın 193 ve 196. maddelerine aykırı davranılarak savunma hakkının kısıtlanması, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 15. CD. 2014/2075 E. 2016/5671 K. 01/06/2016 T.)

Eksik İnceleme / Araştırma

1-    Olay yerinde parmak izi tespit edilen kişi hakkında araştırma yapılmadığı, olay yeri inceleme raporunda belirtilen leke ve izlerle ilgili araştırma yapılmadığı:

“…Anayasanın 141, 5271 sayılı CMK’nın 34, 230 ve 289/1-g maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının sanığı, katılanı, Cumhuriyet Savcısını ve herkesi tatmin edecek, istinaf denetimine olanak verecek biçimde olması gerektiği nazara alınarak,Bölge Adliye Mahkemesi’nin gerekçelerde tutarlılık denetimi yapması ve bu açılardan mantıksal ve hukuksal bütünlüğün sağlanması için kararın dayandığı tüm verilerin, bu veriler konusunda mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin açık olarak gerekçeye yansıtılması ilkelerine uyulması gerektiği;

Ancak, Katılanın evine girilerek telefon ve kol saatinin çalınmasına ilişkin olayda;

19.09.2014 tarihli olay yeri inceleme raporunda y atak odasındaki oyuncak araba kutusu üzerinden alınan parmak izinin sanık K1 ‘e,yatak odası pimapen pencere iç kısmından elde edilen parmak izinin ise K2 ‘a ait olduğunun ekspertiz raporu ile tespit edilmesine rağmen y erel mahkemenin gerekçeli kararında olay yeri inceleme raporunda pencere iç kısmından elde edilen parmak izinin sanığa ait olduğu belirtilerek mahkumiyet kararı verildiği;

Pencere iç kısmında parmak izi tespit edilen K2 ile ilgili katılanın bilgisine başvurulmadığı,bu şahıs hakkında ne gibi işlem yapıldığının araştırılmadığı,yine olay yeri inceleme raporunda pencere önünde,halı üzerinde ve dışarıda pencere altında,duvarda lekeler olduğu tespit edilmesine rağmen bu lekelerle ve izlerle ilgili herhangi bir kriminal rapor alınıp alınmadığı araştırılmadığı anlaşılmakla sanık müdafiinin istinaf itirazları yerinde görüldüğünden hukuka aykırı olarak yazılı şekilde verilen hükmün CMK’nın 289/1-i 280/1-d maddeleri uyarınca BO ZULMASINA,

Dosyanın  yeniden  incelenmek  ve  hükmolunmak  üzere  hükmü  veren  ilk  derece  mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

Dair kesin olmak üzere 04/04/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…”  (İstanbul BAM 8. CD. 2018/2892 E. 2019/727 K. 04/04/2019 T.)

2-    Müştekinin beyanlarında geçen kişinin tanık olarak dinlenmediği, olay yerine ait güvenlik kamera görüntülerinin olup olmadığının araştırılmadığı, olayın meydana geldiği yerde çalışan kişilerin tespit edilip tanık sıfatı ile dinlenmediği:

“…a-Sanığın tüm aşamalarda suçlamayı kabul etmemesi karşısında, müştekinin ve müştekinin soruşturma aşamasındaki beyanlarında adı geçen K1 isimli kişinin tanık sıfatı ile dinlenmemesi,

b-Olay yerine ait güvenlik kamera görüntülerinin olup olmadığının araştırılmaması,

c-Olayın meyadana geldiği X1 Bar isimli iş yerinde, olay saati itibariyle çalışan kişilerin tespit edilip tanık sıfatı ile dinlenmemeleri,

Sureti ile eksik inceleme ve araşıtrama ile yazılı şekilde beraat karar verilmesi,

Kanuna ve usule aykırı olduğunda CMK’nin 289/1-i maddesi uyarınca HÜKMÜN BOZULMASINA,

Dosyanın hükmü veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine…”  (Adana BAM 4. CD. 2018/2934 E. 2019/630 K. 01/03/2019 T.)

