Av. Eser Çömlekçioğlu imzalı kitapta, komplocu odakların ortaya attıkları hayali casusluk suçlaması da kapsamlı olarak ele alınmıştır.

Komplocu odaklar Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının dünya çapındaki ilmi, imani ve kültürel faaliyetlerini fırsat bilip dosyaya askeri ve siyasal casusluk suçlaması katmanın inandırıcı olacağını hesaplamışlardır. Kamuoyunun birçok İslami topluluktan farklı olarak İsrail’le bile ilişki kurabilen Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarıyla ilgili casusluk suçlamasına hemen inanacağını düşünerek hayali bir olay kurgulamışlar, ancak bu planları hiç tahmin etmedikleri şekilde açığa çıkmıştır.

Sayın Adnan Oktar’ın arkadaşlarından biri olan ve 11.07.2018 tarihli polis operasyonunda tutuklanan E.(K.) U. cezaevindeyken husumetli müştekilerin özellikle kamuoyunca da tanınan F. S. ve C.Ü isimli avukatları tarafından tutuklulara uygulanan psikolojik baskılardan etkilenmiş ve cezaevinden çıkabilmek için etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmayı seçmiş bir kişidir. Buna karşılık olarak verdiği asılsız suçlama ve sözde itiraflarla dolu ifadesinde, Rusya’da tercümanlık yapan ve Sayın Adnan Oktar’la tanışıklığı bulunan L. İ. isimli şahsın, Soçi’de gerçekleşen Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’nde Rus ve Türk Dışişleri Bakanları arasında yaşanan bir görüşmedeki devlet sırrı niteliğindeki konuşmaları kendisi aracılığıyla Sayın Adnan Oktar’a ilettiğini ileri sürmüştür. Ancak bu suçlama aşağıdaki delillerden de anlaşılacağı gibi tamamıyla asılsızdır:

  • 2018 yılında Soçi’de gerçekleşen kongre basına açık bir şekilde gerçekleşmiş olan, farklı ülkelerden 1500 delegenin katıldığı bir organizasyondur. Bu kongreye Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu katılmamış, dolayısıyla da Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile hiç görüşmemiştir.

  • Söz konusu kongrede devlet sırrı niteliğinde hiçbir konu ele alınmamıştır. Dava kapsamında bilgisine başvurulan MİT ve Dışişleri Bakanlığı bu gerçeği dosyaya sundukları cevabi yazılarda şöyle bildirmişlerdir:


  • İki farklı ülkenin bakanlıkları arasındaki görüşmelerde sadece bakanlıklarda görevli tercümanlar bulunabilir. Suçlamalarda adı geçen L. İ. isimli tercüman ise hayatının hiçbir döneminde Rusya Federasyonu’nun ve Türkiye’nin Dışişleri Bakanlıklarında çalışmamıştır. Leila İzmailova’nın tek özelliği basına açık olan söz konusu kongreyi izlemeye gitmiş birisi olmasıdır. E. (K.) U.’ya aktardığı bilgiler de, kongreye katılanlara dağıtılan basın bildirisindeki bilgilerden ibarettir:


Burada önemli bir gerçeği daha ortaya koymamız gerekmektedir. 2018 yılındaki etkin pişmanlık ifadesi sırasında cezaevinden tahliye olabilmek için basına açık Soçi görüşmeleriyle ilgili hayali bir casusluk eylemini dillendirmek zorunda kalan E. (K.) U. dosyaya bu suçlamayı çürüten 2019 tarihli resmi belgeler girince, mahkeme ifadesinde yine husumetli müştekilerin yönlendirmesiyle açıklarını kapatmaya çalışmış ve bu kez de başka bir gizli toplantı icat edip casusluk suçlamasını ayakta tutmaya çalışmıştır:

E. (K). U.’nun 16.09.2018 tarihli etkin pişmanlık ifadesi:



E. (K). U.’nun 27.02.2020 tarihli mahkeme ifadesi:


E. (K). U. gibi etkin pişman sanıkların ve müştekilerin bazı husumetli müştekiler tarafından nasıl bir çıkmaz içine düşürüldüğünü gösteren bu durumun yüzlerce örneği vardır. Gerçekte hiçbir suçu bulunmayan etkin pişman sanıklar ve Sayın Adnan Oktar’ın arkadaş grubundan hiçbir zarar görmeyen müştekiler, husumetli müştekilerin baskı ve tehditleri altında çaresiz kalmış durumdadırlar. İçine çekildikleri komplodan zarar görmeden kurtulabilmek için hata üzerine hata yapmak zorunda bırakılmaktadırlar. Bu kişilere zorla attırılan iftiralarla ilgili gerçeklerin ortaya çıkması sürekli yenilerinin üretilmesini gerekli kılmaktadır.

Nitekim yukarıda da görüldüğü gibi, şüphelilerin iddianamede casusluk suçlamasıyla mahkemeye sevk edilmeleri esas olarak E. (K). U.’nun Mali Şube’deki 16.09.2018 tarihli etkin pişmanlık ifadesinde bahsettiği Soçi görüşmelerine dayandırılmıştır. Ancak aynı E. (K). U. mahkeme ifadesi sırasında laf arasında kullandığı bir cümleyle Soçi görüşmelerinin basına açık bir organizasyon olduğunu, yani aslında burada bir casusluk eyleminin gerçekleşemeyeceğini ikrar etmiştir. Sayın Adnan Oktar ve bazı arkadaşlarının casusluk şüphesiyle tutuklu bulunmalarına yol açan en önemli olaylardan biri açıkça dillendirilmese de bir anda adeta buhar olup uçmuştur.

İşte söz konusu net delillere rağmen yerel mahkeme heyeti bu olayda casusluk suçuna teşebbüsün gerçekleştiğini ileri sürerek hapis cezasına hükmetmiştir. Bu karar hukuk adına utanç vericidir. Suçsuz oldukları resmi evraklarla ispatlanan insanlar herkesin gözü önünde yine de mahkum edilmişlerdir.

Daha yeni Daha eski