İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, Adnan Oktar Davası’nda sanıklar arasında hiyerarşik ilişki olduğu yönünde değerlendirme yapmış olsa da, gerekçeli kararında bu değerlendirmesi için somut bir delil ortaya koyamamıştır. Buna paralel olarak iddianamede ve esas hakkındaki mütalaada da böyle bir delile yer verilememiştir. Bunun da tek sebebi, sanıkların suç örgütü üyesi olmamaları, sadece birbirlerini seven dostlar olmaları, yani iddia edilen hiyerarşik yapılanmanın delillerinin ne emniyet ne de müştekiler tarafından dosyaya sunulamamasıdır.

Bu sebeplerden dolayı, Av. Eser Çömlekçioğlu imzalı kitapta da, hayali hiyerarşik yapılanma iddiaları bir fotoğraf üzerinden kanıtlanmak istenmiştir. Aşağıda yer alan söz konusu fotoğraftan hareketle, sözde örgüt üyelerinin Sayın Adnan Oktar’ı gördüklerinde el pençe divan durdukları söylenmiş, bunun arkadaşça bir yaklaşım olmadığı, yani sözde örgüt liderine yönelik biata işaret ettiği belirtilmiştir:


Yukarıdaki fotoğraf hakkında mahkeme başkanı Sayın Galip Mehmet Perk’in sorduğu sorulara Sayın Adnan Oktar şöyle cevap vermiştir:



Sayın Adnan Oktar’ın yukarıdaki ifadelerinde de geçtiği gibi, sözde örgütün varlığına ve hayali hiyerarşik yapılanmaya yönelik getirilen bu tür deliller için kullanılabilecek en uygun terim “zorlamanın zorlaması”dır. Örgüt davalarında hiyerarşik yapılanmanın tespitinde aranılan unsurlar bellidir ve bunlar Adnan Oktar Davası dosyasında kesinlikle bulunmamaktadır. Fotoğraflarla dosyadaki delilsizlik gerçeğini kapamak mümkün değildir.

Şöyle ki;

İddianamede soyut müşteki/mağdur beyanları esas alınarak; "Yöneticiler", "İmam Kardeşler-İmam Bacılar", "Bacılar", "Kardeşler", Kız Kardeşler" gibi bir hiyerarşinin varlığından bahsedilmiş ise de, örgüt suçlarında aranan hiyerarşik ilişki ortaya konulamamıştır. Kimin kimden talimat aldığı, kime rapor verdiği belirtilememiştir, çünkü tamamı çok samimi arkadaşlardan oluşan camiada böyle bir durum hiç olmamıştır. Yaklaşık 4 bin sayfalık iddianamenin tek bir yerinde bile, 2 yıllık fiziki takip ve telefon dinleme kayıtlarına rağmen, bir kişinin diğerine bir eylemi yapması için verdiği bir talimat bulunmamaktadır.

Tam tersine tüm diyaloglar iki arkadaş arasındaki olağan üslup içerisinde gerçekleşmiştir. Her ne kadar hukuka aykırı elde edilmelerinden dolayı tüm dijital materyaller, tapeler ve sözde yazışmalar yargılananlar tarafından reddedilmiş olsa da, örneğin Sinem Hacer Tezyapar soruşturma dosyasında yer alan tapelerinde ve Whatsapp yazışmalarında, üyelik iddiasıyla yargılanan bir sanıktan bir şey isteyeceği zaman büyük bir nezaketle rica etmekte, üstelik uygun olup olmadığını sormakta, buna karşılık sanık da başka işi olduğunu söyleyerek sözde yönetici olan Sinem Tezyapar'ın talebini geri çevirmektedir. Dosyada buna benzer çok sayıda delil daha vardır.

Böyle bir iletişim şekli, hiçbir suç örgütünde görülemez, çünkü suç örgütünün işleyebilmesi için astların üstlere harfiyen itaati şarttır. Kaldı ki, burada bahsi geçen sanık Sinem Tezyapar'ın isteği de bir suç işlenmesi yönünde değil, yurt dışından gelecek bir misafirin havaalanından karşılanması yönündedir. Ne yazık ki iddia makamı, bu tarz günlük faaliyetlerin tamamını sözde suç faaliyeti olarak göstermeye çalışmıştır.

