Sayın Adnan Oktar’ın arkadaşlarından biri olan Mert Sucu, adının karıştırıldığı büyük bir komplo dolayısıyla dosyadaki diğer yargılananlardan biraz daha farklı bir süreç yaşamaktadır. Zira Mert Sucu, Adnan Oktar Davası’nda “kasten adam öldürmeye teşebbüs” suçlamasıyla da yargılanmıştır. Dava dosyasında sözde örgüt merkezi olarak geçen yere 11.07.2018 tarihinde düzenlenen operasyonda görevli 3 özel harekat polisine karşı bu teşebbüste bulunduğu iddia edilmiştir. Böylece sözde silahlı suç örgütü kurmakla suçlanan, ancak operasyona kadar silahla tek bir suç bile işlememiş olan bu masum insanların dosyasına uygun bir suçlama bir anda üretilmiştir.

İşte Av. Eser Çömlekçioğlu imzalı kitapta böylesine ciddi bir iddiadan da bahsedilmiş, ancak aynı yerel mahkemenin yaptığı gibi, bu iddiaya yönelik hiçbir detay ve delil anlatılmamış, Mert Sucu direkt olarak suçlu ilan edilmiştir:



Halbuki Mert Sucu’yla ilgili bu suçlama da asılsızdır. Sayın Adnan Oktar’ın diğer arkadaşlarında olduğu gibi, Mert Sucu da değil bir insanı öldürmek amacıyla kurşun sıkmak hiçbir canlıya en ufak bir zarar vermeyi düşünecek birisi değildir. Ayrıca Sayın Adnan Oktar da arkadaşlarına polise ateş açılması yönünde talimat verecek bir kimse değildir. Sayın Adnan Oktar’ın devletimize, polisimize, askerimize karşı ne kadar koruyucu ve sahiplenici olduğu 40 yıllık eserlerinden ve konuşmalarından gayet iyi bilinmektedir. Yani olay günü Mert Sucu polislere ateş açmamıştır. Nitekim dosyadaki belgeler incelendiğinde bu durum kolaylıkla görülebilmektedir. Yaşanan olayla ilgili detaylar şöyledir:

Suçlamaya konu olayda kendilerine doğru ateş edildiğini iddia eden 3 özel harekat polisi vardır. İkisinin ismi C. O. A. ve A. K.’dir. Diğeri ise, ismi belli olmayan, ancak tutanakta imzası bulunan 404345 sicil no’lu özel harekat polisidir. C. O. A. çelik yeleğinin sol arka kısmından ve şarjör kılıfından vurulduğunu iddia etmiştir. Kılıfı delen merminin içerdeki şarjörde bulunan fişeğe isabet ettiğini, fişeğin patlaması nedeniyle kolundan hafif yaralandığını ileri sürmüştür. A. K. ise herhangi bir bölgeden vurulduğuna dair belirgin bir ifadede bulunmamıştır. Sonuçta her iki polis memuru da Mert Sucu’dan şikayetçi olmuştur. İsmi bilinmeyen üçüncü polis ise şikayette bulunmamış, hatta konuyla ilgili ifade dahi vermemiştir.

Tüm bu olayların başından sonuna kadar Mert Sucu’nun büyük bir komploya maruz kaldığına işaret eden birçok karanlık nokta bulunmaktadır. Bugüne kadar silahlı tek bir eyleme bile karışmamış olan, buna rağmen sözde silahlı suç örgütü kurmakla suçlanan Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları için kasten kurgulandığını anladığımız olaylarla ilgili önemli noktalar şöyledir:

Ø  Olay yeri inceleme raporunda, C. O. A.’nın çelik yelekten isabet aldığı ifadesi yer alırken, şarjör kılıfından vurulduğu ve hafif yaralandığı konusunda ilginç bir şekilde tek bir kelime bile yer almamaktadır:


Ø  Olay yeri inceleme raporunda yer alan ve C. O. A.’ya ait olduğu iddia edilen çelik yelek ile ilgili resimde yeleğin üzerinde “H. ALP” isminin bulunduğu görülmektedir. Balistik yeleklerin her polisin kendisine zimmetli olduğu ve başkası tarafından asla kullanılamadığı gerçeği göz önünde bulundurulduğunda, üzerinde mermi deliği olan çelik yeleğin C. O. A.’ya ait olmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca olayla ilgili tüm deliller İstanbul Kriminal Laboratuvarı’na gönderilirken, sadece söz konusu balistik yelek incelenmek için Ankara Kriminal Laboratuvarı’na gönderilmiştir.


Ø  Soruşturma Makamı ateşli saldırıya uğradığını iddia eden polisleri hastaneye veya Adli Tıp Kurumu’na sevk etme gereği duymamıştır. Olay yerine ambulans çağrılmamıştır. Dosyada C. O. A.’nın hafif de olsa yaralandığını gösteren hiçbir sağlık raporu yoktur. Halbuki aşağıda da görüldüğü gibi, benzer saldırılarda, yani balistik yeleğe isabet eden kurşunlar nedeniyle yumuşak dokuda morarmalar oluşmaktadır. Normal şartlarda böyle bir durum hemen rapora dökülmektedir:



Ø  Balistik yeleğinden isabet aldığını beyan eden C. O. A. ile ilişkilendirilen yelekte bir delik izi görülmesine rağmen, isabet noktası içinde mermi çekirdeği olup olmadığına dair bir kontrol yapılmamış, ayrıca içinde bulunan koruyucu plakada mermi çekirdeği isabetinden kaynaklı bir iz ve sekme olup olmadığına bakılmamıştır. Tutanakta da buna dair bir tespit yoktur. Bu iz pek tabii ki eski bir olaydan da kalmış olabilir.

Ø  C. O. A. olaydan tam 6 gün sonra Mali Şube’ye ifade vermeye gitmiştir. A. K. ise böylesine önemli bir olaydan tam 11 gün sonra ifadesini vermiştir. Gerçek silahlı saldırılarda görülmeyen bu dikkat çekici tavırlara ek olarak, C. O. A. Mali Şube’ye verdiği ifadesinde şarjör kılıfından vurulduğunu olay anında fark ettiğini belirtirken, 2 yıl sonraki mahkeme ifadesinde ise olaydan 1 gün sonra bunu fark ettiğini belirtmektedir:


Mali Şube ifadesi:


Mahkeme ifadesi:


Ø  C. O. A. şarjöründen vurulduğunu fark etme anıyla ilgili ifadelerindeki çelişkiye yönelik mahkemede kendisine sorulan soruya, geçirdiği kazayla ilgili hastaneye gittiği için 1 günlük gecikmeyle olayı fark ettiğini belirtmiştir. Ancak C. O. A. söz konusu süreçte herhangi bir olayla ilgili olarak hastaneye hiç gitmemiştir. Dosyada ifadesini doğrulayacak olan hiçbir sağlık raporu bulunmamaktadır.


Ø  Dosyaya bakan İstanbul C. Başsavcısı vekili Hasan Yılmaz kendi talimatıyla gerçekleşen operasyonda silahlı saldırıya uğradığını iddia eden polisler olmasına rağmen olay yerine dahi gitmemiş, ateşli silah vakasına karıştığı ileri sürülen 3 polisin ve görgü tanığı yaklaşık 10-15 polisin ifadelerini hiçbir zaman almamıştır. Olayı ilerleyen süreçte sadece kendisine iletilen evraklar üzerinden değerlendirmiştir. Polise yönelik silahlı saldırı olaylarında böyle bir uygulamaya hiç rastlanmamaktadır.

