Av. Eser Çömlekçioğlu imzalı kitapta, Sayın Adnan Oktar’ı karalamak için yıllardır kullanılan ve Sayın Adnan Oktar’a kurulan ilk büyük komplo olan düzmece paranoid şizofren raporundan da bahsedilmiştir. Söz konusu sahte raporun düzenlendiği komplo sürecinde yaşanan olaylar kısaca şöyle özetlenebilir:

Bulvar Gazetesi, 1986 yılında “Yahudilik ve Masonluk” isimli kitabıyla tüm Türkiye’de büyük yankı uyandıran, özellikle gençlerin ilgiyle takip edip tanışmak istedikleri Sayın Adnan Oktar hakkında bir yazı dizisi hazırlamıştır. O dönemin derin devlet yapılanması, “Adnan Hoca ve Müritleri ile Gençler Tartıştı, Adnan Hoca’ya Niye İnandık?” başlıklı yazı dizisinin 30.06.1986 tarihli bölümündeki “Çocuklar biz Hz. İbrahim ümmetindeniz, Kuran’a göre bizim milletimiz Hz. İbrahim milletindendir, fakat bir Türk kavmindeniz.” ifadesini fırsat bilerek Sayın Adnan Oktar hakkında hemen soruşturma başlatılmasını sağlamıştır. Günümüzde Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından gururla dile getirilen[1] “Türklerin İbrahim milletinden gelmeleri” konusu o dönemdeki bir komploya dayanak kılınmış, Sayın Adnan Oktar önce cezaevine sonra da düzmece bir paranoid şizofren raporuyla 9 ay boyunca azılı akıl hastalarının arasında kalacağı Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne gönderilmiştir. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde Sayın Adnan Oktar’ın takibi, Adli Servislerin Sorumlu Hekimi sıfatıyla görev yapan Sayın Sefa Saygılı’ya verilmiştir.

Bahsini ettiğimiz bu süreç, tarihinde Sayın Adnan Oktar’a kurulan ilk büyük komplonun özetidir. Ancak söz konusu komplonun varlığının net olarak anlaşılması için Sayın Sefa Saygılı’nın yakın dönemlerde yaptığı bazı açıklamalara mutlaka değinmemiz gerekmektedir.

Sayın Sefa Saygılı günümüzde, 2018 yılındaki polis operasyonundan birkaç ay önce Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları hakkında basında başlatılan yoğun karalama kampanyasının öncülüğünü üstlenmiş Akit Medya Grubu’nda yazarlık yapmaktadır. Sayın Adnan Oktar’ın arkadaş grubuna yönelik operasyondan sonra görüşlerine sıkça başvurulmaya başlanan Sefa Saygılı en son olarak Uçan Kuş TV’de yayınlanan 28.12.2020 tarihli “Gece Görüşü” isimli programa katılmıştır.

Programının sunucusu Sayın Gökhan Taşkın, Sayın Adnan Oktar’ın o dönemdeki hal ve tavırlarıyla ilgili bazı soruların cevabını Sayın Sefa Saygılı’dan almak istemiştir. Sayın Sefa Saygılı gerek bu programda gerekse daha önceden katıldığı bir röportajda yaptığı bazı açıklamalarla Sayın Adnan Oktar’a kurulan komploya farkında olmadan işaret etmiştir.

Sayın Sefa Saygılı, Sayın Adnan Oktar’ın “paranoid şizofren” olmadığını çok iyi bilmektedir. Ancak bunu bugüne kadar sadece Habertürk’e verdiği 05.08.2018 tarihli röportajda dile getirmiştir. Video görüntüleri de bulunan söz konusu röportajda[2] Sayın Sefa Saygılı “paranoid şizofren” tanısıyla kendisine gelen Sayın Adnan Oktar’ı gerçekte hep sağlıklı bulduğunu şu cümlelerle açığa vurmuştur:

"…Hekim arkadaşlarımdan akıl sağlığı yerinde raporu almış. TELEVİZYONDA GÖRDÜĞÜNÜZ GİBİ BUGÜN DE AKIL SAĞLIĞI YERİNDE. Yine rapor istenirse hasta hekim ilişkisi içinde normal görevimizi yapacağız. Olağanüstü bir şey değil yani, bu şekilde çok kimselerle görüştük..."

