Legal bir örgütlenme (dernek, vakıf, sendika vs.} ile illegal bir örgütlenmeyi ayıran yegane hukuki özellik "amaç"ta gizlidir. Legal örgütlenmelerin amacı "hak" kullanmaktır. İllegal örgütlenmelerin amacı ise "suç işlemek"tir.

Suç örgütünün varlığı için öncelikle ortada bir amaç suçun bulunması zorunludur. Nitekim TCK 220. maddesine göre; "Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."

Hükmün açık ifadesinden de anlaşıldığı üzere suç örgütü kurma suçundan hüküm verilebilmesi için, örgütün yapısının amaç suçları işlemeye elverişli olması gerekmektedir. Dolayısıyla öncelikle örgütün varlığı için işlemeyi amaçladığı birtakım suçlar var olmalı ve örgüt yapısı da bunları işlemeye elverişli olmadır.

Adnan Oktar Davası’nda ise “amaç suç” ortaya konulamamıştır. Bu nedenle, Av. Eser Çömlekçioğlu imzalı kitapta, güya Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının örgüt kurmaktaki esas amaçlarının “var olmak” olduğu iddia edilmiştir:


Kitapta, hukuken hiçbir anlam ifade etmeyen “var olmak” gibi bir amaç suçun seçilmiş olması komplocuların çaresizliğinin bir göstergesidir. Sayın Adnan Oktar’ın arkadaş grubunun yalanlarla, çarpıtmalarla ve aldatmacalarla suç örgütüymüş gibi gösterilmeye çalışılmasının bir sonucudur. Ortada hukuka uygun olarak tanımlanıp tespit edilmiş bir “amaç suç” olmayınca, kamuoyu karşısındaki komplocular da hayali olarak değişen, bununla birlikte hiçbiri amaç suç olarak nitelendirilemeyecek suçlardan bahsetmek zorunda kalmaktadırlar.

Bu anlatılanlar elbette ki iddianame, esas hakkındaki mütalaa ve gerekçeli karar bakımından da geçerlidir. Örneğin iddianamenin 32. sayfasında yer alan "Adnan Oktar Suç Örgütünün Amacı" başlıklı bölümün son kısmında, sözde Adnan Oktar suç örgütü olarak ifade edilen yapının "kanunun suç saydığı iddianamenin ekinde yer alan sevk tablosundaki tüm suçları işlemeyi ve suçun her türlüsünün mübah sayıldığı örgütsel yapının devamını amaçladığı değerlendirilmektedir." şeklinde soyut ve hukukilikten uzak bir ifade kullanılmıştır. Bu durum ise esasında amaç suçun tespit edilemediğini ve dolayısıyla suç örgütünün unsurlarının ortaya konulamadığını göstermektedir. Nitekim iddianame eki sevk tablosuna bakıldığında sözde örgüt tarafından işlendiği iddia edilen hürriyeti tahdit, eğitim öğretim hakkının engellenmesi, cinsel saldırı, mal bildiriminde bulunmama, eksik mal bildiriminde bulunma, hakaret vs. suçlarının amaç suç olamayacağı açıktır. Dünyanın hiçbir yerinde bu amaçlar için bir araya gelmiş bir suç örgütü yoktur. Çünkü bu amaçlarla örgütlenmenin hiçbir mantığı bulunmamaktadır.

İddia Makamı esas hakkında mütalaasındaki “Amaç Suç” başlığında ise Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının neden hedef alındıklarını ortaya koyar şekilde şu ifadelerde bulunmuştur:


Görüldüğü gibi Adnan Oktar Davası ideolojik olarak açılan, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının Mehdiyet inancını taşımaları ve dünya çapında Mehdiyet de dahil olmak üzere İslam’ı etkin şekilde anlatmaları nedeniyle cezalandırıldıkları bir davadır. Dosya kapsamında, gerçekte bir suç olmadığından, sadece fikirler ve yaşam biçimleri sorgulanmıştır.

Sayın Adnan Oktar’ın arkadaş grubu için amaç suçtan bahsedemesek de, örgüt gibi hareket eden komplocuların amaç suçları olduğu kesindir. Bunun da İslam’ın dünya hakimiyetini engellemek olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. İngiliz derin devleti gibi dünya çapında örgütlenmiş bir suç yapılanmasının kontrolünde hareket eden tüm komplocular, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarını uzun yıllar boyunca hapiste tutabilmek, böylelikle onların Imani çalışmalarını ve kültürel faaliyetlerini durdurabilmek için önce hayali suçlar oluşturmuşlar, sonra da bu suçları dosyaya sokabilmek için masum insanları şikayetçi olmaları için tehdit etmişlerdir. Eğer yaşanan olaylarda bir suç örgütü ve amaç suç aranıyorsa, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına değil komploculara bakılmalıdır.


Daha yeni Daha eski