Av. Eser Çömlekçioğlu imzalı kitabın “1999 Operasyonu” başlıklı bölümünde, o dönemdeki komplo nedeniyle gözaltına alınan Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının güya emniyette hiçbir baskı altında kalmadan ifade verdikleri ve suçlarını ikrar ettikleri, operasyonu yürüten İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nün başındaki kişi olan Adil Serdar Saçan’ın dürüst, Atatürkçü, devletini ve milletini her şeyden çok seven bir kişi olduğu gibi iddialarda bulunulmuştur.

Aşağıda bu iddialarla ilgili cevaplarımız yer almaktadır:

1999 tarihli Bilim Araştırma Vakfı Operasyonu’nda gözaltına alınan kimselerin tüm ifadeleri geçersizdir. Çünkü ifadeler işkence altında alınmıştır. Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları işkencelerin durması için kendilerine emniyette yapılan teklifi kabul etmişlerdir. Böylece önce ifade sırasında hangi konulardan nasıl bahsedileceği üzerinde detaylıca çalışılmış, sonrasında Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları ifadelerinde sadece Adil Serdar Saçan ve ekibinin kendilerinden istediklerini anlatmışlardır.

Ayrıca hatırlatmak gerekirse, o dönemki siyasi operasyonlarda gözaltına alınan birçok kimseye emniyette sistematik işkenceler uygulandığı bilinen bir gerçektir. Yaşanan işkence olayları sonrasında, birçok insan tarafından bunlar dile getirilmiş ve şikayet konusu yapılmıştır. Sayın Adnan Oktar’ın arkadaşları arasında yer alan Emre Çalıkoğlu’nun işkence şikayeti de bunlardan biridir. Şikayetin neticesinde, Bilim Araştırma Vakfı operasyonunda gözaltına alınan Emre Çalıkoğlu’na işkence uygulandığı, İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 28.12.2005 tarihli, 2005/517 sayılı kararıyla tespit edilmiş, bu karar Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 09.05.2007 tarihli, 2007/3583 sayılı kararıyla onanmıştır.

Bilim Araştırma Vakfı Operasyonu’nun yapıldığı dönemde, İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şubesi’ne hakim olan anlayış, 28 Şubat döneminin dehşet verici anlayışıdır. İşte o dönemde Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına işkence uygulandığını gizlemek için kamuoyuna karşı özel bir algı operasyonu yürütülmüştür. Bilim Araştırma Vakfı Operasyonu’nun dikkatlerden kaçan çok önemli bir özelliği de budur. Zira bu operasyonda gözaltı süreci devam ederken, Türkiye’de ilk kez bir insanın emniyetteki ifadesinin görüntüleri sesli şekilde tüm kanallarda yayınlanmıştır. Aşağıdaki görüntü, Sayın Adnan Oktar’ın 1999 tarihli Bilim Araştırma Vakfı Operasyonu sırasında özel olarak oluşturulan ifade metnini anlatırken çekilen videodan alınmıştır:


Sayın Adnan Oktar’ın ifade sırasında bazı kesimler tarafından kasıtlı olarak çarpıtılan rahatlığı ise doğruları anlatmasından değil, baskı ve tehdit altında bile sakin kalmasını sağlayan teveküllü yapısından kaynaklanmaktadır.

Adil Serdar Saçan hakkında anlatılması gereken konulardan biri de, FETÖ bağlantısıdır. Kitapta, Adnan Oktar Davası’nın müştekileri arasında yer alan Adil Serdar Saçan hakkında FETÖ ile Sayın Adnan Oktar’ın arkadaş grubunun ortak düşmanı diye bahsedilmiş olsa da gerçekler böyle değildir.

Adil Serdar Saçan polis kolejindeyken FETÖ’yle bağlantı kurmuş ve bu bağlantı emniyet içerisinde hızlıca yükselmesini sağlamıştır. Polis kolejindeyken bu hain yapılanmanın ünlü isimlerinden olan Ramazan Akyürek, Ali Osman Kahya ve Mustafa Sağlam ile aynı dönemde okumuştur.

1988 yılında dönemin başbakanı Turgut Özal kendi ekibine Emniyet Genel Müdürlüğü içinde İstihbarat Daire Başkanlığı kurdurmuş ve Adil Serdar Saçan da bu birimin Haber Alma Şube Müdürlüğü’ne getirilmiştir. O zamanki büro amiri, birçok kaynakta FETÖ’nün önemli bir ismi olarak anılan Emin Arslan ve Ramazan Akyürek’dir.

1991 yılında emniyet içerisindeki Fethullahçılar listesi hazırlanmış ve bu liste Ünal Erkan tarafından 10 Mart 1992’de “Fethullah Gülen’in Talebeleri Örgütü” adı altında rapor haline getirilmiştir. Bu listede Adil Serdar Saçan’ın Fethullahçı olduğu belirtilmiş ve “şüpheli sağ personel” olarak fişlenmiştir. Dolayısıyla Adil Serdar Saçan’ın polis kolejinden itibaren bu örgütle bağlantılı olduğu, gerek özlük dosyasındaki bilgilerle gerekse istihbarat raporlarıyla anlaşılmaktadır.

Adil Serdar Saçan, “ben FETÖ’nün hedefiydim, o nedenle Ergenekon davasında tutuklu kaldım” diyerek FETÖ’yle olan bağlantısını inkar etse de, işin aslında örgüt içi bir hesaplaşma nedeniyle FETÖ’yle sonradan ters düştüğü herkesçe bilinmektedir. Nitekim, 15 Temmuz Darbe Girişimi’ni araştıran TBMM komisyonuna ifade veren, dönemin EGM İstihbarat Daire Başkan vekili Cevdet Saral, Adil Serdar Saçan’ın FETÖ mensubu olduğunu, emniyette görev aldığı yılların son zamanlarına kadar bu ilişkisini koruduğunu, sonradan FETÖ’yle ters düştüğünü anlatmış ve bu beyanlar komisyon tutanaklarına da yansımıştır.

Aynı zamanda Sayın Cevdet Saral 1999 yılında Ankara İl Emniyet Müdürü olduğu dönemde hazırladığı raporla, Adil Serdar Saçan’ın Fetullah Gülen’in Işık Tarikatı’na mensup olduğunu ortaya koymuş bir kişidir:



Muhafazakar kesimlere yönelik 28 Şubat zulmünün artmasıyla birlikte Adil Serdar Saçan’ın görev başındaki hukuksuzlukları da ayyuka çıkmış, bu konudaki şikayetler dönemin İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Erdal Gökçen’e de gitmiş, Sayın Gökçen de Adil Serdar Saçan’ın görevden alınması için İçişleri Bakanlığı’na talepte bulunmuştur:


Dönemin İstanbul Valisi Sayın Erol Çakır da Adil Serdar Saçan’ın görev başındaki uygunsuz ve olumsuz hal ve davranışlarından dolayı görevden alınması için İçişleri Bakanlığı’na talepte bulunan kişilerden biridir:


Bu resmi yazışmalar ve daha birçok delil, Adil Serdar Saçan’ın komplocuların anlattığı gibi bir insan olmadığını ve geçmişte görevinin gereklerini yerine getirmediğini, devletine ve milletine layıkıyla hizmet etmediğini açıkça göstermeye yeterlidir.

Daha yeni Daha eski