Ø  Soruşturmanın ilerleyen aşamasında suç mahallinde temsili ve tatbiki keşif çalışması yapılamamıştır. Bunun nedeni, savunma vekillerinin İstanbul C. Başsavcılığı’na olayın aydınlatılması için inceleme yapılması konusundaki tüm taleplerine rağmen mühürlü haldeki “Dragos” adlı ikametin Sayın Hasan Yılmaz’ın da talimatlarıyla alelacele yıkılmasıdır. Böylece saldırının yaşandığı ileri sürülen müştemilat da operasyon anından kalan tüm izlerle ve delillerle birlikte ortadan kalkmıştır.

Ø  Soruşturma makamı tüm taleplere rağmen, olayın aydınlatılmasını sağlayacak fotoğraf ve kamera görüntülerini dosyaya celp etmemiştir. Halbuki olay anında yaşananları gösterecek birçok kamera görüntüsü ve fotoğraf bulunmaktadır. Nitekim olayın gerçekleştiği ve dosyada “Dragos” olarak adlandırılan ikametin tüm alanları 100 farklı güvenlik kamerası ile izlenmektedir. Operasyonu gerçekleştiren Mali Şube arazideki kamera görüntülerinin tümüne el koymuştur. Hatta hatırlanacağı gibi bu görüntülerden bir kısmı sonradan basına servis edilmiş, Sayın Adnan Oktar ve bazı arkadaşlarının operasyon sırasında güya ikametten kaçtıkları ileri sürülmüştür. Ancak Mert Sucu’nun olayını aydınlatacak görüntüler tüm taleplere rağmen hiçbir zaman ortaya çıkarılmamıştır.

Ø  Operasyon, polis helikopterleri ile havadan kayda alınmış olmasına rağmen, Mert Sucu olayını aydınlatmak için bu görüntüler de dosyaya alınmamıştır.


Ø  Operasyon sırasında Foto Film Şubesi’nin çektiği kamera görüntüleri de olayı aydınlatabilecekken hiçbir şekilde değerlendirmeye alınmamıştır. Bu görüntüler sadece Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarını karalama amaçlı olarak basında kullanılmıştır.


Ø  Olayla ilgili olarak, özel harekat polislerinin miğferlerinde bulunan kamera görüntülerine de başvurulmamıştır. Halbuki aşağıdaki fotoğrafta, olayın gerçekleştiği iddia edilen müştemilata sadece 5 metre uzaklıkta bulunan bir memurun miğferinde kamera bulunduğu görülmektedir:


Ø  Olayı aydınlatacak en önemli delillerden biri olan Mert Sucu’nun silahı DNA incelemesi için Adli Tıp Kurumu’na gönderilmesine rağmen incelemeden herhangi bir sonuç çıkmamıştır. Bu duruma neden olay ise oldukça şüphe uyandırıcıdır. Nitekim silah Adli Tıp Kurumu Emanet Memurluğu’na mum mühürlü bez bir torbada ulaştırılmış, ancak torbadan “S. Ö. isimli şahsın delili yanlışlıkla açtığı” şeklinde bir not kağıdı çıkmıştır. Adli Tıp Kurumu da delil zincirini bozan, usulsüzlük içeren şüpheli eylem nedeniyle silah üzerindeki incelemesinde DNA tespiti yapamamıştır. Soruşturma makamı ise bu karanlık olayı aydınlatmak için hiçbir işlemde bulunmamıştır. S. Ö. isimli şahsı bulup ifadesini almaya bile çalışmamıştır.


Ø  Mert Sucu’dan şikayetçi olan C. O. A. ve A K. tüm ifadelerinde kendilerine ateş açılmasına rağmen karşılık vermediklerini belirtmişlerdir. Ancak İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı tarafından tanzim edilen 13.11.2018 tarih ve lST-KİM-18-35887 uzmanlık numaralı rapora göre; özel harekat polisi A. K.'nin her iki elinde, hem içte hem de dışta atış artığı tespit edilmiştir. Yaşanan tüm olaylar göz önünde bulundurulduğunda A. K.’yi şüpheli bir konuma getiren bu tespit Savcılık tarafından dikkate bile alınmamıştır. Ne iddia makamı ne de mahkeme heyeti söz konusu olayı aydınlatacak önemli soruları A. K.’ye sormamış, sordurmamıştır.



