Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma, Yönetme ve Örgüte Üye Olma

1-    Örgüt suçuna ilişkin delillerin neler olduğu netleştirilmeden genel geçişli ifadelere yer verildiği, örgütün korkutucu gücünün ne şekilde olduğu açıklanıp tartışılmadığı:

“…Suç işlemek amacıyla örgüt kurmakla suçlanan sanık … ile bu örgütün yöneticisi kabul edilen … ile bu suç örgütüne üye olmakla suçlanan sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … ile bu örgüt adına suç işleyen sanıklar …, … ve …’in ve bu örgüte yardım etmekle suçlanan sanıklar … ve …’un, devamlılık içeren kanunun suç saydığı fiilleri işlemek (suç işleme programı altında) amacı ile bir araya gelip, aralarında sıkı veya gevşek hiyerarşik bir bağın bulunduğuna ve sanıklar … ve …’nün faaliyetleri ile örgütün doğmasına veya üst pozisyonda kollektif faaliyeti kısmen veya tamamen düzenleyip koordine ettiğine delillerin neler olduğu, örgüt  şeması  netleştirilmeden,  genel  geçişli  ifadelere  yer  verilerek,  yerinde  ve  yeterli  olmayan  eksik kovuşturma ile yazılı şekilde karar verilmesi

2- a) Sanıklar …, … ve … hakkında, silah ticareti; sanıklar …, …, …, … ve … hakkında, 6136 sayılı Yasaya muhalefet; sanıklar …, … ve … hakkında, suçluyu kayırma; sanıklar …, … ve … hakkında, yakınan Cüneyt Bayraktaroğlu’na yönelik tehdit suçlarında; bu suçların örgütün korkutucu gücünü kullanma ve/veya fayda sağlamak amacıyla ne şekilde yapıldığı açıklanıp, tartışılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması…”  (Yargıtay 6. CD. 2015/1280 E. 2016/28 K. 20/01/2016 T.)

2-    Örgütün hangi suç veya suçları işlemek amacıyla kurulduğu tespit edilmelidir. Amacı kanunda suç olarak tanımlanan fiilleri işlemek olmayan bir örgütlenme bu anlamda algılanamaz:

“…Suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün varlığından bahsedebilmek için örgütün hangi suç ve/veya suçları işlemek amacıyla kurulduğu da tespit edilmelidir. Çünkü örgütün amacı bir suç programını gerçekleştirmektir. Yani belirsiz sayıda suç işlemektir. Suç sayılmayan ancak hukuka aykırılık teşkil eden fiilleri gerçekleştirmek için kurulmuş ise amacı kanunda suç olarak tanımlanan fiilleri işlemek olmayan bir örgütlenme bu anlamda algılanamaz…”  (Yargıtay 6. CD. 2013/5246 E. 2016/5163 K. 16/06/2016 T.)

(Yargıtay 6. CD. 2015/1278 E. 2017/4029 K. 31/10/2017 T.)

(Yargıtay 6. CD. 2017/2341 E. 2018/6983 K. 05/11/2018 T.)

3-    Telefon konuşmalarındaki lakap, üstü kapalı, tek başına, yüz yüze konuşma/buluşma konuşmaları ve kimin ne kadar süre ve sıklıkla aradığına yönelik iletişimin tespiti kayıtları, tek başına hiyerarşik yapıyı ortaya koymaz :

“…Bir suç örgütünün varlığı için hiyerarşik yapılanmanın amaç suçları işlemede devamlılığını gösteren somut deliller örneğin emir-komuta zincirini ortaya koyan temel yapılanma buna ilişkin şüpheli sanık ve tanık beyanları ve/veya telefon, ortam dinleme kanıtları ile teknik araçlarla tespit edilen verilere ve net bulgulara ulaşılmalıdır. Yalnız yasal düzenlemeleri tekrar ve yorumu ile suç örgütü varlığı kabul edilemez.

Birkaç kişinin telefon konuşmalarında lakap, üstü kapalı ve/veya yüz yüze konuşma ve buluşma konuşmaları tek başına hiyerarşik yapıyı ortaya koymaz, çünkü suç örgütü basit bir yapılanma değildir.