3-    Adli emanette bulunan, olay yeri güvenlik kamerası görüntülerinin incelenmediği:

“…Emanetin 2012/29 sırasında kayıtlı olduğu anlaşılan düğün yeri kamera görüntüleri bilirkişiye verilerek çözümü yaptırılmadan, mağdur … hakkında adli rapor düzenleyen… tanık olarak dinlenip, mağdurun ayağındaki yaralanmanın ateşli silah yarası olup olmadığı kesin olarak tespit ettirilmeden mağdurun emanete alınan botu üzerindeki deliğin kurşun isabet etmesiyle oluşup oluşmadığı belir lenmeden eksik araştırma ile yazılı şekilde beraat hükmü kurulması Yasaya aykırı…”  (Yargıtay 8. CD. 2014/26278 E. 2015/12907 K. 03/03/2015 T.)

Yetersiz Bilirkişi Raporlarına Göre Hüküm Kurulması

1-    İmza ve elyazısı bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanı tarafından gerekli cihazlarla yapılması, yazının hangi nedenle farklı veya benzer olduğunun dayanakları gösterilmiş fotoğraf ve diğer tekniklerle desteklenmesi gerekir. Maddi dayanaklar ortaya konulmadan sadece grafolojik metotların uygulandığının yazılmış olması yeterli değildir

“…herhangi bir belgedeki imza veya yazının, atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak; grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması; bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması;sonuçta, Yargıtay´ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması; gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır. Hükme esas alınan 11/06/2000 günlü bilirkişi raporunda, hangi ortamda, ne tür teknik cihazlar kullanılarak inceleme yapılıp sonuca varıldığı açıklanmamış; sadece, grafolojik ve grafometrik metotların uygulandığının belirtilmesiyle yetinilmiş; ulaşılan sonucun maddi dayanakları denetime elverişli şekilde ortaya konulmamıştır. Bu nitelikteki bir bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm kurulamaz…” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2001/12-436 E. 2001/467 K. 30/05/2001 T.)

“…herhangi bir belgedeki imza ve yazının, atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak; grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması; bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, olması gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarını fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara esas alınan bilirkişi raporunda, hangi ortamda, ne tür teknik cihazlar kullanılarak inceleme yapılıp sonucuna varıldığı açıklanmamış; sadece, grafolojik ve grafometrik metotların uygulandığının belirtilmesiyle yetinilmiş,  ulaşılan sonucun maddi dayanakları denetime elverişli şekilde ortaya konulmamıştır. Bu nitelikteki bir bilirkişi raporuna dayalı olarak karar verilemeyeceği, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 173/3. maddesi gereğince soruşturmanın genişletilerek, itiraza konu belge asılları ve yöntemince toplanmış karşılaştırmaya esas olabilecek nitelikteki diğer belgeler üzerinde, yukarıda açıklanan yöntem ve ilkelere uygun olarak, yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılması, ortaya çıkacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye ve yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak verilen kovuşturmaya yer olmadığına kararına yapılan itirazın reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden…”  (Yargıtay 11. CD. 2008/2046 E. 2009/2427 K. 13/03/2009 T.)

2-    Sanığın fotoğrafıyla kamera görüntüsünün karşılaştırılması sonucu düzenlenen ATK ve Emniyet Genel Müdürlüğü uzman raporlarında, kuşkuya yer vermeyecek şekilde kesin tespit yapılamadığından sanığın beraati gerekir:

“…05.2011 tarihli olayda sanığın mukayeseye elverişli fotoğrafları ile dosya içerisinde bulunan olay gününe ait fotoğraf ve kamera görüntülerinin karşılaştırmalı incelemesi neticesinde Adli Tıp Kurumu ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen uzmanlık raporunda, görüntülerdeki şahsın sanık olup olmadığı konusunda kuşkuya yer vermeyecek şekilde kesin tespit yapılamadığının bildirildiği nazara alındığında beraatı yerinde yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 16. CD. 2019/3177 E. 2019/5053 K. 18/07/2019 T.)

