İSRAİL İLE İLİŞKİLER HAKKINDA BİLGİLENDİRME:

Komplocular, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının İsrail ile olan ilişkilerini de sıkça gündeme getirmekte, bu ilişkilerin sebeplerini ve içeriklerini İsrail’in güdümünde hareket eden bir grup gibi sanılmaları için özellikle çarpıtmaktadırlar. Yani kamuoyunun, Sayın Adnan Oktar’ı İslam’a zarar vermeye çalışan bir İsrail ajanı gibi yorumlaması için stratejiler yürütmektedirler. Av. Eser Çömlekçioğlu imzalı kitapta da bu stratejinin izlerine rastlanmaktadır.

Halbuki tüm bu iddiaların aksine, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının İsrail ile ilişki kurmalarının ana sebepleri İslam’ın, devletimizin ve milletimizin faydasına sonuçlar elde etmektir. Şöyle ki;

İsrail devleti küçük bir coğrafyada yerleşik olmasına rağmen dünya politikasında söz sahibi ve son derece etkin bir ülkedir. Başta Amerika Birleşik Devletleri’nde olmak üzere diğer pek çok ülkede yoğun lobi faaliyetleri yürütmekte ve bunda da oldukça başarılı olmaktadır. Bu nedenle İsrail, gerek Türkiye gerekse diğer devletler için Ortadoğu’daki ülkeler arasında özel bir önem taşımaktadır.

Bu bağlamda İsrail ve Türkiye’ye birlikte bakılırsa, ilişkileri köklü bir geçmişe sahip, birbiriyle çatışmaktan şiddetle kaçınan iki ülkeyle karşılaşılır. Hatırlanacağı gibi Türkiye, 1949 yılında Arap-İsrail savaşından çıkmış olan İsrail’i egemen bir devlet olarak tanıyan ilk Müslüman ülkedir. O tarihten sonra da iki ülke arasındaki ilişkiler her geçen yıl katlanarak gelişmiştir. Hem ticari hem askeri alanda karşılıklı birçok önemli anlaşmalar imzalanmıştır. Her türlü olumsuzluklara rağmen Türkiye ve İsrail, Ortadoğu gibi çok kritik bir bölgede iki önemli stratejik ortak olarak hareket etmeye devam etmiştir. Siyasi sebeplerden dolayı belli dönemlerde gerilen ilişkiler dahi hiçbir zaman iki ülke arasındaki ticari ve askeri alandaki iş birliğine zarar vermemiştir. Hatta 2009’daki Davos krizi ve 2010’daki Mavi Marmara baskınına rağmen iki ülke arasındaki iş birliği geçici bir durgunluk dışında hep artarak devam etmiştir. Türkiye, İsrail’in en çok ihracat yaptığı ülkeler listesinde 6’ncı sırada yer almaktadır. Ayrıca hatırlatmak gerekir ki, İsrail 11 Mayıs 2010’da Türkiye’nin onayı ile OECD’ye resmen kabul edilmiştir. İsrail Silahlı Kuvvetleri ise, ancak Türkiye’nin veto kararını kaldırması sonucunda NATO’nun Kasım 2016’da Karadağ'da düzenlediği büyük çaptaki askeri tatbikata katılabilmiştir. Zaten Türkiye’yi ilgilendiren birçok kritik konuda, uluslararası siyasi çevrelerde lehte neticeler alabilmek için İsrail ve Musevi camiasıyla iyi ve yakın ilişkiler içinde olunması gerektiği politik uzmanların da hep dikkat çektiği bir gerçek olmuştur.

Sayın Adnan Oktar da her dönem ülkemizin İsrail ile olumlu ilişkiler içinde olması gerekliliğini savunmuş, İsrail ile ülkemiz arasında korunması gereken dostluk, ittifak ve iyi ilişkilerin önemine sürekli dikkat çekmiştir. Ne var ki Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının tamamen iyi niyet, dostluk, dürüstlük, samimiyet çerçevesinde ve her iki ülkenin ortak fayda ve çıkarları doğrultusunda İsrailli bazı üst düzey yetkililer ve din adamları ile yapmış oldukları görüşmeler bugün art niyetli bir biçimde amacından saptırılarak adeta bir suç unsuruymuş gibi yansıtılmaya çalışılmaktadır. Halbuki yukarıda da belirtildiği gibi, dost ve müttefik olarak tanınan bir ülke ile gerek siyasi gerekse ticari ilişkiler kurmak, karşılıklı ziyaretlerde bulunmak, iş birlikleri ve ortaklıklar gerçekleştirmek son derece normal ve legaldir.