Örgüt şemaları sadece iletişim tespit bilgileri, kimi ne kadar süre ve sıklıkla aradığı da yapılanmadaki hiyerarşik olguyu göstermez, bu bir şüphe ise kamu davası başlangıcına etkin olabilir. Ancak başlı başına örgütü göstermez. Mahkumiyet/suçsuzluk karnesi ve suç örgütü ile ilgili ispat yükü terse döner…” (Yargıtay 6. CD. 2015/876 E. 2015/41339 K. 10/06/2015 T.)

“…haklarında içeriği tam olarak belirlenemeyen telefon görüşmelerinden başka uyuşturucu madde ticareti ile ilgili diğer sanıklarla irtibat ve işbirliği içerisinde olduklarını belirten her türlü şüpheden uzak mahkumiyetlerine yeterli kesin ve inandırıcı somut delil bulunmadığı gözetilmeden, sanıkların beraatleri yerine yeterli olmayan gerekçelerle yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi…

…KARŞI OY GEREKÇESİ… iletişimin dinlenmesi koruma tedbirine başvurulmasındaki asıl amaç, maddi delillere ulaşmada bir araç olarak yararlanmaktır. Serbest iradeye dayalı ikrarın bile mahkumiyet için yeterli sayılmadığı çağdaş ceza muhakemesi hukukunda, içeriğine değişik anlamların yüklenmesi mümkün bulunan telefon konuşmaları, maddi bulgularla desteklenmedikçe mahkumiyet için yeterli olamaz…” (Yargıtay 10. CD. 2009/4849 E. 2009/11873 K. 18/06/2009 T.)

“…Sanıkların silahlı terör örgütüne yardım ettiklerine dair, savunmalarının aksine, içeriği isnat edilen suçu işlediklerine ilişkin yeterli olmayan telefon tesbit tutanakları dışında, yeterli ve her türlü kuşkudan uzak, inandırıcı delil elde edilemediği gözetilmeden, beraatleri yerine yazılı gerekçe ile mahkûmiyetlerine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”  (Yargıtay 9. CD. 2011/6292 E. 2011/12593 K. 19/07/2011 T.)

4-    Teknik takip sonucu elde edilen bilgi ve belgelerin; hiyerarşik bağ ve suç işleme iradelerinde devamlılık olduğunu göstermediği:

“…sanıkların sayısının örgüt kurmaya yeterli olduğu ve uyuşturucu ticareti yapma suçu yönünden elverişli üye, araç ve gerece sahip olunduğu saptanmış ise de, toplanan kanıtlar, özellikle teknik takip sonucu elde edilen bilgi ve belgeler, sanıklar arasında hiyerarşik bir bağ bulunduğu veya suç işleme iradelerinde devamlılık bulunduğunu kabule elverişli değildir. Ceza yargısında, şüphenin sanıklar lehine yorumlanması, evrensel hukukun vazgeçilmez ve değişmez, ilkesidir…” (Yargıtay CGK. 2006/10-253 E. 2007/80 K. 03/04/2007 T.)

“…sanıkların örgüt oluşturmak için sayısal yeterlikte olduğu anlaşılmakta ise de, suç işleme amacı etrafında hiyerarşik bir yapılanma ve suç işleme iradelerinde devamlılık saptanmamıştır…” (Yargıtay 10. CD. 2016/1733 E. 2016/2052 K. 28/06/2016 T.)

“…Somut olayda; sanıklar ile hakkında tefrik kararı verilen diğer sanık Muhyettin Karavaş’ın örgüt oluşturmak için sayısal yeterlikte oldukları anlaşılmakta ise de, toplanan kanıtlar, özellikle teknik takip sonucu elde edilen bilgi ve belgelere göre aralarında hiyerarşik bir bağ bulunduğu veya suç işleme iradelerinde devamlılık bulunduğuna ilişkin delil bulunmadığının anlaşılması karşısında…” (Yargıtay 13. CD. 2012/1320 E. 2012/10926 K. 10/05/2012 T.)