3-    Yetersiz bilirkişi raporu ile hüküm kurulduğu, video görüntülerinin Adli Tıp, Tübitak veya TRT gibi uzman kuruluşlarca analizinin yaptırılması gerektiği:

“…Olay sırasında çekilmiş fotoğraf ve video görüntülerini inceleyen kolluğun düzenlediği tutanakta, güvenlik güçlerine karşı saldırıda bulunan kalabalığın içerisinde elinde taş olan ve taş atarken görüntüsü bulunan kişinin sanık olduğunun belirtilmiş olmasına ve mahkemece alınan bilirkişi raporunda da bu tespite yer verilmiş olmasına rağmen, sanığın söz konusu tutanaktaki tespite ve bilirkişi raporuna karşı itirazı ile bilirkişi raporunun polis memuru bilirkişi tarafından yeterli açıklama içermeksizin düzenlenmiş olması karşısında; sanığın mukayeseye yarar fotoğrafları temin edilip olay tarihinde çekilmiş fotoğraf ve video görüntüleri ile birlikte Adli Tıp, TÜBİTAK veya TRT gibi uzman kuruluşlardan birisine gönderilip görüntü ve fotoğraf analizleri yaptırılarak, sanığın, fotoğraf ve görüntülerde yer alan kişi olup olmadığı ile yasadışı gösteriler sırasında yüklenen fiilleri gerçekleştirip gerçekleştirmediğinin, eylem ve faaliyetlerinin kuşkuya yer vermeyecek biçimde kesin olarak saptanmasından sonra sonucuna göre tüm deliller birlikte değerlendirilip sanığın hukuki durumunun takdir ve tayin edilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş…”  (Yargıtay 16. CD. 2015/7854 E. 2017/2017 T. 08/03/2017 T.)

4-    Video görüntülerinin Adli Tıp İhtisas Dairesi, TÜBİTAK veya TRT gibi uzman kuruşlara mensup bilirkişilerce incelettirilerek, sanığın görüntülerde yer alan kişi olup olmadığının kuşkuya yer vermeyecek biçimde kesin olarak saptanması gerektiği:

“…Sanık hakkında iddianamede belirtilen suç tarihinde gerçekleşen olayda suç yerini ve anını gösteren video görüntülerinin, sanığın mukayeseye elverişli fotoğrafları ile birlikte Adli Tıp İhtisas Dairesi, TÜBİTAK veya TRT gibi uzman kuruluşlara mensup bilirkişilere gönderilip görüntü iyileştirilmesi ve görüntü fotoğraf analizleri yaptırılarak; sanığın görüntülerde yer alan kişi olup olmadığının kuşkuya yer vermeyecek biçimde kesin olarak saptanarak tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, eksik kovuşturma ile beraat kararı verilmesi, Bozmayı gerektirmiş…”  (Yargıtay 17. CD. 2019/11073 E. 2020/1278 K. 23/01/2020 T.)

(Benzer kararlar:            Yargıtay 16. CD. 2017/2803 E. 2017/5354 K. 23/11/2017 T.
                                      Yargıtay 16. CD. 2019/7234 E. 2019/7288 K. 28/11/2019 T.
                                       Yargıtay 16. CD. 2017/2823 E. 2017/5461 K. 16/11/2017 T.
                                       Yargıtay 16. CD. 2017/1356 E. 2017/4594 K. 22/06/2017 T.)

5-    Görüntülerdeki şahsın sanık olup olmadığı yönünde görüntü çözümünde uzman bilirkişiden rapor aldırılması gerektiği:

“…Sanığın olay günü stadyumda meydana gelen olaylara karışmadığı ve üzerinde beyaz bir tshirt olduğunu beyan etmesi karşısında sanığın hazır olduğu bir oturumda bahse konu CD görüntüleri incelenerek sanığın görüntülere ilişkin beyanları alındıktan sonra dosya içerisinde bulunan kamera görüntülerinde koltuk fırlatan ve üzerinde beyaz vestel forması bulunan şahsın sanık olup olmadığı yönünde görüntü çözümünde uzman bilirkişiden rapor aldırıldıktan sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini yerine eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulması; Yasaya aykırı…”  (Yargıtay 8. CD. 2017/5234 E. 2018/13033 K. 20/11/2018 T.)

6-    Jandarma Kriminal’in raporunda “eli ürünü olması kuvvetle muhtemel olduğu” belirtildiği, Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınması gerektiği:

“…Jandarma Kriminalden alınan raporda incelenen …’a ait sözleşme ve bilgi güncelleme, kimlik ve adres tespit tutanakları üzerindeki …’ya atfen atılan imzaların sanık …’nın eli ürünü olması kuvvetle muhtemel olduğu belirtilmiş, ancak ilgili raporda imzaların sanığa ait olduğuna dair kesin bir kanı belirtilemediği gibi kuryenin imza incelemesi yapılmadığı, mahkemece Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Başkanlığından alınan 24.12.2012 tarihli raporda da inceleme konusu … sözleşmesi, … bankasına ait kredi kartı sözleşmesi, kimlik tespit tutanağı, teslimat detayı üzerindeki imzaların …’nın eli ürünü olduğu ya da olmadığı yönünde bir tespite gidilemediğinin belirtildiği, Adli Tıp kurumu tarafından …’a ait bilgi güncelleme, kimlik ve adres tespit tutanakları ile teslimat detayının incelenmediğinin, ayrıca başvuru sırasında verilen sabit ve cep telefon numaralarının bir kısmının da araştırılmadığının anlaşılması karşısında, tüm belgelerin eksiksiz Adli Tıp Kurumuna gönderilip ek rapor alınması, sabit ve cep telefon numaralarının sanıkla irtibatı olup olmadığının keza alışveriş yapılan işyeri sahipleri dinlenip işlemlerin şifre kullanarak mı veya imza atılarak mı yapıldığı da araştırılıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik incelemeye dayanarak yazılı şekilde hüküm kurulması, Yasaya aykırı…”  (Yargıtay 8. CD. 2015/14760 E. 2016/5336 K. 20/04/2016 T.)

“…her ne kadar 21.02.2008 tarihli bilirkişi raporunda; bahsi geçen yazıların sanığın eli ürünü olduğu belirtilmiş ise de, yazı incelemesinde hangi teknik cihazlardan istifade edilerek nasıl bir inceleme yapıldığının açıkça belirtilmediği ve içeriğine göre de, senet metnindeki yazıların sanığa ait olduğu hususunda kesin bir kanaatin oluşmasını sağlamaktan uzak nitelikte olduğu cihetle, öncelikle sanığın suç tarihinden öncesine ait samimi yazılarını ihtiva eden yeterli miktarda evrak asıllarının dosyaya celbedilerek, suça konu senedin ön yüzünde bulunan yazı ve rakamların sanığın eli ürünü olup olmadığı hususunda bir kez de Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesinden rapor alınması…”  (Yargıtay 11. CD. 2013/27436 E. 2014/6602 K. 07/04/2014 T.)

Sanığın Yokluğunda Duruşma Yapılması

1-    Duruşmalardan bağışık tutulma istemi bulunmayan sanığın yokluğunda mahkumiyetine karar verildiğinden savunma hakkının kısıtlandığı:

“…Hüküm tarihinde başka suçlardan Gümüşhane E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olduğu anlaşılan ve duruşmalardan bağışık tutulma istemi bulunmayan sanığın duruşmalara getirtilmesi ya da SEGBİS ortamında duruşmaya katılması sağlanmadan yokluğunda mahkumiyetine karar verilmek suretiyle 5271 sayılı CMK’nin 194. ve 196/1. maddelerine aykırı davranılarak savunma hakkının kısıtlandığı,

Savunma hakkının sınırlandırılması halinin CMK’nun 289/1-h maddesi gereğince hukuka kesin aykırılık hallerinden biri olduğu anlaşıldığından CMK’nun 280/1-b ve 289/1-h maddeleri uyarınca ilk derece mahkemesi HÜKMÜNÜN BOZULMASINA, dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE…”  (Samsun BAM 1.CD. 2017/1217 E. 2017/1186 K. 18/07/2017 T.)

“…Mahkemenin yargı çevresi dışındaki Sincan Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda 29.09.2016 tarihinden itibaren ve karar tarihi itibariyle başka bir suçtan dolayı hükümlü olarak cezası infaz edilmekte iken duruşmadan vareste tutulma isteği bulunmayan ve hakkında duruşmalarda bulunmaktan bağışık tutulması hususunda herhangi bir karar verilmeyen sanığın hükmün açıklandığı 10.11.2016 tarihli duruşmasında hazır edilmeden mahkumiyetine karar verilmesi suretiyle savunma hakkının kısıtlanmış olması 5271 sayılı CMK.nun 196 ve 289/1.h maddelerine aykırı olup istinaf başvurusunda bulunan sanık müdafiinin istinaf nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden 5271 sayılı CMK’nın 280/1-b maddesi uyarınca, sair yönleri incelenmeyen HÜKMÜN BOZULMASINA, dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, CMK.nun 284/1 ve 286/1 maddeleri uyarınca kesin olmak üzere 10.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…”  (İstanbul BAM 3.CD. 2017/21 E. 2017/35 K. 10/01/2017 T.)