İsrail ve Türkiye arasında ilişkilerin olumlu şekilde devam etmesinde Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının yaptığı çalışmalar da önemli bir yer tutmaktadır. Söz konusu çalışmalar kapsamında İsrailli yetkililerle ikili görüşmeler gerçekleştirilmiş ve Türkiye’nin çeşitli konulardaki talepleri yetkililere iletilmiştir. Bunun sonucunda da Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına somut ve son derece faydalı sonuçlar alınmıştır.

Bu sonuçların en önemlilerinden biri, kamuoyuna da yansıdığı gibi, Mavi Marmara baskını sonrasında İsrail Devleti’nin mağdur ailelere tazminat ödemeyi kabul etmesidir. Sayın Adnan Oktar’ın telkinleri ve yapmış olduğu görüşmeler neticesinde İsrail Devleti yetkililerinin ikna edilmesinde önemli yol katedilmiş ve Mavi Marmara'da şehit olan kardeşlerimiz için tam da Sayın Adnan Oktar’ın tavsiye ettiği meblağ ödenmiştir.

Sayın Adnan Oktar’ı İsrail’in menfaatleri için çalışan birisi gibi göstermek isteyen komplocuların özellikle izledikleri taktiklerden biri, onun her kesimden insanla yaptığı görüşmelerden hiç bahsetmeyip, sadece İsrailli yetkililerle yaptıkları görüşmelere dikkat çekmeleridir. Halbuki Sayın Adnan Oktar sadece İsrail’den yetkililerle değil, Filistinlilerle, Bektaşilerle, Rohingyalılarla, Arakanlılarla, Şiilerle, Azerilerle, Hristiyanlarla, İngilizlerle, İtalyanlarla, Amerikanlarla, Çinlilerle yani dünyanın farklı ülkelerinden veya dini inançlardan sanatçılarla, bilim insanlarıyla, dini liderlerle veya siyasetçilerle de görüşmüştür. Her dinden ve kesimden insana İslami konuları anlatmış, İslam Birliği çağrısı yapmış ve Türkiye’nin milli menfaatlerini savunmuştur. Hükümetimizi destekleyici yönde faaliyetlerde bulunmuştur.

Sevgi, dostluk ve samimiyet ortamı içerisinde gerçekleşen bu görüşmeler vesilesiyle, farklı toplumlar arasında karşılıklı barış, kardeşlik ve iyi niyet mesajları aktarılmıştır. Yine bu görüşmelerde, aynı Allah'a inanan, pek çok ortak dini değere sahip insanlar arasında şer güçler tarafından kışkırtılmaya çalışılan suni kavga, gerilim ve düşmanlığın çok büyük bir fitne olduğuna da önemle vurgu yapılmıştır.

Ayrıca Sayın Adnan Oktar İsrail ve Musevilik ile ilgili konulara asla taraflı bakmamış, İslam’ın menfaatleri doğrultusunda ve dürüst bir Müslüman bakış açısıyla yaklaşmıştır. İsrail’in yanlışlarını da ortaya koymuş ve bu konularda eleştirilerde bulunmuştur. Bu gerçekler, Sayın Adnan Oktar’ın A9 TV’de yaptığı, İsrail’i, Musevileri, Filistin’i ve İslam’ı ilgilendiren konulara gerçek bakış açısını gösteren bazı konuşmalarından da anlaşılmaktadır:

“İsrail gençliğini Darwinist yapmak için çaba harcıyorlar. İsrail boydan boya mescit olacak, ezan sesiyle dolacak. Hz. Mehdi (a.s.) devrinde tüm İsrail dindar olacak.” (Adnan Oktar - 24 Temmuz 2011)