“…Suç işlemek amacıyla kurulan örgütün kurucusu olan sanık … ile sanık …’nın örgüt soruşturması kapsamında yapılan iletişimlerinin dinlenmesi sırasında zaman zaman görüştüklerinin tespit olunduğu; ancak bu görüşmelerin içeriğinde sanık …’in örgüt faaliyetleri çerçevesinde işlenen hırsızlık suçlarında diğer sanıklar …, …, … ve suça sürüklenen çocuk … ile birlikte hareket ettiğini ve örgüt bünyesinde hiyerarşik yapıya dahil olduğunu gösterir bir konuşma içeriğine rastlanılmadığı gibi, bu hususta maddi bir delile ulaşılamaması, nitekim sanık …’ün iletişimin dinlenilmesi kapsamında herhangi bir konuşmasına rastlanılmaması, ayrıca sanıklar …, … ve … ile birlikte hareket ettiğini, örgüt bünyesinde hiyerarşik yapıya dahil olduğunu gösterir maddi bir delil bulunmaması ve sanıkların tüm aşamalarda üzerlerine atılı suçu kabul etmemeleri karşısında; sanıklar … ve …’nın üzerlerine atılı suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçunu işlediklerine dair her türlü şüpheden uzak, mahkumiyetine yeter nitelikte, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden beraatlerine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 2. CD. 2017/4154 E. 2017/14043 K. 22/12/2017 T.)

“…Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan hakkında hükümlülük kararı verilen sanık … ile suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmakla suçlanan sanıklar …, …, …, …, …, …, bu örgüte yardım etmekle suçlanan sanıklar …, …, … ve …’ın, telekomünikasyon yoluyla iletişimin kayda alınmasına ilişkin tutanaklarda bu yönde bir bulguya rastlanmadığı da gözetildiğinde, devamlılık içeren, kanunun suç saydığı fiilleri işlemek(suç işleme programı altında) amacı ile bir araya gelip aralarında sıkı veya gevşek hiyerarşik bir bağın bulunduğuna, hiyerarşik yapılanmayı gösteren emir komuta zinciri ile altlık üstlük ilişkisinin varlığına ve adı geçen sanıkların faaliyetleri ile örgütün doğmasına veya üst pozisyonda kollektif faaliyeti kısmen veya tamamen düzenleyip koordine ettiklerine ilişkin kesin, inandırıcı kanıtların nelerden ibaret olduğu karar yerinde açıklanıp tartışılmadan, yeterli olmayan gerekçeye yer verilmek suretiyle; yazılı şekilde sanık …’ın suç işlemek amacıyla örgüt kurma, sanıklar …, …, … ve …’ın suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, sanıklar …, …, … ve …’ın örgüte yardım etme suçlarından hükümlülüklerine kararı verilmesi…” (Yargıtay 6. CD. 2013/30243 E. 2017/2837 K. 10/07/2017 T.)

5-    Sürekli şekilde çeşitlilik ve yoğunluk gösteren eylemlerde bulunduklarına ilişkin delil, bilgi ve belge bulunmadığı, şüphenin sanıklar lehine değerlendirilmesi gerektiği:

“…Sanıkların örgütle organik bağ içine girip sürekli şekilde çeşitlilik ve yoğunluk gösteren eylemlerde bulunduklarına ve örgütsel konumlarına, ilişkin bir delil, bilgi ve belge bulunmadığı, mevcut şüphenin de sanıklar lehine değerlendirilmesi gerektiği, ayrıca sanıklar B.. ve Y.. hakkında 5726 sayılı Tanık Koruma Kanununun 9/8 inci maddesinde belirtildiği üzere başkaca delillerle desteklenmeyen gizli tanık beyanının hükme esas alınamayacağı gözetilmeksizin, sanıklara atılı örgüt üyeliği suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığından, sanıkların beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 16. CD. 2015/2664 E. 2017/932 K. 01/03/2017 T.)