2-    Sanık ve müdafii hazır edilmeksizin mağdurenin beyanı alınarak savunma hakkının kısıtlandığı:

“…İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sırasında 05.06.2017 tarihli ilk celsede hazır edilemeyen üzerine mağdure hakkında tekrar zorla getirme emri çıkartıldığı, ancak mağdurenin, tayin edilen günden önce gelmesi üzerine, sanık ve müdafii hazır edilmeksizin mağdurenin beyanı alınarak savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 236/1. maddesi delaletiyle 181/1. maddesine muhalefet edilmesi nedeniyle ilk derece mahkemesince verilen hükümlere yönelik istinaf başvurusunun kabulü yerine yazılı şekilde anılan hükümlere yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2018/7135 E. 2019/445 K. 28/01/2019 T.)

3-    Tanık beyanından sonra C. Savcısına ve sanık müdafiine diyecekleri sorulmadığı, tanığın dinlenilmesinden vazgeçilmesine yönelik sanık veya müdafiinin kabulü olmadığı halde ifadesinin alınmadığı:

“…1)5271 Sayılı CMK’nın 215/1 maddesindeki “Suç ortağının, tanığın veya bilirkişinin dinlenmesinden ve herhangi bir belgenin okunmasından sonra bunlara karşı bir diyecekleri olup olmadığı katılana veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine sorulur.” düzenleme karşısında, karar duruşmasında tanık …’ın beyanı alındıktan sonra duruşmada hazır bulunan Cumhuriyet savcısına ve sanık müdafiine diyecekleri sorulmadan ve tanık beyanından sonra Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaası alınmadan hüküm kurulması,

2)5271 Sayılı CMK/nın 206/3 maddesindeki “ Cumhuriyet savcısı ile sanık veya müdafii birlikte rıza gösterirlerse, tanığın dinlenmesinden veya başka herhangi bir delilin ortaya konulmasından vazgeçilebilir.” düzenleme karşısında, tanık …’in dinlenmesinden vazgeçilmesine yönelik sanık veya müdafiinin bir kabulü bulunmadığı halde ifadesi alınmayarak ilgili kanun hükmüne aykırı davranılması…”  (Yargıtay 20. CD. 2017/1772 E. 2019/5547 K. 21/10/2019 T.)

Tanıklar K5, K3, K6’in CMK’nın 211. maddesi kapsamında somut bir mazeret ve gerekçe olmadan sanıklar müdafiinin yokluğunda ve belirli gün ve saat dışında dinlendikleri, sanıklar müdafiinin tanıkların yeniden dinlenmesi iradesi de bu hususta karar verilmemekle zımnen rededilmiş bulunmakla ilk derece mahkemesince sanıklar ve sanıklar müdafiinin tanıklara doğrudan soru sorma hakkının kısıtlandığı, bu suretle CMK’nın 181/1, 201/1, 211 maddelerine muhalefet edildiği,  (İzmir BAM 10. CD. 2017/410 E. 2017/414 K. 31/03/2017 T.)

“…5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 204. maddesindeki “(1) Davranışları nedeniyle, hazır bulunmasının duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşıldığında sanık, duruşma salonundan çıkarılır. Mahkeme, sanığın duruşmada hazır bulunmasını dosyanın durumuna göre savunması bakımından zorunlu görmezse, oturumu yokluğunda sürdürür ve bitirir. Ancak, sanığın müdafii yoksa, mahkeme barodan bir müdafii görevlendirilmesini ister. Oturuma yeniden alınmasına karar verilen sanığa, yokluğunda yapılan işlemler açıklanır.” şeklindeki düzenleme karşısında, sanığın hazır bulunduğu 29.09.2011 tarihli oturumda, duruşma huzurunu bozucu davranışlarda bulunduğu ve bu şartlar altında savunmasının alınamayacağı gerekçesiyle duruşmadan çıkarılmasını müteakip, müdafii görevlendirilmeyerek savunma hakkının kısıtlanması…”  (Yargıtay 14. CD. 2015/8761 E. 2015/11991 K. 23/12/2015 T.)