“Ben dindar Musevilerle görüştüm; çok yüksek ahlaklılar ve savaştan şiddetle kaçınan insanlar. Ama İsrail devleti Darwinistlerin elinde, materyalistlerin elinde. Bomba da yağdırıyor, zulüm de yapıyor. Genel anlamda tabii bu söylediklerim yoksa tabii ki istisnalar vardır. Darwinizmi dayata dayata bütün Ortadoğu’yu mahvettiler. İsrail’in gaddarlığının kökeninde yine Darwinizm var. Gerçek bir Musevi böyle bir katliam yapabilir mi? Filistinli çocukları kan revan içinde bırakabilir mi? Asla yapamaz. (Adnan Oktar - 24 Eylül 2012)

“Gerçek bir Musevinin mutlaka Muhammedi olması, Kuran’a uyması gerekir. O zaman Tevrat’a sevgisi Hz. Musa (a.s.)’a sevgisi çok mükemmel ve pürüzsüz olur. Kafası ve vicdanı çok rahat olur.” (Adnan Oktar - 19 Temmuz 2011)

 “Kudüs konusunda ben yaptım oldu diye bir mantıkla hareket edilmez. Tüm bölgeyi Allah korusun ateşe atar. Kudüs Müslüman, Musevi, Hristiyan tüm dindarlar için kutsaldır. Allah her üç din için de o şehri kutsal kılmış. Senin değil benim mantığıyla hareket edilmez. Üç dinin mensuplarının da güven içinde olacağı bir ortam olması önemlidir. İsrail, Kudüs’ü tarihi şehir olarak muhafaza etsin. Mevcut durum muhafaza edilmesi Museviler için de Hristiyanlar için de Müslümanlar için de daha doğru olur.” (Adnan Oktar - 6 Aralık 2017)

“Hz Musa (a.s.) Müslüman’dı, Hz. İsa (a.s.) Müslüman’dı. Museviler Hz. Muhammed (s.a.v.)’e iman ettiklerinde Hz. Musa (a.s.) dönemi Müslüman’ı olurlar. Kusursuz birer dindar olurlar. İseviler de, Hz. Muhammed (s.a.v.)’e iman ettiklerinde, Hz. İsa (a.s.) dönemi Müslüman’ı olurlar. Hıristiyanlığı tam anlamıyla yaşarlar. Hz. Muhammed (s.a.v.)’e iman; Musevilerin elinden Hz. Musa (a.s.)’ı almaz, Hıristiyanların elinden Hz. İsa (a.s.)’ı almaz. Aksine, kendilerini onlara daha çok yaklaştırır.” (Adnan Oktar - 19 Temmuz 2011)

“İsrail’in protesto ve tepkileri sert yöntemlerle bastırmaya çalışması yanlış ve çirkin bir yöntem. Bu eski mantığı tamamen bırakmaları gerek. İsrail, dindar Musevilerin protestolarını da benzer şekilde çok kaba yöntemlerle bastırıyor. Bu kaba anti demokratik yöntemleri bırakmalı. (Adnan Oktar - 30 Temmuz 2017)

“İsmailoğullarından kim adam öldürürse zulüm yapmıştır, İsrailoğullarından da kim adam öldürürse zulüm yapmıştır. Biz her türlü cinayeti kınıyoruz.” (Adnan Oktar - 25 Kasım 2012)

“Gizli namaz kılan birçok Musevi var. İslam her insanın fıtratında vardır. Yakında tüm Museviler Kuranı ezberden bilecekler.” (Adnan Oktar - 23 Temmuz 2011)

“İsrail ile Filistin arasındaki kavgayı Allah’ın izniyle bitireceğiz. İkisi de Peygamber soyu olan bu iki halkın kardeş olarak yaşamasını istiyoruz. Masum bir Filistinli şehit eden de masum bir Musevi’nin canına kıyan da zalimdir. Biz her türlü zalimliğe karşıyız. Filistinli canımız kardeşlerimizin huzur ve güvenlik içinde yaşamasını istiyoruz. Hz. Musa’nın bizlere emaneti olan Musevilerin her yerde güvenlik bulmasını istiyoruz. Allah’ın izniyle bu güzel barış ortamı Mehdiyet döneminde oluşacak.” (Adnan Oktar - 16 Şubat 2018)