“…Bu sanıkların suç örgütü tarafından işlenen suçlarda aktif olarak görev alıp, örgüt hiyerarşisi içerisinde kendilerine tevdi edilen sorumluluklar doğrultusunda hareket ederek eylemlere katıldıklarına dair kesin deliller bulunmadığı, bir kısım örgüt üyeleri ile tespit edilen bağlantılarının ise bu örgüte üye kabul edilmeleri için yeterli olmadığı, silahlı suç örgütüne üye olduklarına dair her türlü kuşkudan arınmış kesin deliller elde edilemediği nazara alındığında beraatleri yerine yanılgılı değerlendirme sonucu mahkumiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 1. CD. 2015/4778 E. 2015/6265 K. 18/12/2015 T.)

6-    Hiyerarşik yapılanmayı gösteren emir komuta zinciri ile altlık üstlük ilişkisinin varlığına ve sanıkların faaliyetleri ile örgütün doğmasına veya koordine ettiklerine ilişkin olarak delillerin açıklanıp tartışılmadığı:

“…Mahkemece sanıkların suç işlemek amacıyla örgüt kurup yönettikleri kabul edilmiş ise de; örgütün kuruluş sürecine, kanunun suç saydığı fiilleri işlemek(suç işleme programı altında) amacı ile bir araya gelip aralarında sıkı veya gevşek hiyerarşik bir bağın bulunduğuna, hiyerarşik yapılanmayı gösteren emir komuta zinciri ile altlık üstlük ilişkisinin varlığına ve sanıkların faaliyetleri ile örgütün doğmasına veya üst pozisyonda kollektif faaliyeti kısmen veya tamamen düzenleyip koordine ettiklerine ilişkin olarak hangi sanığın suçu oluşturan eylemlerinin nelerden ibaret olduğu, eylemler ile vakıaların hangi delillere üstünlük tanınarak sabit kabul edildiği, karar yerinde açıklanıp tartışılmadan yazılı şekilde karar verilmesi…” (Yargıtay 8. CD. 2017/19771 E. 2017/11615 K. 19/10/2017 T.)

7-    Hiyerarşik ilişkinin örgüt mensupları üzerinde hakimiyet kuran bir güç kaynağı niteliğinden olması gerekir:

“…Suç işlemek için örgüt kurma, bir somut tehlike suçudur. Hiyerarşik ilişki nedeniyle örgütün, mensupları üzerinde hâkimiyet kuran bir güç kaynağı niteliğinde olması gerekir. Bu tür bir örgüt, toplum düzenini tehlikeye sokmaktadır. Bu suç tanımı ile korunan hukukî değer, kamu güvenliği ve barışıdır. Kamu güvenliği ve barışının bozulması ise, bireylerin güvenli ve barış içinde yaşama haklarını zedeler.

Somut olayda, toplanan deliller, failler arasında, üzerlerinde güç kaynağı oluşturacak boyutta bir hiyerarşik ilişki bulunduğunu ve bu oluşumun kanunun amaçladığı ölçüde toplum düzenini bozduğunu kabule elverişli değildir…” (Yargıtay 10. CD. 2010/39897 E. 2011/55096 K. 19/09/2011 T.)

8-    Devamlı olarak suç işlemek için önceden anlaşılması gerektiği:

“…Somut olaya bakıldığında; örgüt oluşturmak için sanık sayısı yeterli ise de; devamlı olarak suç işlemek için önceden anlaştıkları ve aralarında hiyerarşik ilişki bulunduğu saptanamamıştır.

Açıklanan durum karşısında, sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nin 220. maddesinde düzenlenen suçların oluşmadığı gözetilmeden, sanıkların beraatleri yerine mahkumiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 10. CD. 2011/8024 E. 2011/55961 K. 13/10/2011 T.)

“…Somut olayda, sanıkların suç konusu uyuşturucu maddeyi ihraç edebilmek için yurt dışına iki kez boş araç göndererek deneme yapmaları, suç işleme iradelerinde devamlılık bulunduğunu göstermez. Öte yandan, sahip oldukları şirketi, devamlı olarak uyuşturucu madde ticareti yapmak için göstermelik olarak kurduklarını kabule elverişli şüpheyi aşan bir delil DE YOKTUR. Sanıkların örgüt oluşturmak için sayıları yeterli ise de, suç işleme iradelerinde devamlılık ve aralarında hiyerarşik ilişki olduğuna ilişkin delil bulunmadığı, bu nedenle TCK’nın 220. maddesinde düzenlenen “suç işlemek için örgüt kurma” ve dolayısıyla “suç işlemek için kurulan örgüte üye olma” suçlarının unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, sanıklar hakkında bu suçlardan beraat yerine mahkumiyet hükmü kurulması Yasaya aykırı…” (Yargıtay 10. CD. 2014/10182 E. 2015/27018 K. 05/03/2015 T.)