“…Duruşma düzenini bozması nedeniyle duruşma salonundan dışarı çıkarılan sanığa CMK’nın 204. maddesi gereğince müdafii atanmayarak savunma hakkının kısıtlanması ve oturuma yeniden alındığında yokluğunda yapılan işlemlerin açıklanması gerektiğinin gözetilmemesi…”  (Yargıtay 4. CD. 2012/36256 E. 2014/4199 K. 11/02/2014 T.)

Menfaat Çatışması Bulunması

1-    Aralarında menfaat çatışması bulunan sanıkların savunmalarının aynı müdafi tarafından yapılması suretiyle savunma hakkının kısıtlandığı:

“…Somut olayda sanıklardan Hakan’ın 09/12/2016 tarihli celsede maktule elindeki alüminyum parçası ile vurduğunu, sanık Ramazan’ın da yumrukla vurduğunu kabul ettiği, aynı müdafii tarafından savunulan sanık Veysel’in ise vurmadığını bildirmesi karşısında aralarında menfaat çatışması bulunan sanıkların savunmalarının ayrı ayrı müdafiler yerine aynı müdafii tarafından yapılması suretiyle 1136 sayılı Avukatlık Kanunun 38/1 ve 5271 sayılı CMK’nın 152. Maddelerine aykırı davranılması suretiyle sanıkların savunma hakkının kısıtlanması (Aynı mahiyette Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2009/1-85 esas 2009/242 karar sayılı ve 20/10/2009 tarihli kararıyla Yargıtay 1.Ceza Dairesinin 2015/584 esas 2015/4638 karar ve 08/10/2015 tarihli kararı)hukuka aykırı olup istinaf eden sanıklar müdafiinin katılanlar vekilinin istinaf başvurusu bu nedenle yerinde görüldüğünden CMK’nın 289/1-h maddesi delaletiyle CMK’nın 280/1-b maddesi uyarınca, diğer yönleri incelenmeyen hükmün BOZULMASINA…”  (İstanbul BAM 1. CD. 2017/82 E. 2017/188 K. 03/03/2017 T.)

İddianamenin Geç Tebliği ve Süre İsteme Hakkının Hatırlatılmaması

1-    İddianame ile sorgu arasında en az bir hafta süre bulunması gerektiği, duruşma ara verilmesini isteme hakkı olduğunun sanığa hatırlatılmadığı:

“…5271 sayılı CMK.nun 176/1 maddesi gereğince “iddianamenin çağrı kağıdı ile birlikte sanığa tebliğ edilmesi” gerektiği, somut olayda tebligatın yapılamadığı, kolluk araştırması sonucunda sanığın Giresun Kapalı Cezaevinde başka suçtan tutuklu bulunduğunun tespit edildiği, savunmasının alınması için 20/04/2009 tarihli oturumda talimat mahkemesine yazı yazılmasına karar verildiği, buna rağmen sanığın aynı gün mahkemeye geldiği ve sorgusunun yapıldığının anlaşılması karşısında, ilk defa sorgusu sırasında okunan iddianame ile sorgu arasında en az bir hafta süre bulunması gerektiğine ilişkin, 5271 sayılı CMK.nun 176/4 maddesine aykırı davranılması ve aynı Yasanın 190/2 maddesi uyarınca duruşmaya ara verilmesini isteme hakkı olduğunun sanığa hatırlatılmaması suretiyle yasaya aykırı şekilde savunma hakkının kısıtlanması…”  (Yargıtay 2. CD. 2011/29408 E. 2013/16581 K. 19/06/2013 T.)

“…İddianame ekli duruşma gününü bildirir davetiyenin sanığa teblğ edilmemesi ve tutuklu sanığın cezaevi kanalıyla duruşmaya getirtilerek savunmasının alınması karşısında, ilk defa sorgusu sırasında okunan iddianame ile sorgu arasında en az bir hafta süre bulunması gerektiği yönündeki CMK’nın 176/4. maddesine aykırı davranıldığı gibi duruşmaya ara verilmesini isteme hakkı olduğunun da hatırlatılmaması suretiyle CMK’nın 176/4 ve 190/2. maddelerine aykırı davranılarak savunma hakkının kısıtlanması, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2016/10152 E. 2016/8214 K. 01/12/2016 T.)

