CMK 170. maddesinde bir iddianamede mutlak suretle bulunması gerekenler sıralanmıştır. Buna göre iddianamede, hangi eylemin hangi delille suç vasfı kazandığı ve hukuki niteliğinin ne olduğu ortaya koyulmalıdır. İddianame, iddiaya ilişkin delilin hangi şüpheli ile bağlantısının kurulduğunun veya hangi suçun delili olduğunun tespitine elverişli olmalıdır. İspata ilişkin bu gereklilik, savunma hakkının korunması adına zorunluluk arz etmektedir. Ayrıca atılı suçlamaların suç tarihi ve suç yeri gibi bilgilerinde iddianamede gösterilmesi zorunludur. Huzurdaki iddianamede ise işlendiği iddia edilen pek çok suçun zamanı, tarihi, ne yolla ve ne şekilde işlendiği açıklanmamıştır.

CMK m.170/4 uyarınca; "İddianamede yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır." CMK 225. maddesine göre ise; "Hüküm ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve fail hakkında verilir." Anılan bu hükümler gereği iddianamede suçun unsurları gösterilmeyen pek çok suçun iddianame eki sevk maddelerinde yer verilmesi yeterli olmayacağından bu şekilde unsurları açıklanmayan suçlardan dolayı hüküm kurulması da mümkün olmayacaktır.

Yine aynı madde uyarınca iddianame nitelikli ve gerekçeli olmalıdır. Delillerle fiil ve fail irtibatlandırılmalıdır. Sonuç bölümünde, şüphelinin aleyhine ve lehine olan hususlara yer verilmelidir Soruşturmaya başlarken de yukarıda zikrettiğimiz aynı ilke geçerlidir (CMK m. 160/2). Savcı, iddianamede eylemi vasıflandırırken cezanın değerlendirilmesindeki kriterleri gözetmeli ve mahkemeye tüm yönleri ile ele alınmış bir hukuki değerlendirme sunmalıdır (TCK m. 61).

Nitekim Yargıtay’a göre de, “İddianamenin ayrıntılı olması, sanığa yüklenen fiilin nelerden ibaret olduğunun hiçbir duraksamaya meydan vermeyecek şekilde açıklanması zorunludur. Sanık sorgusundan önce iddianame okunduğunda üzerine atılı suçun ne olduğunu anlamalı ve buna göre savunmasını yapabilmeli, kanıtlarını sunmalıdır. Yüklenen suç belirsiz olmamalı, açık ve net olarak belirlenmeli, savunma hakkı kısıtlanmamalıdır. Suç yükleme niteliğine sahip olmayan belge hukuken iddianame sayılamayacağından, usulüne uygun açılmamış bir davada hüküm kurulmasının AİHS’nin adil yargılanmayı düzenleyen 6. maddesine aykırılık teşkil edeceği gözetilmelidir.Açıklamalarla desteklenip bir kısmı fiili olgulara dayanan şikâyete konu iddiaların ispat edilememiş olmasının tek başına iftira suçunun oluşumu için yeterli sayılamayacağı gözetilip Anayasal bir hak olan şikâyet hakkının kullanılıp kullanılmadığı tartışılmalıdır.[…] iddianamede sanığın iftira suçunu oluşturan herhangi bir eyleminden bahsedilmeksizin sadece mağdur ve sanıkların ifadelerine yer verilerek, Milli Eğitim Müdürlüğü müfettişinin iddialarla ilgili işlem yapılmasına gerek olmadığına dair raporundan bahsedilerek SEVK MADDELERİNE GÖRE CEZALANDIRMA İSTEME ŞEKLİNDEKİ İDDİANAMENİN SUÇ YÜKLEME SAYILAMAYACAĞI DOLAYISIYLA ANILAN BELGENİN HUKUKEN İDDİANAME SAYILAMAYACAĞI gözetilmeden usulüne uygun açılmamış bir davada hüküm kurularak AİHS’nin adil yargılanmayı düzenleyen 6. maddesine aykırı davranılması…”(Yargıtay 4. CD, 2010/21275 E, 2012/13997 K,  11.06.2012 T.)