9-    Verilen talimatların, yapılan yönlendirmelerin ve eylemlerin açık ve net delilleriyle ortaya konması gerektiği, yoruma ve değerlendirmeye açık az sayıdaki telefon görüşmelerine dayanılarak örgüt yöneticisi ve eylemlerden sorumlu olduğunun kabul edilemeyeceği:

“…Sanığın örgütü sevk ve idare ederek yargılama konusu eylemlerin işlenmesine ilişkin olarak örgüt üyeleri ve yöneticilerine hangi talimatları verdiği, hangi eylemleri ile örgütü nasıl yönlendirdiği, örgüt tarafından işlendiği iddia edilen suçlarla ilişkisinin açık ve net bir şekilde delilleriyle birlikte ayrıca cezalandırılmasına götüren ve savunmasının aksini gösteren gerekçelerin denetime imkan verecek şekilde ortaya konması gerekirken, sanıklar Serdar ve Murat ile içeriği belirsiz, yoruma ve değerlendirmeye açık az sayıdaki telefon görüşmelerine dayanılarak, suç örgütünün yönetici kadrosunda olduğu ve örgütün işlediği eylemlerden sorumlu olduğu kabul edilerek yetersiz gerekçe ile mahkumiyet kararları verilmesi…” (Yargıtay 1. CD. 2015/4778 E. 2015/6265 K. 18/12/2015 T.)

10-  Sanıkların kendi aralarındaki görüşmelerinin benimsedikleri dünya görüşü doğrultusunda dini içerikli olduğu, örgütsel yasadışı ilişki tespit edilemediği:

“…Sanıkların kendi aralarındaki görüşmelerin, benimsedikleri dünya görüşü doğrultusunda dini içerikli olduğu ancak örgüt niteliğindeki yapılanma düzeyinde yasadışı ilişki tespit edilemediği;

Yapılan yargılama sonunda sanıkların mensup oldukları iddia edilen örgütle organik bağ içine girip sürekli şekilde çeşitlilik ve yoğunluk gösteren eylemlerde bulunduklarına ilişkin her türlü şüpheden uzak mahkumiyetlerine yeterli, kesin ve ikna edici delil bulunmadığı; diğer sanıklarla olan soyut iletişim ve irtibatlarının da örgütsel faaliyet olarak kabul edilemeyeceği…” (Yargıtay 16. CD. 2016/4611 E. 2017/4125 K. 22/05/2017 T.)

11-  Silahların ne şekilde ele geçirildiği, suçta kullanılmaları amacıyla alınıp alınmadığı, silahların örgüte ait olup olmadığı, hangi suçların işlenmesinde kullanıldığının belirlenmesi gerekir:

“…Örgüte ait olmayıp, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen herhangi bir suçta kullanılmayan ve örgüt üyesi oldukları kabul edilen kişiler tarafından bireysel olarak bulundurulan ya da taşınan silahlar nedeniyle örgüt yöneticisinin sorumluluğuna gidilmesi mümkün olmadığından; somut olayda hangi örgüt üyesinde ne zaman, nerede ve ne şekilde silah ya da silahların ele geçirildiği, silahların  kendilerine örgüt yöneticisi olan sanıklar tarafından suçta kullanmaları amacıyla verilip verilmediği, bu silahların silahlı örgüt üyesi olduğu kabul edilen kişiler tarafından ruhsatsız olarak bulundurulup, taşınmaları dışında suç örgütüne ait olduklarına ve örgüt faaliyeti çerçevesinde hangi suç ya da suçların işlenmesinde kullanıldığı denetime imkan verecek şekilde karar yerinde açıklanıp tartışılmaksızın yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması, bozmayı gerektirmiş… (Yargıtay 1. CD. 2018/5102 E. 2019/2701 K. 13/05/2019 T.)