“…duruşma gününü bildiren çağrı kağıdı ile birlikte iddianamenin suça sürüklenen çocuklara tebliğ edilmemesi suretiyle kendilerine yüklenen suçu öğrenme hakkından yoksun bırakılmaları; 02.06.2015 ve 07.07.2015 tarihli oturumlarda, 5271 sayılı Kanunun 190. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca suça sürüklenen çocuklara verilmesini  isteme hakları hatırlatılmayarak,  savunmalarını hazırlamak için  gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakları  ellerinden alınarak savunma haklarının kısıtlanması suretiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6, Anayasanın 36, CMK’nın 176 ve 190. maddelerine muhalefet edilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 14. CD. 2015/10137 E. 2016/1379 K. 17/02/2016 T.)

“…Sanığa, birleştirilen davayla ilgili 19.12.2014 tarihli ve 2014/1563 numaralı iddianame tebliğ edilmediği halde, duruşmada okunması üzerine CMK’nın 176. maddesinin 4. fıkrası uyarınca savunmasını hazırlaması için  en  az  bir  hafta  süre  isteyebileceği  hatırlatılmadan,  aynı  gün  sorgusu  yapılmak  suretiyle  savunma hakkının kısıtlanması…”  (Yargıtay 10. CD. 2015/2962 E. 2015/33002 K. 19/11/2015 T.)

“…Soruşturma tamamlanmasından sonra tanzim olunan iddianame ve ekleri ilk derece mahkemesine tevdii olunduktan sonra ilk derece mahkemesince tensip zaptı 3 ve 4 nolu ara kararı ile sanıklara iddianamenin tebliğine karar verildiği, sanıklara 09/03/2018 tarihinde bulundukları ceza infaz kurumuna iddianamenin tebliğ edilmesi için müzekkere yazıldığı, Sanıklardan K3 ‘e iddianamenin 07/06/2018 tarihinde tebliğ edildiği, diğer Sanık K1 ‘a 15/03/2018 ve 05/05/2018 tarihinde iki ayrı kez tebliğ edildiği, ilk derece mahkemesince sanıklara CMK.nın  147.,  191/3.  ve  106/2.  maddesindeki  hakları  hatırlatılatılaraksavunmalarının  29/05/2018  tarihli celsede  alındığı,  işbu  duruma  göre  Sanıklardan K1 ‘a  iddianame  yasa  ve  usule  uygun  olarak  tebliğ olunmasına karşın, Sanıklardan K3 ‘e ilk duruşmanın yapıldığı 29/05/2018 tarihinden daha sonraki bir tarihte 07/06/2018 tarihinde iddianamenin tebliğ olunduğu,

Dolayısıyla Sanıklardan K3 ‘e yasanın aradığı şekilde iddianame tebliğ olunmadığı için CMK.nın 176/4. maddesinin “[4] Yukarıdaki fıkralar gereğince, çağrı kâğıdının tebliğiyle duruşma günü arasında en az bir hafta süre bulunması gerekir.” şeklindeki hükmü gereğince iddianamenin tebliğ edildiği tarih ila duruşma günü arasında en az bir haftalık sürenin bulunması gerektiği,

Arada bir hafta sürenin olmadığı durumlarda CMK.nın 190/2. maddesinin “176 ncı maddede belirlenen süreye uyulmamış ise duruşmaya ara verilmesini istemeye hakkı olduğu sanığa hatırlatılır.” amir hükmü gereğince de CMK.nın 176/4. maddesinde düzenlenen bir haftalık süreye riayet olunmadığı takdirde sanığa savunmasını hazırlamak için duruşmaya ara verilmesini talep edebileceğinin hatırlatılması gerektiği,

İş bu durumda savığa savunmasının alınmasından önce yasa ve usule uygun iddianame tebliğ olunmadığından savunması alınır iken CMK.nın 147, 150, 193 ve 202 maddelerdeki hakları yanında CMK.nın 190/2. maddesindeki süre talep hakkının bulunduğunun da saığa hatırlatılıp,

Sanığın savunma için süre istemediğini beyan etmeleri halinde bu beyanı zapta geçirilerek savunması alınabilecek iken, sanığa bu hakları hatırlatılmadan savunmasının alınmış olması,

İş bu durumun sanığın savunma hakkının kısıtlamasından öte alınan savunma delilini sanığa yasal hakları hatırlatılmadan toplanmış olması nedeniyle hukuka aykırı elde edilmiş delil niteliğine dönüştürmüş olması, hükme  esas  alınan  delillerden  olan  savunma  delilinin  hukuka  aykırı  yöntemlerle  elde  edilmiş olmasının ise kesin hukuka aykırılık sebebi olup, bozma müeyyidesine tabi olduğu…”  (İstanbul BAM 6. CD. 2018/2707 E. 2018/1912 K. 31/08/2018 T.)

