Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama

1-    Aklamaya konu değerlerin hangi öncül suçtan elde edildiğinin belirlenmesi gerekir:

“…aklamaya konu malvarlığı değerlerinin “hangi öncül suçtan” elde edildiğinin ve sanıkların bu öncül suçtan bir mahkumiyetinin bulunup bulunmadığı kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespit edilip öncül suçun TCK’nın 282/1. maddesindeki unsurları taşıyıp taşımadığı da karar yerinde tartışılmaksızın yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 16. CD. 2017/1360 E. 2017/4303 K. 31/05/2017 T.)

“…4208 sayılı Kanun uyarınca karapara aklama suçunun oluşabilmesi için, anılan Kanun’un 2/a madde ve fıkrasında sayılıp öncül suç olarak nitelendirilen fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen paranın; elde edenlerce meşruiyet kazandırılması amacıyla değerlendirilmesi, bu yolla elde edildiği bilinen karaparanın başkalarınca iktisap edilmesi, bulundurulması, elde edenlerce veya başkaları tarafından kullanılması, kaynak veya niteliğinin veya zilyet ya da malikinin değiştirilmesi, gizlenmesi veya sınır ötesi harekete tabi tutulması gerekmektedir. Başka bir anlatımla öncül suçun işlenmesi ve bu suç neticesinde elde edilen değer yani para veya her türlü mamelek bu suçun unsurlarını oluşturmaktadır. Dolayısıyla karapara aklama suçunda öncelikle öncül suçun işlenip işlenmediğinin belirlenmesi gerekmektedir…” (Yargıtay 19. CD. 2016/12364 E. 2017/1341 K. 16/03/2017 T.)

“…dava konusu mal varlığı değerinin hangi öncül suçtan kaynaklandığı ve gayrı meşru kaynağını gizleyerek meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla hangi işleme tabi tutulduğu gösterilip tartışılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması…” (Yargıtay 9. CD. 2012/9341 E. 213/8885 K. 10/06/2013 T.)

2-    Aklama suçunun varlığı için “öncü suç” lardan birinin işlenmesi ve aklamaya konu değerlerin de “öncü suç” olan bu suçlardan elde edilmiş olması gerektiği. Sanıkların sahip oldukları bütün mal varlığını suçtan kazanılmış gibi bir değerlendirme yerine, hangi mal varlıklarının suçtan elde edilen gelirle elde edildiği yönünde bir belirlemenin yapılması gerektiği:

“…Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2011/7-31 Esas ve 2011/219 Karar sayılı kararında da belirtildiği gibi, karapara aklama suçu kendisine kaynaklık eden “öncü suçtan” bağımsız ve ayrı bir suç tipidir. Karapara aklama suçunun varlığı için, “öncü suç” olarak suçlardan birinin işlenmesi, aklamaya konu değerlerin de “öncü suç” olarak adlandırılan bu suçlardan elde edilmiş olması ve belirtilen öncü suçların işlenmesi suretiyle elde edilen parada dahil olmak üzere her türlü maddi menfaat ve değerin, elde edenlerce meşruiyet kazandırılması amacıyla değerlendirilmesi, bu yolla elde edildiği bilinen karaparanın başkalarınca iktisap edilmesi, bulundurulması, elde edenlerce veya başkaları tarafından kullanılması, kaynak veya niteliğinin veya zilyet ya da malikinin değiştirilmesi, gizlenmesi veya sınır ötesi harekete tabi tutulması veya bu hareketin gizlenmesi, öncü suçların hukuki sonuçlarından failin kaçmasına yardım etmek amacıyla kaynağının veya yerinin değiştirilmesi ya da transfer yoluyla aklanması veya karaparanın tespitini engellemeye yönelik fiillerin yapılması gerekmektedir.

Suçtan kaynaklanma vasfı, iki şekilde ortaya çıkmaktadır. Birincisi suçun işlenmesi suretiyle elde edilen malvarlığı değerleri; ikincisi ise suçun işlenmesi dolayısıyla elde edilen malvarlığı değerleridir.