Aynı durum Sayın Adnan Oktar bakımından da geçerlidir. Dosyada Sayın Adnan Oktar’ın herhangi bir kişiye verdiği talimat veya emre dair hiçbir belge, delil, bulgu yoktur. Emniyet tarafından uzun yıllar süren araştırmalarda Sayın Adnan Oktar’la ilişkilendirilebilecek herhangi bir talimat tespit edilememiştir. 4 bin sayfalık iddianamenin hiçbir yerinde, on binlerce sayfalık ek dosyaların hiçbir cümlesinde Sayın Adnan Oktar’ın herhangi bir kişiye bir emri, talimatı, yönlendirmesiyle ilgili delil bulunmamaktadır. Çünkü Sayın Adnan Oktar örgüt lideri, arkadaşları da örgüt üyesi değildir.

Dahası iddianamede yer alan sözde yönetici tablosu hiçbir müşteki veya etkin pişman sanık tarafından dile getirilmemiştir. Emniyet sorgusunda şüphelilere yöneltilen sorularda yer alan sözde örgütün sözde yönetici şeması ile iddianamedeki sözde yönetici şemasının hiçbir bağlantısı yoktur. Fezlekede yer alan sözde örgütün hiyerarşik yapısı bambaşkadır. Hatta en son aşamada, yani esas hakkında mütalaada bile sözde örgütün hiyerarşik yapısı değişmiştir. İddia makamının hangi bilgi ve bulguya dayanarak böyle bir şema oluşturduğu ve sürekli değişikliğe gittiği ise meçhuldür. Zira iddianamede yer alan ÖRGÜT ŞEMASI KONUSUNDA MÜŞTEKİLER ARASINDA DA TAM BİR ÇELİŞKİ VE DERİN BİR UYUŞMAZLIK VARDIR. Müştekilerin birinin "kız kardeşler" grubunda dediği kişiye diğer müşteki "yöneticiler" grubunda, bir diğeri ise "imam bacılar" grubunda diyebilmektedir. Hatta aynı müştekinin iki farklı tarihte verdiği ifadesinde bile aynı sanık farklı kategorilerde zikredilebilmiştir.

Ana iddianamede sözde YÖNETİCİ OLARAK YER ALAN 12 KİŞİNİN BİRLİKTE İSMİNİ VEREN BİR TANE BİLE MÜŞTEKİ/ETKİN PİŞMAN SANIK BULUNMAMAKTADIR. Aynı şekilde ek iddianame ile yönetici olduğu iddia edilen Fatma Ceyda Ertüzün ve Ayşegül Hüma Babuna'nın da ismini veren hiç kimse yoktur.

İddianamede ortaya konan sözde örgütün hiyerarşik yapısı ile emniyet fezlekesinde çizilen hiyerarşik yapı birbirinden tamamen farklıdır. Emniyet fezlekesinde sadece soyut ifadelere dayalı bir hiyerarşik tablo gösterilmiştir. Savcılık ise soruşturmayı yürüten emniyet birimlerinden farklı hiçbir araştırma yapmamıştır. Ancak buna rağmen emniyet fezlekesi ile iddianamenin hiyerarşi tablosu 180 derece farklıdır. Bu farkın neden kaynaklandığı da iddianamede açıklanmamıştır.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi de 27.05.2019 tarihli ve 2017/688 E. 2019/3416 K. sayılı kararında; "Bir suç örgütünün varlığı için; hiyerarşik yapılanmanın amaç suçları işlemede devamlılığını gösteren somut delillere, örneğin emir-komuta zincirini ortaya koyan temel yapılanma, buna ilişkin şüpheli sanık ve tanık beyanları ve/veya telefon, ortam dinleme kayıtları ile teknik araçlarla tespit edilen veriler gibi NET BULGULARA ULAŞILMALIDIR. Yalnız yasal düzenlemelerin tekrar ve yorumu ile suç örgütünün varlığı kabul edilemez." denilmiştir. Dava konusu dosyada ise bu NET BULGULAR mevcut değildir. Hatta herhangi bir bulgu da mevcut değildir. Bu durum ortada bir suç örgütü olmadığının açık bir ispatıdır.



Daha yeni Daha eski