 “Museviler Tevrat’ı hiçe sayarlarsa, Allah’ın hükmünü önemsiz görürlerse, İsrail’i çok büyük bir felaket sarar. Ama Allah’ın onlara yardım edeceğini, Moşiyah’la yardım edeceğine inanır, dua ederlerse Allah onları kurtaracak.” (Adnan Oktar - 26 Aralık 2014)

Samimi bir Müslüman tüm insanların iyiliğini, huzurunu ve rahatını ister. Dünyadaki sorunları çözmek için var gücüyle çaba harcar. İşte Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının dünya çapında yürüttükleri imani çalışmalar ve kültürel faaliyetler bu bakış açısının eseridir. İsrail’den yetkililerle ve hahamlarla gerçekleştirdikleri, büyük bir bölümü A9 TV ekranlarından canlı yayınlanan ve içeriği bilinen bu görüşmeler başta Türkiye olmak üzere tüm Ortadoğu’nun hatta dünyanın geri kalanının menfaatinedir. Bölgemizde barışı, sevgiyi ve zenginliği hakim etme amaçlıdır. İsrail ve Türkiye arasında ön yargılardan ve yanlış bilinenlerden kaynaklanan sorunları çözebilme niyeti taşımaktadır. Devletimizin yükünü hafifletmeye yönelik eylemlerdir. Devletimize açık bir destektir.

·         MASONLARLA İLİŞKİLER HAKKINDA BİLGİLENDİRME:

Özellikle muhafazakar bazı vatandaşlarımızın akıllarında Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları hakkında soru işareti oluşturan konulardan bir kısmı da, masonlukla ilgili konulardır. Nitekim Sayın Adnan Oktar’ın geçmişte masonları eleştirirken, sonradan mason olması bazı kesimler tarafından ciddi şekilde yadırganmış ve eleştiri konusu yapılmıştır. Bu gelişme, Sayın Adnan Oktar’ın güya masonlara boyun eğmesi ve onların tarafına geçmesi olarak yorumlanmıştır. İşte komplocular da bu durumu fırsat bilerek, Sayın Adnan Oktar’ın mason olmasını her platformda gündeme getirip, özellikle muhafazakar kesimin onu İslam alemine yönelik bir tehdit olarak görmelerine çalışmaktadırlar. Halbuki gerçekte ne Sayın Adnan Oktar ne de arkadaşları İslam ve Müslümanlar için bir tehdit değildirler. Öyle ki Sayın Adnan Oktar’ın mason olması da aslında yalnızca İslam’a faydalı olmak için atılmış bir adımdır.

Sayın Adnan Oktar, birçok eserinde ve katıldığı canlı yayın programlarında, Kuran’ın “'İkiniz Firavun'a gidin, çünkü o, azmış bulunuyor. Ona yumuşak söz söyleyin, umulur ki öğüt alıp düşünür veya içi titrer, korkar.” (Taha Suresi, 43-44) ve “Rabbin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et.” (Nahl Suresi, 125) ayetlerine göre, bir Müslümanın, Hıristiyanları, Musevileri, diğer inançlara mensup kişileri, ateistleri, masonları ve tapınak şövalyelerini sevgi ve şefkat ile İslam’a, Kuran’a, kardeşliğe ve barışa davet etmesinin önemini defalarca vurgulamıştır.

Bilindiği gibi Kuran’da herhangi bir kişi ayırt etmeksizin, herkesin “tek Kelime”ye, yani Allah’ın tek ilah olduğu gerçeğine davet edilmesi gerektiği öğütlenmektedir. Sayın Adnan Oktar da yaptığı çalışmalar ve yazdığı eserlerle, hiçbir kimseyi ayırt etmeden, insanları Kuran’a, İslam’a, İslam ahlakına, birlik ve beraberliğe davet etmiştir. Bu davet onun masonlarla iletişime geçmesinin de ana sebebidir.

Burada Sayın Adnan Oktar’ın geçmişte neden mason olmak yerine, masonları eleştirmekle faaliyetlerine başladığına değinmemiz de yerinde olacaktır.