TCK’nın 282.madde kapsamında mütalaa edilebilecek malvarlığı değerlerinin ilki, suçun işlenmesi suretiyle elde edilen malvarlığı değerleridir. Bundan maksat elde edilen ekonomik değerlerin, suç tipinde belirtilen unsurların icrası neticesinde ortaya çıkmasıdır. Uyuşturucu veya uyarıcı madde ticaretinden elde edilen kazanç buna olarak gösterilir.

Suçun işlenmesi dolayısıyla elde edilen malvarlığı değerleri ise, suçun işlenmesini teşvik veya suçun işlenmesinden dolayı ödüllendirmeleri maksadıyla suçu işleyen kişilere sağlanmış olan maddi menfaatlerdir. Bunun en tipik ve yaygın örneği, rüşvet suçundan sağlanan menfaattir.

Bu açıklamalar ışığında, sanıkların savunması ve tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde; sanıklardan K3 ‘in üzerine kayıtlı malların, önemli bir kısmının 2000 yılı öncesinde edinilmiş taşınmazlar olduğu, sanığın mahkeme  huzurunda  alınan  beyanında  mütaehhitlik  yaptığını,  ticaret  hayatının  içerisinde  bulunduğunu belirttiği, sanık K2 ‘in, Necmetin’in oğlu olup küçüklüğünden itibaren ticaret hayatı içinde yer aldığını, babası ile birlikte çalıştığını belirttiği, yine sanık Lokman’ın lokantacı olduğu ve diğer sanıklarla akraba olduğu, açıkladıkları aylık kazançlarının günün ekonomik koşulları dikkate alındığında ortalamanın üzerinde olduğu, sanıkların, dosya kapsamı dikkate alındığında, faizle para verirken önemli meblağlarda alacaklarını güvenceye almak maksadıyla varsa ilgili şahsın taşınmazına ipotek koydukları, bir kısım kişilere verdikleri paraların güvencesi olarak da senet aldıklarının anlaşılması karşısında, sanıkların sahip oldukları bütün mal varlığını tefecilikten kazanılmış gibi bir değerlendirme yerine hangi malların/mal varlıklarının tefecilikten elde edilen gelirle elde edildiği yönünde bir belirlemenin yapılarak yine sanıkların suçtan kaynaklanan malvarlığının tespitini engellemeye yönelik fiillerinin nelerden ibaret olduğuna ilişkin somut delillerin nelerden ibaret olduğunun karar yerinde ayrı ayrı ve açıkça gösterilip, yöntemince tartışılması gerektiğinin gözetilmeyerek, dosya kapsamı ile örtüşmeyen, yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde karar verildiği,

Kabule göre ise;

İddianamede bu yönde talep bulunmasına rağmen suçtan kaynaklanan malvarlığının aklanması sureti ile elde edildiği kabul edilen malların TCK’nın 54 ve 55.maddeleri uyarınca talep hususunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği,

Anlaşıldığından, istinaf başvurusunda bulunan sanıklar K2 , K1 ve K3 müdafilerinin istinaf itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden CMK’nın 280/1-b, 289/1-g maddesi uyarınca HÜKMÜN BOZULMASINA…”  (Gaziantep BAM 4. CD. 2017/759 E. 2017/773 K. 10/05/2017 T.)

3-    Vergi borçlarıyla ilgili VUK’a aykırılıktan verilmiş mahkeme kararı olup olmadığının araştırılmadığı, banka kredileriyle ilgili evrakta sahtecilik, dolandırıcılık gibi öncül suçların işlenip işlenmediği araştırılmadığı, iddia edilen suçla nasıl malvarlığı elde edildiğinin  bu kanaate hangi verilerle ulaşıldığının somutlaştırılmadığı, malvarlığı değerlerinin hangi suçlar nedeniyle elde edildiğine yönelik soyut değerlendirmeler bulunduğu:

“…başvurucu Erol Eşrefoğlu’nun vergi borçları bakımından da dayanak olarak alınan bilirkişi raporlarında Vergi Usul Kanunu’na aykırılıktan verilmiş bir mahkeme kararına atıf yapılmamış; gerekçeli kararda da bu konuda bir açıklık bulunmamaktadır. Kredi kullandırılması sürecinde evrakta sahtecilik, dolandırıcılık gibi öncü suçların işlenip işlenmediği, öncü suçların işlendiği iddiasıyla soruşturma/kovuşturma işlemi yapılıp yapılmadığı gerekçeli karardan anlaşılamamaktadır. N.M.nin öldürülmesi dolayısıyla nasıl bir mal varlığı elde edildiği de somutlaştırılmış değildir. Bu konuda hazırlanan raporda anılan paranın 2 trilyonolduğu belirtilmişse de bu kanaate hangi verilerden hareket edilerek ulaşıldığı ve para miktarının neyi ifade ettiği belli değildir.

66. Bu durumda başvurucuların ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçunun konusunu oluşturan ekonomik değerlerin hangi öncü suçların işlenmesi suretiyle veya dolayısıyla elde edildiğine dair iddiaları ayrı ve açıkça tartışılmamış ve karşılanmamıştır. Gerekçede birtakım soyut değerlendirmeler bulunmaktaysa da başvurucuların mal varlığı değerlerinin hangi suçlar nedeniyle elde edildiği yönünden bir tartışma yapılmamıştır. Kayıt dışı para ile suçtan kaynaklanan gelirin birbirine karıştırıldığıkuşkusuna sebep olacak şekilde bir değerlendirme yapılmıştır. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucuların gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

67. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir…”  (Anayasa Mahkemesi, 2015/964 B. 12/06/2018 T.)

4-    Gerçeğe aykırı belge ile gümrük idaresini yanıltıp vergileri eksik ödemek suretiyle kazancı aklama şeklindeki kaçakçılık suçunun, “suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama” için öncül suç olamayacağı:

“…Sanığa atılı “TCK’nın 282. maddesinde düzenlenen suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama” suçunun oluşabilmesi için öncül suç için öngörülen hapis cezasının altı sınırının 1 yıl veya daha fazla olması gerekmekte olup, sanığın gerçeğe aykırı belge ile gümrük idaresini yanıltıp vergilerini eksik ödemek suretiyle ithalat yaparak elde ettiği kazancı akladığı kabul edilmişsede; kaçakçılık suçuna ilişkin öncül suçun düzenlendiği kanunda suçun yaptırımının adli para cezası olarak öngörüldüğünün anlaşılması karşısında, unsurları oluşmayan suçtan sanığın beraati yerine yazılı gerekçe ile mahkumiyetine karar verilmesi…”  (Yargıtay 9. CD. 2013/14306 E. 2014/10739 K. 30/10/2014 T.)

(Yargıtay 16. CD. 2015/3571 E. 2016/4396 K. 29/06/2016 T.)

5-    Taşınmazların suç tarihinden önce edinildiği ve atılı suçtan kaynaklanan kazanç olduğunun ispat edilemediğinden müsadere talebinin reddine karar verilmelidir:

“…TCK’nın 55/1. maddesi uyarınca suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan ya da suçun işlenmesi için sağlanan maddi menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazançların müsaderesine karar verilmesi gerektiği, anılan madde ve fıkra uyarınca sanıkların adlarına kayıtlı taşınmazların suç tarihinden önce edinildikleri ve atılı suçtan kaynaklanan kazanç olduğunun  ispat  edilemediği  nazara  alınarak  müsadere  talebinin  reddine  karar  verilmesi  gerektiğinin gözetilmemesi…”  (Yargıtay 16. CD. 2015/2058 E. 2016/2047 K. 17/03/2016 T.)

6-    Öncül suçtan önceki tarihlere ilişkin malvarlığı değerlerinin suça konu olmayacağı

“…26.02.2003 tarihinde uyuşturucu madde ticareti suçundan yakalanarak tutuklanan sanığın yapmış olduğu araç alım satım ve tescil işlemlerinin öncül suçtan önceki tarihlere ilişkin olduğu anlaşılmakla unsurları oluşmayan suçtan sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…”   (Yargıtay 9. CD. 2012/7409 E. 2013/9914 K. 26/06/2013 T.)

Daha yeni Daha eski