Bu açıklamalar ışığında; iddianame ayrıntılı olmalı, şüpheliye isnat edilen eylemlerin nelerden ibaret olduğu hiçbir duraksamaya meydan vermeyecek şekilde açık bir biçimde belirtilmelidir. Sanık sorgusundan önce iddianame okunduğunda üzerine atılı suçun ne olduğunu anlamalı ve buna göre savunmasını yapabilmeli, kanıtlarını sunmalıdır. Yüklenen suç belirsiz olmamalı açık ve net olarak belirlenmeli, savunma hakkı kısıtlanmamalıdır. Ayrıca mahkemenin iddianamede belirtilen eylemin suç olup olmadığını, suç oluşturuyor ise hangi suçu oluşturduğunu isabetli bir şekilde takdir edebilmesi için iddianamede anlatılan eylemin açık ve anlaşılır olması gerekmektedir. […]. CMK'nın 174. maddesinin ikinci fıkrasında, suçun hukukî nitelendirilmesi sebebiyle iddianamenin iade edilemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Ancak, dosyadaki tek delil olan müştekinin beyanında, şüpheli ...'ün kendisine hitaben “öldürürüm seni, yirmi dört saat içinde evden çıkacaksın, p...venk” şeklinde sözler söylediğini belirtmesine karşın, iddianamede, “o esnada şüphelilerin müştekiye hitaben, "öldürürüz seni... 24 (Yirmi dört) saat içerisinde o evden çıkacaksın. P...venk..." dediği” şeklinde anlatım yapıldığı, fakat şüpheli ...'ün tehdit eyleminin açıklanmadığı, dosyadaki mevcut delil durumu, iddianamenin iadesi kurumunun uzun süren yargılama süreçlerinin önüne geçilebilmesi ve davaların tek oturumda bitirilebilmesi amacıyla düzenlenmiş olması, şüphelinin lekelenmeme ve gereksiz yere yargılamaya maruz bırakılmama hakları birlikte değerlendirildiğinde, İDDİANAMENİN BELİRTİLEN UNSURLARI TAŞIMADIĞI ANLAŞILMIŞTIR. Açıklanan nedenlerle; yapılan soruşturma evresi sonucunda Urla Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 02/04/2019 tarihli ve 2019/899 soruşturma, 2019/462 esas, 2019/461 Sayılı iddianamenin iadesine ilişkin Urla 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 22/04/2019 tarihli ve 2019/243 iddianame değerlendirme sayılı kararında ve bu karara karşı yapılan itirazın reddine dair İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 08/05/2019 tarihli ve 2019/784 Değişik İş sayılı kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.” (Yargıtay 4. CD, 2010/21275 E, 2012/13997 K,  11.06.2012 T.)

 

Ancak huzurdaki iddianameye bakıldığında Yargıtay’ın kararlarında belirttiği, “sanığa yüklenen fiilin nelerden ibaret olduğunun hiçbir duraksamaya meydan vermeyecek şekilde açıklanması zorunludur” ilkesine riayet edilmediği çok açıktır. Müştekilerin büyük bölümü özellikle “örgüt üyeliği ve cinsel suç isnatlarında” deyim yerindeyse toptancı mantığıyla hareket etmiş ve “üye olduğunu bildiğim kişiler” veya “cinsel ilişkiye girdiğim kişiler” diyerek bildiği tüm isimleri sıralamıştır. Yine deyim yerinde olacaksa bu durumu “virgül arası suçlamaları” diye adlandırabiliriz. Müştekilerin ifadelerine bakıldığında tamamı aynı formatta yani virgül arasında birçok isim sıralamış ancak bu isimlerin isnat ettiği suçla olan ilişkisinden bahsetmemiştir.


Ayrıca iddianamede diğer sivil toplum kuruluşlarınca da yapıldığı bilinen yurt içi ve yurt dışı konferanslar, seminerler, davetler, kitap basımları gibi birçok etkinlik suç olarak gösterilmektedir. Yine oy kullanıp kullanmama hakkı, bedelli askerlik konusu yahut sosyal medya aracılığıyla yapılan hakaretlere dava açılması gibi konular dahi güya örgütsel faaliyet olarak nitelendirilmiştir. Oysaki suç gibi ifade edilen bu konulara ilişkin iddianamede herhangi bir sevk maddesi dahi bulunmamaktadır.İddianamede yer alan bu gibi eksiklerin dışında özensizlik veya farklı gayelerle yapıldığını düşündüğümüz birçok hatalı ve yanlı anlatım bulunmaktadır.

 

Ancak tüm bunlara rağmen mahkeme heyeti 12.07.2019 tarih 2019/6548 nolu kararıyla iddianamenin kabulüne karar vermiştir. Mahkeme heyeti iddianamenin CMK m.170’e uygunluğu bakımından özenli bir inceleme, belki de herhangi bir inceleme yapmaksızın kabul kararı vermiş ve hatalı, eksik bir iddianame ile tüm sanıkları yargılayıp nihayatinde ceza kararlarına hükmetmiştir.  


⬅️

2.30 - MAHKEME HEYETİ SANIKLARA OLAN YANLI VE ÖNYARGILI BAKIŞ AÇISINI HİSSETTİRMİŞ VE SANIKLAR ÜZERİNDE PSİKOLOJİK BASKI KURARAK ÖZGÜR İRADELERİYLE DEĞİL KENDİ İSTEDİĞİ YÖNDE İFADELER VERMEYE ZORLAMIŞTIR
➡️

2.32 - ESAS HAKKINDA MÜTALAANIN AÇIKLANMASINDAN SONRA DURUŞMAYA KATILAN DİĞER CUMHURİYET SAVCILARINA ESAS HAKKINDA MÜTALAAYA KATILIP KATILMADIĞI SORULMAMIŞTIR


Daha yeni Daha eski