Dünya genelinde, temelde 2 farklı mason grubu bulunmaktadır. Bunlardan biri, ateist, Darwinist ve materyalist olanlar, diğeri ise Allah’ın varlığına inanan ve tüm inançlara saygı gösterenlerdir. Sayın Adnan Oktar, yıllar önce kaleme aldığı eserlerinde, ateist, Darwinist ve materyalist olan masonları fikri zeminde eleştirmiş, onların görüşlerinden yanlış olanları Kuran’la, bilimsel gerçeklerle düzelterek, açıklamıştır. O dönemde yapılması gereken en uygun ve akılcı ilk faaliyet ateist masonların yanlışlarının ortaya konulması olduğundan, Sayın Adnan Oktar da bu yolu izlemiştir. Ancak Sayın Adnan Oktar o dönemde dahi Allah’ın varlığına inanan ve dünyada kardeşliğin ve barışın hakim olmasını isteyen masonlara şefkat göstermiştir. Dolayısıyla ilerleyen yıllarda da İslam’ın, yaratılış delillerinin ve barışın daha geniş kitlelere ulaştırılması için onlarla yakın temasta kalmıştır.

Bu temaslar neticesinde İstanbul’da Sayın Adnan Oktar’ı ziyaret eden, Allah’ın varlığına inanan 33. derece masonlar ve tapınak şövalyeleri, karşılaştıkları sevgi ve saygı dolu yaklaşımdan çok etkilenmişler ve namaz kılmaya başlamışlardır. Farklı ülkelerden gelen, camide namaz kılan ve dua eden 33. derece mason üstatlar ve tapınak şövalyelerinin görüntüleri A9 TV’de yayınlanmıştır:







Sayın Adnan Oktar katıldığı bir canlı yayında nasıl ve neden mason olduğunu şu şekilde açıklamıştır:

“Diyorlar Kardeşim, Sen nasıl mason olursun? Hem de üstad mason, meşriki azam? Ben talep etmedim. Masonlar kendileri beni meşriki azam ilan ettiler. Yani, ben yemin törenine filan katılmadım. Ama onlar, biz senin bilgini, derinliğini değerlendirdik, seni üstad mason, meşriki azam ilan ediyoruz dediler. Ben de teşekkür ettim. İltifat kabul ediyorum, inşaAllah… Bazı kardeşlerim dar düşünüyor, çok dar düşünüyorlar. O zaman diyorlar, kiliseye girmek için Hıristiyan mı olmak lazım? Kardeşim, kilise açık. Herkes istediği gibi girer, ama… bir kulüp var İstanbul’da. Herkes giremez, üye olmak lazım. Şayet sen tebliğ yapmak istiyorsan, üye olursun. Ondan sonra girersin. Masonluk içerisinde de eğer tebliğ yapmak istiyorsan, İslam’ı anlatmak istiyorsan, üye olman lazım. Üye olmayan, giremez. Ayrıca üye olsan da konferans verme, orada irşat faaliyetlerinde bulunma imkanın olmaz. Üstad mason olman lazım. 33 dereceli olman lazım. Meşriki azam olman lazım.  Ben meşriki azam, üstad mason olduğuma göre, istediğim gibi orada tebliğ yapabilecek konuma geldim.  Şu an Amerika’da olsun, Rusya’da olsun, Çin’de, Hindistan’da, İngiltere’de, bütün mason localarında, sohbet etmek, ders vermek iznine sahibim.”

Sayın Adnan Oktar, kendi talebi olmadan, 33. derece üstat masonlar ve tapınak şövalyeleri tarafından meşriki azam ilan edildikten sonra, dünyada pek çok mason locasına Kuran-ı Kerim kitabı koyulmuş, birçok locada İslam anlatılmaya başlanmıştır. A9 TV’deki programlara ileri gelen mason ve tapınak şövalyeleri katılmış, bu canlı yayın programlarında Kuran, İslam, dünya barışı ve kardeşlik üzerine sohbetler yapılmıştır. Birçok masonun kalbi, kendilerine hediye edilen Kuran ve Sayın Adnan Oktar’ın eserleri sebebiyle İslam’a ısınmıştır. Sadece bu gelişmeler bile Sayın Adnan Oktar’ın mason olmakla İslam’a ve Müslümanlara zarar vermediğini ispatlamaya yeterli delillerdir.