“…Sanık K5 yönetiminde suç işlemek için kurulan örgütün silahlı olduğuna ilişkin delillerin nelerden ibaret olduğu ayrı ayrı gösterilerek Yargıtay denetimine imkan verecek şekilde değerlendirme yapılması gerekirken, yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden örgütün silahlı olduğu kabul edilerek sanıklar hakkında TCK.nun 220/3. maddesi gereğince artırım yapılması,

Bozmayı gerektirmiş olup, sanıklar K5, K1, K6, K4, K2 ve K3 müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak CMUK.nun 321. maddesi gereğince (BOZULMASINA)…”  (Yargıtay 1. CD. 2012/5543 E. 2013/2616 K. 28/03/2013 T.)

“…sanık … tarafından kurulduğu kabul edilen örgütün varlığı için gereken süreklilik ve hiyerarşik yapının ne şekilde sağlandığına, örgütün üyelerinin kimler olduğuna, hangi eşya veya olay nedeniyle örgüt kurucusu veya üyelerinin, dolayısıyla bu örgütün silahlı olarak kabul edildiğine, örgütün amaçları doğrultusunda hangi ihaleleri yönlendirdiğine, ihalelerde hangi rakip firma yetkililerine yönelik ne şekilde tehdit ve cebir eylemleri gerçekleştirildiğine, yine inceleme dışı sanık…’den maddi menfaat sağlanması eyleminde ne şekilde silah kullanıldığına, bu bağlamda örgütün amaçları doğrultusunda işlendiği kabul edilen silahlı ya da silahsız eylemlerin neler olduğuna ilişkin herhangi bir açıklamaya yer verilmediği…

…Yerel Mahkemece sanığın üzerine atılı suçla delillerin ilişkilendirilip tartışılmadığı, sanık hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünde esas alınan ve reddedilen delillerin neler olduğunun, delillerle sonuç arasındaki bağın ne olduğunun ve niçin bu sonuca varıldığının gösterilmediği, bu nedenle 5271 sayılı CMK’nın 230. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan “Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi…” düzenlemesine muhalefet edildiği, dolayısıyla itiraza konu hükmün, Anayasa’nın 141 ve 5271 sayılı CMK’nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde kanuni ve yeterli gerekçeyi içermediği kabul edilmelidir…”  (Yargıtay CGK. 2018/573 E. 2019/466 K. 11/06/2019 T.)

Sanık …’ın ve/veya adamlarının hangi olaylarda ne gibi silahlar kullandığı ve/veya suçta kullanılmak üzere bir yerde bulundurulduğu gibi sanık …’in ev aramasında ele geçen mermilerin örgüte ait olduğunu gösteren kesin inandırıcı deliller karar yerinde denetime olanak verecek şekilde açıklanıp gösterilmeden;

Sanık … hakkında TCK’nin 220/1. maddesine göre belirlenen temel cezanın aynı kanunun 220/3. maddesi ile arttırılması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 07/10/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi…”  (Yargıtay 6. CD. 2018/3883 E. 2019/5193 K. 07/10/2019 T.)

12-  (YEREL MAHKEMENİN SİLAHLI SUÇ ÖRGÜTÜYLE İLGİLİ DİRENME– YARGITAY CGK BERAAT)Meşru kaynaktan elde ettikleri kişisel silahları örgütün amacı doğrultusunda kullanmış olsalar bile yasanın bu maddeyi düzenleme amacı ve silahların başlangıçtaki edinme biçimi örgütün işleyeceği suçlara ilişkin olmadığından; örgütün silahlı olduğu sonucunu doğurmaz:

 “…Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi 23.05.2013 gün ve 9-158 sayı ile;…