Müdafinin Katılanlara Soruc Sormasına İzin Verilmemesi

1-    Müdafinin mağdur katılanlara ve tanıklara doğrudan soru sorma hakkının engellendiği:

“…CMK.’nun 201. maddesinde tanımlandığı biçimde sanık müdafiinin mağdur katılanlara ve tanıklara doğrudan soru sorma hakkı engellenerek savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle adil yargılanma ilkelerine aykırı davranılması…”  (Yargıtay 1. CD. 2011/4911 E. 2012/3162 K. 24/04/2012 T.)

Tanıkların Dinlenileceği Günün Bildirilmemesi

1-    Sanık ve müdafine tanıkların dinlenilmesi için belirlenen duruşma gününün bildirilmediği:

“…Ancak; CYY’nin 181. maddesi uyarınca tanıkların dinlenilmesi için belirlenen duruşma gününün sanığa ve müdafiine bildirilmesinin zorunlu bulunduğu, CYY’nin 201. maddesinde öngörülen sanık müdafiine tanıklara yönelik soru sorma olanağının da sağlanabilmesi bakımından bu zorunluluğa uyulması gerektiği gözetilmeden, sanık müdafiinin hazır bulunduğu 11.12.2002 tarihinde yapılan duruşma bitiminde bir sonraki duruşma günü 29.04.2003 tarihine bırakıldığı halde, aynı gün tanık Abdullah’ın hazır bulunduğundan bahisle sanık müdafii haberdar edilmeksizin ifadesinin alınması suretiyle CYY’nin 181 ve 201. maddelerine aykırı davranılması, Yasaya aykırı…”  (Yargıtay 4. CD. 2006/3203 E. 2007/10912 T. 17/12/2007 T.)

“…tanık veya bilirkişilerin dinlenmesi için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısına, suçtan zarar görene, vekiline, sanığa ve müdafiine bildirilmelidir (CMK 181/1) Dosya kapsamında sanık … hakkında beyanları belirleyici olan ve hükme esas alınan tanıkların talimat yolu ile dinlenilmesi, tanıkların dinlenilmesi için belirlenen günlerin sanık ve müdafiine bildirilmeyerek, tanıkların sorgulanması hakkının engellenmesi CMK 180/1 ve 181/1 maddelerindeki emredici hükümlere aykırı şekilde savunma hakkının kısıtlanması…”  (Yargıtay 16. CD. 2019/5637 E. 2020/5340 K. 04/11/2020 T.)

Delillere Erişim Hakkının Sınırlandırılması

1-    Dava dosyasına sunulan belgelerden, raporlardan suret alınması; silahların eşitliği ilkesinin bir gereğidir:

“…64.  Silahların eşitliği ilkesi kapsamında, mahkeme önünde cereyan eden yargılama sürecinde davanın tarafları arasında, sahip olunan hak ve yükümlülükler bakımından tam bir eşitlik sağlanmış olmalı ve bu eşitlik, yargılama süresince de devam etmelidir. Yargılama sürecinde yapılan her türlü usuli işlem, delil ve karşı delil sunma, iddia ve karşı iddiada bulunma gibi hususlar da silahların eşitliği ilkesine uygun olarak gerçekleştirilmelidir. Silahların eşitliği prensibi, ceza yargılamasında sanığın aleyhine bir hukuki durumun yaratılmamasını da kapsamaktadır.

65.  Dava dosyasına sunulan belgelerin incelenmesi ve bu belgelerden suret alınması, mahkemenin kararına dayanak oluşturduğu bilirkişi raporlarına ulaşılması ve bunları edinme fırsatının tanınmış olması, keza yargılamanın taraflarından birinin ileri sürdüğü delillere ve belgelere karşı diğer tarafa itiraz etme, görüş açıklama ve bu delilleri çürütme, ayrıca karşı delil gösterme hakkının tanınması silahların eşitliği ilkesinin bir gereğidir…”  (Anayasa Mahkemesi GK, 2014/253 B. 09/01/2015 T.)

Daha yeni Daha eski