·         CFR, CIA VE PENTAGON İLE İLİŞKİ İDDİALARI HAKKINDA BİLGİLENDİRME:

Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına komplo kuran odaklar, ABD dış politikası ve uluslararası ilişkiler konusunda uzmanlaşmış bir düşünce kuruluşu olan CFR, Amerikan Dış İstihbarat Servisi CIA ve Amerikan Savunma Bakanlığı merkez binası Pentagon ile onları ilişkilendirmek amacıyla da hayali senaryolar kurgulamışlardır. Bu kuruluşların faaliyetleri sırasında İslam ve Müslümanlar aleyhinde bazı görüş ve eylemlerde bulunabilmelerini fırsat bilen komplocular, dosyadaki bazı isimler üzerinden Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarını İslam’a zarar vermeyi amaçlayan kimseler gibi göstermeye çalışmaktadırlar. Av. Eser Çömlekçioğlu imzalı kitapta da bu amaca destek veren asılsız iddialar yer almaktadır:



Öncelikle belirtmeliyiz ki, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının CIA, CFR veya Pentagon ile hiçbir bağlantı ve iş birlikleri bulunmamaktadır. Dosyada bunun aksini ortaya koyacak hiçbir belge de yoktur. Kitapta ortaya atılan yukarıdaki iddiayla okuyucular alenen aldatılmışlardır.

Bu noktada, kitapta özellikle CFR ile ilişki iddiaları üzerinde durulmuş olması nedeniyle, Sayın Adnan Oktar’ın arkadaş grubunun CFR ve görüşlerine nasıl baktığına kısaca değinmek yerinde olacaktır.

CFR tarafından geçmişten bu yana Türkiye, İslam ve Müslümanlar hakkında ortaya atılmış bazı olumsuz görüş ve teoriler Sayın Adnan Oktar’ın arkadaş grubu tarafından hiçbir zaman benimsenmemiştir. Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları Türk İslam Birliği’nin kurulması için yıllardır yoğun çaba harcayan, Allah’ın varlığını ve birliğini bilimsel olarak en etkin şekilde anlatan, Kuran ahlakını ve mucizelerini çalışmalarında tüm detaylarıyla ele alan insanlardır. Kendi görüşleriyle CFR’nin görüşleri ve faaliyetleri arasında dağlar kadar fark olduğu tartışılmaz bir gerçektir. CFR’nin mevcut yapısıyla ve ideolojisiyle Sayın Adnan Oktar’ın arkadaş grubuna hiçbir destek vermeyeceği çok açıktır.

Tüm bu gerçeklere rağmen CFR ile bağlantı kurulmuş olsaydı bile, bu durumun suç teşkil etmeyeceği de açıktır. Nitekim CFR yasalara uygun şekilde kurulmuş olan, yasalar çerçevesinde faaliyet gösteren bir yapıdır. Faaliyetleri dünya çapındadır. Üyeleri neredeyse her ülkede etkindirler ve birçok kuruluşla bağlantı halindedirler. Üstelik birçok ülkenin yöneticileri de CFR ile ilişki kurmakta hiçbir sakınca duymamaktadır. Öyle ki CFR mensuplarının kendi ülkelerinde çalışmalar yapmasına izin vermekte, ABD’de yürütülen geleneksel toplantılara veya etkinliklere katılmaktadırlar. Bu durum Türkiye için de geçerlidir. Bugüne kadar ülkemizdeki birçok kurum ve kişi CFR’nin toplantılarına katılmıştır. Aşağıda bu gerçeği ortaya koyan bazı fotoğraflar yer almaktadır:



Gazeteci-yazar Mustafa Akyol:


Eski Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül:



Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan:



Eski Başbakanımız Sayın Ahmet Davudoğlu:


Husumetli komplocular Sayın Adnan Oktar’ın arkadaş grubunu CFR ile ilişkilendirip yargı sürecini etkilemeye çalışadursun, ülkemizdeki birçok kurum ve kişi zaten CFR ile görüşmüş durumdadır. Sayın Cumhurbaşkanımızın da aralarında bulunduğu birçok siyasetçi, gazeteci veya araştırmacı daha önceden CFR’nin etkinliklerine katılmıştır. Bunda da hiçbir kanunsuzluk ve mahzur yoktur. Çünkü yukarıda da vurguladığımız gibi, CFR her şeyden önce legal ve etkin bir kuruluştur. 


Daha yeni Daha eski