Ø  Olayla ilgili olarak Mert Sucu'nun ellerinde atış artıkları aranmış ve tespit edilmiştir.  Ancak operasyon sırasında, müştemilatından polislere ateş ettiği ileri sürülen Mert Sucu’nun kıyafetlerinde, yatak çarşafında atış artıkları araması yapılmamış, bu deliller daha sonra da değerlendirmek ihtimali düşünülerek muhafaza altına alınmamıştır. Halbuki müştemilat odası son derece küçük bir alandır. Odaya tek kişilik bir yatak, bir komodin ve bir sandalye alana ancak sığmaktadır. Bu alana bağlanan çok kısa ve dar bir koridordan ise banyoya geçilmektedir. Dolayısıyla, eğer iddia edildiği gibi bu küçük odanın içinden 10 el silah ateşlendi ise, sadece Mert Sucu'nun ellerinde değil, o an üzerinde bulunan kıyafetinde, yatağına serili çarşaf, nevresim ve yastık kılıfında, ve sandalyenin üzerinde duran havlularda da atış artıklarının görülebilmesi gerekmektedir. Olay Yeri İnceleme Ekibi iddialar açısından güçlü delil teşkil edecek tüm bu malzemeleri mühürlü torbalarla korumaya alması gerekirken ilginç bir şekilde bunu yapmamıştır.

Ø  Soruşturma sürecinde 11.07.2018 tarihli polis operasyonuna kadar Sayın Adnan Oktar’ın riskli bir durumda polis kuvvetlerine ateş açılması talimatı verdiği yönünde tek bir ifade dahi dosyaya girmemiştir. Özkan Mamati gibi en husumetli müştekiler bile silahlarla ilişkili birçok asılsız iddiada bulunmasına rağmen böyle bir konuyu hiç dile getirmemişlerdir. Ancak 11.07.2018 tarihli polis operasyonunda Mert Sucu ile ilişkili iddialar gündeme gelince, bir dönem Sayın Adnan Oktar’ın arkadaş grubunda yer aldıktan sonra ayrılmış kişilerden olan müşteki A. Ü. 14.07.2018 tarihinde Mali Şube’ye giderek ifade vermiş, bu ifadesinde bir anda polise ateş açma talimatından bahsetmiştir. Bu asılsız ifade, komploda kurgulanan hayali olayların kılıfına uydurulmaya çalışıldığına işaret etmiştir.



Ø  Mert Sucu’ya kurulan komploda, polislere ateş açmasının nedeninin güya Sayın Adnan Oktar’ın ikametten kaçmasını sağlamak olduğu ileri sürülmüştür. Ancak bu iddianın da asılsız olduğu ortaya çıkmıştır. Zira olay yeri inceleme tutanağında görüldüğü gibi operasyonda görevli polislerin müştemilat alanına varmaları 06:00-06:15 civarıdır. Polislere ateş açılması olayının ise 06.30’da gerçekleştiği ileri sürülmektedir. Dolayısıyla Sayın Adnan Oktar’ın bahse konu ikametten, Mert Sucu’nun suçlandığı olayın yaklaşık 2 saat öncesinden çıktığı anlaşılmıştır. Bu durum, Mert Sucu’nun Sayın Adnan Oktar’ın kaçışını kolaylaştırmak için polislere ateş açtığı iddiasını çürütmektedir. Aşağıdaki kamera görüntüsü ve polis tutanağı bu gerçekleri teyit etmektedir.



Burada sıraladığımız bazı örnekler ve çok daha fazlası, Mert Sucu’nun operasyonda görevli polisleri öldürmeye teşebbüs ettiği yönündeki suçlamaların Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına kurulan karanlık komplonun bir uzantısı olduğuna işaret etmektedir. 

Daha yeni Daha eski