“…Örgütün silahlı olmasına ilişkin değerlendirme:…

…Astsubay olan sanıklar Ali Kaya ve Özcan İldeniz’in 6136 sayılı Yasa uyarınca silah taşıma yetkisine sahip oldukları, olaydan sonra araçlarında ele geçen silahlar ile el bombalarının üzerlerine zimmetli olduğu, doğrudan yasadan kaynaklanan silah taşıma yetkisine sahip kamu görevlilerinin gerek demirbaşa kayıtlı görev silahları gerekse meşru kaynaktan elde ettikleri kişisel silahları örgütün amacı doğrultusunda kullanılmış olsalar bile yasanın bu maddeyi düzenleme amacı ve bu silahların başlangıçtaki edinilme biçimi örgütün işleyeceği suçlara ilişkin olmadığı göz önüne alındığında; örgütün silahlı olması sonucunu doğurmayacağı, ancak örgütün diğer bir üyesi olan Veysel Ateş’in kullanması için aracın bagajına konulan başka bir askeri personele ait ( Uğur Özdemir ) zimmetli kaleşnikof silahla yine bu kişilerin yasal olmayan kaynaktan temin ettikleri ve Veysel’in olay sırasında kullandığı iki adet el bombası dikkate alındığında; bu yönüyle örgütün, silahlı örgüt olarak kabulü için tek bir silahın dahi yeterli olacağı, sanıkların örgütünün 220/3 üncü maddesi kapsamında silahlı bir suç örgütü olduğunun KABULÜ GEREKİR….”

…gerekçesiyle önceki HÜKMÜNDE DİRENMİŞTİR…

…Sanıkların TCK’nun dördüncü kısmının dördüncü bölümünde yer alan devletin güvenliğine karşı suçlarla beşinci bölümünde yer alan anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlardan herhangi birini işleme hususunda anlaştıklarına ilişkin delil bulunmaması, suç örgütüne üye olma suçunun oluşabilmesi için ise öncelikle suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün varlığının saptanmasının gerekmesi, dosya içeriğinde ise bu şekilde kurulmuş bir örgütün mevcudiyetine ilişkin somut kanıtların bulunmaması, bu nedenle suç örgütüne üye olma suçunun da unsurlarının oluşmaması karşısında; YEREL MAHKEMECE, dosya kapsamıyla bağdaşmayacak ve varsayıma dayalı mülahazlarla suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün bulunduğu ve sanıkların bu örgütün üyesi olduğu kabul edilerek haklarında mahkumiyet kararı VERİLMESİ İSABETSİZDİR. (Yargıtay CGK. 2017/9-15 E. 2017/178 K. 21/03/2017 T.)

13-  Avukatlık sıfat ve mesleğinin gerektirdiği hukuki yardım ve yönlendirmelerin suç oluşturmadığı:

“…Suç örgütünün doğrudan veya dolaylı kontrolünde bulunan şirketlerle katıldığı ihalelerin, ihale dosyalarını hazırladığı, kurumların hazırlamış olduğu ihale şartnamelerinin örgüt kontrolündeki şirketler lehine hazırlanmasına yardım ettiği, bu ihaleler ile ilgili çıkan her türlü problemi çözüme kavuşturduğu, ihaleye katılan rakip şirketlerin kamu kurumlarına vermiş oldukları ihaleye itiraz dilekçelerine, …’un kamu kurumları üzerindeki nüfuzunu kullanarak ve kamu kurumları yerine geçmek suretiyle itiraz dilekçelerine cevap yazdığı, avukat olduğu için suç örgütünün hukuk danışmanlığını yaptığı kabul edilen sanık …’ın, işlenen suçlara katıldığının kabulü için, avukatlık sıfat ve mesleğinin gerektirdiği hukuki yardım ve yönlendirmeden başka eylemlerde de bulunmasının zorunlu olduğu nazara alındığında, ihalelere ilişkin sıfatından kaynaklı görevlerini yerine getirdiğini savunması karşısında faaliyetlerinin avukatlık sıfatı kapsamında olmadığını gösterir delillerin denetime imkan verecek şekilde ortaya konulması ve tartışılması gerektiği gözetilmeksizin yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde sanık hakkında hükme varılması…” (Yargıtay 5. CD. 2016/2015 E. 2017/964 K. 16/03/2017 T.)