Görüldüğü gibi Sayın Sefa Saygılı, Sayın Adnan Oktar hakkında “bugün de akıl sağlığı yerinde” diyerek geçmişteki “paranoid şizofren” raporunun bilimsel bir değerlendirme içermediğini açığa çıkarmıştır. Aynı zamanda birçok röportajında Sayın Adnan Oktar hakkında sürekli olarak “paranoid şizofren” tabirini kullanmasının da yersiz ve haksız olduğunu ortaya koymuştur.

Sayın Sefa Saygılı’nın “Gece Kuşu” isimli programda kullandığı şu ifadeler ise, Sayın Adnan Oktar hakkında düzmece bir “paranoid şizofren” raporu düzenlenmesinin ana sebebini göstermektedir:

“… Bu ADNAN OKTAR MEHDİLİK FİKRİ DIŞINDA GAYET SAĞLIKLI İNSANLAR GİBİ, ama bu konuda sapıtıyor yani yerine göre yalan söylüyor, yerine göre… Yalan söylemesini şu açıdan vurguladım, yani dini bir takvası ya da dini bir özelliği olmadığı için, hasta olduğu için hastalık oluyor. BU HASTALIĞIN DIŞINA ÇIKIN DİĞER İNSANLARDAN BİR FARKI KALMAZ…”

Görüldüğü gibi Sayın Adnan Oktar hakkındaki “paranoid şizofren” değerlendirmesi sadece onun Hz. Mehdi (as)’dan bahsetmesinden kaynaklanmıştır. Sayın Sefa Saygılı, Hz. Mehdi (as)’yi anlatması dışında Sayın Adnan Oktar’ın gayet sağlıklı olduğunu açıkça ifade etmektedir. Peygamber Efendimiz (sav)’in “Sizlere Mehdi’yi müjdeliyorum…” (Müsned-i Ahmed, c. 3, s. 37) hadisi doğrultusunda ilmi ve kültürel çalışmalarında Hz. Mehdi (as)’den bahseden Sayın Adnan Oktar’a “Sen Mehdilik iddia ediyorsun.” denilerek akıl almaz ve acımasız komplolar kurulmaktadır. Halbuki Sayın Adnan Oktar hayatında hiçbir zaman Mehdilik iddia etmemiş, etmeyeceğine de yemin etmiş bir kişidir.

Sayın Adnan Oktar’ın fikirleri dolayısıyla komploya uğradığı gerçeğine, Sayın Sefa Saygılı’nın röportajda bahsettiği şu olay da işaret etmektedir:


“…EVET. ŞİMDİ MİLLİ İSTİHBARAT’TAN İKİ ARKADAŞ GELDİ O ZAMAN. DEDİLER Kİ BU İRTİCAİ FAALİYETTEN YATIYOR, BU HASTALAR ARASINDA DA İRTİCAYI YAYMASIN. ACABA BURADA FAALİYETİ DEVAM EDİYOR MU? DEDİLER BANA. Ama Adnan’ın yattığı o zaman koğuş suç işleyen akıl hastalarının yattığı koğuştu yani hırsızlıktan, yağmadan, gasptan buna benzer suçlardan gelen hastaların olduğu bir kısımdı. Bunlar hem mahkumlar hem hastalar yani tehlikeli boyutta insanlar. Orada kapalı bir servis, girişin çıkışın olmadığı bir servis. Adnan Oktar da adli bir vaka olduğu için oraya geldi…”