“…Sanığın İstanbul Barosuna kayıtlı avukat olduğu ve bir kısım sanıkların çeşitli davalarda vekilliğini üstlendiği, bu kapsamda müvekkilleri olan sanıklarla sıkı bir irtibatının bulunduğu, sanıkların mağdur Seda aracılığıyla tanışıp ulaştıkları B.. Y..’a yönelik yağmaya teşebbüs ettikleri sırada bir kısım örgüt üyelerinin yakalandığı, bunun üzerine sanığın hukuki girişimlerde bulunduğu, mağdur B.. Y.. ile uzlaşma yollarını aramak üzere, mağdur Seda’dan kendisini Behçet’le görüştürmesini istediği mağdurun ilk beyanında yer alan “senin canını yakarım” şeklindeki beyanın yanında bulunan ve görüşmeye tanık olan avukatı H. B. tarafından doğrulanmadığı, meslek etiği ve vakarı yönünden tartışmalı olmakla birlikte tüm faaliyetlerinin avukatlık sıfatı kapsamında olduğu, örgüt hiyerarşisi içinde örgütün amaçları doğrultusunda işlenen suçlara katıldığının kabulü için, avukatlık sıfat ve mesleğinin gerektirdiği hukuki yardım ve yönlendirmeden başka eylemlerde de bulunmasının zorunlu olduğu, aksine kabulün hukuki destek sağlayan avukatların müvekkillerinin hukuki ve cezai sorumluluklarına ortak olacağı sonucuna götüreceği nazara alındığında beraati yerine delillerin takdirinde hataya düşülerek yanılgılı değerlendirme sonucu mahkumiyet kararları verilmesi…” (Yargıtay 1. CD. 2015/4778 E. 2015/6265 K. 18/12/2015 T.)

14-  Avukatın sır saklama yükümlülüğünün üçüncü kişiler, mahkemeler, savcılıklar ve idari birimleri de kapsadığı:

“…Avukatın, müvekkilinin sırrını saklama yükümlülüğü üçüncü kişiler yanında mahkemelere, savcılıklara ve idari birimlere karşı da geçerlidir. Avukatlık meslek sırrı, avukatın mesleğini icra ederken öğrendiği, herkes tarafından bilinmeyen, açıklanması halinde vekil edenin maddi ya da manevi zarara uğrayacağı, üçüncü kişilerden gizlenen özel yaşama dair bilgilerdir. Avukatın mesleği ile bağlantılı olarak öğrendiği, vekil edene ait özel ilişkileri, sağlık bilgileri, mali durumu, kişisel bilgileri gibi gerektiğinde bulunduğu yer ya da adresi de sır kapsamına dahildir. Avukata yüklenen sır saklama yükümlülüğü, vekil edenin adli/idari merciler karşısında daha etkin, yerinde ve etraflıca iddiada bulunması veya savunma yapması ile doğrudan bağlantılıdır. Avukatın meslek sırrını koruması ise uluslararası antlaşmalar ve Anayasamızda güvence altına alınan özel yaşamın gizliliğinin sonucu olmanın yanında yerine getirilen kamu hizmetinin içeriği ve niteliği ile de ilgilidir.

Sanığın özgür iradesiyle seçeceği bir avukatın yardımından yararlanmasını öngören Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c, Anayasamızın iddia, savunma ve adil yargılanma hakkını öngören 36, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun dürüstlük ve güven ilkelerini öngören 34 ve avukatın sır saklama yükümlülüğünü düzenleyen 36. maddelerindeki düzenlemeler dikkate alındığında sanık avukatın, hakkında yakalama kararı bulunan vekil edenin yerini adli mercilere bildirmemesinin sır saklama yükümlülüğü ile bağlantılı olarak TCK.nun 24/1. maddesi anlamında kanunun hükmünü (görevini) yerine getirme hukuka uygunluk nedeni olarak değerlendirilerek CMK.nun 223/2-d maddesi gereğince anılan suçun oluşmayacağının kabul edilmesi…” (Yargıtay 4. CD. 2009/19013 E. 2011/21017 K. 14/11/2011 T.)

Daha yeni Daha eski