Görüldüğü gibi, Sayın Adnan Oktar’ın Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne gönderilme sebebi hasta olması değil, fikirleri ve bunları insanlara anlatmasıdır. Normal şartlarda MİT görevlilerinin gerçekten “paranoid şizofren” olduğu anlaşılmış ve bu hastalığın tedavisi için en uygun hastaneye yatırılmış bir insanı özel olarak takip etmelerini gerektirecek bir durum elbette ki olamaz. Zaten “paranoid şizofren” olan bir kimsenin kapatıldığı bir hastanede çevresindekilere yönelik irtica faaliyeti sürdüreceğinden de kimse endişe etmez. Ancak Sayın Adnan Oktar hasta olmadığından, imani ve fikri çalışmalarından rahatsız olan odaklardan dolayı akıl hastanesine gönderildiğinden, fikirlerini orada çalışan doktorlara ve hastaneyi ziyaret eden genç tıpçılara yaymamasına da özel olarak dikkat edilmiştir. Bu nedenle de ailesi ve avukatı dışındakilerle görüşmesi, hatta avluya bile çıkması yasaklanmıştır. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde 1987 yılında düzenlenmiş aşağıdaki yazı bu gerçeği ispatlamaktadır:


Sayın Adnan Oktar cezai ehliyeti hakkında geçtiğimiz yıllarda basına yansıyan bazı gerçek dışı ve kötü niyetli haberler üzerine tam teşekküllü 4 devlet hastanesine ve ülkemizin önde gelen psikiyatristlerine başvurmuş ve sağlık kontrolünden geçmiştir. Sayın Adnan Oktar ile yüz yüze görüşen, kendisini bizzat muayene eden ve gerekli tıbbi tetkikleri yapan söz konusu 18 farklı uzman psikiyatrist Sayın Adnan Oktar’ın ruh sağlığının yerinde olduğuna, bu yönden hiçbir rahatsızlığının bulunmadığına ve kendisinin medeni haklarını kullanmasını engel bir durumun bulunmadığına dair raporlar düzenlemiştir.

Tüm bu özel sağlık raporlarının yanı sıra Sayın Adnan Oktar geçmişte tam teşekküllü devlet hastanelerinde de muayene olmuş, akıl ve ruh sağlığının yerinde olduğuna dair kendisine resmi heyet raporları verilmiştir. Nitekim İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulu tarafından verilen raporda, “Mevcut hali ile sağlam bulgular. Aktif psikotik bulguya rastlanmadı. Düşünce içeriğinde aktif hezeyan saptanmadı.” ifadeleri kullanılmıştır. Arnavutköy Devlet Hastanesi Sağlık Kurulu’nun 21.04.2015 tarihli resmi heyet raporu ile Sayın Adnan Oktar’ın beden ve ruh sağlığının normal olduğu saptanmıştır. Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 04.05.2015 tarihli sağlık kurulu raporunda, “Psikiyatrik muayenede belirgin bir psikopatoloji tespit edilemedi.” ifadeleri yer almıştır. Yine Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından verilen 07.12.2016 tarihli sağlık kurulu raporunda ise “SAĞLAMDIR” tanısı konmuştur.  Ayrıca Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nin 18.08.2000 tarihli kurul raporunda da, Sayın Adnan Oktar’ın bedenen ve ruhen tam sağlıklı olduğu açıkça ortaya koyulmuştur.

1987 yılında yürürlüğe konulan akıl hastanesi komplosunun temel amacı, halkımızın Sayın Adnan Oktar’ın akıl sağlığıyla ilgili kuşkuya kapılıp, onun fikirlerine itibar etmemesini sağlamaktır. Tarihte yaşamış birçok mümin insana yapılan “deli” yakıştırması düzmece olarak hazırlanan “paranoid şizofren” raporuyla Sayın Adnan Oktar’a da yapılmıştır. Gerçekte, elbette ki Sayın Adnan Oktar’da hiçbir akıl rahatsızlığı yoktur. Halkımız da bu gerçeğin tam olarak farkındadır.



Daha yeni Daha eski